Yalana katılmadım
Sökülüp atılmadım
Ben yaşadım her şeyi
Öfkeye kapılmadım
Gözüken hantal hantal
Seni alıcı kartal
Her şey öyle brrak ki
Gözükür yollar çatal.
30.7.1986 / Hüseyin Uçar
Yalana katılmadım
Sökülüp atılmadım
Ben yaşadım her şeyi
Öfkeye kapılmadım
Gözüken hantal hantal
Seni alıcı kartal
Her şey öyle brrak ki
Gözükür yollar çatal.
30.7.1986 / Hüseyin Uçar
Yükün almış gemi miyim
Eski miyim, eni miyim
Ben bir bayram günü müyüm
Her gelen bende konaklar
1.1.1986 / Hüseyin Uçar
Yalana sarılıp yeminler eden
Yalanın kalesi yıkılır bir gün
Kendini yitirip sellere giden
Yığdığın o setler sökülür bir gün
Varlığı gerçek ağıdı yalan
Çileyi, çareyi yalanda bulan
Hayatıma giren zehirli yılan
Gerçekler ortaya dökülür bir gün.
11.8.1986 / Hüseyin Uçar
Aralandım aralandım
Ölmedim de yaralandım
Gurbet melhem olmaz imiş
Var gücümle kiralandım
Kalır mı mazlumun ahı
Kim işler böyle günahı
Bekle gönül bekle gönül
Bahar güneşli sabahı.
14.4.1986 / Hüseyin Uçar
Gam basınca ağlarsın
Irmak olur çağlarsın
Bırak yakamı gurbet
Ciğerimi dağlarsın
Yüreğimde hastalık
Derler sözlüme kalık
Bırak yakamı gurbet
Yeter bunca kabalık
O benim dağım taşım
Sanki gövdemde başım
Bırak yakamı gurbet
Zamlanmasın maaşım.
5.4.1986 / Hüseyin Uçar
Nefrete dönüştü sevgimin özü
Nefreti silecek diller nerede
Bahar gelmiş yeşillenmiş ovalar
Bahçivan nerede, güller nerede
Selamdan sabahtan sevdiğim kaçın
Kurumuş yağrağı, dalı ağacın
Anlamazsın zalim halinden acın
Yağmuru getiren yeller nerede
Anlamak istemez hısım, akraba
İşe yaramadı sıcak merhaba
Boşa gitti canım sarf olan çaba
Zararsız çağlayan seller nerede?
2.5.1986 / Hüseyin Uçar
Geldi geçti bunca yıllar
Kesildi omuzdan kollar
Bırak yakamı gurbet
Kapanmadan bütün yollar
Ardımdan kuyu kazsan da
Her anım sevap yazsan da
Bırak yakamı gurbet
Gece gündüz bal sızsan da.
15.3.1986 / Hüseyin Uçar
Düşmeye göresin dostum bir kere
Binenler dalına bin beş yüz olur
İnsan onurunu düşürme yere
Onursuz insanlar hep yüzsüz olur
Tokluğu, çalımı onursuzluktur
Cehaletin yolu umutsuzluktur
Çağından, kendinden sorumsuzluktur
Attığı yalanlar pürüzsüz olur.
11.4.1986 / Hüseyin Uçar
Gözüm gönlüm niçin tuhaf
Dinler mi ki dilesem af
Bu nakışı vuramaz ki
Birleşse de yüz bin sarraf
Ödder’de her yan höyüklü
Hem de küçüklü büyüklü
İnsan böyle duramaz ki
Gönlünde sevdalar yüklü.
11.7.1986 / Hüseyin Uçar
Bir kararda durdurmadın
Hiç hal hatır sordurmadın
Ömrüm geldi geçti böyle
Ne dedimse aldırmadın
Bire gönül, güle gönül
Umutların öle gönül
Irmak ettin dereleri
Geldim geçtim nereleri
Derdin nedir doğru söyle
Aslan ettin fareleri
Bire gönül, güle gönül
Umutların öle gönül
Zahmarıdan istersin gül
Her an istiyorsun övül
Başım için doğru söyle
N’olur bir kez sen de dövül.
Bire gönül, güle gönül
Umutların öle gönül.
22.3.1986 / Hüseyin Uçar
Ferman gibi yanıtlar
Yıkılır mı anıtlar
Atamdan kalma miras
Bak tarihi kanıtlar
Şu susmayan ince sancı
Sen yolcuysan ben de hancı
İnanmam kalleş, yalancı
Bu kaçıncı tövbe, yemin?
13.7.1986 / Hüseyin Uçar
Gözüken bahhçenin gülü değilim
Bülbülün dağlanmış dili değilim
Ayrılalı gülüm yollar uzamış
Yaşıyorum gel gör, ölü değilim
Nedense dağlara düşmedi yolum
Her zaman büyüdü yüceldi solum
Kime sorsam özgürlüğe susamış
Nasihatim budur dinlersen oğlum.
2.8.1986 / Hüseyin Uçar
İki yüzlü adi yılan
İçimizde salınıyor
Yediği içtiği yalan
Ne söylesen alınıyor
Kahkahayla güldürmedi
İçten oydu bildirmedi
Yaraladı öldürmedi
Günden güne kalınıyor.
26.2.1986 / Hüseyin Uçar
Gökdelenler senin iken
Gecekondu benim, niye?
Her zaman geldiniz galip
Yenilgiler benim niye?
Öfkenin dışında yaşa
Su katarlar pişmiş aşa
Neler gelir derler başa
Hep zehrolur günüm, niye?
Fiyat oldum inemedim
Bir bineğe binemedim
Karşı durdum tünemedim
Senin olur ünüm niye?
31.1.1986 / Hüseyin Uçar
İki yüzlü gezenlere
Gezip bağır ezenlere
Gün gelecek sorulacak
Kan gölünde yüzenlere
İnancım varlığım haktır
Halktan ayrı yolum yoktur
Adım adım varılacak
İki yüzlüler korkaktır
Dost olur mu aslım asan
Derimize otu basan
Bir mahmeke kurulacak
Can almak mı söyle yasan?
17.6.1986 / Hüseyin Uçar
Beni benden aldı gitti
Unutamadığım gözler
Rengi ak deniz mavisi
Unutamadığım gözler
Adı neydi soramadım
Koştum koştum varamadım
Uzaklarda aramadım
Unutamadığım gözler.
12.12.1986 / Hüseyin Uçar
Bozkırdaki çekirdek
Bahar gelmiş yeşeriyor
Baş kaldırmış baskılara
Santim santim boy veriyor
Sevda yüklü asıl kilim
Önemli mi köyüm, ilim
Susar sanma susmaz dilim
Adın sanınn yüceliyor.
8.4.1986 / Hüseyin Uçar
Zerdali dalı mıyım
Duvarda halı mıyım
Yılda bir kez tatarsın
Peteğin balı mıyım
Aklım aldın saralı
Dağlar açık aralı
Yılda bir kez uğrarsın
Oldum kalbi yaralı
Tepede yel miyim ki
Derede sel miyim ki
Yılda bir kez yatarsın
Sevdiğim el miyim ki
Sefere çıkamadım
Çıramı yakamadım
Geldi geçti genç ömür
Sözümü tutamadım.
17.3.1986 / Hüseyin Uçar
Gözümün nuru güzel
Kalbini kuru güzel
Hiç bir gün sordun mu ki
Kendine soru güzel
Rüyada görüldün mü
Vahşice dövüldün mü
Sözünden cayan güzel
Sen bence övüldün mü?
29.7.1986 / Hüseyin Uçar
Ömür uzar anıldıkça
Sevdalara sarındıkça
Üzülürsün yanıldıkça
Benim gönlüm deli gönlüm
Vururlar öküze gemi
Alırlar önünden yemi
Kalmamış gönülün demi
Benim gönlüm deli gönlüm
Adından anlamadığım
Yanında kalamadığım
Özgürce salamadığım
Benim gönlüm deli gönlüm
Isıtın mısır patlasın
Dost değil, düşman çatlasın
Gül ile nergiz toplasın
Benim gönlüm deli gönlüm.
18.3.1986 / Hüseyün Uçar
Çocuk çoktur sorunların
Yüz yaşında torunların
Ne yaptığın bilmez misin
Hep havada burunların
Niçin seni kör koymuşlar
Ne üretsen hep soymuşlar
Göz önünü görmez misin
Senin sırtından doymuşlar
Dil atamam soyun temiz
Renksiz, safça suyun temiz
Bize elin vermez misin
Bilirim gel huyun temiz.
25.3.1986 / Hüseyin Uçar
Hele bir yol yarın ola
Sinek konmuş güzel bala
Niçin düştük haldan hala
Özletirler sana seni
Gül sunmazlar yeni yeni.
Düşünme düşün yolunu
Sevemem kulun kulunu
Mert görsem insanoğlunu
Özletirler sana seni
Gül sunmazlar yeni yeni.
7.4.1986 / Hüseyin Uçar
Söyle niçin peşimdesin
Sevdiceğim dostum benim
Yücelirsin günden güne
Sevdiceğim dostum benim
Bugün dünü hatırlatır
Surata yumruk fırlatır
İki yüzlü avulatır
Sevdiceğim dostum benim
Söyler misin kime hizmet
Gül sunayım demet demet
Gel kimseye verme zahmet
Sevdiceğim dostum benim.
18.3.1986 / Hüseyin Uçar
Adım adım yürür iken
Şu cüssemi sürür iken
Ne yaptığım bilir iken
Şimdi neden bilmez oldun
Akıl alan akıl satar
Cehaleti ölçer tartar
Ne yaparsa göze batar
Şimdi ondan gülmez oldum.
14.3.1986 / Hüseyin Uçar
Şaha kalkmış aşkın atı
Çok değişmiş can suratı
Ömür boyu koşa koşa
Olmuş canım taştan katı
Çekilmez engel önünden
Bir neşe almaz düğünden
Bir görüp duyan olmamış
İniltisiz ölmüş dünden.
2.5.1986 / Hüseyin Uçaar
Dost diye sarıldım kara yılana
Yıllarca yaslandı köksüz yalana
Kör ola gözlerin kal iki büklüm
Şu gurbet ellerde döndüm talana
Sevdiğim için mi bastınız sicil
Yüklettin göçümüz yükettin acil
Kör ola gözlerin kal iki büklüm
İsmin dudağımdan düşmezdi seçil
Kıyamadım da inan kıydılar bana
Ellerim koynumda ağlarım ana
Kör ola gözlerin kal iki büklüm
Böyle kıyar mıymış canan da cana.
10.9.1986 / Hüseyin Uçar
Tadını tadamadığım
Ahd edip yatamadığım
Genç ömürü bitirdin
Kalbimden atamadığım
Göze uzak, öze yakın
N’olur bir kez dön de bakın
Genç ömürü bitirdin
Sevdiğim gözden sakın.
11.4.1986 / Hüseyin Uçar
Boyu uzamayan cüceler gibi
Sevdasız karanlık geceler gibi
Dilim her kalleşi heceler gibi
Bir selam vermeye dilim varmıyor
Yorulur yıpranır öfkeye kesen
Hakarete uğran nasılsın desen
Bilmem yaşıyor mu dostuna küsen
Hal hatır sormaya dilim varmıyor.
11.3.1986 / Hüseyin Uçar
Dolu dolu içtiğim
Alkol dolu bardaklar
Senin diye kurduğum
Kalbimdeki konaklar
Adına adandığım
Dizine kapandığı
Bunca yıl böyle geçti
Derde derman sandığım
Uzarsın günden güne
İhtiyaç dünden düne
Bir ömür böyle geçmez
Hasret koydun düğüne.
10.11.1986 / Hüseyin Uçar
Seherde uğradım dostun köyüne
Dedim ki hatırın sormaya geldim
Tatlı tebessimle aldı içeri
Dedim ki efendim sarmaya geldim
Dağıttı gönlümde gamı, elemi
Verdi balyoz ellerime kalemi
Mecnun ol da dolaş dedi alemi
Dedim ki efendim kalmaya geldim
Anlattım güzele döktüm içimi
Yaktı beni kızgın çöller biçimi
Yükletti yollara vurdu göçümü
Dedim ki efendim durmaya geldim
Hüseyin’i göçmen etti yolladı
Dedim ki aşığım, kafa salladı
Bilmem niçin beni ezdi, horladı
Dedim ki kendimi bulmaya geldim.
16.1.1986 / Hüseyin Uçar
Daraldım, dara çektiler
Tuz oldum, buza çektiler
Yeşerdim, köklü söktüler
Anlamadım anlamadım.
Okuttular yormak için
Bir yerlere varmak için
Kolladılar kırmak için
Anlamadım anlamadım.
Elbisemiz eski alık
Hep bize mi pahalılık
Yüz dediler ağda balık
Anlamadım anlamadım.
Yağ yakınca aradılar
Saçlarımı taradılar
Yandaşlarım kınadılar
Anlamadım anlamadım.
02.05.1986 / Hüseyin Uçar
Selamdan sabahtan sevdiğim, kaçın
Kurumuş yaprağı, dalı ağacın
Meyvaya dönüşse yaprağın, tacın
Yağmuru getiren yeller nerede?
Anlamak istemez hısım, akraba
İşe yaramadı sıcak merhaba
Boşa gitti canım yar, harcanan çaba
Zararsız çağlayan seller nerede?
02.05.1986 / Hüseyin Uçar
Kınalımın yanakları elmadır
Havva ana’dan günümüze kalmadır
Gece gündüz aşkın beni ağlatır
Al yanağı bal süzmesi kınalım.
Ezildim, büzüldüm tuttum elini
Turnaya benzettim tatlı dilini
Ömrüm geçti saramadım belini
Dudakları muz ezmesi kınalım.
İlk görüşte dedim, buldum dengimi
Açık açık göstermedim rengimi
Gözlerinde bulamadım kendimi
Entaresi, al yazması kınalım.
08.01.1986 / Hüseyin Uçar
Günden güne sorun arttı
Göz yaşım yemeğe kattı
Sade saygı duydum diye
Gelen çattı, giden çattı.
Esip geçen yeller gibi
Davrandılar eller gibi
Cehaletten korktum diye
Soldurdular güller gibi.
Yıkık duvar örmediler
İnsan gibi görmediler
İnan, faydam olsun diye
Tarla oldum sürmediler.
26.03.1986 / Hüseyin Uçar
Alaca şafak gibisin liman
Güneş batarken akşam
Hüzün yüklü bir günün
Gamını çeken yelken
Dalgın yürüyen yolcunun
Sorularına cevap veremezsin
Git uzaklaş önümden
Beni benden alan
Masmavi koy
Ad takamam öfkeye
Bir özgürce bakamam
Teknesi hüzün yüklü
Sireni acı öten
Git uzaklaş gözümden
Alaca şafak gibisin liman
Güneş batarken akşam
Git gide azalıyor
Çığlığı martıların
Tersane işçileri
Üç on bir vardiyasında
Bir Sovyet şilebi
Demir atmış iskelede
Telaşlı
Yürüyen insanlar
Projektörle aydınlatılmış
Gökyüzüyle yeryüzü birleşmiş gibi
Renk cümbüşü liman
Git uzaklaş günümden.
9.8.1986 / Hüseyin Uçar
Ey yar !
Kalbimde
Karşılıksız sevdalar
Yürünmemiş yol
Sürülmemiş tarla
Yarım kalmış şarkısın
Gönlümde
Bir ırmak akar
Dört mevsim
Hasatı alınmamış
Tarlalarımı sular
Ve cömertçe sunulmuş
Sahipsiz uygarlıklar
Ey yar!
Gezegensin yüreğümde
Henüz varılmamış
Mimarı belirsiz
Bir saray
Prensessiz bir prens
Bakışları boşlukta
Saray odaları gibi
Bomboş bir gönül
Tepesinden karlar
Eksilmeyen dağlar
Ne yana baksam
Benden önce
Sevdam ağlar.
27.5.1986 / Hüseyin Uçar
Barış oğlum
Bu gün bir eylül
Dünya barış günü
Yüreğim param parça
Kalbimde paslı bir hançer saplı
Ellerim ayaklarım titriyor
Düşündükçe altmış ton
Dinamit üstünde oturduğunu
Tutuşuyor saçlarım
Yanıyorum Hiroşima’da
Gökyüzüne savruluyor külüm
Filistin mülteci kamplarında
Barış oğlum
Bu gün bir eylül
Dünya barış günü
Yükselen barış sesleri
Yağmurdur yağar umutlarıma
Umutlarım filizlenir
Hafifler ağrılarım
Yangınım söner
Yok etmek için
Yer yüzünden kırım silahlarını
Durdurmak isterim zamanı
Yürütmek için özleme yürümezi
Uykularım kaçar
Çözüm arayarak sabahlarım
Barış oğlum
Bu gün bir eylül
Dünya barış günü
Düşün, konuş
Ve düşlerini rüya sanmasınlar yaz
Çıksada yoluna kara fermanlı ölüm
Patika, dağ, bayır
Asfalt deme yürü
Zaman hareket demektir
Hareket zaman
Barış oğlum düşlerin lekesiz beyaz
At üstünden uykuyu, gafleti aman
Git gidebildiğin yere kadar gittt… gitttt…..
Barış oğlum
Ne zor şey baba olmak
Yada doğruyı, güzeli bulmak
Ve ya insan kalmak
Bir ah çektim, bin ah gibi
Bizde ahlar doğurgandır
Sabahlar gibi.
01-09-1982 Hüseyin Uçar.
27.5.1986 / Hüseyin Uçar
Şüpen mi var kurgusundan
Bir uyansın uykusundan
Ödün kopar korkusundan
Bunca yıl boşa ölmedik
Kondurdunuz daldan dala
Düşürdünüz haldan hala
Emekle girdik kolkola
Daha biz başa gelmedik
Bu çağımız devrim çağı
Emperyalizmin uşagı
Edeceğiz al aşagı
Bunca yıl taşa ürmedik
Yaşam olur mu gösteri
Saygı görsün alın teri
Niçin adımız serseri
Karşınızda büzülmedik
Hak hukuktur çıkışımız
Yarınlara akışımız
Paylaşımdır bakışımız
Gidenlere üzülmedik
Sen görmezsin zaman akar
Azı görür herkes bakar
Bu gün yarın şimşek çakar
Sanmayın ki irilmedik
02-01-1985 Hüseyin Uçar.
Nefsine uymayan haine uyar
Haine uyanlar mazluma kıyar
Bir Hitler misali gözleri oyar
Uyan kardeş uyuyacak zaman mı
Herkes işte, güçte kendi haliyle
Dünyayı titretti kanlı eliyle
Nice genç fidanlar söktü yeliyle
Uyan kardeş uyuyacak zaman mı
Yiğidi yaralar zalimin taşı
Gene duman duman ülkemin başı
Birbirine taktı bacı, kardaşı
Uyan kardeş uyuyacak zaman mı
Kapitalist dünya bitmez haracı
Yeşil ovaların dik dağ yamacı
Ağadan, patrondan fazla aracı
Uyan kardeş uyuyacak zaman mı?
4.11.1985 / Hüseyin Uçar
Halının nakışına
Yaylanın yokuşuna
Ver elini sevdiğim
Kurbanım bakışına
Kibrit olsun çırama
N’olur zülfün tarama
Ver elini sevdiğim
Gel melhem ol yarama
Gökyüzünde yıldızlar
Artık erisin buzlar
Ver elini sevdiğim
Gelmeden güzel kızlar.
24.10.1985 / Hüseyin Uçar
Artar sorun günden güne
Ölürüm dönemem düne
Önümde daha yıllar var
Çalışırım döne döne
Ezilenim, sömürülenim
Zamma, zulme direnenim
Önümde daha yıllar var
Doğruları öğrenenim
Gel kulak ver şu lafıma
Çekilemem kılıfıma
Önümde daha yıllar var
Milyonlar gelir safıma
Bel büküyor orta direk
Ekmeğimiz olmuş çeyrek
Bitmiyor zamlar vurgunlar
Rüyamızda küllü çörek.
22.8.1985 / Hüseyin Uçar
Öfkeye dayananlar
Sonradan uyananlar
Öfke yıkar, dağıtır
Özgürlük arayanlar
Canım kurban olguna
Yanakları dolguna
Beyhude ötme bülbül
Gonca güller solguna
Yalana sığınanlar
Beyhude avunanlar
Yalanın kalesi olmaz
Yalanla avunanlar
Hüseyin’in ahengi
Öldürüldü behrengi
Yalanın kalesi olmaz
Güneşin yedi rengi.
23.8.1985 / Hüseyin Uçar
Bahar gelsin kar erisin der iken
Bahar bize boran geldi, kış geldi
Dolaşırken adaları, denizi
Bahar bize boran geldi, kış geldi
Bütün emeklerim savruldu yele
Verelim der iken can elden ele
Kaptırdım ömrümü baharda sele
Bahar bize boran geldi, kış geldi
Aldı balyoz ellerimden feneri
Her insan olamaz sözünün eri
Bayramı, düğünü bilmez serseri
Bahar bize boran geldi, kış geldi
Hiç yerine koptu velvele
Düştük habersizce biz dilden dile
Hüseyin’e çamur atar hergele
Bahar bize boran geldi, kış geldi.
23.8. 1985 / Hüseyin Uçar
Dost elinden gelen dolu
Çevrilir mi iç efendim
Buluta uzanan selvi
Eğilir mi hiç efendim
İçimde bir rüzgàr esti
Ben neyleyim sahte dostu
Sahtenin olur mu postu
Hiç basmadan geç efendim
Dostluk bence bir meziyet
Edilmez dosta eziyet
Dost yarelim gayret, gayret
Gerçek dostu seç efendim
Hüseyin senin öğrencin
Işık tutuyor bilincin
Taşı seçilir pirincin
Pay edilsin çeç efendim.
20.5.1985 / Hüseyin Uçar
Hasretlik yürekte ateştir kordur
Dayanamam anam ayrılık zordur
Görünen dağların yücesi kardır
Bu mevsimde geçit vermez gelemem
İçimdeki hasret öfkeye döndü
Sanma yanardağın lavları söndü
Ekono9mikken sorun kaderdir dendi
Yollar duman gözüm görmez gelemem
Hayvan gibi bizi alıp sattılar
Krşı çıkan hapislere attılar
Göz yaşımız aşımıza kattılar
İşverenim izin vermez gelemem.
11.10.1985 / Hüseyin Uçar
Bana diken oldu gurbetin gülü
Yol ver dağlar ben sılama gideyim
Göz yaşlarım oldu baharın seli
Yol ver dağlar ben sılama gideyim
On beş yıldır gurbet elde yaşarım
İşim olsa şu dağları aşarım
Gün olur beylere ağzım açarım
Yol ver dağlar ben sılama gideyim.
23.5.1985 / Hüseyin Uçar
Dereler dereler derin dereler
Derenin içinde canan iniler
Elleri koynunda yanar döneler
Aklımı başımdan aldı sürmeli
Dağıtmış zülfünü ol deli poyraz
Süzülmüş yanağı bal ile kiraz
Dedim ki, sevdiğim kalayım biraz
Aklımı başımdan aldı sürmeli
Bir eli balda da biri kavgada
Kovulmuş evinden en güzel çağda
Yaralı ceylanım dolaşır dağda
Aklımı başımdan aldı sürmeli
Dedim güzel karanlığa kapılma
Gel tövbe de, şu öfkeye satılma
Aklın ermez ise sakın katılma
Aklımı başımdan aldı sürmeli
15.8.1985 / Hüseyin Uçar
Öfke baldan tatlıdır
Cehizlerin katlıdır
Taşıt falan istemem
Benim gönlüm atlıdır
Yarsiz geçmiyor günler
Bir başlasın düğünler
Sevdiğim hadi desin
Baba seni kim dinler
Her Cuma pazar durur
Yiğidim pazar kurar
Sevdiğim hadi desin
Dağlar evimiz olur.
8.5.1985 / Hüseyin Uçar
Yalana sığınıp yeminler eden
Yalanın kalesi yıkılır bir gün
Düze yaklaş gel in dağdan, tepeden
Yalanın kalesi yıkılır bir gün
Dürüstlük meziyet en büyük erdem
Yaralı yürekle nereye gidem
Çaresizlik, ölüm beni nasıl edem
Yalanın kalesi yıkılır bir gün
Sabır ister elbet yılları aşmak
Göz göre göre aptalca şaşmak
Hüseyin yakışmaz setlerden taşmak
Yalanın kalesi yıkılır bir gün.
23.8.1985 / Hüseyin Uçar
Yaslanamam öfkeye
Hasret kaldım ülkeye
Verin benim yarimi
Bekçi değil tekkeye
Gümüşü parlatırlar
Ah edip ağlatırlar
Hemen yare koşayım
Gürbeti boylatırlar
Uzakta müzik sesi
Bal kokuyor nefesi
Verin benim yarimi
Kavuşmaktır çaresi
Gümüşü parlatırlar
Ah edip ağlatırlar
Hemen yare koşayım
Gürbeti boylatırlar.
22.5.1985 / Hüseyin Uçar
Gök yüzünde uçan gövel ördekler
Gene bahar gelmiş yapılır herkler
Sılada sevdiğim vay beni bekler
Yıkılası gurbet bağladın beni
Yol vermiyor bize dağlar, ovalar
Nere gitsek yokluk bizi kovalar
Sevdiğim sılada gözün ovalar
Yıkılası gurbet bağladın beni
Bir yıl dedin yıllar geçti artıyor
Hasretime her an hasret katıyor
Sermaye yoksulu alıp satıyor
Yıkılası gurbet bağladın beni
Hüseyin’im der ki olduk seferi
Kurumaz işçinin bir yerde teri
Sevdiğim yoluna koymuşum seri
Yıkılası gurbet bağladın beni.
23.8.1985 / Hüseyin Uçar
Kimi gelir kimi gider
Kimi yanar kimi tüter
Kimi senden nefret eder
Karnı büyük kalleş dünya
Kimi ömür boyu hasret
Kimine yurt olmuş gurbet
Tüm acılar bize servet
Karnı büyük kalleş dünya
Kapansın gurbet kapısı
Olmaz gurbetin tapusu
Yurda dönmektir doğrusu
Karnı büyük kalleş dünya.
8.5.1985 / Hüseyin Uçar
Sevda benim neyim oldu
Bir yerleşik köyüm oldu
Keşke sevmez olayıdım
Viraneler evim oldu
Yetiştirdim salkım üzüm
Kimseye geçmiyor sözüm
Keşke yetiştirmeseydim
Gıda vermez iki gözüm
Kurda kaptırdım yakamı
Ciddiye aldı şakamı
Keşke şaka yapmasaydım
Taşa çaldırdı kafamı
Bakar oldum aval aval
Elçiye olmuyor zeval
Keşke saygı duymasaydım
Yüreğimde inler kaval.
7.6.1985 / Hüseyin Uçar
Yar zülüfün saçak saçak
Selam olsun kucak kucak
Yeter gizli buluşmamız
Biz bu aşkı kime açak
Duyuralım adımızı
Bozmasınlar tadımızı
Yeter gizli buluşmamız
Anlatalım aşkımızı
Yıkalım gel engelleri
Kurutalım gizi, teri
Yeter gizli buluşmamız
Dönüş yoktur gel ileri.
2.3.1985 / Hüseyin Uçar
Anamın taktığı bir ad
Beni dilden dile verdi
Ya kendi taktığım hoyrat
Beni yelden yele verdi
Bakılmıyor gözlerine
Güven yoktur sözlerine
Basan olmaz izlerine
Beni elden ele verdi
Günden güne artar ahım
Ne Humeyni ne de şahım
Elâ şafaklı sabahım
Beni selden sele verdi
Hüseyin’e sorgu sual
Baktım durdum aval aval
Dostum bir gün kapımı çal
Beni gülden güle verdi.
23.5.1985 / Hüseyin Uçar
Öfkenin adı baldır
Kaldır perdeyi kaldır
Sensin benim sevdiğim
Yanakların al aldır
Çok üşüdüm sazaktan
Kurtar beni tuzaktan
Sensin benim sevdiğim
El sallama uzaktan
Yüksel arşın katına
Doyulur mu tadına
Sensin benim sevdiğim
Neler vermem adına
Çok üşüdüm sazaktan
Kutrar beni tuzaktan
Sensin benim sevdiğim
El sallama uzaktan.
20.4.1985 / Hüseyin Uçar
Kanaryam öter şadır
Bozkırda ağaç budur
Oy gece zalim gece
Elinde kanlı satır
Sabahı sabahlarım
Ben kalbimi paklarım
Oy gece zalim gece
Boşa gider ahlarım
Düşmez dilimden hece
Niçin göründün güce
Oy gece zalim gece
Reva mıdır işkence?
25.6.1985 / Hüseyin Uçar
Ağlama sızlama sevdiğim benim
Sana kalkan eller kırılır bir gün
Mezarı olacak bir ala şafak
Kanların hesabı sorulur bir gün
Susma baskılara susma da dayat
Yediğin içtiğin olmasın bayat
Fışkırsın her yandan güzelim hayat
Yanlış giden yolcu yorulur bir gün
Kalk da kurtulalım zardan zaradan
Kestiler cezamız kardan karadan
Şüphe, güvensizlik çıksın aradan
Boz bulanık seller durulur bir gün.
20.12.1985 / Hüseyin Uçar
Hasretlik yürekte ateştir, kordur
Dayanamam anam ayrılık zordur
Gözüken dağların yücesi kardır
Bu mevsimde geçit vermez gelemem
İçimdeki hasret öfkeye döndü
Sanma yanar dağın lavları söndü
Ekonomik iken sorun kaderdir dendi
Yollar duman gözüm görmez gelemem
Hayvan gibi bizi alıp sattılar
Karşı çıkan hapislere attılar
Göz yaşımız aşımıza kattılar
İşverenim izin vermez gelemem.
11.10.1985 / Hüseyin Uçar
Dört mevsimde çiçek açmayan gönül
Bu mevsim çiçeğe durdu sevdiğim
Bir ömür ötmeyen telleri sazın
Her geçene seni sordu sevdiğim
Anlamazdım önce aktan, karadan
Bir çıksaydı karlı dağlar aradan
İşkenceci oldu çıktı yaradan
Adım başı tuzak kurdu sevdiğim.
16.08.1985 / Hüseyin Uçar
Çirkin ile gitme yola
Güzel bul gönül güzel bul
Çirkin konar daldan dala
Güzel bul gönül güzel bul
Güzel vardır atar seni
Göz yaşına katar seni
Bir kuruşa satar seni
Güzel bul gönül güzel bul
Yetişemez geri kalan
Etmesin dünyanı talan
Her şeyiyle senin olan
Güzel bul gönül güzel bul
Şu dağların suyu güzel
Gel bağrımda büyü güzel
Güzel dersem huyu güzel
Güzel bul gönül güzel bul
02.02.1985 / Hüseyin Uçar
Gönülle kavgaya oturduk, yendi
Gönül benden hak soruyor, haklıdır.
Bunca çilelere kaderdir, dendi
Gönül ile düşüncemiz farklıdır.
Bugün işte ise, yarın cephede
Gözü gönlü hala hala körpede
İnmez enginlere, çıkmış tepede
Gönül hazinende neler saklıdır.
Açılıp yadlara dökme içini
Oturup Hüseyin dövme döşünü
Yükleyip yollara vurur göçünü
Gönül yollar enegebeli, arklıdır.
20.08.1985 / Hüseyin Uçar
Gider iken sorup sual edeyim
Hasretlik zehir, içilmez oldu.
Aile, yavru, bir de vatan hasreti
Sıla burcu burcu geçilmez oldu.
Dizdim mektupların dizdim sıraya
Yüce dağlar engel girdi araya
Kimse merhem sürmez böyle yaraya
Gurbet elin kahrı çekilmez oldu.
Yare küsülür mü, niçin küseyim
Meltem miyim, kuru kuru eseyim
Elden gelmez mektubunu keseyim
Hasretine paha biçilmez oldu.
28.04.1985 / Hüseyin Uçar
N’olursun üzülme biçare gönlüm
Cahilin başında dumanlar olur
Biter bu ömürler kimseye kalmaz
Ağlayıp güldüğün zamanlar olur
Eşkıyalar çevirmişler yolumu
Omuzdan kesmişler vurup kolumu
Bana göstermezler kızım, oğlumu
Her şeyden habersiz kurbanlar olur
Bir defa gülmedim kahpe dünyada
Açamam derdimi hal bilmez yada
Bir köprü kurmuştum denen murada
Yiğidi arkadan vuranlar olur
Yüreğimi yerleştirdim cevize
Zalim olan zalim gelmeli dize
Elimden gelirse gelmem göz göze
Sanmayın bu derde dermanlar olur
Kişilikler alt oldukça anlanır
Günden güne yüküm artar tonlanır
Akbabalar şu tepemde dolanır
Bilinçli bilinçsiz talanlarr olur.
11.9.1984 / Hüseyin Uçar
Sevdanın ateşi işler yüreğe
Daha sözüm yoktur dostlar döneğe
İnsan bildik önem verdik ineğe
Yıllar oldu selam bile salmadı.
Hem kendimi yordum hemde yılları
Ömür boyu bulamadım yolları
Yılanın başına taktım yuları
Ne koydumsa yedi gene doymadı.
Hüseyin’i taştan taşa çalanlar
Suçsuz iken beni benden alanlar
Yüreğime işler oldu yalanlar
Ne söylesem hiç birini duymadı.
12.10.1984 / Hüseyin Uçar
Son olarak çevirdiğim telefon
Bende davranacak hal mi bıraktı
Yon efendim cehaleti durma yon
Bende tutunacak kol mu bıraktı
Yüklendi cehalet yaktı şura mı
Dağ eyledi denizi mi, ova mı
Bilinçli savunsam bile dava mı
Bende tutunacak dal mı bıraktı
Çöreklendi kara yılan yoluma
Şırınga eyledi bastı koluma
Benden selam edin, kızım oğluma
Daha yürüyecek yol mu bıraktı?
12.9.1984 / Hüseyin Uçar
Köyün türkü edip her an çaldığım
Canım diye şu sineme sardığım
Ricalarla minnetlerle vardığım
Akıl hocalrın kurtarsın seni
İsmini benzettim kendi ismime
Art niyetli olamam ki cismime
Ecel yorganını serdin üstüme
Yalvar hacıların kurtarsın seni
Anladım sevdiğim hastasın dedim
Bütün hakaretin lokma edip yedim
Sinirlenir diye koparken ödüm
Nöbet sancıların kurtarsın seni
Ne sabrım kaldı, ne tahammülüm
Kurudu, kavruldu goncayken gülüm
İntizar etsem varmaz ki dilim
Tütmez bacaların kurtarsın seni.
11.9.1984 / Hüseyin Uçar
Bal verecek oğuldum
Konaklardan kovuldum
Topuğum geçmez suda
Bilmem nasıl boğuldum
Olmaz öfkenin adı
Oldum usumun yadı
Çevremde bulunanlar
Ne sordu ne aradı
Sarıldım yattım çula
Zararım olmaz kula
Üç güvencin uçurdum
Şimdi düşmüşüm yola.
8.9.1984 / Hüseyin Uçar
Yapraklarım tazedir
Özüm sözüm mezedir
Ancak anlayan anlar
Sözüm savım yüzedir
Yüzseler de derimi
Sileceğim terimi
Ucunda ölüm olsa
Yeneceğim ölümü.
1.8.1984 / Hüseyin Uçar
Eskiyi tepip devirsem
Yolcuyu çekip çevirsem
Kışı bahara çevirsem
Suları durulur mo’la?
Acıdan yunup arınsam
Dün bu gün değil yarınsam
Ateşten yorgan sarınsam
Ayazdan korunur mo’la?
Dağlar dikilmiş ayağa
Saraylar kursam koyağa
Nasıl dayandım dayağa
Çektiğim sorulur mo’la?
Ortamı yaksam yandırsam
Bu gün kendi mi kandırsam
Sevdiğim kapıp kaldısam
Bu gönül uslanır mo’la
28.7.1984 / Hüseyin Uçar
Çekilir mi böyle kahır
Bu ne coşkun akan nehir
Aldı gitti beni benden
Gönlümdeki gizli şehir
Dertlerim tepemden aşkın
Yüreğim Vezüv’den taşkın
Adımların yön tayinim
Gezinirim şaşkın şaşkın.
8.8.1984 / Hüseyin Uçar
Topladım öfkeyi doldurdum küpe
Zamanla patladı benzedi tüpe
Artık yüreğimden çekildi şüphe
Bundan böyle yürekliyim, hürüm ben
Canım kurban olsun gerçek Ali’ye
Alem hayran iken döndüm deliye
Selamım söyleyin gerçek veliye
Bundan böyle yol bilmeyen körüm ben
Hayatın içinde buldum safımı
Beyhudeye dinlediniz lafımı
Cahil kazanamaz benim affımı
Alpler gibi aşılması zorum ben.
10.9.1984 / Hüseyinçar
Fidanı yaralarlar
Derdini sıralarlar
Bu dünya nasıl dünya
Yiğidi paralarlar
Yar ey, duy ey, gör ey!
Öfkenin adı baldır
Uyanda başın kaldır
Bu dünya nasıl dünya
Her yana giden yoldur
Yar ey, gör ey, duy ey!
Şu dağlar kesit kesit
Bazan vermiyor geçit
Bu dünya nasıl dünya
Bir şey kalmıyor sabit
Yar ey, gör ey, duy ey!
Sulak toprağın kıraç
Taze kana ihtiyaç
Bu dünya nasıl dünya
Hem gözüm hem gönlüm aç
Yar ey, duy ey, gör ey, gel ey!
8.8.1984 / Hüseyin Uçar
Ömrümü vereyim al al
Hadi gel de kapımı çal
Ben doğanın canlısıyım
İşte bahar her yan al bal
Yazdım çizdim defter defter
Ömrüm benim aşka sefer
Ben doğanın canlısıyım
Eksilmez yürekten cevher
Kovaladım adım adım
Kalmadı hiç tuzum, tadım
Ben doğanın canlısıyım
Elbet sevmetir muradım
Koydum üst üste taşları
Arşa yüceldi başları
Ben doğanın canlısıyım
Halaya durur saçları.
3.4.1984 / Hüseyin Uçar
Öfkeyi tada tada
Atladım bindim ata
Genç ömürü bitirdim
Yalınız yata yata
Anlayanım olmadı
Boşa koydum dolmadı
Genç ömürü yitirdim
Kime desem bulmadı
Hüseyin’im taşlanma
Cehalete haşlanma
Everest’ten getir de
Çürük dala yaslanma.
9.8.1984 / Hüseyin Uçar
Düşme selin arkına
Var yanlışın farkına
Ağlamakla olur mu?
Vur dünyanın çarkına
Candan dosttan geçmedim
Zevkim için içmedim
Sel aldı da götürdü
Ektiğimi biçmedim
Hüseyin sevmez çölü
Yakmış kurutmuş gölü
Boşuna uğraşmayın
Daha dirilmez ölü.
8.9.1984 / Hüseyin Uçar
N’olur avcı n’olur doğrult namlunu
Hayat benim için çekilmez oldu
Çekilir sanırdım yarin sitemi
Kefenim bir türlü biçilmez oldu
Ölür de öfkeye aldanıp kanmam
Eskimolar gibi üşürüm, donmam
Bu yara öldürür ben daha onmam
Beş santimlik eşik geçilmez oldu
Hüseyin taş mı ki dayansın buna
Doldur saki içem ben kana kana
Bu hasretlik yeter kâr etti cana
Kahrolası dünya yıkılmaz oldu.
12.9.1984 / Hüseyin Uçar
Düştü omuzlarım düştü kalkmıyor
Kaldırabilirsen kaldır efendim
Eğer benim ile yola gidersen
Doldur boş kadehim doldur efendim
Faydasız taşlara kafamı koydum
Beyhude boşuna kendimi yordum
Doydum ben dostlarım zehire doydum
Saldır bir ölüye saldır efendim
Aldılar elimden kendi dengimi
Yıllardır veririm çile vergimi
Halden bilmezlere açtım sergimi
Sahtekâra pof pof boldur efendim.
9.9.1984 / Hüseyin Uçar
Geceler geceler zalim geceler
Yanan yüreğime melhem oldunuz
Dilimi dağlayıp yakan heceler
Yanan yüreğimi çölde buldunuz
Yürekte şüpheler mantık uykuda
Yüreğimi delen hançer kuyuda
Üfleyerek içtim soğuk suyu da
Ne yaptım da hep yoluma durdunuz
Zifiri geceydi usumu yudum
Yıllar yılı kan uykuda uyudum
Alaca şafaklar sende umudum
Sevda olup yüreğime doldunuz.
08. 09. 1984 / Hüseyin Uçar
Düşmeyesin
Bir kere dost
Gözün göre göre
Çelerler ayağını
Herşeyi yaparlar
Kalkmaman için
Unutulur gidersin bir köşede
Ne güzel yönlerin kalır
Ne iyiliklerin hatırlanır
Bir yandan acırlar
Bir yandan alay ederler
İnsansın
Hatırlanmadan ölen
Ve soyunu götüren ipe
Sabret demek dile kolay
Kimse kalmaz çevrende
Yanıtsız kalır
Mektupların
Dilekçelerin
Sorular kovalar birbirini
Kafan allak bullak
Genede yılmamalısın
Yitirmemelisin umudunu
Yürümelisin yoluna
Geçtiğin her yerde
Dolun ay gibi
Parlayana kadar izin
Dünü bu güne bağlayıp
Yarına akmalısın.
12-02-1983 Hüseyin Uçar.
Nerdeyim bu akşam
Nerdeyim kalem
Sar parmaklarım oynasın
Dudaklarımda
Nice dostun ismi gezinir
Sırala gizemin gel dök ortaya
Sor soruştur
Ara araştır
Neyle meşguldürler, nerededirler
Aramamak olur mu, dostlar ki
Neyimiz varsa paylaştık
Karşılıksız büyüttük çocuklarımızı
Okul çağına gelinceye kadar
Ya şimdi, kimimiz kuzeyde
Kimimiz batıda
Kimimiz zindanlarda
Binlerce dostun ismine
Bazan gazete sütunlarında rastlıyorum
Gizlenmiş bir yığın palavra
Haberler arasına
Mamak ceza evinde açlık grevi
Veya Diyarbakır yakınlarında
Beş tutuklu ölü bulundu
Kimlik tesbit çalışmaları sürüyor
Bu ve buna benzer bir çok baber
Vuruluyorum can evimden
Öfkeye basıyor her yanım
Elimde bir yığın belge
Af örgütüne
Sendikalara
Partilere koşuyorum
Yolda, işte, kimi görsem
Kime yakınlık duysam
Dilimin döndüğü kadar
Sizleri anlatıyorum….
07-05-1983 Hüseyin Uçar.
Hep sordunm kendime
Bu hüzün niye
Niçin bu tedirginlik
Dinç miyim
Yorgun muyum?
Hangi ilde
Hangi ülkede
Hangi mevsimde
Nasıl bir yerdeyim
Niçin öfkeli insanlar
Bu korku niçin?
Neden duru durağı
Yok kanamanın?
Hep böyle susacak mıyım?
Sustukça yüklendiler
Sordukça kinlendiler
Durmadan çalıştı
Telefonlar
Telsizler
Yalan kampanyaları
Barikatlar
Takipler
Kurşunlar yağdı bedenime
Yakalandı kimliksiz kim
Tükendi sözler
Gençlik hülyaları
Silindi bir bir
Ve yumuldu gözler
18-05-1983 Hüseyin Uçar.
Dinle dostum
Hançerlendin i yüreğinden
Ağlayacaksın
Ağlamak yakışmaz deme
Biliyorum
Sonra çözümde değil
Ama insanın doğasında
Bu mevcut
Ne sıkıntı kalır
Ne öfke
Ne hüzün
İki damla göz yaşı
İlacı gözün..
15-02-1983 Hüseyin Uçar.
Dostlar
Bir demet gül gönderin
Bir demet gül
Ülkemin bozkırlarından
Ülkemin havasını
Tenefüs etmiş
Rüzgarında dalgalanmış
Yağmur ve çoban
Çeşmelerinin suyuyla
Boy vermiş
Papatyalardan
Nergizlerden
Ve mayıs çiçeklerinden
Doyursun
Aç
Hasret gözlrimi
Getirsin sıcak
Dost ellerinizin
Doyumsuz özlemini
Hasret kor
Körüğü rüzgar
Alıyor beni benden
Sevdama koşuyorum
İnanın dostlar
İnanın
Ben sizi yaşıyorum…
20-06-1983 Hüseyin Uçar.
Merhaba
Kanallar köprüler kenti merhaba
Ekonomiden anlamak için
Ekonomist olmak gerekmez
Yaşamak yeter
Yetmişli yılların başında
Kavun, karpuz dilimle satılırdı
Bu ülkede
Bir çok meyvenin, sebzenin
Adı bile bilinmiyordu
Şimdi her köşe başında
Mahalle aralarında
Birbirinden güzel
Taze sebzeleri
Meyvalarıyla kara kafalı
Pala bıyıklı manavlar
Yaşamak uğruna
Binlerce kilometrelerden
Kopup gelmişler
Bu insanların bir çoğu
Askere giderken görmüş
Büyük kentı, denizi
Ve onlar buraya gelir gelmez
Sanayi makinalarının başına geçtiler
Derken birbirini kovaladı yıllar
İşsiz kervanına onlarda katıldılar
Kimi on yıl, kimi yirmi yıl
Aynı iş yerinde çalıştılar
Ve emekliye ayrıldı ilk gelen kuşak
Gençlerin bir çoğu nişanlı
Belkide hiç yüzünü görmediği
Sadece adını duyduğu birisiyle
Umutla, özlemle kavuşacakları
Günü bekliyorlar
Merhaba
Kanallar köprüler kenti merhaba
Geldikleri bu ülkede
İşlerini kaybeden bu insanlar
Gene arayış içindeler
Caddeleri
Sokakları
Sofraları süsleyen
İnsanları iştahlandıran, besleyen
Sebzeleri, meyveleri tezgaha diziyor
Köründe sabahın
Bir çoğu yıllar evveli yaşar gibi
Dometes teveklerinin arasına uzanmış
Kıvrımlı kırmızı domatesleri
Koparmadan, yıkamadan, tuzlamadan
Dalında dişleyerek yeyişini
Domates suyunun, çekirdeklerinin
Bıyıklarını ıslattığını sanıp
Elinin tersiyle bıyığını siliyor
Ve ekliyor
Bizim eğitimimizde ki insanlar
Bu ülkede, hendikap sayılırken
Bizler bodrumları temizleyip
İşyerlerine çevirdik
Hem kendi işimizi kurduk
Hem iş olanakları yarattık
Hemde körfez yerlere
Canlılık ,hayat getirdik
Biz büyük paralar kazanmıyoruz
Normal iş günü yerine
İki iş gününü
Aynı gün yaşıyoruz
Geleceğimizi hazırlıyoruz derken
Çocuklarımızın yüzünü
Çoğu zaman haftada
Bir kez görebiliyoruz…
07-05-1983 Hüseyin Uçar.
NE bilem kardeş
Yüreğimde bir demirci
Demir döver
Örs çekice
Çekiç örse lal
Demirci demiri ovar
İnip kalkan kekiçten
Yep yeni bir şekil doğar
Ne bilem kardeş
Çağlar yüreğimde bir ırmak
Akar.. akar kalbime
Sevda gibi, hasret gibi, söz gibi
Yazıdan anlamam
Ne okula göndermişler
Ne okumama, ne düşünmeme
Zaman tanımışlar
Sivrilmeden boyumuz
Ya dağlara kaçırmışlar
Yada zorla evlendirmişler
Mektupta yazamam sevdiklerime
Ahh bir anlata bilsem
Bir döke bilsem içimi
Neyse geldik, getirildik, buralara kadar
Hele bu yaban ellerde
Dil yok, ne bilem ahrazım
Ne bilem yeni doğmuş bir bebe
Ne elimden tutan var, nede anlayan
Çalışırım akşamlara dek
Yıkık, dökük, darmadağın, dönerim eve
Bebeler ağlar bir yandan
Bir yanda bey yemek bekler
Para ister, sevgi ister
Nasıl anlatsam, kimse düşünmez insanmıyım
Çarpan bir kalbim varmı?
Uzaklarda yarım bıraktığım, Türküm
Sevdiklerim gelir aklıma
Mutvaktan bebelere koşarken
Gözlerim dolar gelir
Ev kirası, yiyecek, yakacak parası
Ve daha nice, nice sorunlar
Düğümlenir boğazımda
İsyan ederim, umuduma, düşüme
Bir Türkü dökülür dudaklarımdan
İçli mi, içli, yüklü mü, yüklü
Anamdan dinlediğim ağıt
08-09-1982 Hüseyin Uçar.
Kadınım ben
Yiğidim
Ne sen bensiz yapabilirsin
Ne ben sensiz
Sensizlik ölümdür
Ölüm sensizlik
Benim dünyam
Eşitlik, kardeşlik
Sevgiden yuğrulmuşum
Çemberim ateşten
Türküler yakılmış
Saçlarımın tellerine dek
Destanlaşmış
Dökülmüş tellerine sazın
Kadınım ben
Taa bilmediğim çağlardan
Bu günlere
Çağıl çağıl akmışım
Çakıl taşları arasından
Dağlarda sesim şelale
Denizde delta
Çölde vahayım
Tanıklarım var ölümsüz
Geceleri dolunay
Yıldızlar, gündüzleri güneş
Kaç bin yıl, atlılar düşürmüşler peşime
Sökmek için dünyamdan
Sökemediler, geçemediler önüne sevdamın
Vurdularda beni can evimden
Kadınım ben, anayım
Bacıyım, yarim
Yavrum deyip meme verip büyüttüm
Sevgi verdim hep
Kimi zaman unuttum sevilmeyi
Doğurdum, beledim, besledim, büyüttüm
Arı gibi, karınca gibi çalıştım
Uğraşı verdim yer yer, bölge bölge,
sonuçsuz kalmasın diye uğraşlarım
Zaman zaman
Ne acılar atlattım, ne bedereler geçirdim
Gelmeyen kalmadı başıma
Yüce dağlar gibi
Yine başım, duman duman
Bana daha bir şey sormayın
Sormayın aman….
09-09-1982 Hüseyin Uçar.
İki sözcüğüm var
Hiç düşmez dilimden
O iki sözcük
İki bin sözcük
Kalemi alır elimden
Sabredin adını vereceğim
Adı ad
Adı tat
Adı murat
Ne şarkılar
Ne türküler yapılmış
O sözcüklerden
O sözcük barış
O sözcük devrim
O sözcük emek
Üretile bilmiş mi
O sözcüklerden
Daha
Güçlü silah
Daha nice
Sözcükler üreteceğiz
Savaşsız bir dünya
Bırakarak çocuklarımıza
Dostluğu
Barışı vereceğiz….
14-09-1982 Hüseyin Uçar.
İnan bana bir tanem
Günlerim, aylara
Aylarım, yıllara dönüşe dursun
Ömrüm, adımlarım yorgun
Kilit vurmuşlar dilime
Dillerim durgun
Bahçemde güllerim solgun
İnan bana bir tanem
Her şeye ramen
Umut hap
Bir kaybolur
Bir görünür
Umut serap
Durmaksızın çalışıyor
İlerliyor elektronik saat gibi
Hayat ve zaman
Kırılacak günün birinde
Düşünceye vurulan kilit
Hazin akan ırmaklar
Çağlayarak akacak
Yok olacak bu korku
Bu kabus, bu duman
Adımlarım atacak yorgunluğu
Güllerim renk renk açacak
Dört mevsim
Günlerim taze gelin gibi
Mutlu salınacak
İnan bana bir tanem
Umut hap
Bir kaybolur
Bir görünür
Umut serap
Durmaksızın çalışıyor
İlerliyor elektronik saat gibi
Hayat ve zaman.
18-01-1982 Hüsetyin Uçar.
Korkmadın’mı ablam, kardan, borandan
Ne tez bıktın, eşten, dosttan yarandan
Sıra sende değil, çıkma, sırandan
Sen farklı birisin, Keziban abla…
Kimseyle küsülü kalmadın bir gün
Destursuz kapılar çalmadın bir gün
Kötünün sözüne kalmadın bir gün
Sen uçmak kuşusun, Keziban abla…
Sökmüyor ecele ince hesaplar
Hiç fayda etmemiş içtiğin haplar
Matem. Hüzün, Acı, Alini kaplar
Acelen ne idi, Keziban abla…
Sen sayıp severdin önce küçüğü
Kırsalarda sen kırmazdın büyüğü
Kuşsaray yazıyor, nufus kütüğü
Sen güzel insandın, Keziban abla…
Yeni çalmış idin, eli ağıza
Bahşettin elini, geline kıza
Felek kesmiş yolu, göstermez rıza
Sen örnek anneydin, Keziban abla…
Üzer bizi sensiz geçen yarınlar
Son’mu buldu sen gidince sorunlar
Gelinler, oğlanlar, özler torunlar
Çok erken ayrıldın, Keziban abla…
Gurbette kurdugun, yurtlar yuvalar
Yalvarsakta kabul olmaz dualar
Zalim felek öne katmış kovalar
Uçtun aramızdan , Keziban abla…
Güzel yaklaşımın, o ön görüşün
O içten bakışın, candan gülüşün
Çok üzmüştür bizi ani dönüşün
Engin görüşlüydün, Keziban abla…
Güzel olur, güzel insan, düşleri
Erken dönmüş yarım kalmış işleri
Yükledin’mi gurbette’ki göçleri
Obalar bıraktın, Keziban abla…
Taşatan acıyı böyle sıralar
Ak gömlek giyinmiş, gökler, karalar
Dar geliyor inan bana buralar
Saygıyla anarım, Keziban abla….
25/01/2006 Karlslunde.Hüseyin Uçar.
Karmaşık duygular içindeyim
Yağmur suları doluşuyor ayaklarıma
Bir duruyor
Bir yürüyor içimde karanlıklar
Ne başımı kaldırabiliyorum
Ne defterlerime, kitaplarıma
Elimi uzatabiliyorum
Oturdugum koltuk
Gezindiğim yol
Evim
Tanıdığım, tanımadığım insanlar
Hepsi.. hepsi..
Korkutuyor beni
Ve yavaş yavaş gece dönüşüyor gündüze
Bir aydınlık alıyor karanlığın yerni
Düşünüyorum
Bir yanda korkularım
Bir yanda dostlar
Kuşağımın çektiklerini hatırlıyorum
Değişiyor yüz hatlarım
Hüzünden kedere
Kederden sevince
Yaşlanıyorum
Yazdıklarım tatmin etmiyor beni
Atıyorum bir kenara
Bir şeyler koparılıyor vücudumdan
Yada kızgın demirle dağlanıyor gözlerim
Bir ürperti, bir titreme
Bir silah sesi peşinden
Yarayı kavralama
El kan, ayak kan
Toprak kan
Caddelerde, çenebaşlarında
Okullarda
Her yerde kan
Düşüyor alkanlar içinde
Hiç adını duymadığım
Tanımadığım
Baharım tarihler
Yaşları yirmiyi aşmamış gençler
Bakışlarında, duruşlarında
Yürüyüşlerinde suskunluk
Tedirginlik, hep aynı soru
Kim vurdu
Niye
Neden
Yazık ve suskunluğu bozan
Anne çığlıkları
Küfretmeler
Gögüs geçirmeler
Toprağı yumruklamalar
Ve biz, hepimiz
Basar basmaz karanlık
Yorganı başımıza çekiyoruz
Ertesi gün suç ortagı değilmişizde
Zanlılar bulunsun diyoruz
Kızımız vuruldu
Oğlumuz vuruldu
Önünde gözlerimizin
Suçlular karışırken kalabalığa
Sıkılmadan insanlığımızdan
Duymadan vicdan azabı
Sustuk
Devin göz yaşları içinde
Baharım tarihleri
Mezara koyduk
Onlar!
Demokrasi savaşçıları
Belendiler kanlara
Ne kavgaya doydu
Ne de dünyaya
Toprak doydu onlara…
28-10-1981 Hüseyin Uçar.
Horozlar ötmeye başladı dışarda
Her halde sabah yakın
O ses beni bir şeyler yapmaya çağırıyor
Sinyal gibi yanılgılara
Yol tarif eden
Yürekleri kanatan
Koşmaları pir sultanın
Nazımın dizeleri
Şili dağlarından yükselen
Nerudanın ölümsüz sesi
İsyan yüklü
Umut dolu
Şafak türküsü
Düşmanı karanlığın
Git gide çoğalıyor sesler
Uykulu çocuk ağlamaları
Motor gürültüsü
İş başı düdüğü fabrikaların
Kuş cıvıltıları
Bayram havası sabahlarda
Daha ben uyumadım
Aydınlık bir güne ayak bastım
Baktım dışarı pencereden
Elma ağaçları gözüküyor
Çiğ düşmüş geceden çimenler ışıl ışıl
Ağlayan gözler gibi
Yaprakları elmanın
Durmadan damlıyor
Salladıkça deli rüzğar
Daha fazla ağlıyor
Benim o damlalar
O göz yaşları benim
Beni alır götürürler
Bilmediğim bir yerlere
İlk selam tekme yumruk tokat
Gözlerim bağlı
Ellerimde kelepçe
İniltiler bağırışlar
Falakaya yatırılmış
Çözülmeyen direnişler
Onların göz yaşıyım suskun ve taştan katı
Arkası kesilmeyen sorular
Sendikaya kayıt olmak haa
Ya o kominist dergilerini okumak
Kurtuluş
Pahalılık dergisi
Kimden alıyorsun onları ulan?
Kimden
Söyle, konuş konuş
Gülümsedi acı acı yaralı adam
Şu üstüne yürüdüğün
Ne taş
Ne çuval
Okyanuslar kadar dingin
Hilesiz doğan güneş
Çoban çeşmesi
Aşk
Savaş
Düşmüşüz umudun yollarına
Bize kucak açan yarınlara yürüyoruz
Korkunun ölüme faydasi yok
Bizde ne kiralık düşünce
Ne eli kolu bağlı insan karşısında
Kükreyen yürek mevcut
Başımız dik alnımız ak
Tarihi damarlarımızda taşıdık
Taşıyacağız
Emeği sanık sandalyasına oturtanlardan
Mutlaka hesap soracağız
Dönmeyen yolcuya ağlamadık
Yürüdük ardından
Bizi hiç bir güç korkutamadı
Durduramadı
Durduramaz akışını tarihin
Gıcırdadı kapı
Baktım çocuklar uyandılar
Günaydın baba
Günaydın kızım
Paylaşıp yüreğimin isyanını
Haziran sabahı
Kapına dayandılar..
15.16-06-1981 Hüseyin Uçar.
Kimsesiz sokak
Terkedilmiş ev gibiyim
Yürüyorum nereye gittiğimi bilmeden
Ne vakitten haberdarım
Nede dostlardan
Kim bilir nerededirler
Bulanık yağmur suları akıyor
Birbirine dolaşıyor
Ayaklarım yorgunluktan
Ağaçlar soyunmuş uyuyor ayakta
Boşalıyor bulut
Her şeyde hüzün
Karşı dağlar uğuldar
Uzanır bulutlara
Evren gebe
Gizem perdesini aralayarak
Beni çağıran ses
Uyandırır rüyamdan
Ve geceyi döven gürültü
Keder
Özlem
Umut yüklü
Bir tren geçer
Aynı ses
Aynı sevda
Dağlar yeşil
Dereler gizemli
Ovalar başağa durmuş
Ve yüreğim suskun
Seyre dalmış
Adımlarım yorgun
Terk edilmiş köy gibiyim
Uzaklarda.
02-11-1981 Hüseyin Uçar.
İnan bana maralım
Sesin sesim yaralım
Türkü söylemek istiyorum
Senin türkünü
İsyankar
Umutlu
Doğurgan
Kızarmış başağı buğday tarlası
Her tanesi bir ambar
Kıpkızıl kibar
Kanla sulanmış
Kurtuluşa inanmış
Bak şu kızaran ufku çekip getirmek
Akşamı sabaha çevirmek
Hastayı kaldırmak ayağa
Güneşi batmayan
Yoksulu olmayan
Bir dünya özlüyorum
İnan bana maralım
Sesin sesim yaralım
Yanık, acı, buruk
Ve içli
Öğrendim kurtuluş
Türkülerinin ninnisini
Delmek maddeyi
Sessizliği bozmak
Dünyamıza inen ölümü boğazlamak
Senin ellerinle senin tarihini yazmak
Yepyeni doğmak istiyorum
VeYankılanıyor türkü
Söken şafak
Affetmeyen tarih
Durmayan hareket
Haykıran zaman
Dik baş, ak alın
İsyankar, umutlu, doğurgan
Kim diyor maralım
Özdek, durağan.
17-04-1981 Hüseyin Uçar.
Günler bizi, biz günleri yitirdik
Saldırdı saldırgan ömür bitirdik
Ağrı’nın başından karlar getirdik
Yangın yüreğimiz soğusun diye.
Baskı yaptın dostlarıma bakmadı
Kibrit çaldım sigaramı yakmadı
Engel oldun, çeşmelerim akmadı
Tarlada mahsulüm kavrulsun diye.
Devamlı saldırdın, çıktım dağlara
Selam saldım nesillere, çağlara
Fidan idim gazel ettin bağlara
Neslim rüzgar ile savrulsun diye.
Tembih eyle akranına, oğluna
Çıkma daha Hüseyin’in yoluna
Geleceğiz bir gün yolun sonuna
Vurguncudan hesap sorulsun diye.
13.08.1981 / Hüseyin Uçar