Skip to content

Category: Ikke-kategoriseret

TARİH AKLAMAZ

Deli poyraz gibi, estirdin beni
Anama, atama küstürdün beni
Kara düzenlere astırdın beni
Ben aklasam seni, tarih aklamaz
Güneşe sığınsan, güneş saklamaz.

Altı mayıs ilmek, geçti boyuna
Bakanda olurduk, gitsek suyuna
Soyun benzer, hızır baba soyuna
Ben aklasan seni, tarih aklamaz
Güneşe yaslansan, güneş saklamaz.

Oyuncaksın, irticanın elinde
Cumhuriyet sade, sözcük dilinde
Yatamazsın, korumasız evinde
Ben aklasdam seni, tarih aklamaz
Güneşe sığınsan, güneş saklamaz.

İleri dedikçe döndün geriye
Görevler yükledin, cine periye
Suyun kaynayada, yağın eriye
Ben aklasam seni, tarih aklamaz
Güneşe sığınsan, güneş saklamaz.

25/10/2006 Karlslunde.Hüseyin Uçar.

BURALARI DAR EDERLER BİLİRSİN

Bakmak canım sade,  görmek değildir
Gören gözü, kör ederler bilirsin,
Sorun çözmek sade, bilmek değildir
Herkesleri, bir ederler bilirsin.

Anlarsan algıla, karşında deniz
Hiç ikramın yokmu, kurudu geniz
Bu nasıl yaklaşım, bizler kuzeniz
Ay’ı bile, sır ederler bilirsin.

Güneşli bir hava beylerbeyinde
Köprüler fotoraf , çeker beyinde
Ezgiler iniler  dolmuş neyinde
Emek veren, yer edinir bilirsin.

Düşünmek sanadır, yorumsa bana
Bu güzellük, örnek olsun bu ağna
Amaç seni görmek, izin mahana
İnanarak, var olunur bilirsin.

Yapışır oltaya, balıklar salkım
Görünür uzaktan, adalar takım
Bana yol göründü, hoşcakal halkım
Buraları, dar ederler bilirsin.

16/11/2006 İstanbul.Hüseyin Uçar.

BU GÜN DOGUM GÜNÜN HÜLYA

Doğumunun otuzikinci yılı
Bu gün seninle
Anadolu kavağındayım
Balıkçı iskelesi
Ve yanyana üç balıkçı lokantası
Oturduğum masanın ayaklarını dövüyor dalgalar
Masamda hamsi tava
Küçük yeni rakı, çoban salatası
Önüm bütün güzelliğiyle
Boğaz
Marmara
Rumeli hisarı
Ve akşam güneşi
Gerimde on onbeş
Hanelik yerleşin
Vermiş sırtını yemyeşil ormana
Boğazı seyrediyor
Marmarayla dans ediyor
Ve  yanı başımda sen
Oturduk dertleşiyoruz
Sen benim onur bahçem
İlk çocuğum
Kara, kuru, asi
Zeytin gözlü koca bebeğimsin
Kaldır başını dik dur
Eğilme önünde yaşamın
Hani biz hep değişecektik
Ufukları katacaktık önümüze
Baba kız değilde
İki dost, iki arkadaş olacaktık
Her bahar yüreğimiz
Coşkuyla dolacaktı
Ağzımızdan çıkan her cümle
Şiir tadında olacaktı
Türkülerimiz dolaşacaktı dilden dile
Yaşadığımız her ülke
Çaldığımız her kapı
Destursuz açılacaktı
Göçerlik hissi taşımıyacaktık
Dünü unutup yarına akacaktık

Yıllar yaslanacaktı birbirine
Çevremizle
Hayatla barışık olmayı öğrenecektik
Hani seni sevdiğinle elele görecektim
Tutacaktım o minnacık ellerinden torunlarımın
Bazı doğum günlerinde çoğalacaktı ailemiz
Onlarla kuzeyde küçük bir köy kuracaktık
Hani o delişmen duygularımızı
Sürecektik kırlara
Kuzularla koşuşacaktı
Hani bize kar delen
Çiğdem
Menekşe
Kır çiçekleri toplayacaklardı
Onları büyütme telaşı içinde görecektim
Onlarla birlikte kesecektik pastayı
Böyle hüzünlü olmıyacaktı şarkılarımız
Ben bu gün İstanbulda seninle dolaşıyorum
Doğum günün kutlu olsun
Bilk seni yüreğimin
En güzel yerinde taşıyorum.

13/11/2006 Kadıköy/ İstanbul.
Hüseyin Uçar.

NE ARARSAN MEVCUT

Dünleri unutup, yarına bakmak
Aşka özğü bir güç,yürekte akmak
Ormanı ateşler, kıvılcım çakmak
Canlar alev alev, külün içinde.

Gönül bahçesinde, ölürmü fidan
Bahaneler bulman, havadan sudan
Alem ayda yaşar, kalkın uykudan
Ne ararsan bulun, gülün içinde.

Elbet kolay olmaz, hedefe varmak
Gerektiği zaman, masaya vurmak
İnsana yakışan, daha dik durmak
Ne ararsan mevcut, dilin içinde.

Deprem yıkmaz sade düştüğü yeri
Önlemler alalım, dönmesin geri
Saygınlık görmüyor, şu alın teri
Bağlama iniler, telin içinde.

Hayırlar getire, yeni seneler
Taşa dönüşmeye gene sineler
Ekilmezse ekin, vermez taneler
Yaşam sürüklenir, selin içinde.

Herkesler bilemez, kendi varını
Bazısı göremez, dağın karını
Ömrüm yetse, görse idim yarını
Kalemler tutuşur, elin içinde.

30/12/2006 Karlslunde.Hüseyin Uçar.

SEFA KALIN GİDİYORUM

(Sadık Günalın  ardından)

Hep yaşadım, deli dolu
Bu kadarmış ömrün yolu
Çağırıyor Anadolu
Sefa kalın,  gidiyorum.

Sanmayın’ki aynı durdum
Hançeri kendime vurdum
Yarınlara çok şey koydum
Sefa kalın,  gidiyorum.

Bir taş oturdu, şurama
Hançerledi,  her aşama
Bir yaşamdan bir yaşama
Sefa kalın,  gidiyorum.

Uçak olur, teli Turnam
Acım sarır toprak anam
Kucak açmış, bekler Dina’m
Ona doğru,  gidiyorum.

İçinde doğmuşum korun
Günden güne, arttı sorun
Sonuna gelmişim yolun
Sefa kalın,  gidiyorum.

Çıkamadım bir gün düze
Herkes basar aynı ize
Ölüm erken geldi bize
Sefa kalın,  gidiyorum.

Ömrümüzü verdik çarka
Kimse çıkmadı’ki arka
Güldürmedin, Danimarka
Kahr’olasın,  gidiyorum.

Duymayana edin selam
Bitti bizde artık kelam
Kuşsarayda verin sel’am
Sefa kalın gidiyorum.

Geçmişlerim sıra sıra
O kadar sık, yok’ki ara
Bu diyardan, o diyara
Sefa kalın  gidiyorum.


16/12/2006/ odense/ Hüseyin Uçar.

HATTİN BİLMEK BİR ERDEMDİR

Geçmişin,  önünde eğil
Kanlı tarih,  şaka değil
Bu sözcükler, aşk’a dahil
Hatdin bilmek, bir erdem’dir.

Eniş olmaz, yokuş birden
Tarihe bak,  sıyrıl kirden
Madımakta, yanan pirden
Sevilenmek, bir erdem’dir.

Hala şeriat donlular
Kelle vermiş bunca ulular
Nerden baksan kin dolular
Yenilenmek, bir erdem’dir.

Kiliseler, sinegoklar
Her zaman havayı koklar
Cemevi deyince yoklar
Silkelenmek, bir erdem’dir.

Muhtar senin, haberin yok
Evetlerin göksüne ok
Yalanlara karnımız tok
İlğilenmek, bir erdem’dir.

Bunca yıllık tarihe bak
Başımızda patlar kabak
Ölsen bile, olma korkak
Direnilmek,  bir erdem’dir.

Sözlerinde samimi’mi
İbadet yerin cami’mi
Yasak etmişler cemi’mi
Bilğilenmek, bir erdem’dir.

Bu sözleri, Uçar söyler
Göçer olmuş, nice köyler
Kendinize gelin beyler
Serğilenmek, bir erdem’dir.

 10/!8/2006. Hüseyin Uçar.      

BERİ GEL

Gülüşüne, sözlerine kandığım
Muhabbet’le, saygı ile andığım
Sen açtın sevdaya, gönül sandığım
Gülüşlerin, içten ise, beri gel.

Göz yaşların, altın olsun ağlama
Dilde türkü, kucağımda bağlama
Aşk değilse, hiç kendini zorlama
Öpüşlerin,içten ise, beri gel.

Seviyorsan, çul olurum altına
Çıkarırım, seni arşın katına
Güller takam, gerdanına, saçına
Alkışların, içten ise, beri gel.

Yeni değdim dersin, yirmi yaşına
Gelinlik poşusu, takam başına
Samimi değilsen, üzme boşuna
Bakışların, içten ise, beri gel.

Kimselere diyemedim, adını
Yurt tutalım, şu dağların ardını
Bunca yılın, çıkaralım tadını
Alkışların, içten ise, beri gel.

Aşık defterine, adım yazdırdın
Sönük duygularım, bana sezdirdin
Mecnun ettin, ardırsına gezdirdin
Nakışların, içten ise, beri gel.

11/12/2006 Hüseyin Uçar.

İZLEM

Gel otur yanıma
Yaslan göksüme
Yürüyelim
Hiç konuşmadan
Çözelim gizemini gecenin
O bizi izlesin.

19/12/2006 KBN.
    Hüseyin Uçar.

MAHMUT PAŞADA

Kollar
Omuzlar dolu
Canlı  
Canlı tezgahlar
Dolaşıyor
Mahmut paşada
Bağırarak
Dolu dolu sokaklar
Öbek öbek
Yığın yığın
Anında açılıp
Anında toplanan
Pazarlar
Vitrinlerde
Kaldırımlarda
Mahmut paşada
Urbalar
Elden ele dolaşan
Kabonlar
Çamaşırlar
Atmış sandalyasın
Dükkanın önüne
Gramafon Ömer
De hadi gel
Gel,  gel
Malın iyisi ucuzu
Burada enişte
Hele gel otur
Çek sandalyayı oğlum
Alman mühüm değil babam
İki lafın
Belini kıralım otur
Sende gel amcam
Sana kaça yarar
Sende gel dedem
Sende gel teyzem
Gel
Gel
Gel
Gel…
Sevindirelim ablam
Sende gel…

4/11/2006 İstanbul. Hüseyin Uçar

BULANA KADAR

Evi tutmuş amma, yolu bilmiyor
Solcu gibi yaşar, solu bilmiyor
Muhabbet ehlidir, dolu bilmiyor
Körleştik adresi, bulana kadar.

Yıldan yıla artar, benim kederim
Yol bilmeze eş olmuştur kaderim
Köşe bucak dolandırdın, rehberim
Sertleştik adresi, bulana kadar.

Sağ dedi, sol dedi, dolandık durduk
Sinirler bam teli, saatmi kurduk
Şura bura derken, ters yola girdik
Tersleşdik adresi, bulana kadar.

Geldik birisiyle, kafa kafaya
Kördür diye levha, assak yakaya
Kazasız belasız, çöksek sofaya
Direştik adresi, bulana kadar.

Bulvarlar tükendi, ara sokaklar
Peşpeşe ulandı, kanallar, arklar
Ne güzel, yemyeşil, görünür parklar
Dertleştik adresi,  bulana kadar,  

Cezalı değilmi, bu Mevlüt Köken
Durduk ev önünde, bulamak derken
İncitmez kimseyi, yumuşak diken
Birleştik adresi bulana kadar.

 28/9/2006 Hüseyin Uçar.   

YENİ YIL KARŞILAMASI VE BAYRAMLAŞMA

Seni  zavallı ihtiyar
Çoluk çocuk demez kıyar
Ne sıkılır, hicap duyar
Söyle şimdi, mutlu’musun,
Yarından Umutlu’musun.

Kurban olduk kuruntuna
Bitip tükenmez fırtına
Yönünü yitirmiş Turna
Söyle şimdi mutlu’musum,
Yarından Umutlu’musun.

Boynu buruk, çoluk çocuk
Gözlerde yaş boncuk boncuk
Devam et yolların açık
Söyle şimdi, mutlu’musun,
Yarından umutlu’musun.

Düşünceler paslı paslı
Nedir bu kavganın aslı
Bayram ettik yaslı yaslı
Söyle şimdi, mutlu’musun,
Yarından Umutlu’musun,

Bulanıksan durul yeter
Her yanından duman tüter
Yardımcılar senden beter
Söyle şimdi, mutlu’musun,
Yarından umutlu’musun.

Aile’ye döner silahın
Saymakla bitmez günahın
Ne vicdan var, ne Allahın
Söyle şimdi, mutlu’musun,
Yarından umutlumusun.

Kırdın döktün, koydun cebe
Hepimizi gördün bebe
Kurban gönderdin celebe
Söyle şimdi, mutlu’musun,
Yarından umutlu’musun.

Ne zaman takınsak kanat
Başlar bir anlamsız inat
Arzun neyse açık anlat
Söyle şimdi, mutlu’musun
Yarından umutlu’musun. 

Ey analar, ey nineler
Ozan yaralı döneler
Taşa dönüştü sineler
Söyle şimdi, mutlu’musun,
Yarından umutlu’musun.

Sevincimize korkuluk
Görmedik sende duruluk
Bumu, atalık ululuk
Söyle şimdi, mutlu’musun,
Yarından umutlumusun.

Hedeflerin geri geri
Ağırlarsın, misafiri
Nasılsın, kavğanın piri
Söyle şimdi, mutlu’musun,
Yarından umutlu’musun.

Dersler çıkarsan hatandan
Sanki sürgünüz vatandan
Böyle’mi gördün atandan
Söyle şimdi, mutlu’musun,
Yarından umutlu’musun.

Kahrını çekeriz hamın
Bizleri üzerken gamın
Her yana yayılır namın
Söyle şimdi, mutlu’musun,
Yarından umutlu’musun.  

Yürekler sevgi çağlarken
Çıkıp yolunu bağlarken
Torunlar saf saf ağlarken
Söyle şimdi, mutlu’musun,
Yarından umutlu’musun.

Uçuk duvarlar örmedin
İyi yanımız görmedin
Kimseye değer vermedin
Söyle şimdi, mutlu’musun,
Yarından umutlu’musun.          

Bacı kardeş.oğlan kızlar
Gelmez’mi  gönüle yazlar
Buruk yürek her dem sızlar
Söyle şimdi, mutlu’musun,
Yarından umutlu’musun.

Belirsiz elbet yarınlar
Her gün çoğalır sorunlar
Boğazlanırken torunlar
Söyle şimdi, mutlu’musun,
Yarından umutlu’musun.

Övünerek karı döven
Yakıp yıkmaz, onu seven
Kalmadı ortada güven
Söyle şimdi, mutlu’musun,
Yarından umutlu’musun.

Ne ektin’ki, ne beklersin
Tek tek herkesi keflersin
İktidarın yenilersin
Söyle şimdi, mutlu’musun,
Yarından umutlu’musun.

Bakışlar vurulmuş kanar
Ateş düşmüş yürek yanar
Çoluk çocuk malı sanar
Söyle şimdi, mutlu’musun,
Yarından umutlu,musun.

Daha varmadan harmana
Kattılar tozu dumana
Yazık harcanan zamana
Söyle şimdi mutlu’musun,
Yarından umutlu’musun.

Soru doluyken kafalar
Sonuçsuz kaldı çabalar
Yazık çiynendi sofralar
Söyle şimdi, mutlu’musun,
Yarından umutlumusun.

Keder dolu geçti yıllar
Gurbete dönüştü yollar
Budandı çiçekli dallar
Söyle şimdi, mutlu’musun,
Yarından umutlu’musun.

Çocukların meta gören
Konakları ettin ören
Götür burdan beni tren
Söyle şimdi, mutlu’musun,
Yarından umutlumusun.

Hani bayramlar barıştı
Tanrılara yakarıştı
Birden ortalık karıştı
Söyle şimdi, mutlu’musun,
Yarından umutlu’musun.

Donup kaldı temeniler
Cehalet bizi ninniler
Birden eskidi yeniler
Söyle şimdi mutlu’musun,
Yarından umutlu’musun.

Hiç acımaz canlar yakar
Karanlık dahlizde akar
Yapar çatar üste çıkar
Söyle şimdi, mutlu’musun
Yarından umutlu’musun.

Düzenin korku üstüne
İnsan kıyar’mı dostuna
Kahraman yazak büstüne
Söyle şimdi mutlu’musun,
Yarından umutlu’musun.

Bu konu bitmeli bence
Nasıl görünürüz sence
Hakaret edilmez gence
Söyle şimdi, mutlu’musun,
Yarından umutlu’musun.

Hüseyin bağla sözünü
Unutma insan özünü
Gördün cahilin yüzünü
Söyle, söyle mutlu’musun,
Yarından umutlu’musun.  
 
 31/12/2006  Hundinge.
               Hüseyin Uçar.

TELLER AĞLADI

Duymaz artık, sağır olmuş dokular
Çekilmiş bedenden, uçmuş korkular
Alanda bulanda, kaldı takılar
Yemedin içmedin, kime yaradı,
Gizli zulaların,  eller aradı.

Siperken canlara, gögüs kafesin
Öfkesi sanaymış, gördük herkesin
Üşüştüler çıkar çıkmaz nefesin
Hemen başucunda, kavga başladı
Bacı kardeş, birbirini haşladı.

Sinyale dönüştü, gökte dalgalar
Senelerce sürüp gitti kavgalar
Hiç kimseden fayda yokmuş ağalar
Sitemin üstüne, sitem aşladı
Sevmeyenler, mekanında kışladı.

Çıkarcı çıkarın, kaşıya dursun
Bahcivan ağacı, aşıya dursun
Bulutlar yağmuru,taşıya dursun
Ozanın göksünde, teller ağladı
Karaları sade, seven bağladı.

27/12/2006 Karlslunde.Hüseyin Uçar.

VURMAN BENİ CAN EVİMDEN

Dura dura yürümedim
Bir çöplükte çürümedim
Kar değilim erimedim
Sorun beni, yüreğimden,
Vurman beni, can evimden.

Bir heycanla, girdim yurda
Anlatyayım, dostum sorda
Beden orda, ruhum burda
Sorun beni, yüreğimden,
Vurman beni, can evimden.

Tepe yellik, dere dulda
Varım yogum, şu bavulda
Buluşalım İstanbulda
Sorun beni, yüreğimden,
Vurman beni, can evimden.

Birleştirdim, kıtaları
Af edemem, hataları
Gezemedim, adaları
Sorun beni, yüreğimden,
Vurman beni, can evimden.

Erteledim, kararlarım
Dokunmalı, yararlarım
Bağışlan beni, canlarım
Sorun beni, yüreğimden,
Vurman beni, can evimden.

Değişimler baki, durmaz
Oluşur, kimseye sormaz
Dostlar size, doyun olmaz
Sorun beni, yüreğimden,
Vurman beni, can evimden.

28/12/2006 Karlslunde.
               Hüseyin Uçar.

SORANIM YOKTUR

Amazon misali, çağladım durdum
Çarptım kayalara, ağladım durdum
Gubete kendimi, bağladım durdum
Kaldım buralarda, aranım yoktur
Bir kapımı çalan, soranım yoktur.

Yürekte’ki bahçem, bellenir durur
İçimde’ki hasret, demlenir durur
Hayal eder gözler, nemlenir durur
Kaldım gurbet elde, aranım yoktur
Bir kapımı çalan, soranım yoktur.

Diktiğim fidanlar, kurumuş kalmış
Sönmüş umutlarım, bulutlar almış
Bu süslü hayaller, aklımı çalmış
Kaldım gurbet elde, aranım yoktur
Bir kapımı çalan, soranım yoktur.

Düştüm bir girdaba, yollar aradım
Gurbet değilidi, inan muradım
Ağlamaktan başka, neye yaradım
Kaldım buralarda, aranım yoktur
Bir kapımı çalan, soranım yoktur.

20/12/2006 Karlslunde.Hüseyin Uçar.

GİDELİM

Gücüm yetmez, akar zaman
Hala varken, dizde derman
Kurumadan, içte orman
Müsade, edin gidelim.

Dertlerimiz, defter defter
Çektiğimiz, gayri yeter
Yaban elde, ölmek beter
Müsade, edin gidelim.

Çıkmış yurt’ta, çiğdem, çiçek
Tüneller , köprüler, geçek
Bizi burda, kim bilecek
Müsade, edin gidelim.

Yaralar, derin olmadan
Havalar, serin olmadan
Buralar, yerin olmadan
Müsade, edin gidelim.

Hep döküldü, dişlerimiz
Hiç bitmedi, işlerimiz
Davul oldu, döşlerimiz
Müsade, edin gidelim.

Gidek keşkeler, olmadan
Ömür bitip, yorulmadan
Uçar cana, kurulmadan
Müsade, edin gidelim.

13/12/2006 Karlslunde.
               Hüseyin Uçar.

27 MAYIS 2006

Yanmağa başladı mangalda kömür
Kondu bahçe çitine iki kumru
Biri diğerinden biraz iri
İri olan kabartıp tüylerini
Yürüyor üstüne diğerinin
Güvüldene güvüldene sevişiyorlar
İnsanın kumru olası geliyor
Kapalı bir hava
Yağmur çiseliyor
Rüzğar körüklüyor ateşi
Bozuyor sessizliği
Yayılıyor her yana mangal kokusu
Kızım
Oğlum
Gelinim
Torunum Eren yanımdalar
Koşturuyor peşinden hepimizi
Kerata
Kendide yoruldu koşa koşa
Etler kızarmadan uyuyacak
Anılar
Düşler
Oyun birbirine doluşacak
Aynı gün
Bu gün
İki düğün davetiyem var
Biri bacımın kızının
Biri tanıdıklardan
Her ikisinede
Mutluluklar diliyorum
Ve içinde bulunduğum koşullara
Bazan üzülüp
Bazan gülüyorum.

 27/6/2006 Hüseyin Uçar.

İSTEMEM OLMASIN BİR DAHA AKŞAM

Gece karanlıgı, çekiyor beni
Kendi dehlizine, ekiyor beni
Sanki köklerimden, söküyor beni
İstemem olmasın, bir daha akşam.

Alam dedim, alamadım avcuma
Olanca gücüyle geçti hücüma
Karlar yağdı bir gecede saçıma
İstemem olmasın, bir daha akşam.

Can aradım yoldaş, olsun canıma
Kime ulaştımsa girdi kanıma
Yam yam suratlılar, doldu yanıma
İstemem olmasın, bir daha akşam.

Toparlanam derken, birden dağıldım
Bulut oldum damla damla sağıldım
Sanki karanlıga, kömdüm, ağıldım
İstemem olmasın, bir daha akşam.

Geceli gündüzlü, yaralı düşün
Bütün engellere, siperdir döşün
Her nereye gitsen, bırakmaz peşin
İstemem olmasın, bir daha akşam.

Her gece beklerim, gecikir sabah
Aldıgı aldıktır, geceye mübah
Sanki er meydanı, yapıyor perdah
İstemem olmasın, bir daha akşam…

4/6/2006 Karlslunde.Hüseyin Uçar.

BEN ORDA YOKTUM

Acımadı, Felek, düştüm yollara
Yollar kovaladı, ben orda yoktum,
Kırcı oldum yagdım, yeşil dallara
Dallar çiçeklendi, ben orda yoktum.

Batısı farklıdır neden dogunun
Varları ettiler beni yogunun
Sırtlarının yükü oldum çogunun
Sofralar kuruldu, ben orda yoktum.

Yanyana dizilmiş, çoktur masalar
Kilide vurulmuş dolu kasalar
Uçuruma söz etmiyor yasalar
Yoklar sıralandı, ben orda yoktum.

Damarda akıyor hayatın suyu
İnsan bir okuldur, işlenir kuyu
Zorlarsan değişir en güzel huyu
Yürek yaralandı, ben orda yoktum.

 27/7/2006 Didim.Hüseyin  Uçar. 

TUTAMADIM

Saymadıgım, ad kalmadı
Çıkmadıgım, kat kalmadı
Hiç bir şeyde tat kalmadı
Gölgemiydin, tutamadım.

Tek olmadım çogul oldum
Her kuşağa oğul oldum
Omuzlarda davul oldum
Gölgemiydin, tutamadım.

Uzaklara, yolladılar
Alladılar, pulladılar
Eksiğimi kolladılar
Gölgemiydin, tutamadım.

Taşatana taş olurum
Göz üstünde kaş olurum
Anlayana baş olurum
Gölgemiydin, tutamadım.

23/7/2006 Didim.Hüseyin Uçar.

DOGRU YANLIŞ ALĞILAMAN YOK GÖNÜL

Çalışıp yıprama bir gün düşersin
Yaşam kazanında kaynar pişersin
Kendi mezarını kendin eşersin
Dogru, yanlış, algılaman, yok gönül,
Daha tartışacak sorun, çok gönül.

Coş, oyna, gül, güldür, dönmeden taşa
Toprağın altını düşünme boşa
Hayat varsa, onu varınca yaşa
Azrailler çogalıyor, bak gönül,
Daha tartışacak konu, çok gönül.

Yaşın kırk olmadan, isyanda beden
Senin gibi göçmüş, babanla, deden
Kendine sorular sormazsın, neden
Burnun havalarda, aklın, yok gönül,
Daha tartışacak sorun, çok gönül.

Evlendirem dersin, oğlanı, kızı
Çalırsın koltuga, inleyen, sazı
Unutur gidersin, baharı yazı
Senin düşünecek, aklın, yok gönül,
Daha tartışacak sorun, çok gönül.

Eğitimsiz meslek, arar bulursun
Ütopya üstüne bina kurursun
Ne kazancın yeter, ne yorulursun
Yükü taşıyacak gücün, yok gönül,
Senle tartışacak sorun, çok gönül.

Boşuna düşünme kaçmış fırsatlar
Derdini, tasanı ikiye katlar
Öldüğün gün, el değişir hasatlar
Lokma aşıracak gücün, yok gönül,
Seni sorgulayan diller, çok gönül.

5/6/2006 Hüseyin Uçar. 

SORU SORMAYI UNUTMA

Tarihi geri döndürebilirmisin
Yaralıyı güldürebilirmisin
Ölüyü öldürebilirmisin
Güneşi silebilirmisin
Bir başkası yerine
Yaşayabilirmisin
Çagırsam gelirmisin

Halay başı olda gel
Bulutlara dalda gel
Yıldızları alda gel
Sevğinin kapısını
Bir kez olsun çalda gel.

Her şeye evet deme
Yanlışa davet deme
Hayır demeyi
Okumayı
Yazmayı öğren
Öğren dostluk kurmayı
Soru sormayı unutma
Umutların kurutma

Halay başı olda gel
Bulutlara dalda gel
Yıldızları alda gel
Sevğinin kapısını
Bir kez olsun çalda gel.

24/9/2006 Hüseyin Uçar.  

BU NASIL ACI

Bu nasıl kaderdir, bu nasıl acı
Nereye yolculuk, nereye gülüm
Yokmudur dermanı, nedir ilacı
Ayrılık demeyin, kuruyor gölüm,
Bırakmaz yakamı, bırakmaz ölüm.

Bir garibim kendi, kendim yederim
Buyumuş demek’ki, dostlar kaderim
Gelir diye yol beklerken, pederim
Nereye yolculuk, nereye gülüm,
Bırakmaz yakamı, bırakmaz ölüm.

Gülmek var’mı, Uçar senin serinde
Kurtuluşun yoktur, dertler derinde
Tam kalbimin ulu orta, yerinde
Nereye yolculuk, nereye gülüm,
Bırakmaz yakamı, bırakmaz ölüm.

5/5/2006 Hüseyin Uçar.

MASALDA OLSA

Çalırken kapımızı anılar
Girirken güneş penceremizden
Önümüzde eğilirken ufuklar
Dönerken etrafımızda dünya
Kaybolurken gölgeler
Arınsın acılardan  Ormanlar
Saçlarımızı okşarken rüzğar
Dünyamızı terk edsin töreler
Mutlu
Umutlu
Övküler yazalım
Sinema’ya
Tiyatro’ya
Uyarlansın
Huzur veren sesler dolaşsın sokaklarımızda
Barış tadında
Meyveler dikelim bahçemize
Ağıt içermeyen
Türküler yankılansın dağlarımızdan
Ağaçlar gibi birbirini selamlasın insanlar
Yaratıcı gücümüz çıksın meydana
Arının kanatlarında sürsün yolculugumuz
Korkusuz düşelim yollara
Masalda olsa
Bütün bunları  yaşayalım.

24/9/2006 Hüseyin Uçar.

GELEYİM

Eğer ucuz ise, bu kadar yaşam
Çagır kara toprak, sana kavuşam
Burda ömür yetmez, senle savaşam
Deryada yunusa, dönder geleyim.

Bir gün döneceğim, gittiğim gibi
Anamın rahminde, bittiğim gibi
Olgunlaşıp, her yıl yettiğim gibi
Doğayla ilişkim, sürdür geleyim.

Hiç sormadın, yaralarım deşipten
Güldünmü’ki, iner inmez beşikten
Sorguladın geçer, geçmez eşikten
Vazifem ne ise, bildir geleyim.

Eğdim bu boynumu, dövülmüş gibi
Bahçe duvarına, örülmüş gibi
Sanki her isteğim, görülmüş gibi
O mahir ellere erdir geleyim.

Evirip çevirip, pişirdin beni
Yeşil ağaç gibi, devirdin beni
Doğradın, üğüttün, savurdun beni
Rüzğarın atına bindir geleyim.

Kendire çevirdin, kirmenle eğir
Bir zaman gelirde, değişir devir
Eğer istiyorsan, Aslana çevir
Aslanın avına, dönder geleyim.

İnan acımadın, Şerife bile
Ne kadar gadarlık, ne kadar hile
Daha kavuşmadan, gönül, gönüle
Aşkın ateşini, yandır geleyim.

17/5/2006 Hüseyin Uçar.

NE OKUYAN VARDI, NE YAZAN VARDI

Saygılar duymadık hiç bir karara
Yolları tıkadık, ışık arara
Ne hikmetse bizler geldik nazara
Ne nazarcı vardı, ne nazar vardı.

Bir gece vaktiydi geçtik bafayı
Bafa kenarında, çektik kafayı
Alan olsa, pazarlardım sefayı
Ne pazarcı vardı, ne Pazar vardı.

Kalçayı döverken o güzel saçlar
Yolumuz tıkadı sıra araçlar
Hızara verildi, yeşil ağaçlar
Ne hızarcı vardı, ne hızar vardı.

Rüyamı gerçekmi, gözlerin ovar
Çok geçmeden gündüz, geceyi kovar
Zamanı gelenler, sırasın savar
Ne mezarcı vardı, ne mezar vardı.

Terki diyar etti, canlar, ahbaplar
Birbirin tutmuyor, bakın hesaplar
Süs içinmi konmuş, rafa kitaplar
Ne okuyan vardı, ne yazan vardı.

2/9/2006 karlslunde.Hüseyin Uçar.       

NASIL ANARSINIZ TANRI ADINI

Elbiz beyin yuvasında iniler
Pir sultandan, beri niyet yeniler
Tan’radına, tanrılaşan caniler
Tanrı güçsüzmüde, sizle yükselsin,
Kana, kine dayanarak, yücelsin.

Gördünüzmü, şu dağların ardını
Hangi terazide, tartan kadını
Nasıl anarsınız tanrı adını
Tanrı güçsüzmüde, sizle yükselsin,
Kana, kine dayanarak, yücelsin.

Kim yemiş’ki, onun gözün ağını
Bilerek yıkanlar, gönül bağını
Kurşuna dizenler, kendi çağını
Tanrı güçsüzmüde, sizle yükselsin,
Kana, kine dayanarak, yücelsin.

Gerçege yar olmuş, benim iradem
Nasıl can alırmış, ademden, adem
Can alan canide, bulunmaz erdem
Tanrı güçsüzmüde, sizle yükselsin,
Kana, kine dayanarak, yücelsin.

18/5/2006 Hüseyin Uçar.

HİCRAN EKEN-HÜZÜN BİÇER

Bakışların, dağdağalı
Sorular, dertler sıralı
Avcılar, vurmuş maralı
Hicran eken, hüzün biçer,
Üzerinden, Tren geçer.

Tarih tüter, her satırım
Hayali olmaz, yatırım
Bu günlük, kırma hatırım
Hicran eken, hüzün biçer,
Sıyrılamaz, yıllar geçer.

Kimi üzdük, kime kıydık
Sene değil, sanki aydık
Hangi sözümüzden caydık
Hicran eken, hüzün biçer,
Dünya fani, konan göçer.

İste durayım, selama
Ne denir, dogru kelama
Tuz basarın, tuz yarama
Hicran eken, hüzün biçer,
Gönül, dost, düşmanın seçer.

Baharda, meler kuzular
Yeşillenir, tüm yazılar
Çekilir, gider sızılar
Hicran eken, hüzün biçer,
Altını, sarraflar ölçer.

3/6/2006 Hüseyin Uçar.

DOKUMAK GEREK

Dağların ardını, görmeden önce
Dağların kendini, tanımak gerek
Bazan ödev olur , bazan eğlence
Olayın özünü, okumak gerek.

Atma adımını, görmeden önün
Yıllara dönüşür, her geçen günün
Ecel alır ise, bayram düğünün
Önce etrafına, bakınmak gerek.

Hayali dünyada, dolaşın durun
Bütün soruların, boşluğa sorun
Alay eder senle, kızınla, oğlun
Yaşamı halıca, dokumak gerek.

Eken, biçen amma, harmanın olmaz
Bükersin boynunu, amanın olmaz
Bir selam salmaya, zamanın olmaz
Yazı yazanlardan, sakınmak gerek.

Düşün, düşle, oku, okulsa hayat
Yediğin, içtiğin, olmadan bayat
Doğru bildiklerin, korkmadan dayat
Kararlıca tavır, takınmak gerek.

18/9/2006 Karlslunde.Hüseyin Uçar.  

KAVGA VAR

Taa tepede kavga var
Kavga büyüyerek yayılıyor
Çatışmanın nedeni
Evrim
Yaratılış
Kavga
Ne eski, ne yeni
Taban aç
Taban duyarlı
Bellekler allak bullak
Gözler boyalı
Sürmüşler namluya dini
Çoktan yola çıkmış
Rotarlı gemi
Ufuklar karanlık
Menzil belli
Komutlar yagıyor bir yerlerden
Basılıyor yargı kurumları
Ortalık kan gölü
Kurşuna dizilen
Cumhuriyet
Kurumları
Ve ,Kemalizim
Kavga an
Kavga yaman
Çağdaşla çağ dışı
Eskiyle yeni
Güzelle çirkin
Evrimle, yaratılış teorisi
Kavgadalar
Şimdilik seyirde dağlar.

18/ 5/ 2006 Hüseyin Uçar.

NE İSTEDİN BENDEN FELEK

 ‘’  Hüseyin Renkli’nin ardından’’

Cebe diploma koymadan
Bir yar sözcüğü duymadan
Daha yaşama doymadan
Ne istedin, benden Felek.

Selam söyleyin anama
Melhem bulunmaz yarama
Beni okulda arana
Ne istedin, benden Felek.

Anam göz yaşı dökmesin
Boşa ömrünü sökmesin
Kapılarda beklemesin
Ne istedin, benden Felek.

Henüz giderken işime
Babam düşmesin peşime
Ömrüm kalsın kardeşime
Ne istedin, benden Felek.

Çalsan başın taştan taşa
Zalim bakmıyor’ki yaşa
Selam söyleyin kardaşa
Ne istedin, benden Felek.

Niye verdin, niye aldın
Gayet acmasız, daldın
Gene sen sınıfta kaldın
Ne istedin, benden Felek.

Bir darbe indi kalbime
Şikayet edeyim kime
Yaşam bitti, tek kelime
Ne istedin, benden Felek.

Taşatan sus,  dilin yanar
Her satırda yürek kanar
Hiç unutmaz, anam anar
Ne istedin, benden Felek.

20/8/2006 Karlslunde.
             Hüseyin Uçar.

SORMAZ MISIN NİÇİN DÜŞTÜM PEŞİNE

Fidan boylu, ceylan gözlü esmerim
Sormaz’mısın, niçin düştüm peşine
Saçlar dans ediyor, gözler söyleşir
Görmez’misin, niçin düştüm peşine?

Soyun anandandır, dilin kumrudan
Gece gündüz uyuyamam, sorgudan
Biri alır diye, seni korkudan
Bilmez’misin, niçin düştüm peşine?

Gülüşün zenğinlik, bakışın huzur
Her hayır deyişin, beynimi kazır
Eksiksiz güzellik, bulunmaz kusur
Bilmez’misin, niçin düştüm peşine?

Adını anarım adın, binlerce
Elbette kutsalsın, bütün dinlerce
Gözlerimi alamadım, günlerce
Bilmez’misin, niçin düştüm peşine?

Çevirme geriye, uzanan elim
Adını anmaktan, yorulmaz dilim
Kıyamam kimseye, avcı değilim
Sormaz’mısın, niçin düştüm peşine?

Yeter’ki benim ol, alam ahını
Kulagıma küpe, edem lafını
Kusurluysam, istiyorum affımı
Bilnmez’misin, niçin düştüm peşine?

Bağırsan avazın, çıktıgı kadar
Seven sevdiğine, canını adar
Yürürüm peşinden, görmez’ki radar
Bilmez’misin, niçin düştüm peşine?

Sevenler bağışlar, beni bağışla
Bu gönül hanemde, konakla kışla
Bırakmam peşini, istersen taşla
Görmez’misin, niçin düştüm peşine?

Sitemler etsende, peteğim balım
Ney gibi iniler, dertli kavalım
Bir günden, bir güne, somazsın halım
Bilmez’misin, niçin düştüm peşine?

Nolursun, her yerde, salınıp gezme
Her olur olmaza, dilini çözme
Hüseyin Uçar’ı, bu kadar üzme
Görmez’misin, niçin düştüm peşine?

29/6/2006. Karlslunde.Hüseyin Uçar.

O SENDEN ZALİM

‘’  Ali Renkli’nin peşinden, (Kubuş Ali)’’

Neler çektim Felek, senin elinden
Hep korktuk, çekindik esen yelinden
İntizar alırsın, kızdan, gelinden
Görmezmisin Felek, göçüyor Ali’m,
Bu nasıl kadermiş, o senden zalim.

Önce oğlun aldın, sonra babasın
Kurtarmaya, yetmemiştir çabasın
Saklayın sandığa, damat urbasın
Görmezmisin Felek, Gidiyor Ali’m,
Bu nasıl kaderdir, o senden zalim.

Buluşurduk bazan, Mecitözünde
Yalan, yanlış bulunmazdı sözünde
Tiki vardı kaşı ile gözünde
Görmezmisin Felek, göçüyor Ali’m,
Bu nasıl kaderdir, o senden zalim.

Kurtmusun dadandın, bizim sürüye
Öksüz evlat bırakırsın geriye
Kıyasın’ki senin, namın yürüye
Görmezmisin Felek, gidiyor Ali’m,
Bu nasıl kaderdir, o senden zalim.

Genç ömürler hamur gibi yugurdun
Yüreklerde ateş yakıp kavurdun
Her birimiz bir tarafa savurdun
Görmezmisin Felek,Göçüyor Ali’m,
Bu nasıl kaderdir, o senden zalim.

Dergilerde baş sağlıgı ilanı
Ben unutmam, dostlarımı alanı
Her olayda başka başka yalanı
Görmezmisin Felek, gidiyor Ali’m,
Bu nasıl kaderdir, o senden zalim.

Didimde konuştuk, son ayak üstü
Anlaşılan Felek o sana küstü
Ağıt yakmak, Uçar sanamı düştü
Görmezmisin Felek, gidiyor Ali’m,
Bu nasıl kaderdir, o senden zalim.

28/8/2006 Karlslunde. Hüseyin Uçar.

HAL BİLMEZE

Kimler yazmış, bu yazıyı alnıma
Yürekliyse, gelsin, çıksın karşıma
Neler açtı, bu yaşamda başıma
Ehli dil olana dilim katarım
Hal bilmeze mutlak bir gün çatarım.

Yürünen yollarda, izimiz kalır
Yüzülen sularda, yüzümüz kalır
Biz gideriz bir gün, sözümüz kalır
Ehli dil olana, dilim katarım,
Hal bilmeze zaman, olur çatarım.

Hal bilmeze soru, bile sormadım
Ben değiştim, bir ayarda durmadım
Hep yaşadım, hayal bile kurmadım
Ehli dil olana, dilim katarım
Hal bilmeze zaman, gelir  çatarım.

Bu kadar söze, canlar ne gerek
Yürürüm yoluma, içten severek
Zalimin zulmüne, dayanmaz yürek
Ehli dil olana, dilim katarım
Hal bilmeze  zaman dolur çatarım.

20/6/2006 Hundige havn.Hüseyin Uçar.

CAN ALMAK NİYE

Derdin neydi söyle, Ey güzel gelin
Söylermisin gelin, Tanr’olmak niye?
Paramparça olmuş, bütün bedenin
Söylermisin gelin, can almak niye?

Bu kadarmı bıktın, söyle hayattan
Sen hala gelinsin inmedin attan
Hani can alırdı, sade yaratan
Söylermisin gelin,Tanr’olmak niye?

Göçmenlik yaşamı, koşullar ağır
Tren siren yapar, kulaklar sağır
Sesin çıkmaz artık, yüz yıllar bağır
Söylermisin gelin, Tanr’olmak niye?.

Ödder dedikleri, koca bir alan
Arar sanma seni geriye kalan
Olan sana oldu, gerisi yalan
Söylermisin gelin, canalmak niye?

Terki diyar ettin, canlar perişan
Yağmur gibi yağıp, yel gibi aşan
Azrail’mi senle, rayda dolaşan
Söylermisin gelin Tanr’olmak niye?

Ne su kaynar, nede kefen biçilmiş
Böyle acımasız, serden geçilmiş
Hayat buharlaşmış, kanlar çekilmiş
Söylermisin gelin, Tanr’olmak niye?

Nasıl kıydın gelin, ogenç yaşına
Zehir kattın. Ekmeğine aşına
Neler yazılacak, mezar taşına
Söylermisin gelin, can almak niye?

Uzatma sözünü, Taşatan Bağla
Bazan coşkun, bazan hüzünlü çağla
Gidenler gelmiyor, bir ömür ağla
Söylermisin gelin,Tanr’olmak niye?

6/10/2006 Karlslunde.Hüseyin Uçar.

FİLİ ALDIM KUCAĞIMA

Asıldım ağaçın yapraklarına
Kurdum salıncağımı
Başladım sallanmağa
Koşup geldi
Nefes nefeseydi fil
Hadi sende bin
Fili aldım kucağıma
Sallandık göz açıp yumuncaya kadar
Sonra savurdu bizi
Uçurumdan rüzğar
Aldandım sandım
Sandım aldandım
Fil fırladı ben tuttum fili
Fil hala kucağımda
Ne emniyet kemeri
Ne koruma
Vardık’mı Çorum’a
Çıktıkm’mı saat kulesine
Durdurduk saati
Hey durun diye seslendi uzaklardan
Yedi, sekiz Hasan Paşa
Biz durduk
Beşiktaş muafız alayı  komutanı
Başladı parmak hesabına
Bir yürüdük kaldırımdan
Piri baba çamlığına varana kadar
Çamlığın karşısında yeşil bir ev
Bizi saygıyla selamlıyordu balkondan
Apdullah Ercan
Selamını aldık
Yürüdük tarıhin basamaklarında
Yürüdük bir arpa boyu
Arpalar bira oldu
Bugdaylar un
Ağacın yaprakları hala dalındaydı
Ben salıncağımda
Filse kucağımdaydı
Baktım şaşırdım
Şaşırdım baktım
Fil yoktu
Uyandım sabah olmuştu
Başucumda Eren
Merhaba dede, merhaba oğlum
Çözüldü dlim
Çoktan yarıda, kopmuştu filim.

18/6/2006 Hüseyin Uçar.

DİLEKÇE

-Köylü kadının günü-

Yaz beyim yaz
Sarı öküz marazlı
Bebeler küçük
Herif içerde
Yürüyüşe’mi  katılmış ne
Sekiz yıl verdiler
Benim dizlerim tutmaz
Yetmez oğlanın sabana gücü
Elde avuçta yok
Duru duragı yok zamların
Bulgur tükenmek üzre
Un çoktan çekti suyunu
Kapısını çalacagım kimsem’de yok
Üst üste fırtına
İçimde sızı
Yüreğimi üğütüyor değirmen

Yaz beyim yaz
Hani bizim bahçede bir kuyu varya
Varırım başına el ayak çekilince
Kendimi atayım derim, atamam
Bebeler küçük
Herif içerde.

Yaz beyim yaz
Hele o verğiler
Zamlı gelecekmiş bu ay
Bir keçimiz
Birde kouynumuz vardı
Keçi kayıp
Koyunun kurudu memeleri
Anlatacaklarım o kadar çok ki
Hangi birini anlatayım
Kesilesice kafada akıl mı kaldı
Gene karıştırdım
Sana ikram için
Bir bakraç yoğurdum var
Küçük kız bulamaç istedi sabahtan
Oğlanın doldu gözleri
Azarladım
Ne ayağında ayakkabı
Ne sıtında gömlek var
Yıkıldı bir bir umutlarım
Üst üste fırtına
İçimde sızı
Yüreğimi üğütüyor  değirmen.

Yaz beyim yaz
Hani bizim bahçede bir kuyu var ya
Varırırım başına el ayak çekilince
Kendimi atayım derim atamam
Bebeler küçük
Herif içerde.

Yaz beyim yaz
Acelemde var
Herifi göreceğim
Oğlan selam gönderdi
Kızgın baştakilere
Arzuhal eylerim tanrıya duymaz
Açlık başladı bizde
Bebeler uyumaz
Saklımız gizlimiz yok
Duyan duysun
Duymayana söylesin
Ya babamızı bırakırlar
Yada öncül açlığı kaldırırlar ortadan
Görmeyeli bir yılı geçti
Ne yer
Ne içer
Nadas zamanı geldi çattı
Benim dizlerim tutmaz
Yetmez oğlanın sabana gücü
Sarı öküz marazlı
Yoktur el uzatanımız
Üst üste fırtına
İçimde sızı
Yüreğimi üğütüyor değirmen.

Yaz beyim yaz
Hani bizim bahçede bir kuyu varya
Varırım başına el ayak çekilince
Kendimi atayım derim atamam
Bebeler küçük
Herif içerde.

Yaz beyim yaz
Alem sürdü tarlaları
Bizim’ki  anız
Kimsenin tavuguna taş atmadık
Ne istediler bizden
Bizde canız
Köy uzak, taşıt yok
Ne yaparım tek başıma
Dağ yollarında
Şimdiden korkusu düştü içime
Şurda akşama ne kaldı
İkide bir köyü
Jandarmalar basar
Eve varmalıyım
Bebeler korkar
Nasıl anlatsam
Ne yol
Ne ışık
Ne içecek su
Biz köylüler efendiyiz dogrusu
Suyu kaç kilometre uzaktan
Şeytan deresinden taşıyoruz
Kış
Yaz
Şuramda bir ateş yanar
Bacım onaltı yaşında
Doğum yaparken öldü
Ne doktor
Ne çare
Günleri gece eyledik
Bilmem’ki
Biz feleğe neyledik
Üst üste fırtına
İçimde sızı
Yüreğimi üğütüyor değirmen.

Yaz beyim yaz
Hani bizim bahçede bir kuyu var ya
Varırım başına el ayak çekilince
Kendimi atayım derim atamam
Bebeler küçük
Herif içerde.

Yaz beyim yaz
Dün götürdü jandarmalar
Hacıların ali’yi
Gazete’mi okumuş ne
Okuma seferberliğinde
Okuma yasak
Kominist  derler
Beyim solusak
(Arzuhalcı)
O torbadaki ne bacı
Hiç beyim ne olacak
Bir ölçek buğday
Satmaya getirdim
İhtiyaç çok
Bizde ne derman
Kan alacak damar yok
Satıpta iki kalıp sabun
Bir kilo soda
Birde bebelere şeker alacağım
Varınca elime bakarlar
Muhtar bir televizyon getirmiş
Öğretmen bey motorun aküsüne bağladı
İçinde konuşanlar duyuluyor
Gezenler
Oynayanlar görünüyor
Türkü dinleniyor
Hele başka dünyadan gelmiş gibi
O avratlar
Yalan haberler
Nutuklar
Meclis kavgaları
Helede o reklamlar
Bebeleri çileden çıkarttı
Neden bizim yok
Onlardan bende isterim
Bizim büyük kız
Kız ana neden biz öyle giyinmiyik
Sorular sorular
Cevap veremiyorum beyim
Bunların hangi birini anlatayım
Boğaz kırk boğum
Kırk boğum olmasınada
Boğumların içi
Cebimiz gibi bomboş
Üst üste fırtına
İçimde sızı
Yüreğimi üğütüyor  değirmen.

Yaz beyim yaz
Hani bizim bahçede bir kuyu var ya
Varırım başına el ayak çekilince
Kendimi atatyım derim atamam
Bebeler küçük
Herif  içerde.

Yaz beyim yaz
Bu söylediklerimi
İhmal etme
Bir tamam
Baştakilere postala
Onlar derdimize bir çare
Bulur herhalde
Yada babamızı bırakırlar
Nolur beyim
Başını ağrıttım amma
Kusuruma kalma
Bana bir de
Hapishanenin yolunu göster
Ben bu yaşıma geldim
Bu şehire ikinci gelişim
Yol bilmem
İz bilmem
(Kalktı ayağa arzuhalcı)
Bana bak bacı
Bu yoldan doğru yürü
Sağa-sola sapmadan devam et
Karşına yüksek duvarlı
Tel örgülerle çevrilmiş
Önünde nöbet tutan
Askerlerin olduğu
Kocaman bir bina çıkar
İşte orası, o askerler
Sana yardım ederler
Hadi güle güle bacı
(Baka kalır ardından arzuhalcı

Kendi kendine söylene söylene
Yolu kaybetmekten korka korka
Yürür gider yoluna köylü kadın
Ben kimim niye geldim bu dünyaya
Depreşir azar yaralarım
Hem gider hem söylenir
Aman unutma bu söylediklerimi
Bir tamam baştakilere postala
Unutma e mi
Üst üste fırtına
İçimde sızı
Yüreğimi üğütür değirmen.

Yaz beyim yaz
Hani bizim bahçede bir kuyu var ya
Varırım başına el ayak çekilince
Kendimi atayım derim atamam
Bebeler küçük  
Herif içerde.            

Hüseyin Uçar.

DOSTLAR SOFRASINDA

Dostlar sofrasında bir dolu içtim
İkinci doluda kendimden geçtim
Üçüncü doluda anılar seçtim
Bir gün fidan olur boy verir diye.

Dördüncü doluda sürüldü tarla
Beşinci doluda ağladım zorla
Altıncı doluda dürttüler parla
Belki dügün dernek, toy verir diye.

Yedinci doluda hatlar karıştı
Sekizinci dolu küsler barıştı
Gözler gördü eller koştu kavuştu
Bindim kısrağa tay verir diye.

Dil damak şişirdi onuncu dolu
On bire uzandım gösterdi yolu
Köroğlu kesildim göründü bolu
Düştük’mü yollara pay verir diye.

Uçtum uçurumdan yarıldı kafa
Böyle bir muhabbet sürüldü sefa
Şeytanda sıçradı bizim tarafa
Takıldık peşine oy verir diye.

Anılar uçuştu, duyular diri
Görünen her nokta bendende iri
Her doludan sonra aradım piri
Bana benden ala soy verir diye.

18/4/2006 Hüseyin Uçar.

NE HALDEYİM

İncelikler ince ruha yazılmış
Güzellikler derinlere kazılmış
Hemi dünya hemi insan bozulmuş
Soruyorsun, ne haldeyim gelde gör.

Bir ses gelir çağırırlar uzaktan
Ortadogu indirilmez kızaktan
Ölüm çığlıkları gelir Iraktan
Soruyorsun, ne haldeyim gelde gör.

Yokuşum düz oldu, düzlerim yokuş
Bu gönül haneme tünemiş baykuş
Ne sevinç, ne coşku ne içten bakış
Soruyosun ne haldeyim gelde gör.

Karanlık bir dehliz, düştüm arkına
Uzuyor yollarım düşmez yakına
Ömrüm geçti varamadım farkına
Soruyorsun, ne haldeyim gelde gör.

Hep kurudu büyütüğüm ağaçlar
Çölleşiyor gün geçtikçe kıraçlar
Verği olmuş inanınmı haraçlar
Soruyorsun, ne haldeyim gelde gör.

Yüzüme gözüme bakarak kızma
Alnıma yaz n’olur, yüreğe yazma
Kökümle söküyor elinde kazma
Soruyosun ne haldeyim gelde gör.

Diplomaya bitiriyor okulu
Her cümlesi inan kavğa kokulu
Yüreğimde dost hançeri sokulu
Soruyosun, ne haldeyim gelde gör.

Bir tane aymıdır güneşi tutan
Kırk gözden ağlıyor bankalar yutan
Saygı görür tozu dumana katan
Soruyorsun, ne haldeyim gelde gör.

Emre itaatmiş sayğının adı
Boşa gitti bunca yılın feryadı
Halimize güldürdüler hoyradı
Soruyorsun, ne haldeyim gelde gör.

Gülüşü görüşü özü bambaşka
Kirler karışıyor şimdi’ki aşka
Eşler birbirini benzetir dışka
Soruyorsun, ne haldeyim gelde gör.

Kimisi as diyor, kimisi birli
Kimisi yabancı, kimisi yerli
Hem iktidar hemi, düzenler kirli
Soruyorsun, ne haldeyim gelde gör

Ne sayar sevilir, ne sayğı görür
Durduraman onu mahşere yürür
Cansız kayalara yüzünü sürür
Soruyorsun, ne haldeyim gelde gör.

Şansım yaver değil bir kez tohtayım
Bu nasıl yaşamdır inan şoktayım
Mengeneye kıstırılmış tahtayım
Soruyorsun, ne haldeyim gelde gör.

Düşmüşüm bilmezsin ne haldan hala
Parklar bombalanmış kuş konmaz dala
Unuttum yolunu ne yanda sıla
Soruyorsun, ne haldeyim gelde gör.

Ne söylesem kabul olmaz önerim
Taşıyıp doyurmak olmuş hünerim
Arsana atıyım durmaz dönerim
Soruyorsun, ne haldeyim gelde gör.

Bir yandan sevdiğim bir yandan yaşam
Gelende gidende olmuştur paşam
Takatım kalmadı kalkıp savaşam
Soruyorsun ne haldeyim gelde gör.

Türkü çalsa bırakmazlar halına
Dünyanın yükünü yükler dalına
Bir türlü koyamam işi yoluna
Soruyorsun ne haldeyim gelde gör.
               
Dağınığım dostum param parçayım
Derdim çoktur ben kimlere açayım
Her yandan sıkıştım nere kaçayım
Soruyorsun, ne haldeyim gelde gör.

Bagırsam çağırsam çıkmaz avazım
Ben öldükten sonra kılman namazım
Yıkılmış binaya benzer enkazım
Soruyorsun, ne haldeyim gelde gör.

Kurumuyor terim her an nemliyim
Hüzün yağmuruyum, içtim demliyim
Muhabbetle güzellikle evliyim
Soruyorsun, ne haldeyim gelde gör.

Yaktılar yıktılar oldum suçlusu
Önceleri anlamazdım dogrusu
Beri gelsin olan varsa sorusu
Soruyorsun, ne haldeyim gelde gör.

İçinden çıkılmaz bir kara düzen
Dostmu düşmanmı, avında gezen
Gün günün çogalır canından bezen
Soruyorsun, ne haldeyim gelde gör.

Adını bilmedim seslendim alo
Gıramla ahpabız tanımaz kilo
Dost düşman sırtından geçinir bilo
Soruyorsun, ne haldeyim gelde gör.

Ne diyem dostlarım yüreğim taştan
Her şeyi anlattım, sizlere baştan
Depreme dönüşen böyle bir destan
Soruyorsun, ne haldeyim gelde gör.

Taşatanı taşlayarak assalar
Gelen geçen bedenime bassalar
Hani vicdan nerede çağdaş yasalar
Soruyorsun ne haldeyim gelde gör.

Hüseyin Uçar.

CİGER PAREM

Demir dövülür sinemde
Tonlar asılı çenemde
Nasıl tanındım yöremde
Aslı ağlar, yaslı kerem
Sen ağlama, ciğer parem.

Mürekkep arar divide
İniltide can evide
Acılar saklı çivide
Gurbet elde oldum verem
Sen ağlama ciğer parem.

Bir gün gülü güldürmedin
Bu bülbüle bildirmedin
Yalvarsamda öldürmedin
Param parça olmuş yarem
Sen ağlama ciğer parem.

Aşığım sevdim sevildim
Gölgesin görsem eğildim
İnan ben böyle değildim
Her yer yamuk doğru nerem
Sen ağlama ciğer parem.

 27/4/2006 Karlslunde
              Hüseyin Uçar.

MEÇULE YOLCULUK

Damgasını vurdu peyğamberler
Konuştular
Söz verdiler adımıza
Kitap indirdiler gökten
Melekler vardı
Tanrıyla aralarında
Tanrı kelamını
Görünüre’mi
Görünmeze’mi verdi
Orası meçul
Sanki birer oyuncusuydular
Yada sihirbaz
Aynı filimi seyretmekten
Aynı masalı dinlemekten
Yitirdi hafızasını
Ezberini, mantığını insanlar
Pişginliğin bu kadarı
Sorusuz, cevapsız
Yüzlerce
Binlerce yıl
Oysa biliyorlardı
Ademden
Havadan geldiklerini
Bırakmıyordu yakalarını
Masalsı yılculuklar
Cennet
Cehennem hayali
Birde as’lolan ölüm
Yasaktı, günahtı soru sormak
At kendini kuyuya atacaksın
Hayır ve şerrin tanrıdan
Geldiğine inanacaksın
Katli vacipti
Kural dışına çıkanların
Tırtılın kelebeğe dönüşmesini bile izlememiştiler
Bir gün gibiydi ömürleri
Parsellemek lazımdı cenneti
Huri vadiyle kandırılmıştı tüm erkekler
Yanıbaşlarında’ki hurilerden habersizdiler
Hayali atlara binen birer suvari gibiydiler
Aklın baştan alışını seyrediyorlardı
Boş bir imanla, doluydu beden….

21/4/2006 Hüseyin Uçar.

BU KADAR SİTEM

Şu karşı taş duvar, taş merdivenler
Doğduguna pişman seni görenler
Benden yare selam söylen erenler
Hayali yetiyor, kendisin nidem.

Zahmeri’de üryan suya dalışlar
Bir ömür zehmeri içimde kışlar
O alınğan sözler,baygın bakışlar
Terkime sarında alıpta gidem.

El hançer dil hançer, kendi uykuda
Onaylayak fermanımız okuda
Bir yusuf misali kaldım kuyuda
O boyun eğmemek, ne büyük erdem.

Çöller vefasızdı, güneş konuştu
Yürek tandır oldu saçlar tutuştu
Ölümle ayrılık koştu buluştu
Yeter felek yeter. Bu kadar sitem

03/03/2006 Karlslunde.Hüseyin Uçar.

SARILIN HAYATA

-Emine Taşerin ardından-

Eşten dostan helal’liğim almışım
Halaya giripte Türkü çalmışım
Alan gelmiş oracıkta kalmışım
Sarılın hayata yaşam sürüyor
Ayan açık gözleriniz görüyor.

Elbette anımız, şanımız aynı
Az yaşa çok yaşa sonumuz aynı
Milyonlarca yıldır konumuz aynı
Sarılın hayata yaşam sürüyor
Ayan açık gözleriniz görüyor

Düğünde buluşup beraber oldum
Muhabbet yaşadım sevğiyle doldum
Tendeki emanet çekildi soldum
Sarılın hayata yaşam sürüyor
Ayan açık gözleriniz görüyor.

Siz her zaman doğruları belleyin
Birbiriniz hiç kırmadan dinleyin
Sıkışınca kendinizi ünleyin
Sarılın hayata yaşam sürüyor
Ayan açık gözleriniz görüyor.

Zorda olsa  gençken engeller aşan
Geceli gündüzlü durmadan koşan
Her şeyi unutup sağlıklı yaşan
Sarılın hayata yaşam sürüyor
Ayan açık gözleriniz görüyor.

Peşpeşe ulandı Acılar yaslar
Hangin hatırlasam gerildi kaslar
Kendinize iyi bakın kardaşlar
Sarılın hayata yaşam sürüyor
Ayan açık gözleriniz görüyor.

Arasan bulunmaz Emine taşar
Bunun adı ölüm herkesi aşar
Göç’e koyulanlar maroton koşar
Sarılın hayata yaşam sürüyor
Ayan açık gözleriniz görüyor.
 
Bana huzur size uzun ömürler
Nerde olsan izlerini sürürler
Görmez sandıkların bir gün görürler
Sarılın hayata yaşam sürüyor
Ayan açık gözleriniz görüyor.

25/4/2006 Hüseyin Uçar.

NERDESİN HASRET

Ayrılığın hüzün bahçesidir
Hasret
Arka bahçesi
Özlem
Gurbet.
Dolaş dolaşa bildiğin kadar
Hüznün gül bahçesinde
İster güller anlatsın
İstersen, sen anlat
Dil yakan
Yürek dağlayan
Hasret
Özlem türkülerini
Yatır göksüne ninnile
Çok geçmeden
Balkıyacak gözlerinde
Dinecek gecenin ayazı
Isınacaksın.
Hasret sevdayı kovalayacak
Sevda aşkın kollarında
Sabahlayacak,
Dudaklarında hüzün öpücüğü
Öylece uyuya kalacaksın.
Saat gecenin üç’ü
Şafak çoktan söktü
Nerdesin hasret.
Nerdesin?   

29 /03/2006 Hüseyin Uçar.                  
BİR BAŞIMA VE ÖZĞÜR

MERDANOĞLU

Merdanoğlu dönüp durma
Sakın bana soru sorma
Özlü yaşa hayal kurma
Bülbüle sor gül ne halde.

Ahbap olduk yarışmadık
Kavga edip barışmadık
Yalanlara alışmadık
Ağzında’ki dil ne halde.

Atamız var hayat dolu
Belli olmaz sağı solu
Sensiz üzğün Anadolu
Gezindiğin yol ne halde.

Yakışıyor sana foter
Mısraların yürek tüter
Bende oldum senden beter
Mecnun ile çöl ne halde.

Laikliği ettik ilke
İnan üzğün bütün ülke
Şikayetim Atatürke
Bıraktığın gel ne halde.

Yeğenlerin birer anıt
Veli baba açık kanıt
Dost dostundan bekler yanıt
Kalem tutan el ne halde.

Kanatlanıp tutam seni
Turnalara katam seni
Güzellere satam seni
Kugularla göl ne halde.

Uzmanı olsam dilimin
Ovaya benzer verimin
Öncüsü olak bilimin
Serden kopan yel ne halde.

Hayallerin darmadağın
Hiç olmamış dur durağın
Mahsülüsün hangi çağın
Ova, tepe, bel ne halde.

Susmaz ozanın dilleri
Mahsül verir hayalleri
Şu Sivasın alevleri
Tüter dostum sel ne halde.

Cehaletten doğar maraz
Gurbetçiye etme garaz
Taşatan bu kaçık biraz
Mızrabınla tel ne halde.

20/4/2006 Hüseyin Uçar.

BİR BAŞIMA VE ÖZĞÜR

Ey! Sesini kaybeden şehir
Suskun bulutlar
Bombalanmış parklar
Yakılmış Yıkılmış evler
Sevdalı güvercinler
Konacağınız ağaç
Yaşayacağınız barınak
Kaldı’mı?
Bakın etrafınıza
Tekin’mi bu bulvarlar
Yeşile
Ses’e
Hasretken
Bu dağlar, ovalar
Geçmiş ötesine ufukların
Göç yolunda
Göçmen kuşlar
Rüyadamıyız
Deryadamıyız
Bu esintiler
Bu in çık?
Salıncakta salanır gibi
Sallanıyor
Sesini kaybeden şehir
Derinleştikçe derinleşiyor uçurumlar
Ve birden bire
Tutuyor elimden şarkı söyleyen
Gelinlik kızlar
Başlarında beyaz kurdele
Ve kurdelenin ortasında
Renğarenk yanan mumlar
Kurtuluyorum boğulmaktan
Uyandım
Şehir kayıp
Deniz yok
Kızlar uykuda
Ne bir ışık, ne bir iz
Bir başıma ve özğür
Elimde sazım
Dilimde türküm
Varamadan ayrımına ayrılığın
Şimşekler çakıyor gözlerimde
Yağıyorum yeryüzüne
Börtüye böceğe can
Uçamayan kuş’a kanat
Yorgun yolcuya derman
Ve bütün bu oluşumlarla
Ayakta durmak
Korkuların
Sindirmelerin
Sinsi bakışların
Göz hapsinden uzakta
Yıkıyorum bir bir engelleri
Yıldızlarla bile yakıyorum deniz fenerini
Açıyorum bütün solungaçları
Yüzüyorum deniz kızlarıyla
Dalıyorum derinlere
Karanlığın hükümdarlarına inat
Ormanlarca çoğalıyor
Sularca akıyorum
Gülüyor, Oynuyor
Eren’ce koşuyorum
Tadına varmak için özğürlügün
Taşıya bildiğince yüreğimin
Kalp atışlarını dinliyorum
Sevdanın pınarlarından su içiyor
Güzele, yeniye
İleriye bakıyorum
O sessiz şehre ses
Boş gönüllere sevği taşımak
Uzağımda’ki özğürlüğü tatmak
Yakınımda’ki başkaldırıyla buluşmak
Yürümek yeni sevdalara
Bakar körlere ışık
Sağır duygulara kurşun
Bazan  acımasız bir hançer
Oluyor bu dil
Bazan bal sızan petek
Hadi ayrılalım bu şehirden
Uçuralım bu sevdalı güvercini
Bitsin bu hasret
Gündüz güneşle
Gece yıldızlarla buluşsun.
 
4/4/2006 Hüseyin Uçar.

DOST MU? DÜŞMAN MI?

Parmak kadar tabut, kocaman yürek
Duygular tınılı, seslerse gevrek
Düşmanlar sıklaşır, dostlarsa seyrek
Bir tek yaptığını, demez pişman’mı?
Hele deyin Felek, dost’mu,Düşman’mı?

Acılar yükledi, öldüm dirildim
Ağaç oldum hızarlara verildim
Köle gibi her gelene eğildim
Bir tek yaptığını, demez pişman’mı?
Hele deyin Felek, dost’mu, düşmanmı?

Ağrı dağı, üstümüze yıkıldı
Ne yalanlar, ne lakaplar takıldı
Bu ülkede insan bile yakıldı
Bir tek yaptığını, demez pişman’mı?
Hele deyin Felek, dost’mu, düşman’mı?
 
Bağ bahçe, yerleşim, yolun ötesi
Kimler boşa almış, canlar vitesi
Mezarlık’mı, onun kültür sitesi
Bir tek yaptığını, demez pişman’mı?
Hele deyin Felek, dost’mu, düşman’mı?

 18/ 5/ 2006. Hüseyin Uçar.
                            Danmark.

DOKTOR OL GEL

Gölge düşürdün dünüme
Setler yığarsın önüme
Yaralar açtın gönlüme
Bu yaraya, Doktor ol gel.

Zor geliyor unutulmak
Eli kolu bağlı durmak
Vücudu yönetir parmak
Bu yaraya, Doktor ol gel.

Yollarımı aşındırma
Anılarım kaşındırma
Güç istiyor baş kaldırma
Bu yaraya, Doktor ol gel.

Tomurcuk güllerim solur
Her bir yanım öfke dolur
Ben kaçtıkça bela bulur
Bu yaraya, Doktor ol gel.

Açlıktan avurdun geven
Sıkılıp avradı döven
Beyini terk etmiş güven
Bu yaraya, Doktor ol gel.

Al sana yaşam filimi
Kalem bırakmaz elimi
Sorular yakar dilimi
Bu yaraya, Doktor ol gel.

Ayırdılar kutup kutup
Hiç kimseden gelmez mektup
Taşatanın sözün tutup
Bu yaraya, Doktor ol gel.

13/4/2006 Ev.Hüseyin Uçar.

DOST MU? DÜŞMAN MI?2

Bir dönüp bakalım, gelin geriye
Biz akıllıya hasret, eller deliye
Dost diye düşmana, sarıldık, niye
Bir tek yaptığını, demez pişman’mı?
Hele Deyin Felek, dost’mu, düşman’mı?

Altının değeri olur’mu bakır
Her gelen acılar, dertler bırakır
Gelenler kadrolu, hazine takır
Bir tek yaptığını, demez pişman’mı?
Hele deyin Felek, dost’mu, düşman’mı?

Gelenler kolluyor, yanı, yandaşı
Ayrı gezdirirler , bacı, kardaşı
Çağdaşça eğitim, her işin başı
Bir tek yaptığını, demez pişman’mı?
Hele deyin Felek, dost’mu, düşman’mı?

Anlamıyor, muhabeti şakamı
Taşlara çalsamda, bu boş kafamı
Suçlu gibi toplar, gene yakamı
Bir tek yaptığını, demez pişman’mı?
Hele deyin Felek, dost’mu, düşman’nı?

19/5/2006 Hüseyin Uçar.
                        Danmark.

HANİ OYUNCULAR NERDE

Kuşlar konmuş çatılara
Çatının direği benim
Gücü’mü alırım nerden
Ararım ellerim yerde
Yazı tura atmak kolay
Hani oyuncular nerde?

Gamzeler ala karışmış
Kuşlar çınarla barışmış
Aşk’a hile’mi karışmış
Ararım ayağım yerde
Yazı tura atmak kolay
Hani oyuncular nerde?

Kalktı gemi binemedim
Karalarda denemedim
İşin gücün gırgır alay
Denizlere inemedim
Ararım gözlerim yerde
Yazı tura atmak kolay
Hani oyuncular nerde?
    
 Hiç görmedim duvar, muvar
 Görevliler baştan savar
 İki söyle ordan kovar  
 Ararım dillerim yerde
 Yazı tura atmak kolay
 Hani oyuncular nerde?

 Arsa nerde yok nakliyat
 Bir hayalmi bu inşaat
 Su vermiyor, dicle, fırat
 Köprü möprü aramadım
 Bunun gerisimi sırat
 Ararım sözlerim yerde
 Yazı tura atmak kolay
 Hani oyuncular nerde?

 24/01/2006 Karlslunde.Hüseyin Uçar.

POSTACI

Gece gündüz sevdiceğim yol gözler
Uzak mesafeyi kaldır postacı.
Vuran vurdu yollarımız ayırdı
Her sözcüğü bana baldır postacı.

Ona olan aşkım sanmasın söndü
Hayali gözümde bahara döndü
Mektubundan evel gelmez’mi kendi
Nolur selamı’mı bildir postacı.

Selam söyle güzel boynun bükmesin
Canım kalbe tasaları ekmesin
Gözlerinden incilerin  dökmesin
Mektubumla yüzün güldür postacı.

Benim için inan salkım söğütsün
Yüreğinde sevğimizi büyütsün
Tasaların değirmende üğütsün
Artık gözüm yaşı seldir postacı.

Bal dilinden kopanları getirin
Alın beni nazlı yare götürün
Nolur bu özlemi artık bitirin
Kavuştuktan sonra öldür postacı.

28/3/2006 Hüseyin Uçar.

BİZ BU YOLUN YOLCUSUYUZ

Kaşlar gözler niçinliyor
Tebessümler biçimliyor
Bakışların berçinliyor
Biz bu yolun yolcusuyuz.

Adı aşkmıdır, mabet’mi
Rüyamıdır, muhabbet’mi
Dil değmemiş, bir ayet’mi
Biz bu yolun yolcusuyuz.

Yerinde durmuyor ünlem
He de gülüm bir kez gülem
Ver elini dolsun çilem
Biz bu yolun yolcusuyuz.

Hadi ozan dokun tele
Hayalleri verek yele
Türküler üşüşsün dile
Biz bu yolun yolcusuyuz.

Varlığı sinemde duran
Gözleriyle soru soran
Oku Uçar, işte kuran
Biz bu yolun yolcusuyuz.
Sevdaların yolcusuyu

12/4/2006 Hüseyin Uçar.

HİSSEDERSEM AŞKI

İşte bir kaçı
Ben sayarım duyularımı
Sen duyman
Sen sayarsın
Ben uymam
Yemeğin tadı
Hazzın nazı
Hüzünün adı
Hepsinin huzuru
Hiç birini
Diğerinin yerine koymam
Hisedersem aşk’ı
Bir ömür koşarım
Peşinden durmam.

26/01/2006 Karlslunde.
               Hüseyin Uçar.

BIRAK BENİ

Ne zaman bırakırsan
Bırak beni
Ne ayrılıktan
Ne ölümden
Korkum var.
Nede yalnızlıktan.
Ölüm sonsuzluk demek.
Orda sen yoksun
Ayrılık ölümün yarısı
Bırak her bahar
Göksümde
Saçların koksun.      

28/01/2006 Karlslunde.
               Hüseyin Uçar.

ÖZGÜR DEĞİLİM

Geceyi gündüze kattım yürüdüm
Sorunu üstümden attım yürüdüm
Zamanı kendime sattım yürüdüm
Bana ne’ ki bu dünyanın işinden
Zaman uçtu, ömür koştu peşinden.

Özğürlük yanlısı, özğür değilim
Nedendir doğruya olmaz eğilim
Yüz yaşına değsem gene cahilim
Kurtulamaz oldum gönül kışından
Aşamadım şu dağların başından.

Ne yaptığın bilen özğün biriyim
Yalandan arınmış düzğün biriyim
Küsmüşüm hayata üzğün biriyim
Usanmışım ekmeğinden aşından
Göremedim gözlerimin yaşından.

3/4/2006 Hüseyin Uçar.

SESİ SESE KATALIM GEL

Sene uzun mevsim kurak
Ağaç kuru, toprak çorak
Yaşam ağır nasıl durak
Buralardan kopalım gel
Yollar uzun topalım gel.

Ne taşıt var nede yolluk
Hiç bir mevsim olmaz bolluk
Rumelin’de alak soluk
Yeni yurtlar kuralım gel
Sözümüzde duralım gel.

Yeğin at yemin artırır
Uysal  arı bal yaptırır
Avanaklar rol kaptrır
Gerçekçiye tapalım gel
Bir muhabbet yapalım gel.

Birin yıkıp birin kurdum
Duyan yoktur soru sordum
Kucaklaşak güzel yurdum
Sesi ses’e katalım gel
İki kadeh atalım gel..

5/4/2006  Hüseyin Uçar.

SAĞ AYAK

Kurşun yarası gibi
İnim inim inliyor
Zonkluyor ağrıdan
Sağ ayak
Topal ayak
Bak ter bastı
Vücut sırıl sıklam
Adımımı atamıyorum
Ağrıdan
Acıdan yatamıyorum
Gün günlükten
Gece gecelikten
Çoktan çıktı
Başka tadı yokmu yaşamın
Ağrıdan
Acıdan
Sinirden’mi
İbaretim ben?

3/2/2006 Karlslunde.
           Hüseyin Uçar.

SÖYLE GÜZEL MUTLUMUSUN?

Ömür yıllara yaslanır
Zamanla anı puslanır
Gören bizi mutlu sanır
Söyle güzel mutlumusun?
Yarından umutlumusun?.

Azraille tanışılmaz
Ölümlere alışılmaz
Yaşam hakkı tartışılmaz
Söyle güzel mutlumusun?
Yarından umutlumusun?.

Duygusuzun izi kalmaz
Kimse kapısını çalmaz
Öğüt versen öğüt almaz
Söyle güzel mutlumusun?
Yarından umutlumusun?

Seviyorsan koş tut elim
Düşünelim aklı selim
Hem sevilip, hem sevelim
Söyle güzel mutlumusun?
Yarından umutlumusun?

Ağız açma bak gözüme
Hadi koş gel düş izime
Düşlerini de yüzüme
Söyle güzel mutlumusun?
Yarından umutlumusun?.

6/4/2006  Hüseyin Uçar.

ÖMRÜM KAYIPLARINA AĞLAR

Ne zaman başımı kaldırıp
Gök yüzüne baksam
Başımın üstünden
Bir katar, Turna geçer
Alıp götürür beni
Diyar diyar
Düşlerimin ülkesine
Ömrüm kayıplarına ağlar.

Ne zaman yolculuğa çıksam
Baş başa kalsam doğayla
Hangi mevsim olursa olsun
Anılar alır gider başını
Gönlümün bir yanında
Babam harman savurur
Anam çeç eler
Bir yanında ova
Bir yanında dağlar
Bir yanım hüzünlü bomboş
Gönlüm oturmuş
Kayıplarına ağlar.

Ne zaman kendimi sorğulasam
Bir dizi eksiğim çıkar
Kaşı eğilse sevdiklerimin
Sorumlu tutarım kendimi
Dalsamda deryalara
Hiç bir şey avutmaz beni
Derdimi deryalar almaz
Bu hal
Bu mihval
Ne dağların, denizlerin
Ne şu karşıda görünen
Sıra selvilerin
Nede sevğilimin umurunda
Talan olmuş
Bozulmuş bağlar
İşlerim gitmez yolunda
Gönlüm
Özüm kayıplarına ağlar..

4/2/2006 Karlslunde/Hüseyin Uçar.

TARİFSİZ DERTLERE DÜŞÜRDÜN FELEK

Kimler gelip geçti bu zalım handan
Yükledin dertleri, bıktırdın candan
Boşuna bahsetme, dinden imandan
Tarifsiz dertlerle, pişirdin felek
Genç yaşta gurbete düşürdün felek.

Genç idim bilmedim yolu yordamı
Baba oldum tanımadan babamı
Taşlara çalırım şimdi kafamı
Onlarca dert ile pişirdin felek
Bu yaban ellere düşürdün felek.

Çoğu zaman kazançlardan geçilir
Garibanlar birer birer seçilir
Su kaynamış kefenimiz biçilir
Kavurdun saçlarda, pişirdin felek
Zalimin eline düşürdün felek.

3/3/2006  Hüseyin Uçar.

OH NE GÜZEL DÜŞ

Görmemek için
Boyutunu felaketin
Bakmak istemiyorum
Dışarı pencereden
Havada dönüyor kar boran
Görmüyor göz gözü
Kuşkulanmakta
Islık çalmakta, korkudan ağaçlar
Kurtlar pusuda
Kuşlar kayıp
Sesler boğuk
Kaşlar kırcı
Gidenler dönmüyor
Yollar yitirilmiş
Sıgınacak yer arıyor
Sokak köpekleri
Ten’e yapışıyor sovuk
Körlek yanıyor sokak lambaları
Fitilini kısmış gibi kar
Öyle kolay değil
Bakkal’a gidip gelmek
Sanki kuşatılmış bütün evren
Ve Asen dedemin
Çerçisi, tartısı kayıp
Düşleri, felsefesi
Duruyor yerli yerinde
Silinmemiş
Hala okunuyor
Ak hocanın damda ki yazı
Kendin tart al
Kutuya koy parasını
Oh ne güzel düş
Ne amansız kış
Ne çok alış veriş
Her şey kardan ucuz…
Hadi bana eyvallah….

5/2/2006 Karlslunde.
          Hüseyin Uçar.

PEHLİVAN

                 -Metin kaya’ya-

Öncü olup bizler başı çekelim
Bozkırlara yeşil fidan dikelim
Saf sulara saf düşleri ekelim
Pehlivanım tutşalım güreşe
Dilerim’ki yolun uğrar güneşe
Etrafını sarsın coşkuyla neşe
Muhabbetler bizi böyle oyalar
Yerinde ağırdır elbet kayalar.

Gezdin Avrupayı gerisi masal
Yalınız yiyemez, düşleri sosyal
İnsani değerler bizlerce kutsal
Pehlivanım tutuşalım güreşe
Dilerim’ki yolun uğrar güneşe
Coşkular müjdeler, gelsin peşpeşe
Muhabetler bizi böyle oyalar
Yerinde ağırdır elbet kayalar.

Oğlanlar, kızlar şimdi torunlar
Gün geçtikçe çoğalıyor sorunlar
Yaşamın, insanın meyvesi bunlar
Pehlivanım tutuşalım güreşe
Dilerim’ki yolun düşer güneşe
Ömür boyu kurulmadık beleşe
Muhabbetler bizi böyle oyalar
Yerinde ağırdır elbet kayalar.

Niyapalım babam belirli sözün
Kimsenin malında olmadı gözün
Bakışın duruşun bir ayrı hüzün
Pehlivanım tutuşaslım güreşe
Dilerim’ki yolun düşer güneşe
Yaban elde yurda olduk ateşe
Muhabbetler bizi böyle oyalar
Yerinde ağırdır,elbet kayalar.

Mayıs 2003 İsoj- Hüseyin Uçar.

SEN RUHUMA SİNMİŞ

Bir devasız derde düştüm
Çaresizim yaban elde
Ay karanlık
Gece sessiz
Yıldızım gibi
Soluk bütün yıldızlar
Acımasızlığıyla yaşam
Ve yaşamı karartanlar
İlkelliği güçlülük sanıyorlar
Aldırmıyorum
Alışkınım ayrılıklara
Ne bir teselli mektubu alabiliyorum uzaklardan
Ne telefonum çalıyor
Duyduğum tek ses
Çan sesleri
Ben geçmişte değilim
Geçmiş yakamı bırakmıyor
Kararlıyım geçmişimden uzaklaşmaya
Sade
Samimi
Ve incitmeyen
Sözcükler arıyorum
Anlamını yitirmeyen
İncelikler ince ruha yazılmış
Sen bende her zaman varsın
Güzelikler derinlere kazılmış
Beni nasıl kovarsın
Göletler kurumuş
Göller yerli yerinde
Sen ruhuma sinen
Kavurucu çöl rüzğarımsın.

10/2/2006 Karlslunde.
            Hüseyin Uçar.

SEN AĞLAMA

Birlikte yaşamın yolu yordamı
Ciddiye almadın hiç bir çabamı
Yanımda görmedim, bir gün babamı
Yollar  bana, ben yollara  gurbetim
Sen ağlama, ben ağlarım  hasretim.

Bu ceza müstehak, hak ettim bunu
Ayrılık özlem değişmez konu
Vedasız, nidasız çekilmek sonu   
Yollar bana, ben yollara gurbetim
 Sen ağlama, ben ağlarım hasretim.   

Sütten çıkmış kaşık, değil birimiz
Yanar dağdan beter oldu yerimiz
Ateşe karıştı akar terimiz
Yollar bana, ben yollara gurbetim
Sen ağlama, ben ağlarım hasretim.

Kimseye kalmıyor, yapmacık yurtlar
Sağlam yer bırakmaz bitirir kurtlar
Küçücük karınca, yaşamı sırtlar
Yollar bana, ben yollara gurbetim
Sen ağlama, ben ağlarım hasretim.

Hayal ettim, yamaç yamaç oturdum
Ayrılığı, tüm tenime yatırdım
Hançer aldım, yüreğime batırdım
Yollar bana, ben yollara gurbetim
Sen ağlama, ben ölürüm hasretim.

 26/1/2006  Hüseyin Uçar.     

Doydugum yere götürün

Sıla diye çektik çile
Rast gelene olduk köle
Adı gurbet olsa bile
Doyduğum yere götürün.

Kimse beni dinlemedi
Değerimi bilemedi
Anam beni beslemedi
Doyduğum yere götürün.

Yollarını dizlesemde
Tanıdık yüz gözlesemde
Her ne kadar özlesemde
Doyduğum yere götürün..

Gubet değil ekmek çeker
İşi vardır döner teker
Ömrüm tarla bulan eker
Doyduğum yere götürün..

Karnı doyan dönüp bakmaz
Gönül sevdasından bıkmaz
İstesemde izin çıkmaz
Doyduğum yere götürün..

Gün doğanda, gün batanda
Doyduğun yerdir vatanda
Paradır alıp satanda
Doyduğum yere götürün..

16/01/2006 /Karlslunde/Hüseyin Uçar.

Çek vur öldür

Yar dediğin yamuk yapmaz
Doğru yürür yoldan sapmaz
Can, canandan asla kopmaz
İki bülbül, iki güldür
İnanmazsan, çek vur öldür

Sevda çaysa, aşk ırmaktır
Yar yolunda yorulmaktır
Tek ilacı sarılmaktır
İki ırmak, iki göldür
İnanmazsan, çek vur öldür..

Sende kalsın tapuların
Ustasıyım yapıların
Gönül ehli kapıların
İki sevda, iki düldül
İnanmazsan, çek vur öldür..

Hayallerin yama yama
Beni uzakta arama
Artık getirdin burama
İki kumru, iki  bülbül
İnanmazsan, çek vur öldür..

17/01/2006 Karlslunde.
               Hüseyin Uçar.

GÖNÜL GÖNÜL

Atın ağzında’ki gemim
Balığın karnında yemim
Sen, sen isen, bende benim
Yar deyince, ne anlarsın
Gövünerek sen yanarsın
Gönül, gönül, gönül, gönül..

Akıl küsmüş, kalp barışık
Bütün duygular karışık
Kovulmayda alışık
Yar deyince, ne anlarsın
Gövünerek, sen yanarsın
Gönül, gönül, gönül, gönül..

Geldi mahsülün orağı
Yoktur sevğinin durağı
Yağdı ömrüme kırağı
Yar deyince ne anlarsın
Gövünerek sen yanarsın
Gönül, gönül, gönül, gönül..

Boş konuşma suçlu sensin
Hayır değil evet dersin
Gücü kaldımı dirensin
Yar deyince ne anlarsın
Gövünerek sen yanarsın
Gönül, gönül, gönül, gönül..

18/01/2006 Karlslunde.
              Hüseyin Uçar..

NE ANLARSIN

Varıldıkça varılmayan
Kırıldıkça kırılmayan
Sarıldıkça sarılmayan

Sarmal yanların dirilsin
Görülmeyenler görülsün
Sözcüğe ballar sürülsün
Yar deyince ne anlarsın
Sen gönül,duy gönül, gönül..

Niçin kanarsın  her söze
Aklımı düşürdün  köze
Söyle neler oldu bize

Sarmal yanların dirilsin
Görülmeyenler görülsün
Diline ballar sürülsün
Yar deyince ne anlarsın
Sen gönül, ey gönül, gönül..

Kavuşturdum yolu yola
Hasret özlem dola dola
Arılar’mı hasret bala

Sarmal yanların dirilsin
Görülmeyenler görülsün
Sözler namluya sürülsün
Yar deyince ne anlarsın
Sen gönül, duy gönül, gönül..

Aramadan ara bir gün
Yad’ellere etin sürgün
Bu’mu Ekin? bu’mu görgün?

Sarmal yanların dirilsin
Görülmeyenler, görülsün
Ekin harmanda, sürülsün
Yar deyince ne anlarsın
Sen gönül, ey gönül, gönül…

19/01/2006. Hüseyin Uçar…

HUZUR EVİ

(Möllehöj)

Boydan boya
Ve up uzun
Bölüm bölüm
Koridorlardan geçiyorum
Geçiyorum koridorlardan
Tünelden geçer gibi
Tan atarken
Elimde taşımacılık yaptığım
Dört tekerli,
Her iki yandan
Uzun demir borularla, destekli
Hamal arabam
Bahçeye bakan
Camlı bölümler
Alaca aydınlık
Romantizmi hatırlatıyor
Masalarda dans ederek yanan, mumlar
Salon ve oda önleri
Hala karanlık
Güne çabuk dönüşsün diye
Geceyi içiyorum
Yudum yudum
Kırgın gibi birbirine
Hiç konuşmuyorlar
Mutvakla salon
Kim bilir neler yaşanıyor
Kapalı kapılar ardında şu an
İçimde anlaşılması
Anlatılması zor
Coşkunluklar
Bıkkınlıklar
Bunu  ben’mi,  seçiyorum
Her gün gene, aynı saat’te
Aynı koridorlardan geçiyorum.

20/01/2006 Karlslunde.Hüseyin Uçar.

Aşklar yok

Kim kötülük bekler, canlar yarinden
Ömür kayıp eder her gün karınden
Tren  kalktı, ayrılığın garından
Sevğilere gölge düşmüş, aşklar yok…

Geceler gündüzdür, gündüzler gece
Kimine coşkudur, kime işkence
Zalim avcı yaylarını gerince
Muhabbetler kurşunlanmış, meşkler yok…

Dilimi yakıyor inanın adı
Bozuldu erenler ağzımın tadı
Ne halimi sordu nede aradı
Yıkan yıkmış, ören olmuş, köşkler yok…

Güneşim yok olmuş, karanlık evler
Bacasız binayı sarmış alevler
Bakar seyran, seyran iyi görevler
Ayrılıklar varmış, niçin göçler yok…

Ne derseniz deyin baskın basanın
Hangi birin anlatayım tasanın
Peşinden koşayım hangi yasanın
Tarih olmuş, bundan geri öçler yok…

Eledi, ısladı, yuğurdu beni
Acılar yeniden doğurdu beni
Kader ülke ülke savurdu beni
Zalime atacak  elde taşlar yok..

23/01/2006 Hüseyin Uçar.

DUYDUN MU?

Giyinip kuşanıp emir yağdıran
İstediği yerden uçak kaldıran
Nerde direç varsa ona saldıran
Barış güvercini olmuş duydun’mu?

Karlar büyük, teknik yeni, hoş vicdan
Çalışsada karnı doymaz boş cüzdan
Romantizim, duygusallık, şok hicran
Yer yüzünde açlık yokmuş duydun’mu?

Üç beş tekel yönetiyor dünyayı
Mazlum halklar şimdi bekler sırayı
Gövünerek yanar gönlüm sarayı
Ortadoğu mezar, dolmuş duydun’mu?

Gidem dedim gidemedim askere
Ordum yoktur çıkamadım sefere
Yok yerine koyar bizi kefere
Allahından bulacakmış duydun’mu?

İyi yaşa, derler kalan ömrümü
Hep kapandı göremedim önümü
Çok iyi bilirim geçen dünümü
Yarın  bir gün vuracakmış duydun’mu?

24/01/2006 Karlslunde.Hüseyin Uçar.

Kovula- kovula

 -1- 
Yüzü dönesi karanlık
Yataklarda buldun beni
Çöktün ümüğüme
Kanlı düşlerle
Ölü ruhlarla
Yanyana koydun teni
İşte o karanlıklardan
O kavgalardan
Kovula – kovula
Bağıra – bağıra
Yaralı bir aslan gibi
Sığındım sana
Ey! Aydınlık.
Bir saat gibi kurul
Bulanıksan durul
Geceyle – gündüz
Ruhumla – aklım
Savaştalar
Ağlamak
Sızlamak yakışmaz
Düzelt kamburunu doğrul
Umutsuz  olmaz
Sevenler
Gülün  dikeni acıtmaz
Kovula – kovula
Kovmayı öğren
Öyle hüzülü bakma
Birazda diren
Anlıyormusun
Gözlerim
Gözlerin gibi sabırsız
Sahibini arıyor
Biliyormusun…

09/01/2006..Hüseyin Uçar. 

Kovula- kovula2

-2-
Yüzü dönesi karanlık
Perişan etti bebeleri
Kahrolası deprem
Yakıp yıktı
Sığındığımız tüm kaleleri
Düştü peşimizde
Orta çağ şovelyeleri
Direnç gerisinde
Demir parmaklıkların
Yumruklar sıkılı
Aşk ve kavğa
Uzaktan bakmakta
Kendi arkında akmakta
Yaralı-yaralı
Aynalara koştum
Aynalar içime akıyordu
Türkü söylüyordu hüzün
Yansıyorduk birbirimize
Kardı,
Kıştı
Yağmurdu
Sevdalı
Ve yaralı
Güvercinler
Bir kavşakta buluştu…

09/01/2006 / Hüseyin Uçar.

Şeytan taşlamada

Kar yağıyor umutlatıma
Gözlerime iğneler batıyor
Kırağı düşüyor sevdalarıma
Uyku küçük ölüm
Azrail giriyor rüyalarıma
Sıtmaya tutulmuş
Üşümüş gibi ellerim
Çaresiz
Biçare
Boşlukta yürüyorum
Öylece çıkıyorum yolculuğuma
İş’e
Aş’a bakınıyorum
Biri Aslanın agzında
Digeri paranın
İt
Kopuk
Çakal
Tutmuşlar su başlarını
Sırayla nöbetteler
Bense yüreğimi yiyiyorum
Dilim dilim
Açken
Yalınayak’ken
Karda kışta
Yağmurda Çamurda
Yakaran gözlerle
Süzerken etrafını
İmdat kimse yokmu
Çağırıları atarken
Depremin çocukları
Dört milyon müslüman
Şeytan taşlamada
Cennet arayanları
Yakalamış çiniyor iman
Yaşına – başına
Günahına – sevabına
Bakmaksızın
Katmış önüne kovalıyor ölüm..
Buda bir başka deprem..

12/01/2006 / Karlslunde/Hüseyin Uçar.

Dinle Şaşkın

Ara dedim aramadın
Hiç bir işe yaramadın
Yaraları saramadın
Hala aynı’mı havalar
Melhem olmuyor dualar
Yıllar yılları kovalar
Bir sözümü dinle şaşkın
Mantığı olmuyor aşkın..

İnanmadan deme budur
Sevda pınar yaşam sudur
Ölüm gelir ister kudur
Övüldükçe kaçtın benden
Emek terdir akar tenden
Saygılar beklerim senden
Bir sözümü dinle şaşkın
Mantığı olmuyor aşkın..

İstedim akam deryaya
Kök salıp gelem dünyaya
Aldanıp kaldım rüyaya
Yüreğim döndürdün köze
Yokuşlar dönüşsün düze
 Bir gün gelelim göz göze
 Bir sözümü dinle şaşkın
 Mantıgı olmuyor aşkın..

 15/01/2006 / Karlslunde.
                  Hüseyin Uçar.

Umut

Yarınlaştırır
Yaşamı besler umut
İç.. iç ..
Tükenmez
Ye.. ye..
Bitmez
Bağlı kal umuda
Giden yıllar
Geri gelmez..

10/6/2005/Hüseyin Uçar.

Çökünce karanlık

Akşam alacası
Yerini bırakırken geceye
Beni tarifsiz
Bir hüzün sarar
Karanlık üşüşür pencereme
Anılar uzaklaşır yakalıyamam
Gecenin gizemi çeker beni kendine
Yalnızlık bir yanda ağlar
Düşler kaybolur
Yüreğim param parça
Aşk
Çekilmiş yükseklere
Heycan arar
Aynaya yapışır bakışlar
Duyğular tutuklanır  içimde
Ne yar eli tutmuşum
Ne bir can dostum var
Yatağımı ararım bulamam
Kapıya yönelirim
Zifiri karanlıklar
Kaybeder uykuyu gözlerim
Döner dururum
Yaşamın çemberinde
Sabaha kadar…

20/11/2005 Karlslunde.
               Hüseyin Uçar.

Tanıksınız

İçimde yürüyen sevi
Salkım söğüt ağlar şimdi
Oturmuşlar yamaç yamaç
Yürekleri dağlar şimdi.

Batma güneş, esme rüzğar
Umutlarım kurutursun
Getirdiğin gül kokusu
Bülbülleri korkutursun.

Sözüm dinler, hüzün tartar
Yaşamı önüne katar
Sevdiğimden haber gelmiş
Dinmez ağrılarım artar.

Bak yüreğim yara bere
Emekler karışır tere
Tanıksınız gün görmüşler
Gurbet vurur yerden yere.

17/12/2005 Hegnsgarden.
                  Hüseyin Uçar.

Ceylan gözler ufuklarda oklanır

Dağcıl düşlerimi boğasım geldi
Vücüttan beyinden atasım geldi
Sevdiğim sineme sarasım geldi
Dilerim’ki tüm zalimler haklanır
Ay tutulur, güneş kızar saklanır.

Tan attıda yavaş yavaş ışıyor
Bu hüzünler anılarım kaşıyor
Güvercinler kanadında taşıyor
Bakın görün tüm yer yüzü aklanır
Korku basar karanlıklar saklanır.

Yakamı bırakmaz duygu düşünce
Ayrılıklar yolum keser peşince
Sevdiklerim yaralarım deşince
Ceylan gözler ufuklarda oklanır
Katil avcı iz bırakmaz saklanır.

Hasret kaldım eşe dosta anneme
Yağmur gibi oklar yağar sineme
N’olur felek başkasında deneme
Dost dediğin ara sıra yoklanır
Suçum nedir canlar kaçar saklanır.

20/12/2005 Karlslunde. Hüseyin Uçar.

Şaşırdım

Hangi yola gideceğimi
Kime ne soracağımı
Unuttum şaşırdım bu akşam
Özlem
Hasret fırtanası esiyor
Kavuruyor yaşam
Duyulmuyor
Kalbimin atışı
Tansiyon sıfır
Farkında değilim havaların
Hangi  yola gitsem
Kar  kış
Ne yana baksam
Hüzün yağar
Ve her şeye ramen
Yılmadım
Yılmam
Yeni arayışlara
Başlarım
Geceler dönüşür sabaha
Umuda umut aşlarım.

21/11/2005 Karlslunde.
               Hüseyin Uçar.

Ağalar

Ruhsuz bir bedene sarılmaktansa
Geceli gündüzlü vurulmaktansa
Yalana inkara alınmaktansa
Kuşlar gibi dağ başına tünerim
Kırkların başında semah dönerim.

Aşçının yaptıgı içli köfteyim
Ozanın dilinde şiir güfteyim
Söz bilmeze, dil bilmeze öfkeyim
Kuşlar gibi her yerlere tünerim
Sevdalanır coşar semah döneri

Eğlemiyor beni düzdür ovalar
Kötü kader düşman olmuş kovalar
Hakkınızı helal edin ağalar
Kuşlar gibi nere olsa tünerim
Semazence eksenimde dönerim.

Güvercinler gökte raksa kalkıyor
Havalanmış gönlüm ona bakıyor
Ayrılıklar bu sinemi yakıyor
Kuşlar gibi nere olsa tünerim
Ellerim böğrüme düşmüş dönerim.

20/12/2005 Karlslunde. Hüseyin Uçar.

Benim yarim

Bunca yıldır hayaline yelirim
Bir he desen nere olsa gelirim
Ben sevdamın yollarında ölürüm
Benim yarim secdem, kıblem olmalı
Deli gönlüm muhabbetle dolmalı.

Muhabbetin derininde boğulmam
Gönülsüz bedene ölsem sarılmam
Davetsiz sofraya varıp kurulmam
Benim yarim secdem, kıblem olmalı
Deli gönlüm muhabbetle dolmalı.

Açılır kapılar gülistan bahce
Neye yarar söyle altınla akçe
Ayrı dilde olsak birleşir lehçe
Benim yarim secdem, kıblem olmalı
Deli gönlüm muhabbetle dolmalı.

Uzaklar kısalır yakına düşer
Çiğ yanlarım kalmaz kavrulur pişer
Cennete dönüşür bileyken mahşer
Benim yarim secdem, kıblem olmalı
Deli gönlüm muhabbetle dolmalı.

17/10/2005 Karlslunde. Hüseyin Uçar.

Dış hatlar ve Şakir

Acılar yumağı yaşam yoksula
Gurbet el’e çeker onu pusula
Sinemizi çevirirsin davula
Şakir senin baş köşesi cennetin
Duasını alıyorsun milletin.

İhtiyacı olanları bulursun
Özlemle hüzünle coşar dolursun
Gurbetten sılaya köprü olursun
Şakir senin baş köşesi cennetin
Duasını alıyorsun milletin.

Göz yaşına boğulduğun anları
Yakın uzak birleştirin canları
Başarmak kolaymı bütün bunları
Şakir senin baş köşesi cennetin
Duasını alıyorsun milletin.

Hıçkırıklar düğümlenir boğazda
Bülbül ile sesin aynı avazda
Senin yürüyüşün bir başka tarzda
Şakir senin baş köşesi cennetin
Duasını kazanırsın milletin.

Ülke ülke, şehir şehir, gezersin
Kavuşturur huzurlarda yüzersin
Ne kimseyi kırır nede üzersin
Şakir senin baş köşesi cennetin
Duasını alıyorsun milletin.

Sensin bu gecenin ay’ı halesi
Hiç bitmez’mi yoksulların çilesi
Yanında sıfırdır, Eyfel kulesi
Şakir senin baş köşesi cennetin
Duasını alıyorsun milletin.

O nasıl yürektir dünya kucaklar
Seni görür kaçar, ecek, acaklar
Kavuştur şenlensin evler ocaklar
Şakir senin baş köşesi cennetin
Duasını alıyorsun milletin.

18/12/2005 Hegnsgarden/Hüseyin Uçar.

O bir insan

Adam gibi adam
İnsan gibi duruş
Sabah gibi sabah
Şafak gibi şafak
Ne ararsan var
O bir insan
Adımı
Beyni
Yüreği
Ak pak
Karanlığa
Karanlık gibi kara
Aydınlığa aydınlık
Onu ağzına alırken
Bre elbiz beyin
Bre salak
Önce ağzını yıka
Gölge adam
Zavallı bınak
Dönde aynada
Savunduğun çağ’a
Bir ona
Birde kendine  bak…

12/12/2005 Karlslunde.
               Hüseyin Uçar.

Seyir Defteri

Bir beden
Hemen yanı başımda
Önünde gözlerimin
Bütünleşmiş geceyle
Kendi cennetinde
Gönlünün
Salmış saçlarını
Göksüne sevğilinin
Hazların içinde
Gözler hüzünlü
Baygğın
Mahmur
Kızağına binmiş gecenin
Yıldızları sayıyor
Bir kuş uçsa pır
Sinirler
Şüphe
Nöbetteler
Kalpler duracak
Her şey karma karışık
İç içe duygular
Neyin yerine
Neyi koyacak…

22/12/2005 Karlslunde.
                Hüseyin Uçar.

Burun

Burun deyince
İlk aklıma gelen
Koklama duyumuz
Saldırğan
Değişken huyumuz
Adlar
Tatlar
İnsanlar
Hayvanlar
Bitkiler
Coğrafya
Ümüt burnu
Kaya burnu
Kuş konmaz
Ak burun
Çökük burun
Kuşburnu
Dik burun
Balık burnu
Çomak burun
Batlıcan burun
Kara burun
Deli orman
Zeytin burnu
Yel oldum
Burundan buruna estim
Sanki zeytinde’ki sestim
Zeytin burnunda
Zeytinin karnını yardım
Yağ doldu testim
Burun deyice burun
Burunları benden sorun
Avcılar takipte
Avcının burnu tetikte
Siz siz olun boş söz etmeyin
Burun deyipte geçmeyin…

11/12/ 2005/Karlslunde.
                Hüseyin Uçar.

Seyir Defteri 2

Bir ağaç
Hemen yanı başımda
Önünde gözlerimin
Yaşamla bütünleşmiş
Gülistanda çiçeklenmiş
Işıl ışıl
Pırıl pırıl
Yelleniyor ikide bir
Huzur içinde
Oturmuş tahtına prenses’in
Yada göçmüş
Hazlar ülkesine
Bir hayal
Tünemiş dallarına ağaç’ın
Bakınmış çevresine
Kuşlar konmuş sesine
Yelleniyor ikide bir…

22/12/2005 Karlslunde.
               Hüseyin Uçar.

Sizi kör inkarlar

Ah ahcılar
Vah vahcılar
Değişmeyen şark’cılar
Sözüm ona
Birde sanatcılar
Duygu sömürücüleri
Yokluk edebiyatı
Ne ararsan hepsi var
Nerede haaa
Direnç
Değişim
Yenilik
Ses
Nefes
Nerede bütün bunlar

Anam anamcılar
Babam babacılar
Ham hamcılar
Nam namcılar
Sizi gündüzden hamacılar
Şiir adına şiirin
Agzını burnunu kıranlar
Raysız
Makinistsiz
Yolcusuz
Kara Trenler
Sizi yıkıntı kalıntıları
Çığlık meraklıları
Barikatlar
Sirenler
Sizi değişmez
Koyu kaya gölğeleri
Sizi………

8/12/2005 Karlslunde. Hüseyin Uçar.

Bana şiirler oku

İki kez yokladılar
Bu gece
Doğrulamadım bir zaman
Korkumda yok ölümden
Yolun yarısını
Çoktan geçtik
Sesle gırtlak gibi
Yakın birbirine
Yaşamla ölüm
Eğer bir gün
Gözlerimi kaparda açamazsam
Korkma
Üzülme
Ağlama
Herkes düşecek aynı yola
Sana gecinden versin
Bana kırılma gülüm
Ne tabut isterim
Ne kefen
Karıştırın toprağa
Geldiğim gibi üryan
Toprak giydirir
Kuşatır, örter,
Ak göksümde güller biter
Sen kopar o goncaları  gülüm
Ahımı gece yıldızlar
Gündüz kimler çeker bilirmisin
Komşuylada tanışamadım daha
Onada gidemem
Sonra bir şey dikmeyin başıma
Bir  çalı  yeter
Türkü çalsın dallarımda kuşlar
Senin ağrılarını duyarım uzaktan
Gelip geçerken
En yakın yoldan
Bana şiirler oku
Başka bir ses istemem..

27/12/2005 Karlslunde. Hüseyin Uçar.

Esme deli deli Rüzgar

‘’ Hastanede’’

Esme deli deli rüzğar
Güneşimi kurutursun
Yürekte deprem öncesi
Herbir şeyin tadı buruk
Kışın bile geçer kurak
Neden beni avutursun
Esme deli deli rüzğar
Dönme bana çöl olarak.

Sökme kökü kırma beli
Ne dal kaldı nede yaprak
Çok insafsız davranırsın
Denizler içimde kurak
Kavurduğun kimin eli
Esme deli deli rüzğar
Dönme bana çöl olarak.

Sağıl bulut yıkıl dağlar
Anam gizli gizli ağlar
Yaban eller zalım gurbet
Dost düşmanın belli değil
Nere gidek nerde durak
Gemi hazır kaptan kayıp
İniliyor koca çınar
Esme deli deli rüzğar
Dönme bana çöl olarak.

Günden güne yüküm artar
Can canandan ayrılamaz
Bakış donar yürek kanar
Ne ses veren ne paylaşan
Bu ne cürret yıkıl ulak
Saldırıyı yenileme
Koyma boynumuzu bükük
Esme deli deli rüzğar
Dönme bana çöl olarak.

13/12/2005 Roskılde. Hüseyin Uçar.

Hoşça kalın

Güç alırken güçünüzden
Ben biriyim içinizden
Gelemem’ki peşinizden
Gül yüzlüler hoşça kalın.

İzimiz var altın kumda
Bir yanım kaldı Çorumda
Sitem doludur sorumda
Göl sözlüler hoşça kalın.

Bir belirli makamım yok
Bir sürekli mekanım yok
Yollarıma bakanım yok
Yol izliler hoşça kalın.

N’olur anlayın nazımı
Çoğa sayın siz azımı
Çaldım koltuğa sazımı
Bal özlüler hoşça kalın.

Daralır göğüs kafesim
Yarıda kaldı hevesim
Yurdumda kalsın nefesim
Sel gözlüler hoşça kalın.

Unutmuş bilmez yavrular
Yoğun yaşanır duyğular
Hüseyin kendin sorğular
Dil bizliler hoşça kalın.

2/8/2005 Didim. Hüseyin Uçar.

Sovuk sular serpelim

Lider ediyorlar bir bakar körü
Hala görüyorlar bu halkı sürü
Niçin bizim şu Arabın  kültürü
Dilimizi din imandan çekelim.

Sigortalı yapamazken hamalı
Sokaklarda hep silahlı kamalı
Gömlek eski, ceket, pantol yamalı
Umuda yolculuk yapar öfkelim.

Kimliğin yerine konunca benlik
Sorun olur evlenmeler erğenlik
Beynimizde oluşmuyor güvenlik
Korkusuzca nereleri gezelim.

Yeter doğrul yüzün olsun yokuşa
Sen sevdana sevdan sana yakışa
Öyle silkin dost düşmanın bakışa
Bu toprağa çağcıl düşler ekelim.

Anlatırım size her şey ortada
Hiç kusur yokmudur ana atada
Feryatlar yükselir bizim kıtada
Günah sevap gel ortaya dökelim.

Hayır diyek yalancının hepine
Gel inelim sorunların köküne
Sirkeyi doldurak kendi küpüne
Yüreklere sovuk sular serpelim.

30/11/2005 Karlslunde. Hüseyin Uçar.

Yalanları Ügütmeyin

Yönetilip yönetene
Yönünüz dönmeyin düne
Çabuk biter belli sene
Yalanları üğütmeyin
Uçurumu büyütmeyin.

İnsanları ayırmayın
Yakınınız kayırmayın
Sizler yapın buyurmayın
Kırediyi üğütmeyin
Uçurumu büyütmeyin.

Özğürlükler genişlesin
Yasa herkese işlesin
Özürlü özür dilesin
Yalanları üğütmeyin
Uçurumu büyütmeyin.

Uzak sanma menzil yakın
Ayrım yapıp kıyma sakın
Benim adım halktır bakın
Yalanları üğütmeyin
Uçurumu büyütmeyin.

Herkes pay almalı vardan
Yoksul kurtulmalı dardan
Altın akçe dolu gerdan
Yalanları üğütmeyin
Uçurumu büyütmeyin.

Kimi sağda kimi solda
Kimi dağda kimi yolda
Kimi yatar bulmuş dulda
Yalanları üğütmeyin
Uçurumu büyütmeyin.

Kimi açken bir lokmaya
Kimi yerken o bakmaya
İsyan damarda akmaya
Yalanları üğütmeyin
Uçurumu büyütmeyin.

Korku salmak değil arzum
Bu olamaz benim tarzım
Hem sünnetim hemde farzım
Yalanları üğütmeyin
Uçurumu büyütmeyin. 

19/9/2005 Hüseyin Uçar

Sevdalandım

Halaya girmiş sekiyor
Güzel kurdunu döküyor
Beni kendine çekiyor
Okladında yaralandım
Kız ben sana sevdalandım.

Sevğiye dönüşür hecem
Değişir gündüzüm gecem
Hem tapınak hem eylencem
Okladında yaralandım
Kız ben sana sevdalandım.

Tutuşalım gel elele
Benzersin sen gonca güle
Kaçma benden bile bile
Okladında yaralandım
Kız ben sana sevdalandım.

Çalış bağda izin olsun
Koparmaya yüzün olsun
Her konuda sözün olsun
Okladında yaralandım
Kız ben sana sevdalandım.

Yanaklar al dudak kiraz
Eğlende konuşak biraz
Yalancıdan gelir maraz
Okladında yaralandım
Kız ben sana sevdalandım.

11/11/2005 Karlslunde. Hüseyin Uçar.

O Gül Bahçemin Gülüdür

Masamdaki kırmızı gül
Sen gelmeden solmuş sümbül
Ayrılığa ağlar gönül
Hem yurduna yuvasına
Anasına atasına
Kimler çıkar duasına.

O gül bahçemin gülüdür
Ben ölüyüm o diridir
Bahçem muhabbet yeridir
Hasret kalmış yuvasına
Anasına atasına
Tuz basmışlar yarasına.

Lafım muhabbet ehline
İyilikle düş diline
Yolumuz gurbet eline
Hasret kalır yuvasına
Anasına atasına
Karlar yağar havasına.

Yaşam felek yapar hile
Özlemler yapışır dile
Hüzünler çöker gönüle
Hasret kalır yuvasına
Anasına atasına
Dağlar girir arasına.

2/8/2005/ Didim.Hüseyin Uçar.

Devinimler

Yüreğimde ateş yanar
Kor küllenir
Can dillenir
Yanar dağı lavlar boğar
Irmak akar tepelerden
Varım yoğum alevlenir
Canlı cansız
Devre dışı
Yüreğimde kor göllenir
Başka canda
Başka tende
Bu gönülcük görevlenir
Yaşadığım bu evrende
Ne bir eksik
Ne bir fazla
Devinimler
Devinimce
Belirlenir
Kimliğime el koyanlar
Ne gelindir
Ne gelincik
Ne beyindir
Ne beyincik
Tersten okur evrimleri
Benim diye böbürlenir
Canda canı
Bulmak mümkün
Kor küllenir
Can dillenir
Yolcu yolda
Evci evde
Umut eker
Efelenir
Yüreğimde ateş yanar
Yanar dağı lavlar boğar
Yer yüzü bulutu sağar
Arkasından güneş doğar
Gök kuşağı
Öfkelenir.

23/8/2005 Karlslunde.
             Hüseyin Uçar.

Katil dünya

Kime yazı kime nazar
Alır satar kurmuş Pazar
En sonunda olur mezar
İnançları batıl dünya
Sende bize katıl dünya
Yurt yuvadan atıl dünya
Dünya dünya katil dünya.

Urbalarım soymadın’mı
Yakardığım duymadın’mı
Kana cana doymadın’mı
İnançları batıl dünya
Sende bize katıl dünya
Yurt yuvadan atıl dünya
Dünya dünya katil dünya.

Ben ekerim sen biçersin
Düzler üstümden geçersin
Ben seçemem sen seçersin
İnançları batıl dünya
Sende bize katıl dünya
Yurt yuvadan atıl dünya
Dünya dünya katil dünya.

Bu gün doğdun yarın battın
Tenimi toprağa kattın
Ağlamadın hep ağlattın
İnançları batıl dünya
Sende bize katıl dünya
Yurt yuvadanm atıl dünya
Dünya dünya katil dünya.

Çöle döner kurakların
Belli başlı durakların
Sağır olmuş kulakların
İnaçları batıl dünya
Sende bize katıl dünya
Yurt yuvadan atıl dünya
Dünya dünya katil dünya.

10/10/2005 Karlslunde.
               Hüseyin Uçar.

Sığınmışım

Ey karanlık
Yıldızsız
Aysız gece
Yalnızlığım
Yalnızlığına benzer
Bedevinin
Uyurum  çadırımda
Uzak limanlarda
Uyanırım
İnerim güverteden yavaş yavaş
Ve birden bire hatırlarım
Çadırım onbeş çocuk
Dört avrat
Sürüm
Develerim
Önünde
Çöl fırtanasının
Sıçrıyorum
Silkiniyorum
Rüyadamıyım
Yastığım suya batmış
Uzatıyorum ellerimi
Tutanım yok
Felaket götürmüş hepisini
Solmuş bütün çiçekler
Zakkumlar yeşil
Asmanın kırılmış daları
Kaya yosunları
Dönmüş yönünü güneşe
Gülümsüyor
Ve ben sığınmışım
Gönlümün limanına
Geceleyin rıtımdayım
Kurmuşum masamı
Yavaş yavaş
Yudumluyorum
Geceyi  kadehimde.

6/9/2005 Karlslunde.
           Hüseyin Uçar. 

Yavrularım

Ayrılık saati geldide çattı
Felek her birimiz bir dağa attı
Erenden ayrılmak beni ağlattı
Yürün yavrularım hak sizle olsun
Başlar pınar ayağınız göl olsun.

Aynalarda kaldı o gülen gözler
Gözlerle söylenen o sessiz sözler
Bir ulu çınarız kopamak bizler
Yürün yavrularım hak sizle olsun
Başlar pınar, ayağınız göl olsun.

Birlikte gelmiştik ata yurduna
Selam durduk ceylanına kurduna
Taşın bizi sınırların ardına
Yürün yavrularım hak sizle olsun
Başlar pınar, ayağınız göl olsun.

Erenin ağıdı gülüşü filim
Sizleri anmadan durmuyor dilim
Sevdiğim canlardan uzak dur ölüm
Yürün yavrularım hak sizle olsun
Başlar pınar, ayağınız göl olsun.

Övke bastı kovalıyor durmadan
Akıyor göz yaşım bana sormadan
Selametle birbiriniz yormadan
Yürün yavrularım hak sizle olsun
Başlar pınar ayağınız göl olsun.

25/7/2005 Didim. Hüseyin Uçar.

Güzel yeğenime

Bilim elbet aklın yolu
Çayır çimen sağı, solu
Yüreğimiz coşku dolu
Doktor hanım kutluyorum.

Coştum alınca haberin
Büyüyor yürekte yerin
Gün günün artar değerin
Doktor hanım kutluyorum.

Yanağında güller açsın
Etrafına sevği saçsın
İnan başımıza taçsın
Doktor hanım kutluyorum.

Eğitimdir dünya varı
Bilmeyenlere uyarı
Ulaşılmaz bir başarı
Doktor hanım kutluyorum.

Mantık altın, akıl inci
Benim yeğenim birinci
Paylaşırım o sevinci
Doktor hanım kutluyorum.

Artık okşanır gururum
Sanma yerimde dururum
Binlerce soru sorurum
Doktor hanım kutluyorum.

Kutlamayı çifliyorum
Davetiyem ekliyorum
Çok özledim bekliyorum
Ben sizleri kutluyorum.

Görsem amcamı, yenğemi
Sundun muhabbetle demi
Güzellikle dolmuş gemi
Yeğenlerim kutluyorum.

Sanarım aştım süremi
Unutmadım eniştemi
İşkal ettiniz sinemi
Yeğenlerim kutluyorum.

Ne zaman yürüdük izde
Hangi meslek yok’ki bizde
Sıra havada denizde
Yeğenlerim kutluyorum…

01/03/2005/ Hüseyin Uçar.

Kalmadı

Hatice’yi Londura’ya uğurlarken)

Sabahın seheri ayrıldık kuzum
Telleri kırılmış çalmıyor sazım
Başarı mutluluk dilerim kızım
Benim yürüyecek yolum kalmadı.

Kanatlı güvercin birazdan kalkar
Çıkıp yücelerden bizlere bakar
Bu zalım ayrılık yüreğim yakar
Ayakta duracak halım kalmadı.

Eğitimden geçer bilimin yolu
Kesmesin hızını yağsada dolu
Kucak açmış bekler can Anadolu
Benim eğilmedik dalım kalmadı.

Doğudan batıya değerler taşı
Sağlık muhabbettir her işin başı
Yıkılmadan dönsün o güzel kaşı
Benim uzatacak kolum kalmadı.

Duyğularım döküyorum satıra
Ayrılıklar buluşmalar hatıra
Tanrı başarını daim artıra
Türkü söyleyecek dilim kalmadı.              
                        
28/01/2005/ Kasturup/Hüseyin Uçar.