Skip to content

Author: Huseyin Ucar

GÜN OLUR

Bilime açılan kapı
Bizim kapımız
Yoktur alın terinden başka
Ne malımız
Ne tapumuz
Gün olur öğreniriz
Halay çekmeyi
Güvercin uçurmayı
Gül sunmayı sevdiklerimize
İşte
O zaman
Ne düşünceye
Kurşun sıkılır
Ne vurulur ellere kelepçe
Atılır yorgunluk
Elerde karanfil
Uçuşan güvercinler
Dillerde şarkı
Barış bahçesine
Dönüşür ülke
Yok edilir açlık
Yoksulluk kalkar rafa
Mutlu yüzler
Gülümseyen dudaklar
İşte bu olmalı ilke.

 

26.7.1989 / Hüseyin Uçar

GÜNAYDIN

Günaydın çocuklar
Günaydın dünya
Günaydın kırk yaşım
Acılar yumağı ömrüm merhaba
Neresindeyiz  yolun
Günaydın mı, elveda mı yakın
Çıktım Ishøj tepesine
Geçmişi seyrediyorum
Sevinçlerde yaşadım
Ülkelerde dolaştım
Açıldım okyanuslara
Gezgin amaçlı değil
Ekmeği kovaladım
Sevdalar yaşadım bir başıma
Kerem gibi Aslı’sız
Özlemler yaşadım yankısız
Sade, berrak, pırıl pırıl
Ne acılar bıraktı yakamı, nede türküler
Aç dolaştım özgürce
Seyrettim yarı baygın
Yarı çıplak vitrinleri
Gözlerim hüzün yüklü
Mendil serdim, el açtım merhametsizlere çaresiz
Nefes alıp veren iskeletim Afrika’da
Dünyanın en zengin ülkesinde, bayramlık koyun
Din tacirlerinin elinde cennete adak
Irkçıların horladığı yabancı işçi
Politik göçmen
Sevgilimin elinde kirli mendil
Geçiyor gözlerimin önünde yıllar
Kovalıyor sorular birbirini
Yargılıyor kırk yaşım beni
Bu kitaplar niçin duruyor raflarda
Kimler tüttürüyor bu uzun bacaları
Niçin hapishaneler tıklım tıklım
Konuş çağdaş köle
Hani nerede, el verip bel bağlayıp
Gönül verdiklerin?
Yemeyip yedirdiğin giymeyip giydirdiğin
Hani nerede kırk yılın meyveleri
Hepsi çürüdü mü dedin
Farkındayım, yolun ayrımındayım
Günaydın çocuklar
Günaydın dünya
Günaydın kırk yaşım
Acılar yumağı ömrüm merhaba.

 

5.6.1990 / Hüseyin Uçar

SORAMADIM

Bahar gelmiş fistan giymiş
Fırçası yerlere değmiş
Sevdiğim kaşını eğmiş
Niye küsmüş soramadım

Eğilmiş topluyor pancar
Ben vardıkça benden kaçar
Gidip yad’a derdini açar
Ol kafasını yoramadım

Laf edemem gayet ağır
Çok duyarlı, değil sağır
Anadolu’m diye çağır
Uzaklarda aramadım.

                      
09.02.1991 / Hüseyin Uçar

KANAMADIM

Zalim felek sana özüm doğrulmaz
Eller sardı niçin ben saramadım
Yar yanağı baldan tatlı dediler
Eller tattı neden ben tadamadım

Sığmadım dünyaya güneş miyim ben
Herkes kaçtı benden ateş miyim ben
Bütün dertlere kardeş miyim ben
Eller çattı neden ben çatamadım

Kavursa da güneş gölgeler almaz
Çeşmeler suyunu hiç bana salmaz
Hüseyin yaşamdan yine de yılmaz
Eller kandı neden ben kanamadım?

                                  
 05.01.1991 / Hüseyin Uçar

BULUŞMAM

Yalvarırım bir gün eğlen, dur zalim
Nasıl yaşıyorum sormazsın halim
Para getirdikçe peteğim balım
Gelenekler küt eyledi konuşmam

Ayrılık demektir kalkan trenler
Kulağımdan gitmez öten sirenler
İnanamaz bir gün beni görenler
Bin kez gelsem gene senle tanışmam

Nefrete dönüştü özlemler bile
Yaş kırka dayandı artıyor çile
Yetmez mi sevdiğim getirdin dile
Tanrı olsan daha senle buluşmam.

                                      
14.2.1991/ Hüseyin Uçar

KANARYAM

Çakır gözler desen desen işlenmiş
Ah edene el kalkar mı kanaryam
Bu genç ömür sevdan ile beslenmiş
Dönüp yad’a hiç bakar mı kanaryam

Bakışın ressamda, dillerin türkü
Deryalarda yüzer derinde kökü
Bakışın yargılar gözlerin öykü
Dağlar düze hiç akar mı kanaryam?

Muhabbettir bakışların çekiyor
Şu sinem şehrine sevda ekiyor
Dört mevsimde aşkın fidan dikiyor
Kalbe konan hiç uçar mı kanaryam?

22.3.1991 / Hüseyin Uçar

MUHTARIN ARDINDAN

Dostlar ağlayıp da düşman gülecek
Zalim felek niçin gençler ölecek?
Muhtar göçtü, muhtar bulsun körücek
Bağışlayın beni kavuşamadım
Kanatlandım ama kavuşamadım.

Aht edene Alp dağları düz yazı
Anlamaz sözümden arifler bazı
Çal Dertli Ali, dertli çal sazı
Kanadım kırıldı kavuşamadım.

Neden böyle bilmem yakam ellerde
Niçin uzun ömür bakar körlerde
Göçmen olduk bilinmedik yerlerde
Bağışlayın n’olur kavuşamadım.

Bir büyük teselli küçük Muharrem
Hiç düşman olur mu Aslı’yla Kerem
Elimden gelirse uçuklar örem
Çok istedim ama kavuşamadım.

Küçüğün adına diyelim muhtar
Elbette altını sarrraflar tartar
Aslan yatağında bir aslan yatar
Kanatlandım ama ulaşamadım

Kara haber el ayağımı bağladı
Hüseyinim yüreğini dağladı
Öfke bastı hüzün çöktü ağladı
Çok özlemler duydum ulaşamadım
İstesem de yine kavuşamadım.

 

06.07.1991 / Hüseyin Uçar

ESEN YELLER

Esen yeller esmez oldu
Kesen bıçak kesmez oldu
Zehir içtim pekmez oldu
Tatlılarda seçin beni

Aradığım ben de buldum
Dost olana kurban oldum
Saki’siz kadehim doldum
Yudum yudum için beni

Övseler de övülmedim
Vahşilere dövülmedim
Sevdim ama sevilmedim
Sevdalara açın beni

Derya yurdu coşar deniz
Dert eritir solar beniz
Toprağa gark olan ten’iz
Ummanlara atın beni

Tüm kıtalar Anadolu
Benden geçer benden yolu
Ben-i adem kimin oğlu
Türkülere katın beni.

21.03.1991 / Hüseyin Uçar

Taht kurdun bakisin güzel

Al yanağın kirazları andırır
Benim gibi nice aşık yandırır
Gözlerine bakmak beni kandırır
Muhabbet ehline saki’sin güzel

Sevene dayanmaz tükenir yollar
Meyvaya dönüşür çiçekli dallar
Bülbülden şarkılar, arıdan ballar
Kalbime taht kurdun baki’sin güzel

Gözlerin büyülü nehir mi, göl mü
Bırakmaz yakamı kurak mı, çöl mü
Hala anlamadım diken mi, gül mü
Şu ömür selinin arkı’sın güzel

Sabah kuşlar ile ötüştüm durdum
Her güzel ötene adını sordum
Kuşlar yuva kurdu ben hayal kurdum
Dilimden düşmeyen türküsün güzel.

 

12.04.1991 / Hüseyin Uçar

VAKİTSİZ GÜL AÇMAZ İMİŞ

Ne söylesem dönmez dilim
Altın oldu kirli kilim
Cahil sözün tutmaz imiş
Söylemedi usu selim

Yüz müyüm ki, görülecek
Bez miyim ki, dürülecek
Vakitsiz gül açmaz imiş
Bir hesap var, görülecek

Bir yalan ki yutulmayan
Sökülüp de atılmayan
Kanatsız kuş uçmaz imiş
Bir arzu ki tutulmayan

Anlaşılmaz kör bir mantık
Hem kendi hem düşü satık
Cahil ekin saçmaz imiş
Aşımıza olsun katık.

 

 26.11.1987 / Hüseyin Uçar

UYUR GEZER

Hem enginim hem de yücem
Koca dağım hem de cücem
Gün geçtikçe küçülürsün
Benim adsız serencem

Göl müdür deniz mi Hazar
Hiç ona değmiyor nazar
Gün olur ki açılırsın
Uyur gezer yerli mezar.

 13.2.1987 / Hüseyin Uçar

BİR BOŞ KOVAN

Yoktan değil vardan aldım
Ben yarayı yardan aldım
Ne kalp gördüm, ne de yürek
Bir boş kovan gerdan aldım

Bal yapmayan arı mıyım
Bir patlamaz darı mıyım
Hem sürgünüm, hem de kürek
İnsanlığın zarı mıyım?

 10.1.1987 / Hüseyin Uçar

ÇOK ZORLADIM

Sıçrasan ulaşılmaz
Everestler aşılmaz
Engebeler çetindir
Kıyar cana koşulmaz

Asıldım eğemedim
Bir ömür değemedim
Ne söylesem metindir
Dil döküp diyemedim.

  2.4.1987 / Hüseyin Uçar

TÜKENİR BİR GÜN

Ah edip ağlama değişti işler
Tekil elbet canım üçlerle beşler
Otuza varmadan döküldü dişler
Sabır yol değil ki tükenir bir gün

Yıllarca uyardım sarhoşsan ayıl
Başkasınca değil sen bence sayıl
Şifa pınarlarım kuruttun bu yıl
Ömür göl değil ki, tükenir bir gün

Zalimi avlamak çetindir, zordur
Sevgisiz yaşamak yüreğe kordur
Dillerde dolaşmak yiğide ardır
Sabır dil değil ki, tükenir bir gün.

 1.11. 1987 / Hüseyin Uçar

EZGİLER

Ey beni yaşatan
Nesillere taşıyan
Kucaklayan yaratan ezgi
Duman üstüne duman
Öfke üstüne öfke
Ekmeğim
Umudum
Sizde yaşıyor
Sizinle bütün
Ağıt yakmak
Ezgi dizmek
Gidene, gelene
Gelişen hayata
Yapa yalnız
Bakmak ufka
Söken şafağa
Umutla, sevdayla
Geçmişi geleceği selamlamak
Öfkeyi
Sabırı
Yudumlamak kadehlerde
Yanık ezgiler dinlemek
Sefilden
Kalkmak ayağa
Olayı yaşamak
İsyanın filizini görmek
Kendisinden Anadolu’nun
Hastayı kaldırır yatağından
Seksenlik yaşlıları
İndirir yirmisine
Yumruklaşır
Bütünleşir
Bilenir yürek
Ağıtlar, ezgiler
Anadoludur
Anadolunun kendisidir
Ezgiler anlatıyor
Kalbimi kanatıyor
Yeniden yaratıyor
Ağıtta
Ezgide
Onlarca can
Alkan içinde
Yatıyor.

 

 28.11.1988 / Hüseyin Uçar

BU ACI SİLİNİR Mİ

Nesi güzel sevdanın
Al al olmuş gerdanın
Her gün bin kez ölürüm
Ben olayım dermanın

Ölü ten dirilir mi
Gurbetten gelinir mi
Her gün bin kez ölürüm
Bu acı silinir mi

Dilimden düşmez adın
Kalmadı tuzun tadın
Her gün bin kez ölürüm
Bu mu senin muradın?

 23.1.1987 / Hüseyin Uçar

BEBEĞİM

Günler haftaları
Haftalar ayları
Tamamladı

Geceler gündüzü
Gündüzler geceyi
Kovaladı
Doldu zaman
Bir çocuk sesi duyuldu
Unuttu yorgunluğunu
Uykusuzluğunu
Anne
Yatırdı göğsüne
Geceyi
Umudu
Bebeyi emzirdi
Sıraladı bildiği ninnileri
Uyuttu kollarında
Görmek istiyorum
Bebeğim
Seni okul yollarında.


26.8.1988 / Hüseyin Uçar

SUÇUMUZ NEDİR

Yanlış dilek mi diledim
Koyun muyum ki meledim
Suçumuz nedir söyleyin
Un koydum toprak eledim

Gül dalında öter karga
Irmağı bağlarlar arka
Suçumuz nedir söyleyin
Boynumuzda tasma halka.

 27.2.1987 / Hüseyin Uçar

FERYAT ETMEMELİ BÜLBÜL

Çevremi sarmış gece
Yüreğim isyan dolu
Çocuksu bir yalnızlık
Bir sızı var içimde
Yalnızlığım
Bir şeylere gebe
Açılmak istiyorum
Deniz kızlarıyla denize
Bir başka gülmeli dünya
Yükselmeli yıldızlara uçurtmam
Yetiştirenin olma
Mutluluğunu taşımalı
Altın renkler başaklar
Herkese kokmalı
Gül
Sümbül
Karanfil
Birey kendi adına
Yaşamalı dünyayı
Feryat etmemeli
Bülbül…

 21.10.1988 / Hüseyin Uçar

SESLER GELİYOR

Hilekâr sözlere
Yer yoktur dilimde
Özlem yüklü
Şarkısı vardır özgürlüğün
Bakın gözlerime
Şu gökte ki yıldıza
Şafakla kaybolan karanlığa
Dalda ki tomurcuğa
Güzel yarınları müjdeliyor
Sessizlikte büyüdü
Şiirde çoğaldı
Dünden daha gür
Kaldır başını konuş
Bu grevler ekmek marşıdır onların
Bir umut
Bir yangın ateşidir yüreklerde
Bak dinle
Sesler geliyor
Dünden daha gür
Daha aydınlık.

 

 20.12. 1988 / Hüseyin Uçar

İSTEDİM

Tanrıdan sal istedim
Ağaçtan dal istedim
Bunları tamam etmeden
Arıdan bal istedim

İnledi yalın yalın
Tadı kalmadı balın
Ben başımı koymadan
Kolları gitti salın

Sardı beni harala
Vakit zaman darala
Elveda derim gülüm
Biz de uyduk kurala.

 4.2.1987 / Hüseyin Uçar

BARIŞ OĞLUM.

Barış oğlum
Bu gün bir eylül
Dünya barış günü
Yüreğim param parça
Kalbimde paslı bir hançer saplı
Ellerim ayaklarım titriyor
Düşündükçe altmış ton
Dinamit üstünde oturduğunu
Tutuşuyor saçlarım
Yanıyorum Hiroşima’da
Gökyüzüne savruluyor külüm
Filistin mülteci  kamplarında
Barış oğlum
Bu gün bir eylül
Dünya barış günü
Yükselen barış sesleri
Yağmurdur yağar umutlarıma
Umutlarım filizlenir
Hafifler ağrılarım
Yangınım söner
Yok etmek için
Yer yüzünden kırım silahlarını
Durdurmak isterim zamanı
Yürütmek için özleme yürümezi
Uykularım kaçar
Çözüm arayarak sabahlarım
Barış oğlum
Bu gün bir eylül
Dünya barış günü
Düşün, konuş
Ve düşlerini rüya sanmasınlar yaz
Çıksada yoluna kara fermanlı ölüm
Patika, dağ, bayır
Asfalt deme yürü
Zaman hareket demektir
Hareket zaman
Barış oğlum düşlerin lekesiz beyaz
At üstünden uykuyu, gafleti aman
Git gidebildiğin yere kadar gittt… gitttt…..
Barış oğlum
Ne zor şey baba olmak
Yada doğruyı, güzeli bulmak
Ve ya insan kalmak
Bir ah çektim, bin ah gibi
Bizde ahlar doğurgandır
Sabahlar gibi. 

01-09-1982 Hüseyin Uçar.

Editör: [ Düzenle | Sil ]

ANNELER GÜNÜ

Anneler günü yarın
Aysız gece
Ben annemi tanıyalı
Ne elinin nasırı kavuştu
Ne yarası bitti kaşının
Odunla yarılan kafa
Sarıldı tülbentle
Ne hastane ne doktor
Bunlardan da uzaktı karakol
Tuzlu yağ bastılar göçüğe

Ne vicdanlar titredi
Ne yürekleri sardı korku
Gene korkan annemdi
Ölürüm diye değil
Akşam yine döverse
Bir oklava uzattılar eline
Sopa sanıp irkildi
Korkma kızım oklava
Cezadan kurtulmuş çocuk gibi gülümsedi
Oturttular tandıra ekmek peziledi
 
Anneler günü yarın
Aysız gece
Hep sevdi üretti
Sevdi karşılıksız
Her mevsimin hasadı
Onu bildi
Şeker pancarı
Sebzeler
Tahıllar
Tütün
Günün kutlu olsun anne

Sana bir yemeni
Babama bir mendil aldım
Anılar depreşti
Başladınız kavgaya
Tarafsız kaldım
Üzülme anne
Acı da olsa
Binlerce anı
Mutlaka vardır yaşanan
Övünülecek bir yanı.

 

6.5.1988 / Hüseyin Uçar   

ANILAR DURAGINDA

Birisi bir şeyler
Götürdü benden
Kaldım yapa yalnız
Dudaklarımda gülücük
Yüreğimde bahar havası
Karşı dağlar yemyeşil
Dilimde çocuk şarkısı
Kayakçının düşlediği
Kar dağları
Düşlerimde karanfil
Sunan kadın
Annesine koşan çocuk
Güldükçe güzelleşen
Gamzeli güzel
Keklik sekişli
Bülbül ötüşlü
Sessizliği bozan
Çoban çeşmesi
İnce ince yağan yağmur
Kalbimin biricik gülü
Bana senden kalan
Sadece anılar
Eğer hatırlarsan bir gün
Gecikme bekliyorum
Anılar durağında.

 3.6.1987 / Hüseyin Uçar

HALAY

Halay deyip de geçmeyin
Buzlu sulardan içmeyin
Irmak coşkun, orman yeşil
Yazık yeşili biçmeyin

Yakışıyor kemer bele
Etekler savrulur yele
Ritim kurmuş zurna, davul
Vermiş kız kızan el ele.

 27.2.1987 / Hüseyin Uçar

BORDO MANTON

Giyinmiş mantoyu beline çıkar
Manto’nun başlığın başına takar
Yürümüş terleri yüzüne akar
Bordo manto’n hayırlı olsun, Mustafa.

Baktım ki solunda dikili düğme
Amcaoğlu bunu kimseye deme
Müsaadesiz, dostum girilmez cem’e
Bordo manto’n hayırlı olsun, Mustafa.

Hoş geldin Mustafa, şehirden köye
Teslim olmaz idin Paşa’ya, Bey’e
Bordo manto sana kimden hediye?
Bordo manto’n hayırlı olsun, Mustafa.

Manto bir vesile espri bunlar
Kapansın, gurbete uzanan yollar
Dilerim herkese neşeli yıllar
Bordo manto’n hayırlı olsun, Mustafa.

                           01.01.1988 Yılbaşı Gecesi / Hüseyin Uçar.

BAĞIŞLA BENİ

Sevdiğim bir haber salamıyorum
Seviyorum ama alamıyorum
Artık buralarda kalamıyorum
Sen de seviyorsan bağışla beni

Kader mi, töre mi anlayamadım
İpek saçlarını tarayamadım
Kahroldum, yıkıldım arayamadım
Sen de seviyorsan bağışla beni

Cahilden duyarlı dağda ki taş da
Kavruldu da kalbim kül oldu saç da
Gireyim kapını sevdiğim aç da
Sevenler bağışlar beğışla beni.

 

                                  24.08.1988 / Hüseyin Uçar

GELMEDEN AHRAZ DİLE

Koşup yürüdüm sese
Kondum demir kafese
Dostsan gel doğru söyle
Kaldım nefes nefese

Bari sevgiye eğil
Bu acı reva değil
Gelmeden ahraz dile
Uza burdan azrail.

27.3.1987 / Hüseyin Uçar

DERTLİ BÜLBÜL

Kim uyuyor kim uyanık
Çağlayan sular bulanık
Ötme dertli dertli bülbül
Git uzaklaş bağrım yanık

Olmaz imiş cahil olgun
Gece gündüz beynim yorgun
Ötme dertli dertli bülbül
Kırmızı güllerim solgun

Evrim barış canım gökçe
Sürüp çıkardılar tekçe
Ötme dertli dertli bülbül
Tepemizde demir ökçe

Selleri seyire daldım
Herkes geçti bir ben kaldım
Ötme dertli dertli bülbül
Ben bu derdi yardan aldım.

 17.10.1987 / Hüseyin Uçar

KEMİGİ YOKTUR DİLİN

Sabahlarım geceyi
Ben görmedim yüceyi
Sön faydasız kör ışık
Bölme güzel heceyi

Elinde sarı mendil
Yanıp sönüyor kandil
Dinle biraz kör ışık
Çözüm gerekli candil

Önü kesilmez yelin
Arkına düştüm selin
Dinle biraz yılışık
Kemiği yoktur dilin.

 

16.10.1987 / Hüseyin Uçar

AFİFE JALE

Ben doğunca
Çok sevinmiş ailem
Gözünüz aydın’a
Gelmiş komşular
Ses almaya başladım
Can dediler
Yürüdüm
Afife diye çağırdılar
Herkesle oynadım
On yaşına kadar
On bir yaşına bastım
Toplandı aile meclisi
Törenle çarşaf giydirdiler
Nedir, diye soramadım
Genç kız oldun, dediler
İçin için sevindim.

Bak kızım
Sokakta oynamak
Erkeğe bakmak yok
İslama aykırı
Bir şeyler koparıldı
Yüreğimdem
Ne söylüyorlardı
Neredeydim
Oyunlarımız
Arkadaş sesleri
Ötesindeydi duvarların
Karma karışıktı
Rüyalarım
Duygularım
Yıkılmıştı dünyam
Gülücüklerim
Silinmişti aynalardan
Kulaklarımda uğultu
Usumda sorular sorular
Ben miydim genç kız
Ayıp mı genç kız olmak
Peki, neyim aykırı islama
Bu korku
Bu telaş niye
Erkeğe bakmak
Niçin ayıp
Neyi gizliyordum
İçinde çarşafın
Dünyanın en doğurgan kentinde
Yaşamıyor gibiydim
Silinmişti yüz yılların
Yarattığı değerler
Tepeler
Limanlar
Denizler
Kız Kulesi üzgündü
Avrupa yakası
Asya yakası
Bir başka üzgün.
Bir kaç gün sonra
Radyoda bir ses
Tiyatroya
Kadın oyuncu aranıyor
Gidip yazıldım
İki ay sonra çağırdılar
Yüreğimde
Uçsuz bucaksız
Bir Irmak akıyordu.
Ve binlerce
Kanat takmıştı İstanbul
Eve geldiğimde
Küplere biniyordu
Babam,
Benim kızım ha
Olamaz…
Olacak dedim
Şakladı suratımda tokat
Ve o tokat
Mührü oldu
Sanat anlayışımın.
Sahneden
Sahneye koştum
Ve basıldı
Temsil verdiğim yerler
Öfkeden
Acıdan
Dönmez
Ağzıma sığmaz
Oldu dilim

Doktor çağırdılar
Rahatlar diye
İğne yaptı önce
Sonra toz vermeye
Başladı azar azar
Çok geçmedi aradan
Düştü tetik
Olduk narkotik
İffetten söz ederek
Aldılar iffetimi
Kişiliğimi
Namus adına
Namussuzluk
Ne cevap vereceksiniz
Doğrulsa Hipokrat
Doğrulsa Mustafa kemal
Her şeye rağmen
Sanat anlayışıma
Düşürmedim gölge
Belki de bu son sözlerim
Aklım alındı elimden
Hastanesindeyim
Hoşça kal  güzel İstanbul
Hoşça kal  güzel yurdum
Yücelecekse kadın
Aklanacaksa toplum
Silinecekse ayıp
Ben gidiyorum
Sanatı benden
Devralacaklara
Sesleniyorum
Şunu bilin ki
Sürecek sanat hayatım
Bende biten hayat
Başkalarında başlayacak
Gönül ırmaklarım
Gene coşacak
Gene açılacak perdeler
Seyirci alacak yerini
Sahnelenecek oyun
Ama görmeyeceksiniz
Beni siz
Ne de yasak koyucular.
Ben orda olacağım.

6.7.1988 / Hüseyin Uçar

GÜZELEŞİR

Dil ağıza ağız dile
Gül bülbüle bülbül güle
Dudak pınar saçlar lüle
Taradıkça güzelleşir

Durur mu aşığın dili
Alır onu aşkın seli
Kemana benziyor eli
Doladıkça güzelleşir

Yalvarırım güneş doğma
Bu güzel geceyi kovma
Dilim Veysel gözüm ama
Aradıkça güzelleşir

01.11.1987 / Hüseyin Uçar

İÇİMDE Kİ

Anlamı yok halayların
Dağıtılmış alayların
Viran olmuş sarayların
Terk edilen yurtlar gibi

El değmedik mabet misin
Everest mi, Tibet misin
İçimde ki gurbet misin
Uğranmayan yurtlar gibi.

 10.1.987 / Hüseyin Uçar

ÇOKLAR KÖLE

Aylar hafif yıl az gibi
Ayırdılar bir yoz gibi
Gıdamız soğuk buz gibi
Elimde donar sunaklar

Çoklar köle çoklar uşak
Yollar doğru niçin şaşak
Çoğalırız kuşak kuşak
Gece kondumuz konaklar

Hiç kesilmez gözüm yaşı
Yurt edindik dağı, taşı
Toprak ev depreme karşı
Çatısı mavi çoraklar.

 2.1.1987 / Hüseyin Uçar

GELEN OLMADI

Aradım dostluğun bahçesi nerde
Sordum ömür boyu bilen olmadı
Cana can göründüm gözüm diyerek
Akan göz yaşımı silen olmadı

Biter ağrılarım dostluk deyince
Kalkar engel dost dostunu sevince
Büyüyor, kaçıyor değer verince
Vergisiz yüzüme gülen olmadı

Gözüm gönlüm şafaklardan ayrılmaz
Sevda yolcuları coşar yorulmaz
Gönülsüz güzele soru sorulmaz
Bir düşüp peşime gelen olmadı.

 22.03.1986 / Hüseyin Uçar

GÜLÜN ÖMRÜ

Göze ırak öze yakın
Gerdanına güller takın
Gülün ömrü kısa olur
Hiç öykünme sakın sakın

Gel bağışla gel özsuyu
Var ise eğer sağduyu
Ne işlesen tasa olur
İnsanoğlu derin kuyu

Kuyudan çıkmaya çalış
Bu ne gayret, nasıl yarış
El uzatsan asa olur
Her yan ateş karış karış.

  22.3.1987 / Hüseyin Uçar

DELİ GÖNLÜM

Ömür uzar anıldıkça
Sevdalara sarındıkça
Üzülürsün yanıldıkça
Benim gönlüm deli gönlüm

Vururlar öküze gemi
Alırlar önünden yemi
Kalmamış gönülün demi
Benim gönlüm deli gönlüm

Adından anlamadığım
Yanında kalamadığım
Özgürce salamadığım
Benim gönlüm deli gönlüm

Isıtın mısır patlasın
Dost değil, düşman çatlasın
Gül ile nergiz toplasın
Benim gönlüm deli gönlüm.

  18.3.1986 / Hüseyün Uçar

BENİM NİYE

Gökdelenler senin iken
Gecekondu benim, niye?
Her zaman geldiniz galip
Yenilgiler benim niye?

Öfkenin dışında yaşa
Su katarlar pişmiş aşa
Neler gelir derler başa
Hep zehrolur günüm, niye?

Fiyat oldum inemedim
Bir bineğe binemedim
Karşı durdum tünemedim
Senin olur ünüm niye?

31.1.1986 / Hüseyin Uçar

GÖREMEYESİN

Yücelip göklere inemeyesin
Gittiğin yollardan dönemeyesin
Ben olayım sana kolun kanadın
Kör ola gözlerin göremeyesin

Çürüttün ömrümü ömrün çürüye
Bunca çektiklerim söylen mi niye
Çalına üst yanın kal iki büklüm
Yanıp yakarasın yar diye diye

 15.9.1988 / Hüseyin Uçar

BİR TADIMLIK

Devam et sen hayat okul
Sar yaşamı haydi sokul
Gelen gider koşar adım
Yeter ki olma kula kul

Yiğit vermez ölse ödün
Asırdan uzun geçer gün
Ömür sade bir tadımlık
Sen sen ol mertlikle övün.

 

 6.6.1988 / Hüseyin Uçar

DOGUM GÜNÜN KUTLU OLSUN

Düğününde atam göbek
Kitapların öbek öbek
Doğum günün kutlu olsun
Zeytin gözlü koca bebek

Neşeyle sallansın dallar
Engelsiz açılsın yollar
Doğum günün kutlu olsun
Yıpratmasın seni yıllar

Sakın yıkılmasın kaşın
Çağır gelsin arkadaşın
Doğum günün kutlu olsun
Güneşe yükselsin başın

Artsın eksilmesin sevi’n
Bugün doğum günün övün
Doğum günün kutlu olsun
Ömrün olsun bayram, düğün.

9.12. 1987 Hüseyin Uçar

YOL ALIYOR

Güzeli okşar gibi
Rüyada yaşar gibi
Patente koşar gibi
Yol alıyor gözlerim

Yok olur arandıkça
Yücelir tarandıkça
Bir işe yarandıkça
Tükeniyor sözlerim

Yakışmaz aka kara
Sevdam içimde yara
Yeter düşürdün dara
Nerde kaldın özlerim.

17.3.1988 / Hüseyin Uçar

BİR GÖRÜŞTE

Ne baştasın ne de peşte
Ne hayalde ne de düşte
Ver elini kömür gözlüm
Aklım aldın bir görüşte

Derdimin dermanı sensin
Kalbimdeki sancı dinsin
Ver elini kömür gözlüm
Şu ağlayan gönül gülsün

Çatlasa da patlasa da
Tarlayı koyak nadasa
Ver elini kömür gözlüm
Gerisini etme tasa.

28.2.1987 / Hüseyin Uçar

TEPEMDE Kİ

Yılların içli şarkısı
Dolaşıyor dilden dile
Tepemde ki ne baskısı
Ulaşıyor ilden ile

Nedir bilmem aradığım
Şu dilime doladığım
Zülfün tel tel taradığım
Karışıyor selden sele.

 10.1.1987 / Hüseyin Uçar

YANAR AGLARIM

Severim insanın elbet merdini
Ortak olam gülüm anlat derdini
Göstermezler şu dağların ardını
Zalim pençesinde yanar ağlarım

Her gömleğin elbet yakası yoktur
Açlığın, yokluğun şakası yoktur
Bir öğün doyarım arkası yoktur
Kaldım buralarda kanar ağlarım

İlahi hükümdar olmaya ahtın
Yüreğim saçlarda kavurdun yaktın
Korkarım dedene dönecek tahtın
Şaha, somazaya bakar ağlarım.

 25.10.1988 / Hüseyin Uçar

ÖFKE DURMAZ BİLENİR

Kar yağar yavaş yavaş
Pişmemiş çiğdir lavaş
Yanlışa boyun eğme
Yanlışla durma savaş

Su durur göleklenir
Seven sevgi dilenir
Yanlışa boyun eğme
Öfke durmaz bilenir

Bu ne bitmez eğlence
Birazcık övül bence
Yanlışa boyun eğme
Ölüm yakışmaz gence.

 8.8.1988 / Hüseyin Uçar

SEVDİĞİMİ

Yağmur yüklü bulutlar
Yükleniyor gözlerime
Sevdiğimi görür görmez
Derman gelir dizlerime

Bir kurtulsam ahtan vahtan
Hiç bir şey olmuyor yoktan
Sevdiğimi sorar sormaz
Zalimler inseler tahttan.

6.6.1988 / Hüseyin Uçar

DOST DİYE

Dost diye sarıldım kara yılana
Bıraktı hedefe açık alana
Elinde silahı dilleri hançer
Tutmazsa planı başlar yalana

Ne görgüyü bilir ne de övgüyü
Düşürmez dilinden yoz bir sövgüyü
Kötü yönlerini görmem inşaallah
Yıllar evvel mezar etmiş sevgiyi

10.9. 1988 / Hüseyin Uçar

EL UZATAN OLMALI

Döşeksiz kodular uzandık çula
Yüz yaşından sonra girdik okula
Dost dediğin el uzatan olmalı
Darda olduğun bilip düşmeli yola

Dostça sarar bazan gurbette rakı
Damarı kesmeden atlasa çakı
Dost dediğin el uzatan olmalı
Sesler birleşince yapmalı yankı.

28.5.1988 / Hüseyin Uçar

KİMLERLEYİM

Uçsuz bucaksız evren
Patika bir yol
Yolda bir kadın
Kadının kucağında çocuk
Koşuyor telaşlı bir adam
Görmüş
İşitmiş gibi
Tehlikeyi
Gizleniyor koruluğa
Yürüye dursun
Çocuğuyla kadın
Bir roket geçiyor yanı başından
Her yan ateş
Kadın, çocuk
Telaşlı adam
Şehir ve orman
Her şey toz duman
Gidiş o gidiş
Uyandım
Nefes nefeseyim
Nasıl bir yerde
Nerede
Kimlerleyim.

 

29.9.1986 / Hüseyin Uçar

HALMI BIRAKTI

Son olarak çevirdiğim telefon
Bende davranacak hal mi bıraktı
Yon efendim cehaleti durma yon
Bende tutunacak kol mu bıraktı

Yüklendi cehalet yaktı şura mı
Dağ eyledi denizi mi, ova mı
Bilinçli savunsam bile dava mı
Bende tutunacak dal mı bıraktı

Çöreklendi kara yılan yoluma
Şırınga eyledi bastı koluma
Benden selam edin, kızım oğluma
Daha yürüyecek yol mu bıraktı?

12.9.1984 / Hüseyin Uçar

KURTARSIN SENİ

Köyün türkü edip her an çaldığım
Canım diye şu sineme sardığım
Ricalarla minnetlerle vardığım
Akıl hocalrın kurtarsın seni

İsmini benzettim kendi ismime
Art niyetli olamam ki cismime
Ecel yorganını serdin üstüme
Yalvar hacıların kurtarsın seni

Anladım sevdiğim hastasın dedim
Bütün hakaretin lokma edip yedim
Sinirlenir diye koparken ödüm
Nöbet sancıların kurtarsın seni

Ne sabrım kaldı, ne tahammülüm
Kurudu, kavruldu goncayken gülüm
İntizar etsem varmaz ki dilim
Tütmez bacaların kurtarsın seni.

 11.9.1984 / Hüseyin Uçar

İKİ DAMLA GÖZ YAŞI

Dinle dostum
Hançerlendin i yüreğinden
Ağlayacaksın
Ağlamak yakışmaz deme
Biliyorum
Sonra çözümde değil
Ama insanın doğasında
Bu mevcut
Ne sıkıntı kalır
Ne öfke
Ne hüzün
İki damla göz yaşı
İlacı gözün..

 

15-02-1983 Hüseyin Uçar.

KADINIM BEN

Kadınım ben
Yiğidim
Ne sen bensiz yapabilirsin
Ne ben sensiz
Sensizlik ölümdür
Ölüm sensizlik
Benim dünyam
Eşitlik, kardeşlik
Sevgiden yuğrulmuşum
Çemberim ateşten
Türküler yakılmış
Saçlarımın tellerine dek
Destanlaşmış
Dökülmüş tellerine sazın
Kadınım ben
Taa bilmediğim çağlardan
Bu günlere
Çağıl çağıl akmışım
Çakıl taşları arasından
Dağlarda sesim şelale
Denizde delta
Çölde vahayım
Tanıklarım var ölümsüz
Geceleri dolunay
Yıldızlar, gündüzleri güneş
Kaç bin yıl, atlılar düşürmüşler peşime
Sökmek için dünyamdan
Sökemediler, geçemediler önüne sevdamın
Vurdularda beni can evimden
Kadınım ben, anayım
Bacıyım, yarim
Yavrum deyip meme verip büyüttüm
Sevgi verdim hep
Kimi zaman unuttum sevilmeyi
Doğurdum, beledim, besledim, büyüttüm
Arı gibi, karınca gibi çalıştım
Uğraşı verdim yer yer, bölge bölge,
sonuçsuz kalmasın diye uğraşlarım
Zaman zaman
Ne acılar atlattım, ne bedereler geçirdim
Gelmeyen kalmadı başıma
Yüce dağlar gibi
Yine başım, duman duman
Bana daha bir şey sormayın
Sormayın aman….

09-09-1982 Hüseyin Uçar.

O SÖZCÜK

İki sözcüğüm var
Hiç düşmez dilimden
O iki sözcük
İki bin sözcük
Kalemi alır elimden
Sabredin adını vereceğim
Adı ad
Adı tat
Adı murat
Ne şarkılar
Ne türküler yapılmış
O sözcüklerden
O sözcük barış
O sözcük devrim
O sözcük emek
Üretile bilmiş mi
O sözcüklerden
Daha
Güçlü silah
Daha nice
Sözcükler üreteceğiz
Savaşsız bir dünya
Bırakarak çocuklarımıza
Dostluğu
Barışı vereceğiz….

 

14-09-1982 Hüseyin Uçar.

 

 

 

 

 

 

BİR MAYIS AKŞAMI

Bir mayıs akşamı
Yeni döndüm yürüşten
Geziniyorum
Karlslunde, Mosede sahilinde
Deniz dalgalı
Dalgalar köpüklü
Bana öyle geliyor ya’da
Doğa bir içim su
İçimde ve dünyada
Ne varsa özğür
Ve her şey oldukça güzel
Havada tadı
Toprakta kokusu
Baharın ve kavganın
İçimde güzel yarınlara ulaşma sevinci
Ellerime
Gözlerime dokunan
Her şey yumuşacık
Ayaklarımı ıslatıyor deniz
Denizde uçsuz bucaksız mavilik
Ve şarkı söylüyor martılar
Tekneler yürüyor köpüklü sularda
Her aşılan dalga sanki dağ
Ve ben matılar gibi kanatlandım
Önüme çıkan her engele
Her kara buluta haykırıyorum
Özlem kor
Kavga amansız
Körüğü rüzğar
Yaşamı okşuyorum
Ne istasyon belirli
Ne durak
Alabildiğine
Sevdama koşuyorum.

 

01-05-1982 Hüseyin Uçar.

 

 

 

 

 

YILLAR OLDU

Sevdanın ateşi işler yüreğe
Daha sözüm yoktur dostlar döneğe
İnsan bildik önem verdik ineğe
Yıllar oldu selam bile salmadı.

Hem kendimi yordum hemde yılları
Ömür boyu bulamadım yolları
Yılanın başına taktım yuları
Ne koydumsa yedi gene doymadı.

Hüseyin’i taştan taşa çalanlar
Suçsuz iken beni benden alanlar
Yüreğime işler oldu yalanlar
Ne söylesem hiç birini duymadı.

 12.10.1984 / Hüseyin Uçar

SORDU SEVDİĞİM

Dört mevsimde çiçek açmayan gönül
Bu mevsim çiçeğe durdu sevdiğim
Bir ömür ötmeyen telleri sazın
Her geçene seni sordu sevdiğim

Anlamazdım önce aktan, karadan
Bir çıksaydı karlı dağlar aradan
İşkenceci oldu çıktı yaradan
Adım başı tuzak kurdu sevdiğim.

16.08.1985 / Hüseyin Uçar

GEÇİT VERMEZ GELEMEM

Hasretlik yürekte ateştir, kordur
Dayanamam anam ayrılık zordur
Gözüken dağların yücesi kardır
Bu mevsimde geçit vermez gelemem

İçimdeki hasret öfkeye döndü
Sanma yanar dağın lavları söndü
Ekonomik iken sorun kaderdir dendi
Yollar duman gözüm görmez gelemem

Hayvan gibi bizi alıp sattılar
Karşı çıkan hapislere attılar
Göz yaşımız aşımıza kattılar
İşverenim izin vermez gelemem.

11.10.1985 / Hüseyin Uçar

SEVDİĞİM HADİ DESİN

Öfke baldan tatlıdır
Cehizlerin katlıdır
Taşıt falan istemem
Benim gönlüm atlıdır

Yarsiz geçmiyor günler
Bir başlasın düğünler
Sevdiğim hadi desin
Baba seni kim dinler

Her Cuma pazar durur
Yiğidim pazar kurar
Sevdiğim hadi desin
Dağlar evimiz olur.

8.5.1985 / Hüseyin Uçar

BENİM GURBETÇİ KARDEŞİM

Köpenhaktan kalkan Uçak
Selam aldık kucak kucak
İlkin Münih’te duracak
Benim gurbetçi kardeşim.

Menzilimiz Ankaraydı
Cevapları kapkaraydı
Yaraların bir saraydı
Benim gurbetçi kardeşim.

Birden bire değiştiler
Kalleş kalleş gülüştüler
Telefonda görüştüler
Benim gurbetçi kardeşim.

Burdan binin budapeşte
Hamur olduk sanki teşte
Çoluk çocuk bu güneşte
Ağlar gurbetçi kardeşim.

Yeyin için durun burda
Yem olmayın kuşa kurda
Varırsınız bir gün yurda
Benim gurbetçi kardeşim.

Budapeşteden,  İstanbul
Gönül ova, kafa davul
İnsan değil sanki bavul
Benim gurbetçi kardeşim.

Yolda belde dura dura
Kapı kapı sora, sora
Yorgun kalbi, yora yora
Gelir gurbetçi kardeşim.

Göze batar saçı başı
Önünde kalıyor aşı
Üzüntüden kalkmaz kaşı
Benim gurbetçi kardeşim.

Başı gitse ayak, gitmez
Olgunlaşır amma yetmez
Sorunların çilen bitmez
Benim gurbetçi kardeşim.

Her sınırda sorgulanır
Aglamsı, üzgün dolanır
Yıllar yıllara ulanır
Benim gurbetçi kardeşim.

Her seferde tövbe çeker
Anılarda teker teker
Dert üstüne dertler eker
Benim gurbetçi kardeşim.

Başkaları gelir geçer
İçinden Türkleri seçer
Sanki sabrımızı ölçer
Benim gurbetçi kardeşim.

Tepe tırnak arıyorlar
Birbirine karıyorlar
Hazlarına varıyorlar
Benim gurbetçi kardeşim.

Adım, Ahmet, Mehmet, Metin
Lokması zehir gurbetin
Almanya sınırı çetin
Benim gurbetçi kardeşim.

Kanım akmaz vur bıçagın
Gülüşü hançer alçagın
Kölesiyiz biz bu çagın
Benim gürbetçi kardeşim.

Üç koldan işlem yaparlar
Açık yolları kaparlar
Ordan oraya satarlar
Benim gurbetçi kardeşim.

Sıra sıra tercümanlar
Onlardan medet umanlar
Dağ’a dönüştü ormanlar
Benim gurbetçi kardeşim

Bindirirsen herkes biner
Yağmur başlar, hüzün diner
Arkası yok korkar siner
Benim gurbetçi kardeşim.

Başta foter, sırtta gocuk
Sanan yetmiş yaşlı çocuk
Gözde yaşlar boncuk boncuk
Benim gurbetçi kardeşim.

İstanbul sonra Ankara
Bittik yakara yakara
Herkeslerden o fukara
Benim gurbetçi kardeşim.

Aradık yoktu valizler
Ar edip çevreden gizler
Tuncay bey bizleri gözler
Benim gurbetçi kardeşim.

Üç günde vardık, Çoruma
Dostlarım girdi koluma
Cevap ararım soruma
Benim gurbetçi kardeşim.

Yıllar sonra görüşmeler
Özlemlere erişmeler
Espiriler gülüşmeler
Benim gurbetçi kardeşim.

Hep sözleri dalevere
Herkes vurur yeden yere
Yüzler utanmaz bir kere
Benim gurbetçi kardeşim.

Her sene biletçi dener
Sadece hırsını yener
Bilsen ne dolaplar döner
Benim gurbetçi kardeşim.

Eğitimsiz başladılar
Kıstırdılar taşladılar
Lahanamı haşladılar
Benim gurbetçi kardeşim. 

7 /7/ 2006  Budapeşte hava limanı.
                                 Hüseyin Uçar.

SÜRMELİ

Dereler dereler derin dereler
Derenin içinde canan iniler
Elleri koynunda yanar döneler
Aklımı başımdan aldı sürmeli

Dağıtmış zülfünü ol deli poyraz
Süzülmüş yanağı bal ile kiraz
Dedim ki, sevdiğim kalayım biraz
Aklımı başımdan aldı sürmeli

Bir eli balda da biri kavgada
Kovulmuş evinden en güzel çağda
Yaralı ceylanım dolaşır dağda
Aklımı başımdan aldı sürmeli

Dedim güzel karanlığa kapılma
Gel tövbe de, şu öfkeye satılma
Aklın ermez ise sakın katılma
Aklımı başımdan aldı sürmeli

15.8.1985 / Hüseyin Uçar

UYAN KARDEŞ

Nefsine uymayan haine uyar
Haine uyanlar mazluma kıyar
Bir Hitler misali gözleri oyar
Uyan kardeş uyuyacak zaman mı

Herkes işte, güçte kendi haliyle
Dünyayı titretti kanlı eliyle
Nice genç fidanlar söktü yeliyle
Uyan kardeş uyuyacak zaman mı

Yiğidi yaralar zalimin taşı
Gene duman duman ülkemin başı
Birbirine taktı bacı, kardaşı
Uyan kardeş uyuyacak zaman mı

Kapitalist dünya bitmez haracı
Yeşil ovaların dik dağ yamacı
Ağadan, patrondan fazla aracı
Uyan kardeş uyuyacak zaman mı?

4.11.1985 / Hüseyin Uçar

YOL VER DAĞLAR

Bana diken oldu gurbetin gülü
Yol ver dağlar ben sılama gideyim
Göz yaşlarım oldu baharın seli
Yol ver dağlar ben sılama gideyim

On beş yıldır gurbet elde yaşarım
İşim olsa şu dağları aşarım
Gün olur beylere ağzım açarım
Yol ver dağlar ben sılama gideyim.

23.5.1985 / Hüseyin Uçar

VER ELİNİ SEVDİĞİM

Halının nakışına
Yaylanın yokuşuna
Ver elini sevdiğim
Kurbanım bakışına

Kibrit olsun çırama
N’olur zülfün tarama
Ver elini sevdiğim
Gel melhem ol yarama

Gökyüzünde yıldızlar
Artık erisin buzlar
Ver elini sevdiğim
Gelmeden güzel kızlar.

24.10.1985 / Hüseyin Uçar

GELEMEM

Hasretlik yürekte ateştir kordur
Dayanamam anam ayrılık zordur
Görünen dağların yücesi kardır
Bu mevsimde geçit vermez gelemem

İçimdeki hasret öfkeye döndü
Sanma yanardağın lavları söndü
Ekono9mikken sorun kaderdir dendi
Yollar duman gözüm görmez gelemem

Hayvan gibi bizi alıp sattılar
Krşı çıkan hapislere attılar
Göz yaşımız aşımıza kattılar
İşverenim izin vermez gelemem.

 11.10.1985 / Hüseyin Uçar

ÖĞRENENİM

Artar sorun günden güne
Ölürüm dönemem düne
Önümde daha yıllar var
Çalışırım döne döne

Ezilenim, sömürülenim
Zamma, zulme direnenim
Önümde daha yıllar var
Doğruları öğrenenim

Gel kulak ver şu lafıma
Çekilemem kılıfıma
Önümde daha yıllar var
Milyonlar gelir safıma

Bel büküyor orta direk
Ekmeğimiz olmuş çeyrek
Bitmiyor zamlar vurgunlar
Rüyamızda küllü çörek.

22.8.1985 / Hüseyin Uçar

GÜNEŞİN YEDİ RENGİ

Öfkeye dayananlar
Sonradan uyananlar
Öfke yıkar, dağıtır
Özgürlük arayanlar

Canım kurban olguna
Yanakları dolguna
Beyhude ötme bülbül
Gonca güller solguna

Yalana sığınanlar
Beyhude avunanlar
Yalanın kalesi olmaz
Yalanla avunanlar

Hüseyin’in ahengi
Öldürüldü behrengi
Yalanın kalesi olmaz
Güneşin yedi rengi.

 23.8.1985 / Hüseyin Uçar

İÇ EFENDİM

Dost elinden gelen dolu
Çevrilir mi iç efendim
Buluta uzanan selvi
Eğilir mi hiç efendim

İçimde bir rüzgàr esti
Ben neyleyim sahte dostu
Sahtenin olur mu postu
Hiç basmadan geç efendim

Dostluk bence bir meziyet
Edilmez dosta eziyet
Dost yarelim gayret, gayret
Gerçek dostu seç efendim

Hüseyin senin öğrencin
Işık tutuyor bilincin
Taşı seçilir pirincin
Pay edilsin çeç efendim.

20.5.1985 / Hüseyin Uçar

YIKILIR BİR GÜN

Yalana sığınıp yeminler eden
Yalanın kalesi yıkılır bir gün
Düze yaklaş gel in dağdan, tepeden
Yalanın kalesi yıkılır bir gün

Dürüstlük meziyet en büyük erdem
Yaralı yürekle nereye gidem
Çaresizlik, ölüm beni nasıl edem
Yalanın kalesi yıkılır bir gün

Sabır ister elbet yılları aşmak
Göz göre göre aptalca şaşmak
Hüseyin yakışmaz setlerden taşmak
Yalanın kalesi yıkılır bir gün.

23.8.1985 / Hüseyin Uçar

BORAN GELDİ KIŞ GELDİ

Bahar gelsin kar erisin der iken
Bahar bize boran geldi, kış geldi
Dolaşırken adaları, denizi
Bahar bize boran geldi, kış geldi

Bütün emeklerim savruldu yele
Verelim der iken can elden ele
Kaptırdım ömrümü baharda sele
Bahar bize boran geldi, kış geldi

Aldı balyoz ellerimden feneri
Her insan olamaz sözünün eri
Bayramı, düğünü bilmez serseri
Bahar bize boran geldi, kış geldi

Hiç yerine koptu velvele
Düştük habersizce biz dilden dile
Hüseyin’e çamur atar hergele
Bahar bize boran geldi, kış geldi.

 23.8. 1985 / Hüseyin Uçar

YETER GİZLİ BULUŞMAMIZ

Yar zülüfün saçak saçak
Selam olsun kucak kucak
Yeter gizli buluşmamız
Biz bu aşkı kime açak

Duyuralım adımızı
Bozmasınlar tadımızı
Yeter gizli buluşmamız
Anlatalım aşkımızı

Yıkalım gel engelleri
Kurutalım gizi, teri
Yeter gizli buluşmamız
Dönüş yoktur gel ileri.

2.3.1985 / Hüseyin Uçar

KALLEŞ DÜNYA

Kimi gelir kimi gider
Kimi yanar kimi tüter
Kimi senden nefret eder
Karnı büyük kalleş dünya

Kimi ömür boyu hasret
Kimine yurt olmuş gurbet
Tüm acılar bize servet
Karnı büyük kalleş dünya

Kapansın gurbet kapısı
Olmaz gurbetin tapusu
Yurda dönmektir doğrusu
Karnı büyük kalleş dünya.

8.5.1985 / Hüseyin Uçar

DİLE VERDİ

Anamın taktığı bir ad
Beni dilden dile verdi
Ya kendi taktığım hoyrat
Beni yelden yele verdi

Bakılmıyor gözlerine
Güven yoktur sözlerine
Basan olmaz izlerine
Beni elden ele verdi

Günden güne artar ahım
Ne Humeyni ne de şahım
Elâ şafaklı sabahım
Beni selden sele verdi

Hüseyin’e sorgu sual
Baktım durdum aval aval
Dostum bir gün kapımı çal
Beni gülden güle verdi.

 23.5.1985 / Hüseyin Uçar

EL SALLAMA UZAKTAN

Öfkenin adı baldır
Kaldır perdeyi kaldır
Sensin benim sevdiğim
Yanakların al aldır

Çok üşüdüm sazaktan
Kurtar beni tuzaktan
Sensin benim sevdiğim
El sallama uzaktan

Yüksel arşın katına
Doyulur mu tadına
Sensin benim sevdiğim
Neler vermem adına

Çok üşüdüm sazaktan
Kutrar beni tuzaktan
Sensin benim sevdiğim
El sallama uzaktan.

20.4.1985 / Hüseyin Uçar

OY GECE ZALİM GECE

Kanaryam öter şadır
Bozkırda ağaç budur
Oy gece zalim gece
Elinde kanlı satır

Sabahı sabahlarım
Ben kalbimi paklarım
Oy gece zalim gece
Boşa gider ahlarım

Düşmez dilimden hece
Niçin göründün güce
Oy gece zalim gece
Reva mıdır işkence?

25.6.1985 / Hüseyin Uçar

YIKILASI GURBET

Gök yüzünde uçan gövel ördekler
Gene bahar gelmiş yapılır herkler
Sılada sevdiğim vay beni bekler
Yıkılası gurbet bağladın beni

Yol vermiyor bize dağlar, ovalar
Nere gitsek yokluk bizi kovalar
Sevdiğim sılada gözün ovalar
Yıkılası gurbet bağladın beni

Bir yıl dedin yıllar geçti artıyor
Hasretime her an hasret katıyor
Sermaye yoksulu alıp satıyor
Yıkılası gurbet bağladın beni

Hüseyin’im der ki olduk seferi
Kurumaz işçinin bir yerde teri
Sevdiğim yoluna koymuşum seri
Yıkılası gurbet bağladın beni.

23.8.1985 / Hüseyin Uçar

VERİN BENİM YARİMİ

Yaslanamam öfkeye
Hasret kaldım ülkeye
Verin benim yarimi
Bekçi değil tekkeye

Gümüşü parlatırlar
Ah edip ağlatırlar
Hemen yare koşayım
Gürbeti boylatırlar

Uzakta müzik sesi
Bal kokuyor nefesi
Verin benim yarimi
Kavuşmaktır çaresi

Gümüşü parlatırlar
Ah edip ağlatırlar
Hemen yare koşayım
Gürbeti boylatırlar.

22.5.1985 / Hüseyin Uçar

DURULUR BİR GÜN

Ağlama sızlama sevdiğim benim
Sana kalkan eller kırılır bir gün
Mezarı olacak bir ala şafak
Kanların hesabı sorulur bir gün

Susma baskılara susma da dayat
Yediğin içtiğin olmasın bayat
Fışkırsın her yandan güzelim hayat
Yanlış giden yolcu yorulur bir gün

Kalk da kurtulalım zardan zaradan
Kestiler cezamız kardan karadan
Şüphe, güvensizlik çıksın aradan
Boz bulanık seller durulur bir gün.

20.12.1985 / Hüseyin Uçar

BOŞA ÖLMEDİK

Şüpen mi var kurgusundan
Bir uyansın uykusundan
Ödün kopar korkusundan
Bunca yıl boşa ölmedik     

Kondurdunuz daldan dala
Düşürdünüz haldan hala
Emekle girdik kolkola
Daha biz başa gelmedik

Bu çağımız devrim çağı
Emperyalizmin uşagı
Edeceğiz al aşagı
Bunca yıl taşa ürmedik

Yaşam olur mu gösteri
Saygı görsün alın teri
Niçin adımız serseri
Karşınızda büzülmedik

Hak hukuktur çıkışımız
Yarınlara akışımız
Paylaşımdır bakışımız
Gidenlere üzülmedik

Sen görmezsin zaman akar
Azı görür herkes bakar
Bu gün yarın şimşek çakar
Sanmayın ki irilmedik


02-01-1985 Hüseyin Uçar.

KEŞKE SAYGI DUYASAYIDIM

Sevda benim neyim oldu
Bir yerleşik köyüm oldu
Keşke sevmez olayıdım
Viraneler evim oldu

Yetiştirdim salkım üzüm
Kimseye geçmiyor sözüm
Keşke yetiştirmeseydim
Gıda vermez iki gözüm

Kurda kaptırdım yakamı
Ciddiye aldı şakamı
Keşke şaka yapmasaydım
Taşa çaldırdı kafamı

Bakar oldum aval aval
Elçiye olmuyor zeval
Keşke saygı duymasaydım
Yüreğimde inler kaval.

7.6.1985 / Hüseyin Uçar

Gel gör Çini

Yıkılıyor devrimlerin
Yarattığın evrimlerin
Ayıklanır terimlerin
Mao zedung gel gör Çin’i

Vietnama saldırırlar
Yoldaşlığı kaldırırlar
Kırımlara vardırırlar
Mao zedung gel gör Çin’i

Halktan alındı mülkiyet
Amerkaya düştü gayret
Buyumuş eşit hürrüyet
Mao zedung gel gör Çin’i

Bölge halkın kırıyorlar
Güya onu koruyorlar
Kimden hesap soruyorlar
Mao zedung gel gör Çin’i

Yoktur bir huzurlu günüm
Rafa kalkı geçmiş dünüm
İnletirler inim inim
Mao zedung gel gör Çin’i

Adını andım derinden
Yaralandım bin yerinden
Sen düşmedin değerinden
Mao zedung gel gör Çin’i

04/03/1979 Hüseyin Uçar

Yarınlar bizim

İnsanlık siner mi, yılır mı, sandın
Dikilen fidanlar kurur mu, sandın
Elbette gelecek yarınlar bizim
Yiğitlerin ahı kalır mı, sandın

Daha gür büyür kesilen fidan
Boşa korkuların, boşuna çaban
Elbette gelecek yarınlar bizim
Hele bir kalkalım görün uykudan

Gün olur pınarlar özğürce akar
Gelinler gerdana gül sümbül takar
Elbette gelecek yarınlar bizim
Ne düşen yalvarır ne kalkan korkar

Evrensel kavganın cevheri isem
Sınıfsız toplumun neferi isem
Elbette gelecek yarınlar bizim
İnsanlık elinin feneri isem.

12/03/1979 Hüseyin Uçar.  

ÇEKİL

Örülem duvar gibi
Sağdılar davar gibi
Yüzyıllar geçti böyle
Bak güneş doğar gibi

Kim kazana kim yata
Doğrulup binek ata
Halk var etti bizleri
Olalım hazır kıta

Çevir yönünü bana
Hedefim diyem sana
Faşistler çeker vurur
Gene doğurur ana

Demire verdim şekil
Biz çoğuluz yok tekil
Artık cana tak dedi
Ana yolumdan çekil.

 9.11.1979 / Hüseyin Uçar

Acı gelir

Yağar yağmur sulu sulu
Bak gözlerim dolu dolu
Ne olur gösterme yolu
Gurbet bana acı gelir

Öfkenin sınırı yurdum
Kime kıyıp kimi vurdum
Sanma ki yoluna durdum
Gurbet bana acı gelir.

 7.5.1979 / Hüseyin Uçar

Pusu kurup öldürmez

Boz bulanık seller akar durulur
Yanlış yolda yolcu bir gün yorulur
Kanların hesabı elbet sorulur
Mert yiğidi, pusu kurup öldürmez.

Girdiler kavgaya halkları için
Birini bırakın, birini geçin
Kıydılar bizlere, düşünün niçin
Mert yiğidi, pusu kurup öldürmez.

İnsan düşmanları mertleri yerir
Acımaz alçakça yerlere serir
Şu kara düzenler kar olur erir
Mert yiğidi, pusu kurup öldürmez.

Devrimci yerinmez isbat ettiler
Niceleri olgunlaşıp yettiler
Yalvarmadan yakarmadan gittiler
Mert yiğidi, pusu kurup öldürmez.

 23.4.1979 / Hüseyin Uçar

İSTİYORUM

Yeninin, yeniliğin düşmanı
Eskiyi yıkmak
Topa tutmak  
Unutmak istiyorum
Denizde fırtınaya tutulan
Tekne,
Yeni açılan
Değişen ufuklar
Başladı kavga
Kavga an
Kavga yaman
Sürdü yüz yıllardan günümüze
Kaybolmaya başladı
Parça parça deryada sinek
Yalvarmağa başladı dönek
Sadece bacası görünüyor
Sardı çevresini
Atlatis, atlas, adriyatik
Ak deniz, kara deniz
Hesap veriyor
Dalgalar ölüm marşını okuyor
Dalgalar can çekişen
Tekneye bakıyor
Dalgalar
Dalgalar
Yeniye, doğruya,
Güzele akıyor
Direnen 
Dalgalar ve biz
Doğrulduk düzelsin
Diye kamburumuz
Ne vurgun korkusu
Ne yorgunluk
Yaşam savaşında yuğrulduk
Bölge bölge durulmaya
Başladı su
Eskiyle yenide
Kesintisiz kavga bu.

11-04-1980 Hüseyin Uçar.

Yormayın can

Son günlerde harap oldum
Beni benden sormayın can
Ayağına turap oldum
Beni boşa yormayın can

Usandırdın eke eke
Kavga etmezler tek teke
Ezdin yeter çöke çöke
Öldüm artık durmayın can

Alıyorum satıyorum
Bilmem kime çatıyorum
San sırtüstü yatıyorum
Yüz kurşunla vurmayın can

Sığınılmaz can denilmez
Söz verip geri dönülmez
Hüseyin ölür yenilmez
Boşa sehpa kurmayın can.

 21.1.1979 / Hüseyin Uçar

GURBETÇİM

Yol verin, açılın dumanlı dağlar
Gurbetçim hasrete coşmuş geliyor.
Yakmış yüreğini sıla özlemi
Amansız Alpleri aşmış geliyor.

Yaslamış bağrını kızgın güneşe
Sarılmış aşk denen “goygun” ateşe
Taşıyor gözünden, taşıyor neşe
Koşmuş minibüsün, koşmuş geliyor

Düşünmen bacılar, hasret kardeşler
Duramaz önünde azgın barajlar
Bakın hep meyvaya durmuş ağaçlar
Gurbetçim yollarda uçmuş geliyor.

Yıllar yılı hasret kalmış vatana
E-5 yolu artık kıymasın cana
Uzat ellerini  öpeyim ana
Yugoslav Bulgarı çıkmış geliyor.

02.05.1980 / Hüseyin Uçar

GECELERCE YAŞADIM GÜNDÜZÜ

Horozlar ötmeye başladı dışarda
Her halde sabah yakın
O ses beni bir şeyler yapmaya çağırıyor
Sinyal gibi yanılgılara
Yol tarif eden
Yürekleri kanatan
Koşmaları pir sultanın
Nazımın dizeleri
Şili dağlarından yükselen
Nerudanın ölümsüz sesi
İsyan yüklü
Umut dolu
Şafak türküsü
Düşmanı karanlığın
Git gide çoğalıyor sesler
Uykulu çocuk ağlamaları
Motor gürültüsü
İş başı düdüğü fabrikaların
Kuş cıvıltıları
Bayram havası sabahlarda
Daha ben uyumadım
Aydınlık bir güne ayak bastım
Baktım dışarı pencereden
Elma ağaçları gözüküyor
Çiğ düşmüş geceden çimenler ışıl ışıl
Ağlayan gözler gibi
Yaprakları elmanın
Durmadan damlıyor
Salladıkça deli rüzğar
Daha fazla ağlıyor
Benim o damlalar
O göz yaşları benim
Beni alır götürürler
Bilmediğim bir yerlere
İlk selam tekme yumruk tokat
Gözlerim bağlı
Ellerimde kelepçe
İniltiler bağırışlar
Falakaya yatırılmış
Çözülmeyen direnişler
Onların göz yaşıyım suskun ve taştan katı
Arkası kesilmeyen sorular
Sendikaya kayıt olmak haa
Ya o kominist dergilerini okumak
Kurtuluş
Pahalılık dergisi
Kimden alıyorsun onları ulan?
Kimden
Söyle, konuş konuş
Gülümsedi acı acı yaralı adam
Şu üstüne yürüdüğün
Ne taş
Ne çuval
Okyanuslar kadar dingin
Hilesiz doğan güneş
Çoban çeşmesi
Aşk
Savaş
Düşmüşüz umudun yollarına
Bize kucak açan yarınlara yürüyoruz
Korkunun ölüme faydasi yok
Bizde ne kiralık düşünce
Ne eli kolu bağlı insan karşısında
Kükreyen yürek mevcut
Başımız dik alnımız ak
Tarihi damarlarımızda taşıdık
Taşıyacağız
Emeği sanık sandalyasına oturtanlardan
Mutlaka hesap soracağız
Dönmeyen yolcuya ağlamadık
Yürüdük ardından
Bizi hiç bir güç korkutamadı
Durduramadı
Durduramaz akışını tarihin
Gıcırdadı kapı
Baktım çocuklar uyandılar
Günaydın baba
Günaydın kızım
Paylaşıp yüreğimin isyanını
Haziran sabahı
Kapına dayandılar..

 

15.16-06-1981 Hüseyin Uçar.

VETERINER

Duyuyor musun doktor
Bilmem hangi partili
Hayvan doktoru
-Veteriner-
Çocuklar her gün gene
Okullara
Parklara
Kırlara
Oyun yerlerine beraber gidiyorlar
Galiba size inat
Bazan dövüşüp
Peşinden hemen
Birbirlerinin boynuna sarılıp
Ayrı dillerde aynı şarkıyı söylüyorlar
Kulaklarımla duydum
Gözlerimle gördüm
Herkes de görüyor her gün
Sen görmedin mi?
Bazan ağlayıp bazan gülerek
Kendi adınıza yaşayıp
Düşlediğiniz dünyayı
Sanarım sizden kıskanıp
Rüyalarınızı bölüyorlar.

Duyuyor musun doktor
Bilmem hangi partili
Hayvan dokroru
-Veteriner-
Derinliğine baktın mı hiç
Soru dolu sevecen
Dost gözlerine çocukların
Sanmıyorum
Baksaydın eğer
Gösterip umacı gibi
Düşleyip oy avcılığını
Bu kadar küçülmezdin
Onlar oy kullanmazlar
Daha yaşları küçük
Oysa korkunuz oy değil
Biliyorum
Onları bu yaşta
Kutuplara bölüp
Önlemek dayanışmalarını
Çocuk yılı
Çocuklar günü
Göstermelik
Bilmem hangi kıtada
Hangi mister in
Saltanatı sürsün diye mi
Avrupaya  yerleştirilmek istenen
Ölüm füzeleri
Çok görüyorsunuz, kardeşliği
Dostluğu çocuklara
Bu hayatı beşikte
Boğazlamak değilde nedir
O çocuklar ki  bu güne dek
Siz gibi çok anti demokratın
Kana kine dayalı
Sofralarını çiğneyip geçti, geçecek
Gayretiniz boşuna
Onlar kardeştir
Amerika dan Asya ya
Avrupa dan Avusturalya ya kadar
Din, dil , ırk, mesep bilmezler
İnanmazsanız yarın
Bir kaç milliyetten çocukların devam ettiği
Bir okula uğrayın, göreceksiniz
Turna katarı gibi şakıyışlarını
Veya bir oyun yerine ugrayın
Öğreneceksiniz
El ele, dil dile, kol kola
Aynı duyguyu nasıl paylaştıklarını
Bir dere suyu gibi akışlarını özgürce
Onlar birbirinden korkmazlar
Korkan varsa sizsiniz
Oda yarınınızdan
Çocuklara uzanan dil
Tüm insanlığa uzanır
Unutmayın gelecek onların..

 

22-09-1981 Hüseyin Uçar.

BİLMEDEN

Kimsesiz sokak
Terkedilmiş ev gibiyim
Yürüyorum nereye gittiğimi bilmeden
Ne vakitten haberdarım
Nede dostlardan
Kim bilir nerededirler
Bulanık yağmur suları akıyor
Birbirine dolaşıyor
Ayaklarım yorgunluktan
Ağaçlar soyunmuş uyuyor ayakta
Boşalıyor bulut
Her şeyde hüzün
Karşı dağlar uğuldar
Uzanır bulutlara
Evren gebe
Gizem perdesini aralayarak
Beni çağıran ses
Uyandırır rüyamdan
Ve geceyi döven gürültü
Keder
Özlem
Umut yüklü
Bir tren geçer
Aynı ses
Aynı sevda
Dağlar yeşil
Dereler gizemli
Ovalar başağa durmuş
Ve yüreğim suskun
Seyre dalmış
Adımlarım yorgun
Terk edilmiş köy gibiyim
Uzaklarda.

 

02-11-1981 Hüseyin Uçar.

İNAN BANA MARALIM

İnan bana maralım
Sesin sesim yaralım
Türkü söylemek istiyorum
Senin türkünü
İsyankar
Umutlu
Doğurgan
Kızarmış başağı buğday tarlası
Her tanesi bir ambar
Kıpkızıl kibar
Kanla sulanmış
Kurtuluşa inanmış
Bak şu kızaran ufku çekip getirmek
Akşamı sabaha çevirmek
Hastayı kaldırmak ayağa
Güneşi batmayan
Yoksulu olmayan
Bir dünya özlüyorum

İnan bana maralım
Sesin sesim yaralım
Yanık, acı, buruk
Ve içli
Öğrendim kurtuluş
Türkülerinin ninnisini
Delmek maddeyi
Sessizliği bozmak
Dünyamıza inen ölümü boğazlamak
Senin ellerinle senin tarihini yazmak
Yepyeni doğmak istiyorum
VeYankılanıyor türkü
Söken şafak
Affetmeyen tarih
Durmayan hareket
Haykıran zaman
Dik baş, ak alın
İsyankar, umutlu, doğurgan
Kim diyor maralım
Özdek, durağan.

17-04-1981 Hüseyin Uçar.

SORULSUN DİYE

Günler bizi, biz günleri yitirdik
Saldırdı saldırgan ömür bitirdik
Ağrı’nın başından karlar getirdik
Yangın yüreğimiz soğusun diye.

Baskı yaptın dostlarıma bakmadı
Kibrit çaldım sigaramı yakmadı
Engel oldun, çeşmelerim akmadı
Tarlada mahsulüm kavrulsun diye.

Devamlı saldırdın, çıktım dağlara
Selam saldım nesillere, çağlara
Fidan idim gazel ettin bağlara
Neslim rüzgar ile savrulsun diye.

Tembih eyle akranına, oğluna
Çıkma daha Hüseyin’in yoluna
Geleceğiz bir gün yolun sonuna 
Vurguncudan hesap sorulsun diye.

13.08.1981 / Hüseyin Uçar

KURBANIYIZ BİZ

Sevdiğim ahını paylaşamadım
Oturup başbaşa tartışamadım
Ömür boyu koştum ulaşamadım
Kahpe tuzakların, kurbanıyız biz.

Şu kanlı düzeni aldım baltaya
Bütün pisliklerin döktüm ortaya
Ama bugün yarın, ama haftaya
Sınıfsız toplumun kuranıyız biz.

Sevdiğim sözümü tümüyle dinle
Eğer sıkışırsan kendini ünle
Yaşanmaz kardeşim bir tek öğünle
Tutsaklık zincirin kıranıyız biz.

Yok olsun dünyadan kin ile nefret
Hüseyin Selamın herkese ilet
Ezene, kıyana, özürler dilet
Geşmişin hesabın soranıyız biz.

04.07.1981/ Hüseyin Uçar

SORURLAR BİR GÜN

Her gelişte gidenleri arattın
Kavga nizah yürekleri kanattın
MC leri cepheleri yarattın
Haklılar hakkını alırlar bir gün
Bunların hesabın sorurlar bir gün

Tevekler kurumuş hazandır bağlar
Sen görmezsin amma yürekler ağlar
Suçlunun peşini bırakmaz sağlar
Haklılar hakkını alırlar bir gün
Bunların hesabın sorurlar bir gün

Artıyor devamlı acılar gamlar
Hareket maddeden buharlar damlar
Vicdanlar sızlattı bu genç idamlar
Haklılar hakkını alırlar bir gün
Bunların hesabın sorurlar bir gün

Nedendir yürekler hep korku dolu
Yol kesmekten geçmez barışın yolu
Bunca yıl kırdınız sağ duyu solu
Haklılar hakkını alırlar bir gün
Bunların hesabın sorurlar bir gün

Dik durduk bunca yıl olmaz esnemek
Yakışmaz suskunluk durmak köhnemek
Olurmu haksızdan özür dilemek
Haklılar hakkını alırlar bir gün
Bunların hesabın sorurlar bir gün..

19-02-1980 Hüseyin Uçar.

OKUYORUM

Okuyorum pir sultanı
Yaslanmış çağlara
Müziği
Şiiri
Kavgası
Eksiksiz dahi
Yaşıyorum Bedrettini
Ne fidanlar dikmiş dağlara
Her biri bir kavga
Bir destan
Torlek Kemal
Börklüceli
Yani Dede Sultan
Daha niceleri
Yepyeni doğuyorum
Korkuyu kovuyorum
Yanı başımda Nazım
Masmavi gözleri
Deniz, gökyüzü bahar
Bahar akşamı
Söken şafak
Fısıldıyor kulağıma
Topal Yunusla
Ceviz ağacını
Açıyorum Anadulumdan
İnsan manzaraları
Ben
Sen
O
Biz
Hepimiz
Bir arada
Yanyana
Kol kola
Halaydayız..

31-11-1980 Hüseyin Uçar.

GÖZLERİN

Gözlerin anam
Gözlerin babam
Gözlerin yarim
Gözlerin

Gözlerin gök yüzü
Deniz
Derya
Umman
Gözlerin aman
Gözlerin düşmanı

Parçalamaya hazır
Kurulmuş bomba
Gözlerin yaman
Gözlerin kavga
Gözlerin evren
Gözlerin…
Gözlerim…
Merhaba…….
 

21-10-1980 Hüseyin Uçar.

YÜREĞİM

Yüreğim güneş
Esen rüzğar
Akarsu
Korku sarmış dağlarımı
Bağlarım dökmüş gazel
Ateşim küllenmiş
Ulaşamama korkusu
Ve dört yanım pusu
Ayrılık Treni
Özlem otbüsü
Barış muştusuyum
Söyleyin bana
Neyin korkusuyum
Gözlerim hüzün yüklü
Namlıya sürülmüş mermi
Umanda gemi
Yüreğim
Gülmeyi
Güldürmeyi
Bilmeyeni
Yalancıyı
Sevmeyi
Bilmeyeni
Affetme
Yüreğim
Affetme e mi?

18-10-1980 Hüseyin Uçar.

BİR BİZ BİLECEĞİZ

Bir biz bileceğiz
Kardeşler bir biz
Doğum yaparken süngülenen
Bacımızın destanını
Ingge- ıngge sesiyle
Yeri gök’ü yankılandıran
İki dakika ömürlü bebemizin
Göçüşünü dünyadan
Süngülenişini uykulu çocukların
Kavgada düşenin ölümsüzlüğünü
Çorumda diri diri
Yakılan insanları
Derisi yüzülen ihtiyarları
Seksenlik ninelere
Ölü kadınlara
İlişenleri
Bir biz bileceğiz
Kardeşler bir biz
Bilmiyenlere bildireceğiz

Bir mayıs alanında
Kurşunlanışını emekçilerin
Potansiyel suçluya
Nasıl dönüştürüldüğünü
Ünüversiteli gençlerin
Ezilenden yana olanların
Beşinci kattan atılışını
Maraşta çocukların
Delik deşik edilişini
Bir biz bileceğiz
Kardeşler bir biz
Bilmeyenlere bildireceğiz
Gördük yaşadık yaşıyoruz
Kavganın yokuşunu
Ha aştık ha aşıyoruz
Elbette düşenler olacak
İsmini kalbimizin derinliklerine
Kazıyıp yürüyeceğiz
Düşenlerin kanını
Toprağa ekip
Toprağı süreceğiz
Ne pahasına olursa olsun
Yer yüzünden
Bütün kötülükleri
Sileceğiz.


01-11-1980 Hüseyin Uçar.