Yahut oğlum
Benim doğup büyüdüğüm köy
Gençliğimin şehri
Denize çok uzaktı
İçindeydi dağların
Amma deniz gibiydi gökyüzü
Doğaysa cennet
Yaşamsa daha kutsal
İnsanları onurluydu
Her şey gösterişten uzak daha sadeydi
Ve ben o güzelliklerden
Onlarca yıl uzak kaldım
Yaşamımın baharında
Göçerlik çaldı kapımı
Katıldım göç kervanına
Amma ben o güzelliklerin
Yaşandığı yerde
Korkularıda öğrendim
Kırılğanlığıda öğrendim
Çekinğenligide öğrendim
Suskunluğuda öğrendim
Olğunluğuda öğrendim
Tam elli beş yıldır
Onları bir madalya gibi yanımda taşıyorum
Bu yaşadığım ve örneklediğim yanlışlar
Ne bir kültür, nede bir gelenek
Düpedüz sindirme yönteminin bir parçasıydı
Bilirsiniz korkunun ne ecele faydası var
Nede korkular aydınlatır dünyayı
İşte ben bu korkularla çıktım yola
Bu korkuların ne doğduğum ülkeye
Ne yaşadığım ülkeye
Nede bana bir faydası dokundu
Ve bu korkular her zaman kesti yolumu
Eğer bilerek veya bilmeyerek
Öğrettimse sizlere bunları unutun
Silin belleğinizden
Beni bağışlayın
Bilirsiniz özür dilemek bir erdemdir
Sizden özür diliyorum…
Oğlum
Yahut kızım
Dinleyin ve içinden doğruları seçin
Daha çok okuyarak öğrenin
Dinide öğrenin
Daha çok sosyal yanlarına
Toplumsal yanlarına
Birleştirici kültürel yanlarına
Bağlı kalın
Herşeyden önce herkesinde sizin gibi
Bir insan olduğunu unutmayın
İnsanı sevin
Doğrulara bağlı kalın
Vicdanınızın ve yüreğinizin
Sesini dinleyerek verin
Verdiğiniz bütün kararları
Şunu bilmenizi isterim
Doğrular bazan ayrıntılarda gizlidir.
Geçtiğimiz yaz
Yıllık izinimi ülkemde geçirdim
Sanki gökyüzü aynı güzellikte değildi
O irili ufaklı
Dereler
Koyaklar
Tepeler
Ve dağlar
Kendine benzemiyordu sanki
Ve her gördüğüm nesne
Her gördüğüm çehre
Beni yarğılıyordu
Belkide ben kendime benzemiyordum
O güzelim köy geleneksel
Yapısının bile gerisindeydi
Evler ören
Yollarsa patikaya dönüşmüştü
Ne iç mimaride, nede diş görünümde
Bir gelişme vardı
Hiç bir silkinme
Hiç bir artı değer göremiyordum
Köyün ilkokulu bile kapanmıştı
Ne aşklar,
Ne coşkular
Ne sevğiler
Nede muhabbetler yaşanmıştı
Şimdi sadece adı vardı bunların
Umutsuzluk akıyordu
Yaşlıların yüzlerinden
Göz yaşları vardı
Çocukların gözlerinde
Bin pişmandım onlardan ayrıldığıma
Çünkü döndüğümde herkesi
Mutlu göreceğim sanıyordum..
Kızım
Yahut oğlum
Ben veya birileri
Yani paralılar
Yani mevkii sahipleri
Eğer bir yere gideceklerse
Bir şeyler alacaklarsa
Ne sıraya girerler
Ne kuyukta beklerler
Hep önüne geçerler birilerinin
Zamanını çalarlar
Küçümseyerek bakarlar
Yanlarından geçerken onlara
Onur adına onur kırarlar
Ve ne acıdır’ki
Ne bir hayır diyen çıkar içlerinden
Nede bir bağıran
Herkes suspustur, susar
İşte ondandır yüreğimin kanayışı
İşte ondandır kayboluşu
Gökyüzü maviliğinin
Seslerin renğinin başkalaşması
Yüzler solmuştu
Kırılmıştı bütün aynalar
Kimin ne dediği duyuluyor
Nede anlaşılıyordu
Bir paslı hançer gibi
Oturmuştu göksüme bu tablo
Her şey içimi kanatıyordu
Işığını yitirmişti gözlerim
Yollar kayptı
Herşeyi perdelemişti
Bir siyah duman
Sanki bin yıl birden yaşlanmıştım
Artık kabullenmiştim
Yenilğiyi
Acemiliği
Cahilliği
Geri kalmışlığı
Gereği kalmamıştı artık
Boş yere gururlanmanın
Yaraları gizlemenin
Sanki kapatılmıştım bir hücreye
Kendi vicdanımda tutukluydum.
Her şeyi kabullenmek bu kadar kolaymı
Peki nerdeydi benim ideallerim
Tümüyle’mi unutmuştum direnmeyi
Ne yapmıştım elli beş yıl
Kendi adıma
Toplumum adına
Dudaklarıma dilime yapışıyordu sorular
Bende herkes gibi
Elimde olanlarla yetinmeyi öğrenmiştim
Bozukları tamir ettim
Yırtıkları yamadım
Eskileri yenilemeyi düşünmedim
Yeni bir arayış gelmedi aklıma
Ne bir yol gösterenim oldu
Nede etkileneceğim birileri vardı çevremde
Ellerimi dayadım çeneme
Her şeyin ayağıma gelmesini bekledim
Çiçeksiz bahçelerde arı bekledim
Ağaçları doğradım
Sonra kuşları bekledim
Su bile vermedim kalan yeşile
Onlarda kurudu ben uçsuz bucaksız
Steplere baka baka kocadım
Yağmur bulutlarıda çekip gittiler
Ben gene bulut aradım gökyüzünde
Şükrederek bekledim
Ellerimi açarak havaya
Yağmur duasına çıktım
Yagmurun yağmasını bekledim
Ne bir çaba harcadım
Ne emek verdim..
Oğlum
Yahut kızım
Ben şu küçücuk dünyamda
Ne hayali köyler, şehirler kurdum
Ne saraylar süsledim içinde halayıklarıyla
Ve benim o çocuk dünyama
Benden habersiz daldılar
Ben çocuk’ken
Ne tebiyeli çocuk derlerdi
Ne uslu çocuk derlerdi
Ve ben genç’ken
Ne olgun genç derlerdi
Ve şimdi ben yaşlandım
Şimdide ne olgun insan diyorlar
Döv söv eline al
Ne hoş görülü adamdır
O bir yük odunla
Kaynatsan kızmaz
İşte görüyorsunuz çocuklar
Terbiye, hoş görü
Olgunluk diyerek
Yüreğimizde ne yaralar açmışlar
Mümkün’mü ur tutmuş yaraları kapatmak
Siz evet demeden düşünün
Sorun kendi kendinize
Sorun düşündüklerinizi yüksek sesle
Biliyorsunuz en önemli an
Yaranın açıldıgı andır
Gelir geçer demeyin sakın
Yanılgılarda yaralar insanı
Ertelemeyin geç kaldım diye
Başlayın bir yerlerinden
İzin vermeyin
Gizlerin fındık kurdu gibi
İçinizi kemirmesine
Bağırın gerektiğnde
En azından rahatlarsınız
Yıkılmaz sandığınız o duvarlara
Duymaz saydığınız o kulaklara
Bağırın sesiniz nasıl yankılanacak
O yarayı açanları uyarın
Kapanmaz bir yaraysa eğer
Açık kalsın
Kimseler sizin hiç bir şeyin farkında
Olmadığınızı sanmasın,
Yürüyün üstüne üstüne
Kafanızın yatmadığı her şeyi tartışın.
Kimseyi kıskanmayın
Nede kimse sizi kıskansın
Daha iyi bir yaşam için
Birbirinizi kıskandırın
Arayışlarınız bitmesin
Korkulu gülüşleri unutun
Diplomat tebesümüne katılmayın
Mesela okuyun
Okumadan düşünmenin
Düşünce üretmenin
Mümkün olamayacağını
Öğrenin
Öğretin..
Her gördüğünüz güzel
Tam bir güzel değildir
Her dinlediğiniz konuşma
Duğruları taşımaz içinde belki
Belki bir aldatmacadır
Düşünsel yaşamı benimseyin
Gerçeklik, yanlışlar içinde bir gizdir
Önemli olan, onu bulup ortaya çıkarmaktır
Mesela ölümden
Hastalıktan korkmayın
Daha çok savaşlardan korkun
Önce savaşları yok etmenin ugraşını verin
Daha sağlıklı
Daha onurlu
Daha mutlu yaşamanın yollarını arayın
En azından çaba harcayın
Örnek olun, arayışlarınız hep sürsün
Bilirsiniz bizim toplumumuzda
Uslu çocuklar
Suskun çocuklar
Çekingen çocuklar
Mutsuz olurlar
O çocukları öyle yetiştirenler
Çocuklar soru sorduğunda
Veya karşı çıktığında
Dönüp birde onlardan davacı olurlar
Büyüttüm besledim
Bu güne getirdim
Bana karşı çıkıyor diye
Söylenir dururlar
Siz çocuklarınıza
Önce soru sormayı öğretin
Kendisile
Ailesiyle
Toplumsal ilişkileri
Özğür bireyler olarak
Doğrulardan ödün vermeden uzlaşan
Kendi kendileriyle barışık
Bireyler olsunlar
Kızım
Yahut oğlum
Üretilmiş kelimeler, cümleler
Üretileceklerin önüne geçerler
Gelişimin, aydınlanmanın
Önünün kesilmesine izin vermeyin
Siz daha güçlü sözcükler üretin
Yalın
Anlamlı
Sımsıcak
İnsanı kucaklayan
Daha gerçekci arayışlara girin
Daha gerçekci
Tutkulu aşklar yaşayın
İnsana
Emeğe
Havaya
Suya hasret kalmış gibi yaşayın
Sevdalarınızı yan yana olduğunuzda.
Çiçeklerle, buketlerle karşılayın sevdiklerinizi
Onların sevincini sevinciniz sayın
Yıldız doldurun ceplerinize
Ellerinizi, yüreğinizi ısıtsın
Ben bu güne kadar hiç bir şeyi
Bilinçli yaşamadım
Sevinçlerim boğazımda düğümlendi
Coşkular terk etti bedenimi
Şimdi daha iyi anlıyorum
Yanılğılarımı
Ben bir cırcır böceği kadar bile
Aydınlatamadım etrafımı
O direndi karanlığa, geceye inat
Ben korktum, sustum
Demek’ki bütün bunları
Bize kimler öğretmiş
Bütün bunlar
Rahatları bozulmasın diyeymiş
Düzen kurucuların
Yitirdiğim yıllaradada
Yürüdüğüm yollaradada
Ben hala tutukluyum
Neden bu sitemler
Niçin bizde yaşam
İntiharları çağrıştırır.
Kızım
Yahut oğlum
Niçin bizde yasaklar yasakları
Doğurur
Cehalet günahları
Hangi düşlerim gerçekleşti
Bu güne kadar
Bütün bu yasaklar ve baskılar getirmedimi
Gururla taşıyoruz
Yüreğimizde acıları
Buruk türkülerimize
Gömüt değilmi ömrümüz.
Kayıplarımızla, kazancımızı karşılaştırdığımızda
Daha iyi anlıyoruz neler yitirdiğimizi
Zamanımızın nasıl boşa harcandığını
Gözlemleyip üzülmemek elde’mi
Geleceğimizi
Genellemelere
Rastlantılara
Nasıl yönledirdiğimizi
Yanılğıları doğruymuş gibi
Nasıl yaşadığımızı
Anlamak haaa.. yıllardan sonra..
Oğlum
Yahut kızım
Yerinde saymayı bırak yürü
Birilerinden duyup öğrenme yerine
Kendiniz okuyup öğrenin
Bağıranlara sizde bağırın
Susanlarla susmayın
Büyüklere saygı duymak ayrı şey
Susmak ayrı şey
Ya korkaklar susar
Yada çıkarı olanlar
Veya güdülmek isteyenler
Atılımlarınız sürsün dört mevsim
Siz bir ömür baharı yaşayın
Söküp atın yüreğinizden depremi
Ur’a dönüşmesin.
Kolay alışkanlıklardan kaçının
Sığınmayın alışkanlıklara
Sonraları en zor şey oluyor
Bir insan için alışkanlıklarından kopmak.
Sorumlulukları üslenin kaçınmayın
Kaçınırsanız her sorumluluktan
Kendinize olan öz güveninizi yitirirsiniz
Dolu dolu yaşamaktan
Sevmekten korkmayın
Kızlarınız
Oğullarınız olsun
Her birinin ismini
Doğadan seçin
Hazzı
Hareketi
Bereketi çağrıştırsın
Irmak gibi
Yağmur gibi
Bulut gibi
Yıldız gibi
Orman gibi
Ekin gibi
Siz dahada çoğaltın bu isimleri
Unutmayın yarın sizin
Yarınlar onların…
28 kasım 2004 DK. Hüseyin Uçar.