Skip to content

Month: April 2008

BİR ÖTÜŞÜ DİĞERİNİ TUTMUYOR

Ben mi biçareyim felek mi dönek
Bir ettiği birbirini tutmuyor
Ne zaman arı oldu şu kara sinek
Bir ötüşü diğerini tutmuyor

Sevdiğim her şeyin adını koydum
Bir ömür oruçtum ne zaman doydum
Hayali hazine, bankalar soydum
Hiç birisi diğerini tutmuyor

Yaya geçitleri yanıp sönüyor
Dönüp bakın ne planlar dönüyor
Bu cihanda tüm canlılar yeniyor
Birin tadı diğerini tutmuyor.

                               
19.10. 1999/ Hüseyin Uçar

SÖZÜN ÖZÜNE DOLAŞIR

Ben ağladım sen gülerken
Hesap yaptın ben ölürken
Sıra sende deme erken
Sözün özüne dolaşır

Vahşileştim, övüldükçe
Güçlenirim dövüldükçe
Doğru söyler misin mertçe
Özün pisine bulaşır

Geçip hazıra kurulmak
Otura baka yorulmak
Ruhsuz bedene sarılmak
Gönül boşuna uğraşır

İnsan insanı sattıkça
İnler sinem her andıkça
Kirlenirsin yıkandıkça
Kötü haber çabuk ulaşır.

                         
18.8.1999 / Hüseyin Uçar

SİZ GÜLSÜNÜZ

Ömrüm söktü acı, sitem
Bu ayrılık hüzün, matem
Yoksul baca gibi tütem
Bülbül benim, siz gülsünüz

Göçmen kuşum gülme bana
Doyamadım ben vatana
Özlemi işliyor cana
Bülbül benim, siz gülsünüz

Anadolum güzel yurdum
Bilsen ne hayaller kurdum
Her gelenden seni sordum
Bülbül benim, siz gülsünüz

Her kopuşum ayrı ölüm
Uzaklarda kokan gülüm
Beni çağırıyor dilim
Bülbül benim, siz gülsünüz.

                            
21. 7. 1999 / Hüseyin Uçar

KAVUŞMAK HÜZÜN

Gidiyorum hoşça kalın canlarım
Sevenlerin bakışından anlarım
Dileyin ki size dönsün yollarım
Kavuşmak hüzündür ayrılmak ölüm

Deryada balığım düşmüşüm ağ’a
Ayrılmış yolumuz düşmüş uzağa
Orta Asya da yakalandım kurağa
Göçerlik acıdır bırakma gülüm

Karaburun, Altınkum’u dolaştım
Kabıma sığmadım yabana taştım
Akdenizde göz üstünde bir kaştım
Bakışlar hüzündür şiirdir dilim

Yaban elde ben bu dili yaşattım
Hüzünlendim göz yaşlarım boşalttım
Nerde insan görsem ayağa kalktım
Ben sensiz olamam anla güzelim.

                                       
20.7.1999 / Hüseyin Uçar

ÖLÜR YORULMAZ

Gördüğüm rüyanın hepisi senin
Senin olsun canım inancın, dinin
Birbirine benzer vücudun, tenin
İnsan olunmadan bir şey olunmaz

Kahrından göç oldu güzelim köyler
Gene onu suçlar yöneten beyler
Benim duygularım üflüyor neyler
Sağ duyu olmadan çözüm bulunmaz

Başkası adına dövmeyin beni
Ben hak etmedim övmeyin beni
Ben layık değilim sevmeyin beni
Bulanık su akmayınca durulmaz

İnsanı anlatır ağıtlar bile
Bülbülün ettiği yeter bülbüle
Tarih boyu sürdü ne bitmez çile
Umut yolcuları ölür yorulmaz

                             
18.8.1999 / Hüseyin Uçar

HANİ O SÖZ VERENLER

Ağladığım yıllar geriye döndü
Umutlar rüyalar bir anda söndü
Sade ölenlerin acısı dindi
Anılarım saklı yıllar nerede

Aileler eviyle koya süzülmüş
Molozlar altında kuzum büzülmüş
Beden param parça kafa ezilmiş
Koşup oynadığım yollar nerede

Her matemden sonra tedbir sözleri
Kızarmıyor söz verenin yüzleri
Zaman zaman geldim görmez gözleri
Hani o söz veren diller nerede

Uzatma sözünü Hüseyin Uçar
Yalan söyleyerek yaramız açar
Gündüz neşe, gece uyku kaçar
Hani o sımsıcak kollar nerede?

                             
30.10.1999 / Hüseyin Uçar

DÜŞÜRME BENİ

Sokaklar kimsesiz cansız ışıklar
Dokunur tellere söyler aşıklar
Geceye diz çökmüş kayıp ufuklar
Görünmez yollara düşürme beni

Hüzün buketini sardım alırsan
Sevinirim eğer benle kalırsan
Gönül yaralarım bir bir sararsan
Dönülmez yollara düşürme beni

Sevilen gezğindir, sevenler köle
Yozlaşmış güvensiz sevgiler bile
Çıldırtıp Uçar’ı getirme dile
Bilinmez yollara düşürme beni.

                                  
5.1.1999 / Hüseyin Uçar

İNSAN DİLLİDİR DOSTUM

Bulanık su aka aka durulur
Bu gönül şehrimde pazar kurulur
Yollar yorulur mu, yolcu yorulur
Sevdalı yolcular bellidir dostum

Sadece baharda çağlamaz dere
Neler yağmıyor ki havadan yere
Düşe kalka yürür boğulsa tere
Hüzünlü yolcular tellidir dostum

Gel gönül hedefin uzatma, daralt
Yollara düşürdün her gün her saat
Ölü duyguların Hüseyin sağalt
Benim sevdam insan dillidir dostum.

                              
7.1.1999 / Hüseyin Uçar

HARİKA

Bizim olan ne kaldı ki geriye
Ya Araplar aldı ya da Amerika
Öncül idik bir zamanlar dünyada
Paylaşınca miras düştü Afrika

Ben laik’im, ne dindarım, demokrat
Cepheler kurarak yüceltti kırat
Niçin yorgun akar bir sorun Fırat
Silaha dönüştü türbanla hırka

Sarıklılar, sırıklılar çoğaldı
O Yüce Meclise Merve’ler daldı
Orta çağa döndük ufkum karardı
Kapıların kapayacak Avrupa

Örtü bir vesile silahtır türban
Milyonlarca Merve seçildi kurban
Kurt dalmış sürüye çaresiz çoban
Problemin çözülüşü harika.

                           
21.5.1999 / Hüseyin Uçar

YÜREĞİMDE

Ses vermiyor dağlar, taşlar
Yol bittiği yerde başlar
Canımsınız ey kardaşlar
Yaşarsınız yüreğimde

Var gücümü eller aldı
Ayrılık kapımız çaldı
Hüzün, sitem bize kaldı
Sevdasınız yüreğimde

Ayrılalım el öpmeden
Gözlerimden kan gitmeden
Diri duygular bitmeden
Ekinsiniz yüreğimde

Şimdi geldik yol ayrımı
Uçurdular bal arımı
Kalem anlatmaz zarımı
Gezginsiniz yüreğimde

                    
28.04.1999 / Hüseyin Uçar

ÇOĞALIYOR

Talan edip yersiz yurtsuz koymuşlar
Gönül hazinesin bile soymuşlar
Öfkenin adıı bal mı koymuşlar,
Tada tada diş kalmadı çenede.

Hiç kokmuyor şu yabanın gülleri
Etkilemez türküleri dilleri
Tersten eser üşütüyor yelleri
Çoğalıyor yaralarım sinede.

Genç ömrümüz yad ellerde çürüdü
Gazel gibi yel önünde sürüdü
Bahar geldi çayır çimen yürüdü
Yangınlara su aradık nerede.

                           
14.02.1999 Hüseyin Uçar

MEKTUP

Ey yıldız
Çoban yıldızı
Karanlığa kafa tutan
Gürültüsüz aydınlık
Mektup almak istiyorum
Bilip de ulaşamadığım

Ülkelerden,
Doğurgan
Direngen
Anaların ülkesinden
Mektupta kalem
Tutan ellerin sıcaklığı
Okyanusları aşan
Kardeş türküler
Yaralı güvercinin
Kanat çırpışı
Sevgilinin
İşlediği mendil
Duyguların
Satırlara akışı
Ziyaretçi bekleyen
Mahkum
Doğumunu bekleyen
Çocuk
Unutulmuşluğa başkaldırı
Taze
Sıcak
Ve
Demli
Bir mektup.

                          
6.1.1999/ Hüseyin Uçar          

GÖZ YAŞINA

Bağlansam da tel misali
Tanımazsın el misali
Erken soldun gül misali
Bülbül ağlıyor boşuna
Ölüm bakmaz göz yaşına

Bensiz konuşmaz kavalım
Gurbette budanmış dalım
Bağışla beni sevdalım
Bülbül ağlıyor boşuna
Ölüm bakmaz göz yaşına

Her şeyin adın koyalım
Her gün sevişip doyalım
Yazması sevda oyalım
Bülbül ağlıyor boşuna
Ölüm bakmaz göz yaşına.

                           
26.2.1998 / Hüseyin Uçar

MUSA EROĞLUNUN ARDINDAN

Sarplara sarar mı ozanın yolu
Bir gece yaşattın dolu mu dolu
Torosun yiğidi Musa Eroğlu
Toroslara selam götür bizlerden

Anadolum gibi bire bin verdin
O ozan bakışla neleri gördün
Dostundan düşmanı çok olur merdin
Soranlara selam götür bizlerden

Sürüsün doyurmuş mutludur çoban
Nice Halil İbrahimler seçilmiş kurban
Aşkı yüceltiyor gördük Mihriban
Sevenlere selam götür bizlerden

Kusurumuz varsa bağışla bizi
Bir göçmen sürüyürz dert dizi dizi
Keşfedilmeyi bekler görün gökyüzü
Kardeşlere selam götür bizlerden.

 

 21.10.1998 / Hüseyin Uçar

BİLEN OLMAZ

Zaman olur ağlan gönül
Yüreğini dağlan gönül
Yatağında çağlan gönül
Gören olmaz bilen olmaz

Ters dönersin tepe takla
İçini dışını pakla
Sorgularsın sen ne hakla
Bilen olmaz duyan olmaz

Hayal gördün yaşamadın
Çemberinden taşamadın
Vurgun yedin koşamadın
Göz yaşların silen olmaz

Ne yaptınsa övdüm seni
Zaman zaman dövdüm seni
Her şeyinle sevdim seni
Benim gibi seven olmaz
İnan sana güven olmaz.

                        
29.4.1998 / Hüseyin Uçar

CAN DOSTUM

Kimi yerken kimi niçin bakına
Attı bizi zalim dağlar ardına
Yıllar geçti varamadık farkına
Sevgi tende derinleşsin can dostum

Yağmur sonu düştük selin arkına
Dişli olduk makinanın çarkına
İşten oydu varamadık farkına
Körpe ömür olgunlaşsın can dostum

Adımızı sanımızı unuttuk
Bal yerine inan zehirler yuttuk
Geçer diye kendimizi avuttuk
Tüm ömürler gelinleşsin can dostum.

                                 
7.7.1998 / Hüseyin Uçar

LOKMAYA DÖNDÜK

Aynı sözcükleri duya işite
Hüğcreye alışan mahkuma döndük
Dur diyen bekleriz yanlış gidişe
Damaklara lezzet lokmaya döndük

Her yaşayan ister özgür olmayı
Her gören göz ister güzel sarmayı
Her gönül andırır balı, hurmayı
Yol alırken niçin geriye döndük.

Nere baksam hep alıcı bakışlar
Dost dediğin bile bak seni taşlar
Baharı beklerken gönülde kışlar
Kışları bal yapan arıya döndük

Tanımadıklarım sövüp sayıyor
Bedenime sanki kurşun yağıyor
Köktenciler kudurmuşça geliyor
Saç’ta patlamayan darıya döndük.

                                  
25.3.1998 / Hüseyin Uçar

YARALAR İNİLER

Gidiyorum sevdiceğim arama
Artık saçlarını tel tel tarama
Söndürürse tuz basarım yarama
Yaralar iniler teller iniler

Kırk yıl oldu hep peşinde dolandım
Ömür oldum yar ömrüne ulandım
Nasıl oldu yalanlara inandım
Yaralar iniler diller iniler

Bir arsa vermedin koca ovadan
İşlev bitti deyip kovdun yuvadan
Can çıkmadan dönmem gülüm davadan
Yaralar iniler güller iniler .

                                          
9.8.1998 / Hüseyin Uçar

KÜÇÜK BEBEYİ

Bugün defneyledik küçük bebeyi
Ana deyip saramadan memeyi
Topa tutsam hırsım inmez feleği
Kuzey rüzgarları koyalım adın
Üç gün müdür yavrum dünya muradın

El kadar tabutu aldım elime
Sorular yığınla doldu dilime
Diyemedim inan tek bir kelime
Kuzey rüzğarları koyalım adın
Üç gün müdür yavrum dünya muradın

Şu ölümün geçemedik önüne
Urba bile saramadık tenine
Onaltı Ağustos Salı gününe
Kuzey rüzgarları koyalım adın
Üç gün müdür yavrum dünya muradın.

                                     
16.8.1998 / Hüseyin Uçar

İNİM İNİM İNLETİLER

Ne ağladım ne de güldüm
Ne yaşadım ne de öldüm
Sazın telindeki dildim
İnim inim inlettiler

Her gün gönlümü kırdılar
Gitsem önüme durdular
Durmadan soru sordular
Ruhsuzlara dinlettiler

İsyankarda öfke oldum
Her türlü dert ile doldum
Bazan saçlarımı yoldum
Acıları öğrettiler.

 

11.3.1998 / Hüseyin Uçar

DOĞADIR

Ölün de kimseye eğmeyin boyun
Olur mu insanlar kurbanlık koyun
Biçilir kefenin ılırsa suyun
Yaratan da yürüten de doğadır

İnan bana güzel seslim özledim
Dağcı oldum tepe bayır dizledim
Sen sezmedin ömür boyu izledim
Yaratan da çürüten de doğadır

Mezarımı yol üstüne kazalar
Yarin defterine adım yazalar
Benden yana hiç olmadı yasalar
Yaratan da yitiren de doğadır

Hüseyin’i hançerleyin gülmesin
Sevdiklerim benden önce ölmesin
O gören gözlerin daha görmesin
Yaratan da bitiren de doğadır.

 

5.2.1998 / Hüseyin Uçar

ANAMA UĞRADIM EVDE YOĞUDU

Anama uğradım evde yoğudu
Benim anlatacak derdim çoğudu
Çay demledim hüp demeden soğudu
Benim canlarımı gönderin geri

Bahçedeki domatesler kızarmış
Koklamadan kırmızı gül kararmış
Koyun bile kuzusunu ararmış
O güzel insanlar dönsünler geri

Ördekler vaklıyor küçücük gölde
Bütün özlemlerim takılmış telde
Bu sene de kaldık bu gurbet elde
Giden yolcularım dönsünler geri

Bay pederim kalemine sarılsın
Bana değil kaderine darılsın
Güzel parmakları biraz yorulsun
O güzel insanlar dönsünler geri

Hüzün çökmüş gözlerime açılmaz
Ayrılıkla bir ölümden kaçılmaz
Özlem tohum olsa yere saçılmaz
Benim canlarımı gönderin geri

Geçen kağnıların olmaz gölgesi
Ah etmekmiş Hüseyin’in töresi
Yaban dolu sağı, solu, yöresi
O güzel insanlar dönsünler geri.

 

8.8.1998 / Hüseyin Uçar

PİŞSEN

Salınarak geçen güzel
Bir gün de bakmadan geçsen
Düşürme ömrüme gazel
Kalbimde ki uru deşsen

Bir göreyim geç önümü
Evliliğin yıl dönümü
Hoş gör n’olur bir günümü
O anda kefenim biçsen

Dolaştırma saha saha
Yürünecek yol var daha
Geceler gebe sabaha
Beni sana saki seçsen

Elin kolun bağlı durma
Duygusuzdan medet umma
Sebebin bilirim sorma
Çok hamsın sabırla pişsen.

 

28.4.1998 / Hüseyin Uçar

İNEMEM

Yar diye sarıldım ruhsuz bedene
Can dedikçe itti sinemden gene
Hasret oldum on metrelik kefene
Karanlıklar sehpa kurmuş inemem

Dizildi boğaza hıçkırdım durdum
Nasılsın diyenden adresin sordum
Güzel yarınların hayalin kurdum
Karanlıklar sehpa kurmuş gelemem

Gelse ecel bana inan karlıyım
Yüce dağ misali boran, zarlıyım
Bana gül demeyin intizarlıyım
Karanlıklar sehpa kurmuş, gülemem

Duygusuza sevgi nedir, aşk nedir
Söyleyin ilkeller bilir mi kadir
Yastığım, yorganım bir tahta sedir
Karanlıklar sehpa kurmuş sinemem.

 

3.4.1998 / Hüseyin Uçar

DOLMAYA GÖRSÜN

Hüzünler boğuyor akşama doğru
Evreni karanlık boğmaya görsün
Doldurur içime ateşi, koru
Ufuktan bir güneş doğmaya görsün

Sanat, sanatçı evrenin nesi
Halkına şifadır güzel nefesi
Ulusal sınırdan taşıyor sesi
Ufuktan bir yıldız kaymaya görsün

Tablolar çizilmiş o güzel göze
Hayat tamamıyla dökülmüş söze
Okyanus misafir engin denize
Gönüle sevdalar dolmaya görsün.

18.4.1998 / Hüseyin Uçar

AĞLAMAYAN GÖZE

Erkekler ağlamaz demeyin bana
Ağlamayan göze göz mü denilir
İnsanım diyenler kıyar mı cana
Utanmayan yüze yüz mü denilir

Elleri bağlıya kılıcı vuran
Diyor ki yazıyor bunları Kuran
Görseydik caniden bir hesap soran
Anlamsız söze söz mü denilir

Tanrılık yapıyor kul oğlu kullar
Bilim yuvasına dönsün okullar
Artık kardeşliğe açılsın yollar
Çürümüş özlere öz mü denilir?

 

18.4.1998 / Hüseyin Uçar

AYA BAKTIM DOĞMAMIŞ

Akar su sele benzer
Sevdiğim ele benzer
Ben geçsem gönül geçmez
Taze açmış güle benzer

Aya baktım doğmamış
Karanlığı kovmamış
Yağmur yüklü bulutlar
Yeryüzüne ağmamış

Ah etsem dilim varmaz
Yaşayan hayal kurmaz
Sevmediği bellidir
Dil söyler kollar sarmaz

Aya baktım doğmamış
Karanlığı kovmamış
Yağmur yüklü bulutlar
Yeryüzüne ağmamış

Güller sundum almıyor
Yalvarırım kalmıyor
Bekçiyim kapısında
Niçin çilem dolmuyor

Aya baktım doğmamış
Karanlığı kovmamış
Yağmur yüklü bulutlar
Yeryüzüne ağmamış

 

1.6.1998 / Hüseyin Uçar

KARŞILIKSIZDIR YAZIK

Kanunu yazılmaz aşkın
Baharda sel olur taşkın
Geziniyor şaşkın şaşkın
Karşılıksızsa yazık
Lazım kumanya, azık

Bir sağa bir sola ağar
Akşam söner sabah doğar
Yeryüzü bulutu sağar
Göç eder kentten köye
Kurak yeşersin diye

Yazık severek bakışır
İçten överek bakışır
Göğsün döverek bakışır
Karşılıksızdır yazık
Lazım kumanya, azık.

 

17.4.1998 / Hüseyin Uçar

BULUP ELİYOR

Ah edip ağlama diyorlar bana
Nasıl ağlamayım eller gülüyor
Zalimin hançeri işliyor cana
Diktiğim fidanlar bir bir ölüyor

Adını okudum esen yellere
Ömür boyu yerindirdin ellere
Toprak mıyım kattın coşan sellere
Hayat zayıfları bulup eliyor

Devamlı yakardım rica dinlemez
Cana kıyar zalim özür dilemez
Kapanmış yolları kıştır gelemez
Gönül defterinden bizi siliyor

Zalime, soysuza edildim kurban
Yenisin alamaz eskimiş urban
Sürüsü dağılmış perişan çoban
Kuzusu kayıptır koyun meliyor

Hiç bir şey görmedim sitemden başka
Hiç sebepsiz düştüm onulmaz aşka
Saraylar kurup oturttum köşke
İncitilmez adı gibi biliyor.

 

13.5.1998/ Hüseyin Uçar

ÖLÇÜ NEDİR Kİ?

Her hanede olsun bir hesap soran
Terbiyede söyle ölçü nedir ki?
Değerler çiğneyip düzenin kuran
Diktatörde yasa, ölçü nedir ki?

Bakınca görünmez dağların ardı
Herkese gül kokar kendinin yurdu
Çürüyen ağacın eksilmez kurdu
Mantıksızda yasa, ölçü nedir ki?

Yıllar değil inan ömür yorulur
Zalimin hesabı bizden sorulur
Her gece, her şafak sehpa kurulur
Egemende yasa, ölçü nedir ki?

Ağlamak yakışmaz demeyin bana
Zalimin hançeri işliyor cana
Her derdime deva şu toprak ana
Toprakta ki yasa, ölçü nedir ki?

 

2.4.1998 / Hüseyin Uçar

ARİSTO

Kaleler yükseltmiş antik taşları
Alnına dökülmüş uzun saçları
Gözlüğün altında oynar kaşları
Antik çağdan el sallıyor Aristo

 

Anadolu kültür, örümcek ağı
Geçmez hiç bir zaman kültürün çağı
Aristo’nun beyni kitap kapağı
Antik çağdan el sallıyor Aristo.

8.5.1998 / Hüseyin Uçar

HÜZÜNLÜ

Yordular artık kalmadı gücüm
Yüklendi yollara vuruldu göçüm
Konan göçer bir gün, ağlama koçum
Bu bir esintidir yollar hüzünlü

 

Bilinmedik şu yurtlarda göçeriz
Aşkın şarabını demdir içeriz
İyiyi kötüden elbet seçeriz
Bu bir esintidir diller hüzünlü

 

Dertliyim diyenler sofralar açar
Sevgisiz yaşayan her şeyden kaçar
İncitme dosları kısa kes Uçar
Bu bir esintidir kollar hüzünlü.

 

29.3.1998 / Hüseyin Uçar

DİLLER KURUDU

Güzelim gönlümü hançerlediler
Her ne dedimse içerlediler
Nere varsam ordan göçerlediler
Konduğum ağaçta dallar kurudu

Nere varsam orda sevgi aradım
Düşman gibi çatar eşim, evladım
Söyle felek söyle, bu mu muradın
Girdim serinleyim göller kurudu

Birden bire kaldım çöl sıcağında
Milyonlar ağlıyor yar kucağında
Yabancı oldum kendi ocağımda
Bülbüle öykündüm güller kurudu

Hekim dediklerim yaram sarmadı
Neyi arzulasam biri olmadı
Benim söyleyecek sözüm kalmadı
Ağzımın içinde diller kurudu.

 

25.7.1998 / Hüseyin Uçar

YEL VURDUKÇA

O güzel kafada bir tel olayım
Nefesini saran bir yel olayım
Yakana taktığın bir gül olayım
Yel vurdukça koklayasın sevdiğim

 

Toprağın nabzını tohumdan sorun
Gücünüz yeterse sevdayı yorun
Kavuran ateşin kalbimde oğrun
Yüreğimde yaşayasın sevdiğim

 

Elbette güzeller edecek nazı
Düşürme dilinden türküyü sazı
Sevdiğim adımı kalbine kazı
Ömür boyu taşıyasın sevdiğim.

 

12.5.1998 / Hüseyin Uçar

 

 

 

DUYGULARIN ÖLMÜŞMÜDÜR?

Ayak dersin baş olursun
Bahar dersin kış olursun
Ne söylesem taş olursun
Duyguların ölmüş müdür?

 

Söyle gülüm bahar mıyım
Çeşme olup akar mıyım
Sevmeyene bakar mıyım
Sevmeyenler gülmüş müdür

 

Boğulmadan göz yaşına
Tartışalım geç karşıma
Gözer ile su taşıma
Çektiklerim çekmiş midir?

 

7.9.1998 / Hüseyin Uçar

 

YOL ALIRLAR BİLİRSİN

Geçmeyen günlerin ilacı uğraş
Meşguliyet bul etmeden telaş
Yolu kısalt, böyle menzile ulaş
Yürüyenler yol alırlar bilirsin

 

Tecrübe mantık uzatır ömrün
Milyonları aştı tonu kömürün
Gül kokuyor bülbül seslim, emirin
Çalışanlar dinç kalırlar bilirsin

 

Bilirim ki moral cana sigorta
Küfür sözcükleri yazılmaz karta
Ne gergin, ne esnek bulunsun orta
Dost olanlar dost bulurlar bilirsin

 

Yaza çize bu ömürü çürüttüm
Yaylada, dağlarda koyunlar güttüm
Aç doyurmak için buğday öğüttüm
Doyuranlar aç yatarlar bilirsin.

 

20.1.1998 / Hüseyin Uçar

 

 

 

ARZUMDUR

Almam hiç kimseyi almam kafaya
Kalleş değilim ki geçem arkaya
Dikerim gözümü büyük kupaya
Başarıya imza atmak arzumdur

Ne düşmanlık tattım ne kavgalıyım
Göz ağrım, yurdum, ona sevdalıyım
Delikanlı öncüyüm edalıyım
Başarıya imza atmak arzumdur

Ne bağnaz, ne ırkçı, Atatürkçüyüm
Kıyamam canlıya, ne de kürkçüyüm
Hem mantığın, hem bilimin gücüyüm
Başarıya imza atmak arzumdur

Unuturum sanma Hacı Bektaş’ı
Ne Karamanoğlu’nu ne de dadaşı
Pir Sultan, Yunus’un olmaz telaşı
Başarıya imza atmak arzumdur

Ben Kara Fatma’yım silinmez adım
Eli saymam, dostlar bozmasın tadım
Düşmanlıklar fayda vermez evladım
Başarıya imza atmak arzumdur.

 

6.1.1998 / Hüseyin Uçar

SOLDURULMUŞ NİDEYİM

Yağmur taneleri dövüyor camı
Hüzünlü ses dolduruyor odamı
Sevmeyenler sarar şimdi goncamı
Gonca güller soldurulmuş nideyim
Başım alıp bu diyardan gideyim

Çok geçmedi, yağmur dindi, ay doğdu
Oturdu göğsüme, halesi boğdu
Nere varsam inan, oradan kovdu
Gonca güller soldurulmuş nideyim
Beklentim kalmadı göçüp gideyim

Hüseyin Uçar’ı araman boşa
Sağırlaştı yürek dönüştü taşa
Bu nasıl yar, yolum sürer yokuşa
Gonca güller soldurulmuş nideyim
En iyisi bu dünyadan gideyim.

3.6.1998 / Hüseyin Uçar

KASTI NEDİR Kİ?

Bir varlığım var ki övüp taptığım
Sevincini sevincime kattığım
Sevda olup yüreğine aktığım
Durmadan yaralar kastı nedir ki?

 

Sorarlar insana eş dost nasıldır
Bunca acılara diyek fasıldır
Söz sohhbetin bilen elbet asildir
Kapıyı aralar kastı nedir ki?

 

Derdin nedir? Cevap: Kapa çeneni.
Dağa kaldırırım yoksa nineni
Bir coşup çağlıyor neyin töreni
Durmadan karalar kastı nedir ki?

 

Kınan beni bir yaptığım var ise
Gönül dağı dört mevsimde kar ise
Sözün çekmez bütün bünyem erise
Her sözü paralar, kastı nedir ki?

 

                                        
27.7.1998 / Hüseyin Uçar

 

 

GEÇMİŞİMDEN BELLİDİR

İyi günde, kötü günde buluşak
Küskün isen, kırgın isen barışak
Sevdiğim muhabbetim belimde kuşak
Geleceğim geçmişimden bellidir

Gözlerine baksam gözlerin kapar
Gerçeği bırakır hayale tapar
Çağdaşım der ama çağından kopar
Geleceğim geçmişimden bellidir

Ozan olan, yazar sanma avunur
Haklı kim olursa över savunur
Sevdalıdır için için gövünür
Geleceğim geçmişimden bellidir

Hep ağladım  ağlatmadım kimseyi
Gözüm yoktur kapan kapsın keseyi
Traş ettim ömür boyu köseyi
Geleceğim geçmişimden bellidir.

 

11.4.1998 / Hüseyin Uçar

TAKSİLER GİBİ

Geceleyin yollar görülmüyordu
Saçların dolaşmış örülmüyordu
Kimselere soru sorulmuyordu
Sorular yollarda taksiler gibi

Nedir bilmem beni yollara vuran
Cahildir, düşünmez tuzaklar kuran
Tanrıdan tanrıcı tanrıyı yoran
Nedendir yüreğim aksiler gibi

Tebessüm atarım kimseler almaz
Gönüldür dört mevsim gülleri solmaz
Sevdalı gönüller bir yerde durmaz
Mıhlandım, nöbette  bekçiler gibi.

 

18.6.1998 / Hüseyin Uçar

BUDA GEÇER BİLİRSİN

Yüreğime akar gözün yaşları
Seven elbet bahar eder kışları
Güzel olan güzel eğmez kaşları
Bu da gelir, bu da geçer bilirsin

Göz açar yumarsın bir ömür geçer
Çalışır çabalar yemeden göçer
Kahpe felek bir gün ektiğin biçer
Zaman gelir eken biçer bilirsin

Sökülmez köküyle bir köklü kütük
Her yerde aranır değerli yitik
Dönersin yurduna, yolunmuş tiftik
Bu dünyaya, konan göçer bilirsin.

                                  
15.1.1998 / Hüseyin Uçar

BUNCA YILDIR

Kalmadı gücüm artık yoruldum
Sanki hazır sofralara kuruldum
Sevgi dedim, sabır dedim sarıldım
Bunca yıldır coşuyorum yoldayım

Kırkına gelmeden saçlar döküldü
Diktiğim fidanlar bir bir söküldü
Kime ne söyleyim, belim büküldü
Bunca yıldır koşuyorum nerdeyim

Dertliler yakınır derdini açar
Sevgisiz yaşayan herkesten kaçar
Yeter bağla sözün Hüseyin Uçar
Bunca yıldır yaşıyorum hurdayım.

                                 
27.3.1998 / Hüseyin Uçar

İNSANMIŞ MEĞER

Ben yorulmadım yollar yoruldu
Nere varsam bana tuzak kuruldu
Gözüm göre göre kalbim vuruldu
İnsanın düşmanı insanmış meğer

Yattığım yer kalktığım yer dar oldu
Ovam yeşerse de dağım kar oldu
Sevdiceğim zalimlere yar oldu
İnsanın düşmanı insanmış meğer

Aylardan Ağustos, günlerden Salı
Hüseyin Uçar’ın sorulmaz halı
Gözüm hüzün yüklü gönlüm yaralı
İnsanın düşmanı insanmış meğer.

19.8.1998 / Hüseyin Uçar

SORMA BENİ

Harcadın nefes nefes
Kurdun altından kafes
Ey beni çağıran ses
Kalbimden vurma beni
Yadlara sorma beni

 

Bir idi bin eyledim
Dağları düz eyledim
Sevdiğimi söyledim
Şirinden sorma beni

 

Sevdiğim yurda konam
Yare kalbimi sunam
Yol göster gidem turnam
Boşuna yorma beni
Kalbimden vurma beni.

 

                     
5.4.1998 / Hüseyin Uçar

AĞLIYORUM KINA YAKIN

Mektup attım cevap vermez
Önünden geçerim görmez
Göz yaşımı aksa silmez
Ağlıyorum, kına yakın
Gözlerden, nefesten sakın.

Umutlarım boşa çıkar
Bu gönlüm su mudur akar
Ben yanarım ele bakar
Ağlıyorum, kına yakın
Gözlerden, nefesten sakın.

Konuşur, sözünü bilmez
Gittiği yollardan gelmez
Toprak olur gene ölmez
Ağlıyorum, kına yakın
Gözlerden, nefesten sakın.

Beni yakıyor gözleri
Cana işliyor sözleri
Bahara benzer güzleri
Sevdiğim gencecik bakın
Gözlerden nefesten sakın
Ağlıyorum, kına yakın.

 

6.8.1998 / Hüseyin Uçar

OLDUM GEZERİM

Aldandım sevdiğim bir kuru söze
Anlatmaz duygumu binlerce dize
Çölde miyim, yolum çıkmaz denize
Bedeviye yoldaş oldum gezerim

Her delta dediğim serap çıkıyor
Nere baksam bir alevdir yakıyor
Sevdiklerim düşman olmuş bakıyor
Ben kendime dildaş oldum gezerim

Düşledim düşündüm çıkış yolunu
Yargılarım elbet insan oğlunu
Çaresiz koymasın tanrı, kulunu
Ben kendime sırdaş oldum gezerim.

                                    
12.6.1998 /Hüseyin Uçar

BİÇENLERDEN DEGİLİZ

Yassıya dek yanar yalancı mumu
Seller getirir yığarlar kumu
Hangi tarla yatsır dostlar, tohumu
Ekmediğin biçenlerden değiliz

 

Yavrular büyüttük körpe mi körpe
Açsak ağzımızı binerler küpe
Kimseye bir fayda getirmez öfke
Canlarını kıranlardan değiliz

 

Olsun doksan sekiz başarı yılı
Atalar olur mu gölgesiz çalı
Ar’olup beraber yapalım balı
Çatmak için içenlerden değiliz

 

Affola canlarım gönül kırdımsa
Kırılsın ellerim size vurdumsa
Dışla gelişmeye engel oldumsa
Geriliği seçenlerden değiliz

 

Barışmak isterim kendi kendimle
Sabırla Hüseyin herkesi dinle
İnsanım diyenler bakar mı kinle
Yeşil hasat biçenlerden değiliz.

 

1.1.1998 / Hüseyin Uçar

 

SEVMEYENLER NERDEN BİLSİN

Yapma, etme kıyma çocuk
Sevene yapılmaz gıcık
Sevgi tömmüş bir tomurcuk
Sevmeyenler nerden bilsin

 

Yazdım oku defter defter
Bugün halim dünden beter
Desem duymaz, yapma, yeter
Sevmeyenler nerden bilsin

 

Yanar dağdır tadılmıyor
Yaşamayan katılmıyor
Sevgi alıp satılmıyor
Sevmeyenler nerden bilsin.

 

                         
4.3.1998 / Hüseyin Uçar

YERİ ÖPMEK

Kar kaplamış karşı parkı bembeyaz
Dışarı çıkılmaz bir kuru ayaz
Ayağın kayarsa edersin niyaz
Yeri öpmek yari öpmek gibidir

 

Her canlı sarrılmış ezelden beri
Emeğin fiyatı şu alın teri
Sevdiğim yoluna koymuşum seri
Yeri öpmek yari öpmek gibidir

 

Dolu dolu yaşayalım yılları
“Ama” bulur yare giden yolları
Yaprağı dökülmüş eğmiş dalları
Yeri öpmek yari öpmek gibidir.

 

                              
22.3.1998/ Hüseyin Uçar

 

 

 

 

ÖMÜR YARIŞ ATI ÇÜNKÜ

Aynalarda tanışmadık
Karşılıklı konuşmadık
Ömür ile yarışmadık
Ömür yarış atı çünkü

 

Ben razıyım önce sen seç
Hangimiz er, gangimiz geç
Canlı denen olur bir “Heç”
Felek zalim, katı çünkü

 

Susar bir gün konuşan dil
Sevğinin önünde eğil
Hiç bir canlı baki değil
Ömür dedi kodu çünkü.

 

                      
1.3.1998 / Hüseyin Uçar

 

 

 

 

PAYLAŞACAK NEMİZ KALDI

Zalimin kapısın çaldık
Deliler damında kaldık
Her şeyden hissemiz aldık
Paylaşacak nemiz kaldı

Kim yaratmış yeri göğü
Her canlının var büyüğü
Tadamadık özgürlüğü
Paylaşacak nemiz kaldı

Gelen giden aratıyor
Yoktan suçlu yaratıyor
Dünyamızı karartıyor
Paylaşacak nemiz kaldı

İki yüzlü insan olduk
Zaman zaman sevda dolduk
Eli, dili bağlı kaldık
Paylaşacak nemiz kaldı

                         
27.3.1998 / Hiseyin Uçar

TELLER İNİLER

Gidiyorum sevdiceğim arama
Dökülsün saçların artık tarama
Söndürürse tuz basarım yarama
Yaralar iniler teller iniler

 

Bunca yıldır arkasında dolandım
Ömür oldum genç ömrüne ulandım
Olmaz yalanlara nasıl inandım
Yaralar iniler diller iniler

 

Bunca ümitlerim neden dondurdun
Tomurcukken açan gülüm soldurdun
Kin, nefret bilmezdim kinle doldurdun
Yaralar iniler güller iniler

 

                                  
24.1.1998 / Hüseyin Uçar

 

 

NE YILDIZ DUYDU

Göküzüyüm zaman zaman bunaldım
Ömür oldum dost ömrüne ulandım
Dolunayın etrafında dolandım
Ne dolunay duydu, ne yıldız duydu

Daldım deryalara gizledi beni
Bir yaşam boyu izledi beni
Bütün sevdiklerim özledi beni
Ne balıkçı duydu, ne balık duydu

Sevenelerim niçin adımı anmaz
Bunca canlı yutar topraklar kanmaz
Denizler yansa da suları yanmaz
Ne yakılan duydu ne yakan duydu.  

21.2.1998 / Hüseyin Uçar

 

 

DOSTLARI ÜZMEM

Nice isimleri kaldırdık rafa
Onlara güvendik düştük “alaf” a
Güneş olsa şavkı vurmaz etrafa
Sadece takılan ad ile gezmem
Üzerim kendimi dostları üzmem

 

Enginleşir gönlüm yücelmez niye
Sanma boyun büker ağaya, beye
Kazın mezarımı bir ıssız köye
Sadece bulvarsı yollarda gezmem
Üzerim kendimi dostları üzmem

 

Her canlının vardır gövdesi, kökü
Ağaçtan oluşur ormanın bükü
İnan küçük bünye çekmez bu yükü
Anamın taktığı isimden bezmem
Üzerim kendimi dostları üzmem.

 

5.4.1998 / Hüseyin Uçar

 

SEVDA ENGEL DİNLEMİYOR

Ben Ferhat’ım dağlar deldim
Engelleri yıkan seldim
Ne durdum ne de eğlendim
Sevda engel dinlemiyor

 

O bakışlar unutulmaz
Gece gündüz koşsam yormaz
Hep çağırır soru sormaz
Sevda engel dinlemiyor

 

Dolaştırır gezgin gibi
Peşine takmış garibi
Sanki dünyanın sahibi
Sevda engel dinlemiyor

 

26.2.1998 / Hüseyin Uçar

 

BİR ÇOGU HAYALDİR

Gördüğüm düşü hayıra yorsam
Düş bir hayaldir yaşamsa gerçek
Kitaplar alır mı sevdamı, sorsam
Bir çoğu hayaldir yaşamsa gerçek

 

Fidanlar dikmişim kıra bayıra
Tutuşmuş yüreğim yanan bir çıra
Pir Sultan misali çekildim dara
Masallar hayaldir yaşamsa gerçek

 

Karlar yağdırdılar umutlarıma
Nere gitsem öfke çıktı yoluma
Benden önce girdi yattı salıma
Duygular sezgidir yaşamsa gerçek

 

20.3.1998 / Hüseyin Uçar

 

 

BASMAMIZ GEREK

Kilitli kapılar, kaldık burada
Yem olmadan dönek kuş ile kurda
Özlem hançerliyor dönelim yurda
Ayağımız sağlam basmamız gerek

 

Sevmek varken sövmek neyin nesidir
Kafalarda Osmanlının fesidir
O ayak sesleri yobaz sesidir
Ayağımız sağlam basmamız gerek

 

Küçümseyenlerin neleri haklı
Küçücük dünyamda gör neler saklı
Rüyalar görürüm karalı aklı
Ayağımız sağlam basmamız gerek

 

Yol vermiyor bize yüzlerce ada
Hüseyin Uçar’ım ağlar burada
Gerek gök yüzünde, gerek karada
Ayağımız sağlam basmamız gerek

 

5.3.1998 / Hüseyin Uçar

 

 

KAR DAĞLARI ALTINDAYIM

Yaşam öyle ağırlaştı
Kar dağları altındayım
Her sözcüğüm beni aştı
Kar dağları altındayım

 

Doğal yaşar Eskimo’lar
Üstüne yıkılsa dağlar
Dışım güler içim ağlar
Kar dağları altındayım

 

İsyanım var gecelere
Yol alırken yücelere
Döndüm şimdi cücelere
Kar dağları altındayım

 

Sahici bulmam kendimi
Yıkıp dağıttım bendimi
Andırırım yeşil çimi
Kar dağları altındayım

 

Geçen yıllara yanarım
Can yaraladı kanarım
Bin yıllık yeşil çınarım
Kar dağları altındayım

 

Gözlerim hüzünle doldu
Tebessümüm tümden soldu
Bu genç ömrüm ören oldu
Kar dağları altındayım

 

 

19.2.1998 / Hüseyin Uçar

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

YOLLARIM YOK

Yürüyorum yollarım yok
Budamışlar dallarım yok
Tutunacak kollarım yok
Çölde miyim, gölde miyim
Yelde miyim, dilde miyim?

 

Gözlerime çökmüş hüzün
Gel de göreyim yüzün
Delikanlı tutar sözün
Çölde miyim, gölde miyim
Yelde miyim, dilde miyim?

 

Göz yaşım taşımaz arklar
Dost olan dostunu yoklar
Sağır mı duymaz kulaklar
Çölde miyim, gölde miyim
Yelde miyim, dilde miyim?

 

12.4.1998 / Hüseyin Uçar

 

18 Yıl

On sekiz yıl dile kolay
Hadi kalk da tutak halay
Çağırır bizi Kuşsaray
Doğum günün kutlu olsun
Bütün ömrün mutlu olsun

 

Deli kanlı fidan gibi
Sakın susma baban gibi
Yüreğimde sevdam gibi
Doğum günün kutlu olsun
Bütün ömrün mutlu olsun

 

Kolaylaşsın hep erekler
Bak yarınlar seni bekler
Eksilmesin gülücükler
Doğum günün kutlu olsun
Bütün ömrün mutlu olsun

 

Canım oğlum baba Haydar
Fokur fokur kanın kaynar
Yaşarsın sonsuza kadar
Doğum günün kutlu olsun
Bütün ömrün mutlu olsun

2.3.1998 / Hüseyin Uçar

 

 

İNCE BELLİ CELYANIM

Aşkın ocağında kavurdun, yandım
Seni şu ömrümün baharı sandım
Çektirdin sevdiğim acıya kandım
Ne çiçeğim, arım, balım kalmadı

 

İnsafın yok mudur yeter yakartma
Baharın seline göz yaşım katma
Aşığın sözünü yabana atma
Daha yürüyecek yolum kalmadı

 

Bağışla sevdiğim gülüm gülcanım
O güzel gözlere inan hayranım
Selvi boylu, ince belli ceylanım
Daha yalvaracak halim kalmadı

 

1.12.1998 / Hüseyin Uçar

SEVGİYİ PAYLAŞIN CANLAR

Sevdalı gözle bakışan
Yeni hayata koşuşan
Sevmek insana yakışan
Elele dolaşın canlar.

 

İnce, narin ve kibarca
Dolu yaşayın kanarca
Sevgi üretin yıllarca
Varınız paylaşın canlar.

 

Adem’den Havva’dan kalan
Her kalbin kapısın çalan
Paylaştıkça da çoğalan
Sevgiyi paylaşın canlar.

 

25.12.1998 / Hüseyin Uçar

 

 

GÖÇ

Yanaştı kapının
Önüne kamyon
Yüklendi göç
Çok geçmedi
Boşaldı ev
Uçtu balkonda ki
Güvercin
Duvarda ki
Resim indirildi
Söndü pencerede ki
Işıklar
Yaşardı
Hüzünlü gözler
Asıldı kirpiklere
Duygu
Tükendi sözler
Söndü masamdaki mum
Ağrılarım
Dinmedi.

28.1.1998 / Hüseyin Uçar

 

BİLİNMEZ

Özlem öyle uzak
Öyle yakın
Engel dolu yollar
Yargılanıyor emek
Her şafak el uzatıyor
Karanlık yüzlü birileri
Sallanıyor başkaldırı
Alıyorlar yorganı üstümden
Kelepçeliyorlar ellerimi
Bağlıyorlar gözlerimi
Bindiriyorlar bir Cemse’ye
Yarı çıplak
Asacaklar mı
Ödül mü verecekler
Bilinmez
Her şeye rağmen
Dudaklarımda
Sabah sevinci
Kuşların
Her telden şarkıları
Daha da azıtıyor
Karanlık yüzlü adam
Direncin, bilincin
Sevinciyle
Doluyor odam.

 

24.11.1998 / Hüseyin Uçar

BU GÜN DÜNYA ŞİİR GÜNÜ

Bugün Dünya Şiir Günü

Güzelim

Al beni kanatlarına uçalım

Dolaşalım atlasında şiirin

Diyar diyar

Oymak oymak

Kent kent

Yayla yayla

Seyredelim Karadenizi

Uçalım üstünden Akdenizin

Selamlayalım Torosları

Yunus’tan

Pir Sultan’dan

Dadaloğlu’ndan

Nazım’dan

Dizeler mırıldanalım

Gezinelim derinliklerinde

Duygunun

Konalım taç yapraklarına

Çiğdemin

Menekşenin

Papatyanın

Kardelen baharımız olsun

Karacoğlan sevdamız

Yücelsin türkülerimiz

Sazında Aşık Veysel’in

Sürelim destanlaşan

Gönül tarlamızı

Ekelim hüzün yeşersin

Başkalaşsın bakışlar

Dizeler başkaldırsın

Kitaplaşsın gizem

Gezinelim atlasında şiirin

Kalmasın yaşanmadık özlem

Unutalım ayrılığı

Söz edelim sevgiden

Tarayalım tel tel

Saçlarını şiirin

Seyredelim

Okyanus derinliğinde

Gözlerini sevgilinin

Açılsın bütün perdeler

Gülücükler eksilmesin

Yanaklardan

Başı boş akmasın ırmaklar

Sulasın tarlaları

Yeşersin kıraçlar

Gülsün bıyıkları

Altından köylümüz

Verelim el ele
Yok edelim çaresizliği
Doğururken ölmesin
Analarımız
Bacılarımız
Yepyeni hayatlar sunarken bize
Al beni kanatlarına güzelim
Dolaşalım atlasında şiirin
Göz kırpsın dalda yaprak
Tohuma duran toprak
Oğlum ol
Kızım ol
Yarim ol
Sana söz veriyorum
Unutacağım kötü huylarımı

Uzat

Ver ellerini

Un ufak olmadan hayallerim

Dolaşalım atlasında şiirin.

 

21.4.1998 / Hüseyin Uçar

ÖLMEYE GELDİM

Bir geriye baktım yıllar dizildi
Güzel gözler hüzünlendi süzüldü
Körpe gönlüm anılarda gezindi
Herkes gibi ben de gülmeye geldim

 

Karanlıkta yanan muma benzerim
Selin getirdiği kuma benzerim
Bunca yıl yaşadım hama benzerim
Ben de ne yaptığım bilmeye geldim

 

Camda’ki ışıklar yıldız mı nedir
Her severim diyen bilir mi kadir
Gerçekten sevenler bulunur nadir
İnan’ki yolunda ölmeye geldim.

 

 4.12.1997 / Hüseyin Uçar

 

 

AŞAMIYORUM

Anaya bakıpta, kendim aradım
O ipek saçların aldım taradım
Gözlerine baktım, baktım kanadım
Niçin engelleri  aşamıyorum

 

Misafir beklemez çeker giderim
Günden güne çoğalıyor kederim
Ben insanım, bu olamaz kaderim
Tuzak kurmuşlar koşamıyorum

 

Şömünede yanan kızılcık kordum
Yanan duygularım zincire vurdum
Gelenden geçenden adını sordum
Bilesin ki sensiz  yaşamıyorum.

 

 4.12.1997 / Hüseyin Uçar

 

SEVGİ BENİM NEFESİMDE

Yeşillenmiş Bahçe yazı
Hatırla gel bazı bazı
Dinle gel zalimin kızı
Tutmaz oldu el ayağım
Gece gündüz yok durağım

 

N’olur el değme sevi’me
Karşı çıkma dileğime
Kan damlıyor yüreğime
Tutmaz oldu el ayağım
Gece gündüz yok durağım

 

Boşluğa elim uzattım
Kendi kendimi aldattım
Ben sevgiye sevgi kattım
Tutmaz oldu el ayağım
Gece gündüz yok durağım.

 

 25.5.1997 / Hüseyin Uçar

 

 

 

YOK DURAGIN

Yeşillenmiş Bahçe yazı
Hatırla gel bazı bazı
Dinle gel zalimin kızı
Tutmaz oldu el ayağım
Gece gündüz yok durağım

 

N’olur el değme sevi’me
Karşı çıkma dileğime
Kan damlıyor yüreğime
Tutmaz oldu el ayağım
Gece gündüz yok durağım

 

Boşluğa elim uzattım
Kendi kendimi aldattım
Ben sevgiye sevgi kattım
Tutmaz oldu el ayağım
Gece gündüz yok durağım.

 

 25.5.1997 / Hüseyin Uçar

 

 

 

SENİN SEVGİN

Beklemek zor olur bekletme beni
Bilirsin bir tanem severim seni
Her gün yenileri bu huyda yeni
Seviyorum diyen sevgi bu mudur
Senin sevgin akıp giden su mudur

 

Geceler uzundur gündüzler yaman
Sitemle hüzünle geçiyor zaman
Sevdalı gönlümü kapladı duman
Seviyorum diyen sevgi bu mudur
Senin sevgin akıp giden su mudur

 

Bunca sitemleri diyor ki unut
Yoksulun çorbası içiyor umut
İşine gelmezse veriyor komut
Seviyorum diyen sevgi bu mudur
Senin sevgin akıp giden su mudur.

 

  7.7.1997 / Hüseyİn Uçar

 

BEN ALİYİM

Kitaplara satır başı yapmadan
Başım üstü hiç bir güce tapmadan
Benliğimdem, kimliğimden kopmadan
Ben Aliyim Ali benim
Ben Veliyim Veli tenim.

 

Çifte kumru baş kaldırır yanlışa
Sivasta tutulduk yangına, kışa
Dilerim yolunuz düşmez yokuşa
Ben Aliyim Ali benim
Ben Veliyim Veli tenim.

 

Minibüste koltuğuna kurulmuş
Yol ortası sol göğsünden vurulmuş
Bulanık su aka aka durulmuş
Ben Aliyim Ali benim
Ben Veliyim Veli tenim.

 

Ben sözcüğü yakışmıyor dilime
Başkaldırdım haksızlığa ölüme
Kugular inmiş yüzer gölüme
Ben Aliyim Ali benim
Ben Veliyim Veli tenim.

 

11.6.1997 / Hüseyin Uçar

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

DÜNDEN İYİDİR

Yalvardım yakardım duymadı canlar
Yananın halinden yananlar anlar
İnsan sayılır mı cana kıyanlar
Hayvanlar bile ondan iyidir

 

Yalvarırım yeter üzme cananım
Hatırlamaz oldu dostum yaranım
Terkedilmiş köyler gibi viranım
Beni kıskananlar benden iyidir

 

Ben yorulmadım yoruldu yıllar
Hazanlı hüzünlü sallanır dallar
Her zaman yoksula gözükür yollar
Ümitle yaşamak dünden iyidir.

 

  31.12.1997 / Hüseyin Uçar

 

CAN CAN -2-

Bu kadar zor mudur dosta ulaşmak
Aht edene özgü engeller aşmak
Elbette kapatmaz ayıbı yaşmak
Sitemkarlık sana yakışmaz can can

 

Yeğenimi hep ararım unutmam
Aslan sürüsüne eşeği katmam
Kendimi satarım canları satmam
Seven kalpler uzak bakışmaz can can

 

Karlslunde’den hiç izimiz silinmez
Ölmeyince kadir kıymet bilinmez
İçimizde düşman yaşar görülmez
Sevda gülistandır kokuşmaz can can

 

Bağışla şairim kusurum varsa
Okursak dünyamız genişler darsa
Verirler amcamın yanından arsa
Çürür bu bedenler buruşmaz can can

 

Hüseyin’e el sallasan duyuyor
Bazıları yol yürürken uyuyor
Kışın yanıp Ağustos’ta donuyor
Parmaklarım yorgun yarışmaz can can.

 

23.12.1997 / Hüseyin Uçar

ADI VARDIR

Öptüğüm dudaklar mermer mi nedir
Gezdiğim sokaklar semer mi nedir
Buz gibi sarılır kemer mi nedir
Adı vardır sevgilinin, sevdanın

 

Tarihe özgü yılları yormak
İnsana görevdir zalimi kovmak
Her aşkla beraber, yeniden doğmak
Adı vardır sevgilinin, sevdanın

 

Gövdeyi taşımaz bazanda ayak
Aranır elbette türküde uyak
Önüne gelenden yiyince dayak
Adı vardır sevgilinin, sevdanın

 

Yürekte yaralar bak oylum oylum
Bunca yıldır ezdi o selvi boylum
Sarplara sardırdı durmadan yolum
Adı vardır sevgilinin, sevdanın.

 

25.10.1997 / Hüseyin Uçar

 

 

SOLİNGEN TUTUŞMUŞ

Arayıp sormuyor ilgilendiğim
Her gün hançerliyor canım dediğim
Seven yaralamaz benim bildiğim
Bu gönüle hüzün çöktü kalkmıyor
Madımak tutuşmuş sular akmıyor

 

Toplu halde Madımakta yakıldık
Bu topluma önder idik akıldık
Bir çok yerde süngülere takıldık
Solingen tutuşmuş sular akmıyor
Gözlerime hüzün çökmüş kalkmıyor

 

İzine geliriz derler Almancı
Almanya’da derler bize yabancı
Nere varsak başlar bitmez bu sancı
Lahey’de tutuştuk sular akmıyor
Hiç bir doktor bu yarama bakmıyor

 

Hem kafamız  hem tenimiz kiralık
İktidarlar gördü bizi arpalık
Koyamayız kapımızı aralık
Gönüller tutuşmuş sular akmıyor
Hüzün çökmüş gözlerime bakmıyor.

 

6.4.1997 / Hüseyin Uçar

 

 

SEVDİM AMMA SEVİLMEDİM

Yüreğimi ekemedim
Söküğümü dikemedim
Çift dikişi sökemedim
Öptüm ama öpülmedim
Sevdim ama sevilmedim

 

Bıçak oldum da bilendim
İnsanım sevgi dilendim
Her gün kendimden iğrendim
Övdüm ama övülmedim
Sevdim ama sevilmedim

 

Ayrı zevkler ayrı renkler
Sözünde durmaz dönekler
Ömür söker gelenekler
Dövdüm ama dövülmedim
Sevdim ama sevilmedim

 

Hüseyin’i görürler hor
Yaşam denen zalim çok zor
Yüreğime ekmişler kor
Eğdim ama eğilmedim
Sevdim ama sevilmedim.

 

20.10.1997 / Hüseyin Uçar

TOY A DÖNDÜM

Ekmek dedim çıktım yola
Avrupada verdim mola
Bunca yıldır dola dola
Damacanda suya döndüm

 

Muhabbetler koyu koyu
Yol yürüdüm yıllar boyu
İnsan yakmaz insan soyu
Güzellerde huya döndüm

 

Sağılırım bulutlardan
Dünya kurdum umutlardan
Her geçtiğim hudutlardan
Yol iz bilmez toy’a döndüm.

 

23.12.1997 / Hüseyin Uçar

 

BU GÜN GENE

Bugün gene Karslunde’ye uğradım
Anıları belleğime doladım
İnanın mı sanki yitik aradım
Anılar durağım oldun bu gece
Beni benden alıp gittin bu gece

 

Farkına varmadım gözlerim dolmuş
O eski bahçeler söylen mi n’olmuş
Anladım gönlümde bir şeyler solmuş
Anılar durağım oldun bu gece
Beni benden alıp gittin bu gece

 

Kovun Hüseyin’i burdan uzasın
Anılarım bir deftere yazasın
Çam dalında tomurcuksun, kozasın
Anılar durağım oldun bu gece
Beni benden alıp gittin bu gece.

 

3.8.1997 / Hüseyin Uçar

 

 

YURT OLUR

N’olursun sevdiğim mektupla ara
Habersiz bırakıp çektirme dara
Çevirme yolumu böyle dağlara
Dağlar bana sevda olur yurt olur.

 

En küçücük seste geldin sanarım
Hangi yöne baksam seni ararım
Uçan kuştan esen yelden sorarım
Gurbet bana sevda olur yurt olur.

 

Kuş yuvası değil kurduğum yuva
Bozkıra dönüştü yemyeşil ova
Anam babam yoktur etsinler dua
Hayal bana sevda olur yurt olur.

 

11.12.1997 / Hüseyin Uçar

 

 

ARAYIP BULASIN GÖNÜL

Şu dağların dumanı
Haykırmanın zamanı
Anlamazlar amanı
Direngen olasın gönül

 

Acımasızdır eller
Akar gözümden seller
Selam götürsün yeller
Direngen kalasın gönül

 

Can ver de eğme boyun
Olma kurbanlık koyun
Kader etmeden oyun
Arayıp bulasın gönül

 

23.5.1997 / Hüseyin Uçar

 

 

OLURUM GÜZEL

Misafirperverlik engin hoş görün
Açtırır gözünü her bakar körün
Kulağı var derler yer ile göğün
Bir ömür hizmetçin kalırım güzel

 

İçten bakışların candan gülüşün
Olayım geceli gündüzlü düşün
Cennete benziyor o güzel döşün
Söyle değerini alırım güzel

 

Mektubunu gönder cevabın bekle
Cevabın peşine kalbini ekle
Her gün gencelirim doğan bebekle
Kalbini bedenden çalarım güzel

 

Bakışların kalbim durmaz alkışlar
Cana işler hüzün dolu bakışlar
O güzel gözlerden akmasın yaşlar
Bakışına kurban olurum güzel.

 

4.2.1997 / Hüseyin Uçar

 

 

 

 

 

 

SITKI COŞKUNUN ARDINDAN

Coşkun akan sel gibiydi
Namussuza el gibiydi
Güzel kokan gül gibiydi
Alan aldı çaresiziz

 

Tüm ömrünce coştu durdu
Bazan kendi şaştı durdu
İçten oydu ağaç kurdu
Alan aldı çaresiziz

 

Doğruları görmek işi
Görevi devraldı, eşi
Yıktı bizi genç gidişi
Alan aldı çaresiziz.

 

 08-06-1997 Hüseyin Uçar

 

 

 

ANAMDAN SORSUNLAR BENİ

Coğrafyada eşik anam
Döşü bağrı deşik anam
Üç kıtaya beşik anam
Anamdan sorsunlar beni

 

Elbet sevgilere açtım
Sanma misafirden kaçtım
Bunca güce ben de şaştım
Anamdan sorsunlar beni

 

Anadolum dağım taşım
Uğruna koymuşum başım
Bir tarihtir benim adım
Anamdan sorsunlar beni.

 

8.10.1997 / Hüseyin Uçar

 

KÖR OLSUN

Sinemi deldin sinen deline
Kırkında bastonu verdin elime
Sevgiden yoksunsun tek bir kelime
Tutan elin, gören gözün kör olsun

 

Övgüler dizdim hakaret sandın
Beni incitmenin zevkine kandın
Nere gitsek bile benden usandın
Koltuk diye oturduğun yer olsun

 

İki yıldan sonra alaim-i sema
Senin sevgilerin korkudan doğma
Yeter doydum n’olur acıya boğma
O duygusuz yürek yansın kor olsun

 

Hüseyin Uçar’ı bağlama tele
Bütün hayallerim uçurdun yele
Dilerim ki kapıl afete, sele
Nefes alıp verişlerin zor olsun.

 

6.8.1997 / Hüseyin Uçar

 

DÜŞÜNDÜRÜR

Aya baktım gözüm gibi
Yıldız salkım üzüm gibi
Hüzün çökmüş özüm gibi
Beni her an düşündürür

Yaylası var çeşme oluk
Yakmış güneş her şey soluk
Yeryüzü bir sünger suluk
Beni her an düşündürür

Her ay başı hilalleşir
Ay ortası hep netleşir
Ay sonunda bütünleşir
Beni her an düşündürür

Artık adını koyalım
Geceye soru soralım
Konuşan bir ses duyalım
Beni her şey düşündürür.

 

17.8.1997 / Hüseyin Uçar

YİRMİSİN YAŞAR

Gülün kokusunu bülbüle sorun
Meşe odunudur anası korun
Öyle kolay ise gönülü yorun
Sekseninde bile yirmisin yaşar

Unutmam adını adı anıdır
Sevgilisi her şeyidir canıdır
Sevmek onun en çocuksu yanıdır
Bir evet dediyse dağları aşar

Ne fırtına eyler ne tuzak eyler
Dinlemez koşulu sevgiyi yeğler
Vız gelir ölümler emreden beyler
Yel olur, sel olur bentlerden taşar.

Yerde bulamazsa, semada arar
Güneşin saçını, durmadan tarar
Kimine dert olan kimine yarar
Kaç yaşında olsa sevgiye koşar                                     

 

21.1.1997 / Hüseyin Uçar

SEVGİ KEMAL AŞK ANADIR

Tarla aldım ekemedim
Bir tek fidan dikemedim
Bir gün içten öpemedim
Sevgi temel aşk binadır

Bıçak oldum da bilendim
İnsanım sevgi dilendim
Her gün kendimden iğrendim
Sevgi temel aşk semadır

Ayrı zevkler, ayrı renkler
Sözünde durmaz dönekler
Ömür söker gelenekler
Sevgi hamal aşk şemadır

Hüseyini görürler hor
Yaşam denen zalim ne zor
Yüreğime ekmişler kor
Sevgi kemal aşk anadır.

                          
20.10.1997 / Hüseyin Uçar

NE SEVDAM HAYALDİR

Işıklar kararmış perdeler inmiş
Yürekte fırtına bir anda dinmiş
Uzun yol yolcusu yurduna dönmüş
Ne yurdu hayaldir ne kendi hayal

Avunurum hayal ilen düşünen
Her şeyin özledim vallah peşinen
Çöplüğünde tavukları eşinen
Ne köyüm hayaldir ne kendim hayal

Göz ucuna özlemleri topladık
Sevdiğimiz nerde olsa yokladık
Yurt uğruna nice düşman hakladık
Ne sevdam hayaldir ne kendim hayal.

 

1.9.1997 / Hüseyin Uçar

TANI ARTIK

Sevgi ektim acı biçtim
Çeşme eştim zehir içtim
Dost adına sofra açtım
Ben insanım tanı artık

Layık mıyım yakılmaya
Terk edildim bakılmaya
Ben başladım sıkılmaya
Ben insanım tanı artık

Hatırlatma geçmişimi
Bana öğretme işimi
Beğenmezsin gidişimi
Ben insanım tanı artık.

Bir gülümse taşatana
Hasret kaldım can vatana
Aferin mi ağlatana
Ben insanım, tanı artık.

16.4.1997 / Hüseyin Uçar

ANAYIM BEN

Saçlarım var salkım saçak
Hep kurmuşum oba ocak
İnanıp açmışım kucak
Bilinmeli anayım ben

Sevdim deyip aldattılar
Geri plana attılar
Gece gündüz ağlattılar
Sevilmeli anayım ben

Ben sevsem de sevmediler
Ne istesem vermediler
İnsan gibi görmediler
Görülmeli anayım ben.

 

24.5.1997 / Hüseyin Uçar

AYRI DÜŞTÜ

Kara kaşlı şirin sözlü
Sevdiceğim bahar yüzlü
Seven anlar çürük özlü
Yeşermiyor dallarımız
Ayrı düştü yollarımız

 

Rüyalarda, çağırdığım
Hiç olmadı bağırdığım
Kimler görmüş kıvırdığım
Yeşermiyor dallarımız
Ayrı düştü yollarımız

 

Etrafı kör dolunayın
Adımı de, deme sayın
Adı kaldı Kuşsaray’ın
Yeşermiyor dallarımız
Ayrı düştü yollarımız.

 

5.5.1997 / Hüseyin Uçar

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

BANA VERİLMİŞ

Kitaplar okuyup neyi aradım
Günden güne insanlaştı suratım
Koca apartmanda bir çatı katım
Şemsiye görevi bana verilmiş

 

Güzeller gördüm burnunda hızma
Sonra tanrılaşıp kaderim yazma
İnsanlığa eğil kuyular kazma
Bu aşkın alevi bana verilmiş

 

Dağ bayır demeyip dolaştım durdum
Hayali düşleri gerçekle yordum
Herkese toz pembe bir yuva kurdum
Cem cemaat beni bana verilmiş

 

Gizlendim köşeye gözlerden ırak
Dört mevsim yaşarım kurak mı kurak
Yetişmiş mahsulüm biçilir orak
Her kavuran sevi bana verilmiş

 

Hoş görüyle kucakladım dünyayı
Nere varsam orda kurdum yuvayı
Rehber seçtim gökyüzünde turnayı
Felsefe ödevi bana verilmiş.

 

                                21.12.1997 / Hüseyin Uçar

 


YEM OLMADAN VARALIM

Zifiri karanlık ay bile yoktur
Bu kadar sitem sevene çoktur
O tatlı gülüşün hastaya doktor
Kurda kuşa yem olmadan varalım

 

Kar kaplamış yolu beli yürünmez
Ne bir yol var, ne bir ışık görünmez
Yiğit olan yiğit ölür yerinmez
Hadi gayret gün doğmadan varalım

 

Kimi aç, kimi tok bu nasıl dünya
Yaşam bir gerçektir olur mu rüya
İhtiyacım vardır törene, toy’a
Kuzumuzu kurt boğmadan varalım.

 

21.1.1997 / Hüseyin Uçar

 

 

 

 

SİNEM SAZLARI CANLAR

Adaşlarım gencecikken göçünce
Yakınları bu yollardan geçince
Kurtlar kuşlar bu çeşmeden içince
Türkü söyler sinem sazları canlar

Her mezar taşında tanıdık adlar
Bu adlar acımı ikiye katlar
Yarım kalmış alınmamış muratlar
Ağıt yakar sinem bazları canlar

Selver ebem torunların toplamış
Sayısını dört katına katlamış
Felek senin ar damarın çatlamış
Kışa çeviriyor yazları canlar

Mezarlıklar bitmiş dolmuş tarlalar
Dün doğmadan göçmüş bizim balalar
Beyi yoktur talan olmuş yuvalar
Unutmuş gülmeyi, nazları canlar.

 

19.9.1997 / Hüseyin Uçar

YERİM KALMADI

Baktım ki gözüne gözleri sulu
Nasılsın demeden gösterdi yolu
Yağmurun peşinden başladı dolu
Gel gör kanamadık yerim kalmadı

 

Yaralı yaralı yollara düştüm
Aşkın ateşinde kavruldum piştim
Susmayı değil de yazmayı seçtim
Gel gör şişlenmedik yerim kalmadı

 

Sapladı bağrıma paslı hançeri
Hançerle beraber girdim içeri
Kanıyor durmadan kalbimde yeri
Gel gör soyulmadık yerim kalmadı

 

Bunca yıldır söyle sığınak mıyım
Aldın kimliğimi avanak mıyım
Bu nasıl işkence, bu nasıl kıyım
Gel gör kırılmadık yerim kalmadı

 

Dedim ki Hüseyin kapılma sele
Yüzmeyi bilmezsin atlama göle
Bedevi gezginim düşmüşüm çöle
Pençe vurulmadık, yerim kalmadı.

 

30.1.1997 / Hüseyin Uçar

 

SEN Mİ KANATLISIN BEN Mİ?

Bulutların üstündeki güvercin
Sen mi kanatlısın ben mi?
Bırakmaz yakamı bunca yıl sevi’m
Sen mi, kanatlısın ben mi?

 

Her zaman ıslamaz yağmur bulutu
Yurduma yolcudur kapalı kutu
Çok geçmez birleşir doğuyla batı
Sen mi, kanatlısın ben mi?

 

Sekişi keklik ötüşü bülbül
Bozkırda boy veren güzelim sümbül
Yükseldi göklere bir çağdaş düldül
Sen mi, kanatlısın ben mi?

 

Çürüyor gurbette Hüseyin Uçar
Doktorum diyenler yaramı açar
Sevenler kan ağlar sevilen kaçar
Sen mi, kanatlısın ben mi?

 

10.6.1997 / Hüseyin Uçar

 

BAZAN OLUR

Bir ziyaret arifesi
Bayram arifenin nesi
Bu bir kültür insan sesi
Bazan olur diller döker
Bazan olur ömür söker

 

Asayı aldım elime
Türküler düştü dilime
Yıldız dolandım belime
Bazan olur diller döker
Bazan olur ömür söker

 

Sokak fenerin söndürdüm
Yönümü dosta döndürdüm
Aşkı sevdayı emzirdim
Bazan olur diller döker
Bazan olur ömür söker

 

Doğuluyum, batılıyım
Söyle neyin batılıyım
Ben sayısız kıtalıyım
Bazan olur diller döker
Bazan olur ömür söker

 

30.1.1997 / Hüseyin Uçar

 

YALNIZ KÖYÜN SEVDALISI

Bu dağ sönmüş kükremiyor
Bağırdım bir şey demiyor
Bozkır olmuş yeşermiyor
Varını verme yanlısı

 

Sanki candan bir akraba
Gayet zarif değil kaba
Canlılara olmuş baba
Evrenin deli kanlısı

 

Pençe vurur zalim kartal
Onun sözü olmaz partal
Sofra sermiş kaşık çatal
Evrenin zengin canlısı

 

Kanat açar uçar yüce
O koyulmaz bensiz göçe
Olmuş Uçar’a eğlence
Yalnız köyün sevdalısı.

 

29.7.1997 / Hüseyin Uçar

 

 

 

 

 

 

ZEKİ ÇALİŞKAN

Çiçekdağın çiçek yüzlü yiğidi
Doğru söyler doğru yazar dividi
Bir anıttır Beşikli’nin söğüdü
Gölgesinde nice yolcu dinlenir

 

O bir ağaç dört bir yana dal salmış
Bilimden bir dolu hakkını almış
Bir göçmen işçidir kuzeyde kalmış
Hayatı her yönlü tartar öğrenir

 

Yoksulu, fakiri her yerde kollar
Ölçülü biçili gezdiği yollar
Arifin halinden arifler anlar
Saki olur, türkü olur, seslenir

 

Yıllar olmuş terkeylemiş sılasın
Bozlağa başlarsa okur alasın
Keziban bacıya tatlı belasın
Şahin olur yüksekleri üslenir.

 

17.6.1997 / Hüseyin Uçar