Skip to content

Month: March 2008

Yıkıl dağlar

Küçücük yavrumun kundağın saram
Git gide derine iniyor yaram
Gül yüzlü yar ile açıldı aram
Yıkıl dağlar ben sılamı özlerim.

Taşlaştı yüreğim demire döndü
Gelen mektupları emire döndü
Yandı yüreciğim kömüre döndü
Yıkıl dağlar ben sılamı özlerim.

Boynu bükük yuvamdaki kuzumu
Fakir diye yazmadılar yazımı
Verin dertleşeyim bülbül sazımı
Yıkıl dağlar ben sılama gideyim.

 27.01.1975 / Huseyin Uçar

Bilmem kimler

Bu kadar topragı ağaya
Bilmem kimler kiralamış
Yasılmış ezilmiş emek
Yüreğimiz yaralamış

Bozuk düzen yaktı canlar
Sel oldu akıyor kanlar
Hani bizim’mi harmanlar
Emeğimiz paralamış

Hüseyin’i yaslan çağa
Sürmen yeter dağdan dağa
Yaralarım oğa oğa
Tüm defterler karalamış.

 30.8.1975 / Hüseyin Uçar

Bembeyaz olur

Hava vurulur mu patlak tekere
Dönüyor evren gör koca küre
Düşmeye göresin dostum bir kere
Binenler dalına bin beş yüz olur

Yolunu yöneltmiş dağ kara yasta
Gurbet ellerinde kalmışım hasta
Mektup da yazamam eş ile dosta
Dönemem ilime yaz ayaz olur

Yavrular gözümde tüten bacadır
Yiğit olsan el kapısı kocadır
Gurbet yolu elbet elbet açadır
Siyah güvercinler bembeyaz olur.

 10.2.1975 / Hüseyin Uçar

Tutarım mı var

Gücüm yetmez melun oğlu Mervan’a
Karışmışım gamlı, yaslı kervana
Ağırlığı tartan kantarım mı var

Çevirek dümeni sıladan yöne
Derdimiz bir idi yükseldi bine
Coştu ilham nehri yol adı gene
Sanki yad ellerde katarım mı var

Alışılmaz, inanılmaz huyuna
Bir paha biçilmez sıska boyuna
Benzetsem yakışmaz sürü koyuna
Benim  gurbet elde tutarım mı var

Üzülmek yakışmaz yiğide haykır
Bir olmaz elbette gümüşle bakır
Kıyasla bir midir zenginle fakir
İnsanlık ardından atanım mı var

Namerdin, alçağın içilmez meyi
Hüseyin kınıyor bilmemki neyi
Küstür hiç düşünme soyguncu beyi
Benim  insanlığı satarım mı var.

 2.4.1975 / Hüseyin Uçar

Ayrılığın ahına

Dayanamam ayrılığın ahına
Bugün yarın geldi çattı nideyim
Ferman gönderirim tahtın şahına
Dağdan dağa bizi attı nideyim

Küçük  yeğenlerin umudu gözde
Kimisi topukta kimisi dizde
Tatlı tebessümü kalacak bizde
Gözyaşım yemeğe kattı nideyim

Özüme ses verir kulağım seste
Sunarım hediye gül deste deste
Boğum boğum boğaz aynı kafeste
Kahrolası kader sattı nideyim

Ağlamaktan başka neye yaradım
Nesini söyleyim Hüseyin adım
Yoksa ayrılık mı benim muradım
Kirpiklerin oku battı nideyim.

 13.9.1975 / Hüseyin Uçar

Koşmuş gidiyor

Yanardı yüreğim çöller misali
Deryayı bağrına sarmış gidiyor
Lal olmuş dillerim konuşmaz iken
Kanarya bülbülü yormuş gidiyor

Elbisemin rengi sarı lacivert
Her yiğit kalbinde kuramaz devlet
Soruyorum güzel var mı ihanet
O da benden beter yanmış gidiyor

Yokluk, sefaleti ben tada tada
Ne ileri geri gittiğim orta
Küçücük sevdiğim kimsesiz yurtta
Fakir hanemizi sormuş gidiyor

Yükselttim sesimi bahçe bağlardan
Koptum geliyorum ortaçağlardan
Nice engebeli tuzak ağlardan
Kurtulmuş da gülüm koşmuş gidiyor.

 20.5.1975 / Hüseyin Uçar

Oldum

Ateşli yılları kızgın lavları
Alıp da bağrıma basamaz oldum
Sorulmazmış kimsesizin halları
Daireler bozuldu yasamaz oldum

Dert ile yoğruldum kırılır belim
Takatsiz dizlerim tutmuyor elim
Kaldım gurbet elde dönmüyor dilim
Öfkeli kullara susamaz oldum

Diri baş dirliğin etse ne çıkar
Ayrılık ateşi sinemi yakar
Akranım, yaranım seyirci bakar
Sözlerine kulak asamaz oldum.

 21.5.1975 / Hüseyin Uçar

Elem içinde

Gönülden kükreyen selde aradım
Ömür boyu ağlamak mı muradım
Kalmadı efendim hiç tuzum, tadım
Yazarım derdimi elem içinde

Yıllar oldu ben kendimi ararım
Gözyaşımla Fırat nehrin yorarım
Kendi yaralarım kendim sararım
Yazarım derdim halem içinde

Körpecik çiçeğim tomurcuk özü
Dağlıyor bağrımı aşkımın közü
Yeter be Hüseyin kısa kes sözü
Yazarım derdimi alem içinde.

 27.5.1975 / Hüseyin Uçar

Olsa bile

İşkenceler yapamazsın
Gerçeklerden sapamazsın
İnan benden kopamazsın
Bütün güller solsa bile

Gün aşırı patlar bomba
Karanlıkta lazım lamba
Hâlâ davranırlar kaba
Ucu ölüm olsa bile

Konuştukça dil incelir
Kirpikler sinemi delir
Hüseyin sesine gelir
Tek başına kalsa bile.

 15.12.1975 / Hüseyin Uçar

Elbet

Öfke dolu sözlerine
Katılması yersiz elbet
Ağıt dolu gözlerine
Satılması yersiz elbet

Bakışın ışını fersiz
Her şeye konuşmak yersiz
Lokma yutulmuyor tersiz
Tartışması yersiz elbet.

 18.12.1975 / Hüseyin Uçar

Bizim

Kıyar mı ki canan cana
Tüm halkıma olmuş ana
Canım kurbandır vatana
İpek bizim koza bizim

Koyun kuzu karışıyor
Küsülüler barışıyor
İnsanoğlu yarışıyor
Uzay bizim feza bizim

Barışa güvercin sunar
İnsanlık aşkıyla yanar
İlim irfan akar pınar
Şehir bizim kaza bizim

Bir olalım dili dilden
Irmağı ayırak selden
Buket yapak gonca gülden
Ceza bizim vefa bizim

Şu dünyada beraberiz
Neden kara günde biriz
Sitemle kendimiz yeriz
Muhtar bizim aza bizim.

 19.1.1975 / Hüseyin Uçar

Gelsin tartışak

Gözüken yaylanın ırağı olmaz
Kar düşen ovanın kurağı olmaz
Ekimsiz toprağın orağı olmaz
Olur diyen varsa gelsin tartışak

Susuz değirmenin döner mi taşı
Çalışmadan olmaz hanenin aşı
Çarpışmadan kim kazanmış savaşı
Olur diyen varsa gelsin tartışak

Yeşil ekinlerim hamdır biçilmez
Namert çeşmesinin suyu içilmez
Can tatlıdır tatlı candan geçilmez
Olur diyen varsa gelsin tartışak

İlaç diye zehir dosta sunulmaz
Umut yolcuları ölür yorulmaz
Rızasız güzele soru sorulmaz
Olur diyen varsa gelsin tartışak

Eski illerimiz Taşkent, Buhara
Soru sordum bugün yorgun kafama
Sabahtan çattım da kaldım akşama
Olmaz diyen varsa gelsin tartışak.

 20.4.1975 / Hüseyin Uçar

Dönmüş gidiyor

Kahrından ağlıyor bülbüller güller
Sinemde gizlidir çok kızgın çöller
Soğutmaz yüreğim boşansa göller
Vicdan adaleti dönmüş gidiyor

Kabarsa bulutlar sevinir dağlar
Değişir mevsimler yeşerir bağlar
Zamane elinden çoğumuz ağlar
Vicdan adaleti sinmiş gidiyor

İnsanoğlu neler neler yaratmış
Leylasına Mecnun’unu aratmış
Yiğidin bağrını zalım kanatmış
Vicdan adaleti sönmüş gidiyor.

 31.3.1975 / Hüseyin Uçar

Özlenen ocak

Güzellerin olur nazı
Kızar elbet bazı bazı
Gönül almıştır mırazı
Para pul girmez araya

Emek, ekmek aşk ocağı
Yavru ister bir kucağı
Sevince köyü, bucağı
Ateş, kül girmez araya

Bilincini kusa kusa
Çamur yola basa basa
Bir kat yatak bir de masa
Çamur yol girmez araya

Tek odalı kulübesi
Kulakta penez küpesi
Bir mutluluk alfabesi
Ova, çöl girmez araya

Yükselirler zirve zirve
Hacat getirirler eve
Birbirini seve seve
Deniz, göl girmez araya

Hiç bahsetmez kinden, öçten
Sever insanlar içten
Hüseyin’im bu sevinçten
Yaban el girmez araya.

                                  18.2.1975 / Hüseyin Uçar

Kurban

Yiğitlerin sedası var
Güzellerin sevdası var
Her meyvanın gıdası var
Yaradan yoluna kurban

 

Yiğitlerin öfkesi var
Turşuların sirkesi var
Her milletin ülkesi var
Koruyan  eline kurban

 

Hüseyin sana zulüm var
Er geç elbette ölüm var
Çalıp çağıran dilim var
Çağıran diline  kurban.

 

1.2.1975 / Hüseyin Uçar

 

Ezeli

Vefasız dost kula kulluk edilmez
Ey ağalar hakka böyle gidilmez
Yaradılış koyun kurtla güdülmez
Her gerçeğin elbet vardır ezeli

 

Kulağı sestedir gözü ovada
Karışman naaşım kalsın orada
Bülbüle imrenir kara karga da
Her çiçeğin elbet vardır ezeli

 

Şu insanlar bencilliğin taciri
İlim ister altın yapar zinciri
Hüseyin elbette sizlerden biri
Her ölçeğin elbet vardır ezeli.

 

 9.4.1975 / Hüseyin Uçar

 

 

 

Dilin Avrupa

Geceye bürünür sabah akşamın
Kapansın işleyen yolun Avrupa
Eksilmez başından hiç kara duman
Kurusun yeşeren dalın Avrupa

 

Eksik olmaz kışın, yazın, boranın
Yüzde beşe düştü işsiz oranın
Kuyrukta dizili uzun sıranın
Kesilsin dişleyen dilin Avrupa

 

Emeğimiz üç beş ağa paylaşır
Birliğimiz beş kıtayı dolaşır
Geri döner bir de yarayı kaşır
Esmesin sömüren yelin Avrupa.

 

 15.10.1975 / Hüseyin Uçar

 

Buyum ben

Ne vahşete selam ne de göz yuman
Duy efendim işte, işte buyum ben
Ne dehşete elem, ne de söz uman
Uy efendim işte, işte buyum ben

 

Kurulu temele bombalar koyan
Suçsuzun gözünü bakarak oyan
Soyu sopu yıllar yatarak doyan
Cay efendim işte, işte buyum ben

 

Ne masuma kıyan ne fakir soyan
Diren Uçar diren gücünle dayan
İnsanlık aşkıyla dört mevsim buyan
Vay efendim işte, işte buyum ben.

 

 28.8.1975 / Hüseyin Uçar

Ala şafaklar

Bilmem şu dünyanın nesine geldim
Kulak verdim güzel sesine geldim
Zalımın gaddarın hersine geldim
Benden yare selam götür sabahlar
Halesi sönmeyen ala şafaklar

 

Boş cebime taş doldurdun bilmedim
Ağıdı figana kattın gülmedim
Dağların ardını hiç de görmedim
Benden yare selam götür sabahlar
Halesi gitmeyen ala şafaklar

 

Hüseyin’e zehir vermeyi bırak
Sinemde kızardı biçilir orak
Yorulmaz yolları birlikte yorak
Benden yare selam götür sabahlar
Halesi solmayan ala şafaklar.

 

17.11.975 / Hüseyin Uçar

 

Yolcu durmaz

Dertleri var sıra sıra
Şu dağları yara yara
Gönülleri kıra kıra
Yolcu durmaz gider doğru

 

Hedefini değiştirmez
Bir tek fidan yetiştirmez
Bülbülleri ötüştürmez
Yolcu durmaz gider doğru

 

Terlerini içe içe
Mahsulünü biçe biçe
Koyulmuş gidiyor göçe
Yolcu durmaz gider doğru

 

Yiğit yolcu güzel yolcu
Temel yolcu ezel yolcu
Çiçek yolcu gazel yolcu
Yolcu durmaz gider doğru

 

Gelen yolcu giden yolcu
Koyun yolcu çoban yolcu
Uçar yolcu çıban yolcu
Yolcu durmaz gider doğru.

 

  10.5.1975 / Hüseyin Uçar

 

 

 

 

 

Görmez misin?

Kaça kaça usanmadın
Hâlâ geri gelmez misin
Yakıp kavurdun kül ettin
Bir kerecik gülmez misin?

 

Asık suratın kırk katlı
Uçan kuş oldun kanatlı
Güzel cemalin kıymatlı
Göz yaşımı silmez misin?

 

Süre süre ben izini
Savunurum öz tezini
Gerçeğe aç dost gözünü
Çekiyorum görmez misin?

 

Aşkı mateme aktarma
Dert ile Uçar’ı karma
İstemem burada durma
Hiç halimden bilmez misin?

 

 10.6.1975 / Hüseyin Uçar

 

Verilmez

Ben saydım oyunun ası
Açılmaz gönülün pası
Olmuşum gurbetin yası
Devran sürülmez sürülmez

 

Ağlamak kimin elinde
İnce kemer var belinde
ahtım kalıyor gelinde
Yollar görülmez görülmez

 

Ne söylesem hoş olmuyor
Kış bastırdı koş olmuyor
Geri dönmek boş olmuyor
Haklar verilmez verilmez

 

Hüseyin’e emaneten
Çul olmaz demedim keten
Hasretlik belimi büken
Ateş derilmez derilmez

 

  7.4.1975 / Hüseyin Uçar

 

 

Koyarlar bir gün

Kölenin zinciri kilitli kalmaz
Dost olan kapıyı destursuz çalmaz
Sanmayın vahşiler kara gün dolmaz
Sizi de kızağa koyarlar bir gün

 

Destursuz bahçeler bülbüle ait
Arzusuz bir yere olunmaz kayıt
Taşlama gel beni söyle bir beyit
Güvenme kimseye soyarlar bir gün

 

Afrikalı çocuk unutmuş hazı
İhtiyacı yoktur çağırmaz yazı
Hüseyin Uçar’ın kendine nazı
Açlar da ekmeğe doyarlar bir gün.

 

 2.6.1975 / Hüseyin Uçar

 

 

Durmaya geldim

Yorulmaz aşıklar coşar da coşar
Engel tanımaz dağları aşar
Sevenler mutlu olur rüyada yaşar
Sevdiğim belini sarmaya geldim

Hasta ruhun tedavisi zoralır
Şafak akşam olur dağlar karalır
Sanma ki sevenler yollarda kalır
Sevdiğim hatırın sormaya geldim

Hüseyin’i niçin yoldan eğledin
Bunca yıldır benle gönül eğledin
Sağlıklı yaklaşım, özür diledin
Güzelim bir ömür durmaya geldim.

 20.4.1975 / Hüseyin Uçar

İnsafa gel

Doğmuş güneş kara bahta
Yer koymamış daha ahta
Yerim yurdum kuru tahta
İnsafa gel zalım gurbet

 

Delik deşik sinem şehri
Çağlamıyor aşkın nehri
Ne zor olur yad el kahri
İnsafa gel zalım gurbet

 

Sabahı çok akşamı çok
Şu gönüle sitemi çok
Hüseyin’in özlemi çok
İnsafa gel zalım gurbet.

 

 18.7.1975 / Hüseyin Uçar

 

 

Doyamadım

Avladın gör kaçını
Kaptın baştan tacını
O tül siyah saçını
Örmeye doyamadım.

 

Tatlı turna dilini
Gel bana ver elini
Has bahçenin gülünü
Dermeye doyamadım.

 

O bal sızan yanağın
Aç gireyim konağın
Muz ezmesi dudağın
Öpmeye doyamadım.

 

Hüseyin’i çalsana
Beni benden alsana
Yüreğimden sorsana
Sarmaya doyamadım.

 

  16.4.1975 / Hüseyin Uçar

 

 

 

Felek

Genç ömrüm baharda havalar gibi
Uzanan yemyeşil ovalar gibi
O insafsız kader kovalar gibi
Bizi ilden ile düşürdün felek

 

Hangisin söyleyim coşan ilhama
Soru sorar danışırım kafama
Yeter artık zehir saçma soframa
Hayatın içinde pişirdin felek

 

Solmuyor evrenin çiçeği dili
Unutmuş Hüseyin sılayı ili
Kokuyor burnuma dikenli gülü
Sineme pençeni  geçirdin felek.

 

 15.11.1975 / Hüseyin Uçar

Kırdınız beyler

Kırdırdınız kıyasıya
Dövdürdünüz doyasıya
Alın ömrümüz askıya
Devam edin yürün beyler

 

Gençler niçin vuruluyor
Kavga niçin kuruluyor
Hesap bizden soruluyor
Eksiğiniz görün beyler

 

Belaları bulduk niçin
Bu yalanlar nutuk niçin
Canlar alın koltuk için
Mahpus mahpus sürün beyler

 

Dere tepe eyleyin düz
Derdimizi çoğaltın yüz
Yol alırız gece gündüz
Bu yaralar derin beyler.

 

 27.11.1975 / Hüseyin Uçar

 

 

 

 

Kolay mı?

Ayrılmam tabiat cennet bağrından
Ayrılmak kolay mı, kolay mı
Bir fayda beklenmez dünya varından
Sıyrılmak kolay mı, kolay mı

 

Bal bulaşmış sevdiğimin diline
Benzettim baharın coşan seline
Gönülsüz güzelin ince beline
Sarılmak kolay mı, kolay mı

 

Farkın var mı gönül senin güneşten
Gün olur ayrılın sen de ateşten
Menmunmusun söyle sen bu gidişten
Darılmak kolay mı, kolay mı

 

Dostun aşkı bu sineyi sarınca
Çekildi yollardan atlı karınca
İki gönül birbirini bulunca
Yorulmak kolay mı, kolay mı?

 

 12.2.1975 / Hüseyin Uçar

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Ömrüm

Kırıldı umudum yaban illerde
İhtiyar misali gencecik ömrüm
Yakınlık ararım esen yellerde
İhtiyar misali gencecik ömrüm

 

Sesi çıkmaz kayalara benziyor
Doğanın yüzünde nasıl geziyor
Gam yüklü gemidir küsmüş yüzüyor
İhtiyar misali gencecik ömrüm

 

Kuruyan dallarım yere eğilir
Yiğit olan yiğit ünle öğülür
Hüseyin biçare yanar gövülür
İhtiyar misali gencecik ömrüm.

 

 6.8.1975 / Hüseyin Uçar

 

 

Verirler bana

İnsanoğlun bir çiçeğe benzetsem
Her nedense bilmem gülürler bana
Ecel gelip can cesetten çıkınca
Kara torapk şalın serirler bana

 

Yaş ilerledikçe surat değişir
Yara yapık olsa gençler gülüşür
Hüseyin kim ile  neyi bölüşür
Gam, keder, sitemi verirler bana.

 

 8.5.1975 / Hüseyin Uçar

Boğmadan yürü

Benlenmek sadece şeytana göre
Sen kendini tanı öğren bir kere
Danimarka nere, yurdumuz nere
Kendini mateme boğmadan yürü

 

İnsanoğlu bir kendini tanısa
Ela gözlü güneş doğar karısa
Doğrult tüfeğini eğer yanlışsa
Kendini mateme boğmadan yürü

 

Tibet’e tırmanma dermanın hani
Dost yoluna ada o tatlı canı
İnsan hakkı değer koca cihanı
Kendini mateme boğmadan yürü.

 

 10.4.1975 / Hüseyin Uçar

 

 

Atlı güzel

Kötü niyet hiç kinim yok
Niçin kaçan tatlı güzel
Baş sokacak bir inim yok
Cehizleri katlı güzel

 

İnsafın kurusun senin
Aklım alır her bir yönün
Gözüme huri görünün
Herkeslerden farklı güzel

 

Ayna gibi cemalinden
Bir eş bul ki kemalinden
Sakın sakın ihmalinden
Tüm çevresi yadlı güzel

 

Hüseyin’i alı koydun
Oydun sen sinemi oydun
Bir yıl evvel küçük toydun
Gözü gönlü atlı güzel.

 

28.5.1975 / Hüseyin Uçar

Şaşarım

İnsanoğlu bin bir dona bürünür
Hangisiyle gideceğim şaşarım
Özü başka sözde melek görünür
Hangi dala konacağım şaşarım

Sağ gözün sol göze geçmez ışını
Yenemedim kader ile kışını
Duman aldı şu dağların başını
Hangi çula yatacağım şaşarım

Çiğ süt emmiş insan güven olur mu
Zemheri ayında düven olur mu
Bilmem Hüseyin’i seven olur mu
Hangi kula soracağım şaşarım.

8.4.1975 / Hüseyin Uçar

Olmasa da

Ben güzele güzel derim
Güzel benim olmasa da
Ben insanım yüce yerim
Gönül denğin bulmasada

 

Benim değil elin iken
Gül dalında olur diken
Dönüp bakmam gider iken
Başka çarem olmasada

 

Her görünüş güzel değil
Hüseyin gerçeğe eğil
İnsana verilir meyil
Hiç hatırın sormasa da..

 

20.4.1975 / Hüseyin Uçar

Dilber

Yıkıp dağıtsanda gönül tahtımı
Mahşerlere bırakamam ahtımı
Kararttıkça karartsanda bahtımı
Ben senin yolunda ölürüm dilber

 

Seherde uğradım gözler uykulu
Ciğerimde kirpiklerin sokulu
Hayalinle yaşıyorum korkulu
Ben senin yolunda ölürüm dilber

 

Şu garip başımı soktun belaya
Mecnun koşmasını dizer Leyla’ya
Bu genç yaşta hasret koydun sılaya
Ben senin yolunda ölürüm dilber.

 

 10.6.975 / Hüseyin Uçar

Kuzu kuzu

Keçi koyun olmuş boynuzu atmış
Meler yaylalarda hep kuzu kuzu
Otlak otlak dolaşıyor sinçisiz
Meler yaylalarda hep kuzu kuzu

 

Ağaçlara tırmanamaz ziyankâr
Geçmişi unutmuş olmuş kör inkâr
Tepesinde bulut bulut dönen kar
Meler yaylalarda hep kuzu kuzu

 

Önce düşünmezdi zararla birdi
Kabına çekilip inine girdi
Tükendi kalmadı ormanın derdi
Meler yaylalarda hep kuzu kuzu

 

Dört ayaklı değil iki de olur
Açılan tomurcuk bir anda solur
Düşünme Hüseyin arayan bulur
Meler yaylalarda hep kuzu kuzu.

 

16.5.1975 / Hüseyin Uçar

 

Almış gidiyor

Bak kardaşım bana kanağan olma
İftira vahşeti almış gidiyor
Bir yerde duyduğun bir yerde deme
İftira vahşeti almış gidiyor

 

Görülen dağları ırak belleme
Felce uğrar yaran sakın külleme
Sen sana bak nolur beni yelleme
İftira vahşeti almış gidiyor

 

İnsanlık muhtaçtır özü doğruya
Yanlış cevap vermez doğru soruya
Bir kurtlu dalmaya görsün sürüye
İftira vahşeti almış gidiyor

 

Görün ki gençleri kırar durmadan
Beyni dönmüş hain vurur sormadan
Gayri vaz gel insanlığı yormadan
İftira vahşeti almış gidiyor.

 

  8.11.1975 / Hüseyin Uçar