Skip to content

Month: April 2008

GÖÇTÜM BU GECE

Ben unuttum artık canı cananı
Gene geçti bu yıl izin zamanı
Dinleyemem artık ahdı amanı
Hüzünlü yollara düştüm bu gece

 

Beni dinler isen kalma yollarda
Derman aranır mı kahve fallarda
Kurudu mahsulüm kaldı dallarda
Kavruldum da saçta piştim bu gece

 

Kime sığındımsa çevirdi geri
Olmadı yoksulun bir yerde yeri
Acımadı zalim vurdu hançeri
Yurdumdan yuvamdan göçtüm bu gece.

 

18.12.1997 / Hüseyin Uçar

 

BİR İNSANLA BİR İNSANLIK

Eğer bana sorarsanız
İnsan ile insancığı
Görünüşler bakın aynı
Bir insanla, bir insancık

 

Bir elinde yaz güneşi
Omuzunda insan leşi
Biri   andırır kalleşi
Bir insanla, bir insancık

 

Bir yanıyla puta tapar
Bir yanıyla yuva yapar
Çağcıl olur, çağdan kopar
Bir insanla, bir insancık

 

Düşünen bir, saklı yanım
Güzel olan, haklı yanım
Aldatılmış, şarklı yanım
Bir insanla, bir insancık.

 

3.1.1997 / Hüseyin Uçar

 

 

NE TATMIŞ NE TATDIRMIŞ

Yükseğinde kar dağları
Balıkçı atmış ağları
İpe dizmiş bak sağları
Ne satmış ne sattırmış
Ne tatmış ne tattırmış

 

Uzatmış kısa yolları
Kırmış çiçekli dalları
Petekte komuş balları
Ne tatmış ne tattırmış
Ne satmış ne sattırmış

 

İmzalamış dilekçeyi
Karartmış akı akçeyi
Unutmuş bağı bahçeyi
Ne işlemiş ne işletmiş
Ne dinlemiş ne dinletmiş

 

Hakkını yememiş dulun
Yarısın yürümüş yolun
Omuzdan kesmişler kolun
Ne takmış ne taktırmış
Ne bakmış ne baktırmış.

 

21.6.1997 / Hüseyin Uçar

 

 

 

 

 

 

CELAL OĞLAN

Celal oğlan Celal oğlan
Gözü kaşı hilal oğlan
Dar geçitte kıstırıldım
Sesin gelmez helal oğlan

 

Bacısıydın bacıların
Sona ersin acıların
Dar geçitte kıstırıldım
Biri bindir sancıların

 

Nerede o güzel gençler
Eşit dağılmalı çeçler
Dar geçitte kıstırıldım
İşte böyle başlar felçler.

10.9.1997 / Hüseyin Uçar

 

ÇİLEDEN BAŞKA

Koşa koşa bir yerlere ulaştım
Rüyadayım uyur gezer dolaştım
Ben yar ile bir tek şeyi paylaştım
Hiç bir şey vermedi çileden başka

 

Yeter gel sevdiğim hüzüne boğma
Deli divaneyim kapıdan kovma
Uyu, dinlen gülüm gözlerin ovma
Bir şey öğretmedin hileden başka

 

Gün ortası karanlığa boğuldum
Nere varsam yar yüzünden kovuldum
Bir bütündüm vuran vurdu dağıldım
Bir şeye benzemem köleden başka.

 

12.11.1997 / Hüseyin Uçar

NERDEN BİLSİN

Her yiyecek tadılmıyor
Sevmeyenler katılmıyor
Sevgi alıp satılmıyor
Tatmayanlar nerden bilsin

 

Sevgi tömmüş bir tomurcuk
İnsana özgü onurcuk
Yeni doğmuş körpe çocuk
Sevmeyenler nerden bilsin

 

Herkes üstte olmak ister
Kazanmazsa hayat biter
Yürek yanmaz duman tüter
Yanmayanlar nerden bilsin

 

Sürüngen der yılan bilmez
Gözü güler yüzü gülmez
Kaval çalar sürü görmez
Kentli bunu nerden bilsin.

 

22.7.1997 / Hüseyin Uçar

 

 

SESİME BENİM

Sofralar kurup doymadan kalktım
Daima zalimin gözüne baktım
Ovada buluştum, dağlarda aktım
Çobanlar yürüdü sesime benim

 

Töre deyip kültür deyip sattılar
Yavru yapıp kucağıma attılar
Meyva mıyım, sebze miyim tattılar
Kimse inanmadı sözüme benim

 

Arzulayıp yaslandılar öptüler
Bir olmaz dedikse kırıp döktüler
Tarla mıyım tek taraflı ektiler
Nasıl da bakarlar yüzüme benim

 

Ana derler, bacı derler, yar derler
Kızım derler, yavrum derler, kar derler
Uğrunda ölürler ömrünü yerler
Nasıl da vurgunlar gözüme benim.

 

19.6.1997 / Hüseyin Uçar

NE BİR SES GELİR

Sıkar oldu bar önünde oturmak
Saatler boyu aynada durmak
Çirkin yönlerime küfür savurmak
Ne konuşur ayna, ne nefes verir

 

Saç yoktur ki saçlarımı tarasam
Kokuşmuşum bari işe yarasam
Terk etmiş yurdunu dostu arasam
Ne telefon çalar, ne bir ses gelir

 

Önümde kadeh duvarda lamba
Sıkmaya başladı örgüler kaba
Sese ses verenler, candan merhaba
Ne anlar yabani, ne heves bilir

 

Geri dönem desem dönemem yalan
Bir dönümlük tarla babadan kalan
Aldatıp, kandırıp halktan oy alan
Hak arasa alanlarda dövülür.

15.6.1997 / Hüseyin Uçar

 

MUHABBET HOŞTUR

Refah iktidarı hiledir zamdır
Perçemin etrafı meşedir çamdır
Yeşili güzel de meyvesi hamdır
Muhabbet ehliyle muhabbet hoştur
Şişeler dolu da kadehler boştur

Baharla beraber neşesi çoktur
Hasta düşsen acep gelir mi doktor
302 geçen şosesi yoktur
Muhabbet ehliyle muhabbet hoştur
Şişeler dolu da kadehler boştur

Yıllarca yememiş soğan cücüğü
Kafası çalışan çalar düdüğü
Kuşsaray yazıyor kimlik kütüğü
Muhabbet ehliyle muhabbet hoştur
Şişeler dolu da kadehler boştur

Kutluyorum seni arkadaş Fazlı
Afife’nin adını koyalım Nazlı
Kuşsaraylı demek bülbül avazlı
Muhabbet ehliyle muhabbet hoştur
Şişeler dolu da kadehler boştur.

 

30.3. 1997 / Hüseyin Uçar

EVETÇİDİR MEHMEDİM

Veresiye vermiş geri alamaz
Koyduğunu koyduk yerde bulamaz
Borçlulara sorsan der ki yaramaz
Hayır bilmez evet’çidir Mehmedim

Müşteriyle konuşurken utanır
Görenler onu bir suçlu sanır
Her ay başı defter elde dolanır
Hayır demez evet’çidir Mehmedim

Sıkıntı çökünce kalinka küser
Onda yoktur kötülükten bir eser
Borçluları bir bir selamı keser
Hayır demez evet’çidir Mehmedim

Geleni gideni hep o ağırlar
Duymasa da hep hisseder sağırlar
Ova Kalinka’da Mehmedin kırlar
Hayır demez evet’çidir Mehmedim

Yavruları yiğit her biri çağdır
Kel tepe değil kendisi dağdır
Kayıbı olsa da duyular sağdır
Hayır demez evet’çidir Mehmedim

Uzatma bu kadar noktala sözü
Elbette utanır insandır özü
Yerine getirir verdiği sözü
Hayır demez evet’çidir Mehmedim

Baştan sona Anadolu ağıdı
El uzatır iş kurana kanıtı
Cihan beyin şu Kurtça’nın anıtı
Hayır demez evet’çidir Mehmedim

                               
18.8.1997 / Hüseyin Uçar

KARDEŞ DEDİM

Ad kodum adaş dedim
Bir idik yaklaş dedim
Bağışla beni, yigidim
Ben sana kardaş dedim

İleri gitme yeter
Derdim dertliden beter
Ben sana keklik dedim
Gönlümde bülbül öter

Çeşmeye vardım akmaz
O yar küsmüş mü, bakmaz
Gözlerine vuruldum
Bir türlü ışık yakmaz

İzledim sokak sokak
Göle dönüştü akak
Ben senden vaz geçerim
Yolumdan çekil korkak.

4.11.1997 / Hüseyin Uçar

GÖLÜMÜ GÖNLÜMÜ

Alıyor aklımı bir çakır gözlü
İmtihan eyledim anladım sözlü
Bir ceylan bakışlı muhabbet özlü
Yolumu yokuşa düşürdü benim

Salmış saçlarını gerdanı gizler
Kaçamak bakışlar hep beni izler
Baş kaldırmış koşar adım ikizler
Kolumu omuzdan budadı benim

Yaşayamam hayalini kurmadan
Vaz geç gönül can evimden vurmadan
Eşkıya mı yolum keser durmadan
Gölümü, gönlümü kuruttu benim.

 

6.11.1997 / Hüseyin Uçar

ALİ BALKIZ

Efsane mi, arena mı yüreği
Zalime, kıyana kalkmış bileği
Hiç bir yerde bırakmamış gerçeği
Ali Balkız çocuk yüzlüm merhaba

Ömür boyu hemi yazmış, okumuş
Teslimiyet nedir, onda yoğumuş
Göze göze bir yaşamı dokumuş
Ali Balkız doğru sözlüm merhaba

Bilinci, kimliği gayet ölçülü
O Neval Bacı’nın biricik gülü
Bir başlarsa Anadolu bülbülü
Ali Balkız bahar gözlüm merhaba

Yaramazlık kapınızı çalmasın
Bilinciniz bir yerlerde kalmasın
Bir gülünüz bin gül olsun, solmasın
Ali Balkız çiçek özlüm merhaba !

 

16.6.1997 / Hüseyin Uçar

GELDİM GİDİYORUM

Laf eder, söz eder bilmez kimisi
Kıralmış sakalı değildir süsü
Diller arasında kültür köprüsü
Benim elçim inan Murat Alpar’dır

Her toprakta bitmez nadide çiçek
Onun değerini ne ile ölçek
Sözümde eksik yok, tamamı gerçek
Benim elçim inan Murat Alpar’dır

Bir huzur rüzgarı esiyor sesi
Bir şey demez ona yobaz töresi
Her zaman kaynıyor dosta kahvesi
Benim elçim inan Murat Alpar’dır

Bakanı, başkanı kaç kişi tanır
Mevkiye, makama nasıl aldanır
Onu tanıyanlar dostça davranır
Benim elçim inan Murat Alpar’dır

Uzatma Hüseyin bu kadar sözü
Bir eşsiz yaratan insandır özü
Tanımayanlar artık tanısın bizi
Benim elçim inan Murat Alpar’dır

 

30.6.1997 / Hüseyin Uçar

BENİM ELÇİM

Laf eder, söz eder bilmez kimisi
Kıralmış sakalı değildir süsü
Diller arasında kültür köprüsü
Benim elçim inan Murat Alpar’dır

Her toprakta bitmez nadide çiçek
Onun değerini ne ile ölçek
Sözümde eksik yok, tamamı gerçek
Benim elçim inan Murat Alpar’dır

Bir huzur rüzgarı esiyor sesi
Bir şey demez ona yobaz töresi
Her zaman kaynıyor dosta kahvesi
Benim elçim inan Murat Alpar’dır

Bakanı, başkanı kaç kişi tanır
Mevkiye, makama nasıl aldanır
Onu tanıyanlar dostça davranır
Benim elçim inan Murat Alpar’dır

Uzatma Hüseyin bu kadar sözü
Bir eşsiz yaratan insandır özü
Tanımayanlar artık tanısın bizi
Benim elçim inan Murat Alpar’dır

 

30.6.1997 / Hüseyin Uçar

BİZE KONDU YERİ YOKTUR

Tüm cennetler parsellendi
Bize kondu yeri yoktur
Hürileri paylaştılar
Bize bir tek peri yoktur

Dilekler gelmez yerine
Yoksulluk çökmüş serine
Ne verirler değerine
Adaletin seri yoktur

Ayrısı olmazmış dilin
Kapı açık bize gelin
Cananı olmazmış elin
Selam veren biri yoktur

Tanrıya sordum bunları
Yüzüme serpti unları
Caniye benzer donları
Piri yoktur, diri yoktur.

 

10.7.1997 / Hüseyin Uçar

KAMBERİM

Pala bıyıkların konuşur benle
Ne söylüyor ozan Kamberim dinle
Sen bir şelalesin olan sevinle
Kırdıkça çoğalan özümüz vardır
Daha söylenmedik sözümüz vardır

Hızlı çıkma yorar. Dikmen Yokuşu
Belli olur dostun seven bakışı
Vız gelir Faşistin boranı, kışı
Kırdıkça çoğalan özümüz vardır
Daha üretecek sözümüz vardır

Cevabını pir aşkına gönderin
Yönünüzü bizden yana dönderin
Selamı tabiidir küçük pederin
Mermiye dönüşen sözümüz vardır.

 

10.6.1997 / Hüseyin Uçar

GEREK VAR MI?

İnsafın kurusun senin
Eskiye dönüşsün yenin
Boş yere edersin yemin
Yalana hiç gerek var mı?

Eğilim duyarsın düne
Tuzak kurarsın kendine
Bir bak durduğun yerine
Eleyecek elek var mı?

Yalanı kattın önüne
Yemin ettin hep dinine
Yol alınmaz sine sine
Söyle kazma kürek var mı?

Sıkışıyor nefesleri
Düşüyor baştan fesleri
Boşaltılmış  kafesleri
Dayanacak yürek var mı?

Hep ıslattın kuruluğu
İnkar ettin doğruluğu
Ört bas ettin Susurluğu
Dövüşecek bilek var mı?

Şaha kalktı adil düzen
Yalanı elekten süzen
Seni gidi sinsi gezen
Yağ koyacak külek var mı?

Çogumuz yanlış algılar
Ne üretmiş Osmanlılar
Meydan dolu sarıklılar
Kaldıracak direk var mı?

                     
19.4.1997  / Hüseyin Uçar

BOGULUYOR DOSTLARIM

Şu zalim hayatın attığı tokat
Günden güne çoğalıyor dostlarım
Ağaya, paşaya, aileye ırgat
İnsan bazan boğuluyor dostlarım

Çalışır çabalar karnımız doymaz
Bir insan yerine hiç kimse koymaz
Bizi yönetenler aymaz mı aymaz
Hayal bile soyuluyor dostlarım

Her kime hal yansan kapıdan kovar
Çobansız sürüyüz yolları ovar
Dillerim yoruldu kalemim  dagar
Zengin nerden kovuluyor dostlarım

Kurşuna dizilmiş ümitler körpe
Yakmış kavurmuşlar koymuşlar küpe
Dikilir karşına o koca tepe
Postal sesi duyuluyor dostlarım

 

6. 4. 1997 / Hüseyin Uçar

YEŞİLDİR ŞİMDİ

Felek bana düşmanlığın ne idi
Delikanlı gönlüm göçerdir şimdi
Nere baksam anılarım büyüdü
Bahar oldu evren, yeşildir şimdi.

Yakamı bırakmaz oldu anılar
Hani nerde arabalar, kağnılar
Geçmişi yaşasam yad eller kınar
Düşmanım yok, dostlar ölçerler şimdi.

Sevdiğimin gizli gizli bakışı
Pınarların doğal doğal akışı
Yaza dönüşmeli gönülün kışı
Delikanlı gönlüm, bülbüldür şimdi,

Güneş yoktur bulutlara asıldım
Aşık oldum bazan dosta kasıldım
Uğraşamam artık ben senden yıldım
Ömür denen zalim, biçerdir şimdi.

 

24.7.1997 / Hüseyin Uçar

AKA KARALAR KARIŞMIŞ

Değer verin, değer görmen
Sefa sürür, sefa sürmen
Seni üğütür değirmen
Ömür acıya alışmış..Hayallerle yatlanırım
Kader deyip katlanırım
Yıllar geçer yaşlanırım
Gurbet tenime yapışmış..

Kayaya eken çedene
Kendini koşan kötene
Bakman gelene gidene
Diller dudakla kapışmış..

İşin biter boşlanırsın
Her fırsatta haşlanırsın
Yenilmekten hoşlanırsın
Gözler umutsuz bakışmış..

Cep aynası boy aynası
Nedir aynanın manası
Yaban ellerdir burası
Aka karalar karışmış…

20/01/2007 Karlslunde.
               Hüseyin Uçar.

BİZ BİZE

Bir ömür ağladım sormadı halim
Gene terk eyledi yar denen zalim
Bana yoldaş oldu dertli mecalim
Ben inledim, o iniler biz bize

Bir günüm bir yıldır saatim çağdır
Dostlarım öldü de düşmanım sağdır
Her ne yöne dönsem tuzaktır, ağdır
Ben inlerim, o iniler göz göze

Bu kocaman ömür seferi zaman
Fırsatçı zalimden dilenmez aman
Artar da eksilmez başımda duman
Ben inlerim, o iniler diz dize

Hüseyin Uçar’ın adını anma
Öldürdün dirilmez, dirilir sanma
Yeter gönlüm n’olur yalana kanma
Ben inlerim, o iniler söz söze.

                                
4.4.1997 / Hüseyin Uçar

GÖNÜL DİLENİR

Şu kanlı zalimler etmeden oyun
Mert ile Namert’te, kurt ile koyun
Gönülsüz güzele denilmez soyun
Muhabbet son bulur, gönül dilenir

Övüp övüp övülmezsen alınma
Sevip sevip sevilmezsen darılma
Seven alıngandır sakın kırılma
Muhabbet son bulur gönül dilenir

Ne desek kar etmez görmez gözleri
Taşa geçer, hançer olur sözleri
Ova olsa hasat vermez düzleri
Muhabbet son bulur gönül dilenir.

 

29.1.1997 / Hüseyin Uçar

ANLAMI NE?

Ben ağladım sen gülerken
Ben hastayken, dökülürken
Genç fidanlar sökülürken
Kahkahanın anlamı ne?

Buna rağmen övdüm seni
Kim kurtarmış söyle teni
Senin oldu çıkan yeni
Düşün! Sana nedir deme?

Sanmam çocuk doğmaz bugün
Yüreğini ovmaz bugün
Sevdiklerim kovmaz bugün
Sen benzedin sana yine?

Yollar geçer ufuklardan
Sesin gelir bulvarlardan
Rakı içtim kovalardan
Söyle nolur, kinin kime?

 

3.2.1997 / Hüseyin Uçar

BİLİNMEZ DOSTUM

Fırtına esti de dağıldı yığın
Bu yıl da kavruldu üzümü bağın
Somunu büyüktür derler ırağın
Gidip görmeyince bilinmez dostum

Dostum ırmak mıdır, yoksa çay mıdır
Yürek ezen tren midir, ray mıdır
Bu uyarı dosttan dosta pay mıdır
Dil yarası asla silinmez dostum

Aktıkça durulur derenin suyu
Dost olana dostum kazar mı kuyu
Can çıkmadan çıkmaz ilkelin huyu
Dünyalar karartır görünmez dostum

Acılar, sevinçler dedemden kalma
Destursuz kimsenin kapısın çalma
Af tüfeği misin, düşün, gel dolma
Yanardağ ağzında yürünmez dostum.

 

28.12.1997 / Hüseyin Uçar

VURMAK KOLAY MI?

Işıklar sönmüş, inmiş perdeler
Sevdam kapı önünde yanar döneler
Baş kaldırmış haykırıyor memeler
Gönüle zinciri,vurmak kolay mı?

Tarifsiz bir güzel baharda evren
Aradım sordum bir benim gören
Makinist yaralı kalkmıyor tren
Gönüle sorular, sormak kolay mı?

Gözüm yoktur malda, mülkte, parada
O güzel gözlerin kaldı burada
Saplamış kirpiğin sinem yarada
O gözlerden uzak, durmak kolay mı?

 

4.8.1997 / Hüseyin Uçar

NEFESİMDE

Karşılıksız ben severim
Gene vahşiyi överim
Döner kendimi döverim
Sevgi bunun neresinde?

Meyvaya durmuş ağaçlar
Salkım saçak görün burçlar
Çamaşır döver tokaçlar
Sevgi onun neresinde?

Gerileriz adım adım
Döndü geri dünkü kadım
İnsan kalmaktır muradım
İnsanda her şey yerinde

Hüseyin’im çoğul muyum
Hara mıyım, ağıl mıyım
Çağdışı mı, çağcıl mıyım
Sevgi benim nefesimde.

                     
11.06. 1997 / Hüseyin Uçar

SÜPÜRGEMİ SAZ EYLEDİM

süpürgemi saz eyledim
Sevdiğime naz eyledim
Sonbaharı yaz eyledim
Türkülere kattı beni.

Oba, ocak dolandırdı
Güvercin kanadım kırdı
Beni Türkülerle vurdu
Gurbet ele attı beni.
 
Yoktan bir ozan yarattım
Hüzünü önüme kattım
Ömür boyu hapis yattım
Göz yaşına kattı beni.

Sanki gökten övgü yağdı
Ömür değil, geçen çağdı
Derken, saçlarım ağardı
Duygularım sattı beni.

                     
12.06.1997 / Hüseyin Uçar

TÜRKÜLER BENİM

Elbette etkili ozanın dili
Ebedi ses verir sazının teli
Merhaba İsmail muhabbet seli
Sazında inleyen türküler benim
Anadolu yüklü öyküler benim.

Ufuklara doğru yükseldi uçak
Bulutlar üstünde çıkı’mız açak
Anadolum sizlere açmış kucak
Sazında inleyen türküler benim
Anadolu yüklü öyküler benim.

İnan be ozanım ayrılık yaman
Artar, eksilmez dizlerde derman
Dertlerin ilacı bilim ve zaman
Sazında inleyen türküler benim
Anadolu yüklü öyküler benim.

Hüseyin Uçar’ı unutun, kalsın
Gurbette yad eller kapısın çalsın
Çoban dudağında dertli kavalsın
Sazında inleyen türküler benim
Anadolu yüklü öyküler benim.

 

14.07.1997 /Hüseyin Uçar

TÜRKİYEM -2-

Adın sordum aslı deniz
Salkım sözlü bir Akdeniz
Kucaklaşmış o dört deniz
Türkü yazdım türkü kurdum
Ihlamur kokulu yurdum.

Yüreğimiz türkü dolu
Davul, zurna gözler sulu
Deviniyor Anadolu
Türkü yazdım Türkü kurdum
Bülbül avazlıdır yurdum.

Türkleşirim Yunus ile
Pir Sultan’la düştüm dile
Atatürk’le bin merhale
Türkü yazdım türkü kurdum
Bir başkadır benim yurdum.

Eşsizdir benim Türkiyem
Hasret kaldım ah n’eyleyem
Derdimi sana söyleyem
Türkü yazdım türkü kurdum
Ihlamur kokulu yurdum.

 

27.04.1997 / Hüseyin Uçar

Hep köylü kaldı

Sürgünden sürgüne ülkeler gezdim
Düşünce ürettim, ondan da bezdim
Geleceği, inan gelmeden sezdim
Bir yanım yine de hep köylü kaldı.

Bir füze gibi koptum topraktan
Geçti yolum Kopenhag’tan New York’tan
Orkestra kurdum gitarla orgtan
Bir yanım yine de hep köylü kaldı.

Denizleri bırak ummanlar aştım
Amazon misali bilinçsiz taştım
İnanın bu işe kendim de şaştım
Yine de bir yanım hep köylü kaldı.

Köyümün kırından çiçek bekledim
Gözlerime özlem, hüzün yükledim
Kültürüme yeni kültür ekledim
Yine de bir yanım hep köylü kaldı.

Elbet aileme sevi’ydim, nazdım
Ozanın dilinde türküydüm, sazdım
Okullar bitirip kitaplar yazdım
Yine de bir yanım hep köylü kaldı.

                         
13.06. 1997 /Hüseyin Uçar

MEHABA GÜLÜŞÜM

Gözün aydın amca, dede yadigar
Kaba saba biriyim olamam kibar
Yüreğimden hüzün isyanlar akar
Merhaba gülüşüm, merhaba amca.

Hiç kırgın değiliz bil ki cananım
Bilirsin ki insan benim kuranm
Geriliği her dönemde yoranım
Merhaba gülüşüm, merhaba amca.

Öyle bir yaşam ki param parçayım
Hele sorun fiyatımı kaçayım
Ne altınım, ne de geçer akçeyim
Merhaba gülüşüm merhaba amca.

Sitem dolu olsam edemem sitem
Zalime susana bilirsin öfkem
Düzenbaz ellerde şu gelin ülkem
Merhaba gülüşüm, merhaba amca.

Ne haberin gelir ne de selamın
Altınla mı tartılıyor kelamın?
Bayramını kutluyorum amcamın
Merhaba gülüşüm, merhaba amca.

Fatoşlardan haber verin nerdedir
Hüseyinler hep bilinen yerdedir
Ahmet Uçar gurbetçidir, teldedir
Merhaba gülüşüm, merhaba amca.

Selamım tabiidir Uçar Erdoğan
Sen yalnız değilsin, bir koca kovan
Bağışlan, yoluma olayım revan
Merhaba gülüşüm, merhaba amca.

                               
17.04.1997 Hüseyin Uçar

Ayrılıklar bu gönlümün kırbacı

Turnalar kaldırdık ovadan düzden
Tam da alışmıştık ıradı gözden
Dostlara selam turnalar bizden
Sefili ziyaret edin de geçin.

Güzel Dileğimiz gencecik Eray
Kalemi eline almadan Güray
Acıyı, sevinci sarmış Kuşsaray
Lütfü’ye karanfil koyun da geçin.

Yoktur bu ülkenin madenli dağı
Yakalamış gördük her yönlü çağı
Ayrılık ömrüme yağan kırağı
Ağu’nun hatırın sorun da geçin.

Gömüldü toprağa körpe ümitler
Demiri eritir böylesi dertler
Yol vermiyor bize şu zalim Alpler
Ayşe’ye misafir olun da geçin.

Ayrılık çattı da göz yaşı döktüm
Yaşama sevinci ormandım büktüm
Anadolum sana sevdalar ektim
Çöl Veli’ye secde durun da geçin.

Görevdir elbet Mümtaz’ı anmak
O nasıl duygudur Sivas’ta yanmak
Cana kıyanları nefretle anmak
Hüseyin Uçar’ı yorun da geçin.

                       
13.02.1997 / Hüseyin Uçar

YOLLAR SENİN

Hadi gönül kovulmadan
Hüzünlere boğulmadan
Bulut gibi sağılmadan
Yollar senin yürü gönül.

Göçle gelip göçle giden
Söyle gönül tasan neden
Toprak olur bir gün beden
Uslanmazsan çürü gönül.

Sana birdir iniş yokuş
Ne talan bilirsin ne kış
Sekseninde aynı bakış
Peşinsire sürü gönül.

Kimini boğarsın yasa
Bu da geçer etme tasa
Kime işler anayasa
Gel dönelim geri gönül.

          
31.05.1997  Hüseyin Uçar

BIYIĞINDA DON RÜZĞARI

Saçlarına karlar yağmış
Bıyığında don rüzğarı
Hep dağlar ovaya ağmış
Ne söylesem yok yararı.
Bulvar değil yamacımız
Artar eksilmez sancımız
Sevişmekti amacımız
İnilettin zarı – zarı.

Bak yer yüzü beyaz halı
Ben kıramam yeşil dalı
Hem aşığım hem sevdalı
Birbirin tutmaz kararı.

Başım ağrır güm güm vurur
Akan pınarlarım kurur
Sanma her şey aynı durur
Kendisi çeker zararı.      

20/02/2006 Karlslunde.
               Hüseyın Uçar.

KAVUŞMAYA NE KALDI

Ne zaman düşlesem, hüzünler çöker
Şu gönül bağıma fideler diker
Her zaman ayrılık ömrümü söker
Yıllar geçti kavuşmaya ne kaldı

 

Ben niçin olurum öfke kurbanı
Fırsat varken hiç saymadım urbanı
Hep boynuma taktım yağlı urganı
Ömür yarı göç etmeye ne kaldı

 

Yılları yormaya yetmiyor gücüm
Yüklendi yollara vuruldu göçüm
Sizleri andıkça gidiyor içim
Yürek yağım eritmeye ne kaldı

 

Zalimi, gaddarı övdüğüm yoktur
Ölümcül hastayım bakmıyor doktor
Benim anlatacak dertlerim çoktur
Toprak beni çürütmeye ne kaldı?

 

18.11.1997 / Hüseyin Uçar

 

 

 

 

DEMEZ KOŞARIM

Kalpak giyer şu bildiğim Kırgızlar
Kar altında sürülür mü anızlar
Terketmez gönlümü şu güzel kızlar
İşte ondan dağ taş demez, koşarım

Anlamlı bakışır sevecen gözler
Baş kaldırmış hücum eder ikizler
Seveni kandırmaz karmaşık sözler
Dere tepe, dağ taş demez koşarım

 

                               12.3.1997 / Hüseyin Uçar