Skip to content

Hüseyin Uçar Posts

Oldum

Ateşli yılları kızgın lavları
Alıp da bağrıma basamaz oldum
Sorulmazmış kimsesizin halları
Daireler bozuldu yasamaz oldum

Dert ile yoğruldum kırılır belim
Takatsiz dizlerim tutmuyor elim
Kaldım gurbet elde dönmüyor dilim
Öfkeli kullara susamaz oldum

Diri baş dirliğin etse ne çıkar
Ayrılık ateşi sinemi yakar
Akranım, yaranım seyirci bakar
Sözlerine kulak asamaz oldum.

 21.5.1975 / Hüseyin Uçar

Elem içinde

Gönülden kükreyen selde aradım
Ömür boyu ağlamak mı muradım
Kalmadı efendim hiç tuzum, tadım
Yazarım derdimi elem içinde

Yıllar oldu ben kendimi ararım
Gözyaşımla Fırat nehrin yorarım
Kendi yaralarım kendim sararım
Yazarım derdim halem içinde

Körpecik çiçeğim tomurcuk özü
Dağlıyor bağrımı aşkımın közü
Yeter be Hüseyin kısa kes sözü
Yazarım derdimi alem içinde.

 27.5.1975 / Hüseyin Uçar

Olsa bile

İşkenceler yapamazsın
Gerçeklerden sapamazsın
İnan benden kopamazsın
Bütün güller solsa bile

Gün aşırı patlar bomba
Karanlıkta lazım lamba
Hâlâ davranırlar kaba
Ucu ölüm olsa bile

Konuştukça dil incelir
Kirpikler sinemi delir
Hüseyin sesine gelir
Tek başına kalsa bile.

 15.12.1975 / Hüseyin Uçar

Elbet

Öfke dolu sözlerine
Katılması yersiz elbet
Ağıt dolu gözlerine
Satılması yersiz elbet

Bakışın ışını fersiz
Her şeye konuşmak yersiz
Lokma yutulmuyor tersiz
Tartışması yersiz elbet.

 18.12.1975 / Hüseyin Uçar

Bizim

Kıyar mı ki canan cana
Tüm halkıma olmuş ana
Canım kurbandır vatana
İpek bizim koza bizim

Koyun kuzu karışıyor
Küsülüler barışıyor
İnsanoğlu yarışıyor
Uzay bizim feza bizim

Barışa güvercin sunar
İnsanlık aşkıyla yanar
İlim irfan akar pınar
Şehir bizim kaza bizim

Bir olalım dili dilden
Irmağı ayırak selden
Buket yapak gonca gülden
Ceza bizim vefa bizim

Şu dünyada beraberiz
Neden kara günde biriz
Sitemle kendimiz yeriz
Muhtar bizim aza bizim.

 19.1.1975 / Hüseyin Uçar

Gelsin tartışak

Gözüken yaylanın ırağı olmaz
Kar düşen ovanın kurağı olmaz
Ekimsiz toprağın orağı olmaz
Olur diyen varsa gelsin tartışak

Susuz değirmenin döner mi taşı
Çalışmadan olmaz hanenin aşı
Çarpışmadan kim kazanmış savaşı
Olur diyen varsa gelsin tartışak

Yeşil ekinlerim hamdır biçilmez
Namert çeşmesinin suyu içilmez
Can tatlıdır tatlı candan geçilmez
Olur diyen varsa gelsin tartışak

İlaç diye zehir dosta sunulmaz
Umut yolcuları ölür yorulmaz
Rızasız güzele soru sorulmaz
Olur diyen varsa gelsin tartışak

Eski illerimiz Taşkent, Buhara
Soru sordum bugün yorgun kafama
Sabahtan çattım da kaldım akşama
Olmaz diyen varsa gelsin tartışak.

 20.4.1975 / Hüseyin Uçar

Dönmüş gidiyor

Kahrından ağlıyor bülbüller güller
Sinemde gizlidir çok kızgın çöller
Soğutmaz yüreğim boşansa göller
Vicdan adaleti dönmüş gidiyor

Kabarsa bulutlar sevinir dağlar
Değişir mevsimler yeşerir bağlar
Zamane elinden çoğumuz ağlar
Vicdan adaleti sinmiş gidiyor

İnsanoğlu neler neler yaratmış
Leylasına Mecnun’unu aratmış
Yiğidin bağrını zalım kanatmış
Vicdan adaleti sönmüş gidiyor.

 31.3.1975 / Hüseyin Uçar

Özlenen ocak

Güzellerin olur nazı
Kızar elbet bazı bazı
Gönül almıştır mırazı
Para pul girmez araya

Emek, ekmek aşk ocağı
Yavru ister bir kucağı
Sevince köyü, bucağı
Ateş, kül girmez araya

Bilincini kusa kusa
Çamur yola basa basa
Bir kat yatak bir de masa
Çamur yol girmez araya

Tek odalı kulübesi
Kulakta penez küpesi
Bir mutluluk alfabesi
Ova, çöl girmez araya

Yükselirler zirve zirve
Hacat getirirler eve
Birbirini seve seve
Deniz, göl girmez araya

Hiç bahsetmez kinden, öçten
Sever insanlar içten
Hüseyin’im bu sevinçten
Yaban el girmez araya.

                                  18.2.1975 / Hüseyin Uçar

Kurban

Yiğitlerin sedası var
Güzellerin sevdası var
Her meyvanın gıdası var
Yaradan yoluna kurban

 

Yiğitlerin öfkesi var
Turşuların sirkesi var
Her milletin ülkesi var
Koruyan  eline kurban

 

Hüseyin sana zulüm var
Er geç elbette ölüm var
Çalıp çağıran dilim var
Çağıran diline  kurban.

 

1.2.1975 / Hüseyin Uçar

 

Ezeli

Vefasız dost kula kulluk edilmez
Ey ağalar hakka böyle gidilmez
Yaradılış koyun kurtla güdülmez
Her gerçeğin elbet vardır ezeli

 

Kulağı sestedir gözü ovada
Karışman naaşım kalsın orada
Bülbüle imrenir kara karga da
Her çiçeğin elbet vardır ezeli

 

Şu insanlar bencilliğin taciri
İlim ister altın yapar zinciri
Hüseyin elbette sizlerden biri
Her ölçeğin elbet vardır ezeli.

 

 9.4.1975 / Hüseyin Uçar

 

 

 

Dilin Avrupa

Geceye bürünür sabah akşamın
Kapansın işleyen yolun Avrupa
Eksilmez başından hiç kara duman
Kurusun yeşeren dalın Avrupa

 

Eksik olmaz kışın, yazın, boranın
Yüzde beşe düştü işsiz oranın
Kuyrukta dizili uzun sıranın
Kesilsin dişleyen dilin Avrupa

 

Emeğimiz üç beş ağa paylaşır
Birliğimiz beş kıtayı dolaşır
Geri döner bir de yarayı kaşır
Esmesin sömüren yelin Avrupa.

 

 15.10.1975 / Hüseyin Uçar

 

Buyum ben

Ne vahşete selam ne de göz yuman
Duy efendim işte, işte buyum ben
Ne dehşete elem, ne de söz uman
Uy efendim işte, işte buyum ben

 

Kurulu temele bombalar koyan
Suçsuzun gözünü bakarak oyan
Soyu sopu yıllar yatarak doyan
Cay efendim işte, işte buyum ben

 

Ne masuma kıyan ne fakir soyan
Diren Uçar diren gücünle dayan
İnsanlık aşkıyla dört mevsim buyan
Vay efendim işte, işte buyum ben.

 

 28.8.1975 / Hüseyin Uçar

Ala şafaklar

Bilmem şu dünyanın nesine geldim
Kulak verdim güzel sesine geldim
Zalımın gaddarın hersine geldim
Benden yare selam götür sabahlar
Halesi sönmeyen ala şafaklar

 

Boş cebime taş doldurdun bilmedim
Ağıdı figana kattın gülmedim
Dağların ardını hiç de görmedim
Benden yare selam götür sabahlar
Halesi gitmeyen ala şafaklar

 

Hüseyin’e zehir vermeyi bırak
Sinemde kızardı biçilir orak
Yorulmaz yolları birlikte yorak
Benden yare selam götür sabahlar
Halesi solmayan ala şafaklar.

 

17.11.975 / Hüseyin Uçar

 

Yolcu durmaz

Dertleri var sıra sıra
Şu dağları yara yara
Gönülleri kıra kıra
Yolcu durmaz gider doğru

 

Hedefini değiştirmez
Bir tek fidan yetiştirmez
Bülbülleri ötüştürmez
Yolcu durmaz gider doğru

 

Terlerini içe içe
Mahsulünü biçe biçe
Koyulmuş gidiyor göçe
Yolcu durmaz gider doğru

 

Yiğit yolcu güzel yolcu
Temel yolcu ezel yolcu
Çiçek yolcu gazel yolcu
Yolcu durmaz gider doğru

 

Gelen yolcu giden yolcu
Koyun yolcu çoban yolcu
Uçar yolcu çıban yolcu
Yolcu durmaz gider doğru.

 

  10.5.1975 / Hüseyin Uçar

 

 

 

 

 

Görmez misin?

Kaça kaça usanmadın
Hâlâ geri gelmez misin
Yakıp kavurdun kül ettin
Bir kerecik gülmez misin?

 

Asık suratın kırk katlı
Uçan kuş oldun kanatlı
Güzel cemalin kıymatlı
Göz yaşımı silmez misin?

 

Süre süre ben izini
Savunurum öz tezini
Gerçeğe aç dost gözünü
Çekiyorum görmez misin?

 

Aşkı mateme aktarma
Dert ile Uçar’ı karma
İstemem burada durma
Hiç halimden bilmez misin?

 

 10.6.1975 / Hüseyin Uçar

 

Verilmez

Ben saydım oyunun ası
Açılmaz gönülün pası
Olmuşum gurbetin yası
Devran sürülmez sürülmez

 

Ağlamak kimin elinde
İnce kemer var belinde
ahtım kalıyor gelinde
Yollar görülmez görülmez

 

Ne söylesem hoş olmuyor
Kış bastırdı koş olmuyor
Geri dönmek boş olmuyor
Haklar verilmez verilmez

 

Hüseyin’e emaneten
Çul olmaz demedim keten
Hasretlik belimi büken
Ateş derilmez derilmez

 

  7.4.1975 / Hüseyin Uçar

 

 

Koyarlar bir gün

Kölenin zinciri kilitli kalmaz
Dost olan kapıyı destursuz çalmaz
Sanmayın vahşiler kara gün dolmaz
Sizi de kızağa koyarlar bir gün

 

Destursuz bahçeler bülbüle ait
Arzusuz bir yere olunmaz kayıt
Taşlama gel beni söyle bir beyit
Güvenme kimseye soyarlar bir gün

 

Afrikalı çocuk unutmuş hazı
İhtiyacı yoktur çağırmaz yazı
Hüseyin Uçar’ın kendine nazı
Açlar da ekmeğe doyarlar bir gün.

 

 2.6.1975 / Hüseyin Uçar

 

 

Durmaya geldim

Yorulmaz aşıklar coşar da coşar
Engel tanımaz dağları aşar
Sevenler mutlu olur rüyada yaşar
Sevdiğim belini sarmaya geldim

Hasta ruhun tedavisi zoralır
Şafak akşam olur dağlar karalır
Sanma ki sevenler yollarda kalır
Sevdiğim hatırın sormaya geldim

Hüseyin’i niçin yoldan eğledin
Bunca yıldır benle gönül eğledin
Sağlıklı yaklaşım, özür diledin
Güzelim bir ömür durmaya geldim.

 20.4.1975 / Hüseyin Uçar

İnsafa gel

Doğmuş güneş kara bahta
Yer koymamış daha ahta
Yerim yurdum kuru tahta
İnsafa gel zalım gurbet

 

Delik deşik sinem şehri
Çağlamıyor aşkın nehri
Ne zor olur yad el kahri
İnsafa gel zalım gurbet

 

Sabahı çok akşamı çok
Şu gönüle sitemi çok
Hüseyin’in özlemi çok
İnsafa gel zalım gurbet.

 

 18.7.1975 / Hüseyin Uçar

 

 

Doyamadım

Avladın gör kaçını
Kaptın baştan tacını
O tül siyah saçını
Örmeye doyamadım.

 

Tatlı turna dilini
Gel bana ver elini
Has bahçenin gülünü
Dermeye doyamadım.

 

O bal sızan yanağın
Aç gireyim konağın
Muz ezmesi dudağın
Öpmeye doyamadım.

 

Hüseyin’i çalsana
Beni benden alsana
Yüreğimden sorsana
Sarmaya doyamadım.

 

  16.4.1975 / Hüseyin Uçar

 

 

 

Felek

Genç ömrüm baharda havalar gibi
Uzanan yemyeşil ovalar gibi
O insafsız kader kovalar gibi
Bizi ilden ile düşürdün felek

 

Hangisin söyleyim coşan ilhama
Soru sorar danışırım kafama
Yeter artık zehir saçma soframa
Hayatın içinde pişirdin felek

 

Solmuyor evrenin çiçeği dili
Unutmuş Hüseyin sılayı ili
Kokuyor burnuma dikenli gülü
Sineme pençeni  geçirdin felek.

 

 15.11.1975 / Hüseyin Uçar

Kırdınız beyler

Kırdırdınız kıyasıya
Dövdürdünüz doyasıya
Alın ömrümüz askıya
Devam edin yürün beyler

 

Gençler niçin vuruluyor
Kavga niçin kuruluyor
Hesap bizden soruluyor
Eksiğiniz görün beyler

 

Belaları bulduk niçin
Bu yalanlar nutuk niçin
Canlar alın koltuk için
Mahpus mahpus sürün beyler

 

Dere tepe eyleyin düz
Derdimizi çoğaltın yüz
Yol alırız gece gündüz
Bu yaralar derin beyler.

 

 27.11.1975 / Hüseyin Uçar

 

 

 

 

Kolay mı?

Ayrılmam tabiat cennet bağrından
Ayrılmak kolay mı, kolay mı
Bir fayda beklenmez dünya varından
Sıyrılmak kolay mı, kolay mı

 

Bal bulaşmış sevdiğimin diline
Benzettim baharın coşan seline
Gönülsüz güzelin ince beline
Sarılmak kolay mı, kolay mı

 

Farkın var mı gönül senin güneşten
Gün olur ayrılın sen de ateşten
Menmunmusun söyle sen bu gidişten
Darılmak kolay mı, kolay mı

 

Dostun aşkı bu sineyi sarınca
Çekildi yollardan atlı karınca
İki gönül birbirini bulunca
Yorulmak kolay mı, kolay mı?

 

 12.2.1975 / Hüseyin Uçar

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Ömrüm

Kırıldı umudum yaban illerde
İhtiyar misali gencecik ömrüm
Yakınlık ararım esen yellerde
İhtiyar misali gencecik ömrüm

 

Sesi çıkmaz kayalara benziyor
Doğanın yüzünde nasıl geziyor
Gam yüklü gemidir küsmüş yüzüyor
İhtiyar misali gencecik ömrüm

 

Kuruyan dallarım yere eğilir
Yiğit olan yiğit ünle öğülür
Hüseyin biçare yanar gövülür
İhtiyar misali gencecik ömrüm.

 

 6.8.1975 / Hüseyin Uçar

 

 

Verirler bana

İnsanoğlun bir çiçeğe benzetsem
Her nedense bilmem gülürler bana
Ecel gelip can cesetten çıkınca
Kara torapk şalın serirler bana

 

Yaş ilerledikçe surat değişir
Yara yapık olsa gençler gülüşür
Hüseyin kim ile  neyi bölüşür
Gam, keder, sitemi verirler bana.

 

 8.5.1975 / Hüseyin Uçar

Boğmadan yürü

Benlenmek sadece şeytana göre
Sen kendini tanı öğren bir kere
Danimarka nere, yurdumuz nere
Kendini mateme boğmadan yürü

 

İnsanoğlu bir kendini tanısa
Ela gözlü güneş doğar karısa
Doğrult tüfeğini eğer yanlışsa
Kendini mateme boğmadan yürü

 

Tibet’e tırmanma dermanın hani
Dost yoluna ada o tatlı canı
İnsan hakkı değer koca cihanı
Kendini mateme boğmadan yürü.

 

 10.4.1975 / Hüseyin Uçar

 

 

Atlı güzel

Kötü niyet hiç kinim yok
Niçin kaçan tatlı güzel
Baş sokacak bir inim yok
Cehizleri katlı güzel

 

İnsafın kurusun senin
Aklım alır her bir yönün
Gözüme huri görünün
Herkeslerden farklı güzel

 

Ayna gibi cemalinden
Bir eş bul ki kemalinden
Sakın sakın ihmalinden
Tüm çevresi yadlı güzel

 

Hüseyin’i alı koydun
Oydun sen sinemi oydun
Bir yıl evvel küçük toydun
Gözü gönlü atlı güzel.

 

28.5.1975 / Hüseyin Uçar

Şaşarım

İnsanoğlu bin bir dona bürünür
Hangisiyle gideceğim şaşarım
Özü başka sözde melek görünür
Hangi dala konacağım şaşarım

Sağ gözün sol göze geçmez ışını
Yenemedim kader ile kışını
Duman aldı şu dağların başını
Hangi çula yatacağım şaşarım

Çiğ süt emmiş insan güven olur mu
Zemheri ayında düven olur mu
Bilmem Hüseyin’i seven olur mu
Hangi kula soracağım şaşarım.

8.4.1975 / Hüseyin Uçar

Olmasa da

Ben güzele güzel derim
Güzel benim olmasa da
Ben insanım yüce yerim
Gönül denğin bulmasada

 

Benim değil elin iken
Gül dalında olur diken
Dönüp bakmam gider iken
Başka çarem olmasada

 

Her görünüş güzel değil
Hüseyin gerçeğe eğil
İnsana verilir meyil
Hiç hatırın sormasa da..

 

20.4.1975 / Hüseyin Uçar

Dilber

Yıkıp dağıtsanda gönül tahtımı
Mahşerlere bırakamam ahtımı
Kararttıkça karartsanda bahtımı
Ben senin yolunda ölürüm dilber

 

Seherde uğradım gözler uykulu
Ciğerimde kirpiklerin sokulu
Hayalinle yaşıyorum korkulu
Ben senin yolunda ölürüm dilber

 

Şu garip başımı soktun belaya
Mecnun koşmasını dizer Leyla’ya
Bu genç yaşta hasret koydun sılaya
Ben senin yolunda ölürüm dilber.

 

 10.6.975 / Hüseyin Uçar

Kuzu kuzu

Keçi koyun olmuş boynuzu atmış
Meler yaylalarda hep kuzu kuzu
Otlak otlak dolaşıyor sinçisiz
Meler yaylalarda hep kuzu kuzu

 

Ağaçlara tırmanamaz ziyankâr
Geçmişi unutmuş olmuş kör inkâr
Tepesinde bulut bulut dönen kar
Meler yaylalarda hep kuzu kuzu

 

Önce düşünmezdi zararla birdi
Kabına çekilip inine girdi
Tükendi kalmadı ormanın derdi
Meler yaylalarda hep kuzu kuzu

 

Dört ayaklı değil iki de olur
Açılan tomurcuk bir anda solur
Düşünme Hüseyin arayan bulur
Meler yaylalarda hep kuzu kuzu.

 

16.5.1975 / Hüseyin Uçar

 

Almış gidiyor

Bak kardaşım bana kanağan olma
İftira vahşeti almış gidiyor
Bir yerde duyduğun bir yerde deme
İftira vahşeti almış gidiyor

 

Görülen dağları ırak belleme
Felce uğrar yaran sakın külleme
Sen sana bak nolur beni yelleme
İftira vahşeti almış gidiyor

 

İnsanlık muhtaçtır özü doğruya
Yanlış cevap vermez doğru soruya
Bir kurtlu dalmaya görsün sürüye
İftira vahşeti almış gidiyor

 

Görün ki gençleri kırar durmadan
Beyni dönmüş hain vurur sormadan
Gayri vaz gel insanlığı yormadan
İftira vahşeti almış gidiyor.

 

  8.11.1975 / Hüseyin Uçar

 

Akar gider

Nice aylar nice yıllar
Sel misali akar gider
Sıla yuva dost hasreti
Şu sinemi yakar gider

Hiç tadılmaz bayram tadı
Dost diye yoklarız yadı
Bu mudur dünya muradı
Gurbet eller sıkar gider

Hatırlamaz amca, dayı
Geldi çattı bayram ayı
Hatırlarım Kuşsarayı
Can evimden yıkar gider.

30.1.1975 / Hüseyin Uçar

Ben bezmedim

Gahi tekniğimden gahi ilimden
Ben bezmedim bezen varsa nideyim
Gahi mantığımdan gahi dilimden
Ben bezmedim bezen varsa nideyim

Bize aksın yaşamların pınarı
Sulak yaylaların yeşil çınarı
Hayalle bendedir dünyanın varı
Ben bezmedim bezen varsa nideyim

Der Hüseyin sözü öze katmışım
Şu nevsimi dağdan dağa atmışım
Kime ne ki, ben kendimi yakmışım
Ben bezmedim bezen varsa nideyim.

  3.8.1975 / Hüseyin Uçar

Yok oldu

Zaman çarkı değirmene
Döndü gitti tez vermiyor
Zerresi yok olmaz onun
Bindi gitti söz vermiyor

Demetlemiş çift eline
Karışmış bahar seline
Selam koymuş bam teline
Dendi gitti yüz vermiyor

Hile sezer kuru daldan
Geçit vermez cılga yoldan
Hüseyin’im bilir haldan
Yendi gitti öz vermiyor.

 25.1.1975 / Hüseyin Uçar

Dağladın gene

Çiçeğin üstüne bir bülbül kondu
Güzel avazıyla bir konser sundu
Bir ilham geldi de ismin okundu
Zülüfün teline bağladın gene
Kor ile sinemi dağladın gene

Nasıl ağlamayım, o beş duyuda
Zalımın pençesi düşler kuyuda
Artık yudumlatır soğuk suyuda
Zülüfün teline bağladın gene
Kor ile sinemi dağladın gene

Üzgün bakışların sitemin aldım
Biçare başımı dertlere saldım
Kanadım kırıldı yollarda kaldım
Zülüfün teline bağladın gene
Kor ile sinemi dağladın gene.

 11.6.1975 / Hüseyin Uçar

Dizi dizi

Koyun meler kuzu meler
Meler de sinemi deler
Anlatamam daha neler
Garipliğin kalır izi

Ördek gibi yüzdüm gölde
Mecnun gibi kaldım çölde
Türkü odum arı dilde
Ezgilerim dizi dizi

Avlanamam avcılara
Nefretim var yağcılara
Hep boğdular acılara
Dert bir değil aştı yüzü

Hüseyin’im diller döktüm
Sitemle ömrümü söktüm
Sanmayın ki boynum büktüm
Kısa kestim işte sözü.

11.10.1975 / Hüseyin Uçar

nerdeyim

Süremedim şu cihanda sefayı
Duyamadım o dilde ki vefayı
Boşuna gezdirdim cahil kafayı
Alem Merihlerde bense yerdeyim

Sefaleti zenginlere verelim
Bahar ile yazda sana gelelim
Bütün uçukları bir bir örelim
Alem fetihlerde bense kirdeyim

Karşılarım kolaylığı zorunan
Neler yapılmazmış neler varınan
Geçti gitti ömrüm bitti zarınan
Alem ariflerde bense kördeyim

Kula kul olmadım sırtımda şelek
Hüseyin utanır yüzlerde elek
Hemen kabul olmaz dilesem dilek
Alem zariflerde bense nerdeyim?

 4.8.1975 / Hüseyin Uçar

Ağlarım

Mevsimim bahara ulaşır ise
Haklı hak yolunda dolaşır ise
İnsanlar kardeşçe anlaşır ise
Sevincimi gizleyemez ağlarım

Mutluluk gözyaşı dişe dokunur
Kast eylemez insan ünvan takınır
Yarin seven uçan kuştan sakınır
Körpe kuzum bekleyemez ağlarım

Zalımın fikrine hürmet gerekmez
Yiğit olan yiğit derdini dökmez
Yeşeren çılgını köküyle sökmez
Sökenleri özleyemez ağlarım.

 24.11.1975 / Hüseyin Uçar

Konuşmaz

Garip gönül teselliyi neylesin
Aşk vurgunu, düş vurgunu, konuşmaz
Bir Ferhat misali yarıp dağları
Aşk vurgunu, düş vurgunu, konuşmaz

Namlunun ağzına sürmüş mermisin
Batırmış umutsuz kaptan gemisin
Beklemez hayattan daha yenisin
Aşk vurgunu, düş vurgunu, konuşmaz

Karanlık gözüme gündüz geceden
Şahin yuva kurar uçar yüceden
Korkar oldum ağzımda ki heceden
Aşk vurgunu, düş vurgunu, konuşmaz

Dikmişler ağzımı açmaz hızarlar
Ardından Hüseyin kuyu kazarlar
Kayıp defterine bir gün yazarlar
Aşk vurgunu, düş vurgunu, konuşmaz.

 3.3.1975 / Hüseyin Uçar

Kıbrıs güzeli

Benzettim yanağın petek balına
Uçtu gitti gönül kondu dalına
Dedim acı artık düştüm yoluna
Cihanda benzersiz Kıbrıs güzeli

Dedim meskenlerin yayla düz müdür
Dolaşan peşinde bin beş yüz müdür
Melek derler sana sade söz müdür
Cihanda benzersiz Kıbrıs güzeli

Güzelleri kadar tabiat şirin
Tarihi boyutlar mazisi derin
Elbette ayrıdır kalpteki yerin
Cihanda benzersiz Kıbrıs güzeli

Rüyam bile renkleniyor göreli
Coşuyor bu gönül baharın seli
Uzattı elini sıcacık eli
Cihanda benzersiz Kıbrıs güzeli

 7. 2.1975 / Hüseyin Uçar

Doktor bey

Bilerek gel beni salma mezara
Meteliğim yoktur sorma doktor bey
İhtiyacım yoktur benim azara
Ben de vatandaşım yıkma doktor bey

Görme gel parayı insandan yüce
Yavrular ağlıyor gündüz ve gece
Ben fakirim nolur görünme güce
Bir de defol diye vurma doktor bey

Bir inekle inan bir de keçim var
Onların sütüyle zor güç geçim var
Mezara gidecek bir de göçüm var
Ondan gayri naney yorma doktor bey

Ton ton derdim vardır gerisi hava
Altı nüfus durur tek oda yuva
Kırlarda gezerim zenginin ova
Bak derdime aman durma doktor bey

Ben razıyım elbet gelse ölüme
Selam söyle benden o aç gülüme
Gel bırak da kavuşayım evime
Gözlerime perde germe doktor bey

Hüseyinim kalmaz yavrumun ahı
Zor güç getireydik bugün sabahı
Vicdanın dağlamış viskiyle rakı
Ben de bir insanım gülme doktor bey.

  17.2.1975 / Hüseyin Uçar

Öyle sevindir

Körpe kuzu anasına erince
Nasıl sevinirsem öyle sevindir
Hasretliği bir çığ gibi bölünce
Nasıl sevinirsem öyle sevindir

 

Koklaşa koklaşa çayır çimende
Yaralı yürekler dönmez dümende
Böyle bir mutluluk olmaz evrende
Nasıl sevinirsem öyle sevindir

 

Bülbül gibi şakır öter dilinle
Uçurdun gurbete kaba yelinle
Gel kabrime indir kendi elinle
Nasıl sevinirsem öyle sevindir

 

Sorun Hüseyin’i sana köle mi
Gezip dolaşırım eli, alemi
Anlatamam ah ü zarla çilemi
Nasıl sevinirsem öyle sevindir.

 

 6.6.1975 / Hüseyin Uçar

 

Aman

Çağlasın ırmaklar dünya evinde
Evreni yutmaya kalmasın aman
Ben bir biçareyim kendim ararken
Mecnun gibi nara yakmasın aman

 

Annesiz varlığı güçlü sayamam
Kondum bu haneye bir zevk alamam
Yiğidim mazluma asla kıyamam
Hançer yüreğime sokmasın aman

 

Bin bilsem de bir bileni ararım
İnsanlıktan gayri neye yararım
On üç onbeşimde kâkül tararım
Bir hatam var ise bakmasın aman

 

Çocuk gibi dil dökerim nazınan
Yanıp yakınırım boş avazınan
Cennete gidilmez bir namazınan
Hüdanın tahtını yıkmasın aman

 

Doğanın sırrını ilimler çözer
Bu meslek peşinde arifler gezer
Dünya sonsuz göldür insanlar yüzer
Hüseyin diline akmasın aman.

 

 23.4.1975 / Hüseyin Uçar

 

 

Sayar gider

Söz istesem büyüğümden
Beni bana sayar gider
Kimliğimi bilmez miyim
Gözlerimi boyar gider

 

Kabahati kabul etmez
Benim ile bile gitmez
Derdim artar hiç de bitmez
Şu sinemi oyar gider

 

Büyüklüğün sınırı var
Hiç duymuyor ister yalvar
İnsanlığım neye yarar
Varlığımı soyar gider

 

İnsanlığı üze üze
Rezillik yükseldi dize
Gel geçelim sazdan söze
Hüseyin’den buyar gider.

 

 13.9.1975 / Hüseyin Uçar

 

 

 

 

 

Yiğitler

Ölürüm dünyanın zevkine dalmam
İyiyi bırakıp kötüyle olmam
Ben senden izinsiz kapını çalmam
Rızasız lokmayı yemez yiğitler

 

İstemem milyonu ver isteyene
Bakarım parayı benim diyene
Alın terim, göz nurumu yiyene
Al o da senin demez yiğitler

 

Bırakın da dertlerime yanayım
Her işin başında dostu anayım
Can elinden bade içip kanayım
Kalleşi, nankörü sevmez yiğitler

 

Hüseyin usanmış gönül süsünden
Geçemem dünyanın bilmem nesinden
Bir lezzet alınmaz böyle besinden
Ağlayacak yerde gülmez yiğitler.

 

 26.5.1975 / Hüseyin Uçar

 

Görürüm dünya

Sefil defterine sıra koymuşlar
Ezile büzüle yürürüm dünya
Acımadan şu sinemi oymuşlar
Elbet hakikati görürüm dünya

 

Derde gark olana yar ben olayım
Aslı’mı yitirmem onla kalayım
Bir çiçeğim sende açtım solayım
Kendimi zor ile sürürüm dünya

 

Hüseyin divane olmuş ünvanın
Yoktur beyler gibi sarayın, hanın
Hesabı sorulur bir tek lokmanın
Ben halkım sözümde dururum dünya.

 

 14.3.1975 / Hüseyin Uçar

 

Benziyor

Körpecik gönlümü kul ettim aşka
Ağlayan gözlerim köre benziyor
Yandı sinem güzel savruldu yele
Aşk denen nesne kora benziyor

 

Süzülmüş gözlerin rüya doyulmaz
Bir aşk için insan böyle yorulmaz
Hayal mahsul değil asla soyulmaz
Aşka yanmak dostlar zora benziyor

 

Kurulmaz gönülle kavga kuralım
O yorulmaz onu nasıl yoralım
Diler isen Hüseyin’i vuralım
Koskocaman dünya dara benziyor.

 

 28.2.1975 / Hüseyin Uçar

Onlar

Boş geçirdim gençlikleri
Yenemedim güçlükleri
Ben severim küçükleri
Yarının umudu onlar

 

Bakarım umut gözüyle
Yiğittir onlar sözüyle
Sevinç dolu ak yüzüyle
Yarının umudu onlar

 

Kimi doktor kimi bakan
Ecdat ocağını yakan
Dalına süngüler takan
Yarının umudu onlar

 

Çiftçisi o memuru o
Geleceğin gururu o
Bu vatanın çamuru o
Yarının umudu onlar

 

Sanatkarı, işçisiyle
Nöbet nöbet bekçisiyle
O yaşamsal kültürüyle
Yarının umudu onlar

 

Mahsul versin fidanımız
Onlar elden tutanımız
Sürü ile çobanımız
Yarının umudu onlar

 

İrademle dövünürüm
Gelecekle övünürüm
Ben şimdiden sevinirim
Yarının umudu onlar.

 

Bugün çocuk yarın kuvvet
Her dalda gelişir elbet.

 

 10.2.1975 / Hüseyin Uçar

 

 

 

 

 

 

 

Zam bizi 2

Etmeyin ağalar, yapmayın beyler
Günden güne ezdi gitti zam bizi
Usandı canından dağıldı köyler
Günden güne ezdi gitti zam bizi

 

Rahat koltuklara serilin yatın
Dünyanın zevkini eksiksiz tadın
Sizler sefa sürün bizi ağlatın
Günden güne ezdi gitti zam bizi

 

Unutmaz zam mı gelenin biri
Niçin uyarmıyor uyuyan körü
Tükendi kalmadı dizlerin feri
Günden güne ezdi gitti zam bizi

 

Gelenler gitmeyi istemez niye
Toplarsa oyları uğramaz köye
Yiyeceğin yoktur Uçar öğleye
Günden güne ezdi gitti zam bizi.

 

 1.7.1975 / Hüseyin Uçar

 

 

BEN NE BİÇİM VATANDAŞIM I

-Birinci bölüm-BEN NE BİÇİM VATANDAŞIM

Savaşlara katılmışım
Ateşlere atımışım
Ülke ülke satılmışım
Ben ne biçim, vatandaşım.

Hastalansam, yoktur bakım
Yedigimiz, zehir zıkkım
Soygunlara, çıkmaz gıkım
Ben ne biçim, vatandaşım.Bagırırım, avaz avaz
Seçim vakti, ederler naz
Aklanıp, olurlar beyaz
Ben ne biçim, vatandaşım.

Oy isterler, yüzlü yüzlü
Sataşamam, bir gün sözlü
Canım yanar, yürek közlü
Ben ne biçim, vatandaşım.

Seçim, savas, vergi benden
Can çıkar, ses çıkmaz tenden
Her şeye razıyım, dünden
Ben ne biçim, vatandaşım.

Oy verelim, akın akın
Kendini, aldatma sakın
Yanlışlara, tavır takın
Ben ne biçim, vatandaşım.

Nedir desem, sorgu sual
Bakıyoruz, aval aval
Vatan millet, bir martaval
Ben ne biçim, vatandaşım.Dertler içtik, dolu dolu
Ses vermiyor, Anadolu
Bulmadım, çıkış yolu
Ben ne biçim, vatandaşım.

Bahtıma çıkar, kur’adan
Yanda durulmaz, tafradan
Ekmegim çalır, sofradan
Ben ne biçim, vatandaşım.

Emir oldu, dünkü buyruk
Aktı kanım, oluk oluk
Yüz yıllardır, asmam koruk
Ben ne biçim, vatandaşım.

Kime sorsam, kendi haklı
Bilinç altı, neler saklı
Cebimizde, her an aklı
Ben ne biçim, vatandaşım.

Okutmuşlar, yormak için
Bir yerlere, varmak için
Kolladılar, kırmak için
Ben ne biçim, vatandaşım.

Elli yıldır, oy hakkım yok
Sevabımdan, günahım çok
Gölgenden kork, kendinden kork
Ben ne biçim, vatandaşım.

Yakıyorlar, diri diri
Sessiz kaldık, sürü sürü
Elimizden, tutmaz biri
Ben ne biçim, vatandaşım.

Ekin ektim, tarla vermez
Tarla verse, para etmez
Azrail, gögsümden gitmez
Ben ne biçim, vatandaşım.

Razıyız, bulgur soğana
Su içemem, kana kana
Çağrılırım, her meydana
Ben ne biçim, vatandaşım.

Kapanıyor, kepenklerim
Borca yenisin, eklerim
Bekçimiyim ,ne beklerim
Ben ne biçim, vatandaşım.

Iflas eder, kurumumuz
Kan aglıyor, memurumuz
Dünden kötü, durumumuz
Ben ne biçim, vatandaşım.

Kahvelerim, tıklım tıklım
Ortadayız, yoktur saklım
Hiç birşeye, ermez aklım
Ben ne biçim, vatandaşım.

Ne kitap var, ne önlügüm
Ne düzenim, ne dirligim
Alın size, bir günlügüm
Ben ne biçim, vatandaşım.

Yollar yaptik, yolumuz yok
Kazma tutan, kolumuz yok
Kiler bostur, dolumuz yok
Ben ne biçim, vatandaşım.

Miting dedik, yok dediler
Sözünü bil, bak dediler
Bu hak size, çok dediler
Ben ne biçim, vatandaşım.

Köprü altları, evimiz
Ne umut var, ne sevimiz
Viran etmişler, köyümüz
Ben ne biçim, vatandaşım.

Can veririz, kuyruklarda
Beyin dili, buyruklarda
İnecek var, buruklarda
Ben ne biçim, vatandaşım.

Umutlar binmiş, kızağa
Yolumuz düşmüş, uzağa
Süt bulamıyor, buzağa     
Ben ne biçim, vatandaşım.

Tüketmeden, önce üret
Elimizde, solur buket
Diyorlar, ya sev, ya terk et
Ben ne biçim, vatandaşım

Kim geldiyse, alkışladım
Artık yalana, başladım
Bana ogulumu, aşladım
Ben ne biçim, vatandaşım.

Açar güller, oylum oylum
Soran yok, nereye yolum
Hiç sormuyor, selvi boylum
Ben ne biçim, vatandaşım.

Olsa bile, diller ayrı
Bile sürdük, kırı bayrı
Dünya kapı, komşu gayrı
Ben ne biçim, vatandaşım.

Suçlu gezer, bize sorgu
Lugattan silelim, morgu
Degişmeli, yalnış kurgu
Ben ne biçim, vatandaşım.

Olura diyorlar, olmaz
İnsan ölür, insan solmaz
Zaman yürür, asla durmaz
Ben ne biçim, vatandaşım.

Olur diyorlar, olmaza
Solur diyorlar, solmaza
Durur diyorlar, durmaza
Ben ne biçim, vatandaşım.

Göle çalsam, tutmaz maya
Turist gitti, geldi Ay’a
Niye geldim, bu dünyaya
Ben ne biçim, vatandaşım.

Böyle bir ben mi, asiyim
Alem şahit, ben gaziyim
İşsiz güçsüz, araziyim
Ben ne biçim, vatandaşım.

Ekilecek, arazim yok
Tartılacak, terazim yok
Konuşulur, bir mazim yok
Ben ne biçim, vatandaşım.

Duyulmuyor, neden sözüm
Türküm ağlar, yanar özüm
Halâ  kızarıyor, yüzüm
Ben ne biçim, vatandaşım.

Partilere ad, takarlar
Hemen peşinden, akarlar
Hep birbirinden, sakarlar
Ben ne biçim, vatandaşım.

Koşuyorlar, ad’dan ad’a
Yeşeren, dallarım buda
Bogarlar, bir kaşık suda
Ben ne biçim, vatandaşım.

Ben kendimi, sorguladım
Suçluyken, suçlu aradım
Suçlunun saçın taradım
Ben ne biçim, vatandaşım.

Yaban elde, yabancıyız
Yurdumuzda, Almancıyız
Nere varsak, kiracıyız
Ben ne biçim, vatandaşım.

Deniz, ova, koyu verdik
Oy dediler, oyu verdik
Lokma ile, doyuverdik
Ben ne biçim, vatandaşım.

Bilen varsa, etsin tarif
Zorda kalır, olur zarif
Memlekette, kıtmı arif
Ben ne biçim, vatandaşım.

Benden özgür, ev kedisi
Tarif ediyor, kendisi
Kimdir evin, efendisi
Ben ne biçim, vatandaşım.

Olmaz trafik,  canavar
Yüzü ölür, bini doğar
Bunca dertler, beni boğar
Ben ne biçim, vatandaşım.

Düşleri var, her bir ayın
Bugün bitti, yeni sayn
Nüktesi, bitmiyor Bay’ın
Ben ne biçim, vatandaşım.

Sen giyerken, allı morlu
Ben gezerim, çorlu çorlu
Yarınlarım, daha zorlu
Ben ne biçim, vatandaşım.

Söyle bana, çözüm mü yok
Ateşim var, közüm mü yok
Konuşacak yüzüm mü yok
Ben ne biçim, vatandaşım.

Vatandaşın, adı kaldı
Damaklarda, tadı kaldı
Göçerlik, kapımız çaldı
Ben ne biçim, vatandaşım.

Bir zam vurur, birde deprem
Yolum nere, söyle Ekrem
Sonunda, terk etti Zöhrem
Ben ne biçim, vatandaşım.

Borçlu doğar, doğan çocuk
Sırtıma, alamam gocuk
Terletirler, boncuk boncuk
Ben ne biçim, vatandaşım.

Terse döndü, zamanımız
Arşa çıkar, feryadımız
Yazan yazmış, fermanımız
Ben ne biçim, vatandaşım,

Satılır kamu, malları
Sorulmaz, isçi halları
Kimler götürdü malları
Ben ne biçim, vatandaşım.

Bölge bölge, ayırmışlar
Birilerin, kayırmışlar
Kandırmaya, bayılmışlar
Ben ne biçim, vatandaşım.

Her bir şeyim, döndü terse
Hepsin görür, dolur kese
Kurtulsam, bir zaman erse
Ben ne biçim, vatandaşım.

İşkencede, verdik canlar
Bizi bizden olan anlar
Boşa aktı, akan kanlar
Ben ne biçim, vatandaşım.

Yeni gördük, Avrupa’yı
Girmeden, bekleriz payı
Gözler görmez, kampanyayı
Ben ne biçim, vatandaşım.

Egitim görenim, bunlar
Kış yarısı biter, unlar
İdam edildi, ne canlar
Ben ne biçim, vatandaşım.

Önüne gelene, minnet
Hergün geçir, hergün cinnet
Ekmek bulmaz, arar cennet
Ben ne biçim, vatandaşım.

Çıkarmışlar, bir kaç yasa
Sanırsın ki, dolmuş kasa
Geceyi sever, yarasa
Ben ne biçim, vatandaşım.

Düşünme gel, kan bağını
Unutma n’olur, çağını
Yükselt emek, bayrağını
Ben ne biçim, vatandaşım.

Ayrı yaşam, ayrı düşler
Düş gibi, yürümez işler
Otuzda, döküldü dişler
Ben ne biçim, vatandaşım.

Dogru söyle, al canımı
Düşman etme, cananımı
Çürüttün, hep sol yanımı
Ben ne biçim, vatandaşım.

Krediler, ödenmiyor
Gözler yoksulu, görmüyor
Ögrenmemiş, direnmiyor
Ben ne biçim, vatandaşım.

Yasa çıkar, uygulansın
Yol birbirine, ulansın
Ülkede barış, dolansın
Ben ne biçim, vatandaşım.

Neyimizle, övünelim
Sevindirin, sevinelim
Kazanmayı ögrenelim
Ben ne biçim, vatandaşım.

Gemiler, limanlar, Tırlar
Her birşeyi, yaşam zorlar
Biz çalıştık, kimin varlar
Ben ne biçim, vatandaşım.

O görülen, yüce katlar
İşi zorda, bürokratlar
Hemen Avrupa’ya atlar
Ben ne biçim, vatandaşım.

Hem küçümse, hemde yerleş
Mezar bulsa, girer beleş
Bir müsabakadır, güreş
Ben ne biçim, vatandaşım.

Olmaz yerde, olur demek
Boşa gider, bunca emek
Çalışmadan, hazır yemek
Ben ne biçim, vatandaşım.

Öküzün yerin at aldı
Evin yerini, kat aldı
Olan aklm, sırat aldı
Ben ne biçim, vatandaşım.

Dertlere dert, ekleniyor
Dünkü çocuk, dikleniyor
Kurtarcı, bekleniyor
Ben ne biçim, vatandaşım.

Her an karışır, kavşaklar
Levhada kalır, yasaklar
Bura bizim, köy uşaklar
Ben ne biçim, vatandaşım.

Büyükler her, zaman başta
Su katılmış, tat yok aşta
Kayıp ettik, her savaşta
Ben ne biçim, vatandaşım.

Kitaplar, rafta tozlanır
Oku dedigim, nazlanır
Alamayanlar, sızlanır
Ben ne biçim, vatandaşım.

Dolaşırım, ada ada
Geçti tren, oda oda
Hayalin, ürünü buda
Ben ne biçim, vatandaşım.

Gidiyordum, dediler gel
Sormak yasak, başım mı kel
Verir kızı, kana bedel
Ben ne biçim, vatandaşım.

Öglum , babam birde eşim
Dökülmedik, yoktur dişim
Hizmet etmek, bütün işim
Ben ne biçim, vatandaşım.

Olumsuzluk, dolu çevrem
Bak diyorlar, neyi görem
Olurmu, Asli’siz Kerem
Ben ne biçim, vatandaşım.

Şaşırmışım, yolu beli
Her an, yaralıyor dili
Her neylesem, adım deli
Ben ne biçim, vatandaşım.

Bedeni yor, beyini yor
Yolun başı, sonundan zor
Yüregime, ekmişler kor
Ben ne biçim, vatandaşım.

Tad kalmadı, kahve çayda
Bazen, dolaşırım Ay’da
Hayal imiş, ah ne fayda
Ben ne biçim, vatandaşım.

Günahları, bana yazdık
Palazlandık, daha azdık
Alınlara, yazı yazdık
Ben ne biçim, vatandaşım.

Yükün aldı, yolda gemim
Demlenecek, yoktur demim
Soracagım, ettim yemin
Ben ne biçim, vatandaşım.

Oradan, oraya koştum
Aferim dediler, coştum
Boş olasın, dese boştum
Ben ne biçim, vatandaşım.

Çıldırttılar, gör adamı
Mezar ettiler, odamı
Yol alırım, el yordamı
Ben ne biçim, vatandaşım.

Emaneten, konup göçme
Bulanık, suları içme
Ben şansızım, beni seçme
Ben ne biçim, vatandaşım.

Onüç-ondörtte, sattılar
Yaslı katara, kattılar
Ömür boyu, ağlattılar
Ben ne biçim, vatandaşım.

Gelin oldum, sevinmedim
Anne oldum, övünmedim
Ben ne zaman, dövünmedim
Ben ne biçim, vatandaşım.
 

Günü birlik, dayak yerim
Derdimi, kimlere derim
Gelenekler, büktü belim
Ben ne biçim, vatandaşım.

Baba döver, koca döver
Döverde, kendini över
Utanmadan, döner sever
Ben ne biçim, vatandaşım.

Ekonomik, evlilikler
Beyaz kefen, gelinlikler
Bekleniyor ehillikler
Ben ne biçim, vatandaşım.

Oku dediler, okudum
Sınıflarda, ben yogudum
Ağa ya hali, dokudum
Ben ne biçim, vatandaşım.
 

Mahkemeler, oldu yolum
Bilsen ne, çileli kulum
Evlendigim, halde dulum
Ben ne biçim, vatandaşım.

Durmayınan, yol biter mi
Olmayan, meyve yeter mi
Odunsuz, baca tüter mi
Ben ne biçim, vatandaşım.

Ne usanır, ne bezerler
Bir ömür, uyur gezerler
Karınca, komaz ezerler
Ben ne biçim, vatandaşım.

Aşkım yasak, zevkim yasak
Adım yüce, mevkim yasak
Konuşamam, öyküm yasak
Ben ne biçim, vatandaşım.

Sevdim diye, babam vurur
Gardaşlar, yoluma durur
Göz pınarlarım, kurur
Ben ne biçim, vatandaşım.

Bize günah, yasak derler
Yasaklar, her haltı yerler
Böyle nereye, giderler
Ben ne biçim, vatandaşım.

Sıgınmışım, bir girdaba
Kış geliyor, korun soba 
Üşüyorum, inan baba
Ben ne biçim, vatandaşım.

Mahkemede, över beni
İşi düşer, sever beni
Utanmadan, döver beni
Ben ne biçim, vatandaşım.

Ömür boyu, hep çaliştım
Köle olmaya, alıştım
Onlar küstü, ben barıştım
Ben ne biçim, vatandaşım.

Senelerce, yol yürüdüm
Yollarda, gölge sürüdüm
İçe atarak, çürüdüm
Ben ne biçim, vatandaşım.

Bir araya, gelemedim
Gülenlere, gülemedim
Rahat yüzü, göremedim
Ben ne biçim, vatandaşım.

Bakar giderim

Yüzerim hayatın memba gölünde
Kaldım gidemiyom gurbet elinde
Yakan, yıkan yaz baharın selinde
Okyanusa doğru akar giderim

Gelen giden çalar açıktan gördüm
Dostun bahçesinde gülünü derdim
Ele kötü imiş ben meyil verdim
Sinemi kor ile yakar giderim

Nice kahramana sırtın çeviren
Nice yiğit vardı dağı deviren
Ben miyim dünyanın gününü gören
Binlerce engeli yıkar giderim

Nice bezirganlar demini sürdü
Hak ile yananlar sanma gün gördü
Pir Sultan Abdal’ım canını verdi
Bu kahpe dünyadan bıkar giderim

Yılmadım, korkmadım hak ile oldum
Boğucu ilhamı dert ile buldum
Sevdiğim aşkınla sararıp soldum
Şöyle bir dünyaya bakar giderim.

22.4.1975 / Hüseyin Uçar

Doyulur mu

Avladın gör kaçını
Kaptın baştan tacını
Siyah sırma saçını
Örmeye doyulur mu

Tatlı güzel dilini
Gel bana ver elini
Has bahçenin gülünü
Dermeye doyulur mu

Hoştur elma yanağın
Aç gireyim konağın
Bal süzmesi dudağın
Öpmeye doyulur mu

Hüseyini alsana
Beni benden çalsana
Bir kalbime dolsana
Sarmaya doyulur mu?

16.4.1975 / Hüseyin Uçar

Cananım

Gece uzaklarda ince yol gibi
Eğip kollarımı bükme cananım
Çatık kaşın, fidan boyun dal gibi
N’olur genç ömrümü sökme cananım

Sensin sığınacak dalım yaprağım
Sensin sade varlığımla toprağım
Gencecik çağımda aldım merağım
Taze tomurcuğum dökme cananım

Bir canım var koyacağım yoluna
Değişmem aşkını dünya malına
Hüseyin’i bırak kendi halına
Bir ömür nöbete dikme cananım.

 23.5.1975 / Hüseyin Uçar

İşaret misin

Ela göz üstünde simsiyah kaşlar
Nasılsın desem kavgaya başlar
Akıyor gözümden kan ile yaşlar
Dehalı bir aşka işaret misin?

O inci dişlerin, al al yanağın
Ben olayım güzel gönül konağın
O bakışlar yakın eder ırağın
Vefalı bir aşka işaret misin?

Tatlı tebessümle çeldin aklımı
Aşikar eyleyip gittin saklımı
Kimselere bırakamam haklımı
Sefalı bir aşka işaret misin?

 4.4.1975 / Hüseyin Uçar

Bulamadım

Çaresiz gezerim şu yeryüzünde
Derdimi dökecek kul bulamadım
Yürünür mü namertlerin izinde
Gerçek dosta giden yol bulamadım

Anadolum elbet benim öz yurdum
Say ki, insanlığın yoluna durdum
Faşistler misali tuzak mı kurdum
Durup eğlenecek il bulamadım

Kapa geçmişleri acı diyorlar
Sen iyisin desem yağcı diyorlar
Nice aç kurtlara hacı diyorlar
Bir kez tutunacak dal bulamadım

Hüseyin gizliden yürümez, açık
Desinler razıyım bir aklı kaçık
Beylerin sırtında kürk ile gocuk
Uzanıp yatmaya çul bulamadım.

 15.2.1975 / Hüseyin Uçar

Yeter

Özüm sözüm birbirine katarım
İnsanlık, çaresiz kalmasın yeter
Gerekırse ben kendime çatarım
İnsanlık, çaresiz kalmasın yeter

Milyonların kemikleri sayılır
Doktorsuz, ekmeksiz nasıl ayılır
Efendice ezilene kıyılır
İnsanlık, çaresiz kalmasın yeter

Hüseyin onların kanadı, kolu
Nihayet kendi de bir insanoğlu
Bir etmez insanla parayı, pulu
İnsanlık, çaresiz kalmasın yeter.

 14.7.1975 / Hüseyin Uçar

Olurlar

İyi günde can dostlarım
Kötü günde kör olurlar
İdama gitsem de bile
Geriden de vur olurlar

Yolum geçim kapısından
Bıktım dünya tapusundan
Varsam dostun başucundan
Toplanır da bir olurlar

Uymak ister el gözüyle
Konuşurlar tok sözüyle
Gecesiyle gündüzüyle
Yollarınma dur olurlar

Hüseyin susar mı, susmaz
O sözlere kulak asmaz
Dünya senden kimse bıkmaz
Bana tuzak kur olurlar.

14.2.1975 / Hüseyin Uçar

Değilim -2-

Ne and içtim ne söz verdim
Ne hırsızım, ne de gördüm
Gizli bir sırra mı erdim
Haksıza gebe değilim

İlim irfan çeşmesini
İstemem dert deşmesini
Sevmem dostun küsmesini
Yalvaran tövbe değilim

Saygı duyulmaz sövene
Çıkıp kendini övene
Affım yok bana değene
Elbette bebe değilim..

 8.2.1975 / Hüseyin Uçar

Gülenim yok

Hasta ruhun tedavisi zoraldı
Körpe ümitlerim dağlarda kaldı
Beşikte göçerlik kapımı çaldı
Bakanım yok, gülenim yok yüzüme

Kurudu yeşeren bütün dallarım
Kapandı geçilmez oldu yollarım
Hayal hayal oldu yurdum, illerim
Bakanım yok, gülenim yok yüzüme

Buz tutar sularım kaynar ılımaz
Müsaade et güzel kalayım biraz
Hüseyin bu dünya kimseye kalmaz
Bakanım yok, gülenim yok yüzüme.

 22.5.1975 / Hüseyin Uçar

Çağlamasam mı

Geleceğe umut içimde isyan
Sevinçle sevdayla çağlamasam mı?
Bir acı haber mi bizim illerden
Dövüne dövüne ağlamasam mı?

Omuz versem şu dağlara yaslasam
Sevinir mi sinem şehrin ıslasam
Diyar-ı gurbette ayrı kışlasam
Sinemi kor ile dağlamasam mı?

Esen rüzgar, yağan yağmur yön bulur
Hüseyin gül gibi açtı da solur
Çırpına çırpına yolları yolur
Dikilen dağlara hoğlamasam mı?

31.7.1975 / Hüseyin Uçar

Sormayın

Manalı bakışın Aşktır, emeli
Ne kazandı, hep yetirdi, sormayın
Ne deyip söyleyim dertler kümeli
Ne kazandı, ne yitirdi, sormayın

Övdükçe zülüfün döktü gerdana
Şikayetim vardır pirim sultana
Yiğitler kükreyip çıkar meydana
Ne kazandı, ne bitirdi, sormayın

Gizli yolu sıra sıra fidanlar
Bizden önce göçmüş yerde yatanlar
Hain olur aramızı katanlar
Ne kazandı, ne götürdü, sormayın

Her dilden yükselir ayrı bir nutuk
Sözle halka yariz, bin vaad koduk
Bakın keyfinize rahat bir koltuk
Ne kazandı, hep getirdi, sormayın

Gelenler gideni görmüyor, nasıl
Bir bahçe yetirdim tümüyle hasıl
Hüseyin nefesin çıktıkça asıl
Ne kazandı, ne batırdı, sormayın.

 18.2.1975 / Hüseyin Uçar

Yükleyin bana

Kalpten kabe sarılacak kol olan
Her meyva dalında çiçek, dal olan
Adadan adaya köprü, yol olan
Olanca yükünüz yükleyin bana

Şu alemde tedavisiz dertlerin
Bir sözü bin olur bakın fertlerin
Havlaması bitmez imiş itlerin
Dünyanın gamını yükleyin bana

Hüseyin gözlerin aynası yok mu
Kötü söz kalbine işleyen ok mu
Bir isim insana söyleyin çok mu
Bütün acıları yükleyin bana.

28.8.1975 / Hüseyin Uçar

Değil mi

Hastalıklar temel attı yapıma
Ciğer pare pare duman değil mi
Yaklaşıyor yavaş yavaş kapıma
Ömürün ilacı zaman değil mi

Sürülmüş kurşunlar hazır namluda
Keser yollarımı yağmur, dolu da
Yan gelmiş yatıyor zalim yalıda
Yalvarıp yakarmak aman değil mi

Her adım başı bir zalim türer
Kime güvenirsem acımaz serer
Dert düşmesin bir kez ürer de ürer
Bazan ölüm bile derman değil mi?

 21.3.1975 / Hüseyin Uçar

Güldü yürüdü

Uğradım güzele bugün sabahtan
Bir entari giymiş güzel siyahtan
Dedim sen benimsin, dedi ki çoktan
Tatlı tebessümle güldü yürüdü

Dedim ismin nedir, dedi ki sorma
Dedim sebep nedir, dedi ki yorma
Dedim ki aşığım, dedi laf vurma
Belimi ortadan böldü yürüdü

Dedim yaşın kaçtır dedi on sekiz
Dedim koynundaki, dedi ki ikiz
Dedim ne fazilet, dedi ki tekiz
Gönlümden gümanı sildi yürüdü

Dedim ki kızdın mı methini yaptım
Dedi ki niçin taptıkça taptım
Dedim gerçek midir, dedi ki ahtım
Kalbimi okladı deldi yürüdü

Dedim tanışalım, dedi ne zaman
Dedim buluşalım, dedi ki aman
Dedim ki aşığım halim çok yaman
Yürüyen ayagım  çeldi yürüdü.

 11.6.1975 / Hüseyin Uçar

Tok olur

Değmen benim şu biçare gönlüme
Dünyayı verseler gözde yok olur
Yiğidin başına bir iş gelirse
Geriden hay haya kalkan çok olur

Şu hassas gönlümü kıran kırana
Yıkıldı saraylar döndü virana
Fakire yoksula vuran vurana
Hançer yüreğime yivli ok olur

Geze geze şu cihanı usandım
Kulak verip ilhamıma yaslandım
İnsafa gel her köşede haşlandım
Üf desen kaçanlar gözü pek olur

Hüseyin’i alın vermen haine
Karga diyorlarmış duyun, şahine
Döner dünya kalleşlerin lehine
Yüz yıllık açlara sorsan tok olur.

  20.6.1975 / Hüseyin Uçar

Vatan

Ben seherin beyaz taşı
Özledim kavim kardaşı
Çağlar gözlerimin yaşı
Bura gurbet, vatan nerde

Kimi kimden soracağım
Garip yuva kuracağım
Genç ömürü yoracağım
Bura gurbet, vatan nerde

Beş asırlık ömür verse
Ayağıma halı serse
Alay eden gelip görse
Bura gurbet, vatan nerde

Bülbülün meskeni çalı
İstemiyor yağı, balı
Aslan etmişler çakalı
Bura gurbet, vatan nerde

Bencilliğe yakar ağıt
Yazmak için aldım kâğıt
Şu gamı kederi dağıt
Bura gurbet, vatan nerde?

 25.5.1975 / Hüseyin Uçar

Dünya

Gülemedim dünya senin yüzüne
Sürme çekmiş güzel iki gözüne
Kimisi vuruyor yanmış dizine
Yanmış dizlerine köz oldun dünya

Kimini güldürüp zevke daldırdın
Kiminin ah ile aklın aldırdın
Kimisini dağdan dağa kaldırdın
Kimisine sade söz oldun dünya

Kimisini milyonlara gark ettin
Kimisini sel götürmez ark ettin
Kimisini dövündürüp çark ettin
Bana yalan ele öz oldun dünya

Kimisi Mecnun’dur arar Leyla’sın
Kimi terk eylemiş ilin yaylasın
Hüseyin aşk ile bulmuş belasın
Ona da sadece poz oldun dünya.

 8.8.1975 / Hüseyin Uçar

Salmış gidiyor

Birine seslendim dalmış uykuda
Gaflet uykusuna dalmış gidiyor
Birine seslendim inmiş kuyuda
Orda kıyamete kalmış gidiyor

Dedim gözlerinde perde siyahtan
Dedi kurtulamam bir türlü ahtan
Dedim ki kalk uyan erken sabahtan
Kuzusun yanına almış gidiyor

üzümlüdür yeşil bağlar üzümlü
Sevdiğim doğada her şey çözümlü
Dedim gülmek, dedi daha azimli
Düşlerin ummana salmış gidiyor.

  12.7.1975 / Hüseyin Uçar

Değil

Dünya senin neyin aldım
Kerem gibi çölde kaldım
Ben her zaman yaralandım
Yaşamamak elde değil

Yalan bilmem, plan bilmem
İsteyerek bir an gülmem
Gülüm arkansıra gelmem
Mecnun artık çölde değil

Sesim senden, halktan dilim
Gel darılma bana gülüm
Her canlıya vardır ölüm
Ördek gibi gölde değil

Pınar oldum ark ararım
Gene toprağı sararım
Ferhat’ım dağı yararım
Benim sevdam dilde değil.

 14.5.1975 / Hüseyin Uçar

Arıyor

Dökülür sözcükler çıkar ağızdan
Kutuplarda elbet yürünmez buzdan
Dem sürelim derken söz ile sazdan
Diller çata çata yarış arıyor

Benim oturduğum villa mı, kat mı
Sülo’nun amble’mi katır mı, at mı
Her on yılda darbe acı mı, tat mı
Herkes bir yerlere varış arıyor

Baharın hedefi yaza yönelik
Yokuş direniyor düze yönelik
Hayatın her yönü bize yönelik
İnsanlık bir huzur, barış arıyor.

9.6.1975 / Hüseyin Uçar

Bre dünya

Nasıl eğleneyim eller kovuyor
Bre dünya sende izim kalmadı
Kimisi sitemle elin ovuyor
Benim tutunacak dalım kalmadı

Dinleyin erenler gerçek nasihat
Gülüp oynar iken yapışır tokat
Koştum rüzgâr ile kesildi takat
Daha yürüyecek yolum kalmadı

Eğildim saygıyla dediler haktan
Dikildi karşıma boş kafa çoktan
Sinem de yarıldı bakın kuraktan
Kırdılar kanadım kolum olmadı.

  26.1.1975 / Hüseyin Uçar

Her zaman

Anlatayım dostum değil bir rüya
Yolculuk başlamış yıldıza aya
Bir meydan savaşı hayat bu dünya
Direnerek hak alınır her zaman

Emeğimiz niçin yatanlar tatar
Servetin üstüne servetler katar
Bizi bize takıp pusuda yatar
Direnerek hak alınır her zaman

Alırsan, satarlar, gerilik kabal
Evlenirsen gönlüm bir daha sev al
Bahar gelmiş her yan gözükür albal
Direnerek hak alınır her zaman.

 6.6.1975 / Hüseyin Uçar

Bu sırra

Nasıl da coşardı ilham nehirim
Gelip geçtim eremedim bu sırra
Herkes gibi olmaz benim ahirim
Gelip geçtim eremedim bu sırra

Hakkımı ellere verdin alamam
Yıllar oldu ben kendimi bulamam
Kabulüm yok buralarda duramam
Gelip geçtim eremedim bu sırra

Nefsimi körlerim vicdanım susmaz
Tehdide, zulüme hiç kulak asmaz
Çürük tahtalara Hüseyin basmaz
Gelip geçtim eremedim bu sırra.

 2.8.1975 / Hüseyin Uçar

Gözlerinde

Nice suçsuzu astılar
Halkın bağrına bastılar
Sanki sesimiz kıstılar
Hile dolu özlernde

Herkes korkuyor hırslıdan
Neşe beklenmez yaslıdan
Kerem bıkar mı Aslı’dan
Yatar ölür dizlerinde

Derdi derde mi eklerler
Nefis koymayıp örklerler
Yoksa köle mi beklerler
Hüseyin’in gözlerinde?

 4.6.1975 / Hüseyin Uçar

Olmuyor

Doğmak ilim ölmek ilim
Döşememde hasır kilim
Deviniyor güzel dilim
Gül bülbüle yar olmuyor

Yarışıyor canlı cansız
Ecel gelir bir gün ansız
Bir gönül düşün sultansız
Düşlemekle var olmuyor

Arka versek tepe dağa
Göz gezdirsek geçen çağa
Balık gibi düştük ağa
Can vermesi zor olmuyor.

3.8.1975 / Hüseyin Uçar

İlham koşar

Ademler havasız olmaz
Sevgisiz bir ömür dolmaz
Sanilmasın tarih yazmaz
Şiir koşar ilham coşar

Ölen ölür çoğu suçsuz
Pis bir urgan elde uçsuz
Kalsın bir müddet sonuçsuz
Şiir coşar ilham şaşar

Duygu teper iğnesi dil
Hüseyin gerçeğe eğil
Koltuk halkın sizin değil
Şiir doğar ilham koşar.

10.7.1975 / Hüseyin Uçar

İlim sin Çorum

Sağmacadan gelir suyun sel gibi
Nice tepeleri aşar yel gibi
Bana davranırsın niçin el gibi
Vatanım ilim’sin Çorum

Avrupayı karış karış dolandım
Sensin gene benim kolum kanadım
Seninle bir olmak benim muradım
Rüzgarım, yelim’sin Çorum

Sende açılmış dünyaya gözüm
Tükendi kalmadı diyecek sözüm
Senden ayrılalı dayanmaz özüm
Barınağım, dilim’sin Çorum

Cennetten farksız o güzel çevren
Bütün güzelliğin bırakmış evren
Köy, kaza, mahalle, kalıyor gören
Yağmurum, selim’sin Çorum.

 9.5.1975 / Hüseyin Uçar

Gidiyor

Tavana dikilen gözler
Göç’e koyulmuş gidiyor
Takatsiz, dermansız dizler
Gizli yorulmuş gidiyor

Gemi gamla yüklenirse
Kutuplarda kar erirse
Toprakta altın çürürse
Beyin yorulmuş gidiyor

Doğudan batıya nara
Sinem delik deşik yara
Dağlar perde perde sıra
Yiğit vurulmuş gidiyor

Tut elimi yada verme
Veririsen kör ol görme
Hüseyinsiz sefa sürme
Gönül kırılmış gidiyor.

 9.3.1975 / Hüseyin Uçar

Okursun dağlar

Bülbülden mi alır dağlar sedasın
Güzelden mi alır dağlar edasın
Giyinmiş alları bahar modasın
Kekikli naneli kokarsın dağlar

Bin bir çeşit ağaç, güzel kuş sesi
Karla kaplı hâlâ gayet yücesi
Bir değil gönlümde gündüz gecesi
Hüzünle kalbime akarsın dağlar

Yükseklerde şahin kartal korkusu
Ruha işler levik kekik kokusu
Çayır çimen ağaç yaprak dokusu
Hasretim kalbimi yakarsın dağlar

Gönlümü çalarsın insafsız derman
Evrende olmuşsun bir büyük kovan
Bal olur suyunla ekmekle soğan
Sevdalı ruhumu okursun dağlar

Duygulu ruhları büyüye vurun
En sadık yakını Uçar’a sorun
İsterim gönlüme sonsuz taht kurun
Banada  heybetle bakarsın dağlar.

 30.2.1975 / Hüseyin Uçar

Aldı Niğdeli

Gel gör dedim bizim eli güzele
Aklımı başımdan aldı Niğdeli
Mor menekşe veda çekmiş gazele
Aklımı başımdan aldı Niğdeli

Sordu bana memleketin neresi
Yıkıldı başıma dünya küresi
Çınlıyor beynimde hâlâ gür sesi
Aklımı başımdan aldı Niğdeli

Mevsim sonbahar ağaçlar bozkır
Bir olmaz diyor altınla bakır
Bir kusursuz güzel gözleri çakır
Aklımı başımdan aldı Niğdeli

Sel gibi bulanıp tebessüm etti
Göz yaşın yemeğe yağ edip kattı
Kirpiği sineme hançer mi battı
Aklımı başımdan aldı Niğdeli

Hüseyin bir sözcük çıktı ağızdan
İsmim çıkar diyor notayla sazdan
Bir türkü tutturduk aynı avazdan
Aklımı başımdan aldı Niğdeli.

 28.2.1975 / Hüseyin Uçar

Diyemiyorum

Ben hayranım kaşın ile gözüne
Hasret kaldım çifte benli yüzüne
Gerçek sanıp aldanmışım sözüne
Aşkını kimseye diyemiyorum.

Ölü müyüm, diri miyim ölç beni
Yeşil miyim, yetgin miyim biç beni
Rakı mıyım, viski miyim iç beni
Aşkını kimseye diyemiyorum.

Hüseyin’i sanma hiç senden ırak
Kül oldum aşkınla gel gör yanarak
Dağı yardım seni Şirin sanarak
Halimi kimseye diyemiyorum.

 1.4.1975 / Hüseyin Uçar

Görün bizi

Sülük gibi kan emenler
Görmeyenler görün bizi
Deniz, ova, yeşil dağlar
Görmeyenler görün bizi

 

 

Gelişen nesile düşman
Sökmeyecek emir ferman
Ömür denen kısa zaman
Görmeyenler görün bizi

 

 

Düşman gelişen nesile
Anlamadan düştük dile
Nezir olduk bile bile
Görmeyenler görün bizi.

 

 23.3.1975 / Hüseyin Uçar

 

Vefasız dostum

Bıraktı yadlara bülbülde zarım
Alırsan vereyim olanca varım
Yıllar oldu gene onu ararım
Şimdi bahtiyar mı vefasız dostum

 

Hüseyin’i kurşunlara dizdirdi
Canlı vücudundan deri yüzdürdü
Arka sıra diyar diyar gezdirdi
Şimdi ihtiyar mı vefasız dostum?

 

4.3.1975 / Hüseyin Uçar

 

 

 

 

Bak kimlere kaldın

Kölenin zinciri kilitli kalmaz
Sevenler kapıyı destursuz çalmaz
Sanmayın vahşiler kara gün dolmaz
Sen kimlere kaldın kahpesin dünya

 

Destursuz bahçeler bülbüle ait
İsteksiz bir yere olunmaz kayıt
Taşlama gel beni dalgınsam ayılt
Sen kimlere kaldın kahpesin dünya

 

Kime versem beğenip almıyor azı
Her mevsim canlılar çağırır yazı
Hüseyin Uçar’ın kime ki nazı
Sen kimlere kaldın kahpesin dünya.

 

 2.6.1975 / Hüseyin Uçar

 

Seçemez miyim

İnsanı tartmaya terazi olsam
Akılla mantığı ölçemez miyim
Şu giden geminin kaptanı olsam
Deryadan bir damla içemez miyim

 

Çağırsam katar mı gücün gücüme
Girmedim dünyada tek bir biçime
Gurbet, vatan diye girsem seçime
Koskoca Çorum’u seçemez miyim

 

Hüseyin güvenir bilmem nesine
Bilginler girmeli bilim dersine
Güç katarlar toplumların sesine
Atlaslardan öte geçemez miyim?

 

22.5.1975 / Hüseyin Uçar

Gayri

Hani söz vermiştin sade benimsin
Şimdi gülüyorsun el oldun gayri
Kimsenin kimseye güveni yoktur
Ilgıt ılgıt esen yel oldun gayri

 

Methiye dizilmez vefasız dosta
Hüseyin aşkıyla onulmaz hasta
Ağlar oldu gönül hep ah ü yasta
Dönüp bakamam’ki el oldun gayri.

 

 10.6.1975 / Hüseyin Uçar

 

Alır aklımı

Güller ağlar bülbül aynı avazda
Sedası bulunmaz ördekte, kazda
Gel güzel birleşek baharda, yazda
Çifte  dikizlerin alır aklımı

 

Seherde uğrasam yol kenarından
Avlasam sevdiğim can damarından
Esirgerim seni o kollarından
Çifte ikizlerin alır aklımı

 

Bırakma yadlara al götür beni
Adım adım güzel aradım seni
Serersin toprağa o selvi teni
O çifte yüzlerin alır aklımı

 

Hüseyin’im sensiz neyler cihanı
Almış teker teker şahı, sultanı
Hatasız kul olmaz düzelt hatanı
O güzel sözlerin alır aklımı.

 

 26.5.1975 / Hüseyin Uçar

Bulunur mu

Diyorlar ki aşk turşudan farksızdır
Dağ, tepe dinlemez meyil arksızdır
Döner değirmeni susuz, çarksızdır
Ona nota veren kul bulunur mu?

 

İner gönüllerden biner ruhuna
Gizli yanar bazan dostun ahına
Kendiside kızar güzerğahına
Ona tutunacak dal bulunur mu

 

Sessiz yoldaş olur dağda meşeye
Çekilir kimsesiz ıssız köşeye
İhtiyacı yoktur başka bir şeye
Dosta giden geçit yol bulunur mu

 

Selam alır havada ki kuşlardan
Göremez önünü akan yaşlardan
Der ki, zalim kalbin farksız taşlardan
Mecnun’u eyleyen çöl bulunur mu

 

Aşkın ateşiyle lal olmuş sönmez
Rızasız lokmalar bal olsa yenmez
Sus bırak ismini Hüseyin, denmez
Altın değerinde pul bulunur mu?

 

7.21975 / Hüseyin Uçar

Değilim

Kondum ki göçerim ey dünya senden
Sırtında ebedi bir yük değilim
Senden gayrı kimler acındı benden
Sırtında ebedi bir yük değilim

 

Kimlerini milyarlara katarsın
Kimlerini hep onlara satarsın
Diken misin niçin bana batarsın
Sırtında ebedi bir yük değilim

 

Irmaklar misali yay çize çize
Çamur deryaların çıkıyor dize
Gücüm yetmez oldu beş metre beze
Sırtında ebedi bir yük değilim

 

Sanmayın sözlerim namluda kurşun
Çok görmen yerleşem verin bir arşın
Fakire kapalı pazarla çarşın
Sırtında ebedi bir yük değilim

 

Varlığım gerçektir hayalim bir Nil
Düşün aldıkların geçmişe eğil
Gelenler gidiyor sana yük değil
Sırtında ebedi bir yük değilim.

 

 9.7.1975 / Hüseyin Uçar

 

 

 

 

 

 

 

Takmak isterim

İsterim dünyanın zevkini tatmak
İsterim güzelin özüyle yatmak
İsterim zulüme bilinçli çatmak
Zulüm kalesini yıkmak isterim

 

Lav ateşin üzerinde yürünmez
Gelen gider, giden gelir erinmez
Haklı ise haksızlara yerinmez
Güzele güzelce bakmak isterim

 

Hüseyin’e doğru söylen kaçırman
Hırsızları tutun aklı şaşırman
Gence kıyıp sabırları taşırman
Gerdanına güller takmak isterim.

 

 11.11.1975 / Hüseyin Uçar

 

Al senin olsun

Diyar diyar gezdim aşkın elinden
Barajlar kurulur gözüm selinden
Bilirim bal akar tatlı dilinden
Neyim varsa iste al senin olsun

 

Dilden dile çölden çöle yollarsın
Hayalinle yollarımı bağlarsın
Sevdiğim kalbimde coşar çağlarsın
Neyim varsa iste al senin olsun

 

Sevdiğim yürüdü gölgesi oldum
Nere adım atsam orada buldum
Bir çiçek misali sararıp soldum
Neyim varsa iste al senin olsun

 

He de de sevdiğim saray kurayım
Gel otur yanıma saçın tarayım
Çözüm nedir söyle çözüm bulayım
Neyim varsa iste al senin olsun.

 

 14.3.1975 / Hüseyin Uçar

 

 

Çalmalıyız

Kırbaç ile yürümedim
İnsan gibi kalmalıyız
Elbiz beyin çürümedim
Dosta selam salmalıyız

 

Kopamadık kara yastan
Ayrı kaldık eşten, dosttan
Gel çıkarma beni baştan
Biz beraber olmalıyız

 

Sanma senden ayrı yolum
Omuzdan kestiler kolum
Dinle beni dinle oğlum
Sazı birlik çalmalıyız.

 

 9.2.1975 / Hüseyin Uçar

 

 

Günler gelecek

Bir melunun şerri etrafı sardı
Hücumlar artıyor kesilmez ardı
Göçtü aramızdan ne canlar vardı
Senin de güldüğün günler gelecek

 

Düzenbaz meşale vermiş eline
Düşürmüş kimliğim alçak diline
Pençe vurulmuyor sazın teline
Senin de güldüğün günler gelecek

 

Her renge bürünür nedir unvanı
Şu yüce dağların kalkmaz dumanı
Hep beylere gelir hasat zamanı
Senin de güldüğün günler gelecek

 

Yoksulluk inletir nedense bitmez
Karşıtı zenginlik bizlere gitmez
Güller açmayınca bülbüller ötmez
Senin de güldüğün günler gelecek

 

Milattan önce mi yasalar sinmiş
Tozalayan karlar eriyip dinmiş
Yiğidin peşinden bak neler denmiş
Senin de güldüğün günler gelecek.

 

 20.2. 1975 / Hüseyin Uçar

 

 

 

 

Kömür gözlüm eğlenme

Yalvara yalvara yoruldu dilim
Gel eğlenme kömür gözlüm eğlenme
Çekildi suları kurudu gölüm
Gel eğlenme kömür gözlüm eğlenme

Kurudu kalmadı yaprağım dalım
Karaya büründü yeşilim alım
Yeter yıkma beni aşkım, sevdalım
Gel eğlenme kömür gözlüm eğlenme

Gözden uzaklaşma mazimiz derin
Daralmaz kalbimde genişler yerin
Hüseyin kan ağlar senin eserin
Gel eğlenme kömür gözlüm eğlenme.

 23.4.1975 / Hüseyin Uçar

Uçamıyor

Yüreğimi taş eyledin
Gözlerimi yaş eyledin
Şu gönlümü kuş eyledin
Kanatı yok uçamıyor

Birazcık gönlü güldür
Gözyaşım yarime bildir
İster’isen şimdi öldür
Yad’a derdin açamıyor

Hıncını sevenden alma
N’olur beni oyalama
Şu sinemi yaralama
Sevdalanmış kaçamıyor

Boşa gönül havalanmış
Bin yerinden yaralanmış
Hüseyin’im paralanmış
Bunca yıldır yaşamıyor.

15.7.1975 / Hüseyin Uçar

Sar beni

Sen bir doktor ol da hastan olayım
Acıma sevdiğim yar beni beni
Eğer beni baygın halde bulursan
İncitme sevdiğim sar beni beni

Dile vücudunda kolun olayım
İste de al beni malın olayım
Her an gezindiğin yolun olayım
Cadde ismin diye sor beni beni

Sen bir tarla ol da satın alayım
Büyük şehirlerde katın olayım
Sen binici ol da atın olayım
Acıma sevdiğim yor beni beni

Sen bir dünyasın yören olayım
Muhtelif yerinde yaren olayım
Der Hüseyin gülün deren olayım
Aşkın yoldan bile kor beni beni.

19.2.1975 / Hüseyin Uçar

Sar beni

Sen bir doktor ol da hastan olayım
Acıma sevdiğim yar beni beni
Eğer beni baygın halde bulursan
İncitme sevdiğim sar beni beni

Dile vücudunda kolun olayım
İste de al beni malın olayım
Her an gezindiğin yolun olayım
Cadde ismin diye sor beni beni

Sen bir tarla ol da satın alayım
Büyük şehirlerde katın olayım
Sen binici ol da atın olayım
Acıma sevdiğim yor beni beni

Sen bir dünyasın yören olayım
Muhtelif yerinde yaren olayım
Der Hüseyin gülün deren olayım
Aşkın yoldan bile kor beni beni.

19.2.1975 / Hüseyin Uçar

Bu aşkın elinden

Bu aşk bizi fırıldağa çevirdi
Tayfun oldu gemilerim devirdi
Avcı oldu yollarımı çevirdi
Bu aşkın elinden dostlar elaman

Çarka vurdu yonttu kaba yanımı
Mengeneye verdi tatlı canımı
Sevdiceğim sormaz oldu halımı
Bu aşkın elinden dostlar elaman

Sarıldı yakama yırttı yakamı
Aşk dediğin işkence mi, sefa mı
Taşlara çaldırdı ezdi kafamı
Bu aşkın elinden dostlar elaman

Hüseyin’i taşa tuttu yılmadı
Düğün dernek cenazemi kılmadı
Kalbimi gönderdim zalim almadı
Bu aşkın elinden dostlar elaman.

 3.8.1975 / Hüseyin Uçar

Konuş yağmur damlaları

Yağar yağmur sulu sulu
Kes n’olursun özüm dolu
Bana mıdır gurbet yolu
Konuş yağmur damlaları

Aşk şerbeti yar elinden
Hediye zülüf telinden
Kurtulmadım dost selinden
Konuş yağmur damlaları

Kestin yolum dağlar gibi
Hazan oldum bağlar gibi
Gözüm yaşı çağlar gibi
Konuş yağmur damlaları

Ölü müyüm, diri miyim
Ben o yarin gülü müyüm
Can habubat gölü müyüm
Konuş yağmur damlaları

Kalem elde elem dilde
Arzum kaldı ince belde
Hüseyin’i boğma selde
Konuş yağmur damlaları.

11.6.1975 / Hüseyin Uçar