Skip to content

Month: January 2008

Bakar giderim

Yüzerim hayatın memba gölünde
Kaldım gidemiyom gurbet elinde
Yakan, yıkan yaz baharın selinde
Okyanusa doğru akar giderim

Gelen giden çalar açıktan gördüm
Dostun bahçesinde gülünü derdim
Ele kötü imiş ben meyil verdim
Sinemi kor ile yakar giderim

Nice kahramana sırtın çeviren
Nice yiğit vardı dağı deviren
Ben miyim dünyanın gününü gören
Binlerce engeli yıkar giderim

Nice bezirganlar demini sürdü
Hak ile yananlar sanma gün gördü
Pir Sultan Abdal’ım canını verdi
Bu kahpe dünyadan bıkar giderim

Yılmadım, korkmadım hak ile oldum
Boğucu ilhamı dert ile buldum
Sevdiğim aşkınla sararıp soldum
Şöyle bir dünyaya bakar giderim.

22.4.1975 / Hüseyin Uçar

Doyulur mu

Avladın gör kaçını
Kaptın baştan tacını
Siyah sırma saçını
Örmeye doyulur mu

Tatlı güzel dilini
Gel bana ver elini
Has bahçenin gülünü
Dermeye doyulur mu

Hoştur elma yanağın
Aç gireyim konağın
Bal süzmesi dudağın
Öpmeye doyulur mu

Hüseyini alsana
Beni benden çalsana
Bir kalbime dolsana
Sarmaya doyulur mu?

16.4.1975 / Hüseyin Uçar

Cananım

Gece uzaklarda ince yol gibi
Eğip kollarımı bükme cananım
Çatık kaşın, fidan boyun dal gibi
N’olur genç ömrümü sökme cananım

Sensin sığınacak dalım yaprağım
Sensin sade varlığımla toprağım
Gencecik çağımda aldım merağım
Taze tomurcuğum dökme cananım

Bir canım var koyacağım yoluna
Değişmem aşkını dünya malına
Hüseyin’i bırak kendi halına
Bir ömür nöbete dikme cananım.

 23.5.1975 / Hüseyin Uçar

İşaret misin

Ela göz üstünde simsiyah kaşlar
Nasılsın desem kavgaya başlar
Akıyor gözümden kan ile yaşlar
Dehalı bir aşka işaret misin?

O inci dişlerin, al al yanağın
Ben olayım güzel gönül konağın
O bakışlar yakın eder ırağın
Vefalı bir aşka işaret misin?

Tatlı tebessümle çeldin aklımı
Aşikar eyleyip gittin saklımı
Kimselere bırakamam haklımı
Sefalı bir aşka işaret misin?

 4.4.1975 / Hüseyin Uçar

Bulamadım

Çaresiz gezerim şu yeryüzünde
Derdimi dökecek kul bulamadım
Yürünür mü namertlerin izinde
Gerçek dosta giden yol bulamadım

Anadolum elbet benim öz yurdum
Say ki, insanlığın yoluna durdum
Faşistler misali tuzak mı kurdum
Durup eğlenecek il bulamadım

Kapa geçmişleri acı diyorlar
Sen iyisin desem yağcı diyorlar
Nice aç kurtlara hacı diyorlar
Bir kez tutunacak dal bulamadım

Hüseyin gizliden yürümez, açık
Desinler razıyım bir aklı kaçık
Beylerin sırtında kürk ile gocuk
Uzanıp yatmaya çul bulamadım.

 15.2.1975 / Hüseyin Uçar

Yeter

Özüm sözüm birbirine katarım
İnsanlık, çaresiz kalmasın yeter
Gerekırse ben kendime çatarım
İnsanlık, çaresiz kalmasın yeter

Milyonların kemikleri sayılır
Doktorsuz, ekmeksiz nasıl ayılır
Efendice ezilene kıyılır
İnsanlık, çaresiz kalmasın yeter

Hüseyin onların kanadı, kolu
Nihayet kendi de bir insanoğlu
Bir etmez insanla parayı, pulu
İnsanlık, çaresiz kalmasın yeter.

 14.7.1975 / Hüseyin Uçar

Olurlar

İyi günde can dostlarım
Kötü günde kör olurlar
İdama gitsem de bile
Geriden de vur olurlar

Yolum geçim kapısından
Bıktım dünya tapusundan
Varsam dostun başucundan
Toplanır da bir olurlar

Uymak ister el gözüyle
Konuşurlar tok sözüyle
Gecesiyle gündüzüyle
Yollarınma dur olurlar

Hüseyin susar mı, susmaz
O sözlere kulak asmaz
Dünya senden kimse bıkmaz
Bana tuzak kur olurlar.

14.2.1975 / Hüseyin Uçar

Değilim -2-

Ne and içtim ne söz verdim
Ne hırsızım, ne de gördüm
Gizli bir sırra mı erdim
Haksıza gebe değilim

İlim irfan çeşmesini
İstemem dert deşmesini
Sevmem dostun küsmesini
Yalvaran tövbe değilim

Saygı duyulmaz sövene
Çıkıp kendini övene
Affım yok bana değene
Elbette bebe değilim..

 8.2.1975 / Hüseyin Uçar

Gülenim yok

Hasta ruhun tedavisi zoraldı
Körpe ümitlerim dağlarda kaldı
Beşikte göçerlik kapımı çaldı
Bakanım yok, gülenim yok yüzüme

Kurudu yeşeren bütün dallarım
Kapandı geçilmez oldu yollarım
Hayal hayal oldu yurdum, illerim
Bakanım yok, gülenim yok yüzüme

Buz tutar sularım kaynar ılımaz
Müsaade et güzel kalayım biraz
Hüseyin bu dünya kimseye kalmaz
Bakanım yok, gülenim yok yüzüme.

 22.5.1975 / Hüseyin Uçar

Çağlamasam mı

Geleceğe umut içimde isyan
Sevinçle sevdayla çağlamasam mı?
Bir acı haber mi bizim illerden
Dövüne dövüne ağlamasam mı?

Omuz versem şu dağlara yaslasam
Sevinir mi sinem şehrin ıslasam
Diyar-ı gurbette ayrı kışlasam
Sinemi kor ile dağlamasam mı?

Esen rüzgar, yağan yağmur yön bulur
Hüseyin gül gibi açtı da solur
Çırpına çırpına yolları yolur
Dikilen dağlara hoğlamasam mı?

31.7.1975 / Hüseyin Uçar

Sormayın

Manalı bakışın Aşktır, emeli
Ne kazandı, hep yetirdi, sormayın
Ne deyip söyleyim dertler kümeli
Ne kazandı, ne yitirdi, sormayın

Övdükçe zülüfün döktü gerdana
Şikayetim vardır pirim sultana
Yiğitler kükreyip çıkar meydana
Ne kazandı, ne bitirdi, sormayın

Gizli yolu sıra sıra fidanlar
Bizden önce göçmüş yerde yatanlar
Hain olur aramızı katanlar
Ne kazandı, ne götürdü, sormayın

Her dilden yükselir ayrı bir nutuk
Sözle halka yariz, bin vaad koduk
Bakın keyfinize rahat bir koltuk
Ne kazandı, hep getirdi, sormayın

Gelenler gideni görmüyor, nasıl
Bir bahçe yetirdim tümüyle hasıl
Hüseyin nefesin çıktıkça asıl
Ne kazandı, ne batırdı, sormayın.

 18.2.1975 / Hüseyin Uçar

Yükleyin bana

Kalpten kabe sarılacak kol olan
Her meyva dalında çiçek, dal olan
Adadan adaya köprü, yol olan
Olanca yükünüz yükleyin bana

Şu alemde tedavisiz dertlerin
Bir sözü bin olur bakın fertlerin
Havlaması bitmez imiş itlerin
Dünyanın gamını yükleyin bana

Hüseyin gözlerin aynası yok mu
Kötü söz kalbine işleyen ok mu
Bir isim insana söyleyin çok mu
Bütün acıları yükleyin bana.

28.8.1975 / Hüseyin Uçar

Değil mi

Hastalıklar temel attı yapıma
Ciğer pare pare duman değil mi
Yaklaşıyor yavaş yavaş kapıma
Ömürün ilacı zaman değil mi

Sürülmüş kurşunlar hazır namluda
Keser yollarımı yağmur, dolu da
Yan gelmiş yatıyor zalim yalıda
Yalvarıp yakarmak aman değil mi

Her adım başı bir zalim türer
Kime güvenirsem acımaz serer
Dert düşmesin bir kez ürer de ürer
Bazan ölüm bile derman değil mi?

 21.3.1975 / Hüseyin Uçar

Güldü yürüdü

Uğradım güzele bugün sabahtan
Bir entari giymiş güzel siyahtan
Dedim sen benimsin, dedi ki çoktan
Tatlı tebessümle güldü yürüdü

Dedim ismin nedir, dedi ki sorma
Dedim sebep nedir, dedi ki yorma
Dedim ki aşığım, dedi laf vurma
Belimi ortadan böldü yürüdü

Dedim yaşın kaçtır dedi on sekiz
Dedim koynundaki, dedi ki ikiz
Dedim ne fazilet, dedi ki tekiz
Gönlümden gümanı sildi yürüdü

Dedim ki kızdın mı methini yaptım
Dedi ki niçin taptıkça taptım
Dedim gerçek midir, dedi ki ahtım
Kalbimi okladı deldi yürüdü

Dedim tanışalım, dedi ne zaman
Dedim buluşalım, dedi ki aman
Dedim ki aşığım halim çok yaman
Yürüyen ayagım  çeldi yürüdü.

 11.6.1975 / Hüseyin Uçar

Tok olur

Değmen benim şu biçare gönlüme
Dünyayı verseler gözde yok olur
Yiğidin başına bir iş gelirse
Geriden hay haya kalkan çok olur

Şu hassas gönlümü kıran kırana
Yıkıldı saraylar döndü virana
Fakire yoksula vuran vurana
Hançer yüreğime yivli ok olur

Geze geze şu cihanı usandım
Kulak verip ilhamıma yaslandım
İnsafa gel her köşede haşlandım
Üf desen kaçanlar gözü pek olur

Hüseyin’i alın vermen haine
Karga diyorlarmış duyun, şahine
Döner dünya kalleşlerin lehine
Yüz yıllık açlara sorsan tok olur.

  20.6.1975 / Hüseyin Uçar

Vatan

Ben seherin beyaz taşı
Özledim kavim kardaşı
Çağlar gözlerimin yaşı
Bura gurbet, vatan nerde

Kimi kimden soracağım
Garip yuva kuracağım
Genç ömürü yoracağım
Bura gurbet, vatan nerde

Beş asırlık ömür verse
Ayağıma halı serse
Alay eden gelip görse
Bura gurbet, vatan nerde

Bülbülün meskeni çalı
İstemiyor yağı, balı
Aslan etmişler çakalı
Bura gurbet, vatan nerde

Bencilliğe yakar ağıt
Yazmak için aldım kâğıt
Şu gamı kederi dağıt
Bura gurbet, vatan nerde?

 25.5.1975 / Hüseyin Uçar

Dünya

Gülemedim dünya senin yüzüne
Sürme çekmiş güzel iki gözüne
Kimisi vuruyor yanmış dizine
Yanmış dizlerine köz oldun dünya

Kimini güldürüp zevke daldırdın
Kiminin ah ile aklın aldırdın
Kimisini dağdan dağa kaldırdın
Kimisine sade söz oldun dünya

Kimisini milyonlara gark ettin
Kimisini sel götürmez ark ettin
Kimisini dövündürüp çark ettin
Bana yalan ele öz oldun dünya

Kimisi Mecnun’dur arar Leyla’sın
Kimi terk eylemiş ilin yaylasın
Hüseyin aşk ile bulmuş belasın
Ona da sadece poz oldun dünya.

 8.8.1975 / Hüseyin Uçar

Salmış gidiyor

Birine seslendim dalmış uykuda
Gaflet uykusuna dalmış gidiyor
Birine seslendim inmiş kuyuda
Orda kıyamete kalmış gidiyor

Dedim gözlerinde perde siyahtan
Dedi kurtulamam bir türlü ahtan
Dedim ki kalk uyan erken sabahtan
Kuzusun yanına almış gidiyor

üzümlüdür yeşil bağlar üzümlü
Sevdiğim doğada her şey çözümlü
Dedim gülmek, dedi daha azimli
Düşlerin ummana salmış gidiyor.

  12.7.1975 / Hüseyin Uçar

Değil

Dünya senin neyin aldım
Kerem gibi çölde kaldım
Ben her zaman yaralandım
Yaşamamak elde değil

Yalan bilmem, plan bilmem
İsteyerek bir an gülmem
Gülüm arkansıra gelmem
Mecnun artık çölde değil

Sesim senden, halktan dilim
Gel darılma bana gülüm
Her canlıya vardır ölüm
Ördek gibi gölde değil

Pınar oldum ark ararım
Gene toprağı sararım
Ferhat’ım dağı yararım
Benim sevdam dilde değil.

 14.5.1975 / Hüseyin Uçar

Arıyor

Dökülür sözcükler çıkar ağızdan
Kutuplarda elbet yürünmez buzdan
Dem sürelim derken söz ile sazdan
Diller çata çata yarış arıyor

Benim oturduğum villa mı, kat mı
Sülo’nun amble’mi katır mı, at mı
Her on yılda darbe acı mı, tat mı
Herkes bir yerlere varış arıyor

Baharın hedefi yaza yönelik
Yokuş direniyor düze yönelik
Hayatın her yönü bize yönelik
İnsanlık bir huzur, barış arıyor.

9.6.1975 / Hüseyin Uçar

Bre dünya

Nasıl eğleneyim eller kovuyor
Bre dünya sende izim kalmadı
Kimisi sitemle elin ovuyor
Benim tutunacak dalım kalmadı

Dinleyin erenler gerçek nasihat
Gülüp oynar iken yapışır tokat
Koştum rüzgâr ile kesildi takat
Daha yürüyecek yolum kalmadı

Eğildim saygıyla dediler haktan
Dikildi karşıma boş kafa çoktan
Sinem de yarıldı bakın kuraktan
Kırdılar kanadım kolum olmadı.

  26.1.1975 / Hüseyin Uçar

Her zaman

Anlatayım dostum değil bir rüya
Yolculuk başlamış yıldıza aya
Bir meydan savaşı hayat bu dünya
Direnerek hak alınır her zaman

Emeğimiz niçin yatanlar tatar
Servetin üstüne servetler katar
Bizi bize takıp pusuda yatar
Direnerek hak alınır her zaman

Alırsan, satarlar, gerilik kabal
Evlenirsen gönlüm bir daha sev al
Bahar gelmiş her yan gözükür albal
Direnerek hak alınır her zaman.

 6.6.1975 / Hüseyin Uçar

Bu sırra

Nasıl da coşardı ilham nehirim
Gelip geçtim eremedim bu sırra
Herkes gibi olmaz benim ahirim
Gelip geçtim eremedim bu sırra

Hakkımı ellere verdin alamam
Yıllar oldu ben kendimi bulamam
Kabulüm yok buralarda duramam
Gelip geçtim eremedim bu sırra

Nefsimi körlerim vicdanım susmaz
Tehdide, zulüme hiç kulak asmaz
Çürük tahtalara Hüseyin basmaz
Gelip geçtim eremedim bu sırra.

 2.8.1975 / Hüseyin Uçar

Gözlerinde

Nice suçsuzu astılar
Halkın bağrına bastılar
Sanki sesimiz kıstılar
Hile dolu özlernde

Herkes korkuyor hırslıdan
Neşe beklenmez yaslıdan
Kerem bıkar mı Aslı’dan
Yatar ölür dizlerinde

Derdi derde mi eklerler
Nefis koymayıp örklerler
Yoksa köle mi beklerler
Hüseyin’in gözlerinde?

 4.6.1975 / Hüseyin Uçar

Olmuyor

Doğmak ilim ölmek ilim
Döşememde hasır kilim
Deviniyor güzel dilim
Gül bülbüle yar olmuyor

Yarışıyor canlı cansız
Ecel gelir bir gün ansız
Bir gönül düşün sultansız
Düşlemekle var olmuyor

Arka versek tepe dağa
Göz gezdirsek geçen çağa
Balık gibi düştük ağa
Can vermesi zor olmuyor.

3.8.1975 / Hüseyin Uçar

İlham koşar

Ademler havasız olmaz
Sevgisiz bir ömür dolmaz
Sanilmasın tarih yazmaz
Şiir koşar ilham coşar

Ölen ölür çoğu suçsuz
Pis bir urgan elde uçsuz
Kalsın bir müddet sonuçsuz
Şiir coşar ilham şaşar

Duygu teper iğnesi dil
Hüseyin gerçeğe eğil
Koltuk halkın sizin değil
Şiir doğar ilham koşar.

10.7.1975 / Hüseyin Uçar

İlim sin Çorum

Sağmacadan gelir suyun sel gibi
Nice tepeleri aşar yel gibi
Bana davranırsın niçin el gibi
Vatanım ilim’sin Çorum

Avrupayı karış karış dolandım
Sensin gene benim kolum kanadım
Seninle bir olmak benim muradım
Rüzgarım, yelim’sin Çorum

Sende açılmış dünyaya gözüm
Tükendi kalmadı diyecek sözüm
Senden ayrılalı dayanmaz özüm
Barınağım, dilim’sin Çorum

Cennetten farksız o güzel çevren
Bütün güzelliğin bırakmış evren
Köy, kaza, mahalle, kalıyor gören
Yağmurum, selim’sin Çorum.

 9.5.1975 / Hüseyin Uçar

Gidiyor

Tavana dikilen gözler
Göç’e koyulmuş gidiyor
Takatsiz, dermansız dizler
Gizli yorulmuş gidiyor

Gemi gamla yüklenirse
Kutuplarda kar erirse
Toprakta altın çürürse
Beyin yorulmuş gidiyor

Doğudan batıya nara
Sinem delik deşik yara
Dağlar perde perde sıra
Yiğit vurulmuş gidiyor

Tut elimi yada verme
Veririsen kör ol görme
Hüseyinsiz sefa sürme
Gönül kırılmış gidiyor.

 9.3.1975 / Hüseyin Uçar

Okursun dağlar

Bülbülden mi alır dağlar sedasın
Güzelden mi alır dağlar edasın
Giyinmiş alları bahar modasın
Kekikli naneli kokarsın dağlar

Bin bir çeşit ağaç, güzel kuş sesi
Karla kaplı hâlâ gayet yücesi
Bir değil gönlümde gündüz gecesi
Hüzünle kalbime akarsın dağlar

Yükseklerde şahin kartal korkusu
Ruha işler levik kekik kokusu
Çayır çimen ağaç yaprak dokusu
Hasretim kalbimi yakarsın dağlar

Gönlümü çalarsın insafsız derman
Evrende olmuşsun bir büyük kovan
Bal olur suyunla ekmekle soğan
Sevdalı ruhumu okursun dağlar

Duygulu ruhları büyüye vurun
En sadık yakını Uçar’a sorun
İsterim gönlüme sonsuz taht kurun
Banada  heybetle bakarsın dağlar.

 30.2.1975 / Hüseyin Uçar

Aldı Niğdeli

Gel gör dedim bizim eli güzele
Aklımı başımdan aldı Niğdeli
Mor menekşe veda çekmiş gazele
Aklımı başımdan aldı Niğdeli

Sordu bana memleketin neresi
Yıkıldı başıma dünya küresi
Çınlıyor beynimde hâlâ gür sesi
Aklımı başımdan aldı Niğdeli

Mevsim sonbahar ağaçlar bozkır
Bir olmaz diyor altınla bakır
Bir kusursuz güzel gözleri çakır
Aklımı başımdan aldı Niğdeli

Sel gibi bulanıp tebessüm etti
Göz yaşın yemeğe yağ edip kattı
Kirpiği sineme hançer mi battı
Aklımı başımdan aldı Niğdeli

Hüseyin bir sözcük çıktı ağızdan
İsmim çıkar diyor notayla sazdan
Bir türkü tutturduk aynı avazdan
Aklımı başımdan aldı Niğdeli.

 28.2.1975 / Hüseyin Uçar

Diyemiyorum

Ben hayranım kaşın ile gözüne
Hasret kaldım çifte benli yüzüne
Gerçek sanıp aldanmışım sözüne
Aşkını kimseye diyemiyorum.

Ölü müyüm, diri miyim ölç beni
Yeşil miyim, yetgin miyim biç beni
Rakı mıyım, viski miyim iç beni
Aşkını kimseye diyemiyorum.

Hüseyin’i sanma hiç senden ırak
Kül oldum aşkınla gel gör yanarak
Dağı yardım seni Şirin sanarak
Halimi kimseye diyemiyorum.

 1.4.1975 / Hüseyin Uçar

Görün bizi

Sülük gibi kan emenler
Görmeyenler görün bizi
Deniz, ova, yeşil dağlar
Görmeyenler görün bizi

 

 

Gelişen nesile düşman
Sökmeyecek emir ferman
Ömür denen kısa zaman
Görmeyenler görün bizi

 

 

Düşman gelişen nesile
Anlamadan düştük dile
Nezir olduk bile bile
Görmeyenler görün bizi.

 

 23.3.1975 / Hüseyin Uçar

 

Vefasız dostum

Bıraktı yadlara bülbülde zarım
Alırsan vereyim olanca varım
Yıllar oldu gene onu ararım
Şimdi bahtiyar mı vefasız dostum

 

Hüseyin’i kurşunlara dizdirdi
Canlı vücudundan deri yüzdürdü
Arka sıra diyar diyar gezdirdi
Şimdi ihtiyar mı vefasız dostum?

 

4.3.1975 / Hüseyin Uçar

 

 

 

 

Bak kimlere kaldın

Kölenin zinciri kilitli kalmaz
Sevenler kapıyı destursuz çalmaz
Sanmayın vahşiler kara gün dolmaz
Sen kimlere kaldın kahpesin dünya

 

Destursuz bahçeler bülbüle ait
İsteksiz bir yere olunmaz kayıt
Taşlama gel beni dalgınsam ayılt
Sen kimlere kaldın kahpesin dünya

 

Kime versem beğenip almıyor azı
Her mevsim canlılar çağırır yazı
Hüseyin Uçar’ın kime ki nazı
Sen kimlere kaldın kahpesin dünya.

 

 2.6.1975 / Hüseyin Uçar

 

Seçemez miyim

İnsanı tartmaya terazi olsam
Akılla mantığı ölçemez miyim
Şu giden geminin kaptanı olsam
Deryadan bir damla içemez miyim

 

Çağırsam katar mı gücün gücüme
Girmedim dünyada tek bir biçime
Gurbet, vatan diye girsem seçime
Koskoca Çorum’u seçemez miyim

 

Hüseyin güvenir bilmem nesine
Bilginler girmeli bilim dersine
Güç katarlar toplumların sesine
Atlaslardan öte geçemez miyim?

 

22.5.1975 / Hüseyin Uçar

Gayri

Hani söz vermiştin sade benimsin
Şimdi gülüyorsun el oldun gayri
Kimsenin kimseye güveni yoktur
Ilgıt ılgıt esen yel oldun gayri

 

Methiye dizilmez vefasız dosta
Hüseyin aşkıyla onulmaz hasta
Ağlar oldu gönül hep ah ü yasta
Dönüp bakamam’ki el oldun gayri.

 

 10.6.1975 / Hüseyin Uçar

 

Alır aklımı

Güller ağlar bülbül aynı avazda
Sedası bulunmaz ördekte, kazda
Gel güzel birleşek baharda, yazda
Çifte  dikizlerin alır aklımı

 

Seherde uğrasam yol kenarından
Avlasam sevdiğim can damarından
Esirgerim seni o kollarından
Çifte ikizlerin alır aklımı

 

Bırakma yadlara al götür beni
Adım adım güzel aradım seni
Serersin toprağa o selvi teni
O çifte yüzlerin alır aklımı

 

Hüseyin’im sensiz neyler cihanı
Almış teker teker şahı, sultanı
Hatasız kul olmaz düzelt hatanı
O güzel sözlerin alır aklımı.

 

 26.5.1975 / Hüseyin Uçar

Bulunur mu

Diyorlar ki aşk turşudan farksızdır
Dağ, tepe dinlemez meyil arksızdır
Döner değirmeni susuz, çarksızdır
Ona nota veren kul bulunur mu?

 

İner gönüllerden biner ruhuna
Gizli yanar bazan dostun ahına
Kendiside kızar güzerğahına
Ona tutunacak dal bulunur mu

 

Sessiz yoldaş olur dağda meşeye
Çekilir kimsesiz ıssız köşeye
İhtiyacı yoktur başka bir şeye
Dosta giden geçit yol bulunur mu

 

Selam alır havada ki kuşlardan
Göremez önünü akan yaşlardan
Der ki, zalim kalbin farksız taşlardan
Mecnun’u eyleyen çöl bulunur mu

 

Aşkın ateşiyle lal olmuş sönmez
Rızasız lokmalar bal olsa yenmez
Sus bırak ismini Hüseyin, denmez
Altın değerinde pul bulunur mu?

 

7.21975 / Hüseyin Uçar

Değilim

Kondum ki göçerim ey dünya senden
Sırtında ebedi bir yük değilim
Senden gayrı kimler acındı benden
Sırtında ebedi bir yük değilim

 

Kimlerini milyarlara katarsın
Kimlerini hep onlara satarsın
Diken misin niçin bana batarsın
Sırtında ebedi bir yük değilim

 

Irmaklar misali yay çize çize
Çamur deryaların çıkıyor dize
Gücüm yetmez oldu beş metre beze
Sırtında ebedi bir yük değilim

 

Sanmayın sözlerim namluda kurşun
Çok görmen yerleşem verin bir arşın
Fakire kapalı pazarla çarşın
Sırtında ebedi bir yük değilim

 

Varlığım gerçektir hayalim bir Nil
Düşün aldıkların geçmişe eğil
Gelenler gidiyor sana yük değil
Sırtında ebedi bir yük değilim.

 

 9.7.1975 / Hüseyin Uçar

 

 

 

 

 

 

 

Takmak isterim

İsterim dünyanın zevkini tatmak
İsterim güzelin özüyle yatmak
İsterim zulüme bilinçli çatmak
Zulüm kalesini yıkmak isterim

 

Lav ateşin üzerinde yürünmez
Gelen gider, giden gelir erinmez
Haklı ise haksızlara yerinmez
Güzele güzelce bakmak isterim

 

Hüseyin’e doğru söylen kaçırman
Hırsızları tutun aklı şaşırman
Gence kıyıp sabırları taşırman
Gerdanına güller takmak isterim.

 

 11.11.1975 / Hüseyin Uçar

 

Al senin olsun

Diyar diyar gezdim aşkın elinden
Barajlar kurulur gözüm selinden
Bilirim bal akar tatlı dilinden
Neyim varsa iste al senin olsun

 

Dilden dile çölden çöle yollarsın
Hayalinle yollarımı bağlarsın
Sevdiğim kalbimde coşar çağlarsın
Neyim varsa iste al senin olsun

 

Sevdiğim yürüdü gölgesi oldum
Nere adım atsam orada buldum
Bir çiçek misali sararıp soldum
Neyim varsa iste al senin olsun

 

He de de sevdiğim saray kurayım
Gel otur yanıma saçın tarayım
Çözüm nedir söyle çözüm bulayım
Neyim varsa iste al senin olsun.

 

 14.3.1975 / Hüseyin Uçar

 

 

Çalmalıyız

Kırbaç ile yürümedim
İnsan gibi kalmalıyız
Elbiz beyin çürümedim
Dosta selam salmalıyız

 

Kopamadık kara yastan
Ayrı kaldık eşten, dosttan
Gel çıkarma beni baştan
Biz beraber olmalıyız

 

Sanma senden ayrı yolum
Omuzdan kestiler kolum
Dinle beni dinle oğlum
Sazı birlik çalmalıyız.

 

 9.2.1975 / Hüseyin Uçar

 

 

Günler gelecek

Bir melunun şerri etrafı sardı
Hücumlar artıyor kesilmez ardı
Göçtü aramızdan ne canlar vardı
Senin de güldüğün günler gelecek

 

Düzenbaz meşale vermiş eline
Düşürmüş kimliğim alçak diline
Pençe vurulmuyor sazın teline
Senin de güldüğün günler gelecek

 

Her renge bürünür nedir unvanı
Şu yüce dağların kalkmaz dumanı
Hep beylere gelir hasat zamanı
Senin de güldüğün günler gelecek

 

Yoksulluk inletir nedense bitmez
Karşıtı zenginlik bizlere gitmez
Güller açmayınca bülbüller ötmez
Senin de güldüğün günler gelecek

 

Milattan önce mi yasalar sinmiş
Tozalayan karlar eriyip dinmiş
Yiğidin peşinden bak neler denmiş
Senin de güldüğün günler gelecek.

 

 20.2. 1975 / Hüseyin Uçar

 

 

 

 

Kömür gözlüm eğlenme

Yalvara yalvara yoruldu dilim
Gel eğlenme kömür gözlüm eğlenme
Çekildi suları kurudu gölüm
Gel eğlenme kömür gözlüm eğlenme

Kurudu kalmadı yaprağım dalım
Karaya büründü yeşilim alım
Yeter yıkma beni aşkım, sevdalım
Gel eğlenme kömür gözlüm eğlenme

Gözden uzaklaşma mazimiz derin
Daralmaz kalbimde genişler yerin
Hüseyin kan ağlar senin eserin
Gel eğlenme kömür gözlüm eğlenme.

 23.4.1975 / Hüseyin Uçar

Uçamıyor

Yüreğimi taş eyledin
Gözlerimi yaş eyledin
Şu gönlümü kuş eyledin
Kanatı yok uçamıyor

Birazcık gönlü güldür
Gözyaşım yarime bildir
İster’isen şimdi öldür
Yad’a derdin açamıyor

Hıncını sevenden alma
N’olur beni oyalama
Şu sinemi yaralama
Sevdalanmış kaçamıyor

Boşa gönül havalanmış
Bin yerinden yaralanmış
Hüseyin’im paralanmış
Bunca yıldır yaşamıyor.

15.7.1975 / Hüseyin Uçar

Sar beni

Sen bir doktor ol da hastan olayım
Acıma sevdiğim yar beni beni
Eğer beni baygın halde bulursan
İncitme sevdiğim sar beni beni

Dile vücudunda kolun olayım
İste de al beni malın olayım
Her an gezindiğin yolun olayım
Cadde ismin diye sor beni beni

Sen bir tarla ol da satın alayım
Büyük şehirlerde katın olayım
Sen binici ol da atın olayım
Acıma sevdiğim yor beni beni

Sen bir dünyasın yören olayım
Muhtelif yerinde yaren olayım
Der Hüseyin gülün deren olayım
Aşkın yoldan bile kor beni beni.

19.2.1975 / Hüseyin Uçar

Sar beni

Sen bir doktor ol da hastan olayım
Acıma sevdiğim yar beni beni
Eğer beni baygın halde bulursan
İncitme sevdiğim sar beni beni

Dile vücudunda kolun olayım
İste de al beni malın olayım
Her an gezindiğin yolun olayım
Cadde ismin diye sor beni beni

Sen bir tarla ol da satın alayım
Büyük şehirlerde katın olayım
Sen binici ol da atın olayım
Acıma sevdiğim yor beni beni

Sen bir dünyasın yören olayım
Muhtelif yerinde yaren olayım
Der Hüseyin gülün deren olayım
Aşkın yoldan bile kor beni beni.

19.2.1975 / Hüseyin Uçar

Bu aşkın elinden

Bu aşk bizi fırıldağa çevirdi
Tayfun oldu gemilerim devirdi
Avcı oldu yollarımı çevirdi
Bu aşkın elinden dostlar elaman

Çarka vurdu yonttu kaba yanımı
Mengeneye verdi tatlı canımı
Sevdiceğim sormaz oldu halımı
Bu aşkın elinden dostlar elaman

Sarıldı yakama yırttı yakamı
Aşk dediğin işkence mi, sefa mı
Taşlara çaldırdı ezdi kafamı
Bu aşkın elinden dostlar elaman

Hüseyin’i taşa tuttu yılmadı
Düğün dernek cenazemi kılmadı
Kalbimi gönderdim zalim almadı
Bu aşkın elinden dostlar elaman.

 3.8.1975 / Hüseyin Uçar

Konuş yağmur damlaları

Yağar yağmur sulu sulu
Kes n’olursun özüm dolu
Bana mıdır gurbet yolu
Konuş yağmur damlaları

Aşk şerbeti yar elinden
Hediye zülüf telinden
Kurtulmadım dost selinden
Konuş yağmur damlaları

Kestin yolum dağlar gibi
Hazan oldum bağlar gibi
Gözüm yaşı çağlar gibi
Konuş yağmur damlaları

Ölü müyüm, diri miyim
Ben o yarin gülü müyüm
Can habubat gölü müyüm
Konuş yağmur damlaları

Kalem elde elem dilde
Arzum kaldı ince belde
Hüseyin’i boğma selde
Konuş yağmur damlaları.

11.6.1975 / Hüseyin Uçar

Dost bekliyor

Bırakın beni gideyim
Dost bekliyor hasta, yorgun
Gözü yaşlı boynu bükük
Dost bekliyor benzi solgun

Doğadandır dal yaprağım
Kışa benziyor kurağım
Barınacak yok toprağım
Dost bekliyor bize kırgın

İnsanlık pula satılmaz
Bilmeyen söze katılmaz
Yalan ile aldatılmaz
Dost bekliyor bize dargın

Çalışan haktan ıramaz
Çıkıp suçsuzu kıramaz
Hüseyin’i zor yoramaz
Dost bekliyor bizi olgun.

 19.11.1975 / Hüseyin Uçar

Geleyim

Eli bağlı bir köşede bağlandım
Mecnun gibi diyar diyar dolandım
Mekik gibi dolanarak sağlandım
Varlığım filime al da geleyim

Kılı kırmaz idim tele dolandım
Oyuna gelmezdim yele dolandım
Bir Kerem misali güle dolandım
Yolumu ilime al da geleyim

Ben senin sevdandan gıda alırım
Ruha döner deryalara dalarım
İstersen bir ömür sende kalırım
Dilimi diline al da geleyim

Hüseyin veririm dosta canımı
Mervanın dölünde koyma kanımı
Kahpe, kalleş sarmış dört bir yanımı
Elimi eline al da geleyim.

16.5.1975 / Hüseyin Uçar

Ben

Ben gidersem yara ile
Dağlar gibi ara ile
Arasan da çıra ile
Dönemem ki doymuşum ben

 

Yüreğimden kopa kopa
Her sözün tepemde çapa
Kızgın tamir yapa yapa
Yapamam ki caymışım ben

 

Yanar dağa döndürdüler
İlden ile gönderdiler
Bize zulmü önerdiler
Üşüyorum buymuşum ben.

 

 21.12.1975 / Hüseyin Uçar

 

 

 

 

 

Yazı çağırır

Kişinin fikiri türüyor dilden
Bülbülün çektiği o gonca gülden
Yaz bahar ayında geçilmez selden
Karlar erir yine yazı çağırır

 

Aşk şerbeti zehir olsa içilir
Geçitsiz dağlar yarıp geçilir
Zaman gelir ekilenler biçilir
Gönül güler yürür bizi çağırır

 

Sensizliğin kalbimdeki yerini
Hüseyin arıyor gerçek pirini
Korurum canımla olan serimi
Aşık çalır söyler sazı çağırır.

 

 29.5.1975 / Hüseyin Uçar

Görülmez mi

Dost kapıya gelip durmuş
Dostun gönlü görülmez mi
Bülbülün gülleri solmuş
Güle bülbül verilmez mi

 

Dile gelir fakat denmez
Rızasız lokmalar yenmez
Yüreğin alevi sönmez
Sevdim seni denilmez mi

 

Düşündüğüm gibi özün
Dilerim namustur sözün
Haleyi andırır yüzün
Yıldızlarca bildirmez mi

 

Ağustos güneşi gibi
Kalbimin ateşi gibi
Hüseyin’in eşi gibi
Hiç göz göze gelinmez mi?

 

 16.3.1975 / Hüseyin Uçar

 

 

Görmeyince

Dost kapıya gelmiş gitmiş
Çok gücenir görmeyince
Güzelliği solar gider
Gonca gülün dermeyince

 

Meleklerin eşi gibi
Ocağın ateşi gibi
Sabahın güneşi gibi
Yakar aşkı bilmeyince

 

Haleyi andırır yüzün
Günahı yok hiç bir sözün
Dost için ağlayan gözün
Anlamı yok gelmeyince

 

 16.3.1975 / Hüseyin Uçar

 

Arar yorulmaz

Dünya bir değirmen döner durmadan
Yıkılan yıkanı arar yorulmaz
Gelir geçer yüz binleri buradan
Yıkılan yıkanı arar yorulmaz

 

Defnedelim ördekleri kazları
Gelir elbet bir gün gönül yazları
Ayıralım sürüleri yozları
Yıkılan yıkanı arar yorulmaz

 

Vurur kırar yenilikten söz eder
Bir derdim var ise katar yüz eder
Yazın yollarımı karla buz eder
Yıkılan yıkanı arar yorulmaz

 

Hüseyin’i çevirdiniz kurbana
Feda ettik yaylaları çobana
İyi dinle Hülya’m, tembihim sana
Yıkılan yıkanı arar yorulmaz.

 

17.6.1975 / Hüseyin Uçar

 

Ayırma gönül

Yağmuru dökülen bulutlar ölmez
Yağmuru doğadan ayırma gönül
İnsan ölür ama umutlar ölmez
Yiğidi güzelden ayırma gönül

 

Sonun ne olacak düşün ezelin
Mezarı çiçeklik olmuş güzelin
Kış ayından sonra düşen gazelin
Dümeni uçaktan ayırma gönül

 

Yorulmuş ozanlar göçmüş dervişler
Hatalar erimiş yeğdır görüşler
Bahçelerde çeşit çeşit yemişler
Sesi kulağından ayırma gönül

 

Haklılarla bir ol haykır haksıza
Posta bırakılmaz ördeğe kaza
Kavuş hasretine bahara yaza
Haklıyı hakkından ayırma gönül.

 

 23.12.1975 / Hüseyin Uçar

 

Akar sevgili

Ne desem söylesem gönül virane
Bülbül gibi nara yakar sevgili
Ben ağlar yanarım aşkın çölünde
Gene yad ellere bakar sevgili

 

Söz ile sohbeti kılsam dil dile
Benzettim dilini öten bülbüle
Boşalmaz kadehim doludur çile
Sel olup kalbime akar sevgili

 

Neşeli çağımın tek engel hattı
Aşkıyla gönlümde neler yarattı
O bir Şirin, Hüseyin’se Ferhat’tı
Koşmalarda hâlâ yaşar sevgili.

 

 17.7.1975 / Hüseyin Uçar

Zam bizi

Ne kazandım, ne yitirdim sormayın
Açlık geçim sade, yıktı zam bizi
Dile destan olduk, kahpe dünyada
Korku geçim sade, yaktı zam bizi.

Kurbanlar olayım, açma derdimi
Dokunmayın bulam, kendi kendimi
Tamir etsem tutmaz, uçuk bendimi
Korku geçim sade, sıktı zam bizi.

Unuttum anamın, tatlı dilini
Öpemedim, bayramlarda elini
Aşıp varsam, bir gün sıklık belini
Gurbetin seline, kattı zam bizi.

 17.10.1975 / Hüseyin Uçar

Misali

Çiçeklerin demetlemiş
Bir derde binin eklemiş
Kendi kendini teklemiş
Mecnun, Kerem, yol misali

Dedim gireyim bağına
Düştün artık tuzağıma
Bir eğildi  kulağıma
Sevdalarım sel misali

Ya al, ya gel geze geze
Yakar aşkın döndü köze
Oldum işte bir geveze
Ben bir bülbül gül misali

Kirpiklerin ok eyledin
Yeter artık çok eyledin
Açlıgımı ok eyledin
Zenğin gönlüm göl misali.

15.4.1975 / Hüseyin Uçar

Halım kalmadı

Duman çökmüş bizim eller bulunmaz
Eylen gönül eylen halım kalmadı
Bilirim aşığa yollar sorulmaz
Daha tutunacak dalım kalmadı.

Özün ile sözün neden bir olmaz
Bu dünya fanidir kimseye kalmaz
Kalsan dışarıda kimseler almaz
Yakmaya kömürüm, çalım kalmadı.

Sürürsün peşinde nasıl oluyor
Bahçende açılan güller soluyor
Şuursuz davranış aklım alıyor
Giyindim karayı alım kalmadı.

Daha üstelersin güzele koşam
Takatsizken gene dağları aşam
Alt eylemiş beni insafsız yaşam
Çalıp çağıracak dilim kalmadı.

Hüseyin durmadan kendini arar
Gam, keder, yoksulluk bacayı sarar
Anladım ki dünya herkesi yorar
Daha yürüyecek yolum kalmadı.

16.1.1975 / Hüseyin Uçar

Çeker giderim

Sahtekâr elinden bade içilmez
Hayat köprüsünden böyle geçilmez
Güzele, doğruya paha biçilmez
Hak bildiğim yolda çeker giderim

Yalan mı söyledim kime ne ettim
Bir mahsulüm dostun bağında yettim
İnsani duyguyla beraber gittim
İsmim dilden dile eker giderim

İnsanoğlu çiğ süt emmiş memeden
Gelenler gidiyor bir gün görmeden
İşkence yapılır nedir demeden
Ben kendi ömrümü söker giderim

Kötülük düşünmem asla bir kula
Sığındım kuş gibi bir kuru dala
Cümlemiz yolcuyuz meçhul bir yola
Bilincim geriye döker giderim

Vefasız dostunan yola çıkılmaz
Dünya lezzetlidir asla bıkılmaz
Hüseyin yalan’la nara yakılmaz
İnsanlık fidesin diker giderim.

 2.4.1975 / Hüseyin Uçar

Hesap günü

Birlik halkım apar topar
Gerçekçi gerçeğe tapar
Yüreğinden birlik kopar
Yaklaşıyor hesap günü

Göz açtırmaz katillere
Türküler düşer dillere
Emperyalizmi yerlere
Yaklaşıyor hesap günü

Ders alacak geçmişinden
Kemer takar ibrişimden
Tanır beni gelişimden
Yaklaşıyor hesap günü

Yalvarmayıp yalvartacak
Faşizmi yurttan atacak
Kin nefreti kurutacak
Yaklaşıyor hesap günü

İsmim gibi ismi vardır
Zulmedeni o yalvartır
Hüseyin’le bir karardır
Yaklaşıyor hesap günü.

3.2.1975 / Hüseyin Uçar

Dili severim

Anlatam özlemim insanoğluna
Dogruya uzanan yolu severim
Zararda dolaşan gölgeyi değil
Yetime uzanan eli severim

Fidan yetiştiren veciz kolları
Dosta doğru giden aydın yolları
Birlikte yenilen dünya malları
Gerçeği konuşan dili severim

Al diye haykıran ağaç tacını
Severek doyuran canlı acını
Kan vadisin süsler nar ağacını
Bülbülü güldüren gülü severim

İnsanı kırmayan, insanı sayan
Özellik duygusu dillere ayan
Nazlımı koruyup zalıma kıyan
Yağmuru getiren yeli severim

Hüseyin’im geldim ama giderim
Ayrımlı dünyayı bilmem n’iderim
Gün olur dağılır gamım, kederim
Zararsız çağlayan seli severim.

3.6.1975 / Hüseyin Uçar

Bana kızar mı

Uzayan yolları çekip kısaltsam
Kantar olup dünya bir seni tartsam
Dolaşım alanın biraz daraltsam
Koca dünya gelinliğin bozar mı

Temeli bilinmez asırlar atmış
Nice hükümdarlar eren ağlatmış
Toz edip hepsini mideye atmış
Günden güne daha beter azar mı

Git gide gençleşir yerde, fezada
Bir ismi duyulmaz onun kazada
Hiç yanılmıyor kurduğu ağda
Not edip yediğin tarih yazar mı

Nedendir Hüseyin boynunu burun
Bilmem bu düğümü kimlere sorun
Boşuna üzülüp kafayı yorun
Duyarsa çattığım bana kızar mı?

 7.6.1975 / Hüseyin Uçar

Olmaz Mehmedim

Gene zam istiyor karnı büyükler
Seni beni soran olmaz Mehmedim
Açlıktan çektiği nice masumun
Seni beni soran olmaz Mehmedim

Vuranlar vuruyor yurdun varını
Unutmuş haysiyet, şeref, arını
Düşünüyor sade kendi kårını
Seni beni soran olmaz Mehmedim

Sahipsiz sürüyüz varımız elin
Yalan isem eğer kesilsin dilim
Görmedik faydasın ırmağın, selin
Seni beni soran olmaz Mehmedim

Birbirini suçlar beyler yorulmaz
Ne yapsalar yaptıkları sorulmaz
Büyük Türkiyemiz lafla kurulmaz
Seni beni soran olmaz Mehmedim

Zam gelir her şeye cana kıymaya
Katilsiz katillik başlar doymaya
Devam eder insanlığı soymaya
Seni beni soran olmaz Mehmedim

Ölen yiğitlerin katili kayıp
Karalı günleri gideni sayıp
Ayıp be efendim kıymak çok ayıp
Seni beni soran olmaz Mehmedim.

 15.8.1975 / Hüseyin Uçar

Yem olur

Körpe kuzu anasından ayrılmaz
Ayrılırsa kurda kuşa yem olur
Aşığa elbet hudut sorulmaz
Sorulursa sohbet ile dem olur

Azrail’le elbet yapılmaz koşu
Doldur desen dahi doldurmaz boşu
Uyur iken uyarırsan sarhoşu
Aslanın ağzında dizgin gem olur

İnsanlar yarına bakar umutlu
Baş başa birlikte ne kadar mutlu
Girmezse araya bir ağzı kurtlu
Sevgi, saygı anlayışla cem olur.

 27.5.1975 / Hüseyin Uçar

Ecel merhametsiz yutar

Söz çıkıyor boğum boğum
Geçti gitti gençlik çağım
Talandır gönülde bağım
Diller merhametsiz çatar

Düz oluyor dağla bayır
Çimen verir sulak çayır
Haksızlığa beyler hayır
Seller merhametsiz katar

Hiç yerine koyulmadım
İçtim içtim ayılmadım
Neden insan sayılmadım
Ecel merhametsiz yutar.

14.5.1975 / Hüseyin Uçar

Gardaş

Gelen gider, konan göçer
Ömür, mahsulünü biçer
Kara gündür, gelir geçer
Gel birlik, olalım gardaş.

Günden güne, artar zulüm
Zaten bizde,, hayat malum
Kesmeden yolumuz ölüm
Gel birlik, olalım gardaş.

Kazananlar, giyen ayrı
Hayat çekilmiyor gayrı
Tanıyalım, şeri, hayrı
Gel birlik, olalım gardaş.

Gözetmezsin çıkarını
Düşünmezsin yararını
Gel kendin ver kararını
Gel birlik olalım gardaş..

 22.3.1975 / Hüseyin Uçar

Vurulur gider

Nice suçsuzlar suçlu sanılmış
Zulmün zincirine sarılır gider
Yıllar sonra Pir Sultan’ım anılmış
Saygıyla kavgası anılır gider

Kimi ünden olur, kimisi candan
Yalanın binası kurulur yandan
Sokaklar sel oldu geçilmez kandan
Nice koç yiğitler vurulur gider

Zulüm olur, sitem olur zatına
Yükselir ulaşır arşın katına
Cana kıymak gidiyormuş tadına
Kardeş kardeşine kırılır gider

Hüseyin gerçeği siler mi gözden
Yalanla planla düşer mi yüzden
Yüzyıllar usandı vahşiler sizden
Gün olur yaralar sarılır gider.

8.6.1975 / Hüseyin Uçar

Sar Anadolum

Korkma çatık kaşlım güneş doğuyor
O karanlık zındanları kovuyor
Olumsuz buhranlar beni boğuyor
Al beni bağrına sar Anadolum

Soğuk suyun bin bir çeşit neşenle
Yaban meyvaları eğri meşenle
Zevkin tadılıyor her bir köşenle
Al beni bağrına sar Anadolum

Aşağı inerim ovalar, bağlar
Yükseğe çıkarım heybetli dağlar
Irmaklar göksünde ne hazin çağlar
Al beni bağrına sar Anadolum

Anadolum her köşenden geçilmez
Tabiatın birbirinden seçilmez
İnan değerine paha biçilmez
Al beni bağrına sar Anadolum

Yemin verdim öleceğim uğruna
Destanlar yazayım kalsın yarına
En nihayet saracaksın bağrına
Al beni bağrına sar Anadolum.

 11.6.1975 / Hüseyin Uçar

Yolcuyum ben

Zaman bu dünyayı yutar
Mevsim mahsulünü budar
Beşikten mezara kadar
Konup göçen, yolcuyum ben

Başlamışım okullara
Meyve yük olmaz dallara
Hedef özlenen yollara
Konup göçen, yolcuyum ben

Yok içimde kin ve nefret
Dosta selamımı ilet
Bir bilirim sen bin öğret
Konup göçen, yolcuyum ben

Yanakta açmış gülleri
Mecnuna sorun çölleri
Leyla’nın susmuş dilleri
Konup göçen, yolcuyum ben

Sadece zevke dalınmaz
Yoksulun hakkı alınmaz
İnsanlık gibi bulunmaz
Konup göçen, yolcuyum ben

Çalışan hakka yaranır
Tembel her yerde kınanır
Buğdayın özü aranır
Konup göçen, yolcuyum ben

Uçar insanlığa yönel
Teknikerler yarsın tünel
Konmuş yasa, konmuş genel
Konup göçen, yolcuyum ben.

15.2.1975 / Hüseyin Uçar

Açıl

Yöre yöre çöken duman
Yollarıma çökme açıl
Geçti mevsim, geçti bahar
Damla damla dökme açıl.

Bir küçücük Hülyam varken
Koca dünya böyle darken
Ben kendimi arar iken
Genç ömrümü sökme açıl.

Hayalle yollar tükenmez
Ayrılık ateşi sönmez
Evet denir hayır denmez
Gel belimi bükme açıl.

Gözlerime indi perde
Uçar’ı düşürme derde
Beklerler doğduğum yerde
Umutsuzluk ekme açıl.

7.7.1975 / Hüseyin Uçar

Sümbül gelinler

Köle gibi yaşar, Sümbül gelinler
Petekler işleyen, bal yapan arı.
Tükenmek bilmiyor vay kara günler
Petekler işleyen, bal yapan arı.

Mahsullenmiş bağın yeşil yaprağı
Sarıp sarmalamış küçük kundağı
Çapasıyla karıştırır toprağı
Petekler işleyen, bal yapan arı.

Eksede görmüyor o biçmesini
Severek izliyor dert deşmesini
Arzuluyor çölden yol geçmesini
Petekler işleyen, bal yapan arı.

Çok düşkündür belli olur saksıya
Almış hayatını asmış askıya
Zoraki boynunu eğer baskıya
Petekler işleyen, bal yapan arı.

Paylaşıyor kahırını kuzuyla
Bir şansı var ise o da yazıyla
Hüseyin iniler garip sazıyla
Petekler işleyen, bal yapan arı.

 9.2.1975 / Hüseyin Uçar

Üç beş kişi mi

Nedir bu efendim nedir bu kıyım
Yaratan, yürüten üç beş kişi mi
Nedir bu sömürü nedir bu doyum
Yaratan, yürüten üç beş kişi mi

Varlığı, doğuşu hepisi aynı
Usandım bu derrtten billahi gayri
Bir tane inancı, görüşü aynı
Yaratan, yürüten üç beş kişi mi

El vicdana varmaz dar gün ötesi
Ocağında tezek, duman tütesi
Nasıl atmaz Hüseyin’in tepesi
Yaratan, yürüten üç beş kişi mi?

 28.5.1975 / Hüseyin Uçar

Azdır

Bekliyor yurdumun, cennet kucağı
Haykıra haykıra ağlasam azdır
Bin bir dona sokmuş kenti bucağı
Elimi kolumu bağlasam azdır

Aşkıyla kavurdu, yara sinemi
Benim ömrüm gurbetlerde köle mi
Kırlarına sürsem siyah yelemi
Bahar seli gibi çağlasam azdır

O benim ruhumun Yaşam kaynağı
Aşıkların artık olmaz durağı
Kalktı şu an gönlümde ki kırağı
Bir baştan bir başa boylasam azdır

Ulaşıp yaşasam güzel ahengi
Hüseyin bulunmaz yurdumun dengi
Değişti baharla evrenin rengi
Bin söyledim daha söylesem azdır.

7.4.1975 / Hüseyin Uçar

Dalgalı gönül

Nesini anlatam garip halimin
Okyanus misali dalgalı gönül
Bazan hırçın olur bazan da kuzu
Lokma lokma zincir halkalı gönül

Nasıl ulaşayım uçan insana
Batar vapur kapılırım hüsrana
Bir belirli misal küçük kıssana
Çamur yollarıyla kavgalı gönül

Gülmekle tadılmaz dünyanın tadı
Fetva verir günah o nurdur kadı
Uzayın fethiyle almış muradı
Günahla ayıpla damgalı gönül

Nehir çağlar besin alır dağlardan
Göz atarak geçin giden çağlardan
Kurtuldu insanlık nice ağlardan
Doğanın, insanın mangalı gönül.

8.7.1975 / Hüseyin Uçar

Kalır gider

Üzülenler ah edenler
Yeri göğü yolar gider
Gerçekçi gerçeğe yar’se
Hak yerini bulur gider

Sıkıla sıkıla zorla
Yanmış bağrım yanmış korla
Kanun, savcı karakolla
Ömür böyle dolur gider

Özüm haktan ayrılır mı
Suçlu olan kayrılır mı
Kılıç kından sıyrılır mı
Kılıfında kalır gider

Hüseyin ahla yorulmuş
Suçsuzun gözü oyulmuş
Yılmamış yola koyulmuş
Haktan yana olur gider.

 11.8.1075 / Hüseyin Uçar

Var gibi

Eser bad-i saba eser serinden
Bir nefes aldırdı bana derinden
Aklımı oynattı aldı yerinden
Sanki benim bir ettiğim var gibi

Toplanmış sinemin sızısı çıkmaz
Bir benim yokluğum dünyayı yıkmaz
Ölür gönül gene kavgadan bıkmaz
Sanki benim bir ettiğim var gibi

Yoksul baca mıyım hafif tüterim
Yuvasız kuş gibi garip öterim
Ferhat’tan, Şirin’den daha beterim
Sanki benim bir ettiğim var gibi

Göğünür yüreğim nemli ot gibi
Kazınıyor midem azgın at gibi
Yakınım yaranım tıpkı yat gibi
Sanki benim bir ettiğim var gibi.

 3.6.1975 / Hüseyin Uçar

KAR YAĞMIŞ GİBİ

Unutulmaz dostun acı sillesi
Güvenilen dağ’a kar yağmış gibi
Dolu olsa bile gönül filesi
Güvenilen bağ’a zar yağmış gibi

Seversin seversin sevenin olmaz
Ağlarsın ağlarsın kara gün dolmaz
Zenginin dört mevsim çiçeği solmaz
Neye elin atsa var yağmış gibi

Bir ömür içtiğim pınar suyudur
Güvenme Hüseyin insan huyudur
İnsanoğlu akıl almaz kuyudur
Güvenilen çağ’a zor  yağmış gibi.

25.11.1975 / Hüseyin Uçar

Gurbet

Kendimi zincire vurdum
Gurbet ele yuva kurdum
Hayal hayal baba yurdum
Andıkça ağlarım gurbet

Havalar niçin bulanık
Kim uyuyor kim uyanık
Ötme bülbül bağrım yanık
Andıkça ağlarım gurbet

Yokluk çevirmiş yolumu
Yadlar sarmış sağ solumu
Özledim kızım, oğlumu
Andıkça ağlarım gurbet

Şu gönlümün ağacıdır
Yurdum başımın tacıdır
Hüseyin’in ilacıdır
Andıkça ağlarım gurbet.

18.4.1975 / Hüseyin Uçar

Belki

Nesini söyleyim gelen yarının
Ertesi sabaha eremem belki
Balı peteklerde kalmaz arının
Yarana yoldaşa veremem belki

Nere varsam kimselere sığamam
Güneş olsam hiç kendime doğamam
Yağmur olsam kurak yere yağamam
Gonca güllerimi deremem belki

Yaşım geldi yirmi beşe dayandı
Hayallerim bile üryan püryandı
Yüzümü görenler ihtiyar sandı
Yattığım yatağım seremem belki

Hüseyin üzülme unut uzağı
Hayat kurmuş sana acı tuzağı
Son çıkışlar, taşırmıştır bardağı
O emlik kuzumu göremem belki.

 19.7.1975 / Hüseyin Uçar

Sormaz mısın?

Ne desem, söylesem gönül virane
Bülbül gibi nara yakar sevgili
Ben ağlar, yanarım aşkın çölünde
Gene yad ellere bakar sevgili

Sözü, muhabbeti verelim dile
Benzettim dilini öten bülbüle
Boşalmaz kadehim, doludur çile
Sel olup kalbime akar sevgili.

Şu gençlik çağımın tek tren hattı
Aşkıyla gönlümde neler yarattı
O bir Şirin, Hüseyin’im Ferhat’tı
Türkülerde hala yaşar sevgili.

17.07.1975 / Hüseyin Uçar

Sevgili

Ne desem, söylesem gönül virane
Bülbül gibi nara yakar sevgili
Ben ağlar, yanarım aşkın çölünde
Gene yad ellere bakar sevgili

Sözü, muhabbeti verelim dile
Benzettim dilini öten bülbüle
Boşalmaz kadehim, doludur çile
Sel olup kalbime akar sevgili.

Şu gençlik çağımın tek tren hattı
Aşkıyla gönlümde neler yarattı
O bir Şirin, Hüseyin’im Ferhat’tı
Türkülerde hala yaşar sevgili.

17.07.1975 / Hüseyin Uçar

İnsan kılığında çok hayvan gördüm

Okuyayım diye, aldım derğimi
Açtım pazarımı, serdim serğimi
Hazırladım okum, aldım gerğimi
İnsan kılıgında, çok hayvan gördüm.

Ateş vermediler, çalam çırama
Bağırdıkça tuz bastılar yarama
Benden önce, oturdular sırama
İnsan kıllıgında, çok hayvan gördüm.Karıştırır durmaz, çarşı pazarı
Hakları görürler, hepten azarı
Onlar tanır, sanatçıyı, yazarı
İnsan kılıgında, çok hayvan gördüm.

Öncüsüymüş, her bir şeyin kendisi
Ciğerden başkayı, yemez kedisi
Sizi gidi, karanlıklar vadisi
İnsan kılıgında, çok hayvan gördüm.
 
Bilmediği yoktur, her şeyi bilir
İşine gelmezse, defterden silir
Emirler yağdırır yerine gelir
İnsan kılıgında, çok hayvan gördüm.
 
Sarılır herkese, sanki akraba

İk’ayagın sokar, daracık kaba
Savurur sallasın, ağzı kalaba
İnsan kılıgında, çok insan gördüm.
 
Her yıl biraz daha, çoğalır astım

Benim hiç kimseye, olamaz kastım
Nasıl oldu dostlar, tongaya bastım
İnsan kılıgında, çok hayvan gördüm.
 
Ne adına, kim adına, yerindim

İsa gibi, çarmıhlara gerildim
Dört evliye, kuma gibi verildim
İnsan kılıgında, çok hayvan gördüm.
 
Duello başladı, dediler davran

Herkes görür, başsız, kıçsız bir kervan
Ne kadar yakışır, yezide mervan
İnsan kılığında, çok hayvan gördüm.
 
İnsan bildik, evet dedik nekese

Koşturdu peşinden, nefes nefese
Aynı sözü vermiş, bakın herkese
İnsan kılıgında, çok hayvan gördüm.
 
Şekil şimal  dersen, yamru yumrular

Ateşe verilmiş, bütün korular
Bu yıl bu yurtlara, konmaz kumrular
İnsan kılıgında, çok hayvan gördüm.
 
Yularlar kendini, musura bağlar

Kendi kurgusuna, kendisi ağlar
Gözüne karınca, gözükür dağlar
İnsan kılıgında, çok hayvan gördüm.
 
Yeşile zararlı, budar keçisi
Olamaz’ki o sürünün bekçisi
Konuşurken sanan, kültür elçisi
İnsan kılıgında, çok hayvan gördüm.
 
Nedenli nedensiz, yaralar dili
Dağıtır etrafı, dağıtır yeli
Şapkalı şapkasız, gözükür keli
İnsan kılıgında, çok hayvan gördüm.
 
Altı aydan fazla, vardı daveti
Yüreğinde idam, etmiş devleti
Kimse anlayamaz, nedir niyeti
İnsan kılıgında, çok hayvan gördüm.
 
Niteliği belli, girir her yere
Her yalanda, tövbe çeker bin kere
Yalan ordusuyla çıkar sefere
İnsan kılıgında, çok hayvan gördüm.
 
Gel bildiğin, yolda, yürü ışığa
Nasip deme, ne gelirse kaşığa
Bundan geri, yol sorulmaz aşığa
İnsan kılıgında, çok hayvan gördüm.
 
Satar dostlukarı, satar bir pula
Çok şey derim amma, gelmez usula
Bir aptala, yol göstermez pusula
İnsan kılıgında, çok hayvan gördüm.
 
Atları giydirip, kuşatır saraç
Her olur olmaza, oluruz araç
Taşlanır Taşatan, meyveli ağaç
İnsan kılıgında, çok hayvan gördüm. 

07/02/2007 Karlslunde. Hüseyin Uçar.

Yakışır


İnankicananιmgünbenimgünüm
Y
ayιldι dünyaya başarιm ünüm
Coşarιm çağlarιm milli düğünüm
Gelecekte final, bize yakιşιr.

Göklere yüceldi şu İlhan Mansιz
Nefesleri kestik izledik cansιz
Ayağa kaldιrdι dünyayι ansιz
Bundan böyle, final bize yakιşιr.

Diz çöktü önünde Japonya, Kore
Dolaştιk sahayι hep kare kare
Japonya nerede, Türkiye nere
Bundan böyle, final bize yakιşιr.

Okyanus ummana attιk ağlarι
Düz oldu eridi o buz dağlarι
Tarih yazdιk değiştirdik çağlarι
Bundan böyle, final bize yakιşιr.


22.06.2002__Hüseyin uçar

Yavru ceylan


Görün canlar kara yιlan
Aramιzda dolanιyor
Nerde soğuk yüzün görsem
Anιlarιm canlanιyor.

Sanki karlarιn beyazι
Olmuş ömrümün ayazι
Alnιmdaki kara yazι
Her olayda aklanιyor.

Yalan dolan her yιl başta
Zehir oldu suda aşta
Cellat iken her savaşta
Gölge görse saklanιyor.

Soluyoruz yudum yudum
Ne söylese hep uyudum
Neden böyle üzgün yurdum
Tüm haksιzlar haklanιyor.

Tomurcukken soluyoruz
Sesin duysak doluyoruz
Saçιmιzι yoluyoruz
Yavru ceylan oklanιyor.

 

15.05.2002, Hundige-Hüseyin UÇAR

İnanamazsın


Bakta gör
Diyor  duygularım
Nasıl akar
Nasıl yakar
Nereye koşar
Kime nasıl bakar
O eski
Kulagı kesik
Hem karşı çıkar
Hemi her gün
Doğum günü kutlar
Soru soran gördümü
Sakalını sıvazlar
Sofrada bir
Kuş sütü eksik
Ah can
Nerede o eski mertlikler
Yerinde yeller esiyor
Köroğluyla birlikte
Geçmiş gitmiş
Bunun adıda özğürlük
Yeni yaşam
Evine girerler bilemezsin
Ve hatta
Gönlüne
Kalbine
Akarlar göremezsin
Onlar iki yüzlüdür
Anında onları çözemezsin
Bizim türkümüzü söylerler
Biz gibi inanamazsın
Bizim şiirlerimizi okurlar
Bizim gibi uyanamazsın

Anamın yemenisi
Şimdi Türban
Yarın burka
Öbür gün ne…?
Takmışlar dişlisine çarkın
Suyu koymuşlar arka
Ekonomi cepte
Mühür elde Süleyman
Köroğluda yok’ki kafa tutsun
Ayvazın sesi yankılanır
Çamlı belde
Kimseler duymaz
Ay bacayı dolanır
Kim çağdaş
Kim çağcıl
Kim yoldaş
Kim bağcıl
Kim sencil
Kim bencil
Kim öncül
Ara
Araştır
Bul
Bula bilirsen.

2/12/2005 Karlslunde. 
            
                  Hüseyin Uçar.

Süleyman İpek

SÜLEYMAN İPEĞİN-Ardından     Duydum ki giymişsin bir yeni yaka
Önce şaka sandιk değilmiş şaka
Yakιnι yareni koydun alafa
Kalemi kaldιrmaz oldu bileğim
Kιrk yerinden hançerlendi yüreğim.

Kimisi kιnadι, kimisi yerdi
Hepimize hüzünlü bir acι verdi
Süleyman İpek’in ne idi derdi
Kalemi kaldιrmaz oldu bileğim
Kιrk yerinden hançerlendi yüreğim.

Kιrιlmadι taşlar kιrιldι külük
Akιllar karιşιk duygular bölük
Nasιl kιydιn cana kardeşim sülük
Kalemi kaldιrmaz oldu bileğim
Kιrk yerinden hançerlendi yüreğim.


Edilir mi yaşam alay konusu
Bellekte bιraktιn ahret sorusu
Üzdü bizi seçeneğin doğrusu
Kalemi kaldιrmaz oldu bileğim
Kιrk yerinden hançerlendi yüreğim.

Yaşattιn bizlere acι yιlbaşι
Küçük yavrularιn yιkιldι kaşι
Mateme boğdun bacι kardaşι
Kalemi kadιrmaz oldu bileğim
Kιrk yerinden hançerlendi yüreğim.

Geride kalana sabιr metanet
Bu nasιl yazgιdιr kime ihanet
Genç yaşta kendine kιydιn muhanet
Kalemi kaldιrmaz oldu bileğim
Kırk yerinden hançerlendi yüreğim.

SEVDALI BÜLBÜL

Akşam oldu, gölge düştü, ovaya
Nazlandıkça, ova girdi, havaya
Zifaf yaklaşırken, durdu, duaya
Ova, çırıl çıblak, sevdalı  bülbül.

Gece ilerledi, girdi koynuna
Ova kollarını, sardı boynuna
İkiside pişman, geldi oyuna
Dağ, ovadan fazla, edalı, bülbül.
 
İki ayrı dünya, geldi yanyana
Dileriz’ki, yaşasınlar cancana
Ne yazık’ki, uyuşmazlar kankana
Söyle, kimler kimin, helali, bülbül.
 
Gel’ki bülbül, yatıştırak havayı
Güzel sesle, coşturalım halayı 
Hangi avukata, verek davayı
Erdemli, davranmak, faydalı, bülbül. 

4/9/2006 Karlslunde. Hüseyin Uçar.

Nerdesin

Sen gidince, sensiz kaldım, sevdigim
Senle kovanlarda baldım sevdigim
Senli rüyalara daldım sevdigim
Oğul verdin, kızlar verdin, sevdigim
Kaldıralım, gönüllerin perdesin.

O minnacık sözcüklerin sevdigim
Yanakda ki gölcüklerin sevdigim
Seni bekler küçüklerin sevdigim
Oğul verdin, kızlar verdin,sevdigim 
Kaldıralım,gönüllerin perdesin.
 
Her an seni düşlemişim sevdigim
Seni ömre işlemişim sevdigim
Benim ile eşlemişim sevdigim
Oğul verdin, kızlar verdin, sevdigim
Kaldıralım, gönüllerin perdesin.
 
Giden gitti, kalan gördü sevdigim
Gönlümüze dolan gördü sevdigim
Bu canları alan, gördü sevdigim
Oğul verdin, kızlar verdin, sevdigim
Kaldıralım, gönüllerin perdesin..11/11/2003/Hüseyin Uçar.

Onun gibi yar olmaz

Benim öyle
Büyük
Bir hazinem var
Karşılığı bulunmaz
O yaratandır alınmaz
Yüce’mi yüce
Engin’mi engin
Büyüten
Yürüten
Karşılıksız seven
İncitsende
İncitmeyen 
Öven
Tepeden tırnağa güven
Neslim ona bebe
O neslime gebe
Asıl adı
Ana
Asil adı yar
Biri can
Birisi canan
Akıl aldığımız
Akil bildiğimiz
Yaşam okulumuz
Onun yeri dolmaz
Onun gibi yar olmaz..

Benim öyle
Büyük
Bir hazinem var
Karşılığı bulunmaz
O yaratandır alınmaz   
Ben talebe
O öğretmen
Bedenim
Bedeninden
Güçsüzken yeden
Çoban olup güden
Ne istesem veren
Deryalarda yüzdüren
Tehlikeleri sezdiren 
Ak memeden emziren
Dügünlerde halay çeken
Ölümlerde ağıt yakan
Çocukla Çocuk
Büyükle büyük
Mutvağımızın aşçısı
Hanemizin hizmetçisi
Fabrikanın işçisi
Tarlada gündelikçi
Eşine avrat
O koskoca evren
Onun yeri dolmaz
Onun gibi yar olmaz.. 

13/01/2006 / Karlslunde.                 
                 Hüseyin Uçar.

Ne yana baksam

Tüp bana bakarken, etrafa baktım
Ocağı değilde, yüreğim yaktım
Kadere kısmete, kafayı taktım
Ne yana baksam, hüzün içinde
Dün gördüğüm, bugün başka biçimde.

Ne yastık kaldırdım, ne koltuk seçtim
Gördüğüm görmedim, kendimden geçtim
Sade kumrulara, gönlümü açtım
Ne yana baksam, hüzün içinde
Dün gördüğüm, bugün başka biçimde.

Durarak eskimiş, kabım kacağım
Bir torun görmemiş, gözüm, kucağım
Artık zorlanıyor, kısa bacağım
Ne yana baksam, hüzün içinde
Dün gördüğüm, bugün başka biçimde.

İnanınki canlar, bu sinem taştan
Herşeyi anlattı, Taşatan baştan
Yazacağım, unutmuşum, telaştan
Ne yana baksam, hüzün içinde
Dün gördüğüm, bugün başka biçimde.
 
30/6/2003 Çorum/Hüseyin  Uçar.

O çalma pekmez

Karga burun, herbirşeye banıyor
Sevdalanmış, alev alev yanıyor
Kendisini, vazgeçilmez sanıyor
Dengeler kuracak, mantık üretmez
Ben katran oldum, o çalma pekmez.

Akıl uçmuş neden, yürütmez mantık
Ona bal börekler, banaysa artık
Terbiye bozulmuş, gemiler batık
Dengeler kuracak, mantık üretmez
Ben katran oldum, o çalma pekmez.
 
Kaynayıpta aynı, kazanda piştik
Farkında olmadan, yollara düştük
Saygının yerine, kavgayı seçtik
Dengeler kuracak, mantık üretmez
Ben katran oldum, o çalma pekmez.

 
Ne kadar zor olur, gönüller yapış
Bu nasıl yaşamdır, durmadan kapış
Günlerim, gecelerim, karalı kış
Dengeler kuracak, mantık üretmez
Ben katran oldum, o çalma pekmez.

 
12/5/2004 Karlslunde/Hüseyin  Uçar.

NEREDESİN?

O bakmaya doyamadığım
Gözlerini arıyor
Gözlerim
Nerdesin?
Nefesinden
Nefes
Teninden
Ten
Kattığından beri
Yarınlarıma
Yavrumuz
Yavrularımız
Her yerde izlerin
Bitmedi sözlerim
Erenler
Ve onun peşinden
Gelenler
Geleceğimiz
Yarınlarımız
Bizim…..

04/01/ 2006  Karlslunde.                
                Hüseyin Uçar. 

Mutlu yıllar

Yürekte kocaman yerin
Aksιn dünya aksιn terin
Kovalar yιllar birbirin
Barιş, huzur bekliyorum.

Dolandιrdιn dağι taşι
Eğdin eğilmeyen başι
Bu savaş neyin savaşι
Savaşlarι kιnιyorum.

Selâm bizden dosta, eşe
Yüreklere dolsun neşe
Yüzünüz benzer güneşe
Siz cansιnιz biliyorum.

Adιn olsun secerede
Ses yükselsin yer kürede
Hani umutlar nerede
Bekle özlem geliyorum.

Mutlu yιllar üç kelime
Özellikle gençlerime
Onlar dolacak yerime
Mutlu yιllar diliyorum.

31.12.2002_____Hüseyin UÇAR

Köprüler kuruyordum

Sarınmıştı karanlıgı yeryüzü
Donatmıştı gökyüzünü
Yıldızlar
Bense anılardan köprüler kuruyordum
Sevdamı
Heycanlarımı
Coşkularımı arıyordum
Durgun sularda halkalar
Çizerken balıklar
Gene uzaklarda
Savaşlar 
Acılar yaşanıyordu
Acıların ortasından
Yükseliyordu agıtlar
Ve yine  sevdalıların yüreği
Alev alev yanıyordu
Sabırsız, aceleciydi yıkımlar
Cebi doluyordu birilerinin
Oysa dilsiz
Sessiz şarkılar
Söylemeliydi gözler
Sözler
Bitmemeliydi 

Çogalmalıydı.

Adını bilmediğim gezegenden
Bizim gezegene
Konuyordu uçan daireler
Ve gecenin ayazında birlikte üşüyorduk
Yıldızlar çıblak bedenlerine
Sarınacak birşeyler arıyordu
Ve ben
Yorgan
Döşek
Miskokulu çamaşır
Vermek istiyordum
O bedenlere
Geceydi
Gidenler dönüşsüzdüler
Güzeller gülüşsüzdüler
Ben gibi seyir defteri tutup
Karanlığa masal okuyordu birileri
Ve birileri tutkularını anlatıyordu
Yazdığı mektubun
Bir kopyasını okyanusa atıp
Şaşkın şaşkın izleyen
Balinalara bakıyordu
Söken şafağı farkedememişti rüyadakiler
Yavaş yavaş ortalık agarıyordu
Ve ırmaklar
Denizlere ulaşmak için
Bizden çok enerji harcıyordu
Ve yine sevdalıların yüreği
Alev alev yanıyordu
Sabırsızdı
Aceleciydi yıkımlar 
Cebi doluyordu birilerinin
Oysa dilsiz
Sessiz şarkılar
Söylemeliydi gözler
Sözler
Bitmemeliydi

Çogalmalıydı.

Ve birden bire
Güneşin hışmından korkar gibi
Otadan kayboldular
Oysa ben sesiydim onların
Dağlar dağarcıgım
Ovalar soframdı
Birlikte oturur kalkardık sofradan
Ve yanyana yatardık
Hayat doluydular
İmikleriyle
Sapanla destan yazdılar
Kurşunlar
Bombalar
Vızır vızır geçerken yanlarından
Yerle, gök
Kırgın gibiydi birbirlerine
Bir yerlerden sesler geliyordu
Fırsat bulsalardı
Ölmeden önce
Bir başka gezegene göçeceklerdi
Ve bu gelen ses
Hayatı boğanların sesiydi
Elleri gibi
Kanlıydı sesleride
Ben gene gezgindim
Sessizliğimde
Ne son sözümü söylemiştim
Ne son satırımı yazmıştım
Nede son yolculugumdu bu
Bir türlü yıkamıyordum yazğıları
Değiştiremiyordum
Akışını tarihin
Ve yine
Sevdalıların yüreği
Alev alev yanıyordu
Sabırsızdı Aceleciydi yıkımlar 
Cebi doluyordu birilerinin
Oysa dilsiz
Sessiz şarkılar
Söylemeliydi gözler
Sözler bitmemeliydi
Çogalmalıydı..

23/10/2003 Karlslunde.              
              Hüseyin Uçar.

Mutluluk


Beş sene dediler otuz beş oldu
Bu ayrιlιk ölümlere eş oldu
Artιk kavuşmamιz hayal düş oldu
Kerem’le Aslι’ya benzedi kader
Bitti umutlarιm, bekleme peder.

Kimi yanar ağlar, kimi unuttu
Bu gün yarιn diye hayat uyuttu
Kimimiz tarihin elinden tuttu
Kerem’le Aslι’ya benzedi kader
Bitti umutlarιm, bekleme peder.

Yazdιğιm mektuplar geriye döner
Toprak olur beden bu alev söner
Hangi göç güçlü ki tarihi yerer
Kerem’le Aslι’ya benzedi kader
Bitti umutlarιm, bekleme peder.

Ne duygudan anlar , ne çalar sazι
Biz unuttuk inan nazι niyazι
Hürmet, muhabbetle hatιrlan bazι
Kerem’le Aslι’ya benzedi kader
Bitti umutlarιm, bekleme peder.

10.10.2002____Hüseyin UÇAR

Mükemmel


Denizde balık
Gökte güneş
Tarlada sen
Bağda ben
Küçükler oyunda
Çocuklar okulda
Herkese sağlık
Sığırtmaç sığırla
Köylü köyüyle
Şehirli
Şehirde
İşçiler işte
İşsizler  kahvede
Bense hüzün sağınağı
Altındayım
Hangi toprağa
Neyi eksem
Hangi toprakta bitmem
Aktığım göldeyim
Beni çağırıyor ovalar
Düştüm dildeyim
Tek eksiğim
Sensin aşkım
Gelinliğini giyde gel
Paylaşım mükemmel..


22/11/2005 Karlslunde.
               
                    Hüseyin Uçar.

Mutluluk 1

Gözlerini sevdim aktı çeşm’oldu
Balιklar, yιldιzlar, gülücük boldu
Hanelerim kιzlar, oğullar doldu
Mutluluk rüzgârι, buyumuş meğer
Her gülücük inan dünyayι değer.

Sürülen ekinden alιnsa verim
Yokluğu görünce der; Allah Kerim
Soru sorur bana binlerce terim
Mutluluk rüzgârι, buyumuş meğer
İnsanda sevdaymιş, en yüce değer.

Günahmιş, sevapmιş arakladιlar
Soru karşιsιnda durakladιlar
Doyduğu yerlerde konakladιlar
Mutluluk rüzgârι, buyumuş meğer
İnsanda sevgidir, çoğalan değer.

Kimse kapatamaz açtιğιn yolu
Dost elinden elbet içilir dolu
Her zaman olurum sevenin kulu
Mutluluk rüzgârι, buyumuş meğer
Eğilmez başlarι, bir sevgi eğer.

06.11.2002, Karlslunde___Hüseyin UÇAR