Skip to content

Month: April 2007

Sevgi kaynarcadır

İstemeden ayrılığa alıştım
Çok geçmedi çağ’çocuğa kavuştum
Kırılmadım herkes ile barıştım
Sevği kaynarcadır, muhabbet derin
Yıl yılın büyüyor, yürekte yerin.

Sevğiye bağlıdır elbet kalımım
İnsanı kamile olmaz çalımım
Ben sevda çölüyüm aldım alımım
Sevği kaynarcadır, muhabbet derin
Yıl yılın büyüyor, yürekte yerin.

Olmaz insanların yadı yabanı
Kırkar kırkar kesmeyelim kurbanı
Yeter uyudugu uyar tabanı
Sevği kaynarcadır, muhabbet derin
Yıl yılın büyüyor, yürekte yerin.

Her yürünen yolun vardır amacı
Sırtımızdan geçinmesin aracı
Yaşadığın çağa olma kıracı
Sevgi kaynarcadır, muhabbet derin
Yıl yılın büyüyor, yürekte yerin.

20/03/2005 Karlslunde/Hüseyin Uçar.

Kuşsaray güzeldir

Kuşsaray güzeldir insanı şirin
Sevdaya dönüşmüş konumun yerin
Geride kalesi süzülür gelin
Düvec’ovasına kahve sunuyor
Ayrı düştüm bu yüreğim yanıyor.

Çağırıya katılalım gönülden
Hiç ismini eksik etme dilinden
Tarhana çorbası içsem elinden
Çoruma, Çorumluya sofra kuruyor
Cografyada kimliğini buluyor

Özveri kokuyor herbir satırı
İnsanı olğundur kırmaz hatırı
Çok mutluyum onl’olmaktan ötürü
Hititlerden beri konuk alıyor
Konanların yarasını sarıyor

26/03/2005 Hedested/Lösning./Hüseyin Uçar.

Geldi geçiyor

Kaldırak ortadan gönül kışını
Bile yazak kamil insan marşını
Yasla gel göksüme güzel başını
Gencecik ömürler geldi geçiyor.

Hangi hakla sorğularsın durmadan
Bir gün dinle nolur beni kırmadan
Zalim felek pençesini vurmadan
Gülistanın vakti geldi geçiyor.

Gel gönül  oturak bir kez başbaşa
Nedir bu sitemler nedir karğaşa
Anlamsız kavğaya, haksız savaşa
Dur demenin vakti geldi geçiyor.

25/3/2005 Karlslunde./Hüseyin Uçar.

De…

Felek canım gurbet elde alırsa
Sahipsiz bedenim burda kalırsa
Eger bu garibi soran olursa
Mezarında baca gibi tüter  DE..
Çiçek olur bahçenizde biter DE…..

Can çıkmadan selamımı iletin
Diyetini ödemişim gurbettin
Tasasını çekemem’ki ahretin
Yüreciği alev almış tüter DE….
Çiçek olur bahçenizde biter DE..

Herkes gülür oynar kurulmuş halay
Geriden izleyip  konuşmak kolay
Hiç kimse sanmasın bir basit olay
Kırk yerinden yaralanmış yatar DE….
Çiçek olur bahçenizde biter DE…

Güçlüydü bir zaman beden varlığı
Aşıyordu nasıl olsa zorluğu
Yol alamaz bogmuş nefes darlığı
Yüreginden kan sızıyor beter DE…
Çiçek olur bahçenizde biter DE…

Şartlar hazırlanmış, uzanmış boyun
Boydan elbisemi vitrine koyun
Gülmedim bir ömür bu nasıl oyun
Vicdanında her bir şeyi tartar DE….
Yıldan yıla özlemleri artar DE…

12/04/2005 Karlslunde/Hüseyin Uçar.

Söyle canım mutlumusun

Oğul aradım kovanda
Yıldız taradım tavanda
Ekip biçildim ovanda
Söyle canım mutlumusun?

Bekletirsin her durakta
Vadin oldum her kurakta
Bende doğdum bu toprakta
Söyle canım mutlumusun?

Yaşarken kendi halımca
Gönül gönülü bulunca
Geçtiğin yolun olunca
Söyle canım mutlumusun?

Sana sürdüm var harmanı
Boş’harcadım tüm zamanı
Kesik dizimin dermanı
Söyle canım mutlumusun?

Kaldır başın ağır ağır
Sıkıldığın zaman bağır
Emir kullarını çağır
Söyle canım mutlumusun?

11/03/2005 Karlslunde.
               Hüseyin Uçar.

Bittim bitirdiler beni

Yürüyecek yol kalmadı
Kurumadık göl kalmadı
Kaldıracak kol kalmadı
Bittim, bitirdiler beni.

Arıyorum ölüm gelmez
Yalvarırım gülüm gelmez
Dostlarda hiç halim bilmez
Bittim, bitirdiler beni.

Bakamaz oldum yüzüne
Hüzün birikmiş gözüne
Ne dese kandım sözüne
Bittim, bitirdiler beni.

Duymazlar’ki karınlar tok
Sürğünlere sürüldüm çok
Bu derdimin dermanı yok
Bittim, bitirdiler beni.

Uzaklarda aramadım
Soru bile soramadım
Ne istesem alamadım
Bittim, bitirdiler beni.

Yırtık gömleğin yakası
Hançerler oldu şakası
Kralda yok fıyakası
Bittim, bitirdiler beni.

Yüze gülüp uzaklaştı
Nere varsam ordan kaçtı
Gitti düşmanla uzlaştı
Bittim, Bitirdiler beni…

         20/02/2005 Odense.

                   Hüseyin Uçar.

Gülüverde güller açsın

Şişeleri dizme rafa
İndirde bulalım kafa
Neşe saçak her tarafa
Gülüverde güller açsın
Sen kaçma sıkılan kaçsın.

Önemli’mi adın sanın
Coşarken damarda kanın
Gözlerin gözü ceylanın
Gülüverde güller açsın
Sen kaçma sıkılan kaçsın

Boldur herşey geldik güze
Düşündüğün söyle yüze
Gel geçelim sazdan söze
Gülüverde güller açsın
Sen kaçma sıkılan kaçsın.

Baki değil ömür sana
Kıyıcı gelmeden cana
Sarılmadan toprak ana
Gülüverde güller açsın
Sen kaçma sıkılan kaçsın.

Uzaklara meylettiler
Domur domur terlettiler
Öyle bırakıp gittiler
Gülüverde güller açsın
Sen kaçma sıkılan kaçsın…

22/02/2005 Karlslunde/Hüseyin Uçar.

Haldan bilmezlere hedef bu sinem

Büyütür beslersin saldırır sana
Sığmıyor nefreti iki cihana
Alda kurtar beni  tabiat  Ana
Geceler kıl köprü gündüz cehennem
Kendin bilmezlere hedef bu sinem.

Ruhunun zehrini savurur yüze
İki düşman gibi gelmek gözgöze
Irmak olsam ulaşamam denize
Geceler kıl köprü, gündüz cehennem
Kendin bilmezlere hedef bu sinem.

Ne eylesek ne söylesek yetmiyor
Baş kaldırmış silahlanmış gitmiyor
Neyi eksem bu ovada bitmiyor
Geceler kıl köprü, gündüz cehennem
Kendin bilmezlere hedef bu sinem.

Canım dedim adım verdim adına
Bir zamanlar doyamazken tadına
Attı beni karlı dağlar ardına
Geceler kıl köprü, gündüz cehennem
Kendin bilmezlere hedef bu sinem.

Yön levhası gibi kaldım revanşta
Silahmıyım mermimiyim savaşta
Beni sorğularlar neden ilk başta
Geceler kıl köprü, gündüz cehennem
Kendin bilmezlere hedef bu sinem…

15/02/2005 Karlslunde./Hüseyin Uçar.

Bilim değil

Bir hoplarsın, iki hoplarsın çekirğe
Hem beynimiz, hem gönlümüz sömürğe
Bu ayıbı süpüremez süpürğe
Bilim değil bu bir hayat okulu
Adımlarım emin değil korkulu.

Yollarımız hep kesiyor fenalar
Çıkarırsın niçin farklı manalar
Ufku karanlıkta kalmaz semalar
Bilim değil bu bir hayat okulu
Kişilikler gelişirmi korkulu.

Dün yüceltilirken hasiyet onur
Tezğahlarda hangi halı dokunur
Bu gün’ki aydının adı ne konur
Bilim değil bu bir hayat okulu
Sinemizde dost hançeri sokulu.

Yıldan yıla çoğalıyor  kayıplar
Hem hançerler hemi döner ayıplar
Arif olan kiri pası ayıklar
Bilim değil bu bir hayat okulu
Sinemizde dost hançeri sokulu…

09/01/2005 Karlslunde/Hüseyin Uçar.

Buyurun dostlar

Garip duyğularım etsene tarif
Ben kaba biriyim, sen ise zarif
Haldan bilir elbet her usu arif
Artık yüzün bile görmeyeyim’mi.

Emekler vermişim bunca yıl boşa
Akıl uçtu, yürek dönüştü taşa
Kıyamet kopuyor kalsak başbaşa
Artık sözün bile etmeyeyim’mi.

Benziyorum inan ağ’da balığa
Pınar olsam akamıyom oluğa
Bu davranış zarar verir sağlığa
Kurduğum evlere girmeyeyim’mi.

Sevği saygı bitmiş, gözükmüş yollar
Filizken kırılmış o yeşil dallar
Ne etsem eylesem eksiğim kollar
Olduğun meclise gelmeyeyim’mi.

Bakar gibi bakın sizler Trene
İnecek var basan basmış firene
İsteyenler katılırlar törene
Gittiğin yolları bilmeyeyim’mi.

Tören başlamıştır dostlar buyurun
Duymayanlar varsa varın duyurun
Ben görmedim gören görsün hayırın
Artık göz yaşımı silmeyeyim’mi..
                       
10/02/2005/ Karlslunde./Hüseyin Uçar.

Kalmadı

Hatice’yi Londura’ya uğurlarken)

Sabahın seheri ayrıldık kuzum
Telleri kırılmış çalmıyor sazım
Başarı mutluluk dilerim kızım
Benim yürüyecek yolum kalmadı.

Kanatlı güvercin birazdan kalkar
Çıkıp yücelerden bizlere bakar
Bu zalım ayrılık yüreğim yakar
Ayakta duracak halım kalmadı.

Eğitimden geçer bilimin yolu
Kesmesin hızını yağsada dolu
Kucak açmış bekler can Anadolu
Benim eğilmedik dalım kalmadı.

Doğudan batıya değerler taşı
Sağlık muhabbettir her işin başı
Yıkılmadan dönsün o güzel kaşı
Benim uzatacak kolum kalmadı.

Duyğularım döküyorum satıra
Ayrılıklar buluşmalar hatıra
Tanrı başarını daim artıra
Türkü söyleyecek dilim kalmadı.              
                        
28/01/2005/ Kasturup/Hüseyin Uçar.

Güzel yeğenime

Bilim elbet aklın yolu
Çayır çimen sağı, solu
Yüreğimiz coşku dolu
Doktor hanım kutluyorum.

Coştum alınca haberin
Büyüyor yürekte yerin
Gün günün artar değerin
Doktor hanım kutluyorum.

Yanağında güller açsın
Etrafına sevği saçsın
İnan başımıza taçsın
Doktor hanım kutluyorum.

Eğitimdir dünya varı
Bilmeyenlere uyarı
Ulaşılmaz bir başarı
Doktor hanım kutluyorum.

Mantık altın, akıl inci
Benim yeğenim birinci
Paylaşırım o sevinci
Doktor hanım kutluyorum.

Artık okşanır gururum
Sanma yerimde dururum
Binlerce soru sorurum
Doktor hanım kutluyorum.

Kutlamayı çifliyorum
Davetiyem ekliyorum
Çok özledim bekliyorum
Ben sizleri kutluyorum.

Görsem amcamı, yenğemi
Sundun muhabbetle demi
Güzellikle dolmuş gemi
Yeğenlerim kutluyorum.

Sanarım aştım süremi
Unutmadım eniştemi
İşkal ettiniz sinemi
Yeğenlerim kutluyorum.

Ne zaman yürüdük izde
Hangi meslek yok’ki bizde
Sıra havada denizde
Yeğenlerim kutluyorum…

01/03/2005/ Hüseyin Uçar.

Alın size sosyal yaşam

Aynı filim, aynı pasta        
Kim sağlıklı kimler hasta
Kalleş dalır baykal usta
Alın size sosyal yaşam
Burası Türkiye paşam.

Hem kardeştik, hem eşittik
Ne bekledik,  ne işittik
Nuh’u sallayan beşiktik
Alın size sosyal yaşam
Burası Türkiye paşam.

Düşünceye kota koyan
Bir avuç şakşakla doyan
Kendini Atatürk sayan
Alın size sosyal yaşam
Burası Türkiye paşam.

Kimisi düğüm atıyor
Kimisi helva katıyor
Gidenleri aratıyor
Alın size sosyal yaşam
Burası Türkiye paşam.
Kimi sarılıyor dine
Kimi çekiliyor ine
Hasretiz bayram düğüne
Alın size sosyal yaşam
Burası Türkiye paşam.

On yılda bir kesinti var
Siyasetten tiksinti var
Diktatörce esinti var
Alın size sosyal yaşam
Burası Türkiye paşam.

Yapılan içime sinmez
Hem başarmaz hemi inmez
Çevreye öfkesi dinmez
Alın size sosyal yaşam
Burası Türkiye paşam.

Konuşur içerli içerli
Eli tırpanlı biçerli
Her türlü hile geçerli
Alın size sosyal yaşam
Burası Türkiye paşam….. 

03/01/2005/Hüseyin Uçar.

İnadına güleceksin

Sevda sade serde olmaz
Yiğit yüzü yerde olmaz
Kaşlar yüze perde olmaz
Zaman varken güleceksin
Yaşadığın bileceksin.

Dolu düşün dolu yaşa
Alıcı gelmeden başa
Beden dönüşmeden taşa
İnadına güleceksin
Yaşadığın bileceksin

Zaman hızlı ömür kısa
Fayda vermez agıt tasda
Acımaz ilahi yasa
İnadına güleceksin
Yaşadığın bileceksin

Ekil çoğal darı gibi
Oğullar ver arı gibi
Yaş yetmişte yarı gibi
İnadına güleceksin
Yaşadığın bileceksin

Sevki sevilesin gülüm
Sonuna gelmeden filim
Kapını çalmadan ölüm
İnadına güleceksin
Yaşadığın bileceksin

Yıldızları denizce yak
Güle n’olur bülbülce bak
Selamını özğürce çak
İnadına güleceksin
Yaşadığın bileceksin

Unutma öğren bilimi
Yenmeye çalış ölümü
Sakın susturma dilimi
İnadına güleceksin
Yaşadığın bileceksin.

03/01/2005 Hüseyin Uçar.

Ne oldu bize

Cehalet doldurmuş, deponu gazla
Kurban sevap diye canlar boğazla
Aç oku tarihi bu kadar fazla
Bu nasıl ruh hali ne oldu bize

Mantıklı işliyor hangi kurumun
Bekliyorum anlat nedir yorumun
Cevabını ara n’olur sorumun
Bu nasıl ruh hali ne oldu bize.

Ben vicdan ararım benlik aramam
Vahşet karşısında suskun kalamam
Herkes insan ben insanı kıramam
Bu nasıl ruh hali ne oldu bize.

Nasıl işlerisen öyle ekersin
Onikiay zahmetini çekersin
Yüz yıllardır değişimi beklersin
Bu nasıl ruh hali ne oldu bize

Yüreğim barınak yüz bin katlıyım
Gökyüzünde bile bu gün atlıyım
Akıl mantık geliştikçe mutluyum
Bu nasıl ruh hali ne oldu bize

Boğazlar dönüştü kızıl denize
Şükürle etleri koydukmu köze
Perdelermi indi o gören göze
Bu nasıl ruh hali ne oldu bize..

Vahşet olduğunu herkes görüyor
Ayağından asmış vınçle sürüyor
Böyle sevap olmaz tanrı biliyor
Bu nasıl ruh hali ne oldu bize.

02/01/2005 Hüseyin Uçar.

Geceler boyu

Ateş içindeyim geceler boyu
Duymuyor bedenler sağır beş duyu
Anılar saldırğan karanlık koyu
Sorğulayıp ipe çekiyor gece
Yollar enğebeli kurallar ince

Hayalle aşılmaz aşılmadıklar
Açılır baş başa kitli sandıklar
Yarınlaşır birbirine sadıklar
Sorğulayıp ipe çekiyor gece
Yollar enğebeli kurallar ince

Uzak diyarlarda dövülür soku
Hep beni buluyor zalimin oku
Yıldızsız geceler, basıyor  korku
Sorğulayıp ipe çekiyor gece
Yollar enğebeli kurallar ince

Belleğim ekilir, verimli sulak
Bozarsan kuralı, çekilir kulak
Gel haydi sevdiğim beraber olak
Sorğulayıp ipe çekiyor gece
Yollar enğebeli kurallar ince

Diri diri gözümüzü oyanlar
Harekete geçer bunu duyanlar
Kendinize gelin baylar bayanlar
Sorğulayıp ipe çekiyor gece
Yollar enğebeli kurallar ince.

09/02/2005/ Hüseyin Uçar.

Sözmü bıraktın

Ne bir içten bakış, ne bir anlayış
Ne bir açık kapı, ne bir arayış
Seven böyle bakmaz bu nasıl bakış
Hoş geldin diyecek yüzmü bıraktın

Yapıştı kuyruğa kan emer sinek
Verdiği sözde durmuyor dönek
Çoğu parti değil sade bir dernek
Bana söyleyecek sözmü bıraktın

Yaşamlar olmuyor herkesin harcı
Dile kıl dolaşmaz, konuşur varcı
Bakışlar sitemkar sözler kırıcı
Kül oldu yüreğim, közmü bıraktın

Gündüz kaçışların, gece nöbetin
Sanarsın gölgesi koca tibet’in
Söyle nesi güzel bana gurbetin
Dönüpte bakacak gözmü bıraktın

Nedir diye soramadım  durumun
Karşı çıkmak,  yakıp yıkmak  yorumun
Bumudur cevabı benim sorumun
Budadın dört mevsim, özmü bıraktın.

Yaşam acımasız, yarğılar kesin
Boğuyor hayatı o çirkin sesin
Kapatmışım sana gönül perdesin
Peşinden gelecek, izmi bıraktın.

30/01/2005/ Hüseyin Uçar.

Gönlüm huzurevi

Bitirdiğim yollar bende yürüyor
Ne yazık’ki ayrılıklar sürüyor
Herkes bizi bir umacı görüyor
Gönlüm huzur evi, ruhumsa cennet.

 

Şu koca dünyayı gezdim dolaştım
Nerde engel varsa onla savaştım
Yüreğim koskoca evrene açtım
Gönlüm huzur evi, ruhumsa cennet.

 

Eksik olmaz büyük dağın dumanı
Herkese açıktır gönül limanı
Ölçüm yoktu bilemedim zamanı
Gönlüm huzur evi, ruhumsa cennet.

 

Sağlam olmalıdır temelin taşı
Kırk yılda bir oldum halayın başı
Ben çalıştım hiç görmedim maaşı
Gönlüm huzur evi, ruhumsa cennet.

 

26/01/2005. Hüseyin Uçar.

 

 

 

 

 

 

 

 

Sen görmen gayri

Bakışların kaçırırsın boşuna
Aranırsın ödül konmuş başına
Kuşlar konar bir gün mezar taşına
Vuran vurmuş canım sen duyman gayri.

 

Ne eda’n gözükür nede caziben
Gör’ki kime kaldı o altın küpen
Aynen köstebeğe benzer kulüben
Kuran kurmuş canım sen görmen gayri.

 

Tükenmiş yolların bitmiş seçenek
Hep bencil yaşadın olmadın örnek
Yakışır haline yakasız gömlek
Diken dikmiş canım sen duyman gayri.

 

Seni sevmeyenler bakar yakından
Kimse korkmaz o dil kadar çakından
Cehizlerin uçuşmuyor çıkından
Alan almış canım sen duyman gayri.

 

Hayırla anılmaz geçmişin niye
Bütün ağrıların döklülür ney’e
Gittiğin gün unutmuştur nahiye
Yalan oldun, canım sen duyman gayri.

 

3/2/2005. Hüseyin Uçar.

 

 

 

 

 

 

Terki diyar

Herkes almış, ben almadım muradı
Halimize güldürdüler hoyradı
Soğuluyor bunca yılın feryadı
Dedim artık terkidiyar edeyim
Kötü kader bırakmıyor nideyim.

 

Cümle kurdum üretmedim kelime
Sözcüklerim yapışıyor dilime
Nasıl şükredeyim ben bu halime
Dedim artık terkidiyar edeyim
Bırakmazlar nerelere gideyim.

 

Şu seyir defteri bakın önümde
Sustu artık vicdanımda dinimde
Kim olmak ister’ki benim yerimde
Yol bulamam, terkidiyar edeyim
Kimse bilmez, anılarla nerdeyim.

 

Bu kadar çekmezdim olsam tutucu
Benim çektiklerim neyin sonucu
Ne desem kızıyor, düzen kurucu
Yurt bulamam, terkidiyar edeyim
Yosul baca gibi, goyğun tüteyim…

 

15.01.2005. Hüseyin Uçar.

 

 

  

 

 

 

 

 

Gücüm yetmiyor

Kalaylanı kalaylanı büyüdük
Aşağılanı aşağılanı çürüdük
Dururken’mi isyanlara yürüdük
İsyankar gönlüme, gücüm yetmiyor
Sevilmeden, sevişmeler bitmiyor.

 

Yukarda görürler oysa tabanım
Ur tutsada deşilmiyor çibanım
Ben kendime bile artık yabanım
İsyankar gönlüme gücüm yetmiyor
Sevilmeden, sevişmeler bitmiyor.

 

Deniz gözüküyor göller göletler
Boşa gitti bunca yıllık gayretler
Sürğüne kesilmiş bizim biletler
İsyankar gönlüme gücüm yetmiyor
Sevilmeden, sevişmeler bitmiyor.

 

Soyu sopu her gün verdik kalaya
Gelen geçen bizi aldı alaya
Vahşetle kolkola girdik halaya
İsyankar gönlüme gücüm yetmiyor
Sevilmeden, sevişmeler bitmiyor.

 

Neydi ne içindi bunca zorbalık
Yasamaz elbette  karada balık
Adım topal üsük, soyadım çalık
İsyankar gönlüme gücüm yetmiyor
Sevilmeden, sevişmeler bitmiyor.

 

14.01.2005.Hüseyin Uçar.

 

 

 

 

 

Mutlu yıllar diliyorum

Yıllar birbirin kovalar
Yoksul yüreğin ovalar
Elbet sürecek kavğalar
Mutlu yıllar diliyorum
Yaşam dolu geliyorum

 

Çağdaşsınız siz ağalar
Yemyeşil kalsın doğalar
Yalnız yaşanmaz sevdalar
Mutlu yıllar diliyorum
Umut dolu geliyorum.

 

Biri indi biri  bindi
Sanma ağrılarım dindi
Dost göründü düşman sindi
Mutlu yıllar diliyorum
Hiç korkmadan geliyorum.

 

Yemeyelim ham armudu
Toplayalım palamudu
Yitirmeyelim umudu
Mutlu yıllar diliyorum
Hedeflerim, geliyorum…

 

01.01.2005.Hüseyin Uçar.

 

 

 

 

 

 

 

 

Canlar 4

Özlemlere giden yollar
Çiçekli meyveli dallar
Yük olmaz arıya ballar
Bagışlayın beni canlar
Gurbeti  yaşayan anlar.

Yaz gülüm var uzaklarda
Saçim, sakalım aklarda
Şarkıları kulaklarda
Çok özledim onu canlar
Gurbeti yaşayan anlar.

Elbette tarih kalıcı
Uzak dur canlar alıcı
Vurma boynuma kılıcı
Gözüm yolda kaldı canlar
Gurbeti yaşayan anlar.

Yaşam doğurğandır varsıl
Kaderim utansın asıl
Dayanayım dostlar nasıl
Gözüm yolda kaldı canlar
Gurbeti yaşayan anlar.

Bulut yük olmaz gemi’ye
Soran olmaz, niçin niye
Koşmalı gençler yeni’ye
Özlemler hüzünlü canlar
Gurbeti yaşayan anlar…

01.01.2005. Hüseyin Uçar.

Her yerde siz

(Otuzuncu yılın buluşması)
             3                                  
Hüzünlü şarkım
Ezğili Türküm
İlham kaynagım
Yaşam pınarım
Gülüm
Gülistanım
 Elleri süt kokulum
Bereketli sofram
Doyumsuz beraberliğim
Yarpuz
Kekik
Kokulu yaylam
Ayrı kaldıgım yurdum
Sevinçleri buruk halkım
Dünüm
Bu günüm
Yarınım
Gür sesim
Muhabbetim
Can dostum
Arın korkularından
Yakarışları unut
Bilince dönüşsün öfken
Değişikliklere açık ol
Kapalı kapıları aç
Adsıza ad tak
Yayaları at’landır
Düşün düşmeden önce yollara
Kavşaklar
Bitişi olsun ayrılıkların
Dik tut başını
Önce kendini sorgula
Önüne
Etrafına bak
Nerede
Ne halde oldugunu algıla

 

Hareket seni değil
Sen hareketi yönlendir
Her attıgın adım
Baharın gülen yüzü
Okşayan eli olsun sevğilinin
Huzur üret
Gülerek bak aynalara
Gülücükler dagıt etrafına
Kırgın ayrılma dostlarından
Hüzün yağmurları yağmasın yanaklarına
Mendilin ıslanmasın
Çağlayana dönüşsün aşkların
Buluşmaların
Şelale akışlı olsun
El sıkışırken
Nasıl aktıgını
Göreceksin
Yaşanmış anıların
Canım
Cananım
Yurtlum
Yuvalım
Karasavdalım
Kuşsaraylım
Mısralarımda
Düşlerimde
Siz
Anılarımda
Türkülerimde
Ufkumda
Coşkumda
Siz
Hangi yöne dönsem
Yolum hangi istasyona
Ugrasa
Bu sevdalı
Bu kanayan
Yüreğimle
Bilin’ki hepinizi orada
Bekliyorum….
10/03/2005 Hedesdet DK.
                   Hüseyin Uçar.

Yarım kalmıştı Tualim

Yürüyüşe çıkmıştım
Dün akşam
Yürüdüm bir başıma
Talime çıkmış
Ordu gibi
Bir
İki
Üç
Kıta dur
Durdum
Oturdum kumsala
Şarkısını dinledim
Dalgaların
Ve çıglığını martıların
Hayli bir zaman
Baktım ufuklara
Fırçayı aldım elime
Önce gözlerimi boyadım
Sonra bütün bulutları
Karıştırdım birbirine
Gökyüzünü boyadım
Renklerle konuştum
Tualle tanıştım
Sonra
Gececi bir yıdız
Aldı götürdü beni
Yürüdüm girdim içeri
Birden yükseldi sesler
İstilacı var…
İstilacı var..
Girdiler koluma nöbetçiler
Ve tutuklandım
Bush’la
Saddam’la
Beni karıştırdılar
Tutuklu kaldım hayli bir zaman
Tek başıma ve özğür
Aradan ne kadar zaman geçti bilmiyorum
Beni güler yüzle sorguya aldılar
Anlattım onlara
Meramı’mı
Ve merakı’mı 
İnandılar
Oysa ruhsaldı
Sıkıntılarım
Anlamadılar
Baktım saat’a
Orada sabahtı
Beni geldiğim yere geri saldılar
O akşamdan bu sabaha
Bütün konuklarım
Muhabbet’e doydular
Cevapsız sorular soruyor
Ben kendimi arıyordum
Yutmuştum dilimi
Ana alfabem varmıydı
Bilmiyorum.
Sahili suladım boydan boya
Terledim daldım suya
Başımı çıkardığımda
İnsan kaynıyordu kumsal
Hüzünler bile soyunmuştu
Bedenime yapışmıştı yakamozlar
Duyulmuyordu çığlıgı martıların
Hem renklerle oynuyor
Hem güzel  bir model arıyordum
Biri tuttu elimden
Hadi denize girelim
Gözümü açtıgımda
Ne dalgalar
Ne deniz
Ne yakamozlar
Nede elimi tutan
O deniz kızı vardı
Kalmıştım bir başıma
Denizin ortasında
Bir ada
Tusisami sonrası
Sürüyordu artcıl depremler
Sinemde tamamlanmamış
Bir tual
Belleğimde unutulması
İmkansız
Hülyalar
Hazır değildim ayrılıklara
Ayırdılar
Anne sütünden ayrılan
Bir bebe gibi beni
Adadan çekip aldılar   

26/01/2005. Hüseyin Uçar.

Gelinim

Telefonda ulaşan
O güzel ses
Kulaklarımda
Çınlıyor hala
Bekliyorum
Gelmiyormusun diyorsun
Çokmu önemli diyorum
Evetliyorsun
Seni çok özledim.
Bende seni çok özledim
Bende seni gelinim
Çok bekledim.
Çevreninin baskısı
Töreler
Gelenekler
Ve gün geçtikçe
Soğuyan havalar yıldırıyor
Hele bir bahar gelsin
Çıksın yuvasından
Börtü böcek
Çiğdemler
Kar delenler
Sümbüller boy versin
Uzasın gökyüzüne
Erikler
Çağlalar çiçek açsın
Yalasın yüzümüzü ılık rüzgarlar
Uyansın tabiat anamız
Uyansın bedenler
Berekete yürüsün canlılar
Bileşmeler
Üleşmeler
Güreşmeler
Derken coşsun gönüller
Bagışla beni gelinim
Acemi bir şairin
Satırları bunlar

 

Gözümle
Gönlümle yollardayım
Çok az bir zaman kaldı
Bırakırız kendimizi
Toprak anamızın kucagına
Bizden
Sizler üretiriz
Çoğalırız
Okul yollarında
Gönül kapını açık tut
Perdeleri arala
Arada bir bak yollara
Fişini çekme telefonun
Gelinliğini giy
Bekle
Yatagın bozulmasın
Gelinim
Yatagın bozulmasın
Duvagını açmağa
Geliyorum…..

25/01/2005.Hüseyin Uçar

Ne Faydası var

-1-  
On dört
Onbeşlik
Tazelerin
Anıları
Hayalleri
Bedeni
Yetmiş beşlik
Bedevinin
Çadırında
Tutsak’ken
En küçük isyanında
Diri diri
Çuvala konup
Nil nehrine
Kızıl denize
Genç hayatlar
Bırakılır’ken
Aşkı
Muhabbeti
Güzelliği
Tartışmanın
Kime?
Ne?
Faydası var..

 

-2-
Özğürlük
Çağ dışı zihniyetin
Terazisinde tartılıyorsa
Alınıp
Satılıyorsa
Demir parmaklıklar ardında
Gardiyan konturolünde
Kovuş agalarının gölgesinde
Ve bir avuç azınlıgın
İki dudagı arasındaysa
Ve sırasını bekliyorsa
Mazlum halklar
Demokrasiyi
Özgürlüğü
İnsan haklarını
Tartışmanın
Kime?
Ne?
Faydası var…

15.01.2005. Hüseyin Uçar.

Bir Ülke

Ulu bir çinar gibi
Diktim yüreğimi
Ülkemin
Tarih
Sevda
Aşk tüten
Topraklarına
Her yöresinde
Onlarca medeniyetin
İzlerini taşıyan
Cografya
Mitolojimizin anası
Kübele
Oturmuş van gölüne
Almış ağrıyı kucagına
Anadoluyu emziriyor
Her güzel kokan
Çiçegi selamlıyor
Gülücükler dağıtıyor
Etrafına
Ormanlaşıyor
Yıldızlaşıyor
Uzanıyor  geceleyin
Gökyüzüne
Şafakla birlikte
Yuvalarından uçan
Kuşlara kucak açıyor
Avuçlarımda sevinç
Gönlümde
Güler yüzlü
Yaşam dolu
Mutlu kuşaklar
Karşılasın diye
Saçıyorum sevinçlerimi
Berekete duruyor
Gönül ovam
Ve ben kendimi
Özlem sarhoşu
Anadoluda buluyorum..

02. 01. 2005. Hüseyin Uçar.

Can yegenim

Dilimde türküler, elimde sazım
Elbette insana nazım niyazım
Hem yeğenim, hem gelinim, hem kızım
Can yeğenim, nice nice yıllara.

Herkese yazılmaz güzel satırlar
İkinci halama layıktır bunlar
Gidenler bir dönse ne anlatırlar
Can yeğenim nice nice yıllara.

Halamın kızıda amcam gelini
Taşıyalım hüzünlerin selini
Anasından almış usta elini
Can yegenim nice nice yıllara.

Dünya konuk evi ömürler yalan
Esenim serpilmiş, büyümüş Sinan
Huzur ağacınız, o iki inan
Can yeğenim nice nice yıllara.

Huzurlar getirsin kırkıncı yaşın
Tüm erenler burda, yoktur telaşın
Dünden daha dik olmalı başın
Can yeğenim nice nice yıllara.

10 Nisan 2004 Ringsted.
                 Hüseyin Uçar.

Yaban gülü

Çoluk çocuk vokmen taktık kulağa
Doslukları  taşımışız sokağa
Ekini ekmeden girdik orağa
Yaban gülü açar bizim bağlarda
Sevğiler yozlaşmış ağlar dağlarda.

Yaşamadan çağdan çağ’a  atladık
Borcumuzu katı katı katladık
Büyüyoruz diye kimi yatladık
Yaban gülü açar bizim bağlarda
Sevğiler yozlaşmış ağlar dağlarda.

Çok bekledim ses vermedin sesime
Soru sordum sorğuladım nevsime
Her nedense çalışmadım dersime
Yaban gülü açar bizim bağlarda
Sevğiler yozlaşmış ağlar dağlarda.

Bizler bize karşı kalktık atağa
Dem yerine zehir koyduk bardağa
Her gün biraz daha battık batağa
Yaban gülü açar bizim bağlarda
Sevğiler yozlaşmış ağlar dağlarda..

2/6/2004 Karlslunde/Hüseyin Uçar.

Sen gönül

Depremle uyandım, dertler depreşti
Körelmiş duygular birden gençleşti
Kime güvendimse kalleş güreşti
Her şafakta asılırsın sen gönül
Hangi yüzle kasılırsın sen gönül..

Duvarlar yıkılmış, perdeler kalkmış
Konuş çalık, topal seni kim takmış
Göz yaşın kan olmuş içine akmış
Her şafakta asılırsın, sen gönül
Hangi yüzle kasılırsın sen gönül.

Konan’a konaktım, yolcuya binek
Sen neye yararsın, süt verir inek
Var’mı benim gibi açık bir örnek
Her şafakta asılırsın, sen gönül
Hangi yüzle kasılırsın, sen gönül.

Çalar saat gibi kuruldum durdum
Alınmış silahı, yenik’ti ordum
Kazılmış mezarım bekliyor yurdum
Her şafakta asılırsın, sen gönül
Hangi yüzle kasılırsın, sen gönül.

Her şeyler gelişti, gözün önünde
Tokatlandın en coşkulu gününde
Bir tatlı söz duymadın’ki ömründe
Her şafakta asılırsın, sen gönül.
Hangi yüzle kasılırsın sen gönül.

Var’mı yeteneğin, var’mı meziyet
Onur nerde kaldı, hani hasiyet
Yeter yapma hiç kimseye eziyet
Her şafakta asılırsın, sen gönül
Hangi yüzle kasılırsın, sen gönül.

27/5/2004 Karlslunde.Hüseyin Uçar

Tek kurşuna

Ne yuvalar yıktık, ne yurtlar bastık
Yerler döşeğimiz, gevendi yastık
Aklı tutukladık mantığı astık
Korku sinmiş canlar, almaz kale’ler
Tek kurşuna satılıyor kelle’ler.

Toplanmış yandaşlar, bin bir temaşa
İçinden çıkılmaz kör bir karmaşa
Kurşun sıkar oldu gardaş gardaşa
Korku sinmiş canlar, almaz kale’ler
Tek kurşuna satılıyor kelle’ler.

Ne dışta huzur var, ne içte huzur
Herkes haklıyım der bahane hazır
Bunca yıl yalvardık yetişmez hızır
Korku sinmiş canlar, almaz kale’ler
Tek kurşuna satılıyor kelle’ler.

Bu sağcı, bu solcu, bu orta yolcu
Kimisi kaçakcı, kimisi kolcu
Kimsenin kimseye olmuyor borcu
Korku sinmiş canlar, almaz kale’ler
Tek kurşuna satılıyor kelle’ler.

28/5/2004. Hüseyin Uçar.

Bendedir

Şu yıldız benim fenerim
Arıyım çoktur hünerim
Petekte bala dönerim
Dillerde’ki   ad  bendedir
Damakta’ki tat bendedir.

Savaşım var hamla benim
İşim olmaz zamla benim
Petekde’ki damla benim
Dillerde’ki ad bendedir
Damakta’ki tat bendedir.

Belli benim yerim yurdum
Çiçek çiçek hatır sordum
Hayat verir benim ordum
Dillerde’ki  ad bendedir
Damaktaki tat bendedir…

19/3/2004 Karlslunde
              Hüseyin Uçar..       

Huy güzeli

Aldanamam görünüşe
Hayal meyal girme düşe
Son verelim bu gidişe
Kırk gün olmaz, huy güzeli
Güzellik yaşar ezeli.

Canlı hayat bulmuş suda
Dolandırır kan uykuda
Ölü duyular kuyuda
Kırk gün olmaz, huy güzeli
Güzellik yaşar ezeli.

Her ormanın alıc’olmaz
Her güzellik kalıc’olmaz
Adaletin kılıc’olmaz
Kırk gün olmaz, huy güzeli
Güzellik yaşar ezeli.

Elini  aldım elime
İsmi yapıştı dilime
Seviyorum tek kelime
Kırk gün olmaz, huy güzeli
Güzellik yaşar ezeli..

 23/5/2004 Karlslund/Hüseyin Uçar..

Ayrılık

Sağ gözün güneştir sol gözün aydır
Kibriklerin okta kaşların yaydır
Tara zülüflerin gerdana kaydır
Özledim sevdiğim, yollara düştüm
Sensizlik ölüm’müş, çiğidim piştim.

Hem ayrılık özlem, hemde buluşmak
Bin bilsende, bir bilene danışmak
Bize özğü beden dili konuşmak
Özledim sevdiğim, yollara düştüm
Ayrılık ölüm’müş, kaynadım piştim.

Zevki sefa olur ayrılık kime
Yanaklar süzülmüş benziyor çime
Ellerinle gönderirsin ölüme
Özledim sevdiğim, yollara düştüm
Ayrılık ölüm’müş, ben sende piştim..

24/5/2004 Karlslunde /Hüseyin Uçar.

Durdum

Ömür boyu yokuş çıktım
Dönüşü yok artık bıktım
Ovadan dağlara aktım
Barajsın dediler doldum.

Önce su oldum biriktim
Niçin hayal’e yeliktim
Dalda  bir tane eriktim
Şimdi koca orman oldum.

Gelen bende barındılar
Hem yıykanıp arındılar
Sevdalarım sarındılar
Söyle kime tuzak kurdum.

Ahlaksızlar ahlak kuşu
Türban olmuş dünkü poşu
Eğitim her şeyin başı
Sanma eğitimsiz durdum..
  
20/5/2004 Ev . Hüseyin Uçar.

Uğurum

En sonunda çizgin ile tanıştık
Senle bile gece gündüz yarıştık
Kavga ettik Kuşsarayca barıştık
Güle güle  Uğur uğrular olsun.

Sanatcılar öncül görmez parayı
Oldukça zenğindir gönül sarayı
Gelip gördün güzel dostum burayı
Güle güle Uğur uğrular olsun.

Yırtık büyüdükçe tutmuyor yama
Seni  dört gözle, bekliyor Soma
Güzel dostum bizi habersiz koma
Güle güle Uğur uğrular olsun.

Bizden selam götür hane halkına
Buluşmayı düşürelim yakına
Geçti zaman varamadık farkına
Güle güle Uğur, uğrular olsun.

Bozkırda çalılar kalırlar bodur
Dilerim bir ömür ilk başta otur
Kim ne derse desin Hüseyin budur
Güle güle Uğur uğrular olsun…

2/3/2004 KarlsundeHüseyin Uçsar..

Vicdanın yokmu senin

Ben gelirim çarşıdan
O yar gelir karşıdan
Hayalini taşıtan
Vicdanın yokmu senin?

Çağırınca gelmeyen
Ne çektiğim görmeyen
Kadir kıymet bilmeyen
Vicdanın yokmu senin?

Uçtum kanat takındım
Uzak değil yakındım
Nefeslerden sakındım
Vicdanın yokmu senin?

Kız ben sana vuruldum
Aka aka duruldum
İnsafa gel yoruldum
Vicdanın yokmu senin?

Biraz gülem bakışta
Saram seni barışta
Yalnız bıraktın kışta
Vicdanın yokmu senin?

29/3/2004 karlslunde
              Hüseyin Uçar.

Gezgin Düşlerim

Ey!  Benim deli gönlüm
Mahir ellerim
Yolları tepen ayaklarım
Gezgin düşlerim
Sen kıvranırken
İçinde acıların

Ne kimse görür
Ne kimse duyar
Kayalara yazsanda
Gözlerinle acılarını
Kayalar kavrar
Ellerinin sancılarını

Oysa insanlar
Oysa o canlar
Kendi içlerinde
Birbirini boğarlar.

Ey! Benim deli gönlüm
Gezgin düşlerim
Mısralarımın
Sayfalarında
Gezinirken gözlerin
Neden?
Ağlarlar.
Ve kıvrım kıvrım kıvrılarak
Uzayan köy yollarından
Geçerken rastladığım
Genç nineler
Tutmuş ellerinden torunlarının
Dudaklarında solğun gülücükler

Oysa dünyanın bir çok ülkesinde
Anne olurken
Otuzundan sonra kadınlar
Bizde ondört, onbeşinde
Anneler
Otuzunda nineler var.

Ve yaşlı amcalar
Yamalı ceketlerinde
Sakalı uzamış yüzlerinde
Uçuşan
Kanadı kırık kuşların
Yaralı sevincini taşırlar.         

Hastanesiz şehirlerde
Okulsuz köylerde
Maaş alan görevliler var.

Ve her bahar
Kardelenlerin
Çiğdemlerin
Menekşelerin
Sevinciyle büyür
Yeni doğan çocuklar.

Ve yolumuz Avrupa
Daha güzel bir yaşam
Ya bizimde içinde olduğumuz
Ortadoğu
Ona biçilen kefen

Ve dünyanın bir çok yerinde
Ortadan kalkmışken
Gece kondular
Taşralar
Hala bizde
Fındık dallarından örülmüş
Hem bahce
Hem ev kapıları var.

Ve biraz ilerde
Görkemli minareleriyle
Yükselen camiler doğar.

17 /5/2004  Hüseyin Uçar.      

Cana Muhabbet

Her gülücük, canlar coşku doğurur
Sevdalanan elbet sevda yoğurur
Her güzellik güzelliği çağırır
Muhabbet sevdiğim cana muhabbet.

Adına şanına yakışan konuş
Eğer bilmiyorsan bilene danış
Elbette bir kültür saygılar sunuş
Muhabbet sevdiğim cana muhabbet.

Dar yer sıkar beni, göster genişi
Her yokuşun elbet vardır inişi
Her yiğidin farklı ata binişi
Muhabbet sevdiğim cana muhabbet.

İster kapı, ister yolda karşıla
Doğruları genç nesile aşıla
Sevişmeyi bırakmayak koşula
Muhabbet sevdiğim cana muhabbet.

Ömür boyu yaşanır’mı hatıra
Bütün duygularım döktüm satıra
Bizim coşkumuza, canlar katıla
Muhabbet sevdiğim cana muhabbet.

Hiç sapa olurmu sevginin yolu
Yüreğim, düşüm hep özlem dolu
Olayım istede kapıyın kolu
Muhabbet sevdiğim cana muhabbet.

Uzak olmaz inan gözle görünen
Küsüşmedim küsüşse de yar inen
Nolur yaralama nolur dilinen
Muhabbet sevdiğim cana muhabbet.

Sözlerini değil, özünü söyle
Öğrendiğin öğret, nesile böyle
Bak işte kuruldu mutlu bir aile
Muhabbet sevdğim cana muhabbet.

  18/5/2004 Karlslunde
               Hüseyin Uçar.      

Vaz Geçmem

Beklentim kalmadı, geçmişte dünde
Bütün umutlarım gelecek, günde
Benim aradığım güzellik sende
Kapından kovsanda, vaz geçmem güzel.

Gerdanı cennettir, bakışlar kuğu
Senin elindedir fırsatın çoğu
Buz pistinde bize yaptırdın şovu
Dışarı atsanda vaz geçmem güzel.

Şöyle bir baş kaldırıp, görse etrafı
Koydu şu sineme allı  alafı
Kim bağışlamaz seven tarafı
Pazarda satsanda vaz geçmem güzel.                       

Çeliyor aklımı fiziksel yapı
Bekliyorum canım evet cevabı
Açılacak birgün gönülde kapı
Sitemler etsende vaz geçmem senden..

Bir evet demene olurum gayil
Yalvarırım güzel sayarken sayıl
Sevda pınarlarım kuruttun buyıl
Acıya katsanda vaz geçmem güzel..

18/5/2004 Karlslunde/Hüseyin  Uçar..

Deprem gelmezmi

Yaralı yüreğe melhem ararken
Kel başda’ki Üçbeş saçı tararken
Kırıkları yeni baştan sararken
Depreşen dertlere, Deprem gelmez’mi.

 

Hadi gelde gülüm öfkeden arın
Gömüldük altına topragın karın
Ne yalanlar döner duyarız yarın
Tanrı kullarının halin, bilmez’mi.

 

Toz duman, gömüldük, çamura, kuma
Eller balyoz oldu, dillerse kama
Halimiz seyreder çıkmışta cama
Kahkahayla  birde felek gülmez’mi.

 

Sabır dilenirken felaket geldi
O beton o demir sinemiz deldi
Beden düzelir’mi, kırılan beldi
Kader defterinden bizi, silmez’mi..   

 

13/5/2004 Karlslunde/Hüseyin  Uçar.

 

 

 

On Sekiz Mayıs

Neyi hatırlatır  onsekiz mayıs
Kopmuştur motordan sade bir kayış
Böl, parçala, yutlar, kanlı arayış
Canımın canında, incindi canlar
Benim ne dediğim, anlayan anlar.

 

Yokuşlar düz oldu, dağlarsa ova
Üstten dolup alttan, boşalır kova
Mevsimler bahardı bozuldu hava
Canımın canında, incindi canlar
Benim ne dediğim, anlayan anlar.

 

Ne olay doğruydu, nede mekanı
Kurşun yerdin, birkez, dönsen arkanı
Ahkam keser Amerikanın bakanı
Canımın canında, incindi canlar
Benim ne dediğim, anlayan anlar.

 

Baktım gözlerine dünya oturmuş
Ay girmiş araya güneş tutulmuş
Zalimin hesabı bizden sorulmuş
Canımın canında, incindi canlar
Benim ne dediğim, anlayan anlar.

 

Sanma gözlerinde korku okudum
Canla başla, sevdaları dokudum
Olacağım yerde niçin yoğudum
Canımın canında, incindim canlar
Benim ne dediğim, anlayan anlar..

 

18/5/2004 Karlslunde/Hüseyin Uçar.

 

Bahar Yüzlüm Nerdesin?

Baka baka göz yoruldu, öz doydu
Ata ata öz soyuldu, söz koydu
Yaka yaka köz koyuldu, yüz oydu
Ak gerdanlım, erik gözlüm nerdesin?

 

 İncite,  incite, bıkmadın bile
Yakarttın, koşturdun, bakmadın bile
Gül verdim yakana takmadın bile
Dudu dillim,doğru sözlüm nerdesin?

 

Salınışın çeker, bakış büyüler
Gerdan baş kaldırmış düğme yeniler
Sanki rüzğar ikizleri ninniler
Bal dudaklım, bahar yüzlüm nerdesin?

 

Havalanmış yol alıyor Turnalar
Senin gibi doğurmuşmu Analar
Sakın bakma gülüm, çatlar Aynalar
Al yanaklım, sevda özlüm nerdesin?

 

20/5/2004 DK.Hüseyin  Uçar.

 

 

Ver elini

Güzeli görünce girdim oyuna
Baktım sevdiğimin selvi boyuna
Ben kurbanım gülüşüne huyna
Ver elini güzel gözlüm gidelim.

 

İncileri gerdanına sarkıyor
Güneş vurmuş gamzeleri balkıyor
Gönül ırmak olmuş sana akıyor
Ver elini güzel gözlüm gidelim.

 

Bu kopuşlar acıtıyor yüreğim
Gir rüyama n’olur, güzel meleğim
Kabul etsin kadir mevlam dileğim
Ver elini güzel gözlüm gidelim.

 

Bulutlar yücelir, dağlar yol verir
Gönlünü yol eder altına serir
Utancından canım kızarmış erir
Ver elini güzel gözlüm gidelim.

 

Söz veririm güldürmeğe yüzünü
Aşıklar tutuyor bil’ki sözünü
Gözlerimden ayırmadın gözünü
Ver elini güzel gözlüm gidelim.

 

Kaçamak bakışın farkına varan
Bu yoksul yüreğim tümüyle saran
Mecnunun oldum şahidim Kuran
Ver elini güzel gözlüm gidelim.

 

12/5/2004 /Hüseyin Uçar.

 

Neylerim

Gönlümde çağlıyor baharın seli
Alınğan eyledi bu gurbet beni
Severiken sevilmeyen güzeli
Neylerim’ki gönül kalktıktan sonra.

 

Ararken sorurken bulunmayanı
Coşup çağlariken sarılmayanı
Söyleyip kandırdı, yetti yalanı
Neylerim yalanla yorduktan sonra.

 

 

Mahsüle durmuşken kırlar, ovalar
Her bakışta yüreğimi yaralar
Şenlenmedi ne gönüller yuvalar
Neylerim uzaktan baktıktan sonra.

 

Selama durmadı öfke kesince
Bakışlarda hüzün yeli esince
Daha barışır’mı gönül küsünce
Neylerim namazım kıldıktan sonra.

 

12/5/2004 Karlslunde. Hüseyin  Uçar.

Sergileri gezerken

(Niyazi’nin tablolarda gezinti)

 

Dalıp gittim tablolara bakarken
Seyhan oldum, Akdenize akarken
Tüküazlar gözlerimi yakarken
Bulut oldum, yağmur oldum sağıldım
Hayat oldum yer yüzüne dağıldım.

 

Bir efsane inan çıkış noktası
Yanlış yerde doğmuş odur hatası
Çardakta başladı sanat haftası
Sürülere barınaktım ağıldım
O noktadan yer yüzüne dağıldım.

 

Sulara ekilen sade pirinçtim
Kavanın elinde balyoz kekiçtim
Annelerin kucagında sevinçtim
İnsanın yarını kızdım, oğuldum
Kültür oldum yer yüzüne dağıldım.

 

7/5/2004 /Hüseyin  Uçar.

 

 

 

Dayatmacı gençlik

Dayatmacı gençlik asi’mi  asi
Değerlerin çiyner, güzellik nesi
Oturda konuşak ciğer paresi
Sözcük dili, bakış yüzü yaralar
Hiç uğruna, canan canı karalar.

 

Gönlümü terketmiş güzelim düşler
Gövünerek yanar, kor dolu döşler
Her gün biraz daha bozulur işler
Sözcük dili, bakış közü yaralar
Hiç uğruna, canan canı karalar.

 

Ne soru sordurur ne hesap verir
Ne gittiği yolu, ne önün görür
Hayat devam eder umutlar ölür
Sözcük dili, bakış özü yaralar
Hiç uğruna, gardaş giydik karalar.
                 
8/5/2004/Hüseyin Uçar.

 

 

 

 

Aynada gördüğüm

Ayna’da gördüğüm dağlar Maralı
Vuran vurmuş yüreğinden yaralı
Yıllar geçmiş artık olmuş buralı
Ellerin vatanı bize yurt oldu
Kurudu yaprağım, çiçeğim soldu

 

Kime sorsam cevaplamaz sorumu
İzah ettim anlayana durumu
Tarih’e bıraktım artık yorumu
Ellerin vatanı bize yurt oldu
Kurudu yaprağım, çiçeğim soldu.

 

Bu gün yarın derken yaram azdırdım
Torunlarım kütüğüne yazdırdım
Mezarımı  gurbet el’e kazdırdım
Ellerin vatanı bize yurt oldu
Kurudu yaprağım, çiçeğim soldu.

 

Para kazanmağa geldik gubete
Elden önce bizler düştük gayrete
Gerçek budur canlar düşmen hayrete
Ellerin vatanı bize yurt oldu
Kurudu yaprağım, çiçeğim soldu..

 

 12/5/2004 Karlslunde/Hüseyin Uçar.

 

 

 

 

 

Sabaha kadar

Dışarda yağmur yağar, içimde kar
Sıtında Saku yok, bacakta Şalvar
Hiçbir şey düzelmez bir ömür yalvar
Ağladım bu gece sabaha kadar.

Gel gönül diren, yaşama sarıl
Kendi hamurunla, yuğrulda, karıl
Kimseler işitmez istersen darıl
Ağladım bu gece sabaha kadar.

Yönetici şimdi yeğen, kuzeni
Alkışlıyor kan emici ezeni
Kurulmalı canlar mantık düzeni
Ağladım bu gece sabaha kadar.

Bak gönüller bile savaş alanı
Bu şavaşlar söyle kimin pilanı
Bilirim sevmezsin gözüm yalanı
Ağladım bu  gece sabaha kadar.

Her şeyler meydanda ekranlar açık
Gizlemez ayıbı sıvasan balçık
Sanmayın Taşatan bir aklı kaçık
Ağladım bu  gece sabaha kadar.

12/5/2004 Karlslunde/Hüseyin Uçar.

Yar deyince

Etsen bile ayağına niyazı
Genede bitmiyor sitemi nazı
Kışa çeviriyor baharı yazı
Yar deyince ne anlarsın sen gönül.

Şaşmaz bildiğinden bir santim öte
Yüreğin üstünde bacalar tüte
Hiç acımaz salır seni gubete
Yar deyince ne anlarsın sen gönül.

Arzusuz çalmıyor gönül odanı
Silah edip çeviriyor sevdanı
Nasıl kaldırıyor bilmem vicdanı
Yar deyince ne anlarsın sen gönül.

Öfkeye sığınma kavrulup yanan
Nedensiz kıyıyor canına canan
Her çehre yıkışı öldürür inan
Yar deyince ne anlarsın sen gönül..

11/5/2004 Karlslunde/Hüseyin Uçar.

Ne dediler, ne sundular

Ortadoğuya kondular
Mazlum kanıyla yundular
Ne dediler ne sundular
Can alır, sanki canı yok
İnsana benzer yanı yok.

Yakar durmaz ağıt Türkü
Bu nasıl düş, nasıl Ülkü
Giyilmiyor İnsan Kürkü
Can alır, sanki canı yok
İnsana benzer yanı yok.

Eperyalist emelleri
Topa tuttu temelleri
Neydi zaten evelleri
Can alır, sanki canı yok
İnsana benzer yanı yok.

Tüm çelimsiz iktidarlar
Söyleyin neye yararlar
Bu günleride ararlar
Can alır, sanki canı yok
İnsana benzer yanı yok.

İnsan sade gösterişi
Ağzında canavar dişi
Susar’mı onurlu kişi
Can alır, sanki canı yok
İnsana benzer yanı yok.

Açmışlar kader defteri
Başladı haçlı seferi
Tükenmez onur cevheri
Can alır, sanki canı yok
İnsana benzer yanı yok.

           -2-

Ayan açık herşey görsel
Bir yanıyla savaş dinsel
Akan kanlar sanki bir sel
Can alır, sanki canı yok
İnsana benzer yanı yok.

Cana kıyan canlar kalkar
Sanma’ki  sadece bakar
Bir gün ocağını yıkar
Can alır, sanki canı yok
İnsana benzer yanı yok.

Halayın başından tutmuş
Bütün dünyayı korkutmuş
Viyetnamları  unutmuş
Can alır, sanki canı yok
İnsana benzer yanı yok.

Bir gün hesabın sorurlar
Çıkıp yoluna dururlar
Gerçek mahkeme kururlar
Can alır, sanki canı yok
İnsana benzer yanı yok.
Mantığa sıgar yanı yok.

Taşatandan bu taşlama
Vahşet’e vahşet aşlama
Bağışlamam, bağışlama
Can alır, sanki canı yok
İnsana benzer yanı yok.
Elle tutulur yanı yok.

10/5/2004 Karlslunde/Hüseyin  Uçar.

Davam

Karşı dağın ağacıyım
Kötülerin haracıyım
Felek senden davacıyım
Mahşere kalmasın davam
Yeter yeşermeli ovam.

Çağırıldım geldim acil
Sormadan bastılar sicil
Bunları yazmıyor  İncil
Mahşere kalmasın davam
Yetti cana artık ağam.

Hiç olmadım ben günümde
Yaşadım  gözler önünde
Bak Azrail can evimde
Mahşere kalmasın davam
Huzura kavuşsun yuvam.

İnan özüm kan gölüdür
Sanma duygular ölüdür
Ömür denen sam yelidir
Mahşere kalmasın davam
Zalimle sürmeli kavğam

11/5/2004 Karlslunde/Hüseyin  Uçar.

Eren

Baş dolunay, alın hale
Bahar yüzlü esmer lale
Tutuşalım gel elele
Dünyaya hoş geldin Eren
Tutuluyor seni gören

Bir ömür tutkumsun oğul
Kalıcı nutkumsun oğul
Sen benim ufkumsun oğul
Dedene hoş geldin Eren
Tutluyor seni gören

Ekmeğine olam katık
Aileye katıldın artık
Beklentimiz, sağlık, mantık
Aileye hoş geldin Eren
Tutuluyor seni gören

Yazık kızların haline
İsmini dolar diline
Bini kurban saç teline
Haneye hoş geldin Eren
Tutuluyor seni gören

İsteyen başarır zoru
Dilimde binlerce soru     
İnsanlık insanın yolu
Yaşama hoş geldin Eren
Tutuluyor seni gören

Daha da güreldi sesim
Hem arzumdun hem hevesim
Oldun canda can kafesim
Uçar’a hoş geldin Eren
Tutuluyor seni gören…

28/4/2004/Hüseyin Uçar.

Sen benim sevdasın oğul

Okum yerlrşti kirişe
Oynadım kapalı gişe
Uçağım geçti inişe
Sen benim sevdamsın oğul

Kalma canım darda bunda
Hangi gıda yoktur unda
Dedeye çekmiş burunda
Sen benim sevdamsın oğul

Dedenin elinde bardak
Dön dünyaya şöyle bir bak
Hiç olurmu  oğlum korkak
Sen benim sevdamsın oğul

Oku, geliş, yaz düşünde
Üstüne olmaz işinde
Herkes dolaşsın peşinde
Sen benim sevdamsın oğul

Ne bulursan onu oku
Mekik et hayatı doku
Aklına gelmesin korku
Sen benim sevdamsın oğul

Tabip olda yaralar sar
Önünde koca hayat var
Ne kıy ne kimseye yalvar
Sen benim sevdamsın oğul

1/5/2004 /Hüseyin  Uçar.

Bana öyle bakma oğul

Bana öyle bakma oğlum
Zaten gurbet olmuş yolum
Kırılmış kanadım kolum
Hüzün dolu bakma oğul
Yüreğimi yakma oğul

Çokmu üzmüştür başların
Hep boşlukta bakışların
Neden yıkılmış kaşların
Hüzün dolu bakma oğul
Yüreğimi yakma oğul

Fayda etmez delilikler
Urba yırtık yok ilikler
Sineme işler kibrikler
Hüzün dolu bakma oğul
Yüreğimi yakma oğul

Bu boşluğa kim bıraktı
Göz yaşın içime aktı
Güzel ömrün hep kuraktı
Hüzün dolu bakma oğul
Yüreğimi yakma oğul
Boğaza ip takma oğul…..

 5/1/2004 /Hüseyin Uçar.

Yaşar Baba

Bütünüyle tam bir destan
Bilinmeze yolu Karstan
Ayrı düşmez eşten dostan
Anılırsın Yaşar baba

Bu topluma olmuş eke
Hep yol almış seke seke
Düzene çalmış teneke
Okunursun Yaşar baba

Doğmuş köylerin birinde
Her şeyi yazar yerinde
Hak hukuk türer dilinde
Kalınırsın Yaşar baba

Eşkıya olur öfkesi
Ağrıya benzer gölğesi
Bura yığitler ülkesi
Salınırsın Yaşar baba

Köye dikilmiş heykeli
Bakar öfkeli öfkeli
Anadolu bin memeli
Emzirirsn yaşar baba

İnce Memet Toroslarda
Yarı açtır varoşlarda
Ömrü geçmiş bu kulvarda
Dokunursun Yaşar baba

Yurdum mozaik helvası
Dağlara benzer havası
Gönlü muhabbet ovası
Ekilirsin Yaşar baba

Hiç demedin yakın uzak
Bitirilmez hangin yazak
Sıkılınca çektin bozlak
Tezenesin Yaşar baba

Su tasıyla viski içer
Herşeyin iyisin seçer
Taşatan seninle göçer
Bir tanesin Yaşar baba…

20/4/2004 Hüseyin Uçar.

Hoş geldin oğlum

Bu kadar uzunmu yolun
Her yana uzasın kolun
Cıvıl cıvıl sağın solun
Dedene hoş geldin oğlum

Yakışıklı adı  Eren
Vurulacak seni gören
Doğruluk, güzellik öğren
Dünyaya hoş geldin oğlum

Geldiğini öğrenince
Elin elime değince
Göz sürmeli parmak ince
Dedene hoş geldin oğlum

O can yavrumun yavrusu
Çok beklettin can doğrusu
Kınayanlara darısı
Ailene hoş geldin oğlum

Yüksel gelki arş katına
Benzer elbet ecdadına
Erdi deden muradına
Dedene hoş geldin oğlum

Seninle ben çağ atlarım
Ömrü ikiye katlarım
Anne, Babayı kutlarım
Evine hoş geldin oğlum

Baban mutlu,Annen, mağrur
Bu güzellik ayrı gurur
Yerler gökler soru sorur
Dedene hoş geldin oğlum

Kondun gönül konağıma
Gülücüksün yanağıma
Renk kattın oğul çağıma
Dedene hoş geldin oğlum

Bak her yanda açtı güller
Yüzler gülür tatlı diller
Coşkumu görmüyor eller
Dedene hoş geldin oğlum

İhtibar etme zenğine
Engine oğlum enğine
Ömür boyu düş denğine
Dedene hoş geldin oğlum

Hem yıllar hem ben yorğunum
Göl suyu oldum durğunum
Oğul sana ben vurğunum
Dedene hoş geldin oğlum

Dört mevsimde hep yazıdım
Gönüllerde avazıdım
İsmin kalbime kazıdım
Dedene hoş geldin oğlum

Döndüm denizde balığa
Deden benzer fazlalığa
Yararlı ol insanlığa
Dünyaya hoş geldin oğlum

Taşatandan bu metiye
Dağıtalım davetiye
Rabet etme can kötüye
Dedene hoş geldin oğlum.

25Nisan2004/Hüseyin Uçar.

Nerdeyiz

Geniz dolu Benzi soluk
Akmış yaşı oluk oluk
Yapmayalım kula kulluk
Dünya nerde biz nerdeyiz

Çok zalimden af diledik
Kalburlarda can eledik
Öfkeyi kinle biledik
Dünya nerde biz nerdeyiz

Ne genç deriz nede insan
Yokmu bizde uygun nisan
Niçin baştır Karabasan
Dünya nerde biz nerdeyiz

İnandık kahve falına
Yürüdük salına salına
Altın dedik at nalına
Dünya nerde biz nerdeyiz

Suçsuzlardan hesap sorduk
Yanan tandırdaki korduk
Kendimize tuzak kurduk
Dünya nerde biz nerdeyiz

Bir şey deyin Hüseyin’e
Menüsü yotur öyüne
Yanar gövüne gövüne
Dünya nerde biz nerdeyiz

2/4/2004/Hüseyin Uçar

Sana

(19Mart’ta düzenledğim,Karikatür sergili,Tiyatrolu,
Şiirli, Müzikli, coşkulu gecenin ardından.)
 
Bir gece yaşadık dolumu dolu
Halay çekiyordu tüm Anadolu
Düşlerim ekindi, coşkular yolu
Çizgiler, Türküler takınmış kanat
Ateş çemberinde yürüyor Sanat

Sessiz kalktı gemi çalmadan siren
Sevgiyi coşkuyu paylaştı gören
Sanatcı dururmu boşalsa firen
Çizgiler, Şiirler olmuştu milat
Ateş çemberinde yol alır sanat

Ilkel üzedursun başı tabanı
Sürüye layıktır elbet çobanı
Duyarlının olmaz yadı yabanı
İnsan’ı  kamilde egilmez surat
Ateş çemberinde yol alır sanat

Ne yoldur ne yordam izbe duyğular
Taşımaz dünyayı elbet korkular
Sanat yaşadığı çağı sorğular
Gönlünce,coşkulu bir dünya yarat
Ateş çemberinde yol alır sanat

İnanmayan ateşlerde yürürmü
Altın yere düşse dostum çürürmü
Özü görmeyenin gözü görürmü
Tiyatrocu coştu eksiğe inat
Ateş çemberinde yol alır sanat

Ad saymak olmaz saymadım adlar
Cahil kaprisini ikiye katlar
Bektaşiye tozlu yoldur sıratlar
Dil döndükçe n’olur bilmeze anlat
Ateş çemberinde yol alır sanat

19/3/2004 İshöj/Hüseyin Uçar.      

Güzel canlar Hoş geldiniz

Sözüm demdir,cümlem salkım
Dadaloğlu,sevda arkım
Kucak kucağayız halkım
Güzel canlar hoş geldiniz

Bakın burda ozan, yazar
Kalemiyle kazı kazar
Gül dağıtır kurmuş pazar
Güzel canlar hoş geldiniz

Karac’oğlan ocagına
Torosların kucağına
Kılkamışın sancağına
Güzel canlar hoş geldiniz

Tek saf olak Türkülerle               
Kucaklaşak ülkülerle
İşimiz yok belkilerle
Güzel canlar hoş geldiniz

Kitap almaz saysam adlar
Sevdasın ikiye katlar
Yarınımız bu evlatlar
Güzel canlar hoş geldiniz

Atlası burda ülkemin
Tadı başkadır öfkemin
Barıştır adı ilkemin
Güzel canlar hoş geldiniz

Bak toplandık küme küme
Herşeyi bilirim deme
Alkış yokmu ibrahime
Bizden selamlar Ülkeme
Güzel canlar hoş geldiniz.

1/4/2004 karlslunde/ DK.Hüseyin Uçar.   

Tut dostum dostum

Türk Hava Yolları Kartal pençesi
Yükseldi göklere söndü Öfkesi
Anadolum elbet yiğit Ülkesi
Karış bulutlara git  Dostum, Dostum.

Yükseldide güneş, çok sakin hava
Memleket özlemi getirdi tava
Kucak açmış bekler dörtgözle yuva
Tez saat’te ev’e yet Dostum,Dostum.

Ayrılmak zor olur böylesi Dosttan
Kitaplara sığmaz koca bir destan
O hazine gönlü bağ ile bostan
Bizi Turna dilden öt Dostum,Doatum.

Bir yanım Denizdir, bir yanım Ateş
Her Ana doğurmaz sen gibi kardeş
Toros dağlarından yükselen güneş
Saçıl toprağada bit Dostum,Dostum.

Dörtyanımız gurbet, tepemde duman
Herşeyin ilacı sabır ve zaman
Dili Dadaloğlu, öfkesi ferman
Yoksul bacasısın tüt Dostum, Dostum.

Hem çok kültürlüydük,  çok yurtlu olduk
Göçmence yaşadık,göçmence dolduk
Önünü görmeze her zaman yolduk
Orakta ütmeyi üt Dostum,Dostum.

Onbin kollusunda, Onbin ayaklı
Yüce dağlar gibi, dere koyaklı
O güzel yürekte neler var saklı
Taşatan, şahlandı tut Dostum,Dostum.

Mart 2004 KBH.DK./Hüseyin Uçar      

Kona göçe

Ben usandım kona göç’e
Hep eridim içten içe
Gün olur dönersin hiç’e
Yaşadın’mı, deli gönlüm
Hergün kapındaydı ölüm

Dolaşırsın sarhoş seme
Herşeyi bilirdim deme
Kar yağmış gönül Ülkeme
Tanıdın’mı, deli gönlüm
Hergün kapındaydı ölüm

Egemen yazıp okuyu
Yaşayamadım coşkuyu
Hep taşıdım bu korkuyu
Unuttun’mu, deli gönlüm
Hergün kapındaydı ölüm

Gel otur dökelim söze
Yolum hiç çıkmıyor düze
Birgün gelirsin yüzyüze
Güç yeter’mi, deli gönlüm
(Kaçamaz’sın, deli gönlüm)
Hergün kapındaydı ölüm

11/3/2004 Karlslunde/ Hüseyin Uçar.

Ben Filistinliyim

Tek bir günüm olsun istiyorum
Huzurlu geçen
Kendimi bırakayım istiyorum
Rüzgarlara
Akan sulara
Akışına hayatın
Hayalimde bile olsa
Elinden tutup
Gezdireyim istiyorum
Yürümeğe yeni başlarken
Öldürülen çocugumu
Yaşayayım istiyorum
Acılarımı doya doya
Ben Filistinliyim
Duysun dünya
Her yurdu işğal edilen
Ulusun evlatları gibi
Savunacağım yurdumu
Son nefesime kadar
Bu böyle biline

Seyrede dursun
Kovboy filimi seyreder gibi dünya
Ve o  büyük insanlık
Sıra onlarada gelecek
Enselerinde hissetiklerinde ölümü
Anlayacaklar
Ölümle burunburuna
Yaşamanın ne demek olduğunu
Ben Filistinliyim
Başım dik
Alnım ak
Onurum
Kardağları gibi
Akpak
Alıştırıldım
Ateşe
Kurşunlara
Bombalara
Göğüs gere gere yaşamağa
Çoktan unuttum
Ölümü
Korkuyu
Yıktım kalelerini korkunun

Topraklarımın
Yüzde sekseni
İşğal altında
Bir İsrail düşünün
Bundan elli yıl önce
Ortadoğuda bir nokta
Koca vücutta bir ben
Bir göbek
Beşikte boğazlamışlar
Çocuklarımızı
Suç işlemişler
Öbek öbek
Şimdi Ortadoğuda jandarma
Sermayede bir karma
İleri karakol
Günaydınları kurşun
Merhabaları işkence
Durmadan suç işliyor
Durmadan genişliyor
Ne soru soran
Ne dur diyen
Ne kınayan
Ne yarğılayan
Kurmuşlar düğününü vahşetin
Her an, her yerde can pazarı
Heryer
Her ev altı
Her bahçe mezarlık
Ben Filistinliyim
Bunun hesabı sorulacak
Bir İsrail düşünün
Bundan elli yıl önce
Ortadoğuda bir nokta
Koca vücutta bir ben
Bir göbek
Suç işlerken  öbek öbek
Nerede
İnsan hakları savunucuları
Birleşmiş milletler
Marifet okcuda değil
Oku verende.

16/3/2004 /Hüseyin Uçar

Semih şahinin sünetine

Katılalım  çağırıya
Çok görev düşer arıya
Başarıdan başarıya
Bu mutluluk daim olsun

Erkekliğe adım atmış
Yaşamı önüne katmış
Şahinler  sevinci tatmış
Bu mutluluk daim olsun

Uğur getirsin gününe
Ün katsın Semih ününe
Darısı can düğününe
Bu mutluluk daim olsun

Olurmu hiç ırmak dere
Danimarka, Dersim nere
Kutluyorum yüzbin kere
Bu mutluluk daim olsun..

18/01/2004
Hüseyin Uçar

Mutluluğa çocuklar

Dönün yönü yarınlara
Meydan vermen sorunlara
Yol  alınsın  torunlara
Bu coşkular artsın canlar

Birleştirdik aşıkları
Dolduralım boşlukları
Yaşayalım hoşlukları
Bu coşkular artsın canlar

Olmayın yaşamdan korkan
Sevgi olsun yatak yorgan
Mutluluklar Selay- Erkan 
Bu coşkular artsın canlar..

Kara Haydar nice nice yıllara

Yaş yetmiş üç, delikanlı maşallah
Asır yakın çağ’a yürür inşallah
Benim yaratanım, ey güzel Allah
Selam olsun gezindiğin yollara
KARA HAYDAR nice nice yıllara

Yıllar yılı ağırlaşmış ülfeti
Halaylarda mendil olmuş kasketi
Mutlu konar, mutlu yaşar külfeti
Selam olsun gezindiğin yollara
KARA HAYDAR nice nice yıllara

Yokluk, sıkıntı çekmiş ömrünce
Karı dövmüş sinirleri gerdikçe
Yıllar sonra nefes almış derince
Kurban olam gezindiğin yollara
KARA HAYDAR nice nice yıllara

Ne eksiği vardır ne bir fazlası
Kore’ye gitmemiş kaçın kurrası
Safik halam olmuş onun zulası
Kurban olam gezindiğin yollara
KARA HAYDAR nice nice yıllara

Dört çocuğu vardır on iki torun
Otur pazarlığa ömür çal oğrun
Halletti hepsini kalmadı sorun
Selam olsun gezindiğin yollara
KARA HAYDAR nice nice yıllara

O atamdır esinlendim öykündüm
Armut dibe düşer derler döküldüm
Zaman zaman elbet öptüm öpüldüm
Kurban olam gezindiğin yollara
KARA HAYDAR nice nice yıllara

  1/3/2004   Hüseyin Uçar.

Barınağım

Ne adlar taktılar ne sesler duydum
Ağustos ayında üşüdüm, buydum
Ne suya kandım, ne bir gün doydum
Aşkı muhabbeti giydim, sarındım
Sığındım mağarama orda barındım

Söz sohbeti, incitiyor hep zehir
Durmadan akıyor irin bir nehir
Beni barındırmaz artık bu şehir
Aşkı muhabbeti giydim sarındım
Sığındım mağarama, orda barındım

Bu nasıl yazğıdır yoktur tarifi
Ezdikçe artıyor zalimin keyfi
Bir kıvılcım uyarıyor, Arifi
Aşkı  muhabbeti giydim sarındım
Sığındım mağarama orda barıdım

Damağa tat idim yediler  balca
Her zaman büyüktüm erenler yolca
Bıkıp usanmadan harcandım bolca
Aşkı muhabbeti, giydim sarındım
Sığındım mağarama orda barındım

Şu yağan kar gibi akpak ütopyam
Sırat köprüsüne taşıyor rüyam
İnan beşikteyken kararmış dünyam
Aşkı muhabbeti, giydim sarındım
Sığındım mağarama orda barındım..

26/2/2004 Karlslunde/Hüseyin Uçar

Sürgünüm bu gece

Yüreğim sürgündeydi bu gece
Kanıyordu
Kaleme uzanıyorum
Ellerimde kelepçe
İsyanlardaydım
Şelale gibi akıyordum
Uçurumlardan
İnletimi
Dinletimi
Dinliyordu dünya
Dilime yapışıyordu sözcükler
Kan sızıyordu cümlelerden
Sıkıyordu boğazımı birileri
Ve ben okuldaydım
Konumuz tarih
Konumuz müsamere
Cesaret mi
Silah mı  önemli
Tartışamadan birleştiler
Us’dan
Vicdan’dan
Çağ’dan
Çok uzaktılar.

Çekilmişti  bayrağı isyanların
Bulut bulut
Alev alevdi gökyüzü
Dalğalanacaktı
Ölülerin
Yaralıların
Üstünde o bayrak
Ve durmadan bir yerlerden
Emirler yağıyordu
Silahlar, toplar patlıyordu
Başbaşaydı kaderiyle Ortadoğu

Uyusam da
Dirensem de
Tüm çabalara rağmen
Anaların ağıtı
Karışacaktı çocuk çığlıklarına
Öldürülecekti
Onlarca masum
Yüreğim sürgündeydi
Durmadan kanıyordu
Saddam’lar
Bush’lar
Kovalıyordu birbirini
Perilerin
Cinlerin
Rüyaların
Hayallerin
Mabetlerin
Aşkları
Gerçeklerin
Roketler
Bombalar yağıyordu üstüne
Hayatı boğuyordu
Kan uykularda
Ölüm onların emriydi..
14/2/2004 Karlslunde
             Hüseyin Uçar

Sen benim

Ektiğim hasatı ben sade biçtim
Acımasız yaşam nelerden geçtim
Dillerin içinde ben seni seçtim
Sen benim, Dilimsin diller içinde

Ne engeller çıktı bilsen önüme
Kurşunlar sıkıldı inan tenime
Neleri sığdırdım kısa ömrüme
Sen benim, gülümsün güller içinde

El hafifi seçti, bense ağırı
Gelen fırtınaya açtım bağırı
Durmadan yağıyor hüzün yağmuru
Sen benim, selimsin seller içinde..

İster haşla gülüm, istersen kaynat
Tak parmağa kukla olarak oynat
Kölesi olurum isterse sanat
Sen benim, yelimsin yeller içinde..

Hüseyin Uçar/16/2/2004

Dargın

Yanlışlar bitirir, derdimi deşme
Öfkeye kapılıp yollara düşme
Akarlar azaldı, akmıyor çeşme
Kız anaya darğın, ana kızına
Dertli dertli vursun ozan sazına

 

Kör kuyuya benzer  yolun çıkmazı
Çok geçmeden kurur arkın akmazı
Hiç düşünme korkuturlar korkmazı
Kız anaya darğın, ana kızına
Dertli dertli vurur ozan sazına

 

Var mı benim gibi saf saf seslenen
Sevdiğinin  suçlarını  üstlenen
Bir ben miyim gerçek ile beslenen
Kız anaya darğın, ana kızına
Dertli dertli vurur ozan sazına

 

Kime sığındımsa darıldı küstü
Yapıldı bir düşün kimlerin büstü
Kader de herşeyi kabullen üstü
Kız anaya darğın, ana kızına
Dertli dertli vursun ozan sazına..

 

15/2/2004 Karlslunde/Hüseyin Uçar

 

 

 

 

 

Vürğülde benim

Övgüler dizsem de anlamadılar
Aşkı muhabbeti tadamadılar
Özlü bir noktaya varamadılar
Nokta muhabbetse, Virgül de benim

 

Seven sevdiğine yolun bağlamış
Hiç yılmamış sevdiğini aramış
Cümle bitmiş, Nokta, Virgül ağlamış
Nokta muhabbetse, Virgül de benim

 

Hadi gel de kurak diller köprüsü
Birleşip de karışmalı hepisi
Biz olalım kültürlerin  varisi
Nokta muhabbetse,Virgül de benim

 

Ademce anılsın adı, Ademin
Bugün benim ise Geçmiş dedemin
Her devirde kölesiydim öfkemin
Nokta muhabbetse, Virgül de benim..

 

16/2/2004 Karlslunde/Hüseyin Uçar

 

 

 

Çağırınca geri gel

Meydan okuyorum işte ecele
Yavaş yavaş dost hiçliği hecele
Sevdiklerim gelsin etme acele
Şimdi git de çağırınca geri gel

 

Alıştırdın önce şana şöhrete
Yurdumdan, yuvamdan sürdün gurbete
Yüz bin sefer gidip geldim ahrete
Şimdi git de çağırınca geri gel

 

Bir ben miyim senden aflar dileyen
Koyun oldum kuzusuna meleyen
İyileri alıp kötü eğleyen
Şimdi git de çağırınca geri gel

 

Kimini ağlatıp kimine gülen
Sen idin herşeyin iyisin bilen
Vermem emanetin vakitsiz gelen
Şimdi git de çağırınca geri gel

 

Niçin düştün bu çıkmazın içine
Vicdana gel masumların suçu ne
Kimse ulaşamaz senin gücüne
Şimdi git de çağırınca geri gel

 

19/2/2004 Karlslunde/Hüseyin Uçar

 

 

 

Zor gayri

Zalimin baskısı koyulduk yola
Kötü kader ile girdik kolkola
Altını gösterip sattılar pula
Felek senle barışmamız zor gayri

 

Bir ömür öptürdün yunmadık eli
Ne mektup, ne haber geldim geleli
Yokluk akıllıyı ediyor deli
Bu ayrılık yüreğime kor gayri

 

Akıl verir paralılar durmadan
Aç mısın, susuz mu diye sormadan
Yürü gönül karanlığa kalmadan
Kader misin, kalleş misin dur gayri

 

Sarınacak birşey yoktur bohçada
Nemiz varsa dolu vurdu bahçada
Hem işsiz hem yoksul karı-koca da
Düş gubete kapı kapı sor gayrı..

 

  20/2/2004 Karlslunde/Hüseyin uçar

 

 

 

 

 

 

Kaptan

İnsanoğlu konmuş göçmüş durmamış
Kimin nesi sevdiğine sormamış
Selam saldım selamımı almamış
Gemi bu limandan kalkıyor kaptan

 

Yıllar geçti yenemedim korkumu
Cellata mı bırakırsın sorğumu
Boğazladın en samimi duyğumu
Dalğalar güneşte balkıyor kaptan

 

Bu gönül kalkıyor sevda garından
Bana ne ki tarikatın darından
Dağlar taşlar iniliyor zarımdan
Ayrılık ateşi yakıyor kaptan

 

Bir biz miyiz seven derya yüzünde
Hüseyin’im duramadın sözünde
Yıllar oldu rastlamadım izinde
Zamanlar su gibi akıyor kaptan..

 

20/2/2004 Karlslunde/Hüseyin Uçar

 

 

 

 

 

 

 

Anam

Olmalı analar bal’ınan şeker
Çileyi özlemi hep onlar çeker
Yaşamın yükünü taşıyan teker
Doğuran, büyüten, yürüten anam

 

Düşün etraflıca vermeden  karar
Gözden ırayanlar gönülden ırar
Onlar vefakârdır hep onlar arar
Doğuran, büyüten yürüten anam

 

Diken batsa ele olur haberi
Gece gündüz o her zaman seferi
Ana bence insan’lığın  cevheri
Doğuran, büyüten, yürüten anam

 

Herkes gelir sofralara kurulur
Bulanık su birden bire durulur
Herşeyin hesabı ondan sorulur
Doğuran, büyüten, yürüten anam

 

Karşılık beklemez her zaman sever
Bağışla kusurum var ise  eğer
Var mı ana gibi büyük bir değer
Doğuran, büyüten, yürüten anam….
     
17/07/2004 Karlslunde/Hüseyin Uçar
                        

 

 

 

 

 

       

Üçlerin ardından

N’olur dağlar feryadımı siz duyun
İncitmeyin dostlar elbisem soyun
Babam çağırıyor yanına koyun
Ötmen kuşlar ötmen bu yıl hastayım
Dostumu kaybettim ondan yastayım

 

Kırcı tutmuş dağlar taşlar ovalar
Nere gitsem kötü kader kovalar
Günden güne bozuluyor havalar
Ötmen kuşlar ötmen bu gün hastayım
Dostumu kaybettim ondan yastayım

 

Felek çabuk geçer yılların, ayın
Durdurmaz gözyaşım ırmağın, çayın
O bir beyefendi hem de çok sayın
Ötmen kuşlar ötmen bu gün hastayım
Dostumu kaybettim ondan yastayım

 

Ses vermedi derindeymiş yarası
Yoksula açıktı onun sofrası
Bize de gelecek ölüm sırası
Ötmen kuşlar ötmen bu gün hastayım
Dostumu kaybettim ondan yastayım

 

Güzel dostum kötülüğün görmedim
Dayanamam cenazene gelmedim
İnan seni defterimden silmedim
Ötmen kuşlar ötmen bu yıl hastayım
Dostumu kaybettim ondan yastayım

 

Yaramaza sağır idin, kör idin
Engel tanımadın koştun, yürüdün
N’oldu sana bir buz gibi eridin
Ötmen kuşlar ötmen bu yıl hastayın
Dostumu kaybettim ondan yastayım

 

Sensiz dostum derdim kime açayım
Senle olan anılardan kaçayım
Ne antiğim ne de geçer akçayım
Ötmen kuşlar ötmen bu yıl hastayım
Dostumu kaybettim ondan yastayım

 

Otuz yıl buluşması en son anımız
Duyunca dondu akan kanımız
Anladım emanet bizim canımız
Ötmen kuşlar ötmen bu yıl hastayım
Dostumu kaybettim ondan yastayım

 

Sensiz bu gönülü nerde eylerim
Dünya bomboşumuş artık  neylerim
Tüm canlara başsağlığı dilerim
Ötmen kuşlar ötmen bu yıl hastayım
Dostumu kaybettim ondan yastayım

 

Bir ömür yaşadı kalmadı naçar
Var ise derdini ata’ya açar
O dostları üzme kısa kes Uçar
Ötmen kuşlar ötmen bu gün hastayım
Dostumu kaybettim ondan yastayım
        
    18/02/2004 Karlslunde DK.
                          Hüseyin Uçar.
 
          
              

 

 

Sitem var

İşledim toprağı dönüştü cama
Suç ortağım oldu bakın diploma
Sen al canım, felek zalime koma
Verene de, alana da sitem var

 

Büyütenler oldu böyle doğmadık
Giden gitti biz kimseyi kovmadık
Kendimizi boğduk, canı boğmadık
Boğdurana  boğana da sitem var

 

Gurbetin yolları her yıl uzuyor
Ağız tadın çekemezler bozuyor
Tanrı mı ki  kara yazı yazıyor
Tanrıya da kuluna da sitem var

 

Yoluma durdular size geliyken
Memet’sin dediler adım Veliyken
Akıllım, dediler, dünden  deliyken
Deliye de veliye de sitem var
   
Seviyor sanırsın gözünü oyar
Renklere bürünür her yanı boyar
Farkına varmazsın düşlerin soyar
Soydurana soyana da sitem var

 

Buyur der alırsın, o seni kovar
Haklılar her zaman yüreğin ovar
Un diye satılır aslında zavar
Alana da satana da sitem var…

 

11/02/2004 karlslude/Hüseyin Uçar

 

 

Cem karacanın ardından

Benim uzun saçlı yanardağım
Kükreyen yüreğim
Sağduyulu
Atardamarım
Ekmek kavğasının neferi
Çağının tanığı
Türkülerin sanığı
Öfkesi özlem dolu bülbülüm
Geçtiği heryerde
İz bırakan
Ülkesinde sürgün yaşayan kanaryam
Türkü  pınarım
Can dostum
Cem karaca’m.
Pirsultan’dan
Nazım’a
Türkü köprüleri kuran
Bu semalarda yankılandıran
Biz senin o davudi
Sesini dinleyerek
Geçtik o köprülerden
O güzel beden
O eğilmeyen  baş
O yarattığın bütün güzellikler
Dünyayı saran sesin
Ülkemin insanlarına
Ufuklar açmaya devam  edecek
Titreşimler yükleyecek kulaklara
Bellekleri tazeliyecek
Ve hiç afetmedi
Afetmeyecek
Emeğin kavğasını
Kesintiye uğratan
Dönekleri
Benim uzun saçlı yanardağım
Kükreyen yüreğim
Çağının tanığı
Türkülerin sanığı
Öfkesi özlem dolu bülbülüm
Geçtiği heryerde iz bırakan
Ülkesinde  sürgün yaşayan kanaryam
Türkü pınarım
Can dostum
Cem karaca’m..

10/02/2004.Hüseyin uçar

Dardayım

Hayır dua ile vuralım yola
Kaderle kısmetle girsin kolkola
Paranın değeri dönüştü pula
Boşa yol bekleme dardayım darda
Gurbet bırakmıyor yar kaldık burda

Çalışır koşarız var olsun diye
Gül alır satarız kâr olsun diye
Kıl köprü kurarlar zor olsun diye
Boşa yol bekleme dardayım darda
Kader bırakmıyor can kaldık burda

Ömür ilerliyor artar yokuşlar
Tıkır tıkır inip kalkıyor tuşlar
Şafak yakın herhal ötüyor kuşlar
Boşa yol bekleme dardayım darda
Dertler bırakmıyor can kaldık burda

Aynaya bakarım yıkılır kaşlar
Nedensiz eğilmez eğilen başlar
El versin, der iken dost bizi taşlar
Boşa yol bekleme dardayım darda
Tükendi umutlar yar kaldık burda..

9/2/2004 Karlslunde/Hüseyin Uçar

Beraberce

Can
Haykıran
Direnen
Yakaran
Sesimi duyuyor musun
Hâlâ dindirmedin
Yüreğimin sancılarını
Burukluğunu gönlümün
Hüznünü bakışlarımın,
Can aynada
Bulutlara çizdim
Kara kalem
Çala kalem
Sana olan duygularımı
Gözlerin
Güneş mi
Ay mı
Doğdu geceme
Serdin saçlarını
Çarşaf
Çarşaf  sineme
Aydınlattı
Karanlık yanlarını dünyamın
Geçtin korkusuz
Cesur
Gönlümün
Çocuksu yollarından
Oyunlar kurarak çocuklara
Torunlarımız oldu
O oynayan bütün çocuklar
Bahar gülüşlü
Kardelen bakışlı
Çiğdem kokuşlu
Gönlümün solmayan gülü
İşaretler koyarak geçiyorum
Her geçtiğim çağdan
Her geçtiğim kavşaktan,
Can hâlâ sen
Isıtmadın minnacık kalbimi
Titreşimler içindeyim
Gözümü koyma yollarda
Çiğnetme
Ağrılı
Sevdalı yüreğimi
Yadlara n’olursun.
Bak gene mendil uzatıyorum
Güvercinler uçurarak
Ellerini ellerimde istiyorum
Halaylar çekmek için
Dudaklarımda halay
Türküleri
Ağıtlar
Özlem
Allı Turnam
Bizim el’e varırsan
Eğer bizi
Sual eden olursa
Uzaklarda
Aynı  kulvarlarda
Farklı kuşaklarla
Yıkık köprüler onarıp
Elele karşıya geçiyoruz
Sakın
Yoruldum
Kocadım deme can
Yorğunluğu uykulara
Veririz
Kocalığı
Denizlere
Dağlara yükleriz
Biz burada
Gene elele yanyana
Gelecek yeni kuşakları
Beraberce
Bekleriz….

09/02/2004 /Hüseyin Uçar

Dostum kalmadı

Sevmek istediğim beni sevmiyor
Gönül sıradana boyun eğmiyor
Böyle ömür yaşamaya değmiyor
Topalsın diyerek yollar almadı

Herkes duysun artık işte söylemim
Elbet insan kalmak bütün özlemim
Yüreğimin sesi yolum yöntemim
Canım dediklerim halim sormadı

Yolcuya seslendim yolu beğenmez
Yoksulda çorba yok balı beğenmez
Acem illerinden halı beğenmez
Verdiğim sözlerin biri olmadı

Baharı beklerken yazı yitirdim
Sohbet muhabbeti sözü yitirdim
Hürmeti ikramı nazı yitirdim
Kapısın çalacak dostum kalmadı..

22/01/2004 /Hüseyin Uçar

Önümüz yaz

Baharı sarındım sırtıma
Çimen
Çiçek
Börtü böcek
Bir inip
Bir kalkıyor
Dallarımdan kuşlar
Kanatları kollarım
Gökyüzündeyiz
Dolunay
Yıldızlar
Ovalar
Denizler
Dağlar
Ve  ben
Unuttuk
Geceyi
Gündüzü
Sonsuzluğun ortasında gidiyoruz
Ne uyku horultusu
Ne yokuş yorğunluğu
Ne çetin kayalıklar
Ne uçurum
Ne iniş korkusu
Şafak söktü
Güneşin kızıllığını görüyoruz
Yüreğimiz huzur dolu
Önümüz yaz
Hepimiz biliyoruz.

26/01/2004/Hüseyin Uçar

Öter sinemde sinemde

Edilmişiz pırna pırna
Katar katar geçer Turna
Gağasıyla çalır zurna
Öter sinemde sinemde

Gurbet taktı gancaları
Ayırdılar goncaları
Bizim köyün bacaları
Tüter sinemde sinemde

Hep yürüdüm bayır, yokuş
Etmediler değiş tokuş
Ömür denen uçarı kuş
Yiter sinemde sinemde

Bazan buldum öfkede dem
Benden önce göçmüş dedem
Gâvur, müslim hepsi Adem
Biter sinemde sinemde..

29/1/2004 Karlslunde/Hüseyin Uçar

Can peder

Olanca aklımı yollarda saçtım
Saygı, hürmet diye pederden kaçtım
Yanımda yer iken ben üç gün açtım
Tanrı mısın, azrail mi can peder

Büyükler bilirdi yolu yordamı
Baba olan aç bırakmaz adamı
Göz karardı bulamadım odamı
Tanrı mısın, azrail mi can peder

Kelhasan, Cihanbey, Konya, Ankara
Sen yedin ben baktım cep dolu para
Ne çeker anladım fakir fukara
Tanrı mısın, azrail mi can peder

Gel kurşuna dizme bu güzel çağı
Hele düşle şu bindiğin uçağı
Gücüm yetip çekemedim bıçağı
Tanrı mısın, azrail mi can peder

Göz kapalı, yüz kapalı, dil tutuk
İnsan hakkı diye çekerler nutuk
Haksız mıyım dile getirdin artık
Tanrı mısın, azrail mi can peder..

Taşatan dinlerken yaş doldu gözü
Her insan tutmalı verdiği sözü
Açlıkla terbiye  eyledin   bizi
Tanrı mısın, azrail mi can peder..

6/1/1984 /Hüseyin Uçar

Sorulurmu

Yorum yaptım yorumsuza
Görev verdim sorumsuza
Köle olduk kurumsuza
Daha burda durulur mu

Yol çoğalır yürüdükçe
Gönlü sevda bürüdükçe
Ömür yolda çürüdükçe
Deliye yol sorulur mu

Ölüm bize doğal yoldur
Dağarcığın bilgi doldur
Sadece nasihat boldur
Kabullenen yorulur mu

Hayal alıp sata sata
Ona gönül kata kata
Dönmez geri yapsa hata
Aşka zincir vurulur mu

19/01/2004/Hüseyin Uçar

Kodular adımız

İkili dolaştım yaşadım birli
Çalıştım kazandım hep oldum terli
Sonunda adımız koydular kirli
Parasızsın, der de almaz hamamlar
Bu sözcükler eksiğimi tamamlar

Biz ürettik bizim değil harmanlar
Duyğular mı ölmüş kör mü vicdanlar
Kazanan bizleriz boştur cüzdanlar
Parasızsın, der de almaz hamamlar
Bu sözcükler eksiğimi tamamlar

Dilim söylese de yüreğim korkak
Karanlık ruhuna aynada dön bak
Her yanım kirlenmiş olamam ak pak
Parasızsın, der de almaz hamamlar
Bu sözcükler eksiğimi tamamlar

Saat gibi gece gündüz kuruldum
Bu sözleri duya duya  yoruldum
Kırılmaz mı insan, elbet kırıldım
Ulaşılmaz oldu sanki hamamlar
Bu sözcükler eksiğimi tamamlar..

06/01/2004 Karlslunde/Hüseyin Uçar

Derman kimdedir

Adını bilirim güzel semtlerin
Takımı bizdedir  delik ceplerin
Anasıyız niçin bütün dertlerin
Dertler bizde amma derman kimdedir?

Bunca yıldır öldük öldük dirildik
Bugday olduk her rüzğara eğildik
Göçmen olduk ülke ülke sürüldük
Dertler bizde amma derman kimdedir?

Bir anda doğrulsa eğilen başlar
Önüne geleni sel gibi haşlar
Hak alınır bunu bilin gardaşlar
Dertler bizde amma derman kimdedir?

Bir hayal olmaktan çıksın sevdalar
Ancak sevenlerden olur faydalar
Suçlu suçsuz, bu meydanda burdalar
Dertler bizde amma derman kimdedir?

10/11/2004 Karluslunde.Hüseyin Uçar.

Yurdum diye meliyor

Rüyama giriyor, gönlüm yaralı
İstesemde olamıyom buralı
Sıla bana, ben sılama sevdalı
Yaban eller bizi bize çatıyor
Yorğan alev, döşek diken batıyor.

Anlı şanlı düğün ile evlendik
Yıllar yılı ekmek dedik eğlendik
Balayında bile sevği dilendik
Ağzım açsam toz dumana katıyor
Hastalanmış gönül düşmüş yatıyor.

Bilemedik yol yordamı usulü
Yaşıyoruz kendimizle küsülü
Soran yoktur burda kayıp nesili
Hayat bizi Pazar Pazar satıyor
Yıldan yıla sorunumuz artıyor.

Eksiğmiz yoktur dinde imanda
Sadece göründük hasat, harmanda
Gölğesiz yaşarız koca ormanda
Gün geçtikçe sıkıntılar basıyor
Felek bizi kantarında tartıyor.

Herkesin önünde düştüm ateşe
Acılar yıkımlar, geldi peşpeşe
Benden selam edin bacı kardeşe
Felek bizi eleğinde eliyor
Taşatanım yurdum diye meliyor.

30/11/2004 Karlslunde.Hüseyin Uçar.

Yar beni

Bir kendin bilmezin ağına düştüm
Konduğum yerlerden kovdular göçtüm
Kendi ellerimle mezarım eştim
Derinlere düşürüyor yar beni.

Sevği sayğı bitti aştık tepeyi
Yad ellere koyduk gittik körpeyi
Şu evrende dolaştırdı epeyi
İlden ile aşırıyor yar beni.

Namazda niyazda değişti saflar
Muhabbete döndü yapılan gaflar
Birbirinden menmun gibi taraflar
Artık dile düşürüyor yar beni.

Bendende kıymatlı  bakın gölğeler
Sınırlara bölünüyor bölğeler
Elin ovalıyor gerçek bilğeler
Fırıldağa çeviriyor yar beni.

Kasığadır binaları deviren
Nere gitsem yollarımı çeviren
Fare gibi bu beynimi kemiren
Hangi yüzle çağırıyor yar beni.

1/12/2004 Karluslunde.Hüseyin Uçar.

Ne diye

Öküz öldü, kağnı sindi, zilve yok
Gelenek yok, görenek yok, kirve yok
Muhabbet yok, içtenlik yok, cilve yok
Kime soru soracağım, ne diye ?

Çocuklar büyüttüm, okullar açtım
Tarlada bereket, duvarda harçtım
Cehalete koştum, sevğiden kaçtım
Hiç çağırma varacağım, ne diye?

Şahlandıkça çekemedim dizğini
Türkülere çevirmişim ezğini
Ben olmuşum yer yüzünün gezğini
Boş avuntu bulacağım, ne diye?

Gönüller coşmuyor, yüzler gülmüyor
Baharı çağırdım, dönüp gelmiyor
Değerler çiynenir kimse görmüyor
Bu yaşamda kalacağım, ne diye?

Yok saydılar, varlığımı, kozumu
Gelen giden silkeledi tozumu
Hep kaçırdım yemeklerin tuzunu
Aştan  lezzet alacağım, ne diye?

Beyhude boşuna sorular sordum
Sade beden değil, düşlerim yordum
Ne diye övünem yenikti ordum
İdamlıkken susacağım, ne diye?

Herkesin gözünde, çöldüm kuraktım
Hayali biçilen ekin oraktım
Kızğınlara uzatılan kulaktım
Bundan geri pusacağım, ne diye?

Çizdiğim tablolar, hepsi yorumsuz
İstesemde olamadım sorumsuz
Bundan geri yaşayamam, Çorumsuz
Gurbet elde kalacağım, ne diye?

22/11/2004 Karlslunde.Hüseyin Uçar 

Ben kıymam

Damdan düşer gibi, düşme ortaya
Hemence takarlar kırık oltaya
Ondan sap olmadım ben bir baltaya
Balta beni, ben baltayı, tanımam
Balta keser, balta kıyar, ben kıymam.

Binalar oturttuk çürük temele
Hizmet ettik deyin hangi emele
Ben depremim, gözlerini sürmele
Temel beni, Ben temeli, tanımam
Deprem yıkar,deprem kıyar, ben kıymam

Hangi eksiğimiz sayıp, söylesem
Dert küpüdür, yoldan geçen eğlesem
Bırakmaz yakamı özür dilesem
Amca bıkar, amca sıkar, ben sıkmam
Amca uyar, amca kıyar, ben kıymam.

5/12/2004 Roskilde.Hüseyin Uçar.

Üç kuruşluk keyfe

Üç kuruşluk keyfe gel limon sıkma
Ortada bir şey yok kaşını yıkma
Ömrümü cevizin içine tıkma
Pişmanlık yararsız, bir daha düşün.

Doğruları bulsun kurun örğütler
Faydasızdır boş sözcükler öğütler
Duldalamaz kışın salkım söğütler
Pişmanlık yararsız, bir daha düşün.

Kime hizmet verir bunca kurumlar
Hangi yana baksan dağdır sorunlar
Nasıl açıklanır böyle durumlar
Pişmanlık yararsız, bir daha düşün.

4 /12/2004 Roskilde.Hüseyin Uçar.

Ekenek gönlüm

Bilmem’ki ne diye geldim dünyaya
Bütün çektiklerim girir rüyaya
Ameliyat için geldim buraya
Ekin sözcüklerim, ekenek gönlüm.

İnişleri yokuşlara çevirdim
Düz ovada arabamı devirdim
Doymasamda doymuş gibi sevindim
Ekin sözcüklerim, ekenek gönlüm.

Yollar yürüdükçe, uzar çoğalır
Benden sonra benden, türküler kalır
Yaşanmış anılar, birbir sağalır
Ekin sözcüklerim, ekenek gönlüm.

Hiç mantıklı kullanmadım zamanı
Ben görmedim akce yüklü kervanı
Kesilsede dizlerimin dermanı
Ekin sözcüklerim, ekenek gönlüm.

Beni sorğuluyor bütün satırlar
Bir gün olur dost dostunu hatırlar
Hipotrumum oldu bütün bozkırlar
Ekin sözcüklerim, ekenek gönlüm.

Gönül hükümdardır biner atına
Durduramam yüzüm sersem altına
Ulaşamam menziline katına
Ekin sözcüklerim, ekenek gönlüm.

3/12/2004 Roskilde.Hüseyin Uçar.

Burdamısın

Çatalla çay karıştıran
Düşlerini yarıştıran
Küsülüler barıştıran
Topal üsük burdamısın.

Yokuşların eniş olur
Bakışların geniş olur
Altınların gümüş olur
Topal üsük burdamısın.

İçinde sallanır beşik
Aşamadın kolay eşik
Anıların delik deşik
Topal üsük burdamısın.

Birşey bulaman hazırda
Yüzüne bakmaz hızırda
El bağladın hep huzurda
Topal üsük burdamısın.

Dişin verilir hızara
Sade sen gelin nazara
Artık alıştın azara
Topal üsük burdamısın.

Dönde göz at etrafına
Kalma kötünün lafına
Katıl insan derğahına
Topal üsük burdamısın.

3/12/2004 Roskilde/Hüseyin Uçar.

Düşlerim-Masallarım

Kızım
Yahut oğlum
Benim doğup büyüdüğüm köy
Gençliğimin şehri
Denize çok uzaktı
İçindeydi dağların
Amma deniz gibiydi gökyüzü
Doğaysa cennet
Yaşamsa daha kutsal
İnsanları onurluydu
Her şey gösterişten uzak daha sadeydi
Ve ben o güzelliklerden
Onlarca yıl uzak kaldım
Yaşamımın baharında
Göçerlik çaldı kapımı
Katıldım göç kervanına
Amma ben o güzelliklerin
Yaşandığı yerde
Korkularıda öğrendim
Kırılğanlığıda öğrendim
Çekinğenligide öğrendim
Suskunluğuda öğrendim
Olğunluğuda öğrendim
Tam elli beş yıldır
Onları bir madalya  gibi yanımda taşıyorum
Bu yaşadığım ve örneklediğim yanlışlar
Ne bir kültür, nede bir gelenek
Düpedüz sindirme yönteminin bir parçasıydı
Bilirsiniz korkunun ne ecele faydası var
Nede korkular aydınlatır dünyayı
İşte ben bu korkularla çıktım yola
Bu korkuların ne doğduğum ülkeye
Ne yaşadığım ülkeye
Nede bana bir faydası dokundu
Ve bu korkular her zaman kesti yolumu
Eğer bilerek veya bilmeyerek
Öğrettimse sizlere bunları unutun
Silin belleğinizden
Beni bağışlayın
Bilirsiniz özür dilemek bir erdemdir
Sizden özür diliyorum…

Oğlum
Yahut kızım
Dinleyin ve içinden doğruları seçin
Daha çok okuyarak öğrenin
Dinide öğrenin
Daha çok sosyal yanlarına
Toplumsal yanlarına
Birleştirici kültürel yanlarına
Bağlı kalın
Herşeyden önce herkesinde sizin gibi
Bir insan olduğunu unutmayın
İnsanı sevin
Doğrulara bağlı kalın
Vicdanınızın ve yüreğinizin
Sesini dinleyerek verin
Verdiğiniz bütün kararları
Şunu bilmenizi isterim
Doğrular bazan ayrıntılarda gizlidir.
Geçtiğimiz yaz
Yıllık izinimi ülkemde geçirdim
Sanki gökyüzü aynı güzellikte değildi
O irili ufaklı
Dereler
Koyaklar
Tepeler
Ve dağlar
Kendine benzemiyordu sanki
Ve her gördüğüm nesne
Her gördüğüm çehre
Beni yarğılıyordu
Belkide  ben kendime benzemiyordum
O güzelim köy geleneksel
Yapısının bile gerisindeydi
Evler ören
Yollarsa patikaya dönüşmüştü
Ne iç mimaride, nede diş görünümde
Bir gelişme vardı
Hiç bir silkinme
Hiç bir artı değer göremiyordum
Köyün ilkokulu bile kapanmıştı
Ne aşklar,
Ne coşkular
Ne sevğiler
Nede muhabbetler yaşanmıştı
Şimdi sadece adı vardı bunların
Umutsuzluk akıyordu
Yaşlıların yüzlerinden
Göz yaşları vardı
Çocukların gözlerinde
Bin pişmandım onlardan ayrıldığıma
Çünkü döndüğümde herkesi
Mutlu göreceğim sanıyordum..

  Kızım
Yahut oğlum
Ben veya birileri
Yani paralılar
Yani mevkii sahipleri
Eğer bir yere gideceklerse
Bir şeyler alacaklarsa
Ne sıraya girerler
Ne kuyukta beklerler
Hep önüne geçerler birilerinin
Zamanını çalarlar
Küçümseyerek bakarlar
Yanlarından geçerken onlara
Onur adına onur kırarlar
Ve ne acıdır’ki
Ne bir hayır diyen çıkar içlerinden
Nede bir bağıran
Herkes suspustur, susar
İşte ondandır yüreğimin kanayışı
İşte ondandır kayboluşu
Gökyüzü   maviliğinin
Seslerin  renğinin başkalaşması
Yüzler solmuştu
Kırılmıştı bütün aynalar
Kimin ne dediği duyuluyor
Nede anlaşılıyordu
Bir paslı hançer gibi
Oturmuştu göksüme bu tablo
Her şey içimi kanatıyordu
Işığını yitirmişti gözlerim
Yollar kayptı
Herşeyi perdelemişti
Bir siyah duman
Sanki bin yıl birden yaşlanmıştım
Artık kabullenmiştim
Yenilğiyi
Acemiliği
Cahilliği
Geri kalmışlığı
Gereği kalmamıştı artık
Boş yere gururlanmanın

Yaraları gizlemenin
Sanki kapatılmıştım bir hücreye
 Kendi vicdanımda tutukluydum.
Her şeyi kabullenmek bu kadar kolaymı
Peki nerdeydi benim ideallerim
Tümüyle’mi unutmuştum direnmeyi
Ne yapmıştım elli beş yıl
Kendi adıma
Toplumum adına
Dudaklarıma dilime yapışıyordu sorular
Bende herkes gibi
Elimde olanlarla yetinmeyi öğrenmiştim
Bozukları tamir ettim
Yırtıkları yamadım
Eskileri yenilemeyi düşünmedim
Yeni bir arayış gelmedi aklıma
Ne bir yol gösterenim oldu
Nede etkileneceğim birileri vardı çevremde
Ellerimi dayadım çeneme
Her şeyin ayağıma gelmesini bekledim
Çiçeksiz bahçelerde arı bekledim
Ağaçları doğradım
Sonra kuşları bekledim
Su bile vermedim kalan yeşile
Onlarda kurudu ben uçsuz bucaksız
Steplere baka baka kocadım
Yağmur bulutlarıda çekip gittiler
Ben gene bulut aradım gökyüzünde
Şükrederek bekledim
Ellerimi açarak havaya
Yağmur duasına çıktım
Yagmurun yağmasını bekledim
Ne bir çaba harcadım
Ne emek verdim..

Oğlum
Yahut kızım
Ben şu küçücuk dünyamda
Ne hayali köyler, şehirler kurdum
Ne saraylar süsledim içinde halayıklarıyla
Ve benim o çocuk dünyama
Benden habersiz daldılar
Ben çocuk’ken
Ne tebiyeli çocuk derlerdi
Ne uslu çocuk derlerdi
Ve ben genç’ken
Ne olgun genç derlerdi
Ve şimdi ben yaşlandım
Şimdide ne olgun insan diyorlar
Döv söv eline al
Ne hoş görülü adamdır
O bir yük odunla
Kaynatsan kızmaz
İşte görüyorsunuz çocuklar
Terbiye, hoş görü
Olgunluk diyerek
Yüreğimizde ne yaralar açmışlar
Mümkün’mü ur tutmuş yaraları kapatmak
Siz evet demeden düşünün
Sorun kendi kendinize
Sorun düşündüklerinizi yüksek sesle
Biliyorsunuz en önemli an
Yaranın açıldıgı andır
Gelir geçer demeyin sakın
Yanılgılarda yaralar insanı
Ertelemeyin geç kaldım diye
Başlayın bir yerlerinden
 İzin vermeyin
Gizlerin fındık kurdu gibi
İçinizi kemirmesine
Bağırın gerektiğnde
En azından rahatlarsınız
Yıkılmaz sandığınız o duvarlara
Duymaz saydığınız o kulaklara
Bağırın sesiniz nasıl yankılanacak
O yarayı açanları uyarın
Kapanmaz bir yaraysa eğer
Açık kalsın
Kimseler sizin hiç bir şeyin farkında
Olmadığınızı sanmasın,
Yürüyün üstüne üstüne
Kafanızın yatmadığı her şeyi tartışın.
Kimseyi kıskanmayın
Nede kimse sizi kıskansın
Daha iyi bir yaşam için
Birbirinizi kıskandırın
Arayışlarınız bitmesin
Korkulu gülüşleri unutun
Diplomat tebesümüne katılmayın
Mesela okuyun
Okumadan düşünmenin
Düşünce üretmenin
Mümkün olamayacağını
Öğrenin
Öğretin..

Her gördüğünüz güzel
Tam bir güzel değildir
Her dinlediğiniz konuşma
Duğruları taşımaz içinde belki
Belki bir aldatmacadır
Düşünsel yaşamı benimseyin
Gerçeklik, yanlışlar içinde bir gizdir
Önemli olan, onu bulup ortaya çıkarmaktır
Mesela ölümden
Hastalıktan korkmayın
Daha çok savaşlardan korkun
Önce savaşları yok etmenin ugraşını verin
Daha sağlıklı
Daha onurlu
Daha mutlu yaşamanın yollarını arayın
En azından çaba harcayın
Örnek olun, arayışlarınız hep sürsün
Bilirsiniz bizim toplumumuzda
Uslu çocuklar
Suskun çocuklar
Çekingen çocuklar
Mutsuz olurlar
O çocukları öyle yetiştirenler
Çocuklar soru sorduğunda
Veya karşı çıktığında
Dönüp birde onlardan davacı olurlar
Büyüttüm besledim
Bu güne getirdim
Bana karşı çıkıyor diye
Söylenir dururlar
Siz çocuklarınıza
Önce soru sormayı öğretin
Kendisile
Ailesiyle
Toplumsal ilişkileri
Özğür bireyler olarak
Doğrulardan ödün  vermeden uzlaşan
Kendi kendileriyle barışık
Bireyler olsunlar

Kızım
Yahut oğlum
Üretilmiş kelimeler, cümleler
Üretileceklerin önüne geçerler
Gelişimin, aydınlanmanın
Önünün kesilmesine izin vermeyin
Siz daha güçlü sözcükler üretin
Yalın
Anlamlı
Sımsıcak
İnsanı kucaklayan
Daha gerçekci arayışlara girin
Daha gerçekci
Tutkulu aşklar yaşayın
İnsana
Emeğe
Havaya
Suya hasret kalmış gibi yaşayın
Sevdalarınızı yan yana olduğunuzda.
Çiçeklerle, buketlerle karşılayın sevdiklerinizi
Onların sevincini sevinciniz sayın
Yıldız doldurun ceplerinize
Ellerinizi, yüreğinizi ısıtsın

Ben bu güne kadar hiç bir şeyi
Bilinçli yaşamadım
Sevinçlerim boğazımda düğümlendi
Coşkular terk etti bedenimi
Şimdi daha iyi anlıyorum
Yanılğılarımı
Ben bir cırcır böceği kadar bile
Aydınlatamadım etrafımı
O direndi karanlığa, geceye inat
Ben korktum, sustum
Demek’ki bütün bunları
Bize kimler öğretmiş
Bütün bunlar
Rahatları bozulmasın diyeymiş
Düzen kurucuların
Yitirdiğim yıllaradada
Yürüdüğüm yollaradada
Ben hala tutukluyum
Neden bu sitemler
Niçin bizde yaşam
İntiharları çağrıştırır.

Kızım
Yahut oğlum
Niçin bizde yasaklar yasakları
Doğurur
Cehalet günahları
Hangi düşlerim gerçekleşti
Bu güne kadar
Bütün bu yasaklar ve baskılar getirmedimi

Sıkıyönetimler     

Gururla taşıyoruz
Yüreğimizde  acıları
Buruk türkülerimize
Gömüt değilmi ömrümüz.
Kayıplarımızla, kazancımızı karşılaştırdığımızda
Daha iyi anlıyoruz neler yitirdiğimizi
Zamanımızın nasıl boşa harcandığını
Gözlemleyip üzülmemek elde’mi
Geleceğimizi
Genellemelere
Rastlantılara
Nasıl yönledirdiğimizi
Yanılğıları doğruymuş gibi
Nasıl yaşadığımızı
Anlamak haaa.. yıllardan sonra..

Oğlum
Yahut kızım
Yerinde saymayı bırak yürü
Birilerinden duyup öğrenme yerine
Kendiniz okuyup öğrenin
Bağıranlara sizde bağırın
Susanlarla susmayın
Büyüklere saygı duymak ayrı şey
Susmak ayrı şey
Ya korkaklar susar
Yada çıkarı olanlar
Veya güdülmek isteyenler
Atılımlarınız sürsün dört mevsim
Siz bir ömür baharı yaşayın
Söküp atın yüreğinizden depremi
Ur’a dönüşmesin.
Kolay alışkanlıklardan kaçının
Sığınmayın alışkanlıklara
Sonraları en zor şey oluyor
Bir insan için alışkanlıklarından kopmak.
Sorumlulukları üslenin  kaçınmayın
Kaçınırsanız her sorumluluktan
Kendinize olan öz güveninizi yitirirsiniz  
Dolu dolu yaşamaktan
Sevmekten korkmayın
Kızlarınız
Oğullarınız olsun
Her birinin ismini
Doğadan seçin
Hazzı
Hareketi
Bereketi çağrıştırsın
Irmak gibi
Yağmur gibi
Bulut gibi
Yıldız gibi
Orman gibi
Ekin gibi
Siz dahada çoğaltın bu isimleri
Unutmayın yarın sizin
Yarınlar onların…

28 kasım 2004 DK. Hüseyin Uçar.

Havalandı turnam

Ne yetirdim, ne yitirdim sormayın
Felek vurmuş birde sizler vurmayın
Kazın mezarımı dostlar durmayın
Havalandı Turnam, uçamadılar
Avcular yetişti, kaçamadılar.

Kimseye benzemez, benim gülüşüm
Kaç kez oldu, bu dünya’ya gelişim
Bu yürekte, daim ağlar Hüllüşüm
Havalandı Turnam uçamadılar
Avcular yetişti, kaçamadılar.

Önce dil öğrendim, yarım yamalak
Anama sövseler, Aştım dombalak
Kanat kurşunlandı, duymuyor kulak
Havalandı Turnam, uçamadılar
Avcular yetişti, kaçamadılar.

Elbet’te suçluyum, tarihe karşı
Gel otur yazalım, tarife marşı
Cahile karakol, marife çarşı
Havalandı Turnam, uçamadılar
Avcular yetiştı, kaçamadılar.

Niçin birden bire, selamı kestin
Ne dedim sevdiğim sen,neye küstün
Bilirsin elbet’te elelden üstün
Havalandı Turnam, uçamadılar
Avcular yetişti, kaçamadılar.

16/11/2004 Karlslunde
               Hüseyin Uçar.

Suları çekilmiş

Bir şey yapma nolur, bu benim işim
Söylemesi kolay, nerde girişim  
Gönüller kocadı yoktur gelişim
Bu kadar yakartma, gelecek ölüm
Çekilmiş suları, kurumuş gölüm.

Aylar kovalıyor, yıllar geçiyor
Zalim felek gene bizi seçiyor
Sevdiğim oturmuş, kefen biçiyor
Bu kadar yakarış beklemez ölüm
Çekilmiş suları, kurumuş gölüm.

Elbet kavurğayı, istiyor kursak
Her yer diken çalı, nereye basak
Öfkeler serbest’te gülmeler yasak
Bu kadar eziyet, bilirsin ölüm
Çekilmiş suları kurumuş gölüm.

Bülbülün yuvası, dikenli çalı
Beğenmez halıyı, hiç sevmez şalı
Çobanın elinde sevda kavalı
Derviş sabrı ile bekliyor ölüm
Çekilmiş suları kurumuş gölüm.

Cehalet ne canlar, boğup yutuyor
Oturup yattığım yerler batıyor
Beni son günlerde Eren tutuyor
Taşatan kurtuluş sen için ölüm
Daha orta’asyada kurumuş gölüm.

17/11/2004 KarlslundeHüseyin Uçar.

Dil aradım

İyimser olsamda, bitmez kayğılar
Yerli yersiz yayğaralar yayğılar
Nerde büyük küçük, varmı sayğılar
Dil aradım ağızlarda,bir zaman
Göl aradım gönüllerde, her zaman.

 

Gövdesi var, dalları var, kökü yok
Gelenek yok, görenek yok, öykü yok
Düzen bozuk, dirliği yok, erki yok
Dil aradım ağızlarda, bir zaman
Göl aradım gönüllerde, her zaman.

 

Bedeni var, gözleri var, yaşı yok
Dudağı var, kibriği var, kaşı yok
Ayağı var, elleri var, başı yok
Dil aradım ağızlarda, bir zaman
Göl aradım gönüllerde, her zaman.

 

Kendisi var, komşusu var, adı yok
Köyleri var, evleri var, çatı yok
Hak aramaz, hiç bir şeyin tadı yok.
Dil aradım ağızlarda , bir zaman
Göl aradım gönüllerde, her zaman.

 

Kattım pay eyledim, var ile yoğu
Kızıp bağırdılar açların çoğu
Uzaklaş herkesten düşünme soğu
Dil aradım ağızlarda, bir zaman
Göl aradım gönüllerde, her zaman.

 

12/11/2004 Karlslunde. Hüseyin Uçar.

 

 

 

 

 

 

Deve dikenine

 

Yağmalanmış güzel yurtlar korular
Seçilmiyor yanlış ile doğrular
Küsmüş terk eylemiş bizi arılar
Deve dikenine, dedirdin çiçek
Sözümde yalan yok, hepisi gerçek.

 

Keder verir bana sesi anğutun
Çatısına konmuş öter konutun
Ben unuttum, sizde beni unutun
Deve dikenine dedik bu çiçek
Sözümde yalan yok hepisi gerçek.

 

Çıtlığın iyisi, çıtlıkta biter
Önce dallarında cırcırlar öter
Tut elimden gülüm dönelim yeter
Deve dikenine dedirdin çiçek
Sözümde yalan yok hepisi gerçek.

 

Un eler kalburda, elek bulamaz
Zülüfler dağılmış, ondan taramaz
Bir haylidir, sevdiklerim aramaz
Deve dikenine dedirdin çiçek
Sözümde yalan yok hepisi gerçek.

 

9/11/2004 Karlslunde/Hüseyin Uçar.