Skip to content

Hüseyin Uçar Posts

Anam

Olmalı analar bal’ınan şeker
Çileyi özlemi hep onlar çeker
Yaşamın yükünü taşıyan teker
Doğuran, büyüten, yürüten anam

 

Düşün etraflıca vermeden  karar
Gözden ırayanlar gönülden ırar
Onlar vefakârdır hep onlar arar
Doğuran, büyüten yürüten anam

 

Diken batsa ele olur haberi
Gece gündüz o her zaman seferi
Ana bence insan’lığın  cevheri
Doğuran, büyüten, yürüten anam

 

Herkes gelir sofralara kurulur
Bulanık su birden bire durulur
Herşeyin hesabı ondan sorulur
Doğuran, büyüten, yürüten anam

 

Karşılık beklemez her zaman sever
Bağışla kusurum var ise  eğer
Var mı ana gibi büyük bir değer
Doğuran, büyüten, yürüten anam….
     
17/07/2004 Karlslunde/Hüseyin Uçar
                        

 

 

 

 

 

       

Üçlerin ardından

N’olur dağlar feryadımı siz duyun
İncitmeyin dostlar elbisem soyun
Babam çağırıyor yanına koyun
Ötmen kuşlar ötmen bu yıl hastayım
Dostumu kaybettim ondan yastayım

 

Kırcı tutmuş dağlar taşlar ovalar
Nere gitsem kötü kader kovalar
Günden güne bozuluyor havalar
Ötmen kuşlar ötmen bu gün hastayım
Dostumu kaybettim ondan yastayım

 

Felek çabuk geçer yılların, ayın
Durdurmaz gözyaşım ırmağın, çayın
O bir beyefendi hem de çok sayın
Ötmen kuşlar ötmen bu gün hastayım
Dostumu kaybettim ondan yastayım

 

Ses vermedi derindeymiş yarası
Yoksula açıktı onun sofrası
Bize de gelecek ölüm sırası
Ötmen kuşlar ötmen bu gün hastayım
Dostumu kaybettim ondan yastayım

 

Güzel dostum kötülüğün görmedim
Dayanamam cenazene gelmedim
İnan seni defterimden silmedim
Ötmen kuşlar ötmen bu yıl hastayım
Dostumu kaybettim ondan yastayım

 

Yaramaza sağır idin, kör idin
Engel tanımadın koştun, yürüdün
N’oldu sana bir buz gibi eridin
Ötmen kuşlar ötmen bu yıl hastayın
Dostumu kaybettim ondan yastayım

 

Sensiz dostum derdim kime açayım
Senle olan anılardan kaçayım
Ne antiğim ne de geçer akçayım
Ötmen kuşlar ötmen bu yıl hastayım
Dostumu kaybettim ondan yastayım

 

Otuz yıl buluşması en son anımız
Duyunca dondu akan kanımız
Anladım emanet bizim canımız
Ötmen kuşlar ötmen bu yıl hastayım
Dostumu kaybettim ondan yastayım

 

Sensiz bu gönülü nerde eylerim
Dünya bomboşumuş artık  neylerim
Tüm canlara başsağlığı dilerim
Ötmen kuşlar ötmen bu yıl hastayım
Dostumu kaybettim ondan yastayım

 

Bir ömür yaşadı kalmadı naçar
Var ise derdini ata’ya açar
O dostları üzme kısa kes Uçar
Ötmen kuşlar ötmen bu gün hastayım
Dostumu kaybettim ondan yastayım
        
    18/02/2004 Karlslunde DK.
                          Hüseyin Uçar.
 
          
              

 

 

Sitem var

İşledim toprağı dönüştü cama
Suç ortağım oldu bakın diploma
Sen al canım, felek zalime koma
Verene de, alana da sitem var

 

Büyütenler oldu böyle doğmadık
Giden gitti biz kimseyi kovmadık
Kendimizi boğduk, canı boğmadık
Boğdurana  boğana da sitem var

 

Gurbetin yolları her yıl uzuyor
Ağız tadın çekemezler bozuyor
Tanrı mı ki  kara yazı yazıyor
Tanrıya da kuluna da sitem var

 

Yoluma durdular size geliyken
Memet’sin dediler adım Veliyken
Akıllım, dediler, dünden  deliyken
Deliye de veliye de sitem var
   
Seviyor sanırsın gözünü oyar
Renklere bürünür her yanı boyar
Farkına varmazsın düşlerin soyar
Soydurana soyana da sitem var

 

Buyur der alırsın, o seni kovar
Haklılar her zaman yüreğin ovar
Un diye satılır aslında zavar
Alana da satana da sitem var…

 

11/02/2004 karlslude/Hüseyin Uçar

 

 

Cem karacanın ardından

Benim uzun saçlı yanardağım
Kükreyen yüreğim
Sağduyulu
Atardamarım
Ekmek kavğasının neferi
Çağının tanığı
Türkülerin sanığı
Öfkesi özlem dolu bülbülüm
Geçtiği heryerde
İz bırakan
Ülkesinde sürgün yaşayan kanaryam
Türkü  pınarım
Can dostum
Cem karaca’m.
Pirsultan’dan
Nazım’a
Türkü köprüleri kuran
Bu semalarda yankılandıran
Biz senin o davudi
Sesini dinleyerek
Geçtik o köprülerden
O güzel beden
O eğilmeyen  baş
O yarattığın bütün güzellikler
Dünyayı saran sesin
Ülkemin insanlarına
Ufuklar açmaya devam  edecek
Titreşimler yükleyecek kulaklara
Bellekleri tazeliyecek
Ve hiç afetmedi
Afetmeyecek
Emeğin kavğasını
Kesintiye uğratan
Dönekleri
Benim uzun saçlı yanardağım
Kükreyen yüreğim
Çağının tanığı
Türkülerin sanığı
Öfkesi özlem dolu bülbülüm
Geçtiği heryerde iz bırakan
Ülkesinde  sürgün yaşayan kanaryam
Türkü pınarım
Can dostum
Cem karaca’m..

10/02/2004.Hüseyin uçar

Dardayım

Hayır dua ile vuralım yola
Kaderle kısmetle girsin kolkola
Paranın değeri dönüştü pula
Boşa yol bekleme dardayım darda
Gurbet bırakmıyor yar kaldık burda

Çalışır koşarız var olsun diye
Gül alır satarız kâr olsun diye
Kıl köprü kurarlar zor olsun diye
Boşa yol bekleme dardayım darda
Kader bırakmıyor can kaldık burda

Ömür ilerliyor artar yokuşlar
Tıkır tıkır inip kalkıyor tuşlar
Şafak yakın herhal ötüyor kuşlar
Boşa yol bekleme dardayım darda
Dertler bırakmıyor can kaldık burda

Aynaya bakarım yıkılır kaşlar
Nedensiz eğilmez eğilen başlar
El versin, der iken dost bizi taşlar
Boşa yol bekleme dardayım darda
Tükendi umutlar yar kaldık burda..

9/2/2004 Karlslunde/Hüseyin Uçar

Beraberce

Can
Haykıran
Direnen
Yakaran
Sesimi duyuyor musun
Hâlâ dindirmedin
Yüreğimin sancılarını
Burukluğunu gönlümün
Hüznünü bakışlarımın,
Can aynada
Bulutlara çizdim
Kara kalem
Çala kalem
Sana olan duygularımı
Gözlerin
Güneş mi
Ay mı
Doğdu geceme
Serdin saçlarını
Çarşaf
Çarşaf  sineme
Aydınlattı
Karanlık yanlarını dünyamın
Geçtin korkusuz
Cesur
Gönlümün
Çocuksu yollarından
Oyunlar kurarak çocuklara
Torunlarımız oldu
O oynayan bütün çocuklar
Bahar gülüşlü
Kardelen bakışlı
Çiğdem kokuşlu
Gönlümün solmayan gülü
İşaretler koyarak geçiyorum
Her geçtiğim çağdan
Her geçtiğim kavşaktan,
Can hâlâ sen
Isıtmadın minnacık kalbimi
Titreşimler içindeyim
Gözümü koyma yollarda
Çiğnetme
Ağrılı
Sevdalı yüreğimi
Yadlara n’olursun.
Bak gene mendil uzatıyorum
Güvercinler uçurarak
Ellerini ellerimde istiyorum
Halaylar çekmek için
Dudaklarımda halay
Türküleri
Ağıtlar
Özlem
Allı Turnam
Bizim el’e varırsan
Eğer bizi
Sual eden olursa
Uzaklarda
Aynı  kulvarlarda
Farklı kuşaklarla
Yıkık köprüler onarıp
Elele karşıya geçiyoruz
Sakın
Yoruldum
Kocadım deme can
Yorğunluğu uykulara
Veririz
Kocalığı
Denizlere
Dağlara yükleriz
Biz burada
Gene elele yanyana
Gelecek yeni kuşakları
Beraberce
Bekleriz….

09/02/2004 /Hüseyin Uçar

Dostum kalmadı

Sevmek istediğim beni sevmiyor
Gönül sıradana boyun eğmiyor
Böyle ömür yaşamaya değmiyor
Topalsın diyerek yollar almadı

Herkes duysun artık işte söylemim
Elbet insan kalmak bütün özlemim
Yüreğimin sesi yolum yöntemim
Canım dediklerim halim sormadı

Yolcuya seslendim yolu beğenmez
Yoksulda çorba yok balı beğenmez
Acem illerinden halı beğenmez
Verdiğim sözlerin biri olmadı

Baharı beklerken yazı yitirdim
Sohbet muhabbeti sözü yitirdim
Hürmeti ikramı nazı yitirdim
Kapısın çalacak dostum kalmadı..

22/01/2004 /Hüseyin Uçar

Önümüz yaz

Baharı sarındım sırtıma
Çimen
Çiçek
Börtü böcek
Bir inip
Bir kalkıyor
Dallarımdan kuşlar
Kanatları kollarım
Gökyüzündeyiz
Dolunay
Yıldızlar
Ovalar
Denizler
Dağlar
Ve  ben
Unuttuk
Geceyi
Gündüzü
Sonsuzluğun ortasında gidiyoruz
Ne uyku horultusu
Ne yokuş yorğunluğu
Ne çetin kayalıklar
Ne uçurum
Ne iniş korkusu
Şafak söktü
Güneşin kızıllığını görüyoruz
Yüreğimiz huzur dolu
Önümüz yaz
Hepimiz biliyoruz.

26/01/2004/Hüseyin Uçar

Öter sinemde sinemde

Edilmişiz pırna pırna
Katar katar geçer Turna
Gağasıyla çalır zurna
Öter sinemde sinemde

Gurbet taktı gancaları
Ayırdılar goncaları
Bizim köyün bacaları
Tüter sinemde sinemde

Hep yürüdüm bayır, yokuş
Etmediler değiş tokuş
Ömür denen uçarı kuş
Yiter sinemde sinemde

Bazan buldum öfkede dem
Benden önce göçmüş dedem
Gâvur, müslim hepsi Adem
Biter sinemde sinemde..

29/1/2004 Karlslunde/Hüseyin Uçar

Can peder

Olanca aklımı yollarda saçtım
Saygı, hürmet diye pederden kaçtım
Yanımda yer iken ben üç gün açtım
Tanrı mısın, azrail mi can peder

Büyükler bilirdi yolu yordamı
Baba olan aç bırakmaz adamı
Göz karardı bulamadım odamı
Tanrı mısın, azrail mi can peder

Kelhasan, Cihanbey, Konya, Ankara
Sen yedin ben baktım cep dolu para
Ne çeker anladım fakir fukara
Tanrı mısın, azrail mi can peder

Gel kurşuna dizme bu güzel çağı
Hele düşle şu bindiğin uçağı
Gücüm yetip çekemedim bıçağı
Tanrı mısın, azrail mi can peder

Göz kapalı, yüz kapalı, dil tutuk
İnsan hakkı diye çekerler nutuk
Haksız mıyım dile getirdin artık
Tanrı mısın, azrail mi can peder..

Taşatan dinlerken yaş doldu gözü
Her insan tutmalı verdiği sözü
Açlıkla terbiye  eyledin   bizi
Tanrı mısın, azrail mi can peder..

6/1/1984 /Hüseyin Uçar

Sorulurmu

Yorum yaptım yorumsuza
Görev verdim sorumsuza
Köle olduk kurumsuza
Daha burda durulur mu

Yol çoğalır yürüdükçe
Gönlü sevda bürüdükçe
Ömür yolda çürüdükçe
Deliye yol sorulur mu

Ölüm bize doğal yoldur
Dağarcığın bilgi doldur
Sadece nasihat boldur
Kabullenen yorulur mu

Hayal alıp sata sata
Ona gönül kata kata
Dönmez geri yapsa hata
Aşka zincir vurulur mu

19/01/2004/Hüseyin Uçar

Kodular adımız

İkili dolaştım yaşadım birli
Çalıştım kazandım hep oldum terli
Sonunda adımız koydular kirli
Parasızsın, der de almaz hamamlar
Bu sözcükler eksiğimi tamamlar

Biz ürettik bizim değil harmanlar
Duyğular mı ölmüş kör mü vicdanlar
Kazanan bizleriz boştur cüzdanlar
Parasızsın, der de almaz hamamlar
Bu sözcükler eksiğimi tamamlar

Dilim söylese de yüreğim korkak
Karanlık ruhuna aynada dön bak
Her yanım kirlenmiş olamam ak pak
Parasızsın, der de almaz hamamlar
Bu sözcükler eksiğimi tamamlar

Saat gibi gece gündüz kuruldum
Bu sözleri duya duya  yoruldum
Kırılmaz mı insan, elbet kırıldım
Ulaşılmaz oldu sanki hamamlar
Bu sözcükler eksiğimi tamamlar..

06/01/2004 Karlslunde/Hüseyin Uçar

Derman kimdedir

Adını bilirim güzel semtlerin
Takımı bizdedir  delik ceplerin
Anasıyız niçin bütün dertlerin
Dertler bizde amma derman kimdedir?

Bunca yıldır öldük öldük dirildik
Bugday olduk her rüzğara eğildik
Göçmen olduk ülke ülke sürüldük
Dertler bizde amma derman kimdedir?

Bir anda doğrulsa eğilen başlar
Önüne geleni sel gibi haşlar
Hak alınır bunu bilin gardaşlar
Dertler bizde amma derman kimdedir?

Bir hayal olmaktan çıksın sevdalar
Ancak sevenlerden olur faydalar
Suçlu suçsuz, bu meydanda burdalar
Dertler bizde amma derman kimdedir?

10/11/2004 Karluslunde.Hüseyin Uçar.

Yurdum diye meliyor

Rüyama giriyor, gönlüm yaralı
İstesemde olamıyom buralı
Sıla bana, ben sılama sevdalı
Yaban eller bizi bize çatıyor
Yorğan alev, döşek diken batıyor.

Anlı şanlı düğün ile evlendik
Yıllar yılı ekmek dedik eğlendik
Balayında bile sevği dilendik
Ağzım açsam toz dumana katıyor
Hastalanmış gönül düşmüş yatıyor.

Bilemedik yol yordamı usulü
Yaşıyoruz kendimizle küsülü
Soran yoktur burda kayıp nesili
Hayat bizi Pazar Pazar satıyor
Yıldan yıla sorunumuz artıyor.

Eksiğmiz yoktur dinde imanda
Sadece göründük hasat, harmanda
Gölğesiz yaşarız koca ormanda
Gün geçtikçe sıkıntılar basıyor
Felek bizi kantarında tartıyor.

Herkesin önünde düştüm ateşe
Acılar yıkımlar, geldi peşpeşe
Benden selam edin bacı kardeşe
Felek bizi eleğinde eliyor
Taşatanım yurdum diye meliyor.

30/11/2004 Karlslunde.Hüseyin Uçar.

Yar beni

Bir kendin bilmezin ağına düştüm
Konduğum yerlerden kovdular göçtüm
Kendi ellerimle mezarım eştim
Derinlere düşürüyor yar beni.

Sevği sayğı bitti aştık tepeyi
Yad ellere koyduk gittik körpeyi
Şu evrende dolaştırdı epeyi
İlden ile aşırıyor yar beni.

Namazda niyazda değişti saflar
Muhabbete döndü yapılan gaflar
Birbirinden menmun gibi taraflar
Artık dile düşürüyor yar beni.

Bendende kıymatlı  bakın gölğeler
Sınırlara bölünüyor bölğeler
Elin ovalıyor gerçek bilğeler
Fırıldağa çeviriyor yar beni.

Kasığadır binaları deviren
Nere gitsem yollarımı çeviren
Fare gibi bu beynimi kemiren
Hangi yüzle çağırıyor yar beni.

1/12/2004 Karluslunde.Hüseyin Uçar.

Ne diye

Öküz öldü, kağnı sindi, zilve yok
Gelenek yok, görenek yok, kirve yok
Muhabbet yok, içtenlik yok, cilve yok
Kime soru soracağım, ne diye ?

Çocuklar büyüttüm, okullar açtım
Tarlada bereket, duvarda harçtım
Cehalete koştum, sevğiden kaçtım
Hiç çağırma varacağım, ne diye?

Şahlandıkça çekemedim dizğini
Türkülere çevirmişim ezğini
Ben olmuşum yer yüzünün gezğini
Boş avuntu bulacağım, ne diye?

Gönüller coşmuyor, yüzler gülmüyor
Baharı çağırdım, dönüp gelmiyor
Değerler çiynenir kimse görmüyor
Bu yaşamda kalacağım, ne diye?

Yok saydılar, varlığımı, kozumu
Gelen giden silkeledi tozumu
Hep kaçırdım yemeklerin tuzunu
Aştan  lezzet alacağım, ne diye?

Beyhude boşuna sorular sordum
Sade beden değil, düşlerim yordum
Ne diye övünem yenikti ordum
İdamlıkken susacağım, ne diye?

Herkesin gözünde, çöldüm kuraktım
Hayali biçilen ekin oraktım
Kızğınlara uzatılan kulaktım
Bundan geri pusacağım, ne diye?

Çizdiğim tablolar, hepsi yorumsuz
İstesemde olamadım sorumsuz
Bundan geri yaşayamam, Çorumsuz
Gurbet elde kalacağım, ne diye?

22/11/2004 Karlslunde.Hüseyin Uçar 

Ben kıymam

Damdan düşer gibi, düşme ortaya
Hemence takarlar kırık oltaya
Ondan sap olmadım ben bir baltaya
Balta beni, ben baltayı, tanımam
Balta keser, balta kıyar, ben kıymam.

Binalar oturttuk çürük temele
Hizmet ettik deyin hangi emele
Ben depremim, gözlerini sürmele
Temel beni, Ben temeli, tanımam
Deprem yıkar,deprem kıyar, ben kıymam

Hangi eksiğimiz sayıp, söylesem
Dert küpüdür, yoldan geçen eğlesem
Bırakmaz yakamı özür dilesem
Amca bıkar, amca sıkar, ben sıkmam
Amca uyar, amca kıyar, ben kıymam.

5/12/2004 Roskilde.Hüseyin Uçar.

Üç kuruşluk keyfe

Üç kuruşluk keyfe gel limon sıkma
Ortada bir şey yok kaşını yıkma
Ömrümü cevizin içine tıkma
Pişmanlık yararsız, bir daha düşün.

Doğruları bulsun kurun örğütler
Faydasızdır boş sözcükler öğütler
Duldalamaz kışın salkım söğütler
Pişmanlık yararsız, bir daha düşün.

Kime hizmet verir bunca kurumlar
Hangi yana baksan dağdır sorunlar
Nasıl açıklanır böyle durumlar
Pişmanlık yararsız, bir daha düşün.

4 /12/2004 Roskilde.Hüseyin Uçar.

Ekenek gönlüm

Bilmem’ki ne diye geldim dünyaya
Bütün çektiklerim girir rüyaya
Ameliyat için geldim buraya
Ekin sözcüklerim, ekenek gönlüm.

İnişleri yokuşlara çevirdim
Düz ovada arabamı devirdim
Doymasamda doymuş gibi sevindim
Ekin sözcüklerim, ekenek gönlüm.

Yollar yürüdükçe, uzar çoğalır
Benden sonra benden, türküler kalır
Yaşanmış anılar, birbir sağalır
Ekin sözcüklerim, ekenek gönlüm.

Hiç mantıklı kullanmadım zamanı
Ben görmedim akce yüklü kervanı
Kesilsede dizlerimin dermanı
Ekin sözcüklerim, ekenek gönlüm.

Beni sorğuluyor bütün satırlar
Bir gün olur dost dostunu hatırlar
Hipotrumum oldu bütün bozkırlar
Ekin sözcüklerim, ekenek gönlüm.

Gönül hükümdardır biner atına
Durduramam yüzüm sersem altına
Ulaşamam menziline katına
Ekin sözcüklerim, ekenek gönlüm.

3/12/2004 Roskilde.Hüseyin Uçar.

Burdamısın

Çatalla çay karıştıran
Düşlerini yarıştıran
Küsülüler barıştıran
Topal üsük burdamısın.

Yokuşların eniş olur
Bakışların geniş olur
Altınların gümüş olur
Topal üsük burdamısın.

İçinde sallanır beşik
Aşamadın kolay eşik
Anıların delik deşik
Topal üsük burdamısın.

Birşey bulaman hazırda
Yüzüne bakmaz hızırda
El bağladın hep huzurda
Topal üsük burdamısın.

Dişin verilir hızara
Sade sen gelin nazara
Artık alıştın azara
Topal üsük burdamısın.

Dönde göz at etrafına
Kalma kötünün lafına
Katıl insan derğahına
Topal üsük burdamısın.

3/12/2004 Roskilde/Hüseyin Uçar.

Düşlerim-Masallarım

Kızım
Yahut oğlum
Benim doğup büyüdüğüm köy
Gençliğimin şehri
Denize çok uzaktı
İçindeydi dağların
Amma deniz gibiydi gökyüzü
Doğaysa cennet
Yaşamsa daha kutsal
İnsanları onurluydu
Her şey gösterişten uzak daha sadeydi
Ve ben o güzelliklerden
Onlarca yıl uzak kaldım
Yaşamımın baharında
Göçerlik çaldı kapımı
Katıldım göç kervanına
Amma ben o güzelliklerin
Yaşandığı yerde
Korkularıda öğrendim
Kırılğanlığıda öğrendim
Çekinğenligide öğrendim
Suskunluğuda öğrendim
Olğunluğuda öğrendim
Tam elli beş yıldır
Onları bir madalya  gibi yanımda taşıyorum
Bu yaşadığım ve örneklediğim yanlışlar
Ne bir kültür, nede bir gelenek
Düpedüz sindirme yönteminin bir parçasıydı
Bilirsiniz korkunun ne ecele faydası var
Nede korkular aydınlatır dünyayı
İşte ben bu korkularla çıktım yola
Bu korkuların ne doğduğum ülkeye
Ne yaşadığım ülkeye
Nede bana bir faydası dokundu
Ve bu korkular her zaman kesti yolumu
Eğer bilerek veya bilmeyerek
Öğrettimse sizlere bunları unutun
Silin belleğinizden
Beni bağışlayın
Bilirsiniz özür dilemek bir erdemdir
Sizden özür diliyorum…

Oğlum
Yahut kızım
Dinleyin ve içinden doğruları seçin
Daha çok okuyarak öğrenin
Dinide öğrenin
Daha çok sosyal yanlarına
Toplumsal yanlarına
Birleştirici kültürel yanlarına
Bağlı kalın
Herşeyden önce herkesinde sizin gibi
Bir insan olduğunu unutmayın
İnsanı sevin
Doğrulara bağlı kalın
Vicdanınızın ve yüreğinizin
Sesini dinleyerek verin
Verdiğiniz bütün kararları
Şunu bilmenizi isterim
Doğrular bazan ayrıntılarda gizlidir.
Geçtiğimiz yaz
Yıllık izinimi ülkemde geçirdim
Sanki gökyüzü aynı güzellikte değildi
O irili ufaklı
Dereler
Koyaklar
Tepeler
Ve dağlar
Kendine benzemiyordu sanki
Ve her gördüğüm nesne
Her gördüğüm çehre
Beni yarğılıyordu
Belkide  ben kendime benzemiyordum
O güzelim köy geleneksel
Yapısının bile gerisindeydi
Evler ören
Yollarsa patikaya dönüşmüştü
Ne iç mimaride, nede diş görünümde
Bir gelişme vardı
Hiç bir silkinme
Hiç bir artı değer göremiyordum
Köyün ilkokulu bile kapanmıştı
Ne aşklar,
Ne coşkular
Ne sevğiler
Nede muhabbetler yaşanmıştı
Şimdi sadece adı vardı bunların
Umutsuzluk akıyordu
Yaşlıların yüzlerinden
Göz yaşları vardı
Çocukların gözlerinde
Bin pişmandım onlardan ayrıldığıma
Çünkü döndüğümde herkesi
Mutlu göreceğim sanıyordum..

  Kızım
Yahut oğlum
Ben veya birileri
Yani paralılar
Yani mevkii sahipleri
Eğer bir yere gideceklerse
Bir şeyler alacaklarsa
Ne sıraya girerler
Ne kuyukta beklerler
Hep önüne geçerler birilerinin
Zamanını çalarlar
Küçümseyerek bakarlar
Yanlarından geçerken onlara
Onur adına onur kırarlar
Ve ne acıdır’ki
Ne bir hayır diyen çıkar içlerinden
Nede bir bağıran
Herkes suspustur, susar
İşte ondandır yüreğimin kanayışı
İşte ondandır kayboluşu
Gökyüzü   maviliğinin
Seslerin  renğinin başkalaşması
Yüzler solmuştu
Kırılmıştı bütün aynalar
Kimin ne dediği duyuluyor
Nede anlaşılıyordu
Bir paslı hançer gibi
Oturmuştu göksüme bu tablo
Her şey içimi kanatıyordu
Işığını yitirmişti gözlerim
Yollar kayptı
Herşeyi perdelemişti
Bir siyah duman
Sanki bin yıl birden yaşlanmıştım
Artık kabullenmiştim
Yenilğiyi
Acemiliği
Cahilliği
Geri kalmışlığı
Gereği kalmamıştı artık
Boş yere gururlanmanın

Yaraları gizlemenin
Sanki kapatılmıştım bir hücreye
 Kendi vicdanımda tutukluydum.
Her şeyi kabullenmek bu kadar kolaymı
Peki nerdeydi benim ideallerim
Tümüyle’mi unutmuştum direnmeyi
Ne yapmıştım elli beş yıl
Kendi adıma
Toplumum adına
Dudaklarıma dilime yapışıyordu sorular
Bende herkes gibi
Elimde olanlarla yetinmeyi öğrenmiştim
Bozukları tamir ettim
Yırtıkları yamadım
Eskileri yenilemeyi düşünmedim
Yeni bir arayış gelmedi aklıma
Ne bir yol gösterenim oldu
Nede etkileneceğim birileri vardı çevremde
Ellerimi dayadım çeneme
Her şeyin ayağıma gelmesini bekledim
Çiçeksiz bahçelerde arı bekledim
Ağaçları doğradım
Sonra kuşları bekledim
Su bile vermedim kalan yeşile
Onlarda kurudu ben uçsuz bucaksız
Steplere baka baka kocadım
Yağmur bulutlarıda çekip gittiler
Ben gene bulut aradım gökyüzünde
Şükrederek bekledim
Ellerimi açarak havaya
Yağmur duasına çıktım
Yagmurun yağmasını bekledim
Ne bir çaba harcadım
Ne emek verdim..

Oğlum
Yahut kızım
Ben şu küçücuk dünyamda
Ne hayali köyler, şehirler kurdum
Ne saraylar süsledim içinde halayıklarıyla
Ve benim o çocuk dünyama
Benden habersiz daldılar
Ben çocuk’ken
Ne tebiyeli çocuk derlerdi
Ne uslu çocuk derlerdi
Ve ben genç’ken
Ne olgun genç derlerdi
Ve şimdi ben yaşlandım
Şimdide ne olgun insan diyorlar
Döv söv eline al
Ne hoş görülü adamdır
O bir yük odunla
Kaynatsan kızmaz
İşte görüyorsunuz çocuklar
Terbiye, hoş görü
Olgunluk diyerek
Yüreğimizde ne yaralar açmışlar
Mümkün’mü ur tutmuş yaraları kapatmak
Siz evet demeden düşünün
Sorun kendi kendinize
Sorun düşündüklerinizi yüksek sesle
Biliyorsunuz en önemli an
Yaranın açıldıgı andır
Gelir geçer demeyin sakın
Yanılgılarda yaralar insanı
Ertelemeyin geç kaldım diye
Başlayın bir yerlerinden
 İzin vermeyin
Gizlerin fındık kurdu gibi
İçinizi kemirmesine
Bağırın gerektiğnde
En azından rahatlarsınız
Yıkılmaz sandığınız o duvarlara
Duymaz saydığınız o kulaklara
Bağırın sesiniz nasıl yankılanacak
O yarayı açanları uyarın
Kapanmaz bir yaraysa eğer
Açık kalsın
Kimseler sizin hiç bir şeyin farkında
Olmadığınızı sanmasın,
Yürüyün üstüne üstüne
Kafanızın yatmadığı her şeyi tartışın.
Kimseyi kıskanmayın
Nede kimse sizi kıskansın
Daha iyi bir yaşam için
Birbirinizi kıskandırın
Arayışlarınız bitmesin
Korkulu gülüşleri unutun
Diplomat tebesümüne katılmayın
Mesela okuyun
Okumadan düşünmenin
Düşünce üretmenin
Mümkün olamayacağını
Öğrenin
Öğretin..

Her gördüğünüz güzel
Tam bir güzel değildir
Her dinlediğiniz konuşma
Duğruları taşımaz içinde belki
Belki bir aldatmacadır
Düşünsel yaşamı benimseyin
Gerçeklik, yanlışlar içinde bir gizdir
Önemli olan, onu bulup ortaya çıkarmaktır
Mesela ölümden
Hastalıktan korkmayın
Daha çok savaşlardan korkun
Önce savaşları yok etmenin ugraşını verin
Daha sağlıklı
Daha onurlu
Daha mutlu yaşamanın yollarını arayın
En azından çaba harcayın
Örnek olun, arayışlarınız hep sürsün
Bilirsiniz bizim toplumumuzda
Uslu çocuklar
Suskun çocuklar
Çekingen çocuklar
Mutsuz olurlar
O çocukları öyle yetiştirenler
Çocuklar soru sorduğunda
Veya karşı çıktığında
Dönüp birde onlardan davacı olurlar
Büyüttüm besledim
Bu güne getirdim
Bana karşı çıkıyor diye
Söylenir dururlar
Siz çocuklarınıza
Önce soru sormayı öğretin
Kendisile
Ailesiyle
Toplumsal ilişkileri
Özğür bireyler olarak
Doğrulardan ödün  vermeden uzlaşan
Kendi kendileriyle barışık
Bireyler olsunlar

Kızım
Yahut oğlum
Üretilmiş kelimeler, cümleler
Üretileceklerin önüne geçerler
Gelişimin, aydınlanmanın
Önünün kesilmesine izin vermeyin
Siz daha güçlü sözcükler üretin
Yalın
Anlamlı
Sımsıcak
İnsanı kucaklayan
Daha gerçekci arayışlara girin
Daha gerçekci
Tutkulu aşklar yaşayın
İnsana
Emeğe
Havaya
Suya hasret kalmış gibi yaşayın
Sevdalarınızı yan yana olduğunuzda.
Çiçeklerle, buketlerle karşılayın sevdiklerinizi
Onların sevincini sevinciniz sayın
Yıldız doldurun ceplerinize
Ellerinizi, yüreğinizi ısıtsın

Ben bu güne kadar hiç bir şeyi
Bilinçli yaşamadım
Sevinçlerim boğazımda düğümlendi
Coşkular terk etti bedenimi
Şimdi daha iyi anlıyorum
Yanılğılarımı
Ben bir cırcır böceği kadar bile
Aydınlatamadım etrafımı
O direndi karanlığa, geceye inat
Ben korktum, sustum
Demek’ki bütün bunları
Bize kimler öğretmiş
Bütün bunlar
Rahatları bozulmasın diyeymiş
Düzen kurucuların
Yitirdiğim yıllaradada
Yürüdüğüm yollaradada
Ben hala tutukluyum
Neden bu sitemler
Niçin bizde yaşam
İntiharları çağrıştırır.

Kızım
Yahut oğlum
Niçin bizde yasaklar yasakları
Doğurur
Cehalet günahları
Hangi düşlerim gerçekleşti
Bu güne kadar
Bütün bu yasaklar ve baskılar getirmedimi

Sıkıyönetimler     

Gururla taşıyoruz
Yüreğimizde  acıları
Buruk türkülerimize
Gömüt değilmi ömrümüz.
Kayıplarımızla, kazancımızı karşılaştırdığımızda
Daha iyi anlıyoruz neler yitirdiğimizi
Zamanımızın nasıl boşa harcandığını
Gözlemleyip üzülmemek elde’mi
Geleceğimizi
Genellemelere
Rastlantılara
Nasıl yönledirdiğimizi
Yanılğıları doğruymuş gibi
Nasıl yaşadığımızı
Anlamak haaa.. yıllardan sonra..

Oğlum
Yahut kızım
Yerinde saymayı bırak yürü
Birilerinden duyup öğrenme yerine
Kendiniz okuyup öğrenin
Bağıranlara sizde bağırın
Susanlarla susmayın
Büyüklere saygı duymak ayrı şey
Susmak ayrı şey
Ya korkaklar susar
Yada çıkarı olanlar
Veya güdülmek isteyenler
Atılımlarınız sürsün dört mevsim
Siz bir ömür baharı yaşayın
Söküp atın yüreğinizden depremi
Ur’a dönüşmesin.
Kolay alışkanlıklardan kaçının
Sığınmayın alışkanlıklara
Sonraları en zor şey oluyor
Bir insan için alışkanlıklarından kopmak.
Sorumlulukları üslenin  kaçınmayın
Kaçınırsanız her sorumluluktan
Kendinize olan öz güveninizi yitirirsiniz  
Dolu dolu yaşamaktan
Sevmekten korkmayın
Kızlarınız
Oğullarınız olsun
Her birinin ismini
Doğadan seçin
Hazzı
Hareketi
Bereketi çağrıştırsın
Irmak gibi
Yağmur gibi
Bulut gibi
Yıldız gibi
Orman gibi
Ekin gibi
Siz dahada çoğaltın bu isimleri
Unutmayın yarın sizin
Yarınlar onların…

28 kasım 2004 DK. Hüseyin Uçar.

Havalandı turnam

Ne yetirdim, ne yitirdim sormayın
Felek vurmuş birde sizler vurmayın
Kazın mezarımı dostlar durmayın
Havalandı Turnam, uçamadılar
Avcular yetişti, kaçamadılar.

Kimseye benzemez, benim gülüşüm
Kaç kez oldu, bu dünya’ya gelişim
Bu yürekte, daim ağlar Hüllüşüm
Havalandı Turnam uçamadılar
Avcular yetişti, kaçamadılar.

Önce dil öğrendim, yarım yamalak
Anama sövseler, Aştım dombalak
Kanat kurşunlandı, duymuyor kulak
Havalandı Turnam, uçamadılar
Avcular yetişti, kaçamadılar.

Elbet’te suçluyum, tarihe karşı
Gel otur yazalım, tarife marşı
Cahile karakol, marife çarşı
Havalandı Turnam, uçamadılar
Avcular yetiştı, kaçamadılar.

Niçin birden bire, selamı kestin
Ne dedim sevdiğim sen,neye küstün
Bilirsin elbet’te elelden üstün
Havalandı Turnam, uçamadılar
Avcular yetişti, kaçamadılar.

16/11/2004 Karlslunde
               Hüseyin Uçar.

Suları çekilmiş

Bir şey yapma nolur, bu benim işim
Söylemesi kolay, nerde girişim  
Gönüller kocadı yoktur gelişim
Bu kadar yakartma, gelecek ölüm
Çekilmiş suları, kurumuş gölüm.

Aylar kovalıyor, yıllar geçiyor
Zalim felek gene bizi seçiyor
Sevdiğim oturmuş, kefen biçiyor
Bu kadar yakarış beklemez ölüm
Çekilmiş suları, kurumuş gölüm.

Elbet kavurğayı, istiyor kursak
Her yer diken çalı, nereye basak
Öfkeler serbest’te gülmeler yasak
Bu kadar eziyet, bilirsin ölüm
Çekilmiş suları kurumuş gölüm.

Bülbülün yuvası, dikenli çalı
Beğenmez halıyı, hiç sevmez şalı
Çobanın elinde sevda kavalı
Derviş sabrı ile bekliyor ölüm
Çekilmiş suları kurumuş gölüm.

Cehalet ne canlar, boğup yutuyor
Oturup yattığım yerler batıyor
Beni son günlerde Eren tutuyor
Taşatan kurtuluş sen için ölüm
Daha orta’asyada kurumuş gölüm.

17/11/2004 KarlslundeHüseyin Uçar.

Dil aradım

İyimser olsamda, bitmez kayğılar
Yerli yersiz yayğaralar yayğılar
Nerde büyük küçük, varmı sayğılar
Dil aradım ağızlarda,bir zaman
Göl aradım gönüllerde, her zaman.

 

Gövdesi var, dalları var, kökü yok
Gelenek yok, görenek yok, öykü yok
Düzen bozuk, dirliği yok, erki yok
Dil aradım ağızlarda, bir zaman
Göl aradım gönüllerde, her zaman.

 

Bedeni var, gözleri var, yaşı yok
Dudağı var, kibriği var, kaşı yok
Ayağı var, elleri var, başı yok
Dil aradım ağızlarda, bir zaman
Göl aradım gönüllerde, her zaman.

 

Kendisi var, komşusu var, adı yok
Köyleri var, evleri var, çatı yok
Hak aramaz, hiç bir şeyin tadı yok.
Dil aradım ağızlarda , bir zaman
Göl aradım gönüllerde, her zaman.

 

Kattım pay eyledim, var ile yoğu
Kızıp bağırdılar açların çoğu
Uzaklaş herkesten düşünme soğu
Dil aradım ağızlarda, bir zaman
Göl aradım gönüllerde, her zaman.

 

12/11/2004 Karlslunde. Hüseyin Uçar.

 

 

 

 

 

 

Deve dikenine

 

Yağmalanmış güzel yurtlar korular
Seçilmiyor yanlış ile doğrular
Küsmüş terk eylemiş bizi arılar
Deve dikenine, dedirdin çiçek
Sözümde yalan yok, hepisi gerçek.

 

Keder verir bana sesi anğutun
Çatısına konmuş öter konutun
Ben unuttum, sizde beni unutun
Deve dikenine dedik bu çiçek
Sözümde yalan yok hepisi gerçek.

 

Çıtlığın iyisi, çıtlıkta biter
Önce dallarında cırcırlar öter
Tut elimden gülüm dönelim yeter
Deve dikenine dedirdin çiçek
Sözümde yalan yok hepisi gerçek.

 

Un eler kalburda, elek bulamaz
Zülüfler dağılmış, ondan taramaz
Bir haylidir, sevdiklerim aramaz
Deve dikenine dedirdin çiçek
Sözümde yalan yok hepisi gerçek.

 

9/11/2004 Karlslunde/Hüseyin Uçar.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bulayım güzel

Üzğün görmeyeyim, canım gül oyna
Ömürler kısadır, nolur coş kayna
Tara saçlarını olayım ayna
Her vardığım yerde bulayım güzel
Emir buyur yoldaş olayım güzel

 

İşe yarar eğer varsa birikim
Mevsimlerden kışdır, aylardan ekim
Atla gel sevdiğim boş durur terkim
Her vardığım yerde bulayım güzel
Emir buyur, yoldaş olayım güzel.

 

Bırakmaz peşimi geçmiş gelecek
Bunca yıl bekledim bahtım gülecek
Benim aradığım haldan bilecek
Her vardığım yerde bulayım güzel
Emir buyur, yoldaş olayım güzel.

 

Bakışlar yarğılar, gülüşler vurur
Bilirsin söz veren sözünde durur
Taşatanım gene hayaller kurur
Her vardığım yerde bulayım güzel
Emir buyur yoldaş olayım güzel.

 

9/11/2004 Karlslunde/Hüseyin Uçar.

 

 

 

 

 

 

 

Secdeye durdum

Kar kaplamış gezindiğim yolların
Kırağı kavurmuş yeşil dalların
Anam deyip soramadım halların
İnan çok özledim dillerin yurdum
Nerde adın ansam, secdeye durdum.

 

Tanıdıklar vardır yolda yolakta
O güzel türküler çınlar kulakta
Nolur kuçaklaşak ayağa kalkta
İnan çok özledim dillerin yurdum.
Nerde adın ansam secdeye durdum.

 

Yıllar geçer inan özlem kor olur
Şu yabanın kahrı gayet zor olur
Seni küçümserler, bana ar olur
İnan çok özledim,dillerin yurdum
Nerde adın ansam, secdeye durdum.

 

Orman olmuş köyün üstü aşılık
Otuzumda başlamıştır şaşılık
Ne verdi’ki aldıgına karşılık
İnan çok özledim, dillerin yurdum
Nerde adın ansam, secdeye durdum.

 

Her inciten söz, sineme delğe
Hüzünler boğuyor basınca gölğe
Kimliğim yabancı, duruşum belğe
İnan çok özledim dillerin yurdum
Nerde adın ansam, secdeye durdum..

 

Hayal ettim yamaç yamaç oturdum
Çuvaldızı önce bana batırdım
Ayrılığı dizlerime yatırdım
İnan çok özledim, dillerin yurdum
Nerde adın ansam, secdeye durdum.

 

8/11/2004 Hüseyin Uçar.

Tezğahtar

Öyle bir bulunmaz,altın bakır’ki
Öyle ince eler ince dokur’ki
Öyle bir, secereni okur’ki
Bir eşi bulunmaz tektir tezğahtar.

 

Pilanlar hazırlar, yaratır ortam
Kavramış elinde, saçım bir tutam
Hangi terazide kendimi tartam
Bir eşi bulunmaz tektir tezğahtar.

 

İnan öyle usta kapılar çalır
İnce bir diplomat dediğin alır
Sanada sadece acılar kalır
Bir eşi bulunmaz tektir tezğahtar.

 

Karda yürür gider izin görmezsin
Beraber yaşarsın yüzün görmezsin
Hep eğri dolaşır düzün görmezsin
Bir eşi bulunmaz tektir tezğahtar.

 

Her gördüğüm yerde ürperir tenim
Giymeden dolapta eskiyor yenim
Herkesle barışık sorunu benim
Bir eşi bulunmaz tektir tezğahtar.

 

Bunca yıl kaynadım, pişmedim hamım
Gözlere batarım, aynayım,camım
Bir gün eksik olmaz hüzünüm, gamım
Bir eşi bulunmaz tektir tezğahtar.

 

Gündüz melek yüzlü, gecede mahşer
Kurumuş kavuşmuş yaralar deşer
Ağlamak sızlamak hep bana düşer
Bir eşi bulunmaz tektir tezğahtar.

 

26/10/2004 Karlslunde/Hüseyin Uçar.

 

 

 

Gözüktü yollar

Öyle bir zamanda gözüktü yollar
Çiçeğini döktü, meyveli dallar
Ne kural, ne yasak sollayan sollar
Ölen ölür kalan sağlar bizimdir.

 

İnsan’mı, yollar’mı, kimdir canavar
Un diye sunarlar aslında zavar
On binlerce insan yüreğin oğar
Ölen ölür, kalan sağlar bizimdir.

 

İhale açılır uçar paralar
Yıldan yıla derinleşir yaralar
Azrail’e ait bütün buralar
Ölen ölür kalan sağlar bizimdir

 

Azrail dediğin konuşan fani
Nedense tırafik oluyor cani
Bu gidişe kimse olmuyor mani
Ölen ölür kalan sağlar bizimdir.

 

Üçlü, beşli yolda olurmu kaza
Yüzdeler düşer bassan da gaza
Tek gidiş,tek geliş asıl maraza
Ölen ölür kalan sağlar bizimdir.

 

Öyle yollar var’ki benzemez yola
Azrail bekliyor oturmuş dala
Savrulmuş cesetler bak, sağa sola
Ölen ölür kalan sağlar bizimdir.

 

25/10/2004 Karlslunde.Hüseyin Uçar.

 

 

 

 

 

 

Bize düşüyor

O kadar ön yarğı, yüzlerce soru
Yardım et allahım aklımı koru
Elbet öğretmenler denge unsuru
Sorun çözmek gene bize düşüyor
Ham olanlar birer birer pişiyor.

Sanmayın bu evren, dönüyor boşa
Akıl mantık elbet gelmiyor yaşa
Dönüp bakın, Sivas’lara, Maraş’a
Sorun çözmek gene bize düşüyor
Ham olanlar yavaş yavaş pişiyor.

O esmez, dağıtmaz, rahmet’tir yağar
Güneşler her zaman doğudan doğar
Yeşil orman olur, bulutlar sağar
Sorun çözmek gene bize düşüyor
Ham olanlar, yavaş yavaş pişiyor.

Her zaman ordayız, işe yarasak
Bulamayız, ilaç diye arasak
Farklılık zenğinlik ah! Bir anlasak
Sorun çözmek gene bize düşüyor
Ham olanlar yavaş yavaş pişiyor.

Bir tartışma başlar, gelmez arkası
Elden ele, dolaşıyor yakası
Kim olursa olsun, insan markası
Sorun çözmek gene bize düşüyor
Ham olanlar yavaş yavaş pişiyor.

1/11/2004 Karlslunde.Hüseyin Uçar.

Ben evrenin zerresiyim

Kendi kendin eğlendiren
Hem ağlayıp hemi gülen
Tüm yaşamı yönlendiren
Ben evrenin zerresiyim.

 

Şu suların akışına
Kurban olam bakışına
Renk katmışım nakışına
Ben evrenin zerresiyim.

 

Dayandım yaşam kışına
Yaşım eşittir yaşına
Ad yazdım mezar taşına
Ben evrenin zerresiyim.

 

Dinlermisin bu bir bülten
Yerde yatıp yerde biten
Bu evrende olmaz yiten
Ben evrenin zerresiyim.

 

Dünya kadar vardır yaşım
Ay kollarım güneş başım
Ses ver nolur gel kardaşım
Ben evrenin zerresiyim.

 

Kimler yakın, kim yabancı
Konan hancı, göçen hancı
Nedir gerçek Kim yalancı
Ben evrenin zerresiyim.

 

Sönmüş durur yanar dağlar
Böyle geldi geçti çağlar
Gelen ağlar, giden ağlar
Ben evrenin zerresiyim.

 

28/10/2004 Hüseyin Uçar.

 

 

 

Adlarımdan bir kaçı

Bir adım atomda, bir adım fani
Bir adım insanda, bir adım cani
Bunlar adlarımdan bir kaçı yani
Günahkar da benim, canan da benim
Topraktan oluştu, bitki dir tenim.

 

Kimi açtır, kimi yüzer bollukta
Kimi gökyüzünde, kimi topukta
Su içtik yıykandık aynı olukta
Günahkar da benim, canan da benim
Topraktan oluştu, bitki dir tenim.

 

El açtım yalvardım, ne geçti ele
Doğarken, ölürken kapıldım sele
Her doğan çocuk, benziyor güle
Günahkar da benim, canan da benim
Topraktan oluştu, bitki dir tenim.

 

Bende biten yaşam, sende başlıyor
Bitkileri birbirine aşlıyor
Hem yaratıp, boğazlayıp, haşlıyor
Günahkar da benim, canan da benim
Topraktan oluştu, bitki dir tenim.

 

27/10/2004 Hüseyin Uçar.

 

                 

 

 

 

 

 

 

Bir gün geri geleceğim 2

Var’a var, de ki bulasın
Düşle üret’ki kalasın
Yaşam herşeyden  ala’sın
Bir gün geri geleceğim.

 

El at ara  ne durursun               
Aramaktan yorulursun
Söyle neden korunursun
Bir gün geri geleceğim

 

Vahişi yanlarını öldür
Ey! Sevdiğim biraz güldür
Yaşam akar küldür küldür
Bir gün geri geleceğim

 

Yıldan yıla, hisler artar
Seziler önüne katar
İlkelliğe bilği çatar
Bir gün geri geleceğim.

 

Yol al, düşle nedir deme
Miskin yatma dolaş seme
Kazanırsın geç eyleme
Bir gün geri geleceğim.

 

29/10/2004 Hüseyin Uçar.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bir gün geri geleceğim 1

Çalış üret, deme kalır
Anılar kapını çalır
Sadece bedenim alır
Bir gün geri geleceğim.

 

Al cevabın, soru sorda
Yansa bile yürek korda
Belki burda, belki şorda
Bir gün geri geleceğim.

 

Ecel kapımızı çaldı
Yarına özğeler kaldı
Kim kazandı, kim aldandı
Bir gün geri geleceğim.

 

Ben olmadım kulun kulu
Nerden gelir geçer yolu
Ulu varsa insan ulu
Bir gün geri geleceğim.

 

Neler gizli bakın unda
Ekmek oluyor sonunda
Hiç bilinmez hangi donda
Bir gün geri geleceğim.

 

Kalsın size bütün bunlar
Benim devamım torunlar
Bitmez dünyada sorunlar
Bir gün geri geleceğim.

 

28/10/2004 Karlslunde.Hüseyin Uçar.  
.   

 

 

 

 

 

 

 

 

Yapışır oğlum

Ya başlama unut, yada tam başar
Sorular diline yapışır oğlum
Ne ad takarsan tak, önünde koşar
Alevler eline, yapışır oğlum.

 

Sağılacak sürü gelir örüme
Sığdıramam, cümlelere terime
Seni bırakamam kendi yerime
İftira gülüne, yapışır oğlum.

 

Dönde bak çevrene, birde babana
Sakın atma bu sözlerim yabana
Ateş yağar giyindiğin urbana
Kavurur ölüne, yapışır oglum.

 

Gece gündüz birdir, sevgi yalansa
Moloz yığınıdır, sana kalansa
Herkesi yaralar acı olansa
Yalanlar tenine, yapışır oğlum.

 

Nerede istersen orada yaşa
Bol olsada doyman ekmeğe aşa
Cehalet ordusu, geçmişse başa
Sürtükler beline, yapışır oğlum

 

5/11/2004 Karlslunde.Hüseyin Uçar

 

 

 

 

 

 

 

Demli çayım

 

Sevda pınarım
Yükseklik korkum
Çağlayanım
Şelalem
Çarpışan bulutum
Öpüşen yüreğim
Olgun gönlüm
Demli çayım
Köpüklü kahvem
Fırında ekmeğim
Çoğalan sevgim
Gözümde hüznüm
Zifaf gecem
Masal kuşum
Yarına  uzanan Yolum
Kanadım
Kolum
Hasretim
Merhaba…

 

12/12/2004/ Roskilde.Hüseyin Uçar 

 

           

Şor evi

Ah! O dil
Ah! O  gözler
Uçsuz bucaksız okyanus
Bakışlar hüzünlü
Düşler doğurgan
O gülen yüz
Güneşli dağ yamaçları
Özenli
Düzenli
Bedeni taşıyan ayaklar
Yürüyen evren
Ve ben misafirim
O gözlerin
O evrenin yolculuğunda
Dinmeyen yaz yağmuru
Türkülerin
Şiirlerin
Harmanlaştığı
Haziran 2004-
Şor evi Çardak
O yöreye
O coğrafyaya eğemen
Ve birbirinden
Sayğın konuklar
Şiirde, Felsefe
Karacoğlan yürekli
İbrahim çenet
Özü, sözü muhabbet
Anadolu sevdalısı
O ahtapot bedeniyle
Kucaklamış dünyayı
Katmış önüne
Bütün olumsuzlukları
Kovalıyor
Yozla ayrışan
Aşkıyla buluşan
O kocaman yürek
Dalğalı sahillerinde
Ülkemin
Balıçı iskelesi
Dağlarında
Baş kaldıran Efe

Kentlerinde
Yüksek okul
Benim okuduğum
En yalansız
Alfabe
Gönül konuğum
Mahsül veren ovam
Özlemlere uzanan yolum
Sığındıgım liman
Ufuklaşan
Şafaklaşan
Güneşli gülüşlerin
Sevdalı yürüyüşlerin
Dikenli gülü
Ceylan bakışlı
Yayla kokuşlu
Gizemlerin,
Sezilere
Dönüştüğü
Sözcüklerin eylemleştiği
Gerçek meydan
Merhaba…

7/7/2004 Didim.

Bu yürek

Bu yollar
Bu arabalar
Bu arabayı çeken atlar
Bu villalar
Bu katlar
Uğruna öldüğümüz
Öldürüldüğümüz
Bu topraklar
Tomurcukken budanan dallar
Ve tutsak sevdalar
Analar
Bacılar
Babalar
Oğullar
Yaşadıgımız bu diyar
Bu utku
Bu tutku
Bu aşamadıgımız ufuklar
Dilenen dilekler
Bu yakarışlar
Ve bükemediğimiz bilekler
Terörün katliam yüzü
Uğultuya dönüşen sesler
Gözlerim kayıp
Ellerim nerde
Kopmuş ayaklarım
Görülmeyen
Bilinip
Bilinmeyen
Kimlerin üretipte
Kimlerin patlattıgı bambalar
O okulda uçuşan
Çocuk bedenlerinin
Bakışlarında
Vuruluyor bu yürek
Bu nasıl din
Bu nasıl iman
Bu nasıl inanç
Bu nasıl kin
Bu nasıl düşmanlık
Bu nasıl cennet
Bu nasıl bir anlayış
Yanğın yerine dönüşdü
Bir baştan bir başa
Yerküre
Kim nasıl izah edebilir bunu
Bu yaşanan cehennem
Ve artarak çoğalan kışkırtma
Sesim titriyor artık
Göz pınarlarım kurudu
Bu yer yüzü  zenğinliğinin
Ne kadarına sahibiz
Bu açlık bu sefalet
Bu nasıl paylaşım
Naralarımızın yankılandığı dağlar
Göçüklerinde öldüğümüz madenler
Kurdun kuşun yuvası
Yağmur bulutumuz
Oksijen depomuz
Bu dağlar kadar duyarlımı
İnsan yüreğimiz
Bak her yan, kan barut
Ölüm kokuyor yerküre
Ya bu gıda depomuz ovalar
Neden bereketsiz
İşsizlik korkusu
Yorulmuş düşler
Ertelenmiş umutlar
Doğal afetlerin
Asılsız beklentilerin
Gölğesinde’ki varoşlar
Ve o yoksul varoş çocuklarının
Göz yaşlarıyla suladığı sokaklar
İlaç bekleyen  hastalar
Güldüre biliyormuyuz onları
Biz güle biliyormuyuz

 

 

 

 

 

 

Vay benim bitmeyen yaram
Kanayan yüreğim
Dağcıl düşlerim
Bağcıl dağarcığım
Ekmek çantam
Yarış atım
Koşum
Kadanam
Basıyormu yere ayaklarımız
Bu sürgün
Bu göç
Bu kör dönğü
Bu kör döğüşü
Sesim kısıldı
Gözlerim yoruldu
Bilinip, bilinmeyen
Kimlerin üretipte
Kimlerin patlattığı bombalar
O okulda uçuşan
Çocuk bedenlerinin
Bakışlarında
Vuruluyor bu yürek.          
     
10/10/2004 Hüseyin Uçar.

 

 

 

 

 

 

Düştüm yollara yalnız

Yürü gözüm
Yürü eylenme
Duy kulakllarım
Duy söylenme
Koş yakala
Kaybolmadan ufukları
Yürü üstüne üstüne
Aydınlanana kadar karanlığın
Gel
Gör
Duy
Ve düşün
Onca arzu
Onca his
Onca emek
Onca yıllar
Nasıl inkar edildi
Uzaklaştı hayallerim
Düşlerim karardı
Ne ömrüm
Ne umutlar
Ne yaşanmışlıklar
Anılar
Ayrılıklar
Geri dönmeyecek
Düştüm yollara yalnız
Size bırakıyorum
Yorumu
Dolunay
Yıldızlar
Dağlar
Ovalar
Yaşadık görmeden birbirimizi
Buca yıl
Bir arada
Yokluğunda birbirimizin
Ben yoktum
Sen yoktun
Biz vardık
Uzattık ellerimizi
Birileri çekip kopardılar.
Oysa yürekten bağlıydık
Birbirimize,  onlar
Sevğimizin gölgesinde
Kaldılar….
28/8/2004 Hüseyin Uçar.

 

Yaşam bir koşuysa eger

Uyudum
Uyandım
Sıkışmıştı kalbim
Yüreğim daralıyordu
Hiç bir şey duyamıyordum
Yorğundu bedenim
Yerli kayalar gibi suskundum,
Düşler görüyordum
Düşlerimde Kovalamaca
Korku
Telaş
Ve o
Dost saydıklarım
Ya okyanusları aşmamı
Ya Everest’e
Tımanmamı istiyorlar
Yanı başımda zonklayan bir yara
Yastıgım yok
Alınmış üstümden yorğan
Ve pencerem açık
Tül perdeler gibi uçuşuyor
Rüzğarda saçlarım
Sancılar oturmuş bedenime
Titriyorum
Niçin gördüğüm düşler karalı
Niçin bu yürek
Doğdum doğalı yaralı
Nasıl bir dünyada
Nasıl bir ülkede
Nasıl bir coğrafyada
Kimlerle yaşıyorum
Ve laf lafı açıyor
Lafta sohbeti
Aralanan
Her dudakta
Gülücükler arıyorum
Yer değişiyor bazı duygular
Ağlarken gülüyor
Kırgınken konuşuyorum,
Yaşam bir koşuysa eğer
Ben ne kadarını koştum bu yolun
Niye koştum
Kimin adına koştum
Yada koşturuldum.
Nereydi
Varmıydı
Ömrümün durakları
Doğumumla başlayan yıllar
Dilim damağıma yapışık
Gündüzlerim gece
Gecelerimse
Cehennem azabı
Yıllar
Beni hep yarğıladılar
Yıldızlara bakıyorum
Sayamıyorum
Dertlerim kadar çoklar
Hangi ses kimin
Ve nereden geliyor
Hiç birini duyamıyoum
Kararmış sokak lambaları
Önümü göremiyorum
Atlıyorum aşağı balkondan
Acılarla kol kola yürüyorum
Ve söküyor şafak
Kayboluyor yıldızlar
Çıkmış kuşlar yuvalarından
Şarkı söylüyorlar
Yalnız yolculuklara
Eşlik ediyorum
Her şeyi unutup
Katılıyorum kuşlara
Bazıları aldanıp
Konuyor omuzuma
Ve Kumrular
Ve Güvercinler
Ve Turnalar
Yaralı olduğumu anlayınca
Turnalar
Alıyorlar katarına
Hafifliyor ağrılarım
Kuş bakışı bakıyorum dünyaya
Hüzünlüyüm
Kederliyim
Seviçliyim
Ve bulutların     

 

Kar dağlarının üstündeyim
Sarsıla sarsıla
Yol alıyorum
Kanatlarımda
Güzel gözlü kızlar
Everest aşağılarda kaldı
Okyanuslar kayboldu ortadan
Bense hala tabiat anamın kollarındayım
Gezğinliğe devam
Unutmuşuz nerede olduğumuzu
Sezilerde geziniyoruz
Kurulu sofralarda
Kimseler yok
Kimseler görmüyor
Kimseler duymuyor bizi
Anılar sorğuluyor artık
Farklı bir dünya
Ve düşlerin ortasında
Uyanıyoruz.

 

 

    28/9/2004 Karlslunde.

                 

Hüseyin Uçar.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Uzaklaştılar

Boşluktu
Uçurumdu
Bir yanı yüreğimizin
Düşlere yağdım
Sarhoşladılar
Döşlere yağdım
Gerdanlaştılar
Gözlere yağdım
Baharlaştılar
Saçlara yağdım
Buharlaştılar
Gönüllere yağdım
Uzaklaştılar
Boşluktu
Uçurumdu
Bir yanı yüreğimizin
Yalnız yaşanıyordu
Sevdalar
İç çeke çeke
Yürekler
Taşlaştılar.

 

1/10/2004 Hüseyin Uçar.

 

 

 

 

 

 

Ruhumun aynası

Rüyamın güzeli, bahar yağmurum
Yaslan bu sineme kurban olurum
Gece gündüz sevdan ile dolurum
Rühumun aynası, gönlümün gülü
Yeter nolur zariletme bülbülü

 

Ceylan boyun, ince belin, nur yüzün
Mahkeme kararı,  oluyor sözün
Peşini bırakmam kavursa közün
Ruhumun aynası, ömrümün gülü
Yeter nolur, zariletme bülbülü

 

Hayalimde öptüm, rüyamda sardım
Seni düşündükçe yaşamda vardım
Gözlerini kaçırdıkça yalvardım
Ruhumun aynası, özümün gülü
Yeter nolur zariletme bülbülü

 

Samimi gülüşün, o içten yapın
Nolursun, açılsın ömrüme kapın
Kimseye ait değilmiş tapun
Ruhumun aynası, gözümün gülü
Yeter nolur zariletme bülbülü.

 

13/10/2004 Karlslunde/Hüseyin Uçcar.

 

 

 

 

 

Yıllar geçti

 

Bile bile lades dedik kadere
Yazdı adımızı siyah deftere
Yaban elde boğdu bizi kedere
Haber gelmez ana, ata pederden
Yıllar geçti bir şey gelmiyor elden

 

Zehir zıkım oldu yeyip içtiğim
Bela oldu bize kendi seçtiğim
Yetmedimi, daha dile düştüğüm
Ne selam,ne mektup ana, atadan
Yolum geçer bilmem hangi kıtadan

 

Kalmamış yırtılmış yüzün astarı
Kara tren katarlamış katarı
Bu sineme yüklemişler kantarı
Ne selam ne mektup gelir siladan
Niçin bize düşman oldu yaradasn

 

Öfkelendim hüzünlendim ağladım
Bu garip çenemi kendim bağladım
Kendi yatağımda hazin çağladım
Ne selam, ne mektup haber siladan
Karlı dağlar çıkmıyor’ki aradan

 

Taşatanı taştan taşa çalayım
Yarıda kesilmiş düğün halayım
Ben kendimi nerelerde arayım
Ne selam, ne haber yar’dan yaradan
Gelen giden vurdu hemde sıradan

 

21/10/2004 Karlslunde/Hüseyin Uçar.

 

 

Sevdiğim sana

O güzel gözlerin benle everdim
Kuru fidan idim, şimdi göverdim
Gece boyu öptüm, gün boyu sevdim
Genede doymadım sevdiğim sana

 

Bakışların büyüledi vuruldum
Bir hayal sofrası vardım kuruldum
Sel suyuydum aka aka duruldum
Genede doymadım sevdiğim sana

 

Ak gerdanda bir ben olam sarılam
Sana darılınmaz nasıl darılam
Hem vatanım oldun hemide sılam
Genede doymadım sevdğim sana

 

Kim ne derse desin kulak tıkadım
Yaşım yüz olsada bitmez takadım
Hem kapında hem bahçende ırğadım
Genede doymadım sevdiğim sana

 

Çok bekletme beni kalbim sıkışır
Sevdalılar döner döner bakışır
Bahar olmuş ne giyinse yakışır
Genede doymadım sevdiğim sana.

 

20/10/2004 Karlslunde/Hüseyin Uçar.

 

 

 

 

 

 

Tutmağa geldim

Kırlarında at koştursam, çift sürsem
Huzuru dostluğu koynunda görsem
Yavan yaşık, neyse dürümüm dürsem
Güzel yurdum stres atmağa geldim
Toprağın nabzını, tutmağa geldim

 

Bir şey sorma bana darma dağınım
Bir köşede unutulmuş yığınım
Bu günden yarına yeşil bağınım
Yılların sitresin atmağa geldim
Toprağın nabzını tutmağa geldim

 

Yüeğimi sıkar demir kafesler
Coşkuya dönüştü sevda nefesler
Şimdi cıvıl cıvıl bambaşka sesler
Yılların sitresin atmağa geldim
Ey! Toprak nabzını tutmağa geldim

 

El sıkıştım kucaklaştım canımla
Özlem dolu hasret kalan yanımla
Yıllar sonra buluşmuşum hanımla
Yılların sitresin atmağa geldim
Toprağın nabzını tutmağa geldim.

 

20/10/2004 Karlslunde/Hüseyin Uçar.

 

 

 

 

 

 

 

Duymadın beni

Vardım başucuna dikildim durdum
Beni işitmedin sorular sordum
Kükredim. Feleği zincire vurdum
Kemal Ayvazoğlu, duymadın beni
Sevgili Muhtarım, görmedin beni.

 

Yanyana yatıyor tanıdık adlar
İnanın acımı ikiye katlar
Dikildi karşıma güzel suratlar
Kemal Ayvazoğlu, duymadın beni
Sevğili Muhtarım, görmedin beni.

 

Ne kadar söylesem yoktur faydası
Sürmüş, ölüm ile yaşam kavgası
Yüreğimde insanlığın sevdası
Kemal Ayvazoğlu, duymadın beni
Sevğili Muhtarım, Görmedin beni.

 

Göğüsler üstünden yoldum dikeni
Uzamış kökleri sarmış bedeni
Ne eylesek getiremek gideni
Kemal Ayvazoğlu, duymadın beni
Sevğili Muhtarım,Görmedin beni.

 

Kan sızar elimden sular mezarı
Mezar taşlarından kurduk pazarı
İşte bura muratsızlar diyarı
Mehmet ağam neden duymadın beni
Çoban ağam niçin görmedin beni.

 

Az yaşa, çok yaşa sonumuz toprak
Mevsiminde daldan düşüyor yaprak
Gelir diye dönüp dönüp bakarak
Garip Mehmet ağam, duymadın beni
Çoban Mehmet ağam, Görmedin beni.

 

Geride kalana, sabır metanet
O: felektir kalleş, eder ihanet
Yutar kara toprak,yoktur merhamet
Kemal Ayvazoğlu, duymadın beni
Sevğili Muhtarım, görmedin beni.

 

İnan bu satırlar bir çare değil
İnsan karşısında insanca eğil
Hüseyin Uçarım, hem sev hem sevil
Kemal Ayvazoğlu, duymadı beni
Sevğili Muhtarım, görmedin beni.

Terk edemem

Arıyım bala benzerim
Bir yeşil dala benzerim
Dağlarda yola benzerim
Dağlar kucaklasın beni
Terk edemem, sevdam seni.

 

Sesleneyim yükseğinden
Çok sevmişim gereğinden
Yar yaralar yüreğimden
O: Dağlar koklasın beni
Terk edemem, sevdam seni.

 

Çocuk yaşta pişirildim
Sorğulardan geçirildim
Pusulara düşürüldüm
Sevenler yoklasın beni
Terk edemem, sevdam seni.

 

Damarımdan kan sızıyor
Mezarımı yad kazıyor
Tarihi kimler yazıyor
O: Dağlar aklasın beni
Terk edemem, sevdam seni.

 

7/10/2004 Karlslunde.Hüseyin Uçar.   

 

 

 

 

 

 

Gene hüzünlenmiş

Gene hüzünlenmiş ceylan bakışlar
Gerdanı üstünde onca nakışlar
Ak deniz mavisi üstünde kaşlar
Heycanlandım, yolu beli şaşırdım
Yüreğimde bu acıyı taşırdım.

 

Vücut dili olmuş konuşur gözler
Bakışlar heycanlı, coşkulu sözler
Turküaz uçarı, mehtaplı yüzler
Heycanlandım, yolu beli şaşırdım
Yüreğimde bu acıyı taşırdım.

 

Getirdi dalgalar koydu önüme
Aymıydı, güneşmi doğdu günüme
Bir he desin, ben razıyım ölüme
Heycanlandım, yolu beli şaşırdım
Yüreğimde bu acıyı taşırdım.

 

24/6/2004 Didim.Hüseyin Uçar.

Doymuyor ki

Acılardan gıda alır
Düşleri başı boş salır
Sıkıntı basınca dalır
Dua’yla cep dolmuyor’ki.

 

Büker belin geleneği
Af etmez kalleş döneği
Gönlü insanlık derneği
Hazineler soymuyor’ki.

 

Çalışıyor harıl harıl
Sevğiyle yaşama sarıl
Kime darılırsan  darıl
Birikimi olmuyor’ki.

 

Kucağında torun sever
Kızınca sinesin döver
Nesli tükenmiş bir cevher
Yetiniyor çalmıyor’ki.

 

Unutulmaz hoş sohbeti
Olumlu, güzel niyeti
Yaşıyor gönül gurbeti
Yolluk bile kalmıyor’ki.

 

Şen şakrak, güzel yuvası
Didim’e benzer havası
Erciş değildir burası
Kimse kıymet bilmiyor’ki.

 

Geziniyor paşa paşa
Dönmüş sine dönmüş taşa
Altı nufus bir maaş’a
Baka baka doymuyor’ki.

 

Bak ağarmış saçı başı
Gediğe koyuyor taşı
İnsanın insan, gardaşı
Tavsiyeler duymuyor’ki.

 

6/7/2004 Didim.Hüseyin Uçar.  

 

 

 

 

 

İlke yaşam

 

Dünya canlının duragı
İlki annenin kucagı
Koşa koşa varacagı
İlke yaşam, sonum, malum.

 

Yurtlarımdan biri evim
Onu kurmaktır görevim
Sarındıgım, sevda, sevim
İlke yaşam, sonum, malum.

 

Ugurlar gelen gideni
Çıkarlar kavga nedeni
Yorur, beyini, bedeni
İlke yaşam, sonum, malum.

 

Arar arkadaş akranı
Kendi belirler oranı
Doga döşegi, yorganı
İlke yaşam, sonum, malum.

 

16/9/2004 karlslunde.Hüseyin Uçar.

 

 

 

 

 

 

 

Kardeş

Hazırladım okum, gerdim yayımı
Kayıp ettim güneşimi, ayımı
Acıdan sitemden aldım payımı
Yoksulluk canıma, tak dedi kardeş.

 

Düşler, düşünceler düşmüş tekele
Ne görür, ne duyar, kıyar hergele
Her gün koparılır yeni velvele
Yeter ışıkları, yak dedi kardeş.

 

Dem olurmu canlar, deyin sirkeden
Arın dedim arınmadın öfkeden
Hissemize, ne düşüyor ülkeden
Yeter bunca acı, hak dedi kardeş.

 

Düşünceye  kurşun, bakışa hançer
Her kimse, ektiğin, gün olur biçer
Hayal çorbasını yoksullar içer
Her ne istedimse, yok dedi kardeş.

 

30/7/2004 Karlslunde/Hüseyin Uçar.       

 

 

 

 

 

 

 

Kurda kuşa dönmüşüm dost

Eve gitsem, evim’mi var
Sevdalansam sevi’m’mi var
Baş sokacak inim’mi var
Kurda kuşa, dönmüşüm dost
Her gün biraz, ölmüşüm dost.

 

Hele bakın adalete
Dünyam dönmüştür ahrete
Doyuruldum hakarete
Kurda kuşa, dönmüşüm dost
Her gün biraz, ölmüşüm dost.

 

Soru sordum dışladılar
Hakarete başladılar
Büyüt besle haşladılar
Kurda kuşa, dönmüşüm dost
Her gün biraz, ölmüşüm dost.

 

Çıkış yolu görünmüyor
Karanlıkta yürünmüyor
Kadir, kıymet bilinmiyor
Kurda kuşa, dönmüşüm dost
Her gün biraz, ölmüşüm dost.

 

22/8/2004 /Hüseyin Uçar.        

 

 

 

 

 

 

 

 

Tülayın doğum gününe

Güvercinler çıktı yola
Barış, muştu dola dola
Tüm yokuşlar iniş ola
Doğum günün, kutlu olsun
Bütün ömrün, mutlu olsun.

 

Verdiniz dede gülünü
Göğüsler yaşam selini
O kimin güzel gelini
Doğum günün, kutlu olsun
Bütün ömrün, mutlu olsun.

 

Oğlum çiğdem, kızım çiçek
Doğa ana, insan ölçek
Hem ölüm, hem yaşam gerçek
Doğum günün, kutlu olsun
Bütün ömrün, mutlu olsun.

 

24 Temmuz 2004-Hüseyin Uçar.

 

Kurban olduğum

Baktım yar elinden geliyor ferman
Bu gönül şehrimi sarıyor  duman
Gönlüm madencidir, ömrümse orman
Çölleşin budama kurban olduğum.

 

Otur şu masaya bir dakka düşün
Nedeni cehalet yarğılar peşin
Ağırla, yad yaban mühümü eşin
Çölleşin budama kurban olduğum.

 

Yalnız kaldım dostlar tütmüyor baca
Kesti bu ömürü kesti haraca
Ne yana baksam boşluk koskoca
Çölleşin budama kurban olduğum.

 

Unuttun nedense yolu yordamı
Yasa boğdun heran gönül odamı
Kurşuna dizme kalan sevdamı
Çölleşin budama kurban olduğum.

 

Nere varsam boşluktayım boştayım
Uçmak kuşu oldum sanman baştayım
Yanar kavrulurum kızğın saçtayım
Çölleşin budama kurban olduğum.

 

Temmuzun ortası başladı kışlar
Her önüne gelen acımaz haşlar
Yerinden oynadı o yerli taşlar
Çölleşin budama kurban olduğum.

 

Herkesin dilinde olmuşuz mahşet
Seni tanıyalı yaşattın dehşet
Unuttum adını adını bahşet
Çölleşin budama kurban olduğum.

 

Adını anmaya doyamıyorum
Yaptığın hatayı sayamıyorum
Kötü söylemeye kıyamıyorum
Çölleşin budama kurban olduğum.

 

4/7/2004 Didim. Hüseyin Uçar.
   

 

Melhem ol

Öfke doldun, nükte taştın
Kavgada nizahta baştın
Ömür boyu hep savaştın
Sen dostusan düşman kimdir
Melhem ol acımı dindir.

 

Okumadın evrahını
Hiç bilmedin yar lafını
Yakıp yıktın etrafını
Sen dostusan düşman kimdir
Melhem ol acımı dindir.

 

Yaranamadım ne yapsam
İncinmezdim yoldan sapsam
Sen gibi şeytana tapsam
Sen dostusan düşman kimdir
Dostusan acımı dindir.

 

Ortada açık vaziyet
Yapılmaz böyle eziyet
Ne onur var ne hasiyet
Sen dostusan düşman kimdir
Dostusan acımı dindir.

 

Lokmamı elimde koydun
Ben üzüldüm sende doydun
Ruhumu düşümü soydun
Sen dostusan düşman kimdir
Dostusan acımı dindir.

 

Üzdün üzüldün ne diye
Nefreti sundun hediye
Isınmadın bizim köye
Sen dostusan düşman kimdir
Dostusan acımı dindir.

 

Yeter artık çok yoruldum
Kapı önüne konuldum
Dört bir yanımdan sarıldım
Sen dostusan düşman kimdir
Dostusan acımı dindir.

 

5/7/2004 Didim /Hüseyin Uçar.

 

        

Yar nolursun

Hep banacı görüşlerin
Yıkım olur dönüşlerin
Yokuş olur inişlerin
Bakışların yaralar yar
Kapıları aralar yar
Dar geliyor buralar yar
Kovma beni yar nolursun
Bir gün cezanı bulursun
Gün gelirde yorulursun
Kovma beni can nolursun.

 

Ömür bağım kış olmadan
Yetiş yürek taş olmadan
Yürünürmü baş olmadan
Bakışların yaralar yar
Kapıları aralar yar
Dar geliyor buralar yar
Kovma beni yar nolursun
Bir gün cezanı bulursun
Gün gelirde yorulursun
Kovma beni can nolursun.

 

Çok kıyıcı insan oğlu
Yaşatmazlar dolu dolu
Elbet birdir aklın yolu
Bakışların yaralar yar
Kapıları aralar yar
Dar geliyor buralar yar
Kovma beni yar nolursun
Bir gün cezanı bulursun
Gün gelirde yorulursun
Kovma beni can nolursun.

 

Neden niçin yüreğin ov
Uyanda can gafleti kov
Güneş olda çevrene doğ
Bakışların yaralar yar
Kapıları aralar yar
Dar geliyor buralar yar
Kovma beni yar nolursun
Bir gün cezanı bulursun
Gün gelirde yorulursun
Kovma beni can nolursun.

 

8/8/2004 Karlslunde/Hüseyin Uçar.

 

Emzirdi beni

Ağlayıp yakarma faydası yoktur
Cahilin sitemi sineye oktur
Dağlara yöneldim oldular doktor
Gizemli koynunda sakladı beni.

 

Yarim oldu dağlar sardı sineye
Kekik kokuları sinmiş naneye
Çoban çeşmeleri benzer memeye
Yatırdı göksüne emzirdi beni.

 

Ses etmedi sade andı andırdı
Bir hayale beni yandı yandırdı
Acımadı gene cahil saldırdı
Hayali cennetle kandırdı beni.

 

Bir ömür  olmadı durum durağım
Kulak sağır, gözler oldu kulağım
Sevenlere haberciyim, ulağım
Aşkın şerbetine bandırdı beni.

 

18/8/2004 Karlslunde/Hüseyin Uçar.

 

 

 

 

 

 

 

İhsanı: Rahmeti boldur

Tanrı kara yazı yazmaz
Doğruya, mazluma kızmaz
Bilirim mutluluk bozmaz
Bozan varsa, oda kuldur.

Ova değilde, kıracım
Mahsülü kıt ondan acım
Atam benim soy ağacım
İhsanı rahmeti boldur.

El yakıyor  el attığım
Düşman olur yarattığım
Neyim varsa bir kattığım
Gerçeğe uzanan yoldur.

Sevgi bence suyun gözü
Yaratır insanda özü
Allahım kavuştur bizi
Yürekleri sevgi doldur.

5/10/2004 Karlslunde/Hüseyin Uçar.

Kocadım

Düşüp gittim bir hayalin ardına
Ugramadım ana baba yurduna
Bitti ömür varamadım farkına
Yad ellere baka baka kocadım
Kahrederek genç ömürü harcadım.

 

Ne yüze gülen var nede arayan
Herkesin suçlusu yoktur anlayan
Bana yoldaş benim ile aglayan
Yad ellere baka baka kocadım
Kahrederek genç ömürü harcadım.

 

Artık benimsedim yadı yabanı
Deşemedim küçük iken çibanı
Taşatandır  taşatanın kurbanı
Yad ellere baka baka kocadım
Kahrederek genç ömürü harcadım.

 

16/9/2004 Karlslunde/Hüseyin Uçar.

 

 

 

 

 

 

 

 

Sefil emmi

Maraton yaşamla yarış
Faydasız yakar yakarış
Evleniyor sevda barış
Hayırlolsun sefil emmi.

 

Her dem öncül pilandasın
Göz görmüyor yalandasın
Yıkık kasket alandasın
Ayşe küskün sefil emmi.

 

Bizi kahreder yoklugun
Yüreklerde buruklugun
Türkülerde olgunlugun
Demleniyor sefil emmi.

 

Beko esti yagdı durdu
Yalçın damgasını vurdu
Kalanımız halay kurdu
Gülesersiz sefil emmi.

 

Öfke basar çöker hüzün
Anlamı tükenir sözün
Kara değil aktır yüzün
Bilesin’ki sefil emmi.

 

Tüm acıyı çekti Satı
Asık çogunun suratı
Çorumda geçti sıratı
Kimse görmez sefil emmi.

 

Konuştukca artar ahım
Sen oldun bugün ilahım
Bizi anlatır semahım
Gel dönelim sefil emmi.

 

Bir coşku’ki Kızılırmak
Mümkün’mü yerinde durmak
Böyle güzel dügün kurmak
Bize özgü sefil emmi.

 

12/7/2004 Çorum.Hüseyin Uçar.

 

 

 

 

Çamaşır yıkıyor

 

Çamaşır yıykıyor elinde tokaç
Hayatı tertemiz görmektir amaç
Saçları gerdanı okşayan kırbaç
Saç teline bagla, sürü sevdiğim
Bırakma elimi, yürü sevdiğim.

 

Birleşir elele geçmiş gelecek
Yaşam bize, biz yaşama gülecek
Bu ömürler güzel günler görecek
Saç teline bagla sürü sevdiğim
Bırakma elimi yürü sevdiğim.

 

Dinamitin olam kıram kayalar
Görmeyelim kara kara rüyalar
Bundan geri atlanmalı yayalar
Saç teline bagla sürü sevdiğim
Bırakma elimi yürü sevdiğim.

 

Peşimizden üç beş hayat koşmalı
Gönüller şad olup bile coşmalı
Bizi tanıyanlar, görüp şaşmalı
Saç teline bağla sürü sevdiğim
Bırakma elimi yürü sevdiğim.

 

Hüseyin Uçar. 13/8/2004 Karlslunde.
        
  

 

 

      

 

 

Sevdiğim

Elinde tokacı yıkar esbaplar
Tokacın sesinde inler koyaklar
Sanki bu dünyanın kirini paklar
Domur domur ter içinde sevdiğim
Esbap yıkar der’içinde sevdiğim.

 

Tokacın sesine sesi karışır
Zaman onla o zamanla yarışır
Seven küsmez sevdiğiyle barışır
Domur domur ter içinde sevdiğim
Esbap yıkar der’içinde  sevdiğim.

 

Bir güvercin olup, gönlüne konsam
Razıyım yoluna bir ömür yansam
Adını bilmiyom adını ansam
Domur domur ter içinde sevdiğim
Esbap yıkar der’içinde sevdiğim.

 

Yemenisi yeni fistan yamalı
Gamzeler üstünde burun hızmalı
Tanrım o güzeli bana yazmalı
Domur domur ter içinde sevdiğim
Esbap yıkar der’içinde sevdiğim.

 

Hüseyin Uçar. 8/12/2004 Karlslunde.
  

 

Yar aşkına.2.

Mazlumlara teslim oldum
Hemi sağ’dım, hemi sol’dum
Nere varsam dertle doldum
Aylar yıllar geçti böyle
Yar  aşkına doğru söyle

 

Atar tutar uzun enli
Bir yüceli bir enginli
Seni gidi iki dinli
Aylar yıllar geçti böyle
Yar  aşkına doğru söyle

 

Sinem sevdamın ocağı
Ne kabı var ne kacağı
Yok kimseden alacağı
Aylar yıllar geçti böyle
Yar  aşkına doğru söyle

 

Olmaz imiş ehil yaban
Yetmez Uçar, yetmez çaban
Ananı ağlatan baban
Aylar yıllar geçti böyle
Yar  aşkına doğru söyle

 

17/2/2004 Karlslunde/Hüseyin Uçar.

 

 

 

 

 

 

Yar aşkına. 1

Halaya girdim oynadım
Közsüz, kazansız kaynadım
Yerküre oldum kanadım
Aylar yıllar geçti böyle
Yar aşkına doğru söyle

 

Eğilip bükülmez doğru
Yanlışa siperdir bağrı
Cümlenize bu çağırı
Aylar yıllar geçti böyle
Yar  aşkına doğru söyle

 

Kan revan içinde gözüm
Kime geçer benim sözüm
Mangalda küllenmiş közüm
Aylar yıllar geçti böyle
Yar  aşkına doğru söyle

 

Kimse aldırmaz nazıma
Türküler düşer sazıma
Miras oğluma- kızıma
Aylar, yıllar geçti böyle
Yar  aşkına doğru söyle

 

8/2/2004 Karlslunde/Hüseyin Uçar.

 

 

 

 

Böyle düşler

Yedimizi bir yan yana koydular
Koydular da göz yaşıyla yudular
Körpe ümitlerim kurşunladılar
Gelen giden birbirini aratır
Böyle düşler ortamını yaratır

Tutmuş getirmişler hangi kutuptan
Düşleri masalı kalmıştı Nuhtan
Böyle güruh türer böyle mantıktan
Gelen giden birbirini aratır
Böyle düşler ortamını yaratır

İnsan sayılır mı, insanı asan
Kendinden değile kinini kusan
Sağcısı, solcusu hepisi insan
Gelen giden birbirini aratır
Böyle düşler ortamını yaratır

Bir gör, nerelerde bitiyor inci
Kimileri dinsiz, kimisi dinci
Böyle bulanık mı insan bilinci
Gelen giden birbirini aratır
Böyle düşler ortamını yaratır..

07.08.2004  Karlslunde.Hüseyin Uçar.

Gözüm yolda

Kimse anlamaz şakamı
Gurbet bırakmaz yakamı
Göz yaşım böyle aka mı
Gönlüm sizde gözüm yolda
Yanar gönül düşmüş korda

Düşünürüm sefil sefil
Esmez rüzgar efil efil
Kimse olmaz cana kefil
Gönlüm sizde gözüm yolda
Yanar gönül düşmüş korda

Herkes yalan söylediler
Bizi yurttan eylediler
Sınır, gümrük eğlediler
Gönlüm  sizde, gözüm yolda
Yanar gönül düşmüş korda

8/2/2004 Karlslunde/Hüseyin Uçar.

Görmeden gitme

Aldırma uzaga düşsede yolun
Çiçege borcu var elbette balın
Dar günde, sevene muştular salın
Ferhatı şirinle görmeden geçme.

Görünüş farklı olur arama kusur
Kiminde halı var kiminde hasır
Karşılıksız verir elleri nasır
Yıkık duvarların örmeden geçme.

İnişe benzemez yolun yokuşu
Ömüre şifadır, aşkın nakışı
Her kuşa farklıdır, gülün kokuşu
Bülbüle aslını, vermeden geçme.

Sevği nedir diye otur sorgula
Dogruyu yanlışı birbir algıla
Haksızı af  etme orda yargıla
Nolur Taşatana gülmeden geçme.

Hüseyin Uçar. 29/6/2004 Didim.

Ninni Erenin ninni

Eren oğlan, al oğlan
Al yanaklı bal oğlan
Deden seni özlüyor
Her gün bize gel oğlan
Ninni erenim ninni
Çok severim ben seni.

Muz ezmesi dudaklar
Altın gibi parmaklar
Deden seni özlüyor
Nerde benim yanaklar
Ninni erenim ninni
Çok severim ben seni.

Olurum onun kulu
Her yanı sevği dolu
Deden seni özlüyor
Dört beş evin tek oğlu
Ninni erenim ninni
Çok severim ben seni.

Herkes ediyor metin
Gözlerin siyah zeytin
Deden seni özlüyor
Gelde ekelim ekin
Ninni erenim ninni
Çok severim ben seni.

Hüseyin Uçar 6/9/2004 Evimiz

Geceler

Geceler karanlık, geceler ıssız
Arzular saldırgan, hayaller hırsız
Duygular ısırgan, anılar arsız
Susamış geceler, içiyor beni
Rüya harmanlaşmış, biçiyor beni.

Yağmur bulutları, ufkun doruğu
Bütün pınarların, dolu oluğu
İnsafsız geceler, keser soluğu
Ordular içinden, seçiyor beni
Rüya harmanlaşmış, biçiyor beni.

Dilim tutuluyor, damak kuruyor
Oturmuş sineme kütküt vuruyor
Nere gitsem, kötü kader buluyor
Tohumum, toprağa, saçıyor beni
Rüya harmanlaşmış. Biçiyor beni..

Artık duyulmuyor, sitemim ahım
Bir başka olmalı, yeter sabahım
Bu derde bir çare yokmu allahım
Gece tartışmaya, açıyor beni
Rüya harmanlaşmış, biçiyor beni.

Hüseyin Uçar. 2/10/2004 Karlslunde.

Ağla gönül

Kısa ömür, saçım başım ağardı
Yaşlılık bastırdı, ufkum karardı
Bir zamanlar, dost düşmanım arardı
Hastalandım, arayan yok, soran yok
Nasıl dünya, hiç  sözünde, duran yok.

Ne tanıdık yüzler, nede sesler var
Selam versen, selamıda tersler var
Deli gönlüm, alınacak dersler var
Hastalandım, arayan yok, soran yok
Nasıl dünya, hatır gönül bilen yok.

Sıla nereside, gurbet neresi
Geçen kagnıların olmaz gölgesi
Olmuş gönül, esaretin kafesi
Hastalandım, arayan yok, soran yok
Nasıl dünya, bir kendini bulan yok. 

Ne telefon çalır, ne kapı tıklar
Suçlular oturmuş, birbirin aklar
Hüseyin Uçar’ım, sevgisin saklar
Hastalandım, arayan yok, soran yok
Ağla gönül, sigortan yok, paran yok.

Hüseyin Uçar.26/9/2004 Karlslunde

Kalıcı köprüler kurmadan gitme

Eğer bir meclise uğrarsa yolun
Dostlardan, hal hatır sormadan gitme
Yaşam acımasız ömürler kısa
Kalıcı köprülar, kurmadan gitme.

Sevdalı gönüller, olur aşina
Güvercinler, konar yıkık kaşına
Sürse seni, kutupların kışına
Sevdiğin sineye, sarmadan gitme.

Susmak ve görmemek işin kolayı
Gerçek sevdalılar yaşar balayı
Ateşe verilse gönül sarayı
Önünde eğilip, durmadan gıtme.

Emanet dolaşır, teninde canın
Gün olur durur, gür akan kanın
Bagışla yaşasın, herbir organın
Ölüme kelepçe, vurmadan gitme.

Hüseyin Uçar. 27/9/2004 Karlslunde.  

Canımsın

Güzeller içinde girdim seçime
Aldanmadım gösterişe biçime
Seni hava gibi çektim içime
Sen benim canımsın, canlar içinde.

 

Hayat oldum, coşku oldum, sen oldum
O güzel fizikte, kol, bacak, koldum
Bir gün ayrı düşsem saçlarım yoldum
Sen benim kanımsın, kanlar içinde.

 

Olsam gözlerinde sade bir benek
Güvercin bakışlım, cihana örnek
İstersen olurum, altına binek
Sen benim tenimsin, tenler içinde.

 

Sensiz yaşayamam verilse dünya
Seninle doluyum coşkulu rüya
Davet et geleyim, kahveye çay’a
Sen benim varımsın, varlar içinde

 

Hüseyin Uçar. 28/9/2004 Karlslunde

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Muhabbetimin kımızı

Muhabbetimin kımızı
Yanakları kıpkırmızı
Seni gönlümün hırsızı
Ne hayali bir eylence
Gündüze dönüşür gece

 

Doğruldu kalktı bir yatır
Bu ne saygı, özlü hatır
Okur beni satır satır
Ne coşkulu bir eylence
Gündüze dönüşür gece

 

Ne yana baktıysa baktım
Yüreğine sevği aktım
Gönül lambasını yaktım
Neşe dolu bir eylence
Gündüze dönüşür gece

 

Gönül zenğin, sanki banka
Bir masal, zümrüdü anka
Gerek kalmaz, topa, tanka
Savaşsız şow’lu  eylence
Gündüze dönüşür gece

 

Kumrular kondu diline
Elimi aldı eline
Hayran olmuşum geline
Paylaşılır bir eylence
Gündüze dönüşür gece

 

11/11/2003 Karlslunde
            Hüseyin UÇAR.

 
 

Tanığım

Koru beni tanrım aman
Çok kıyıcı düşman yaman
Kalmamış dizimde derman
Görülen dağlar tanığım
Hem tanığım, hem sanığım

Yanlışın altını çizdim
Sanmayın çevremi üzdüm
Her yerde şuursuz gezdim
Gökte yıldızlar tanığım
Hem tanığım, hem sanığım

Bir ömür uçuklar ördüm
Sıfır oldu birden dördüm
Yaşayarak hepsin gördüm
Üzümlü bağlar tanığım
Hem tanığım, hem sanığım

Çürük düşürdü özüme
İnanan olmaz sözüme
Hüzün oturmuş gözüme
Şu doğan güneş tanığım
Hem tanığım, hem sanığım

Hançer elde öfke kında
Azrailin eli canda
Güldürmedi bu cihanda
Sokaklar yollar tanığım
Hem tanığım,hem sanığım

Boğulurum terler ile
Sabır doldum pirler ile
Gezinirim körler ile
Gökte dolunay tanığım
Hem tanığım, hem sanığım

Felaketten farksız adı
Sanki osmanlıda kadı
Bu yaşamın yoktur tadı
Uçuşan kuşlar tanığım
Hem tanığım, hem sanığım

Tek taraflı niye sevdim
Daima dikene değdim
Zalimlere boyun eğdim
Bitkiler, otlar tanığım
Hem tanığım, hem sanığım

İki cümle konuşulmaz
Hiçbir şeyler tartışılmaz
Sanki tanrı ulaşılmaz
Dilsiz duvarlar tanığım
Hem tanığım, hem sanığım

Kölesi olduk zalimin
Sıcağı söndü elimin
Sancısı artar dilimin
Rafda kitaplar tanığım
Hem tanığım, hem sanığım

Kar görünür, yağmur yağar
Ovadan dağlara ağar
Her gelişme umut boğar
Dallar ağaçlar tanığım
Hem tanığım, hem sanığım.

17/10/2003 Hundige, Hüseyin Uçar.

Yüz kızarır öz yok olur

Yüz kızarır, öz yok olur
O  kaş kibrik, tez ok olur
Lafazanda söz çok olur
Dinle artık aynı telden
Yalan akar yalan dilden

 

Konuşursun cömert cömert
Olmazmısın bir kezde mert
Şansım ölü, kader namert
Dinle artık aynı telden
Yalan akar yalan dilden

 

Böyle gelip geçti ömür
Beyinler taş, yürek demir
İltifatı bile emir
Dinle artık aynı telden
Yalan akar yalan dilden

 

Hesap edin ince ince
Benim cezam nedir sence
Ne eğitim, ne düşünce
Dinle artık aynı telden
Yalan akar yalan dilden

 

Aranmadım hep aradım
Saç yerine yün taradım
Bumuydu benim muradım
Dinle artık aynı telden
Yalan akar yalan dilden

 

Dürüst değil, onda biri
Mezar eder diri diri
Ciddiyet yok yalan iri
Dinle artık aynı telden
Yalan akar yalan dilden

 

Kurban olurum doğruya
Doğruyu, doğru koruya
Anlam yükledik soruya
Dinle artık aynı telden
Yalan akar yalan dilden.
    7/10/2003 Karlslunde.
                 Hüseyin Uçar.

 

Seviyorum

Günah’sada seviyorum
Yetiş aşkım ölüyorum
İlk durak’ta bekliyorum
Gerçek olsun buluşmalar
Bize ceza duruşmalar

 

İlk bakışlar ilk kanılar
Gözcülük etsin sanılar
Artık yaşansın anılar
Gerçekleşsin buluşmalar
Ömür alır duruşmalar

 

Çağırsın yaşam okulu
Sinemde kibrik sokulu
Mendilin var ten kokulu
Gerçekleşsin buluşmalar
Çözüm olsun konuşmalar

 

Gözlerin benzer denize
Bana gelir yüze yüze
Artık kader gülsün bize
Gerçekleşsin buluşmalar
Çözüm değil duruşmalar

 

Hem sinem hem kollarım boş
Karşılıklı bakışmak hoş
İçim kıpır kıpır can koş
Gerçekleşsin buluşmalar
Yetmez  bize  bakışmalar

 

27/10/2003 Karlslund /Hüseyin Uçar.
                      

 

                 

 
 

Sevmek olmalı

Ömür alan, fıtınayı dindirdim
İçimde ki çocukları güldürdüm
Bır bakışa yelkenleri indirdim
Yaşamın coşusu sevmek olmalı

 

Sevğisiz sayğısız bir ömür bitmez
Yılda bir gülücük sevene yetmez
Kendi uzaklaşsa hayali gitmez
Yaşamın koşusu sevmek olmalı

 

Seviyorum deyip arkasın döner
Çıra bir yakımlık, bitince söner
Ne fırtına susar, ne yağmur diner
Yaşamın akışı sevmek olmalı

 

İçki olup bardağına dolsamda
Göz önünde saçlarımı yolsamda
Ömür boyu emir eri olsamda
İnsanın bakışı, sevmek olmalı

 

29/8/2003  Karlslunde /Hüseyin Uçar.

 

 

 

 

 

 

 

 

Bile bile

Sevda seli olup akan
Herkese yüksekten bakan
Yeter artık canlar yakan
Kesişiyor yollarımız
Sarılmalı kollarımız

 

Aşkın ile oruç yemek
Boşa gitmez böyle emek
Dalğın gördün, küstün demek
Kesişiyor yollarımız
Sarılmalı kollarımız

 

Bakışların öfke dolu
Gösteriyor uzak yolu
Yeter yıkma sağı solu
Kesişiyor yollarımız
Sarılmalı kollarımız

 

Sitem yüklen niçin dile
Demek hala zarım gele
Acı çektim bile bile
Kesişiyor yollarımız
Sarılmıyor kollarımız

 

4/11/2003Hundige/Hüseyin Uçar.

 

 

 

 

 

Diyorum

Ya sabır diyerek bekledim tekke
Elbette kutsaldır kimince Mekke
Yetmiyor sabırlar, yetmiyor öfke
Sabır diler hep yerimde sayarım
Ne düzenim kaldı nede ayarım

 

Dövüldüm sövüldüm kimse görmedi
Ne haldeyim sevdiklerim bilmedi
El istedim kimse elin vermedi
İçin için ben kendimi yiyorum
Bilin artık ben mutsuzum diyorum

 

Ne koklaşabildik, ne heycan duyduk
Zamana değilde, sürüye uyduk
Gülücük yerine korkular duyduk
Bakışlarla gelir benim uyarım
Çaresizce ne derlerse duyarım

 

Düşler ile ide’alde çoğuldum
Petek ören, bal üreten oğuldum
En sonunda bekçilikten kovuldum
Ben yapamam onlar yaparlar yorum
Cümlenize hoşca kalın diyorum..

 

31/12/2003Karlslunde /Hüseyin Uçar.

 

 

 

 

Yok mecalim

Yanım yörem sanki duvar
Nere varsam ordan kovar
Faydası yok yakar, yalvar
Bir duyarsız, uyur zalim
Bu gönlüme olmuş alim

 

Bir öfkeden arınmadı
Aradımsa bulunmadı
Sevdaları sarınmadı
Bir duyarsız, uyur zalim
Ne olacak benim halim

 

Görünüşü gayet olğun
Akar sular olmaz durğun
Gönül küsmüş, ömür yorğun
Bir duyarsız uyur zalim
Ömür boyu bitmez talim

 

Gözler hapis, yaka elde
Gönül gezer, dağda belde
Hüseyin iniler telde
Bir duyarsız, uyur zalim
Kaldıracak yok mecalim..

 

31/12/2003 Karlslunde /Hüseyin Uçar.

 

 

 

Hüzün gülüm

Yağmur buludu sağmıyor
Alağımsağma doğmuyor
İçim içime sığmıyor
Gözgözeydik, bugün gülüm
Aşkı söyler, okur dilim

 

İçten yanan iki dağdık
Birbirine yakın çağdık
Yer yüzüne sevda yağdık
Sensiz yaşam, ölüm gülüm
Seni söyler okur dilim

 

Gözler umman, deniz gerdan
Sanki oluşmuştu, kardan
Ne zalimmiş, bilmez haldan
Gözümde ki hüzün gülüm
Seni söyler, okur dilim..

 

27/12/2003 Odense /Hüseyin Uçar.

 

 

 

 

 

 

 

İşle beni

Sevdimde, sevdaya doydum
Eksiğim yerine koydum
Arıyım gülleri soydum
Petek, göze işle beni

Hep koşmuşum ide’ale
Düşürüldüm halden hale
Bir sevda’ki surdan kale
Yüreğimde buldum seni

İşe gelice, övüldüm
Köle olunca, sevildim
Giyisi olup, örüldüm
Eski giydim bilmem yeni

Ses istedim, çoğalmaya
Ömür başladı,dolmaya
Az kaldı,hak’ka varmaya

Yavaş,yavaş, biç kefeni

13/10/2003Karlslund /Hüseyin Uçar.

Doldum gülüm

Kurşun sıkıldı dizime
Sancı oturdu göksüme
Yaşlar doluştu gözüme
Ömür bahar soldum gülüm

 

Olmalı örenler imar
Siyasiler oynar kumar
Yoksul şalvarını yamar
Eski alıp sattım gülüm

 

Dertler dolu sıra sıra
Yol bitermi dura dura
Bizim köymü söyle bura
Gurbet elde kaldım gülüm

 

Bulanık sular durulmaz
Denize dizğin vurulmaz
Gezğine yollar sorulmaz
Kapıları çaldım gülüm

 

Kuru ekmeği dişliyor
Yüreğime ok işliyor
Afrikalar genişliyor
Dert küpüyüm doldum gülüm..

 

28/9/2003Karlslunde/Hüseyin Uçar.   

 

 

 

 

 

 

Saçlarımı tutam tutam

İstediğim hiç olmadı
Üç günlük ömür dolmadı
Döve döve yorulmadı
                   Söyle gülüm nedir hatam
                   Alan yok ki kendim satam
                   Saçlarımı tutam tutam
                   Yoldun gene yorulmadın

 

 

Yerli yersiz hep çatarsın
Durmaz peşimden atarsın
Tozu dumana katarsın
                   Söyle gülüm nedir hatam
                   Alan yok ki kendim satam
                   Saçlarımı tutam tutam
                   Yoldun gene yorulmadın

 

 

Hergün artar kötü huyun
Baştan döker kaynar suyun
Yeter canlar sesim duyun
                   Söyle gülüm nedir hatam
                   Alan yok ki kendim satam
                   Saçlarımı tutam tutam
                   Yoldun gene yorulmadın

 

 

Bir gün olsun gülmezmisin
İstediğin bilmezmisin
Ömür bitti görmezmisin
                   Söyle gülüm nedir hatam
                   Alan yok ki kendim satam
                   Saçlarımı tutam tutam
                   Yoldun gene yorulmadın..                 
                              
                           21/8/2003Karlslunde.
                                       Hüseyin Uçar.

 

 

 

Çekil git

Yaşanmış sevdalar bir dağ masalı
Elbiseler gelmez, kilom kasalı
Yasasızlar yaşatmazlar yasalı
Başımıza bela olma çekil git

 

Gündüzler çardak, geceler asma
Sırtındaki fistan güllü bir basma
Yollar engebeli karanlık koşma
Başımıza bela olma çekil git

 

İsterisen karşılıklı bakışak
Eş olupta hanemize yakışak
Pınar olup,sevda olup akışak
Sadetimiz gölğeleme çekil git

 

Niçin birden bire yakınlar uzar
Dost bildiklerim kuyumu kazar
Yoksulun malına değiyor nazar
Başımıza bela olma çekil git

 

Gün geçtikce çoğalıyor öcüler
Azrail kılıklı,neden öncüler
Para etmez kaliteli inciler
Gölğe etme  çevremizden çekil git.
.

 

19/11/2003Karlslunde /Hüseyin Uçar.

 

 

 

 

 

 

Bir başıma

Sevdalar ürettim, aşklar yaşadım
Anlayışsızimiş, çıktı haşadım
Hayal beni, ben hayali boşladım
Bir başıma, hiç kimseler görmeden

 

Bütün düşlerimi hayıra yoydum
Onca beklentimi,bir yana koydum
İncitmeden birbir, sırayla soydum
Bir başıma, hiç kimseler görmeden

 

Ne zaman istese yollara düştüm
Ağırdan kaynadım, hazında piştim
Asimile etti, yurduna göçtüm
Bir başıma, hiç kimseler görmeden

 

Bakınca görünmez, dağların ardı
Belkide o dağlar, dört mevsim kardı
Bir baktım çevremi, yad yaban sardı
Bir başıma hiç kimseler görmeden

 

Var dedi türküler, küfrün imanı
Gün günün azalır, dizin dermanı
Savaş ilan ettik,yazdık fermanı
Bir başıma, hiç kimseler görmeden

 

 

Öyle güzeller ki, biçilmez paha
Çok yalvardım, onu versin allaha
Bu duymayan felek , ne ister daha
Bir başıma, hiç kimseler görmeden
 
Bir ulus toplansa, görmez birini
Sanmayın ki bunlar, hayal ürünü
Bin yıl geçse, unutamam dilini
Bir başıma, hiç kimseler görmeden

 

Giden gitmiş  bırak, yolumuz belli
Anama sordum ki, yaş olmuş elli
Nicedir bu gönül, alınğan, telli
Bir başıma, hiç kimseler görmeden

 

Ben göçmeden, onlar adımı korlar
Yoruldum, bırakın desemde zorlar
Gönül mektebimde, daim okurlar
Bir başıma, hiç kimseler görmeden

 

Durmadı Taşatan, koşturdu durdu
Kimseyi kırmadı, hal hatır sordu
Çekilen acılar, hepimiz yordu
Bir başıma, hiç kimseler görmeden..

 

17/11/2003 Karlslunde/Hüseyin Uçar.

 

 

 

 

 

Bundan öte

Kayadaki ağaçda ki yosun sen
Vucudumda, beynimdeki susun sen
Diktatörsün,kıyıcısın busun sen
Bundan öte ne denir ki diyeyim

 

 

Gülüp eğlenerek, çekmedim halay
Ordular yetirip, kurmadım alay
Yarınsız yaşamı unutmak kolay
Bundan öte ne denir ki diyeyim

 

 

Dünyayı, yaşamı, sordum herkese
Cevaplar aradım nefes nefese
Ne verirsen doymazımış nekese
Bundan öte ne denir ki diyeyim

 

 

Bakışlar sorgular,sözler yaralar
Peşpeşine emirlerin sıralar
Her sözcüğü kapıları aralar
Bundan öte ne denirse diyeyim

 

 

Unuttum erenler sözü sohbeti
Bir türlü bitmiyor sıtma nöbeti
Kaybettim içimde koca Tibeti
Bundan öte ne denir ki diyeyim.

 

 

                         16/10/2003 Hundinge

 

                                   Hüseyin Uçar

 

 

 

 

 

 

Ne melhem lazım

 

Öyle bir çıkmaza düşdü ki yolum
Ne sağımda güç var, ne tutar solum
Felçli gibi kalkmaz,bacağım, kolum
Ne doktor gerekli,ne melhem lazım

 

 

Bire felek neden yokuşlar benim
Tasadan arınmış bulunmaz günüm
Sanki düşman bana imanım, dinim
Ne doktor gerekli, ne melhem lazım

 

 

Hele deyin bana bu nasıl yaşam
Bu moralle güçle nereye koşam
Vücudum kor oldu, elimde maşam
Ne doktor gerekli, ne melhem lazım

 

 

Anlayanlar olsa, elbet anlarım
Şömüneyim için için yanarım
Bu sitem çokmudur deyin canlarım
Ne doktor gerekli,ne melhem lazım

 

20/10/2003 karlslunde /Hüseyin Uçar.
  

 

                      
    

 

 

Bakmayın

Bakmayın
Öyle suskun
Öyle sakin
Öyle mülayım
Olduğuna
İlizyonist
Desem değil
Eli eğri desem değil
Yanındakilerin
Ciğerini sökerde
Kimseler görmez.

Bakmayın
Öyle elleri koynunda
Dilini yutmuş göründüğüne
Türküler söyler
Halay çektirir
Gölğelere
Türküde makam dışıdır
Halayda halayıkları
Vardır
Akvaryumda balıkları
Gözünüzün içine
Bakabaka
Oltayı takarda
Kimseler  görmez.

Bakmayın
Aldanmayın
Öyle saf durduğuna
Aldatır kandırır
Asilim der
Değildir
İffetten söz eder
İffeti üryan gezer
Sığmaz kalıplara
Görür duyar
Yerli yerine koyar
Üstünden elbiseyi
Soyar alırda
Kimseler görmez.

22/10/2003 /Karlslunde.             
                Hüseyin Uçar.

Bu havalar

Asmada  ne üzüm
Ne yaprak
Evrende ağaçlar
Soyunmuş
Çırılçıblak
Her saat değişiyor
Mevsimler gibi
Havalarda
Islatır’mı beni
Asılsam bulutlar

Sevinç
Sevgi
Doldurdum
Sepetine,
Gül suyu
Sürdüm ceketine
Kalbi’mi sardım
Paketine,
Üşütüyor
Bu havalar
Sarınırmısın?.

31/10/2003 Karlslunde.
Hüseyin Uçar.

Bu gülüşe bu bakışa

O desene  o  nakışa
Şu heycana şu akışa
Bu gülüşe bu bakışa
Bir ömürü adarım ben.

Gözler hüzün olur  ağar
Gülüşü sağınak yağar
Uykuyu gafleti kovar
Aşkı meşke katarım ben.

Gıdık kale, nardır dudak
Gamzeler göl, ağız bardak
Ben yoluna oldum adak
Artık göze, bakarım ben.

Bakış içten gülüş taze
Sözü demdir yanak meze
Gerdanı benzer denize
O denizde, yüzerim ben.

Unutulmaz derler ilki
Öyle kurnaz aynı tilki
Önce birdim şimdi iki
Kantar oldum, tartarım ben.

Yürür iken beden gülür
Sevdalı bakışlar bilir
Gece gündüz bahar gelir
Çoğalırım, artarım, ben.

11/12/2003 Karlslunde.
               Hüseyin Uçar.  

Bu akşam

Sığdırdım
dünyayı
Bu akşam
İki kaş
İki göğüs
Arasına
Nefes
Nefese
Geziniyorum
Kurtarılmış
Bölğelerinde
Vucudumun

Çocuklar
Yürüyor
Tabur
Tabur
Okul  öncesi
Şarkılar
Söyleyerek
Yarınlarımız
Çocuklar
Geçiyor
Seksen yıllık
Cumhuriyetin
Köprüsünden
Cumhuriyet
Andı
İçerek.

      29/10/2003
   
  Karlslunde / Hüseyin Uçar

Tatmadan önce

Tatmadan önce
Sevdanın şerbetini
Geçmeden o coşkunun ırmağından
Duymadan önce o heycanı
Farkında değildim yaşadığımın
Şimdi her şey toz bembe
İçimde doğan çocuk
Koşmağa başladı
Bana ninniler söylüyor
Ellerimden tutup
Benimle koşuyor kırlarda
Uçurumda olsa önümüz yürüyoruz 
El ele, göz göze, rüyada gibiyiz
Sanki kendi ellerimizle
Çizdik renğini gözlerimizin
Duymuyoruz
Kim ne derse desin
Biz yarğılamalıyız bizi
Ömrümüzün yükünü
Sardık sırtımıza
Ve vardık farkına
Niçin yaratıldığını
Ellerimizin
Ne işe yaradıgını
Dillerimizin
Ve
Gözlerimizin
Artık ne hayalimde
Ne düşlerimde
Birilerini arıyorum
Ben artık göksümde
Gönlümde
Sevdamı büyütüyorum
Öyle bir sevda’ki
Bahar yüzlü
Yaz gözlü
Bitirdi acı anılarımı
Sildi ağrılı, sancılı düşlerimi
Gönlümün burukluğunu
Hüznünü gözlerimin
Yerleşti ömrümün
Çocuksu duygularına
Birlikte çocuklaştık
 Birlikte yarınlaştık.

 29/10/2003 Karlslunde.
                Hüseyin Uçar.

Bir otuz yıl

Otuz yıl öncesi bugün
Köyümüzde oldu düğün
Önümüzde kaldı öyün
Ne coşku var ,ne eylence
Yaşam olmuş, bir işkence.

Saat başı sorgulama
Börekler oldu bulama
Hakaretle uğurlama
Ne neşe var, ne eylence
Yaşam olmuş, bir işkence.

Yıllar bitti kaldı cefa
Tüm umutlar kalktı rafa
Derken olduk altı kafa
Ne neşe var ne eylence
Yaşam şimdi bir işkence

Yaş elli üç yolda torun
Kaşlar eğik bükük burun
Gün günün artıyor sorun
Heycan odur, o eylence
Biter belki, bu işkence.

Boğazım dilim gıcıklar
Bir bir çekildi çocuklar
Bu sözcükler ne açıklar
Dilerim başlar eylence
Son bulur, artık işkence.

Umutları koyduk ahta
Gözümüz dikmişiz tahta
Yaşıyoruz muallahta
Hayalidir tüm eylence
Bir türlü bitmez, işkence.

Yürek taştır yaşam tarih
Tozlu yol olurken merih
Allahım bu nasıl talih
Başlasın heycan eylence
Bitsin artık bu işkence

          
18/11/2003 Karlslunde
               Hüseyin Uçar.

Hoş geldin bebek

Adın  yazdık hece hece
Bayramlar gör nice nice
Büyüde gel gündüz ğece
Aileye hoş geldin Bebek

Evimiz yakın denize
Kondun gönül köşemize
Neşe kattın neşemize
Evine hoş geldin Bebek

Mevsim sonbahar değil kış
Nasıldır dünyaya bakış
Anneye babaya alkış
Dede’ye hoş geldin Bebek

Kaş göz kara aynı zeytin
Diren gelki yaşam çetin
Amcan senin eder metin
Amca’na hoş geldin Bebek

Şahlandık kalktık tırısa
Adını koyduk Melisa
Yiyecek ekmek varısa
Dünya’ya hoş geldin Bebek.

25/11/2003 Ev /Hüseyin Uçar.

Korkuyorum

Öyle kırğın bakma bana
O bakışlar işler cana
Hançer sığmaz oldu kına
Uzaklardan bakıyorum
Kaybetmekten korkuyorum

Çok özledim beni ara
Gözler gibi kollar sara
Aşktan yana gönlüm yara
Uzaklardan bakıyorum
Kaybetmekten korkuyorum

Aradığım sanma buldum
Okuyana kitap oldum
Senin sevdan ile doldum
Uzaklardan bakıyorum
Kaybetmekten korkuyorum

Yüreğine aka aka
Bu sözlerim değil şaka
Ben tükendim baka baka
Uzaklardan bakıyorum
Kaybetmekten korkuyorum

Çekilirmi böyle kahir
Sevdan oldu sanki zehir
Sen Zöreysen bende Tahir
Uzaklardan bakıyorum
Kaybetmekten korkuyorum

26/11/2003 Karlslunde/Hüseyin Uçar.

Bırakma ellerimi

Zor zamanda
Zor dönemeçte
Zor kavşaktayım
Sönmüş bütün ışıklar
Hanği istikamete
Götürürse ayaklarım
Yürüyeceğim
Şu an kararsada ufuklar
Görünür biraz sonra yıldızlar
Yıldızlar rehberim
Dolunay yoldaşım olacak
Birlikte bakarak ufuklara
Takılacağız umudun ardına
O söndürecek
Yüreğimizin yanğınını
Ve herşeye güler yüzle bakacağız
Sanki birlikteliğimiz değilde
Sensin güzel olan

Bak  çiçeğe durdu
Baharsı gülüşlerimiz
Yaratıcılığımızın
Doğurğanlıgımızın
Doruklarındayız bugün
Bırakma ellerimi.
Bırakma ellerimi.

6/12/2003 Karlslunde/Hüseyin Uçar.

Özledim

Elçi oldun girdin bu yıl araya
Öp toprağı basar basmaz karaya
 Mıcık  selam götür bizden sılaya
Ova,yayla, bellerini özledim

Bana düzdür o sılanın yokuşu
Bir başkadır dost gözlerin bakışı
Desen,desen o dağların nakışı
Doğal açan güllerini özledim

Bize açık kapıları bilimin
Türküleri yankılanır dilimin
Daha duymayalım adın ölümün
Bile gidek yellerini özledim

Ak denizde çıktı yenir yafalar
Yoksullara serilimi sofralar
Öğrenelim değişmişmi kafalar
Hak arayan dillerini özledim

Uyuyan varise ayağa kaldır
Her açılan çiçek arıya baldır
Gamzeler konuşur yanaklar aldır
Güzellerin güzelini özledim

8/12/2003 Karlslunde/Hüseyin Uçar.

Dostlarım büyüklerim var

Albümlerde’ki
Çerçevelerimde’ki
Dostlarımda’ki
Bütün resimleri’mi
Gazetelerde’ki
Kitaplarda’ki       
Tüm yazıları’mı
Ve o nahoş
Duvar yazları’mı
Yollarda’ki sovukkuyu
Ayakkabılı izleri’mi
Yaşanmış
Yaşanacak anıları’mı
Hayalleri’mi
Söküp alacağım
Bu şehirden
Ve bir daha
Geri dönmeyeceğim
Ne alnımda
Ateşimi ölçen
Annemin okşayan elleri
Ne saçlarımda dolaşan
Sevğilimin sıcak nefesi var
Herşeye ramen
Görmeden geçemiyeceğim
Dostlarım
Büyüklerim var
Gönlünü almalıyım onların
Öpmeliyim ellerini
Taşımalıyım yanımda
Ellerinin sıcaklığını
Tükenmez sevğisiz yollar
Ne türkü söyler,ne söyletir
Yorur
Yorulur,

Amcalarım, yeğenlerim
Kösedağı,
Çorum bağları
Sıklık boğazı
Düvenci ovası
Suyunu içtiğimiz
Sagmaca
Ve
O pınarlar  alınır,
Doğup büyüdüğüm
Köyüm Kuşsaray
Koyun otlattığım otlaklar
Sürüp herk ettiğim tarlalar
Ve o bin yıllık tarih
O koca çinar
Abdullah Ercan
Saat kulesi
Onca dost
Görmeden
Geçip gidilirmi
Alınğan
Kırılğan
Uçarı gönlüm benim
O
Öpülesi elleri öp.

10/9/2003Karlslunde/Hüseyin Uçar.

Sürgünde

Yüreğim
Gönlüm
Sevdam sürğün
Ben sürğündeyim
Atılmışız sürğülü kapılar ardına
Acıların askısında
Gönlümün gurbetindeyim
Ellerimde bavullar
Ayrılıklara hazır
Garda gelecek treni bekliyorum
Bir ömür yollardayım
Ormanlarca düşünce
Hepsi sürğün
Ağaç
Dal
Yaprak
Direnme gücünü yitirmiş
Yüreğim korkak
Yıllar
Yollar
Başı boş düşlerim
Sürğünde
Okyanusun ortasında
Kırık
Dökük
Bir tekneye tıkılmışız
Karınca yürüyüşüne
Dönüşmüş  yolculuğumuz
Unutmuşuz sürğünü
Ayrılığı yalnızlığı yorğunluğu
Duyğuların çemberinde
Yanğınlara yürüyoruz
Başı boş bırakmışız
Bütün arzuları, sevdaları
Dalmışız uykuya
Üstünde dalğaların
Dalğalarda sürğünde.

30/10/2003Karlslunde /Hüseyin Uçar.