Skip to content

Hüseyin Uçar Posts

İNSANMIŞ MEĞER

Ben yorulmadım yollar yoruldu
Nere varsam bana tuzak kuruldu
Gözüm göre göre kalbim vuruldu
İnsanın düşmanı insanmış meğer

Yattığım yer kalktığım yer dar oldu
Ovam yeşerse de dağım kar oldu
Sevdiceğim zalimlere yar oldu
İnsanın düşmanı insanmış meğer

Aylardan Ağustos, günlerden Salı
Hüseyin Uçar’ın sorulmaz halı
Gözüm hüzün yüklü gönlüm yaralı
İnsanın düşmanı insanmış meğer.

19.8.1998 / Hüseyin Uçar

SORMA BENİ

Harcadın nefes nefes
Kurdun altından kafes
Ey beni çağıran ses
Kalbimden vurma beni
Yadlara sorma beni

 

Bir idi bin eyledim
Dağları düz eyledim
Sevdiğimi söyledim
Şirinden sorma beni

 

Sevdiğim yurda konam
Yare kalbimi sunam
Yol göster gidem turnam
Boşuna yorma beni
Kalbimden vurma beni.

 

                     
5.4.1998 / Hüseyin Uçar

AĞLIYORUM KINA YAKIN

Mektup attım cevap vermez
Önünden geçerim görmez
Göz yaşımı aksa silmez
Ağlıyorum, kına yakın
Gözlerden, nefesten sakın.

Umutlarım boşa çıkar
Bu gönlüm su mudur akar
Ben yanarım ele bakar
Ağlıyorum, kına yakın
Gözlerden, nefesten sakın.

Konuşur, sözünü bilmez
Gittiği yollardan gelmez
Toprak olur gene ölmez
Ağlıyorum, kına yakın
Gözlerden, nefesten sakın.

Beni yakıyor gözleri
Cana işliyor sözleri
Bahara benzer güzleri
Sevdiğim gencecik bakın
Gözlerden nefesten sakın
Ağlıyorum, kına yakın.

 

6.8.1998 / Hüseyin Uçar

OLDUM GEZERİM

Aldandım sevdiğim bir kuru söze
Anlatmaz duygumu binlerce dize
Çölde miyim, yolum çıkmaz denize
Bedeviye yoldaş oldum gezerim

Her delta dediğim serap çıkıyor
Nere baksam bir alevdir yakıyor
Sevdiklerim düşman olmuş bakıyor
Ben kendime dildaş oldum gezerim

Düşledim düşündüm çıkış yolunu
Yargılarım elbet insan oğlunu
Çaresiz koymasın tanrı, kulunu
Ben kendime sırdaş oldum gezerim.

                                    
12.6.1998 /Hüseyin Uçar

BİÇENLERDEN DEGİLİZ

Yassıya dek yanar yalancı mumu
Seller getirir yığarlar kumu
Hangi tarla yatsır dostlar, tohumu
Ekmediğin biçenlerden değiliz

 

Yavrular büyüttük körpe mi körpe
Açsak ağzımızı binerler küpe
Kimseye bir fayda getirmez öfke
Canlarını kıranlardan değiliz

 

Olsun doksan sekiz başarı yılı
Atalar olur mu gölgesiz çalı
Ar’olup beraber yapalım balı
Çatmak için içenlerden değiliz

 

Affola canlarım gönül kırdımsa
Kırılsın ellerim size vurdumsa
Dışla gelişmeye engel oldumsa
Geriliği seçenlerden değiliz

 

Barışmak isterim kendi kendimle
Sabırla Hüseyin herkesi dinle
İnsanım diyenler bakar mı kinle
Yeşil hasat biçenlerden değiliz.

 

1.1.1998 / Hüseyin Uçar

 

SEVMEYENLER NERDEN BİLSİN

Yapma, etme kıyma çocuk
Sevene yapılmaz gıcık
Sevgi tömmüş bir tomurcuk
Sevmeyenler nerden bilsin

 

Yazdım oku defter defter
Bugün halim dünden beter
Desem duymaz, yapma, yeter
Sevmeyenler nerden bilsin

 

Yanar dağdır tadılmıyor
Yaşamayan katılmıyor
Sevgi alıp satılmıyor
Sevmeyenler nerden bilsin.

 

                         
4.3.1998 / Hüseyin Uçar

YERİ ÖPMEK

Kar kaplamış karşı parkı bembeyaz
Dışarı çıkılmaz bir kuru ayaz
Ayağın kayarsa edersin niyaz
Yeri öpmek yari öpmek gibidir

 

Her canlı sarrılmış ezelden beri
Emeğin fiyatı şu alın teri
Sevdiğim yoluna koymuşum seri
Yeri öpmek yari öpmek gibidir

 

Dolu dolu yaşayalım yılları
“Ama” bulur yare giden yolları
Yaprağı dökülmüş eğmiş dalları
Yeri öpmek yari öpmek gibidir.

 

                              
22.3.1998/ Hüseyin Uçar

 

 

 

 

ÖMÜR YARIŞ ATI ÇÜNKÜ

Aynalarda tanışmadık
Karşılıklı konuşmadık
Ömür ile yarışmadık
Ömür yarış atı çünkü

 

Ben razıyım önce sen seç
Hangimiz er, gangimiz geç
Canlı denen olur bir “Heç”
Felek zalim, katı çünkü

 

Susar bir gün konuşan dil
Sevğinin önünde eğil
Hiç bir canlı baki değil
Ömür dedi kodu çünkü.

 

                      
1.3.1998 / Hüseyin Uçar

 

 

 

 

PAYLAŞACAK NEMİZ KALDI

Zalimin kapısın çaldık
Deliler damında kaldık
Her şeyden hissemiz aldık
Paylaşacak nemiz kaldı

Kim yaratmış yeri göğü
Her canlının var büyüğü
Tadamadık özgürlüğü
Paylaşacak nemiz kaldı

Gelen giden aratıyor
Yoktan suçlu yaratıyor
Dünyamızı karartıyor
Paylaşacak nemiz kaldı

İki yüzlü insan olduk
Zaman zaman sevda dolduk
Eli, dili bağlı kaldık
Paylaşacak nemiz kaldı

                         
27.3.1998 / Hiseyin Uçar

TELLER İNİLER

Gidiyorum sevdiceğim arama
Dökülsün saçların artık tarama
Söndürürse tuz basarım yarama
Yaralar iniler teller iniler

 

Bunca yıldır arkasında dolandım
Ömür oldum genç ömrüne ulandım
Olmaz yalanlara nasıl inandım
Yaralar iniler diller iniler

 

Bunca ümitlerim neden dondurdun
Tomurcukken açan gülüm soldurdun
Kin, nefret bilmezdim kinle doldurdun
Yaralar iniler güller iniler

 

                                  
24.1.1998 / Hüseyin Uçar

 

 

NE YILDIZ DUYDU

Göküzüyüm zaman zaman bunaldım
Ömür oldum dost ömrüne ulandım
Dolunayın etrafında dolandım
Ne dolunay duydu, ne yıldız duydu

Daldım deryalara gizledi beni
Bir yaşam boyu izledi beni
Bütün sevdiklerim özledi beni
Ne balıkçı duydu, ne balık duydu

Sevenelerim niçin adımı anmaz
Bunca canlı yutar topraklar kanmaz
Denizler yansa da suları yanmaz
Ne yakılan duydu ne yakan duydu.  

21.2.1998 / Hüseyin Uçar

 

 

DOSTLARI ÜZMEM

Nice isimleri kaldırdık rafa
Onlara güvendik düştük “alaf” a
Güneş olsa şavkı vurmaz etrafa
Sadece takılan ad ile gezmem
Üzerim kendimi dostları üzmem

 

Enginleşir gönlüm yücelmez niye
Sanma boyun büker ağaya, beye
Kazın mezarımı bir ıssız köye
Sadece bulvarsı yollarda gezmem
Üzerim kendimi dostları üzmem

 

Her canlının vardır gövdesi, kökü
Ağaçtan oluşur ormanın bükü
İnan küçük bünye çekmez bu yükü
Anamın taktığı isimden bezmem
Üzerim kendimi dostları üzmem.

 

5.4.1998 / Hüseyin Uçar

 

SEVDA ENGEL DİNLEMİYOR

Ben Ferhat’ım dağlar deldim
Engelleri yıkan seldim
Ne durdum ne de eğlendim
Sevda engel dinlemiyor

 

O bakışlar unutulmaz
Gece gündüz koşsam yormaz
Hep çağırır soru sormaz
Sevda engel dinlemiyor

 

Dolaştırır gezgin gibi
Peşine takmış garibi
Sanki dünyanın sahibi
Sevda engel dinlemiyor

 

26.2.1998 / Hüseyin Uçar

 

BİR ÇOGU HAYALDİR

Gördüğüm düşü hayıra yorsam
Düş bir hayaldir yaşamsa gerçek
Kitaplar alır mı sevdamı, sorsam
Bir çoğu hayaldir yaşamsa gerçek

 

Fidanlar dikmişim kıra bayıra
Tutuşmuş yüreğim yanan bir çıra
Pir Sultan misali çekildim dara
Masallar hayaldir yaşamsa gerçek

 

Karlar yağdırdılar umutlarıma
Nere gitsem öfke çıktı yoluma
Benden önce girdi yattı salıma
Duygular sezgidir yaşamsa gerçek

 

20.3.1998 / Hüseyin Uçar

 

 

BASMAMIZ GEREK

Kilitli kapılar, kaldık burada
Yem olmadan dönek kuş ile kurda
Özlem hançerliyor dönelim yurda
Ayağımız sağlam basmamız gerek

 

Sevmek varken sövmek neyin nesidir
Kafalarda Osmanlının fesidir
O ayak sesleri yobaz sesidir
Ayağımız sağlam basmamız gerek

 

Küçümseyenlerin neleri haklı
Küçücük dünyamda gör neler saklı
Rüyalar görürüm karalı aklı
Ayağımız sağlam basmamız gerek

 

Yol vermiyor bize yüzlerce ada
Hüseyin Uçar’ım ağlar burada
Gerek gök yüzünde, gerek karada
Ayağımız sağlam basmamız gerek

 

5.3.1998 / Hüseyin Uçar

 

 

KAR DAĞLARI ALTINDAYIM

Yaşam öyle ağırlaştı
Kar dağları altındayım
Her sözcüğüm beni aştı
Kar dağları altındayım

 

Doğal yaşar Eskimo’lar
Üstüne yıkılsa dağlar
Dışım güler içim ağlar
Kar dağları altındayım

 

İsyanım var gecelere
Yol alırken yücelere
Döndüm şimdi cücelere
Kar dağları altındayım

 

Sahici bulmam kendimi
Yıkıp dağıttım bendimi
Andırırım yeşil çimi
Kar dağları altındayım

 

Geçen yıllara yanarım
Can yaraladı kanarım
Bin yıllık yeşil çınarım
Kar dağları altındayım

 

Gözlerim hüzünle doldu
Tebessümüm tümden soldu
Bu genç ömrüm ören oldu
Kar dağları altındayım

 

 

19.2.1998 / Hüseyin Uçar

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

YOLLARIM YOK

Yürüyorum yollarım yok
Budamışlar dallarım yok
Tutunacak kollarım yok
Çölde miyim, gölde miyim
Yelde miyim, dilde miyim?

 

Gözlerime çökmüş hüzün
Gel de göreyim yüzün
Delikanlı tutar sözün
Çölde miyim, gölde miyim
Yelde miyim, dilde miyim?

 

Göz yaşım taşımaz arklar
Dost olan dostunu yoklar
Sağır mı duymaz kulaklar
Çölde miyim, gölde miyim
Yelde miyim, dilde miyim?

 

12.4.1998 / Hüseyin Uçar

 

18 Yıl

On sekiz yıl dile kolay
Hadi kalk da tutak halay
Çağırır bizi Kuşsaray
Doğum günün kutlu olsun
Bütün ömrün mutlu olsun

 

Deli kanlı fidan gibi
Sakın susma baban gibi
Yüreğimde sevdam gibi
Doğum günün kutlu olsun
Bütün ömrün mutlu olsun

 

Kolaylaşsın hep erekler
Bak yarınlar seni bekler
Eksilmesin gülücükler
Doğum günün kutlu olsun
Bütün ömrün mutlu olsun

 

Canım oğlum baba Haydar
Fokur fokur kanın kaynar
Yaşarsın sonsuza kadar
Doğum günün kutlu olsun
Bütün ömrün mutlu olsun

2.3.1998 / Hüseyin Uçar

 

 

İNCE BELLİ CELYANIM

Aşkın ocağında kavurdun, yandım
Seni şu ömrümün baharı sandım
Çektirdin sevdiğim acıya kandım
Ne çiçeğim, arım, balım kalmadı

 

İnsafın yok mudur yeter yakartma
Baharın seline göz yaşım katma
Aşığın sözünü yabana atma
Daha yürüyecek yolum kalmadı

 

Bağışla sevdiğim gülüm gülcanım
O güzel gözlere inan hayranım
Selvi boylu, ince belli ceylanım
Daha yalvaracak halim kalmadı

 

1.12.1998 / Hüseyin Uçar

SEVGİYİ PAYLAŞIN CANLAR

Sevdalı gözle bakışan
Yeni hayata koşuşan
Sevmek insana yakışan
Elele dolaşın canlar.

 

İnce, narin ve kibarca
Dolu yaşayın kanarca
Sevgi üretin yıllarca
Varınız paylaşın canlar.

 

Adem’den Havva’dan kalan
Her kalbin kapısın çalan
Paylaştıkça da çoğalan
Sevgiyi paylaşın canlar.

 

25.12.1998 / Hüseyin Uçar

 

 

GÖÇ

Yanaştı kapının
Önüne kamyon
Yüklendi göç
Çok geçmedi
Boşaldı ev
Uçtu balkonda ki
Güvercin
Duvarda ki
Resim indirildi
Söndü pencerede ki
Işıklar
Yaşardı
Hüzünlü gözler
Asıldı kirpiklere
Duygu
Tükendi sözler
Söndü masamdaki mum
Ağrılarım
Dinmedi.

28.1.1998 / Hüseyin Uçar

 

BİLİNMEZ

Özlem öyle uzak
Öyle yakın
Engel dolu yollar
Yargılanıyor emek
Her şafak el uzatıyor
Karanlık yüzlü birileri
Sallanıyor başkaldırı
Alıyorlar yorganı üstümden
Kelepçeliyorlar ellerimi
Bağlıyorlar gözlerimi
Bindiriyorlar bir Cemse’ye
Yarı çıplak
Asacaklar mı
Ödül mü verecekler
Bilinmez
Her şeye rağmen
Dudaklarımda
Sabah sevinci
Kuşların
Her telden şarkıları
Daha da azıtıyor
Karanlık yüzlü adam
Direncin, bilincin
Sevinciyle
Doluyor odam.

 

24.11.1998 / Hüseyin Uçar

BU GÜN DÜNYA ŞİİR GÜNÜ

Bugün Dünya Şiir Günü

Güzelim

Al beni kanatlarına uçalım

Dolaşalım atlasında şiirin

Diyar diyar

Oymak oymak

Kent kent

Yayla yayla

Seyredelim Karadenizi

Uçalım üstünden Akdenizin

Selamlayalım Torosları

Yunus’tan

Pir Sultan’dan

Dadaloğlu’ndan

Nazım’dan

Dizeler mırıldanalım

Gezinelim derinliklerinde

Duygunun

Konalım taç yapraklarına

Çiğdemin

Menekşenin

Papatyanın

Kardelen baharımız olsun

Karacoğlan sevdamız

Yücelsin türkülerimiz

Sazında Aşık Veysel’in

Sürelim destanlaşan

Gönül tarlamızı

Ekelim hüzün yeşersin

Başkalaşsın bakışlar

Dizeler başkaldırsın

Kitaplaşsın gizem

Gezinelim atlasında şiirin

Kalmasın yaşanmadık özlem

Unutalım ayrılığı

Söz edelim sevgiden

Tarayalım tel tel

Saçlarını şiirin

Seyredelim

Okyanus derinliğinde

Gözlerini sevgilinin

Açılsın bütün perdeler

Gülücükler eksilmesin

Yanaklardan

Başı boş akmasın ırmaklar

Sulasın tarlaları

Yeşersin kıraçlar

Gülsün bıyıkları

Altından köylümüz

Verelim el ele
Yok edelim çaresizliği
Doğururken ölmesin
Analarımız
Bacılarımız
Yepyeni hayatlar sunarken bize
Al beni kanatlarına güzelim
Dolaşalım atlasında şiirin
Göz kırpsın dalda yaprak
Tohuma duran toprak
Oğlum ol
Kızım ol
Yarim ol
Sana söz veriyorum
Unutacağım kötü huylarımı

Uzat

Ver ellerini

Un ufak olmadan hayallerim

Dolaşalım atlasında şiirin.

 

21.4.1998 / Hüseyin Uçar

ÖLMEYE GELDİM

Bir geriye baktım yıllar dizildi
Güzel gözler hüzünlendi süzüldü
Körpe gönlüm anılarda gezindi
Herkes gibi ben de gülmeye geldim

 

Karanlıkta yanan muma benzerim
Selin getirdiği kuma benzerim
Bunca yıl yaşadım hama benzerim
Ben de ne yaptığım bilmeye geldim

 

Camda’ki ışıklar yıldız mı nedir
Her severim diyen bilir mi kadir
Gerçekten sevenler bulunur nadir
İnan’ki yolunda ölmeye geldim.

 

 4.12.1997 / Hüseyin Uçar

 

 

AŞAMIYORUM

Anaya bakıpta, kendim aradım
O ipek saçların aldım taradım
Gözlerine baktım, baktım kanadım
Niçin engelleri  aşamıyorum

 

Misafir beklemez çeker giderim
Günden güne çoğalıyor kederim
Ben insanım, bu olamaz kaderim
Tuzak kurmuşlar koşamıyorum

 

Şömünede yanan kızılcık kordum
Yanan duygularım zincire vurdum
Gelenden geçenden adını sordum
Bilesin ki sensiz  yaşamıyorum.

 

 4.12.1997 / Hüseyin Uçar

 

SEVGİ BENİM NEFESİMDE

Yeşillenmiş Bahçe yazı
Hatırla gel bazı bazı
Dinle gel zalimin kızı
Tutmaz oldu el ayağım
Gece gündüz yok durağım

 

N’olur el değme sevi’me
Karşı çıkma dileğime
Kan damlıyor yüreğime
Tutmaz oldu el ayağım
Gece gündüz yok durağım

 

Boşluğa elim uzattım
Kendi kendimi aldattım
Ben sevgiye sevgi kattım
Tutmaz oldu el ayağım
Gece gündüz yok durağım.

 

 25.5.1997 / Hüseyin Uçar

 

 

 

YOK DURAGIN

Yeşillenmiş Bahçe yazı
Hatırla gel bazı bazı
Dinle gel zalimin kızı
Tutmaz oldu el ayağım
Gece gündüz yok durağım

 

N’olur el değme sevi’me
Karşı çıkma dileğime
Kan damlıyor yüreğime
Tutmaz oldu el ayağım
Gece gündüz yok durağım

 

Boşluğa elim uzattım
Kendi kendimi aldattım
Ben sevgiye sevgi kattım
Tutmaz oldu el ayağım
Gece gündüz yok durağım.

 

 25.5.1997 / Hüseyin Uçar

 

 

 

SENİN SEVGİN

Beklemek zor olur bekletme beni
Bilirsin bir tanem severim seni
Her gün yenileri bu huyda yeni
Seviyorum diyen sevgi bu mudur
Senin sevgin akıp giden su mudur

 

Geceler uzundur gündüzler yaman
Sitemle hüzünle geçiyor zaman
Sevdalı gönlümü kapladı duman
Seviyorum diyen sevgi bu mudur
Senin sevgin akıp giden su mudur

 

Bunca sitemleri diyor ki unut
Yoksulun çorbası içiyor umut
İşine gelmezse veriyor komut
Seviyorum diyen sevgi bu mudur
Senin sevgin akıp giden su mudur.

 

  7.7.1997 / Hüseyİn Uçar

 

BEN ALİYİM

Kitaplara satır başı yapmadan
Başım üstü hiç bir güce tapmadan
Benliğimdem, kimliğimden kopmadan
Ben Aliyim Ali benim
Ben Veliyim Veli tenim.

 

Çifte kumru baş kaldırır yanlışa
Sivasta tutulduk yangına, kışa
Dilerim yolunuz düşmez yokuşa
Ben Aliyim Ali benim
Ben Veliyim Veli tenim.

 

Minibüste koltuğuna kurulmuş
Yol ortası sol göğsünden vurulmuş
Bulanık su aka aka durulmuş
Ben Aliyim Ali benim
Ben Veliyim Veli tenim.

 

Ben sözcüğü yakışmıyor dilime
Başkaldırdım haksızlığa ölüme
Kugular inmiş yüzer gölüme
Ben Aliyim Ali benim
Ben Veliyim Veli tenim.

 

11.6.1997 / Hüseyin Uçar

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

DÜNDEN İYİDİR

Yalvardım yakardım duymadı canlar
Yananın halinden yananlar anlar
İnsan sayılır mı cana kıyanlar
Hayvanlar bile ondan iyidir

 

Yalvarırım yeter üzme cananım
Hatırlamaz oldu dostum yaranım
Terkedilmiş köyler gibi viranım
Beni kıskananlar benden iyidir

 

Ben yorulmadım yoruldu yıllar
Hazanlı hüzünlü sallanır dallar
Her zaman yoksula gözükür yollar
Ümitle yaşamak dünden iyidir.

 

  31.12.1997 / Hüseyin Uçar

 

CAN CAN -2-

Bu kadar zor mudur dosta ulaşmak
Aht edene özgü engeller aşmak
Elbette kapatmaz ayıbı yaşmak
Sitemkarlık sana yakışmaz can can

 

Yeğenimi hep ararım unutmam
Aslan sürüsüne eşeği katmam
Kendimi satarım canları satmam
Seven kalpler uzak bakışmaz can can

 

Karlslunde’den hiç izimiz silinmez
Ölmeyince kadir kıymet bilinmez
İçimizde düşman yaşar görülmez
Sevda gülistandır kokuşmaz can can

 

Bağışla şairim kusurum varsa
Okursak dünyamız genişler darsa
Verirler amcamın yanından arsa
Çürür bu bedenler buruşmaz can can

 

Hüseyin’e el sallasan duyuyor
Bazıları yol yürürken uyuyor
Kışın yanıp Ağustos’ta donuyor
Parmaklarım yorgun yarışmaz can can.

 

23.12.1997 / Hüseyin Uçar

ADI VARDIR

Öptüğüm dudaklar mermer mi nedir
Gezdiğim sokaklar semer mi nedir
Buz gibi sarılır kemer mi nedir
Adı vardır sevgilinin, sevdanın

 

Tarihe özgü yılları yormak
İnsana görevdir zalimi kovmak
Her aşkla beraber, yeniden doğmak
Adı vardır sevgilinin, sevdanın

 

Gövdeyi taşımaz bazanda ayak
Aranır elbette türküde uyak
Önüne gelenden yiyince dayak
Adı vardır sevgilinin, sevdanın

 

Yürekte yaralar bak oylum oylum
Bunca yıldır ezdi o selvi boylum
Sarplara sardırdı durmadan yolum
Adı vardır sevgilinin, sevdanın.

 

25.10.1997 / Hüseyin Uçar

 

 

SOLİNGEN TUTUŞMUŞ

Arayıp sormuyor ilgilendiğim
Her gün hançerliyor canım dediğim
Seven yaralamaz benim bildiğim
Bu gönüle hüzün çöktü kalkmıyor
Madımak tutuşmuş sular akmıyor

 

Toplu halde Madımakta yakıldık
Bu topluma önder idik akıldık
Bir çok yerde süngülere takıldık
Solingen tutuşmuş sular akmıyor
Gözlerime hüzün çökmüş kalkmıyor

 

İzine geliriz derler Almancı
Almanya’da derler bize yabancı
Nere varsak başlar bitmez bu sancı
Lahey’de tutuştuk sular akmıyor
Hiç bir doktor bu yarama bakmıyor

 

Hem kafamız  hem tenimiz kiralık
İktidarlar gördü bizi arpalık
Koyamayız kapımızı aralık
Gönüller tutuşmuş sular akmıyor
Hüzün çökmüş gözlerime bakmıyor.

 

6.4.1997 / Hüseyin Uçar

 

 

SEVDİM AMMA SEVİLMEDİM

Yüreğimi ekemedim
Söküğümü dikemedim
Çift dikişi sökemedim
Öptüm ama öpülmedim
Sevdim ama sevilmedim

 

Bıçak oldum da bilendim
İnsanım sevgi dilendim
Her gün kendimden iğrendim
Övdüm ama övülmedim
Sevdim ama sevilmedim

 

Ayrı zevkler ayrı renkler
Sözünde durmaz dönekler
Ömür söker gelenekler
Dövdüm ama dövülmedim
Sevdim ama sevilmedim

 

Hüseyin’i görürler hor
Yaşam denen zalim çok zor
Yüreğime ekmişler kor
Eğdim ama eğilmedim
Sevdim ama sevilmedim.

 

20.10.1997 / Hüseyin Uçar

TOY A DÖNDÜM

Ekmek dedim çıktım yola
Avrupada verdim mola
Bunca yıldır dola dola
Damacanda suya döndüm

 

Muhabbetler koyu koyu
Yol yürüdüm yıllar boyu
İnsan yakmaz insan soyu
Güzellerde huya döndüm

 

Sağılırım bulutlardan
Dünya kurdum umutlardan
Her geçtiğim hudutlardan
Yol iz bilmez toy’a döndüm.

 

23.12.1997 / Hüseyin Uçar

 

BU GÜN GENE

Bugün gene Karslunde’ye uğradım
Anıları belleğime doladım
İnanın mı sanki yitik aradım
Anılar durağım oldun bu gece
Beni benden alıp gittin bu gece

 

Farkına varmadım gözlerim dolmuş
O eski bahçeler söylen mi n’olmuş
Anladım gönlümde bir şeyler solmuş
Anılar durağım oldun bu gece
Beni benden alıp gittin bu gece

 

Kovun Hüseyin’i burdan uzasın
Anılarım bir deftere yazasın
Çam dalında tomurcuksun, kozasın
Anılar durağım oldun bu gece
Beni benden alıp gittin bu gece.

 

3.8.1997 / Hüseyin Uçar

 

 

YURT OLUR

N’olursun sevdiğim mektupla ara
Habersiz bırakıp çektirme dara
Çevirme yolumu böyle dağlara
Dağlar bana sevda olur yurt olur.

 

En küçücük seste geldin sanarım
Hangi yöne baksam seni ararım
Uçan kuştan esen yelden sorarım
Gurbet bana sevda olur yurt olur.

 

Kuş yuvası değil kurduğum yuva
Bozkıra dönüştü yemyeşil ova
Anam babam yoktur etsinler dua
Hayal bana sevda olur yurt olur.

 

11.12.1997 / Hüseyin Uçar

 

 

ARAYIP BULASIN GÖNÜL

Şu dağların dumanı
Haykırmanın zamanı
Anlamazlar amanı
Direngen olasın gönül

 

Acımasızdır eller
Akar gözümden seller
Selam götürsün yeller
Direngen kalasın gönül

 

Can ver de eğme boyun
Olma kurbanlık koyun
Kader etmeden oyun
Arayıp bulasın gönül

 

23.5.1997 / Hüseyin Uçar

 

 

OLURUM GÜZEL

Misafirperverlik engin hoş görün
Açtırır gözünü her bakar körün
Kulağı var derler yer ile göğün
Bir ömür hizmetçin kalırım güzel

 

İçten bakışların candan gülüşün
Olayım geceli gündüzlü düşün
Cennete benziyor o güzel döşün
Söyle değerini alırım güzel

 

Mektubunu gönder cevabın bekle
Cevabın peşine kalbini ekle
Her gün gencelirim doğan bebekle
Kalbini bedenden çalarım güzel

 

Bakışların kalbim durmaz alkışlar
Cana işler hüzün dolu bakışlar
O güzel gözlerden akmasın yaşlar
Bakışına kurban olurum güzel.

 

4.2.1997 / Hüseyin Uçar

 

 

 

 

 

 

SITKI COŞKUNUN ARDINDAN

Coşkun akan sel gibiydi
Namussuza el gibiydi
Güzel kokan gül gibiydi
Alan aldı çaresiziz

 

Tüm ömrünce coştu durdu
Bazan kendi şaştı durdu
İçten oydu ağaç kurdu
Alan aldı çaresiziz

 

Doğruları görmek işi
Görevi devraldı, eşi
Yıktı bizi genç gidişi
Alan aldı çaresiziz.

 

 08-06-1997 Hüseyin Uçar

 

 

 

ANAMDAN SORSUNLAR BENİ

Coğrafyada eşik anam
Döşü bağrı deşik anam
Üç kıtaya beşik anam
Anamdan sorsunlar beni

 

Elbet sevgilere açtım
Sanma misafirden kaçtım
Bunca güce ben de şaştım
Anamdan sorsunlar beni

 

Anadolum dağım taşım
Uğruna koymuşum başım
Bir tarihtir benim adım
Anamdan sorsunlar beni.

 

8.10.1997 / Hüseyin Uçar

 

KÖR OLSUN

Sinemi deldin sinen deline
Kırkında bastonu verdin elime
Sevgiden yoksunsun tek bir kelime
Tutan elin, gören gözün kör olsun

 

Övgüler dizdim hakaret sandın
Beni incitmenin zevkine kandın
Nere gitsek bile benden usandın
Koltuk diye oturduğun yer olsun

 

İki yıldan sonra alaim-i sema
Senin sevgilerin korkudan doğma
Yeter doydum n’olur acıya boğma
O duygusuz yürek yansın kor olsun

 

Hüseyin Uçar’ı bağlama tele
Bütün hayallerim uçurdun yele
Dilerim ki kapıl afete, sele
Nefes alıp verişlerin zor olsun.

 

6.8.1997 / Hüseyin Uçar

 

DÜŞÜNDÜRÜR

Aya baktım gözüm gibi
Yıldız salkım üzüm gibi
Hüzün çökmüş özüm gibi
Beni her an düşündürür

Yaylası var çeşme oluk
Yakmış güneş her şey soluk
Yeryüzü bir sünger suluk
Beni her an düşündürür

Her ay başı hilalleşir
Ay ortası hep netleşir
Ay sonunda bütünleşir
Beni her an düşündürür

Artık adını koyalım
Geceye soru soralım
Konuşan bir ses duyalım
Beni her şey düşündürür.

 

17.8.1997 / Hüseyin Uçar

YİRMİSİN YAŞAR

Gülün kokusunu bülbüle sorun
Meşe odunudur anası korun
Öyle kolay ise gönülü yorun
Sekseninde bile yirmisin yaşar

Unutmam adını adı anıdır
Sevgilisi her şeyidir canıdır
Sevmek onun en çocuksu yanıdır
Bir evet dediyse dağları aşar

Ne fırtına eyler ne tuzak eyler
Dinlemez koşulu sevgiyi yeğler
Vız gelir ölümler emreden beyler
Yel olur, sel olur bentlerden taşar.

Yerde bulamazsa, semada arar
Güneşin saçını, durmadan tarar
Kimine dert olan kimine yarar
Kaç yaşında olsa sevgiye koşar                                     

 

21.1.1997 / Hüseyin Uçar

SEVGİ KEMAL AŞK ANADIR

Tarla aldım ekemedim
Bir tek fidan dikemedim
Bir gün içten öpemedim
Sevgi temel aşk binadır

Bıçak oldum da bilendim
İnsanım sevgi dilendim
Her gün kendimden iğrendim
Sevgi temel aşk semadır

Ayrı zevkler, ayrı renkler
Sözünde durmaz dönekler
Ömür söker gelenekler
Sevgi hamal aşk şemadır

Hüseyini görürler hor
Yaşam denen zalim ne zor
Yüreğime ekmişler kor
Sevgi kemal aşk anadır.

                          
20.10.1997 / Hüseyin Uçar

NE SEVDAM HAYALDİR

Işıklar kararmış perdeler inmiş
Yürekte fırtına bir anda dinmiş
Uzun yol yolcusu yurduna dönmüş
Ne yurdu hayaldir ne kendi hayal

Avunurum hayal ilen düşünen
Her şeyin özledim vallah peşinen
Çöplüğünde tavukları eşinen
Ne köyüm hayaldir ne kendim hayal

Göz ucuna özlemleri topladık
Sevdiğimiz nerde olsa yokladık
Yurt uğruna nice düşman hakladık
Ne sevdam hayaldir ne kendim hayal.

 

1.9.1997 / Hüseyin Uçar

TANI ARTIK

Sevgi ektim acı biçtim
Çeşme eştim zehir içtim
Dost adına sofra açtım
Ben insanım tanı artık

Layık mıyım yakılmaya
Terk edildim bakılmaya
Ben başladım sıkılmaya
Ben insanım tanı artık

Hatırlatma geçmişimi
Bana öğretme işimi
Beğenmezsin gidişimi
Ben insanım tanı artık.

Bir gülümse taşatana
Hasret kaldım can vatana
Aferin mi ağlatana
Ben insanım, tanı artık.

16.4.1997 / Hüseyin Uçar

ANAYIM BEN

Saçlarım var salkım saçak
Hep kurmuşum oba ocak
İnanıp açmışım kucak
Bilinmeli anayım ben

Sevdim deyip aldattılar
Geri plana attılar
Gece gündüz ağlattılar
Sevilmeli anayım ben

Ben sevsem de sevmediler
Ne istesem vermediler
İnsan gibi görmediler
Görülmeli anayım ben.

 

24.5.1997 / Hüseyin Uçar

AYRI DÜŞTÜ

Kara kaşlı şirin sözlü
Sevdiceğim bahar yüzlü
Seven anlar çürük özlü
Yeşermiyor dallarımız
Ayrı düştü yollarımız

 

Rüyalarda, çağırdığım
Hiç olmadı bağırdığım
Kimler görmüş kıvırdığım
Yeşermiyor dallarımız
Ayrı düştü yollarımız

 

Etrafı kör dolunayın
Adımı de, deme sayın
Adı kaldı Kuşsaray’ın
Yeşermiyor dallarımız
Ayrı düştü yollarımız.

 

5.5.1997 / Hüseyin Uçar

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

BANA VERİLMİŞ

Kitaplar okuyup neyi aradım
Günden güne insanlaştı suratım
Koca apartmanda bir çatı katım
Şemsiye görevi bana verilmiş

 

Güzeller gördüm burnunda hızma
Sonra tanrılaşıp kaderim yazma
İnsanlığa eğil kuyular kazma
Bu aşkın alevi bana verilmiş

 

Dağ bayır demeyip dolaştım durdum
Hayali düşleri gerçekle yordum
Herkese toz pembe bir yuva kurdum
Cem cemaat beni bana verilmiş

 

Gizlendim köşeye gözlerden ırak
Dört mevsim yaşarım kurak mı kurak
Yetişmiş mahsulüm biçilir orak
Her kavuran sevi bana verilmiş

 

Hoş görüyle kucakladım dünyayı
Nere varsam orda kurdum yuvayı
Rehber seçtim gökyüzünde turnayı
Felsefe ödevi bana verilmiş.

 

                                21.12.1997 / Hüseyin Uçar

 


YEM OLMADAN VARALIM

Zifiri karanlık ay bile yoktur
Bu kadar sitem sevene çoktur
O tatlı gülüşün hastaya doktor
Kurda kuşa yem olmadan varalım

 

Kar kaplamış yolu beli yürünmez
Ne bir yol var, ne bir ışık görünmez
Yiğit olan yiğit ölür yerinmez
Hadi gayret gün doğmadan varalım

 

Kimi aç, kimi tok bu nasıl dünya
Yaşam bir gerçektir olur mu rüya
İhtiyacım vardır törene, toy’a
Kuzumuzu kurt boğmadan varalım.

 

21.1.1997 / Hüseyin Uçar

 

 

 

 

SİNEM SAZLARI CANLAR

Adaşlarım gencecikken göçünce
Yakınları bu yollardan geçince
Kurtlar kuşlar bu çeşmeden içince
Türkü söyler sinem sazları canlar

Her mezar taşında tanıdık adlar
Bu adlar acımı ikiye katlar
Yarım kalmış alınmamış muratlar
Ağıt yakar sinem bazları canlar

Selver ebem torunların toplamış
Sayısını dört katına katlamış
Felek senin ar damarın çatlamış
Kışa çeviriyor yazları canlar

Mezarlıklar bitmiş dolmuş tarlalar
Dün doğmadan göçmüş bizim balalar
Beyi yoktur talan olmuş yuvalar
Unutmuş gülmeyi, nazları canlar.

 

19.9.1997 / Hüseyin Uçar

YERİM KALMADI

Baktım ki gözüne gözleri sulu
Nasılsın demeden gösterdi yolu
Yağmurun peşinden başladı dolu
Gel gör kanamadık yerim kalmadı

 

Yaralı yaralı yollara düştüm
Aşkın ateşinde kavruldum piştim
Susmayı değil de yazmayı seçtim
Gel gör şişlenmedik yerim kalmadı

 

Sapladı bağrıma paslı hançeri
Hançerle beraber girdim içeri
Kanıyor durmadan kalbimde yeri
Gel gör soyulmadık yerim kalmadı

 

Bunca yıldır söyle sığınak mıyım
Aldın kimliğimi avanak mıyım
Bu nasıl işkence, bu nasıl kıyım
Gel gör kırılmadık yerim kalmadı

 

Dedim ki Hüseyin kapılma sele
Yüzmeyi bilmezsin atlama göle
Bedevi gezginim düşmüşüm çöle
Pençe vurulmadık, yerim kalmadı.

 

30.1.1997 / Hüseyin Uçar

 

SEN Mİ KANATLISIN BEN Mİ?

Bulutların üstündeki güvercin
Sen mi kanatlısın ben mi?
Bırakmaz yakamı bunca yıl sevi’m
Sen mi, kanatlısın ben mi?

 

Her zaman ıslamaz yağmur bulutu
Yurduma yolcudur kapalı kutu
Çok geçmez birleşir doğuyla batı
Sen mi, kanatlısın ben mi?

 

Sekişi keklik ötüşü bülbül
Bozkırda boy veren güzelim sümbül
Yükseldi göklere bir çağdaş düldül
Sen mi, kanatlısın ben mi?

 

Çürüyor gurbette Hüseyin Uçar
Doktorum diyenler yaramı açar
Sevenler kan ağlar sevilen kaçar
Sen mi, kanatlısın ben mi?

 

10.6.1997 / Hüseyin Uçar

 

BAZAN OLUR

Bir ziyaret arifesi
Bayram arifenin nesi
Bu bir kültür insan sesi
Bazan olur diller döker
Bazan olur ömür söker

 

Asayı aldım elime
Türküler düştü dilime
Yıldız dolandım belime
Bazan olur diller döker
Bazan olur ömür söker

 

Sokak fenerin söndürdüm
Yönümü dosta döndürdüm
Aşkı sevdayı emzirdim
Bazan olur diller döker
Bazan olur ömür söker

 

Doğuluyum, batılıyım
Söyle neyin batılıyım
Ben sayısız kıtalıyım
Bazan olur diller döker
Bazan olur ömür söker

 

30.1.1997 / Hüseyin Uçar

 

YALNIZ KÖYÜN SEVDALISI

Bu dağ sönmüş kükremiyor
Bağırdım bir şey demiyor
Bozkır olmuş yeşermiyor
Varını verme yanlısı

 

Sanki candan bir akraba
Gayet zarif değil kaba
Canlılara olmuş baba
Evrenin deli kanlısı

 

Pençe vurur zalim kartal
Onun sözü olmaz partal
Sofra sermiş kaşık çatal
Evrenin zengin canlısı

 

Kanat açar uçar yüce
O koyulmaz bensiz göçe
Olmuş Uçar’a eğlence
Yalnız köyün sevdalısı.

 

29.7.1997 / Hüseyin Uçar

 

 

 

 

 

 

ZEKİ ÇALİŞKAN

Çiçekdağın çiçek yüzlü yiğidi
Doğru söyler doğru yazar dividi
Bir anıttır Beşikli’nin söğüdü
Gölgesinde nice yolcu dinlenir

 

O bir ağaç dört bir yana dal salmış
Bilimden bir dolu hakkını almış
Bir göçmen işçidir kuzeyde kalmış
Hayatı her yönlü tartar öğrenir

 

Yoksulu, fakiri her yerde kollar
Ölçülü biçili gezdiği yollar
Arifin halinden arifler anlar
Saki olur, türkü olur, seslenir

 

Yıllar olmuş terkeylemiş sılasın
Bozlağa başlarsa okur alasın
Keziban bacıya tatlı belasın
Şahin olur yüksekleri üslenir.

 

17.6.1997 / Hüseyin Uçar

 

 

GÖÇTÜM BU GECE

Ben unuttum artık canı cananı
Gene geçti bu yıl izin zamanı
Dinleyemem artık ahdı amanı
Hüzünlü yollara düştüm bu gece

 

Beni dinler isen kalma yollarda
Derman aranır mı kahve fallarda
Kurudu mahsulüm kaldı dallarda
Kavruldum da saçta piştim bu gece

 

Kime sığındımsa çevirdi geri
Olmadı yoksulun bir yerde yeri
Acımadı zalim vurdu hançeri
Yurdumdan yuvamdan göçtüm bu gece.

 

18.12.1997 / Hüseyin Uçar

 

BİR İNSANLA BİR İNSANLIK

Eğer bana sorarsanız
İnsan ile insancığı
Görünüşler bakın aynı
Bir insanla, bir insancık

 

Bir elinde yaz güneşi
Omuzunda insan leşi
Biri   andırır kalleşi
Bir insanla, bir insancık

 

Bir yanıyla puta tapar
Bir yanıyla yuva yapar
Çağcıl olur, çağdan kopar
Bir insanla, bir insancık

 

Düşünen bir, saklı yanım
Güzel olan, haklı yanım
Aldatılmış, şarklı yanım
Bir insanla, bir insancık.

 

3.1.1997 / Hüseyin Uçar

 

 

NE TATMIŞ NE TATDIRMIŞ

Yükseğinde kar dağları
Balıkçı atmış ağları
İpe dizmiş bak sağları
Ne satmış ne sattırmış
Ne tatmış ne tattırmış

 

Uzatmış kısa yolları
Kırmış çiçekli dalları
Petekte komuş balları
Ne tatmış ne tattırmış
Ne satmış ne sattırmış

 

İmzalamış dilekçeyi
Karartmış akı akçeyi
Unutmuş bağı bahçeyi
Ne işlemiş ne işletmiş
Ne dinlemiş ne dinletmiş

 

Hakkını yememiş dulun
Yarısın yürümüş yolun
Omuzdan kesmişler kolun
Ne takmış ne taktırmış
Ne bakmış ne baktırmış.

 

21.6.1997 / Hüseyin Uçar

 

 

 

 

 

 

CELAL OĞLAN

Celal oğlan Celal oğlan
Gözü kaşı hilal oğlan
Dar geçitte kıstırıldım
Sesin gelmez helal oğlan

 

Bacısıydın bacıların
Sona ersin acıların
Dar geçitte kıstırıldım
Biri bindir sancıların

 

Nerede o güzel gençler
Eşit dağılmalı çeçler
Dar geçitte kıstırıldım
İşte böyle başlar felçler.

10.9.1997 / Hüseyin Uçar

 

ÇİLEDEN BAŞKA

Koşa koşa bir yerlere ulaştım
Rüyadayım uyur gezer dolaştım
Ben yar ile bir tek şeyi paylaştım
Hiç bir şey vermedi çileden başka

 

Yeter gel sevdiğim hüzüne boğma
Deli divaneyim kapıdan kovma
Uyu, dinlen gülüm gözlerin ovma
Bir şey öğretmedin hileden başka

 

Gün ortası karanlığa boğuldum
Nere varsam yar yüzünden kovuldum
Bir bütündüm vuran vurdu dağıldım
Bir şeye benzemem köleden başka.

 

12.11.1997 / Hüseyin Uçar

NERDEN BİLSİN

Her yiyecek tadılmıyor
Sevmeyenler katılmıyor
Sevgi alıp satılmıyor
Tatmayanlar nerden bilsin

 

Sevgi tömmüş bir tomurcuk
İnsana özgü onurcuk
Yeni doğmuş körpe çocuk
Sevmeyenler nerden bilsin

 

Herkes üstte olmak ister
Kazanmazsa hayat biter
Yürek yanmaz duman tüter
Yanmayanlar nerden bilsin

 

Sürüngen der yılan bilmez
Gözü güler yüzü gülmez
Kaval çalar sürü görmez
Kentli bunu nerden bilsin.

 

22.7.1997 / Hüseyin Uçar

 

 

SESİME BENİM

Sofralar kurup doymadan kalktım
Daima zalimin gözüne baktım
Ovada buluştum, dağlarda aktım
Çobanlar yürüdü sesime benim

 

Töre deyip kültür deyip sattılar
Yavru yapıp kucağıma attılar
Meyva mıyım, sebze miyim tattılar
Kimse inanmadı sözüme benim

 

Arzulayıp yaslandılar öptüler
Bir olmaz dedikse kırıp döktüler
Tarla mıyım tek taraflı ektiler
Nasıl da bakarlar yüzüme benim

 

Ana derler, bacı derler, yar derler
Kızım derler, yavrum derler, kar derler
Uğrunda ölürler ömrünü yerler
Nasıl da vurgunlar gözüme benim.

 

19.6.1997 / Hüseyin Uçar

NE BİR SES GELİR

Sıkar oldu bar önünde oturmak
Saatler boyu aynada durmak
Çirkin yönlerime küfür savurmak
Ne konuşur ayna, ne nefes verir

 

Saç yoktur ki saçlarımı tarasam
Kokuşmuşum bari işe yarasam
Terk etmiş yurdunu dostu arasam
Ne telefon çalar, ne bir ses gelir

 

Önümde kadeh duvarda lamba
Sıkmaya başladı örgüler kaba
Sese ses verenler, candan merhaba
Ne anlar yabani, ne heves bilir

 

Geri dönem desem dönemem yalan
Bir dönümlük tarla babadan kalan
Aldatıp, kandırıp halktan oy alan
Hak arasa alanlarda dövülür.

15.6.1997 / Hüseyin Uçar

 

MUHABBET HOŞTUR

Refah iktidarı hiledir zamdır
Perçemin etrafı meşedir çamdır
Yeşili güzel de meyvesi hamdır
Muhabbet ehliyle muhabbet hoştur
Şişeler dolu da kadehler boştur

Baharla beraber neşesi çoktur
Hasta düşsen acep gelir mi doktor
302 geçen şosesi yoktur
Muhabbet ehliyle muhabbet hoştur
Şişeler dolu da kadehler boştur

Yıllarca yememiş soğan cücüğü
Kafası çalışan çalar düdüğü
Kuşsaray yazıyor kimlik kütüğü
Muhabbet ehliyle muhabbet hoştur
Şişeler dolu da kadehler boştur

Kutluyorum seni arkadaş Fazlı
Afife’nin adını koyalım Nazlı
Kuşsaraylı demek bülbül avazlı
Muhabbet ehliyle muhabbet hoştur
Şişeler dolu da kadehler boştur.

 

30.3. 1997 / Hüseyin Uçar

EVETÇİDİR MEHMEDİM

Veresiye vermiş geri alamaz
Koyduğunu koyduk yerde bulamaz
Borçlulara sorsan der ki yaramaz
Hayır bilmez evet’çidir Mehmedim

Müşteriyle konuşurken utanır
Görenler onu bir suçlu sanır
Her ay başı defter elde dolanır
Hayır demez evet’çidir Mehmedim

Sıkıntı çökünce kalinka küser
Onda yoktur kötülükten bir eser
Borçluları bir bir selamı keser
Hayır demez evet’çidir Mehmedim

Geleni gideni hep o ağırlar
Duymasa da hep hisseder sağırlar
Ova Kalinka’da Mehmedin kırlar
Hayır demez evet’çidir Mehmedim

Yavruları yiğit her biri çağdır
Kel tepe değil kendisi dağdır
Kayıbı olsa da duyular sağdır
Hayır demez evet’çidir Mehmedim

Uzatma bu kadar noktala sözü
Elbette utanır insandır özü
Yerine getirir verdiği sözü
Hayır demez evet’çidir Mehmedim

Baştan sona Anadolu ağıdı
El uzatır iş kurana kanıtı
Cihan beyin şu Kurtça’nın anıtı
Hayır demez evet’çidir Mehmedim

                               
18.8.1997 / Hüseyin Uçar

KARDEŞ DEDİM

Ad kodum adaş dedim
Bir idik yaklaş dedim
Bağışla beni, yigidim
Ben sana kardaş dedim

İleri gitme yeter
Derdim dertliden beter
Ben sana keklik dedim
Gönlümde bülbül öter

Çeşmeye vardım akmaz
O yar küsmüş mü, bakmaz
Gözlerine vuruldum
Bir türlü ışık yakmaz

İzledim sokak sokak
Göle dönüştü akak
Ben senden vaz geçerim
Yolumdan çekil korkak.

4.11.1997 / Hüseyin Uçar

GÖLÜMÜ GÖNLÜMÜ

Alıyor aklımı bir çakır gözlü
İmtihan eyledim anladım sözlü
Bir ceylan bakışlı muhabbet özlü
Yolumu yokuşa düşürdü benim

Salmış saçlarını gerdanı gizler
Kaçamak bakışlar hep beni izler
Baş kaldırmış koşar adım ikizler
Kolumu omuzdan budadı benim

Yaşayamam hayalini kurmadan
Vaz geç gönül can evimden vurmadan
Eşkıya mı yolum keser durmadan
Gölümü, gönlümü kuruttu benim.

 

6.11.1997 / Hüseyin Uçar

ALİ BALKIZ

Efsane mi, arena mı yüreği
Zalime, kıyana kalkmış bileği
Hiç bir yerde bırakmamış gerçeği
Ali Balkız çocuk yüzlüm merhaba

Ömür boyu hemi yazmış, okumuş
Teslimiyet nedir, onda yoğumuş
Göze göze bir yaşamı dokumuş
Ali Balkız doğru sözlüm merhaba

Bilinci, kimliği gayet ölçülü
O Neval Bacı’nın biricik gülü
Bir başlarsa Anadolu bülbülü
Ali Balkız bahar gözlüm merhaba

Yaramazlık kapınızı çalmasın
Bilinciniz bir yerlerde kalmasın
Bir gülünüz bin gül olsun, solmasın
Ali Balkız çiçek özlüm merhaba !

 

16.6.1997 / Hüseyin Uçar

GELDİM GİDİYORUM

Laf eder, söz eder bilmez kimisi
Kıralmış sakalı değildir süsü
Diller arasında kültür köprüsü
Benim elçim inan Murat Alpar’dır

Her toprakta bitmez nadide çiçek
Onun değerini ne ile ölçek
Sözümde eksik yok, tamamı gerçek
Benim elçim inan Murat Alpar’dır

Bir huzur rüzgarı esiyor sesi
Bir şey demez ona yobaz töresi
Her zaman kaynıyor dosta kahvesi
Benim elçim inan Murat Alpar’dır

Bakanı, başkanı kaç kişi tanır
Mevkiye, makama nasıl aldanır
Onu tanıyanlar dostça davranır
Benim elçim inan Murat Alpar’dır

Uzatma Hüseyin bu kadar sözü
Bir eşsiz yaratan insandır özü
Tanımayanlar artık tanısın bizi
Benim elçim inan Murat Alpar’dır

 

30.6.1997 / Hüseyin Uçar

BENİM ELÇİM

Laf eder, söz eder bilmez kimisi
Kıralmış sakalı değildir süsü
Diller arasında kültür köprüsü
Benim elçim inan Murat Alpar’dır

Her toprakta bitmez nadide çiçek
Onun değerini ne ile ölçek
Sözümde eksik yok, tamamı gerçek
Benim elçim inan Murat Alpar’dır

Bir huzur rüzgarı esiyor sesi
Bir şey demez ona yobaz töresi
Her zaman kaynıyor dosta kahvesi
Benim elçim inan Murat Alpar’dır

Bakanı, başkanı kaç kişi tanır
Mevkiye, makama nasıl aldanır
Onu tanıyanlar dostça davranır
Benim elçim inan Murat Alpar’dır

Uzatma Hüseyin bu kadar sözü
Bir eşsiz yaratan insandır özü
Tanımayanlar artık tanısın bizi
Benim elçim inan Murat Alpar’dır

 

30.6.1997 / Hüseyin Uçar

BİZE KONDU YERİ YOKTUR

Tüm cennetler parsellendi
Bize kondu yeri yoktur
Hürileri paylaştılar
Bize bir tek peri yoktur

Dilekler gelmez yerine
Yoksulluk çökmüş serine
Ne verirler değerine
Adaletin seri yoktur

Ayrısı olmazmış dilin
Kapı açık bize gelin
Cananı olmazmış elin
Selam veren biri yoktur

Tanrıya sordum bunları
Yüzüme serpti unları
Caniye benzer donları
Piri yoktur, diri yoktur.

 

10.7.1997 / Hüseyin Uçar

KAMBERİM

Pala bıyıkların konuşur benle
Ne söylüyor ozan Kamberim dinle
Sen bir şelalesin olan sevinle
Kırdıkça çoğalan özümüz vardır
Daha söylenmedik sözümüz vardır

Hızlı çıkma yorar. Dikmen Yokuşu
Belli olur dostun seven bakışı
Vız gelir Faşistin boranı, kışı
Kırdıkça çoğalan özümüz vardır
Daha üretecek sözümüz vardır

Cevabını pir aşkına gönderin
Yönünüzü bizden yana dönderin
Selamı tabiidir küçük pederin
Mermiye dönüşen sözümüz vardır.

 

10.6.1997 / Hüseyin Uçar

GEREK VAR MI?

İnsafın kurusun senin
Eskiye dönüşsün yenin
Boş yere edersin yemin
Yalana hiç gerek var mı?

Eğilim duyarsın düne
Tuzak kurarsın kendine
Bir bak durduğun yerine
Eleyecek elek var mı?

Yalanı kattın önüne
Yemin ettin hep dinine
Yol alınmaz sine sine
Söyle kazma kürek var mı?

Sıkışıyor nefesleri
Düşüyor baştan fesleri
Boşaltılmış  kafesleri
Dayanacak yürek var mı?

Hep ıslattın kuruluğu
İnkar ettin doğruluğu
Ört bas ettin Susurluğu
Dövüşecek bilek var mı?

Şaha kalktı adil düzen
Yalanı elekten süzen
Seni gidi sinsi gezen
Yağ koyacak külek var mı?

Çogumuz yanlış algılar
Ne üretmiş Osmanlılar
Meydan dolu sarıklılar
Kaldıracak direk var mı?

                     
19.4.1997  / Hüseyin Uçar

BOGULUYOR DOSTLARIM

Şu zalim hayatın attığı tokat
Günden güne çoğalıyor dostlarım
Ağaya, paşaya, aileye ırgat
İnsan bazan boğuluyor dostlarım

Çalışır çabalar karnımız doymaz
Bir insan yerine hiç kimse koymaz
Bizi yönetenler aymaz mı aymaz
Hayal bile soyuluyor dostlarım

Her kime hal yansan kapıdan kovar
Çobansız sürüyüz yolları ovar
Dillerim yoruldu kalemim  dagar
Zengin nerden kovuluyor dostlarım

Kurşuna dizilmiş ümitler körpe
Yakmış kavurmuşlar koymuşlar küpe
Dikilir karşına o koca tepe
Postal sesi duyuluyor dostlarım

 

6. 4. 1997 / Hüseyin Uçar

YEŞİLDİR ŞİMDİ

Felek bana düşmanlığın ne idi
Delikanlı gönlüm göçerdir şimdi
Nere baksam anılarım büyüdü
Bahar oldu evren, yeşildir şimdi.

Yakamı bırakmaz oldu anılar
Hani nerde arabalar, kağnılar
Geçmişi yaşasam yad eller kınar
Düşmanım yok, dostlar ölçerler şimdi.

Sevdiğimin gizli gizli bakışı
Pınarların doğal doğal akışı
Yaza dönüşmeli gönülün kışı
Delikanlı gönlüm, bülbüldür şimdi,

Güneş yoktur bulutlara asıldım
Aşık oldum bazan dosta kasıldım
Uğraşamam artık ben senden yıldım
Ömür denen zalim, biçerdir şimdi.

 

24.7.1997 / Hüseyin Uçar

AKA KARALAR KARIŞMIŞ

Değer verin, değer görmen
Sefa sürür, sefa sürmen
Seni üğütür değirmen
Ömür acıya alışmış..Hayallerle yatlanırım
Kader deyip katlanırım
Yıllar geçer yaşlanırım
Gurbet tenime yapışmış..

Kayaya eken çedene
Kendini koşan kötene
Bakman gelene gidene
Diller dudakla kapışmış..

İşin biter boşlanırsın
Her fırsatta haşlanırsın
Yenilmekten hoşlanırsın
Gözler umutsuz bakışmış..

Cep aynası boy aynası
Nedir aynanın manası
Yaban ellerdir burası
Aka karalar karışmış…

20/01/2007 Karlslunde.
               Hüseyin Uçar.

BİZ BİZE

Bir ömür ağladım sormadı halim
Gene terk eyledi yar denen zalim
Bana yoldaş oldu dertli mecalim
Ben inledim, o iniler biz bize

Bir günüm bir yıldır saatim çağdır
Dostlarım öldü de düşmanım sağdır
Her ne yöne dönsem tuzaktır, ağdır
Ben inlerim, o iniler göz göze

Bu kocaman ömür seferi zaman
Fırsatçı zalimden dilenmez aman
Artar da eksilmez başımda duman
Ben inlerim, o iniler diz dize

Hüseyin Uçar’ın adını anma
Öldürdün dirilmez, dirilir sanma
Yeter gönlüm n’olur yalana kanma
Ben inlerim, o iniler söz söze.

                                
4.4.1997 / Hüseyin Uçar

GÖNÜL DİLENİR

Şu kanlı zalimler etmeden oyun
Mert ile Namert’te, kurt ile koyun
Gönülsüz güzele denilmez soyun
Muhabbet son bulur, gönül dilenir

Övüp övüp övülmezsen alınma
Sevip sevip sevilmezsen darılma
Seven alıngandır sakın kırılma
Muhabbet son bulur gönül dilenir

Ne desek kar etmez görmez gözleri
Taşa geçer, hançer olur sözleri
Ova olsa hasat vermez düzleri
Muhabbet son bulur gönül dilenir.

 

29.1.1997 / Hüseyin Uçar

ANLAMI NE?

Ben ağladım sen gülerken
Ben hastayken, dökülürken
Genç fidanlar sökülürken
Kahkahanın anlamı ne?

Buna rağmen övdüm seni
Kim kurtarmış söyle teni
Senin oldu çıkan yeni
Düşün! Sana nedir deme?

Sanmam çocuk doğmaz bugün
Yüreğini ovmaz bugün
Sevdiklerim kovmaz bugün
Sen benzedin sana yine?

Yollar geçer ufuklardan
Sesin gelir bulvarlardan
Rakı içtim kovalardan
Söyle nolur, kinin kime?

 

3.2.1997 / Hüseyin Uçar

BİLİNMEZ DOSTUM

Fırtına esti de dağıldı yığın
Bu yıl da kavruldu üzümü bağın
Somunu büyüktür derler ırağın
Gidip görmeyince bilinmez dostum

Dostum ırmak mıdır, yoksa çay mıdır
Yürek ezen tren midir, ray mıdır
Bu uyarı dosttan dosta pay mıdır
Dil yarası asla silinmez dostum

Aktıkça durulur derenin suyu
Dost olana dostum kazar mı kuyu
Can çıkmadan çıkmaz ilkelin huyu
Dünyalar karartır görünmez dostum

Acılar, sevinçler dedemden kalma
Destursuz kimsenin kapısın çalma
Af tüfeği misin, düşün, gel dolma
Yanardağ ağzında yürünmez dostum.

 

28.12.1997 / Hüseyin Uçar

VURMAK KOLAY MI?

Işıklar sönmüş, inmiş perdeler
Sevdam kapı önünde yanar döneler
Baş kaldırmış haykırıyor memeler
Gönüle zinciri,vurmak kolay mı?

Tarifsiz bir güzel baharda evren
Aradım sordum bir benim gören
Makinist yaralı kalkmıyor tren
Gönüle sorular, sormak kolay mı?

Gözüm yoktur malda, mülkte, parada
O güzel gözlerin kaldı burada
Saplamış kirpiğin sinem yarada
O gözlerden uzak, durmak kolay mı?

 

4.8.1997 / Hüseyin Uçar

NEFESİMDE

Karşılıksız ben severim
Gene vahşiyi överim
Döner kendimi döverim
Sevgi bunun neresinde?

Meyvaya durmuş ağaçlar
Salkım saçak görün burçlar
Çamaşır döver tokaçlar
Sevgi onun neresinde?

Gerileriz adım adım
Döndü geri dünkü kadım
İnsan kalmaktır muradım
İnsanda her şey yerinde

Hüseyin’im çoğul muyum
Hara mıyım, ağıl mıyım
Çağdışı mı, çağcıl mıyım
Sevgi benim nefesimde.

                     
11.06. 1997 / Hüseyin Uçar

SÜPÜRGEMİ SAZ EYLEDİM

süpürgemi saz eyledim
Sevdiğime naz eyledim
Sonbaharı yaz eyledim
Türkülere kattı beni.

Oba, ocak dolandırdı
Güvercin kanadım kırdı
Beni Türkülerle vurdu
Gurbet ele attı beni.
 
Yoktan bir ozan yarattım
Hüzünü önüme kattım
Ömür boyu hapis yattım
Göz yaşına kattı beni.

Sanki gökten övgü yağdı
Ömür değil, geçen çağdı
Derken, saçlarım ağardı
Duygularım sattı beni.

                     
12.06.1997 / Hüseyin Uçar

TÜRKÜLER BENİM

Elbette etkili ozanın dili
Ebedi ses verir sazının teli
Merhaba İsmail muhabbet seli
Sazında inleyen türküler benim
Anadolu yüklü öyküler benim.

Ufuklara doğru yükseldi uçak
Bulutlar üstünde çıkı’mız açak
Anadolum sizlere açmış kucak
Sazında inleyen türküler benim
Anadolu yüklü öyküler benim.

İnan be ozanım ayrılık yaman
Artar, eksilmez dizlerde derman
Dertlerin ilacı bilim ve zaman
Sazında inleyen türküler benim
Anadolu yüklü öyküler benim.

Hüseyin Uçar’ı unutun, kalsın
Gurbette yad eller kapısın çalsın
Çoban dudağında dertli kavalsın
Sazında inleyen türküler benim
Anadolu yüklü öyküler benim.

 

14.07.1997 /Hüseyin Uçar

TÜRKİYEM -2-

Adın sordum aslı deniz
Salkım sözlü bir Akdeniz
Kucaklaşmış o dört deniz
Türkü yazdım türkü kurdum
Ihlamur kokulu yurdum.

Yüreğimiz türkü dolu
Davul, zurna gözler sulu
Deviniyor Anadolu
Türkü yazdım Türkü kurdum
Bülbül avazlıdır yurdum.

Türkleşirim Yunus ile
Pir Sultan’la düştüm dile
Atatürk’le bin merhale
Türkü yazdım türkü kurdum
Bir başkadır benim yurdum.

Eşsizdir benim Türkiyem
Hasret kaldım ah n’eyleyem
Derdimi sana söyleyem
Türkü yazdım türkü kurdum
Ihlamur kokulu yurdum.

 

27.04.1997 / Hüseyin Uçar

Hep köylü kaldı

Sürgünden sürgüne ülkeler gezdim
Düşünce ürettim, ondan da bezdim
Geleceği, inan gelmeden sezdim
Bir yanım yine de hep köylü kaldı.

Bir füze gibi koptum topraktan
Geçti yolum Kopenhag’tan New York’tan
Orkestra kurdum gitarla orgtan
Bir yanım yine de hep köylü kaldı.

Denizleri bırak ummanlar aştım
Amazon misali bilinçsiz taştım
İnanın bu işe kendim de şaştım
Yine de bir yanım hep köylü kaldı.

Köyümün kırından çiçek bekledim
Gözlerime özlem, hüzün yükledim
Kültürüme yeni kültür ekledim
Yine de bir yanım hep köylü kaldı.

Elbet aileme sevi’ydim, nazdım
Ozanın dilinde türküydüm, sazdım
Okullar bitirip kitaplar yazdım
Yine de bir yanım hep köylü kaldı.

                         
13.06. 1997 /Hüseyin Uçar

MEHABA GÜLÜŞÜM

Gözün aydın amca, dede yadigar
Kaba saba biriyim olamam kibar
Yüreğimden hüzün isyanlar akar
Merhaba gülüşüm, merhaba amca.

Hiç kırgın değiliz bil ki cananım
Bilirsin ki insan benim kuranm
Geriliği her dönemde yoranım
Merhaba gülüşüm, merhaba amca.

Öyle bir yaşam ki param parçayım
Hele sorun fiyatımı kaçayım
Ne altınım, ne de geçer akçeyim
Merhaba gülüşüm merhaba amca.

Sitem dolu olsam edemem sitem
Zalime susana bilirsin öfkem
Düzenbaz ellerde şu gelin ülkem
Merhaba gülüşüm, merhaba amca.

Ne haberin gelir ne de selamın
Altınla mı tartılıyor kelamın?
Bayramını kutluyorum amcamın
Merhaba gülüşüm, merhaba amca.

Fatoşlardan haber verin nerdedir
Hüseyinler hep bilinen yerdedir
Ahmet Uçar gurbetçidir, teldedir
Merhaba gülüşüm, merhaba amca.

Selamım tabiidir Uçar Erdoğan
Sen yalnız değilsin, bir koca kovan
Bağışlan, yoluma olayım revan
Merhaba gülüşüm, merhaba amca.

                               
17.04.1997 Hüseyin Uçar

Ayrılıklar bu gönlümün kırbacı

Turnalar kaldırdık ovadan düzden
Tam da alışmıştık ıradı gözden
Dostlara selam turnalar bizden
Sefili ziyaret edin de geçin.

Güzel Dileğimiz gencecik Eray
Kalemi eline almadan Güray
Acıyı, sevinci sarmış Kuşsaray
Lütfü’ye karanfil koyun da geçin.

Yoktur bu ülkenin madenli dağı
Yakalamış gördük her yönlü çağı
Ayrılık ömrüme yağan kırağı
Ağu’nun hatırın sorun da geçin.

Gömüldü toprağa körpe ümitler
Demiri eritir böylesi dertler
Yol vermiyor bize şu zalim Alpler
Ayşe’ye misafir olun da geçin.

Ayrılık çattı da göz yaşı döktüm
Yaşama sevinci ormandım büktüm
Anadolum sana sevdalar ektim
Çöl Veli’ye secde durun da geçin.

Görevdir elbet Mümtaz’ı anmak
O nasıl duygudur Sivas’ta yanmak
Cana kıyanları nefretle anmak
Hüseyin Uçar’ı yorun da geçin.

                       
13.02.1997 / Hüseyin Uçar

YOLLAR SENİN

Hadi gönül kovulmadan
Hüzünlere boğulmadan
Bulut gibi sağılmadan
Yollar senin yürü gönül.

Göçle gelip göçle giden
Söyle gönül tasan neden
Toprak olur bir gün beden
Uslanmazsan çürü gönül.

Sana birdir iniş yokuş
Ne talan bilirsin ne kış
Sekseninde aynı bakış
Peşinsire sürü gönül.

Kimini boğarsın yasa
Bu da geçer etme tasa
Kime işler anayasa
Gel dönelim geri gönül.

          
31.05.1997  Hüseyin Uçar

BIYIĞINDA DON RÜZĞARI

Saçlarına karlar yağmış
Bıyığında don rüzğarı
Hep dağlar ovaya ağmış
Ne söylesem yok yararı.
Bulvar değil yamacımız
Artar eksilmez sancımız
Sevişmekti amacımız
İnilettin zarı – zarı.

Bak yer yüzü beyaz halı
Ben kıramam yeşil dalı
Hem aşığım hem sevdalı
Birbirin tutmaz kararı.

Başım ağrır güm güm vurur
Akan pınarlarım kurur
Sanma her şey aynı durur
Kendisi çeker zararı.      

20/02/2006 Karlslunde.
               Hüseyın Uçar.

KAVUŞMAYA NE KALDI

Ne zaman düşlesem, hüzünler çöker
Şu gönül bağıma fideler diker
Her zaman ayrılık ömrümü söker
Yıllar geçti kavuşmaya ne kaldı

 

Ben niçin olurum öfke kurbanı
Fırsat varken hiç saymadım urbanı
Hep boynuma taktım yağlı urganı
Ömür yarı göç etmeye ne kaldı

 

Yılları yormaya yetmiyor gücüm
Yüklendi yollara vuruldu göçüm
Sizleri andıkça gidiyor içim
Yürek yağım eritmeye ne kaldı

 

Zalimi, gaddarı övdüğüm yoktur
Ölümcül hastayım bakmıyor doktor
Benim anlatacak dertlerim çoktur
Toprak beni çürütmeye ne kaldı?

 

18.11.1997 / Hüseyin Uçar

 

 

 

 

DEMEZ KOŞARIM

Kalpak giyer şu bildiğim Kırgızlar
Kar altında sürülür mü anızlar
Terketmez gönlümü şu güzel kızlar
İşte ondan dağ taş demez, koşarım

Anlamlı bakışır sevecen gözler
Baş kaldırmış hücum eder ikizler
Seveni kandırmaz karmaşık sözler
Dere tepe, dağ taş demez koşarım

 

                               12.3.1997 / Hüseyin Uçar

KÖR KÜTÜKLER UYUDU

Ne dedimse gülüm anlamadılar
Zalimi, haini paylamadılar
Diri diri bir mezara kodular
Doğruldukça kör kütükler uyudu

İçtikleri kan değil de söyle ne
Kandırdıkça kandırılır divane
Hem hayatı hemi gönlü virane
Soruldukça kör kütükler uyudu

Ne sorarsın canım ahvalim budur
Bu gönül baharsız ağacı bodur
Sözümü çekemem istersen kudur
Yoruldukça kör kütükler uyudu.

11.4.1996/ Hüseyin Uçar

HALA ARIYOR GÖZLERİM

O bir bahtı karalı mı?
Yüreciği yaralı mı?
Şu dağların maralı mı?
Hala arıyor gözlerim

 

Bir göründü bir kayboldu
Gözlerim hüzünle doldu
Çiçeğim açmadan soldu
Hala arıyor gözlerim

 

Dara düştüm, zar’a düştüm
Bir vefasız yar’a düştüm
Sonu gelmez yola düştüm
Hala arıyor gözlerim

 

Güzeellerin sarısını
Bir elmanın yarısını
Şu ömürün arısını
Hala arıyor gözlerim

 

Bir uçsuz bucaksız çölde
Sevdam iniliyor telde
Gene kaldım gurbet elde
Gene arıyor gözlerim.

 

                                 22.4.1996 / Hüseyin Uçar

KOPAR GİBİ

Bir ömür ipini boynuma astı
Kanlı düşman oldu sineme bastı
Gencecik yaşlara neyidi kasdı
Kollarımı kopardılar bedenden
Ümit kesilirmiş geçip gidenden

Yüreklere kor doldurdu gidenler
Sarıldı toprağa körpe bedenler
Yıl oldu geçmiyor kısacık günler
Ayaklarım taşımıyor dostlarım
Kopar gibi kasılıyor kaslarım

Güneşin etrafı kara bulutlar
Gidenlere engel değil hudutlar
Kıyan kıydı sizin olsun bu yurtlar
Dönüşü yok ağlamasın analar
Felek yaksın ellerine kınalar

 

                                 30.8.1996 / Hüseyin Uçar

İÇİRMEDİLER

Tepeleri düz eyledim yol yaptım
Yaptığım yollardan geçirmediler
Sevdim birisini bir ömür taptım
Zehir mi, şerbet mi, seçtirmediler
Sakisiz masada içirmediler.

 

Zevklerimiz ayrı, yolumuz ayrı
Sığınma n’olursun yalana gayrı
Yalanın kimseye olmadı hayrı
Değerine paha biçtirmediler
Sakisiz masada içiemediler.

 

Göller özlem duymaz imiş kuğuya
Gelen giden taş atarmış kuyuya
Kaptansız gemiler vurur kıyıya
Açık denizlerden geçirmediler
Sakisiz masada bir içirmediler.

 

Kavurdu da güneş kurudu göller
Garibe hürriyet tanımaz eller
Güllerin rengine yanar bülbüller
Göçeyim dedim de göçürmediler.
Sakisiz masada içirmediler.
                                20.12.1996 / Hüseyin Uçar

 

 

 

 

 

 

 

BOĞDULAR

Oğul verdik boğdular
Yurttan yurda kovdular
Saddam gibi faşistler
Kanlar içip doydular

Ceset dolu Halepçe
Cesedi toplar kepçe
Seni utanmaz sadist
Vuruşsana erkekçe

Bu ne biçim istila
İnsanı sattın pula
Seni amansız gaşist
Halklar getirir yola.

1996 / Hüseyin Uçar

SULAR DURULMAZ

Taviz’i edeyim niçin
Arkası kesilmez göçün
Seçtiğiniz doğru seçin
Bulanık sular durulmaz

Çetin olur dağ yokuşu
Bakma nolur kuş bakışı
Gerdanda benler nakışı
Sarrafa meslek sorulmaz

Her gülün kokuşu vardır
Her yolun yokuşu vardır
Her suyun akışı vardır
Akar menzili bulunmaz
Akar bir sonu bulunmaz

 

14.9.1996 / Hüseyin Uçar