Skip to content

Şiirler

  • BARIŞ OĞLUM.
    Barış oğlum Bu gün bir eylül Dünya barış günü Yüreğim param parça Kalbimde paslı bir hançer saplı Ellerim ayaklarım titriyor Düşündükçe altmış ton Dinamit üstünde oturduğunu Tutuşuyor saçlarım Yanıyorum Hiroşima’da Gökyüzüne savruluyor külüm Filistin mülteci  kamplarında Barış oğlum Bu gün bir eylül Dünya barış günü Yükselen barış sesleri Yağmurdur yağar umutlarıma Umutlarım filizlenir Hafifler ağrılarım Yangınım söner Yok etmek için Yer yüzünden kırım silahlarını Durdurmak isterim zamanı Yürütmek için özleme yürümezi Uykularım kaçar Çözüm arayarak sabahlarım Barış oğlum Bu gün bir eylül Dünya barış günü Düşün, konuş Ve düşlerini rüya sanmasınlar yaz Çıksada yoluna kara fermanlı ölüm Patika, dağ, bayır Asfalt deme yürü Zaman hareket demektir Hareket zaman Barış oğlum düşlerin lekesiz beyaz At üstünden uykuyu, gafleti aman Git gidebildiğin yere kadar gittt... gitttt..... Barış oğlum Ne zor şey baba olmak Yada doğruyı, güzeli bulmak Ve ya insan kalmak Bir ah çektim, bin ah gibi Bizde ahlar doğurgandır Sabahlar gibi.  01-09-1982 Hüseyin Uçar.
    Editör: [ Düzenle | Sil ]
  • Söndürmedi
    Söyle ahbap bu ne rengi
    Hadi gel de sarak dengi
    Vurmam ona ben üzengi
    Çifteledi, bindirmedi
     

    Kakülün alnına döktü
    Dişler döküp ömür söktü
    Fitne fidesini dikti
    Hiç ovaya indirmedi
     

    Yabancıyız yurdumuzda
    Hiç inmedi sırtımızda
    Bir yangıncı ardımızda
    Benzin döktü söndürmedi
     

    Bağırdı merhaba desem
    Bilmem kardeş kime küsem
    Hayal ekmek değil yesem
    Felaketten döndürmedi.
     

     7.2.1979 / Hüseyin Uçar
  • BIRAK YAKAMI GURBET
    Geldi geçti bunca yıllar
    Kesildi omuzdan kollar
    Bırak yakamı gurbet
    Kapanmadan bütün yollar
     

    Ardımdan kuyu kazsan da
    Her anım sevap yazsan da
    Bırak yakamı gurbet
    Gece gündüz bal sızsan da.
     

     15.3.1986 / Hüseyin Uçar
     

     

  • Soruyorsun ne haldeyim gelde gör
    İncelikler ince ruha yazılmış Güzellikler derinlere kazılmış Hemi dünya hemi insan bozulmuş Soruyorsun, ne haldeyim gelde gör. Bir ses gelir çağırırlar uzaktan Ortadogu indirilmez kızaktan Ölüm çığlıkları gelir Iraktan Soruyorsun, ne haldeyim gelde gör. Yokuşum düz oldu, düzlerim yokuş Bu gönül haneme tünemiş baykuş Ne sevinç, ne coşku ne içten bakış Soruyosun ne haldeyim gelde gör. Karanlık bir dehliz, düştüm arkına Uzuyor yollarım düşmez yakına Ömrüm geçti varamadım farkına Soruyorsun, ne haldeyim gelde gör. Hep kurudu büyütüğüm ağaçlar Çölleşiyor gün geçtikçe kıraçlar Verği olmuş inanınmı haraçlar Soruyorsun, ne haldeyim gelde gör. Yüzüme gözüme bakarak kızma Alnıma yaz n’olur, yüreğe yazma Kökümle söküyor elinde kazma Soruyosun ne haldeyim gelde gör. Diplomaya bitiriyor okulu Her cümlesi inan kavğa kokulu Yüreğimde dost hançeri sokulu Soruyosun, ne haldeyim gelde gör. Bir tane aymıdır güneşi tutan Kırk gözden ağlıyor bankalar yutan Saygı görür tozu dumana katan Soruyorsun, ne haldeyim gelde gör. Emre itaatmiş sayğının adı Boşa gitti bunca yılın feryadı Halimize güldürdüler hoyradı Soruyorsun, ne haldeyim gelde gör. Gülüşü görüşü özü bambaşka Kirler karışıyor şimdi’ki aşka Eşler birbirini benzetir dışka Soruyorsun, ne haldeyim gelde gör. Kimisi as diyor, kimisi birli Kimisi yabancı, kimisi yerli Hem iktidar hemi, düzenler kirli Soruyorsun, ne haldeyim gelde g Ne sayar sevilir, ne sayğı görür Durduraman onu mahşere yürür Cansız kayalara yüzünü sürür Soruyorsun, ne haldeyim gelde gör. Şansım yaver değil bir kez tohtayım Bu nasıl yaşamdır inan şoktayım Mengeneye kıstırılmış tahtayım Soruyorsun, ne haldeyim gelde gör. Düşmüşüm bilmezsin ne haldan hala Parklar bombalanmış kuş konmaz dala Unuttum yolunu ne yanda sıla Soruyorsun, ne haldeyim gelde gör. Ne söylesem kabul olmaz önerim Taşıyıp doyurmak olmuş hünerim Arsana atıyım durmaz dönerim Soruyorsun, ne haldeyim gelde gör. Bir yandan sevdiğim bir yandan yaşam Gelende gidende olmuştur paşam Takatım kalmadı kalkıp dolaşam Soruyorsun ne haldeyim gelde gör. Türkü çalsa bırakmazlar halına Dünyanın yükünü yükler dalına Bir türlü koyamam işi yoluna Soruyorsun ne haldeyim gelde gör.                 Dağınıgım dostum param parçayım Derdim çoktur ben kimlere açayım Her yandan sıkıştım nere kaçayım Soruyorsun, ne haldeyim gelde gör. Bagırsam çağırsam çıkmaz avazım Ben öldükten sonra kılman namazım Yıkılmış binaya benzer enkazım Soruyorsun, ne haldeyim gelde gör. Kurumuyor terim her an nemliyim Hüzün yağmuruyum, içtim demliyim Muhabbetle güzellikle evliyim Soruyorsun, ne haldeyim gelde gör. Yaktılar yıktılar oldum suçlusu Önceleri anlamazdım dogrusu Beri gelsin olan varsa sorusu Soruyorsun, ne haldeyim gelde gör. İçinden çıkılmaz bir kara düzen Dostmu düşmanmı, avında gezen Gün günün çogalır canından bezen Soruyorsun, ne haldeyim gelde gör. Adını bilmedim seslendim alo Gıramla ahpabız tanımaz kilo Dost düşman sırtından geçinir bilo Soruyorsun, ne haldeyim gelde gör. Ne diyem dostlarım yüreğim taştan Her şeyi anlattım, sizlere baştan Depreme dönüşen böyle bir destan Soruyorsun, ne haldeyim gelde gör. Taşatanı taşlayarak assalar Gelen geçen bedenime bassalar Hani vicdan nerede çağdaş yasalar Soruyorsun ne haldeyim gelde gör. Hüseyin Uçar.
  • Doyamadım
    Avladın gör kaçını
    Kaptın baştan tacını
    O tül siyah saçını
    Örmeye doyamadım.
     

    Tatlı turna dilini
    Gel bana ver elini
    Has bahçenin gülünü
    Dermeye doyamadım.
     

    O bal sızan yanağın
    Aç gireyim konağın
    Muz ezmesi dudağın
    Öpmeye doyamadım.
     

    Hüseyin’i çalsana
    Beni benden alsana
    Yüreğimden sorsana
    Sarmaya doyamadım.
     

      16.4.1975 / Hüseyin Uçar
     

     

     

  • YILLAR OLDU
    Sevdanın ateşi işler yüreğe Daha sözüm yoktur dostlar döneğe İnsan bildik önem verdik ineğe Yıllar oldu selam bile salmadı. Hem kendimi yordum hemde yılları Ömür boyu bulamadım yolları Yılanın başına taktım yuları Ne koydumsa yedi gene doymadı. Hüseyin’i taştan taşa çalanlar Suçsuz iken beni benden alanlar Yüreğime işler oldu yalanlar Ne söylesem hiç birini duymadı.  12.10.1984 / Hüseyin Uçar
  • EREMEM BELKİ
    Nesini söyleyim gelen yarının Akşamdan sabaha eremem belki Balı peteklerde kalmaz arının Yarana yoldaşa veremem belki Nere varsam kimselere sığamam Güneş olsam hiç kendime doğamam Yağmur olsam kurak yere yağamam Gonca güllerimi deremem belki Yaşım geldi yirmi beşe dayandı Hayallerim bile üryan püryandı Yüzümü görenler bir ölü sandı Yattığım yatağım seremem belki Hüseyin üzülme unut uzağı Hayat kurmuş bize acı tuzağı Virana çevirmiş bahçeyi bağı O emlik kuzumu göremem belki. 19.7.1975 / Hüseyin Uçar
  • Gönlümün güvercini
    Gönlümün güvercini
    Un eliyor gökyüzünde
    İndi inecek bulutlar
    Koyup altına
    Hamur teknesini
    Hamuru yuğurmalıyım
    Hemen ardından
    Tandırı yakmalıyım
    Umudun  ekmeğinin
    Tadına bakmalıyım.
     

    5/9/2005 Karlslunde.
               Hüseyin Uçar.
     

     

     

     

     

     

     

     

     

  • HER GECE
    Her gece Issιz dağ ayazlarιnι Sarιnιyor bedenim Yorganιma Yastιğιma Saçlarιma yağιyor kar Buz tutuyor bιyιklarιm Yanιbaşιmda Sιcakcιk bir solunum, Uyuyor melekler gibi Mışıl mışıl... Gözlerim yakιnlarιmι ararken Kar topu oynuyor Karadan adam yapιyor çocuklara Çocuk şarkιlarι ιsιtιyor yüreğimi Uzaklaşιyor Benden Yapmacιk sevgiler Boş beklentiler Azalιyor ağrιlarιm Ne yana dönsem Neye el atsam Issιz dağ ayazι Yapιşιr bedenime Yanιbaşιmda Sιcacιk bir solunum, Uyuyor melekler gibi Mışıl mışıl...  Taş taş üstünde yok Yιkιlmιş konaklarιm Kaybolmuş boşlukta Sevecen bakιşlar O berrak O   Pιrιl pιrιl Sevdam Terk edilmiş. Her yer karanlιk Görüyorum Çatιlarda sallanιyor buzullar Konacak yer arιyor Kιrlangιçlar Susmayιn konuşun Dostlar Nereye yolum Belleğim nerde Kardan adam mι aldι Konağιna mι sιğιndι Ayaz beyin Belleğim yitik Yanιbaşιmda Sιcacιk bir solunum, Uyuyor melekler gibi Mışıl mışıl... 08.01.2002____Hüseyin Uçar
  • NE BİR SES GELİR
    Sıkar oldu bar önünde oturmak
    Saatler boyu aynada durmak
    Çirkin yönlerime küfür savurmak
    Ne konuşur ayna, ne nefes verir
     

    Saç yoktur ki saçlarımı tarasam
    Kokuşmuşum bari işe yarasam
    Terk etmiş yurdunu dostu arasam
    Ne telefon çalar, ne bir ses gelir
     

    Önümde kadeh duvarda lamba
    Sıkmaya başladı örgüler kaba
    Sese ses verenler, candan merhaba
    Ne anlar yabani, ne heves bilir
     

    Geri dönem desem dönemem yalan
    Bir dönümlük tarla babadan kalan
    Aldatıp, kandırıp halktan oy alan
    Hak arasa alanlarda dövülür.

    15.6.1997 / Hüseyin Uçar