Skip to content

Category: Ikke-kategoriseret

Bilmem kimler

Bu kadar topragı ağaya
Bilmem kimler kiralamış
Yasılmış ezilmiş emek
Yüreğimiz yaralamış

Bozuk düzen yaktı canlar
Sel oldu akıyor kanlar
Hani bizim’mi harmanlar
Emeğimiz paralamış

Hüseyin’i yaslan çağa
Sürmen yeter dağdan dağa
Yaralarım oğa oğa
Tüm defterler karalamış.

 30.8.1975 / Hüseyin Uçar

Şaşarım

İnsanoğlu bin bir dona bürünür
Hangisiyle gideceğim şaşarım
Özü başka sözde melek görünür
Hangi dala konacağım şaşarım

Sağ gözün sol göze geçmez ışını
Yenemedim kader ile kışını
Duman aldı şu dağların başını
Hangi çula yatacağım şaşarım

Çiğ süt emmiş insan güven olur mu
Zemheri ayında düven olur mu
Bilmem Hüseyin’i seven olur mu
Hangi kula soracağım şaşarım.

8.4.1975 / Hüseyin Uçar

Yıkıl dağlar

Küçücük yavrumun kundağın saram
Git gide derine iniyor yaram
Gül yüzlü yar ile açıldı aram
Yıkıl dağlar ben sılamı özlerim.

Taşlaştı yüreğim demire döndü
Gelen mektupları emire döndü
Yandı yüreciğim kömüre döndü
Yıkıl dağlar ben sılamı özlerim.

Boynu bükük yuvamdaki kuzumu
Fakir diye yazmadılar yazımı
Verin dertleşeyim bülbül sazımı
Yıkıl dağlar ben sılama gideyim.

 27.01.1975 / Huseyin Uçar

Sormaz mısın?2

Farkım var mı torbalardan
Almaz mısın zorbalardan
Giyindiğin urbalardan
Sormaz mısın kalpsiz beni?

Aşkın ile destan eyle
Bahçenizde bostan eyle
Genç ömrümü hastan eyle
Yormaz mısın kalpsiz beni?

Merhametin yok mu cana
Misafiriz biz bu hana
Şansımız yoktur aşktan yana
Sormaz mısın kalpsiz beni?
                            
22.01.1975 / Hüseyin Uçar

Durmaya geldim

Yorulmaz aşıklar coşar da coşar
Engel tanımaz dağları aşar
Sevenler mutlu olur rüyada yaşar
Sevdiğim belini sarmaya geldim

Hasta ruhun tedavisi zoralır
Şafak akşam olur dağlar karalır
Sanma ki sevenler yollarda kalır
Sevdiğim hatırın sormaya geldim

Hüseyin’i niçin yoldan eğledin
Bunca yıldır benle gönül eğledin
Sağlıklı yaklaşım, özür diledin
Güzelim bir ömür durmaya geldim.

 20.4.1975 / Hüseyin Uçar

On beş on altılık güzel

Gözlerinde derinlikler
Saygı dolu narinlikler
Yakışmaz mı gelinlikler
On beş on altılık güzel?

Rüzgara verme telini
Kurda kaptırma elini
Düşürürler değerini
On beş on altılık güzel.

Güneş vurmuş zülüfüne
İmkan yoktur tarifine
Düş yiğidin arifine
On beş on altılık güzel.

Lodosların yeli misin
Yaz baharın seli misin
Bülbüllerin gülü müsün
On beş on altılık güzel?

Kıpkırmızı yanağına
Misafir et konağına
Bal olayım sunağına
On beş on altılık güzel.

Aklını başına getir
Has bahçede güller yetir
Hüseyini bile götür
On beş on altılık güzel.

                              08.04.1975 / Hüseyin Uçar

Özlenen ocak

Güzellerin olur nazı
Kızar elbet bazı bazı
Gönül almıştır mırazı
Para pul girmez araya

Emek, ekmek aşk ocağı
Yavru ister bir kucağı
Sevince köyü, bucağı
Ateş, kül girmez araya

Bilincini kusa kusa
Çamur yola basa basa
Bir kat yatak bir de masa
Çamur yol girmez araya

Tek odalı kulübesi
Kulakta penez küpesi
Bir mutluluk alfabesi
Ova, çöl girmez araya

Yükselirler zirve zirve
Hacat getirirler eve
Birbirini seve seve
Deniz, göl girmez araya

Hiç bahsetmez kinden, öçten
Sever insanlar içten
Hüseyin’im bu sevinçten
Yaban el girmez araya.

                                  18.2.1975 / Hüseyin Uçar

Türküler yazdım

Kirpiğin ok ok edip sineme çakan
O şehla gözlere türküler yazdım
Koca Avrupa’yı gözlerin değer
O şehla gözlere türküler yazdım

Yollarını bekliyorum kuşkusuz
O şehla gözleri koyma uykusuz
Gönül bir çocuğa benzer korkusuz
O şehla gözlere türküler yazdım

İnsan o cemale bakmaya doymaz
Kaşların yargılar gözlerin kıymaz
Alır sevdiğini ellere koymaz
O şehla gözlere türküler yazdım

10.06.1975 / Hüseyin Uçar

Dönmüş gidiyor

Kahrından ağlıyor bülbüller güller
Sinemde gizlidir çok kızgın çöller
Soğutmaz yüreğim boşansa göller
Vicdan adaleti dönmüş gidiyor

Kabarsa bulutlar sevinir dağlar
Değişir mevsimler yeşerir bağlar
Zamane elinden çoğumuz ağlar
Vicdan adaleti sinmiş gidiyor

İnsanoğlu neler neler yaratmış
Leylasına Mecnun’unu aratmış
Yiğidin bağrını zalım kanatmış
Vicdan adaleti sönmüş gidiyor.

 31.3.1975 / Hüseyin Uçar

Kaşı kemanım

Uzaklaşma benden kaşı kemanım
Anlaşılmaz oldu niçin amanım
Boşa geçti güzel bunca zamanım
Kalbimde bir suçlu elim bağlıyor

Sevdanın önüne örülmez duvar
Nedendir güzeller seveni kovar
Hüzün bulutları durmadan yağar
Kalbimde bir aşık coşup çağlıyor

Kolay mı ayrılık çekilmez yüktür
Gayri yollarımız ormandır, büktür
Bel bağlanmaz sana özün çürüktür
Kalbimde bir aşık yanıp ağlıyor.

                                 22.02.1975 / Hüseyin Uçar

Kıbrıs güzeli

Benzettim yanağın petek balına
Uçtu gitti gönül kondu dalına
Dedim acı artık düştüm yoluna
Cihanda benzersiz Kıbrıs güzeli

Dedim meskenlerin yayla düz müdür
Dolaşan peşinde bin beş yüz müdür
Melek derler sana sade söz müdür
Cihanda benzersiz Kıbrıs güzeli

Güzelleri kadar tabiat şirin
Tarihi boyutlar mazisi derin
Elbette ayrıdır kalpteki yerin
Cihanda benzersiz Kıbrıs güzeli

Rüyam bile renkleniyor göreli
Coşuyor bu gönül baharın seli
Uzattı elini sıcacık eli
Cihanda benzersiz Kıbrıs güzeli

 7. 2.1975 / Hüseyin Uçar

Konuşmaz

Garip gönül teselliyi neylesin
Aşk vurgunu, düş vurgunu, konuşmaz
Bir Ferhat misali yarıp dağları
Aşk vurgunu, düş vurgunu, konuşmaz

Namlunun ağzına sürmüş mermisin
Batırmış umutsuz kaptan gemisin
Beklemez hayattan daha yenisin
Aşk vurgunu, düş vurgunu, konuşmaz

Karanlık gözüme gündüz geceden
Şahin yuva kurar uçar yüceden
Korkar oldum ağzımda ki heceden
Aşk vurgunu, düş vurgunu, konuşmaz

Dikmişler ağzımı açmaz hızarlar
Ardından Hüseyin kuyu kazarlar
Kayıp defterine bir gün yazarlar
Aşk vurgunu, düş vurgunu, konuşmaz.

 3.3.1975 / Hüseyin Uçar

Ağlarım

Mevsimim bahara ulaşır ise
Haklı hak yolunda dolaşır ise
İnsanlar kardeşçe anlaşır ise
Sevincimi gizleyemez ağlarım

Mutluluk gözyaşı dişe dokunur
Kast eylemez insan ünvan takınır
Yarin seven uçan kuştan sakınır
Körpe kuzum bekleyemez ağlarım

Zalımın fikrine hürmet gerekmez
Yiğit olan yiğit derdini dökmez
Yeşeren çılgını köküyle sökmez
Sökenleri özleyemez ağlarım.

 24.11.1975 / Hüseyin Uçar

Dizi dizi

Koyun meler kuzu meler
Meler de sinemi deler
Anlatamam daha neler
Garipliğin kalır izi

Ördek gibi yüzdüm gölde
Mecnun gibi kaldım çölde
Türkü odum arı dilde
Ezgilerim dizi dizi

Avlanamam avcılara
Nefretim var yağcılara
Hep boğdular acılara
Dert bir değil aştı yüzü

Hüseyin’im diller döktüm
Sitemle ömrümü söktüm
Sanmayın ki boynum büktüm
Kısa kestim işte sözü.

11.10.1975 / Hüseyin Uçar

Dağladın gene

Çiçeğin üstüne bir bülbül kondu
Güzel avazıyla bir konser sundu
Bir ilham geldi de ismin okundu
Zülüfün teline bağladın gene
Kor ile sinemi dağladın gene

Nasıl ağlamayım, o beş duyuda
Zalımın pençesi düşler kuyuda
Artık yudumlatır soğuk suyuda
Zülüfün teline bağladın gene
Kor ile sinemi dağladın gene

Üzgün bakışların sitemin aldım
Biçare başımı dertlere saldım
Kanadım kırıldı yollarda kaldım
Zülüfün teline bağladın gene
Kor ile sinemi dağladın gene.

 11.6.1975 / Hüseyin Uçar

Yok oldu

Zaman çarkı değirmene
Döndü gitti tez vermiyor
Zerresi yok olmaz onun
Bindi gitti söz vermiyor

Demetlemiş çift eline
Karışmış bahar seline
Selam koymuş bam teline
Dendi gitti yüz vermiyor

Hile sezer kuru daldan
Geçit vermez cılga yoldan
Hüseyin’im bilir haldan
Yendi gitti öz vermiyor.

 25.1.1975 / Hüseyin Uçar

Ben bezmedim

Gahi tekniğimden gahi ilimden
Ben bezmedim bezen varsa nideyim
Gahi mantığımdan gahi dilimden
Ben bezmedim bezen varsa nideyim

Bize aksın yaşamların pınarı
Sulak yaylaların yeşil çınarı
Hayalle bendedir dünyanın varı
Ben bezmedim bezen varsa nideyim

Der Hüseyin sözü öze katmışım
Şu nevsimi dağdan dağa atmışım
Kime ne ki, ben kendimi yakmışım
Ben bezmedim bezen varsa nideyim.

  3.8.1975 / Hüseyin Uçar

Akar gider

Nice aylar nice yıllar
Sel misali akar gider
Sıla yuva dost hasreti
Şu sinemi yakar gider

Hiç tadılmaz bayram tadı
Dost diye yoklarız yadı
Bu mudur dünya muradı
Gurbet eller sıkar gider

Hatırlamaz amca, dayı
Geldi çattı bayram ayı
Hatırlarım Kuşsarayı
Can evimden yıkar gider.

30.1.1975 / Hüseyin Uçar

Doktor bey

Bilerek gel beni salma mezara
Meteliğim yoktur sorma doktor bey
İhtiyacım yoktur benim azara
Ben de vatandaşım yıkma doktor bey

Görme gel parayı insandan yüce
Yavrular ağlıyor gündüz ve gece
Ben fakirim nolur görünme güce
Bir de defol diye vurma doktor bey

Bir inekle inan bir de keçim var
Onların sütüyle zor güç geçim var
Mezara gidecek bir de göçüm var
Ondan gayri naney yorma doktor bey

Ton ton derdim vardır gerisi hava
Altı nüfus durur tek oda yuva
Kırlarda gezerim zenginin ova
Bak derdime aman durma doktor bey

Ben razıyım elbet gelse ölüme
Selam söyle benden o aç gülüme
Gel bırak da kavuşayım evime
Gözlerime perde germe doktor bey

Hüseyinim kalmaz yavrumun ahı
Zor güç getireydik bugün sabahı
Vicdanın dağlamış viskiyle rakı
Ben de bir insanım gülme doktor bey.

  17.2.1975 / Hüseyin Uçar

BEN NE BİÇİM VATANDAŞIM I

-Birinci bölüm-BEN NE BİÇİM VATANDAŞIM

Savaşlara katılmışım
Ateşlere atımışım
Ülke ülke satılmışım
Ben ne biçim, vatandaşım.

Hastalansam, yoktur bakım
Yedigimiz, zehir zıkkım
Soygunlara, çıkmaz gıkım
Ben ne biçim, vatandaşım.Bagırırım, avaz avaz
Seçim vakti, ederler naz
Aklanıp, olurlar beyaz
Ben ne biçim, vatandaşım.

Oy isterler, yüzlü yüzlü
Sataşamam, bir gün sözlü
Canım yanar, yürek közlü
Ben ne biçim, vatandaşım.

Seçim, savas, vergi benden
Can çıkar, ses çıkmaz tenden
Her şeye razıyım, dünden
Ben ne biçim, vatandaşım.

Oy verelim, akın akın
Kendini, aldatma sakın
Yanlışlara, tavır takın
Ben ne biçim, vatandaşım.

Nedir desem, sorgu sual
Bakıyoruz, aval aval
Vatan millet, bir martaval
Ben ne biçim, vatandaşım.Dertler içtik, dolu dolu
Ses vermiyor, Anadolu
Bulmadım, çıkış yolu
Ben ne biçim, vatandaşım.

Bahtıma çıkar, kur’adan
Yanda durulmaz, tafradan
Ekmegim çalır, sofradan
Ben ne biçim, vatandaşım.

Emir oldu, dünkü buyruk
Aktı kanım, oluk oluk
Yüz yıllardır, asmam koruk
Ben ne biçim, vatandaşım.

Kime sorsam, kendi haklı
Bilinç altı, neler saklı
Cebimizde, her an aklı
Ben ne biçim, vatandaşım.

Okutmuşlar, yormak için
Bir yerlere, varmak için
Kolladılar, kırmak için
Ben ne biçim, vatandaşım.

Elli yıldır, oy hakkım yok
Sevabımdan, günahım çok
Gölgenden kork, kendinden kork
Ben ne biçim, vatandaşım.

Yakıyorlar, diri diri
Sessiz kaldık, sürü sürü
Elimizden, tutmaz biri
Ben ne biçim, vatandaşım.

Ekin ektim, tarla vermez
Tarla verse, para etmez
Azrail, gögsümden gitmez
Ben ne biçim, vatandaşım.

Razıyız, bulgur soğana
Su içemem, kana kana
Çağrılırım, her meydana
Ben ne biçim, vatandaşım.

Kapanıyor, kepenklerim
Borca yenisin, eklerim
Bekçimiyim ,ne beklerim
Ben ne biçim, vatandaşım.

Iflas eder, kurumumuz
Kan aglıyor, memurumuz
Dünden kötü, durumumuz
Ben ne biçim, vatandaşım.

Kahvelerim, tıklım tıklım
Ortadayız, yoktur saklım
Hiç birşeye, ermez aklım
Ben ne biçim, vatandaşım.

Ne kitap var, ne önlügüm
Ne düzenim, ne dirligim
Alın size, bir günlügüm
Ben ne biçim, vatandaşım.

Yollar yaptik, yolumuz yok
Kazma tutan, kolumuz yok
Kiler bostur, dolumuz yok
Ben ne biçim, vatandaşım.

Miting dedik, yok dediler
Sözünü bil, bak dediler
Bu hak size, çok dediler
Ben ne biçim, vatandaşım.

Köprü altları, evimiz
Ne umut var, ne sevimiz
Viran etmişler, köyümüz
Ben ne biçim, vatandaşım.

Can veririz, kuyruklarda
Beyin dili, buyruklarda
İnecek var, buruklarda
Ben ne biçim, vatandaşım.

Umutlar binmiş, kızağa
Yolumuz düşmüş, uzağa
Süt bulamıyor, buzağa     
Ben ne biçim, vatandaşım.

Tüketmeden, önce üret
Elimizde, solur buket
Diyorlar, ya sev, ya terk et
Ben ne biçim, vatandaşım

Kim geldiyse, alkışladım
Artık yalana, başladım
Bana ogulumu, aşladım
Ben ne biçim, vatandaşım.

Açar güller, oylum oylum
Soran yok, nereye yolum
Hiç sormuyor, selvi boylum
Ben ne biçim, vatandaşım.

Olsa bile, diller ayrı
Bile sürdük, kırı bayrı
Dünya kapı, komşu gayrı
Ben ne biçim, vatandaşım.

Suçlu gezer, bize sorgu
Lugattan silelim, morgu
Degişmeli, yalnış kurgu
Ben ne biçim, vatandaşım.

Olura diyorlar, olmaz
İnsan ölür, insan solmaz
Zaman yürür, asla durmaz
Ben ne biçim, vatandaşım.

Olur diyorlar, olmaza
Solur diyorlar, solmaza
Durur diyorlar, durmaza
Ben ne biçim, vatandaşım.

Göle çalsam, tutmaz maya
Turist gitti, geldi Ay’a
Niye geldim, bu dünyaya
Ben ne biçim, vatandaşım.

Böyle bir ben mi, asiyim
Alem şahit, ben gaziyim
İşsiz güçsüz, araziyim
Ben ne biçim, vatandaşım.

Ekilecek, arazim yok
Tartılacak, terazim yok
Konuşulur, bir mazim yok
Ben ne biçim, vatandaşım.

Duyulmuyor, neden sözüm
Türküm ağlar, yanar özüm
Halâ  kızarıyor, yüzüm
Ben ne biçim, vatandaşım.

Partilere ad, takarlar
Hemen peşinden, akarlar
Hep birbirinden, sakarlar
Ben ne biçim, vatandaşım.

Koşuyorlar, ad’dan ad’a
Yeşeren, dallarım buda
Bogarlar, bir kaşık suda
Ben ne biçim, vatandaşım.

Ben kendimi, sorguladım
Suçluyken, suçlu aradım
Suçlunun saçın taradım
Ben ne biçim, vatandaşım.

Yaban elde, yabancıyız
Yurdumuzda, Almancıyız
Nere varsak, kiracıyız
Ben ne biçim, vatandaşım.

Deniz, ova, koyu verdik
Oy dediler, oyu verdik
Lokma ile, doyuverdik
Ben ne biçim, vatandaşım.

Bilen varsa, etsin tarif
Zorda kalır, olur zarif
Memlekette, kıtmı arif
Ben ne biçim, vatandaşım.

Benden özgür, ev kedisi
Tarif ediyor, kendisi
Kimdir evin, efendisi
Ben ne biçim, vatandaşım.

Olmaz trafik,  canavar
Yüzü ölür, bini doğar
Bunca dertler, beni boğar
Ben ne biçim, vatandaşım.

Düşleri var, her bir ayın
Bugün bitti, yeni sayn
Nüktesi, bitmiyor Bay’ın
Ben ne biçim, vatandaşım.

Sen giyerken, allı morlu
Ben gezerim, çorlu çorlu
Yarınlarım, daha zorlu
Ben ne biçim, vatandaşım.

Söyle bana, çözüm mü yok
Ateşim var, közüm mü yok
Konuşacak yüzüm mü yok
Ben ne biçim, vatandaşım.

Vatandaşın, adı kaldı
Damaklarda, tadı kaldı
Göçerlik, kapımız çaldı
Ben ne biçim, vatandaşım.

Bir zam vurur, birde deprem
Yolum nere, söyle Ekrem
Sonunda, terk etti Zöhrem
Ben ne biçim, vatandaşım.

Borçlu doğar, doğan çocuk
Sırtıma, alamam gocuk
Terletirler, boncuk boncuk
Ben ne biçim, vatandaşım.

Terse döndü, zamanımız
Arşa çıkar, feryadımız
Yazan yazmış, fermanımız
Ben ne biçim, vatandaşım,

Satılır kamu, malları
Sorulmaz, isçi halları
Kimler götürdü malları
Ben ne biçim, vatandaşım.

Bölge bölge, ayırmışlar
Birilerin, kayırmışlar
Kandırmaya, bayılmışlar
Ben ne biçim, vatandaşım.

Her bir şeyim, döndü terse
Hepsin görür, dolur kese
Kurtulsam, bir zaman erse
Ben ne biçim, vatandaşım.

İşkencede, verdik canlar
Bizi bizden olan anlar
Boşa aktı, akan kanlar
Ben ne biçim, vatandaşım.

Yeni gördük, Avrupa’yı
Girmeden, bekleriz payı
Gözler görmez, kampanyayı
Ben ne biçim, vatandaşım.

Egitim görenim, bunlar
Kış yarısı biter, unlar
İdam edildi, ne canlar
Ben ne biçim, vatandaşım.

Önüne gelene, minnet
Hergün geçir, hergün cinnet
Ekmek bulmaz, arar cennet
Ben ne biçim, vatandaşım.

Çıkarmışlar, bir kaç yasa
Sanırsın ki, dolmuş kasa
Geceyi sever, yarasa
Ben ne biçim, vatandaşım.

Düşünme gel, kan bağını
Unutma n’olur, çağını
Yükselt emek, bayrağını
Ben ne biçim, vatandaşım.

Ayrı yaşam, ayrı düşler
Düş gibi, yürümez işler
Otuzda, döküldü dişler
Ben ne biçim, vatandaşım.

Dogru söyle, al canımı
Düşman etme, cananımı
Çürüttün, hep sol yanımı
Ben ne biçim, vatandaşım.

Krediler, ödenmiyor
Gözler yoksulu, görmüyor
Ögrenmemiş, direnmiyor
Ben ne biçim, vatandaşım.

Yasa çıkar, uygulansın
Yol birbirine, ulansın
Ülkede barış, dolansın
Ben ne biçim, vatandaşım.

Neyimizle, övünelim
Sevindirin, sevinelim
Kazanmayı ögrenelim
Ben ne biçim, vatandaşım.

Gemiler, limanlar, Tırlar
Her birşeyi, yaşam zorlar
Biz çalıştık, kimin varlar
Ben ne biçim, vatandaşım.

O görülen, yüce katlar
İşi zorda, bürokratlar
Hemen Avrupa’ya atlar
Ben ne biçim, vatandaşım.

Hem küçümse, hemde yerleş
Mezar bulsa, girer beleş
Bir müsabakadır, güreş
Ben ne biçim, vatandaşım.

Olmaz yerde, olur demek
Boşa gider, bunca emek
Çalışmadan, hazır yemek
Ben ne biçim, vatandaşım.

Öküzün yerin at aldı
Evin yerini, kat aldı
Olan aklm, sırat aldı
Ben ne biçim, vatandaşım.

Dertlere dert, ekleniyor
Dünkü çocuk, dikleniyor
Kurtarcı, bekleniyor
Ben ne biçim, vatandaşım.

Her an karışır, kavşaklar
Levhada kalır, yasaklar
Bura bizim, köy uşaklar
Ben ne biçim, vatandaşım.

Büyükler her, zaman başta
Su katılmış, tat yok aşta
Kayıp ettik, her savaşta
Ben ne biçim, vatandaşım.

Kitaplar, rafta tozlanır
Oku dedigim, nazlanır
Alamayanlar, sızlanır
Ben ne biçim, vatandaşım.

Dolaşırım, ada ada
Geçti tren, oda oda
Hayalin, ürünü buda
Ben ne biçim, vatandaşım.

Gidiyordum, dediler gel
Sormak yasak, başım mı kel
Verir kızı, kana bedel
Ben ne biçim, vatandaşım.

Öglum , babam birde eşim
Dökülmedik, yoktur dişim
Hizmet etmek, bütün işim
Ben ne biçim, vatandaşım.

Olumsuzluk, dolu çevrem
Bak diyorlar, neyi görem
Olurmu, Asli’siz Kerem
Ben ne biçim, vatandaşım.

Şaşırmışım, yolu beli
Her an, yaralıyor dili
Her neylesem, adım deli
Ben ne biçim, vatandaşım.

Bedeni yor, beyini yor
Yolun başı, sonundan zor
Yüregime, ekmişler kor
Ben ne biçim, vatandaşım.

Tad kalmadı, kahve çayda
Bazen, dolaşırım Ay’da
Hayal imiş, ah ne fayda
Ben ne biçim, vatandaşım.

Günahları, bana yazdık
Palazlandık, daha azdık
Alınlara, yazı yazdık
Ben ne biçim, vatandaşım.

Yükün aldı, yolda gemim
Demlenecek, yoktur demim
Soracagım, ettim yemin
Ben ne biçim, vatandaşım.

Oradan, oraya koştum
Aferim dediler, coştum
Boş olasın, dese boştum
Ben ne biçim, vatandaşım.

Çıldırttılar, gör adamı
Mezar ettiler, odamı
Yol alırım, el yordamı
Ben ne biçim, vatandaşım.

Emaneten, konup göçme
Bulanık, suları içme
Ben şansızım, beni seçme
Ben ne biçim, vatandaşım.

Onüç-ondörtte, sattılar
Yaslı katara, kattılar
Ömür boyu, ağlattılar
Ben ne biçim, vatandaşım.

Gelin oldum, sevinmedim
Anne oldum, övünmedim
Ben ne zaman, dövünmedim
Ben ne biçim, vatandaşım.
 

Günü birlik, dayak yerim
Derdimi, kimlere derim
Gelenekler, büktü belim
Ben ne biçim, vatandaşım.

Baba döver, koca döver
Döverde, kendini över
Utanmadan, döner sever
Ben ne biçim, vatandaşım.

Ekonomik, evlilikler
Beyaz kefen, gelinlikler
Bekleniyor ehillikler
Ben ne biçim, vatandaşım.

Oku dediler, okudum
Sınıflarda, ben yogudum
Ağa ya hali, dokudum
Ben ne biçim, vatandaşım.
 

Mahkemeler, oldu yolum
Bilsen ne, çileli kulum
Evlendigim, halde dulum
Ben ne biçim, vatandaşım.

Durmayınan, yol biter mi
Olmayan, meyve yeter mi
Odunsuz, baca tüter mi
Ben ne biçim, vatandaşım.

Ne usanır, ne bezerler
Bir ömür, uyur gezerler
Karınca, komaz ezerler
Ben ne biçim, vatandaşım.

Aşkım yasak, zevkim yasak
Adım yüce, mevkim yasak
Konuşamam, öyküm yasak
Ben ne biçim, vatandaşım.

Sevdim diye, babam vurur
Gardaşlar, yoluma durur
Göz pınarlarım, kurur
Ben ne biçim, vatandaşım.

Bize günah, yasak derler
Yasaklar, her haltı yerler
Böyle nereye, giderler
Ben ne biçim, vatandaşım.

Sıgınmışım, bir girdaba
Kış geliyor, korun soba 
Üşüyorum, inan baba
Ben ne biçim, vatandaşım.

Mahkemede, över beni
İşi düşer, sever beni
Utanmadan, döver beni
Ben ne biçim, vatandaşım.

Ömür boyu, hep çaliştım
Köle olmaya, alıştım
Onlar küstü, ben barıştım
Ben ne biçim, vatandaşım.

Senelerce, yol yürüdüm
Yollarda, gölge sürüdüm
İçe atarak, çürüdüm
Ben ne biçim, vatandaşım.

Bir araya, gelemedim
Gülenlere, gülemedim
Rahat yüzü, göremedim
Ben ne biçim, vatandaşım.

İşaret misin

Ela göz üstünde simsiyah kaşlar
Nasılsın desem kavgaya başlar
Akıyor gözümden kan ile yaşlar
Dehalı bir aşka işaret misin?

O inci dişlerin, al al yanağın
Ben olayım güzel gönül konağın
O bakışlar yakın eder ırağın
Vefalı bir aşka işaret misin?

Tatlı tebessümle çeldin aklımı
Aşikar eyleyip gittin saklımı
Kimselere bırakamam haklımı
Sefalı bir aşka işaret misin?

 4.4.1975 / Hüseyin Uçar

Cananım

Gece uzaklarda ince yol gibi
Eğip kollarımı bükme cananım
Çatık kaşın, fidan boyun dal gibi
N’olur genç ömrümü sökme cananım

Sensin sığınacak dalım yaprağım
Sensin sade varlığımla toprağım
Gencecik çağımda aldım merağım
Taze tomurcuğum dökme cananım

Bir canım var koyacağım yoluna
Değişmem aşkını dünya malına
Hüseyin’i bırak kendi halına
Bir ömür nöbete dikme cananım.

 23.5.1975 / Hüseyin Uçar

Doyulur mu

Avladın gör kaçını
Kaptın baştan tacını
Siyah sırma saçını
Örmeye doyulur mu

Tatlı güzel dilini
Gel bana ver elini
Has bahçenin gülünü
Dermeye doyulur mu

Hoştur elma yanağın
Aç gireyim konağın
Bal süzmesi dudağın
Öpmeye doyulur mu

Hüseyini alsana
Beni benden çalsana
Bir kalbime dolsana
Sarmaya doyulur mu?

16.4.1975 / Hüseyin Uçar

Bakar giderim

Yüzerim hayatın memba gölünde
Kaldım gidemiyom gurbet elinde
Yakan, yıkan yaz baharın selinde
Okyanusa doğru akar giderim

Gelen giden çalar açıktan gördüm
Dostun bahçesinde gülünü derdim
Ele kötü imiş ben meyil verdim
Sinemi kor ile yakar giderim

Nice kahramana sırtın çeviren
Nice yiğit vardı dağı deviren
Ben miyim dünyanın gününü gören
Binlerce engeli yıkar giderim

Nice bezirganlar demini sürdü
Hak ile yananlar sanma gün gördü
Pir Sultan Abdal’ım canını verdi
Bu kahpe dünyadan bıkar giderim

Yılmadım, korkmadım hak ile oldum
Boğucu ilhamı dert ile buldum
Sevdiğim aşkınla sararıp soldum
Şöyle bir dünyaya bakar giderim.

22.4.1975 / Hüseyin Uçar

Değilim -2-

Ne and içtim ne söz verdim
Ne hırsızım, ne de gördüm
Gizli bir sırra mı erdim
Haksıza gebe değilim

İlim irfan çeşmesini
İstemem dert deşmesini
Sevmem dostun küsmesini
Yalvaran tövbe değilim

Saygı duyulmaz sövene
Çıkıp kendini övene
Affım yok bana değene
Elbette bebe değilim..

 8.2.1975 / Hüseyin Uçar

Bulamadım

Çaresiz gezerim şu yeryüzünde
Derdimi dökecek kul bulamadım
Yürünür mü namertlerin izinde
Gerçek dosta giden yol bulamadım

Anadolum elbet benim öz yurdum
Say ki, insanlığın yoluna durdum
Faşistler misali tuzak mı kurdum
Durup eğlenecek il bulamadım

Kapa geçmişleri acı diyorlar
Sen iyisin desem yağcı diyorlar
Nice aç kurtlara hacı diyorlar
Bir kez tutunacak dal bulamadım

Hüseyin gizliden yürümez, açık
Desinler razıyım bir aklı kaçık
Beylerin sırtında kürk ile gocuk
Uzanıp yatmaya çul bulamadım.

 15.2.1975 / Hüseyin Uçar

Çağlamasam mı

Geleceğe umut içimde isyan
Sevinçle sevdayla çağlamasam mı?
Bir acı haber mi bizim illerden
Dövüne dövüne ağlamasam mı?

Omuz versem şu dağlara yaslasam
Sevinir mi sinem şehrin ıslasam
Diyar-ı gurbette ayrı kışlasam
Sinemi kor ile dağlamasam mı?

Esen rüzgar, yağan yağmur yön bulur
Hüseyin gül gibi açtı da solur
Çırpına çırpına yolları yolur
Dikilen dağlara hoğlamasam mı?

31.7.1975 / Hüseyin Uçar

Olurlar

İyi günde can dostlarım
Kötü günde kör olurlar
İdama gitsem de bile
Geriden de vur olurlar

Yolum geçim kapısından
Bıktım dünya tapusundan
Varsam dostun başucundan
Toplanır da bir olurlar

Uymak ister el gözüyle
Konuşurlar tok sözüyle
Gecesiyle gündüzüyle
Yollarınma dur olurlar

Hüseyin susar mı, susmaz
O sözlere kulak asmaz
Dünya senden kimse bıkmaz
Bana tuzak kur olurlar.

14.2.1975 / Hüseyin Uçar

Yeter

Özüm sözüm birbirine katarım
İnsanlık, çaresiz kalmasın yeter
Gerekırse ben kendime çatarım
İnsanlık, çaresiz kalmasın yeter

Milyonların kemikleri sayılır
Doktorsuz, ekmeksiz nasıl ayılır
Efendice ezilene kıyılır
İnsanlık, çaresiz kalmasın yeter

Hüseyin onların kanadı, kolu
Nihayet kendi de bir insanoğlu
Bir etmez insanla parayı, pulu
İnsanlık, çaresiz kalmasın yeter.

 14.7.1975 / Hüseyin Uçar

Gülenim yok

Hasta ruhun tedavisi zoraldı
Körpe ümitlerim dağlarda kaldı
Beşikte göçerlik kapımı çaldı
Bakanım yok, gülenim yok yüzüme

Kurudu yeşeren bütün dallarım
Kapandı geçilmez oldu yollarım
Hayal hayal oldu yurdum, illerim
Bakanım yok, gülenim yok yüzüme

Buz tutar sularım kaynar ılımaz
Müsaade et güzel kalayım biraz
Hüseyin bu dünya kimseye kalmaz
Bakanım yok, gülenim yok yüzüme.

 22.5.1975 / Hüseyin Uçar

Sormayın

Manalı bakışın Aşktır, emeli
Ne kazandı, hep yetirdi, sormayın
Ne deyip söyleyim dertler kümeli
Ne kazandı, ne yitirdi, sormayın

Övdükçe zülüfün döktü gerdana
Şikayetim vardır pirim sultana
Yiğitler kükreyip çıkar meydana
Ne kazandı, ne bitirdi, sormayın

Gizli yolu sıra sıra fidanlar
Bizden önce göçmüş yerde yatanlar
Hain olur aramızı katanlar
Ne kazandı, ne götürdü, sormayın

Her dilden yükselir ayrı bir nutuk
Sözle halka yariz, bin vaad koduk
Bakın keyfinize rahat bir koltuk
Ne kazandı, hep getirdi, sormayın

Gelenler gideni görmüyor, nasıl
Bir bahçe yetirdim tümüyle hasıl
Hüseyin nefesin çıktıkça asıl
Ne kazandı, ne batırdı, sormayın.

 18.2.1975 / Hüseyin Uçar

Her zaman

Anlatayım dostum değil bir rüya
Yolculuk başlamış yıldıza aya
Bir meydan savaşı hayat bu dünya
Direnerek hak alınır her zaman

Emeğimiz niçin yatanlar tatar
Servetin üstüne servetler katar
Bizi bize takıp pusuda yatar
Direnerek hak alınır her zaman

Alırsan, satarlar, gerilik kabal
Evlenirsen gönlüm bir daha sev al
Bahar gelmiş her yan gözükür albal
Direnerek hak alınır her zaman.

 6.6.1975 / Hüseyin Uçar

Vatan

Ben seherin beyaz taşı
Özledim kavim kardaşı
Çağlar gözlerimin yaşı
Bura gurbet, vatan nerde

Kimi kimden soracağım
Garip yuva kuracağım
Genç ömürü yoracağım
Bura gurbet, vatan nerde

Beş asırlık ömür verse
Ayağıma halı serse
Alay eden gelip görse
Bura gurbet, vatan nerde

Bülbülün meskeni çalı
İstemiyor yağı, balı
Aslan etmişler çakalı
Bura gurbet, vatan nerde

Bencilliğe yakar ağıt
Yazmak için aldım kâğıt
Şu gamı kederi dağıt
Bura gurbet, vatan nerde?

 25.5.1975 / Hüseyin Uçar

Tok olur

Değmen benim şu biçare gönlüme
Dünyayı verseler gözde yok olur
Yiğidin başına bir iş gelirse
Geriden hay haya kalkan çok olur

Şu hassas gönlümü kıran kırana
Yıkıldı saraylar döndü virana
Fakire yoksula vuran vurana
Hançer yüreğime yivli ok olur

Geze geze şu cihanı usandım
Kulak verip ilhamıma yaslandım
İnsafa gel her köşede haşlandım
Üf desen kaçanlar gözü pek olur

Hüseyin’i alın vermen haine
Karga diyorlarmış duyun, şahine
Döner dünya kalleşlerin lehine
Yüz yıllık açlara sorsan tok olur.

  20.6.1975 / Hüseyin Uçar

Güldü yürüdü

Uğradım güzele bugün sabahtan
Bir entari giymiş güzel siyahtan
Dedim sen benimsin, dedi ki çoktan
Tatlı tebessümle güldü yürüdü

Dedim ismin nedir, dedi ki sorma
Dedim sebep nedir, dedi ki yorma
Dedim ki aşığım, dedi laf vurma
Belimi ortadan böldü yürüdü

Dedim yaşın kaçtır dedi on sekiz
Dedim koynundaki, dedi ki ikiz
Dedim ne fazilet, dedi ki tekiz
Gönlümden gümanı sildi yürüdü

Dedim ki kızdın mı methini yaptım
Dedi ki niçin taptıkça taptım
Dedim gerçek midir, dedi ki ahtım
Kalbimi okladı deldi yürüdü

Dedim tanışalım, dedi ne zaman
Dedim buluşalım, dedi ki aman
Dedim ki aşığım halim çok yaman
Yürüyen ayagım  çeldi yürüdü.

 11.6.1975 / Hüseyin Uçar

Bre dünya

Nasıl eğleneyim eller kovuyor
Bre dünya sende izim kalmadı
Kimisi sitemle elin ovuyor
Benim tutunacak dalım kalmadı

Dinleyin erenler gerçek nasihat
Gülüp oynar iken yapışır tokat
Koştum rüzgâr ile kesildi takat
Daha yürüyecek yolum kalmadı

Eğildim saygıyla dediler haktan
Dikildi karşıma boş kafa çoktan
Sinem de yarıldı bakın kuraktan
Kırdılar kanadım kolum olmadı.

  26.1.1975 / Hüseyin Uçar

Arıyor

Dökülür sözcükler çıkar ağızdan
Kutuplarda elbet yürünmez buzdan
Dem sürelim derken söz ile sazdan
Diller çata çata yarış arıyor

Benim oturduğum villa mı, kat mı
Sülo’nun amble’mi katır mı, at mı
Her on yılda darbe acı mı, tat mı
Herkes bir yerlere varış arıyor

Baharın hedefi yaza yönelik
Yokuş direniyor düze yönelik
Hayatın her yönü bize yönelik
İnsanlık bir huzur, barış arıyor.

9.6.1975 / Hüseyin Uçar

Değil

Dünya senin neyin aldım
Kerem gibi çölde kaldım
Ben her zaman yaralandım
Yaşamamak elde değil

Yalan bilmem, plan bilmem
İsteyerek bir an gülmem
Gülüm arkansıra gelmem
Mecnun artık çölde değil

Sesim senden, halktan dilim
Gel darılma bana gülüm
Her canlıya vardır ölüm
Ördek gibi gölde değil

Pınar oldum ark ararım
Gene toprağı sararım
Ferhat’ım dağı yararım
Benim sevdam dilde değil.

 14.5.1975 / Hüseyin Uçar

Salmış gidiyor

Birine seslendim dalmış uykuda
Gaflet uykusuna dalmış gidiyor
Birine seslendim inmiş kuyuda
Orda kıyamete kalmış gidiyor

Dedim gözlerinde perde siyahtan
Dedi kurtulamam bir türlü ahtan
Dedim ki kalk uyan erken sabahtan
Kuzusun yanına almış gidiyor

üzümlüdür yeşil bağlar üzümlü
Sevdiğim doğada her şey çözümlü
Dedim gülmek, dedi daha azimli
Düşlerin ummana salmış gidiyor.

  12.7.1975 / Hüseyin Uçar

Değil mi

Hastalıklar temel attı yapıma
Ciğer pare pare duman değil mi
Yaklaşıyor yavaş yavaş kapıma
Ömürün ilacı zaman değil mi

Sürülmüş kurşunlar hazır namluda
Keser yollarımı yağmur, dolu da
Yan gelmiş yatıyor zalim yalıda
Yalvarıp yakarmak aman değil mi

Her adım başı bir zalim türer
Kime güvenirsem acımaz serer
Dert düşmesin bir kez ürer de ürer
Bazan ölüm bile derman değil mi?

 21.3.1975 / Hüseyin Uçar

Diyemiyorum

Ben hayranım kaşın ile gözüne
Hasret kaldım çifte benli yüzüne
Gerçek sanıp aldanmışım sözüne
Aşkını kimseye diyemiyorum.

Ölü müyüm, diri miyim ölç beni
Yeşil miyim, yetgin miyim biç beni
Rakı mıyım, viski miyim iç beni
Aşkını kimseye diyemiyorum.

Hüseyin’i sanma hiç senden ırak
Kül oldum aşkınla gel gör yanarak
Dağı yardım seni Şirin sanarak
Halimi kimseye diyemiyorum.

 1.4.1975 / Hüseyin Uçar

Yükleyin bana

Kalpten kabe sarılacak kol olan
Her meyva dalında çiçek, dal olan
Adadan adaya köprü, yol olan
Olanca yükünüz yükleyin bana

Şu alemde tedavisiz dertlerin
Bir sözü bin olur bakın fertlerin
Havlaması bitmez imiş itlerin
Dünyanın gamını yükleyin bana

Hüseyin gözlerin aynası yok mu
Kötü söz kalbine işleyen ok mu
Bir isim insana söyleyin çok mu
Bütün acıları yükleyin bana.

28.8.1975 / Hüseyin Uçar

Aldı Niğdeli

Gel gör dedim bizim eli güzele
Aklımı başımdan aldı Niğdeli
Mor menekşe veda çekmiş gazele
Aklımı başımdan aldı Niğdeli

Sordu bana memleketin neresi
Yıkıldı başıma dünya küresi
Çınlıyor beynimde hâlâ gür sesi
Aklımı başımdan aldı Niğdeli

Mevsim sonbahar ağaçlar bozkır
Bir olmaz diyor altınla bakır
Bir kusursuz güzel gözleri çakır
Aklımı başımdan aldı Niğdeli

Sel gibi bulanıp tebessüm etti
Göz yaşın yemeğe yağ edip kattı
Kirpiği sineme hançer mi battı
Aklımı başımdan aldı Niğdeli

Hüseyin bir sözcük çıktı ağızdan
İsmim çıkar diyor notayla sazdan
Bir türkü tutturduk aynı avazdan
Aklımı başımdan aldı Niğdeli.

 28.2.1975 / Hüseyin Uçar

Okursun dağlar

Bülbülden mi alır dağlar sedasın
Güzelden mi alır dağlar edasın
Giyinmiş alları bahar modasın
Kekikli naneli kokarsın dağlar

Bin bir çeşit ağaç, güzel kuş sesi
Karla kaplı hâlâ gayet yücesi
Bir değil gönlümde gündüz gecesi
Hüzünle kalbime akarsın dağlar

Yükseklerde şahin kartal korkusu
Ruha işler levik kekik kokusu
Çayır çimen ağaç yaprak dokusu
Hasretim kalbimi yakarsın dağlar

Gönlümü çalarsın insafsız derman
Evrende olmuşsun bir büyük kovan
Bal olur suyunla ekmekle soğan
Sevdalı ruhumu okursun dağlar

Duygulu ruhları büyüye vurun
En sadık yakını Uçar’a sorun
İsterim gönlüme sonsuz taht kurun
Banada  heybetle bakarsın dağlar.

 30.2.1975 / Hüseyin Uçar

Gidiyor

Tavana dikilen gözler
Göç’e koyulmuş gidiyor
Takatsiz, dermansız dizler
Gizli yorulmuş gidiyor

Gemi gamla yüklenirse
Kutuplarda kar erirse
Toprakta altın çürürse
Beyin yorulmuş gidiyor

Doğudan batıya nara
Sinem delik deşik yara
Dağlar perde perde sıra
Yiğit vurulmuş gidiyor

Tut elimi yada verme
Veririsen kör ol görme
Hüseyinsiz sefa sürme
Gönül kırılmış gidiyor.

 9.3.1975 / Hüseyin Uçar

İlim sin Çorum

Sağmacadan gelir suyun sel gibi
Nice tepeleri aşar yel gibi
Bana davranırsın niçin el gibi
Vatanım ilim’sin Çorum

Avrupayı karış karış dolandım
Sensin gene benim kolum kanadım
Seninle bir olmak benim muradım
Rüzgarım, yelim’sin Çorum

Sende açılmış dünyaya gözüm
Tükendi kalmadı diyecek sözüm
Senden ayrılalı dayanmaz özüm
Barınağım, dilim’sin Çorum

Cennetten farksız o güzel çevren
Bütün güzelliğin bırakmış evren
Köy, kaza, mahalle, kalıyor gören
Yağmurum, selim’sin Çorum.

 9.5.1975 / Hüseyin Uçar

İlham koşar

Ademler havasız olmaz
Sevgisiz bir ömür dolmaz
Sanilmasın tarih yazmaz
Şiir koşar ilham coşar

Ölen ölür çoğu suçsuz
Pis bir urgan elde uçsuz
Kalsın bir müddet sonuçsuz
Şiir coşar ilham şaşar

Duygu teper iğnesi dil
Hüseyin gerçeğe eğil
Koltuk halkın sizin değil
Şiir doğar ilham koşar.

10.7.1975 / Hüseyin Uçar

Olmuyor

Doğmak ilim ölmek ilim
Döşememde hasır kilim
Deviniyor güzel dilim
Gül bülbüle yar olmuyor

Yarışıyor canlı cansız
Ecel gelir bir gün ansız
Bir gönül düşün sultansız
Düşlemekle var olmuyor

Arka versek tepe dağa
Göz gezdirsek geçen çağa
Balık gibi düştük ağa
Can vermesi zor olmuyor.

3.8.1975 / Hüseyin Uçar

Gözlerinde

Nice suçsuzu astılar
Halkın bağrına bastılar
Sanki sesimiz kıstılar
Hile dolu özlernde

Herkes korkuyor hırslıdan
Neşe beklenmez yaslıdan
Kerem bıkar mı Aslı’dan
Yatar ölür dizlerinde

Derdi derde mi eklerler
Nefis koymayıp örklerler
Yoksa köle mi beklerler
Hüseyin’in gözlerinde?

 4.6.1975 / Hüseyin Uçar

Bu sırra

Nasıl da coşardı ilham nehirim
Gelip geçtim eremedim bu sırra
Herkes gibi olmaz benim ahirim
Gelip geçtim eremedim bu sırra

Hakkımı ellere verdin alamam
Yıllar oldu ben kendimi bulamam
Kabulüm yok buralarda duramam
Gelip geçtim eremedim bu sırra

Nefsimi körlerim vicdanım susmaz
Tehdide, zulüme hiç kulak asmaz
Çürük tahtalara Hüseyin basmaz
Gelip geçtim eremedim bu sırra.

 2.8.1975 / Hüseyin Uçar

Dünya

Gülemedim dünya senin yüzüne
Sürme çekmiş güzel iki gözüne
Kimisi vuruyor yanmış dizine
Yanmış dizlerine köz oldun dünya

Kimini güldürüp zevke daldırdın
Kiminin ah ile aklın aldırdın
Kimisini dağdan dağa kaldırdın
Kimisine sade söz oldun dünya

Kimisini milyonlara gark ettin
Kimisini sel götürmez ark ettin
Kimisini dövündürüp çark ettin
Bana yalan ele öz oldun dünya

Kimisi Mecnun’dur arar Leyla’sın
Kimi terk eylemiş ilin yaylasın
Hüseyin aşk ile bulmuş belasın
Ona da sadece poz oldun dünya.

 8.8.1975 / Hüseyin Uçar

Sar beni

Sen bir doktor ol da hastan olayım
Acıma sevdiğim yar beni beni
Eğer beni baygın halde bulursan
İncitme sevdiğim sar beni beni

Dile vücudunda kolun olayım
İste de al beni malın olayım
Her an gezindiğin yolun olayım
Cadde ismin diye sor beni beni

Sen bir tarla ol da satın alayım
Büyük şehirlerde katın olayım
Sen binici ol da atın olayım
Acıma sevdiğim yor beni beni

Sen bir dünyasın yören olayım
Muhtelif yerinde yaren olayım
Der Hüseyin gülün deren olayım
Aşkın yoldan bile kor beni beni.

19.2.1975 / Hüseyin Uçar

Bu aşkın elinden

Bu aşk bizi fırıldağa çevirdi
Tayfun oldu gemilerim devirdi
Avcı oldu yollarımı çevirdi
Bu aşkın elinden dostlar elaman

Çarka vurdu yonttu kaba yanımı
Mengeneye verdi tatlı canımı
Sevdiceğim sormaz oldu halımı
Bu aşkın elinden dostlar elaman

Sarıldı yakama yırttı yakamı
Aşk dediğin işkence mi, sefa mı
Taşlara çaldırdı ezdi kafamı
Bu aşkın elinden dostlar elaman

Hüseyin’i taşa tuttu yılmadı
Düğün dernek cenazemi kılmadı
Kalbimi gönderdim zalim almadı
Bu aşkın elinden dostlar elaman.

 3.8.1975 / Hüseyin Uçar

Geleyim

Eli bağlı bir köşede bağlandım
Mecnun gibi diyar diyar dolandım
Mekik gibi dolanarak sağlandım
Varlığım filime al da geleyim

Kılı kırmaz idim tele dolandım
Oyuna gelmezdim yele dolandım
Bir Kerem misali güle dolandım
Yolumu ilime al da geleyim

Ben senin sevdandan gıda alırım
Ruha döner deryalara dalarım
İstersen bir ömür sende kalırım
Dilimi diline al da geleyim

Hüseyin veririm dosta canımı
Mervanın dölünde koyma kanımı
Kahpe, kalleş sarmış dört bir yanımı
Elimi eline al da geleyim.

16.5.1975 / Hüseyin Uçar

Kömür gözlüm eğlenme

Yalvara yalvara yoruldu dilim
Gel eğlenme kömür gözlüm eğlenme
Çekildi suları kurudu gölüm
Gel eğlenme kömür gözlüm eğlenme

Kurudu kalmadı yaprağım dalım
Karaya büründü yeşilim alım
Yeter yıkma beni aşkım, sevdalım
Gel eğlenme kömür gözlüm eğlenme

Gözden uzaklaşma mazimiz derin
Daralmaz kalbimde genişler yerin
Hüseyin kan ağlar senin eserin
Gel eğlenme kömür gözlüm eğlenme.

 23.4.1975 / Hüseyin Uçar

Dost bekliyor

Bırakın beni gideyim
Dost bekliyor hasta, yorgun
Gözü yaşlı boynu bükük
Dost bekliyor benzi solgun

Doğadandır dal yaprağım
Kışa benziyor kurağım
Barınacak yok toprağım
Dost bekliyor bize kırgın

İnsanlık pula satılmaz
Bilmeyen söze katılmaz
Yalan ile aldatılmaz
Dost bekliyor bize dargın

Çalışan haktan ıramaz
Çıkıp suçsuzu kıramaz
Hüseyin’i zor yoramaz
Dost bekliyor bizi olgun.

 19.11.1975 / Hüseyin Uçar

Konuş yağmur damlaları

Yağar yağmur sulu sulu
Kes n’olursun özüm dolu
Bana mıdır gurbet yolu
Konuş yağmur damlaları

Aşk şerbeti yar elinden
Hediye zülüf telinden
Kurtulmadım dost selinden
Konuş yağmur damlaları

Kestin yolum dağlar gibi
Hazan oldum bağlar gibi
Gözüm yaşı çağlar gibi
Konuş yağmur damlaları

Ölü müyüm, diri miyim
Ben o yarin gülü müyüm
Can habubat gölü müyüm
Konuş yağmur damlaları

Kalem elde elem dilde
Arzum kaldı ince belde
Hüseyin’i boğma selde
Konuş yağmur damlaları.

11.6.1975 / Hüseyin Uçar

Sar beni

Sen bir doktor ol da hastan olayım
Acıma sevdiğim yar beni beni
Eğer beni baygın halde bulursan
İncitme sevdiğim sar beni beni

Dile vücudunda kolun olayım
İste de al beni malın olayım
Her an gezindiğin yolun olayım
Cadde ismin diye sor beni beni

Sen bir tarla ol da satın alayım
Büyük şehirlerde katın olayım
Sen binici ol da atın olayım
Acıma sevdiğim yor beni beni

Sen bir dünyasın yören olayım
Muhtelif yerinde yaren olayım
Der Hüseyin gülün deren olayım
Aşkın yoldan bile kor beni beni.

19.2.1975 / Hüseyin Uçar

Sar Anadolum

Korkma çatık kaşlım güneş doğuyor
O karanlık zındanları kovuyor
Olumsuz buhranlar beni boğuyor
Al beni bağrına sar Anadolum

Soğuk suyun bin bir çeşit neşenle
Yaban meyvaları eğri meşenle
Zevkin tadılıyor her bir köşenle
Al beni bağrına sar Anadolum

Aşağı inerim ovalar, bağlar
Yükseğe çıkarım heybetli dağlar
Irmaklar göksünde ne hazin çağlar
Al beni bağrına sar Anadolum

Anadolum her köşenden geçilmez
Tabiatın birbirinden seçilmez
İnan değerine paha biçilmez
Al beni bağrına sar Anadolum

Yemin verdim öleceğim uğruna
Destanlar yazayım kalsın yarına
En nihayet saracaksın bağrına
Al beni bağrına sar Anadolum.

 11.6.1975 / Hüseyin Uçar

Vurulur gider

Nice suçsuzlar suçlu sanılmış
Zulmün zincirine sarılır gider
Yıllar sonra Pir Sultan’ım anılmış
Saygıyla kavgası anılır gider

Kimi ünden olur, kimisi candan
Yalanın binası kurulur yandan
Sokaklar sel oldu geçilmez kandan
Nice koç yiğitler vurulur gider

Zulüm olur, sitem olur zatına
Yükselir ulaşır arşın katına
Cana kıymak gidiyormuş tadına
Kardeş kardeşine kırılır gider

Hüseyin gerçeği siler mi gözden
Yalanla planla düşer mi yüzden
Yüzyıllar usandı vahşiler sizden
Gün olur yaralar sarılır gider.

8.6.1975 / Hüseyin Uçar

Dili severim

Anlatam özlemim insanoğluna
Dogruya uzanan yolu severim
Zararda dolaşan gölgeyi değil
Yetime uzanan eli severim

Fidan yetiştiren veciz kolları
Dosta doğru giden aydın yolları
Birlikte yenilen dünya malları
Gerçeği konuşan dili severim

Al diye haykıran ağaç tacını
Severek doyuran canlı acını
Kan vadisin süsler nar ağacını
Bülbülü güldüren gülü severim

İnsanı kırmayan, insanı sayan
Özellik duygusu dillere ayan
Nazlımı koruyup zalıma kıyan
Yağmuru getiren yeli severim

Hüseyin’im geldim ama giderim
Ayrımlı dünyayı bilmem n’iderim
Gün olur dağılır gamım, kederim
Zararsız çağlayan seli severim.

3.6.1975 / Hüseyin Uçar

Zam bizi

Ne kazandım, ne yitirdim sormayın
Açlık geçim sade, yıktı zam bizi
Dile destan olduk, kahpe dünyada
Korku geçim sade, yaktı zam bizi.

Kurbanlar olayım, açma derdimi
Dokunmayın bulam, kendi kendimi
Tamir etsem tutmaz, uçuk bendimi
Korku geçim sade, sıktı zam bizi.

Unuttum anamın, tatlı dilini
Öpemedim, bayramlarda elini
Aşıp varsam, bir gün sıklık belini
Gurbetin seline, kattı zam bizi.

 17.10.1975 / Hüseyin Uçar

Hesap günü

Birlik halkım apar topar
Gerçekçi gerçeğe tapar
Yüreğinden birlik kopar
Yaklaşıyor hesap günü

Göz açtırmaz katillere
Türküler düşer dillere
Emperyalizmi yerlere
Yaklaşıyor hesap günü

Ders alacak geçmişinden
Kemer takar ibrişimden
Tanır beni gelişimden
Yaklaşıyor hesap günü

Yalvarmayıp yalvartacak
Faşizmi yurttan atacak
Kin nefreti kurutacak
Yaklaşıyor hesap günü

İsmim gibi ismi vardır
Zulmedeni o yalvartır
Hüseyin’le bir karardır
Yaklaşıyor hesap günü.

3.2.1975 / Hüseyin Uçar

Çeker giderim

Sahtekâr elinden bade içilmez
Hayat köprüsünden böyle geçilmez
Güzele, doğruya paha biçilmez
Hak bildiğim yolda çeker giderim

Yalan mı söyledim kime ne ettim
Bir mahsulüm dostun bağında yettim
İnsani duyguyla beraber gittim
İsmim dilden dile eker giderim

İnsanoğlu çiğ süt emmiş memeden
Gelenler gidiyor bir gün görmeden
İşkence yapılır nedir demeden
Ben kendi ömrümü söker giderim

Kötülük düşünmem asla bir kula
Sığındım kuş gibi bir kuru dala
Cümlemiz yolcuyuz meçhul bir yola
Bilincim geriye döker giderim

Vefasız dostunan yola çıkılmaz
Dünya lezzetlidir asla bıkılmaz
Hüseyin yalan’la nara yakılmaz
İnsanlık fidesin diker giderim.

 2.4.1975 / Hüseyin Uçar

Halım kalmadı

Duman çökmüş bizim eller bulunmaz
Eylen gönül eylen halım kalmadı
Bilirim aşığa yollar sorulmaz
Daha tutunacak dalım kalmadı.

Özün ile sözün neden bir olmaz
Bu dünya fanidir kimseye kalmaz
Kalsan dışarıda kimseler almaz
Yakmaya kömürüm, çalım kalmadı.

Sürürsün peşinde nasıl oluyor
Bahçende açılan güller soluyor
Şuursuz davranış aklım alıyor
Giyindim karayı alım kalmadı.

Daha üstelersin güzele koşam
Takatsizken gene dağları aşam
Alt eylemiş beni insafsız yaşam
Çalıp çağıracak dilim kalmadı.

Hüseyin durmadan kendini arar
Gam, keder, yoksulluk bacayı sarar
Anladım ki dünya herkesi yorar
Daha yürüyecek yolum kalmadı.

16.1.1975 / Hüseyin Uçar

Gardaş

Gelen gider, konan göçer
Ömür, mahsulünü biçer
Kara gündür, gelir geçer
Gel birlik, olalım gardaş.

Günden güne, artar zulüm
Zaten bizde,, hayat malum
Kesmeden yolumuz ölüm
Gel birlik, olalım gardaş.

Kazananlar, giyen ayrı
Hayat çekilmiyor gayrı
Tanıyalım, şeri, hayrı
Gel birlik, olalım gardaş.

Gözetmezsin çıkarını
Düşünmezsin yararını
Gel kendin ver kararını
Gel birlik olalım gardaş..

 22.3.1975 / Hüseyin Uçar

Misali

Çiçeklerin demetlemiş
Bir derde binin eklemiş
Kendi kendini teklemiş
Mecnun, Kerem, yol misali

Dedim gireyim bağına
Düştün artık tuzağıma
Bir eğildi  kulağıma
Sevdalarım sel misali

Ya al, ya gel geze geze
Yakar aşkın döndü köze
Oldum işte bir geveze
Ben bir bülbül gül misali

Kirpiklerin ok eyledin
Yeter artık çok eyledin
Açlıgımı ok eyledin
Zenğin gönlüm göl misali.

15.4.1975 / Hüseyin Uçar

Ecel merhametsiz yutar

Söz çıkıyor boğum boğum
Geçti gitti gençlik çağım
Talandır gönülde bağım
Diller merhametsiz çatar

Düz oluyor dağla bayır
Çimen verir sulak çayır
Haksızlığa beyler hayır
Seller merhametsiz katar

Hiç yerine koyulmadım
İçtim içtim ayılmadım
Neden insan sayılmadım
Ecel merhametsiz yutar.

14.5.1975 / Hüseyin Uçar

Yem olur

Körpe kuzu anasından ayrılmaz
Ayrılırsa kurda kuşa yem olur
Aşığa elbet hudut sorulmaz
Sorulursa sohbet ile dem olur

Azrail’le elbet yapılmaz koşu
Doldur desen dahi doldurmaz boşu
Uyur iken uyarırsan sarhoşu
Aslanın ağzında dizgin gem olur

İnsanlar yarına bakar umutlu
Baş başa birlikte ne kadar mutlu
Girmezse araya bir ağzı kurtlu
Sevgi, saygı anlayışla cem olur.

 27.5.1975 / Hüseyin Uçar

Olmaz Mehmedim

Gene zam istiyor karnı büyükler
Seni beni soran olmaz Mehmedim
Açlıktan çektiği nice masumun
Seni beni soran olmaz Mehmedim

Vuranlar vuruyor yurdun varını
Unutmuş haysiyet, şeref, arını
Düşünüyor sade kendi kårını
Seni beni soran olmaz Mehmedim

Sahipsiz sürüyüz varımız elin
Yalan isem eğer kesilsin dilim
Görmedik faydasın ırmağın, selin
Seni beni soran olmaz Mehmedim

Birbirini suçlar beyler yorulmaz
Ne yapsalar yaptıkları sorulmaz
Büyük Türkiyemiz lafla kurulmaz
Seni beni soran olmaz Mehmedim

Zam gelir her şeye cana kıymaya
Katilsiz katillik başlar doymaya
Devam eder insanlığı soymaya
Seni beni soran olmaz Mehmedim

Ölen yiğitlerin katili kayıp
Karalı günleri gideni sayıp
Ayıp be efendim kıymak çok ayıp
Seni beni soran olmaz Mehmedim.

 15.8.1975 / Hüseyin Uçar

Bana kızar mı

Uzayan yolları çekip kısaltsam
Kantar olup dünya bir seni tartsam
Dolaşım alanın biraz daraltsam
Koca dünya gelinliğin bozar mı

Temeli bilinmez asırlar atmış
Nice hükümdarlar eren ağlatmış
Toz edip hepsini mideye atmış
Günden güne daha beter azar mı

Git gide gençleşir yerde, fezada
Bir ismi duyulmaz onun kazada
Hiç yanılmıyor kurduğu ağda
Not edip yediğin tarih yazar mı

Nedendir Hüseyin boynunu burun
Bilmem bu düğümü kimlere sorun
Boşuna üzülüp kafayı yorun
Duyarsa çattığım bana kızar mı?

 7.6.1975 / Hüseyin Uçar

Dalgalı gönül

Nesini anlatam garip halimin
Okyanus misali dalgalı gönül
Bazan hırçın olur bazan da kuzu
Lokma lokma zincir halkalı gönül

Nasıl ulaşayım uçan insana
Batar vapur kapılırım hüsrana
Bir belirli misal küçük kıssana
Çamur yollarıyla kavgalı gönül

Gülmekle tadılmaz dünyanın tadı
Fetva verir günah o nurdur kadı
Uzayın fethiyle almış muradı
Günahla ayıpla damgalı gönül

Nehir çağlar besin alır dağlardan
Göz atarak geçin giden çağlardan
Kurtuldu insanlık nice ağlardan
Doğanın, insanın mangalı gönül.

8.7.1975 / Hüseyin Uçar

Azdır

Bekliyor yurdumun, cennet kucağı
Haykıra haykıra ağlasam azdır
Bin bir dona sokmuş kenti bucağı
Elimi kolumu bağlasam azdır

Aşkıyla kavurdu, yara sinemi
Benim ömrüm gurbetlerde köle mi
Kırlarına sürsem siyah yelemi
Bahar seli gibi çağlasam azdır

O benim ruhumun Yaşam kaynağı
Aşıkların artık olmaz durağı
Kalktı şu an gönlümde ki kırağı
Bir baştan bir başa boylasam azdır

Ulaşıp yaşasam güzel ahengi
Hüseyin bulunmaz yurdumun dengi
Değişti baharla evrenin rengi
Bin söyledim daha söylesem azdır.

7.4.1975 / Hüseyin Uçar

Üç beş kişi mi

Nedir bu efendim nedir bu kıyım
Yaratan, yürüten üç beş kişi mi
Nedir bu sömürü nedir bu doyum
Yaratan, yürüten üç beş kişi mi

Varlığı, doğuşu hepisi aynı
Usandım bu derrtten billahi gayri
Bir tane inancı, görüşü aynı
Yaratan, yürüten üç beş kişi mi

El vicdana varmaz dar gün ötesi
Ocağında tezek, duman tütesi
Nasıl atmaz Hüseyin’in tepesi
Yaratan, yürüten üç beş kişi mi?

 28.5.1975 / Hüseyin Uçar

Sümbül gelinler

Köle gibi yaşar, Sümbül gelinler
Petekler işleyen, bal yapan arı.
Tükenmek bilmiyor vay kara günler
Petekler işleyen, bal yapan arı.

Mahsullenmiş bağın yeşil yaprağı
Sarıp sarmalamış küçük kundağı
Çapasıyla karıştırır toprağı
Petekler işleyen, bal yapan arı.

Eksede görmüyor o biçmesini
Severek izliyor dert deşmesini
Arzuluyor çölden yol geçmesini
Petekler işleyen, bal yapan arı.

Çok düşkündür belli olur saksıya
Almış hayatını asmış askıya
Zoraki boynunu eğer baskıya
Petekler işleyen, bal yapan arı.

Paylaşıyor kahırını kuzuyla
Bir şansı var ise o da yazıyla
Hüseyin iniler garip sazıyla
Petekler işleyen, bal yapan arı.

 9.2.1975 / Hüseyin Uçar

Yolcuyum ben

Zaman bu dünyayı yutar
Mevsim mahsulünü budar
Beşikten mezara kadar
Konup göçen, yolcuyum ben

Başlamışım okullara
Meyve yük olmaz dallara
Hedef özlenen yollara
Konup göçen, yolcuyum ben

Yok içimde kin ve nefret
Dosta selamımı ilet
Bir bilirim sen bin öğret
Konup göçen, yolcuyum ben

Yanakta açmış gülleri
Mecnuna sorun çölleri
Leyla’nın susmuş dilleri
Konup göçen, yolcuyum ben

Sadece zevke dalınmaz
Yoksulun hakkı alınmaz
İnsanlık gibi bulunmaz
Konup göçen, yolcuyum ben

Çalışan hakka yaranır
Tembel her yerde kınanır
Buğdayın özü aranır
Konup göçen, yolcuyum ben

Uçar insanlığa yönel
Teknikerler yarsın tünel
Konmuş yasa, konmuş genel
Konup göçen, yolcuyum ben.

15.2.1975 / Hüseyin Uçar

Kalır gider

Üzülenler ah edenler
Yeri göğü yolar gider
Gerçekçi gerçeğe yar’se
Hak yerini bulur gider

Sıkıla sıkıla zorla
Yanmış bağrım yanmış korla
Kanun, savcı karakolla
Ömür böyle dolur gider

Özüm haktan ayrılır mı
Suçlu olan kayrılır mı
Kılıç kından sıyrılır mı
Kılıfında kalır gider

Hüseyin ahla yorulmuş
Suçsuzun gözü oyulmuş
Yılmamış yola koyulmuş
Haktan yana olur gider.

 11.8.1075 / Hüseyin Uçar

Gurbet

Kendimi zincire vurdum
Gurbet ele yuva kurdum
Hayal hayal baba yurdum
Andıkça ağlarım gurbet

Havalar niçin bulanık
Kim uyuyor kim uyanık
Ötme bülbül bağrım yanık
Andıkça ağlarım gurbet

Yokluk çevirmiş yolumu
Yadlar sarmış sağ solumu
Özledim kızım, oğlumu
Andıkça ağlarım gurbet

Şu gönlümün ağacıdır
Yurdum başımın tacıdır
Hüseyin’in ilacıdır
Andıkça ağlarım gurbet.

18.4.1975 / Hüseyin Uçar

KAR YAĞMIŞ GİBİ

Unutulmaz dostun acı sillesi
Güvenilen dağ’a kar yağmış gibi
Dolu olsa bile gönül filesi
Güvenilen bağ’a zar yağmış gibi

Seversin seversin sevenin olmaz
Ağlarsın ağlarsın kara gün dolmaz
Zenginin dört mevsim çiçeği solmaz
Neye elin atsa var yağmış gibi

Bir ömür içtiğim pınar suyudur
Güvenme Hüseyin insan huyudur
İnsanoğlu akıl almaz kuyudur
Güvenilen çağ’a zor  yağmış gibi.

25.11.1975 / Hüseyin Uçar

Var gibi

Eser bad-i saba eser serinden
Bir nefes aldırdı bana derinden
Aklımı oynattı aldı yerinden
Sanki benim bir ettiğim var gibi

Toplanmış sinemin sızısı çıkmaz
Bir benim yokluğum dünyayı yıkmaz
Ölür gönül gene kavgadan bıkmaz
Sanki benim bir ettiğim var gibi

Yoksul baca mıyım hafif tüterim
Yuvasız kuş gibi garip öterim
Ferhat’tan, Şirin’den daha beterim
Sanki benim bir ettiğim var gibi

Göğünür yüreğim nemli ot gibi
Kazınıyor midem azgın at gibi
Yakınım yaranım tıpkı yat gibi
Sanki benim bir ettiğim var gibi.

 3.6.1975 / Hüseyin Uçar

Belki

Nesini söyleyim gelen yarının
Ertesi sabaha eremem belki
Balı peteklerde kalmaz arının
Yarana yoldaşa veremem belki

Nere varsam kimselere sığamam
Güneş olsam hiç kendime doğamam
Yağmur olsam kurak yere yağamam
Gonca güllerimi deremem belki

Yaşım geldi yirmi beşe dayandı
Hayallerim bile üryan püryandı
Yüzümü görenler ihtiyar sandı
Yattığım yatağım seremem belki

Hüseyin üzülme unut uzağı
Hayat kurmuş sana acı tuzağı
Son çıkışlar, taşırmıştır bardağı
O emlik kuzumu göremem belki.

 19.7.1975 / Hüseyin Uçar

Sevgili

Ne desem, söylesem gönül virane
Bülbül gibi nara yakar sevgili
Ben ağlar, yanarım aşkın çölünde
Gene yad ellere bakar sevgili

Sözü, muhabbeti verelim dile
Benzettim dilini öten bülbüle
Boşalmaz kadehim, doludur çile
Sel olup kalbime akar sevgili.

Şu gençlik çağımın tek tren hattı
Aşkıyla gönlümde neler yarattı
O bir Şirin, Hüseyin’im Ferhat’tı
Türkülerde hala yaşar sevgili.

17.07.1975 / Hüseyin Uçar

Sormaz mısın?

Ne desem, söylesem gönül virane
Bülbül gibi nara yakar sevgili
Ben ağlar, yanarım aşkın çölünde
Gene yad ellere bakar sevgili

Sözü, muhabbeti verelim dile
Benzettim dilini öten bülbüle
Boşalmaz kadehim, doludur çile
Sel olup kalbime akar sevgili.

Şu gençlik çağımın tek tren hattı
Aşkıyla gönlümde neler yarattı
O bir Şirin, Hüseyin’im Ferhat’tı
Türkülerde hala yaşar sevgili.

17.07.1975 / Hüseyin Uçar

İnanamazsın


Bakta gör
Diyor  duygularım
Nasıl akar
Nasıl yakar
Nereye koşar
Kime nasıl bakar
O eski
Kulagı kesik
Hem karşı çıkar
Hemi her gün
Doğum günü kutlar
Soru soran gördümü
Sakalını sıvazlar
Sofrada bir
Kuş sütü eksik
Ah can
Nerede o eski mertlikler
Yerinde yeller esiyor
Köroğluyla birlikte
Geçmiş gitmiş
Bunun adıda özğürlük
Yeni yaşam
Evine girerler bilemezsin
Ve hatta
Gönlüne
Kalbine
Akarlar göremezsin
Onlar iki yüzlüdür
Anında onları çözemezsin
Bizim türkümüzü söylerler
Biz gibi inanamazsın
Bizim şiirlerimizi okurlar
Bizim gibi uyanamazsın

Anamın yemenisi
Şimdi Türban
Yarın burka
Öbür gün ne…?
Takmışlar dişlisine çarkın
Suyu koymuşlar arka
Ekonomi cepte
Mühür elde Süleyman
Köroğluda yok’ki kafa tutsun
Ayvazın sesi yankılanır
Çamlı belde
Kimseler duymaz
Ay bacayı dolanır
Kim çağdaş
Kim çağcıl
Kim yoldaş
Kim bağcıl
Kim sencil
Kim bencil
Kim öncül
Ara
Araştır
Bul
Bula bilirsen.

2/12/2005 Karlslunde. 
            
                  Hüseyin Uçar.

Yavru ceylan


Görün canlar kara yιlan
Aramιzda dolanιyor
Nerde soğuk yüzün görsem
Anιlarιm canlanιyor.

Sanki karlarιn beyazι
Olmuş ömrümün ayazι
Alnιmdaki kara yazι
Her olayda aklanιyor.

Yalan dolan her yιl başta
Zehir oldu suda aşta
Cellat iken her savaşta
Gölge görse saklanιyor.

Soluyoruz yudum yudum
Ne söylese hep uyudum
Neden böyle üzgün yurdum
Tüm haksιzlar haklanιyor.

Tomurcukken soluyoruz
Sesin duysak doluyoruz
Saçιmιzι yoluyoruz
Yavru ceylan oklanιyor.

 

15.05.2002, Hundige-Hüseyin UÇAR

Yakışır


İnankicananιmgünbenimgünüm
Y
ayιldι dünyaya başarιm ünüm
Coşarιm çağlarιm milli düğünüm
Gelecekte final, bize yakιşιr.

Göklere yüceldi şu İlhan Mansιz
Nefesleri kestik izledik cansιz
Ayağa kaldιrdι dünyayι ansιz
Bundan böyle, final bize yakιşιr.

Diz çöktü önünde Japonya, Kore
Dolaştιk sahayι hep kare kare
Japonya nerede, Türkiye nere
Bundan böyle, final bize yakιşιr.

Okyanus ummana attιk ağlarι
Düz oldu eridi o buz dağlarι
Tarih yazdιk değiştirdik çağlarι
Bundan böyle, final bize yakιşιr.


22.06.2002__Hüseyin uçar

İnsan kılığında çok hayvan gördüm

Okuyayım diye, aldım derğimi
Açtım pazarımı, serdim serğimi
Hazırladım okum, aldım gerğimi
İnsan kılıgında, çok hayvan gördüm.

Ateş vermediler, çalam çırama
Bağırdıkça tuz bastılar yarama
Benden önce, oturdular sırama
İnsan kıllıgında, çok hayvan gördüm.Karıştırır durmaz, çarşı pazarı
Hakları görürler, hepten azarı
Onlar tanır, sanatçıyı, yazarı
İnsan kılıgında, çok hayvan gördüm.

Öncüsüymüş, her bir şeyin kendisi
Ciğerden başkayı, yemez kedisi
Sizi gidi, karanlıklar vadisi
İnsan kılıgında, çok hayvan gördüm.
 
Bilmediği yoktur, her şeyi bilir
İşine gelmezse, defterden silir
Emirler yağdırır yerine gelir
İnsan kılıgında, çok hayvan gördüm.
 
Sarılır herkese, sanki akraba

İk’ayagın sokar, daracık kaba
Savurur sallasın, ağzı kalaba
İnsan kılıgında, çok insan gördüm.
 
Her yıl biraz daha, çoğalır astım

Benim hiç kimseye, olamaz kastım
Nasıl oldu dostlar, tongaya bastım
İnsan kılıgında, çok hayvan gördüm.
 
Ne adına, kim adına, yerindim

İsa gibi, çarmıhlara gerildim
Dört evliye, kuma gibi verildim
İnsan kılıgında, çok hayvan gördüm.
 
Duello başladı, dediler davran

Herkes görür, başsız, kıçsız bir kervan
Ne kadar yakışır, yezide mervan
İnsan kılığında, çok hayvan gördüm.
 
İnsan bildik, evet dedik nekese

Koşturdu peşinden, nefes nefese
Aynı sözü vermiş, bakın herkese
İnsan kılıgında, çok hayvan gördüm.
 
Şekil şimal  dersen, yamru yumrular

Ateşe verilmiş, bütün korular
Bu yıl bu yurtlara, konmaz kumrular
İnsan kılıgında, çok hayvan gördüm.
 
Yularlar kendini, musura bağlar

Kendi kurgusuna, kendisi ağlar
Gözüne karınca, gözükür dağlar
İnsan kılıgında, çok hayvan gördüm.
 
Yeşile zararlı, budar keçisi
Olamaz’ki o sürünün bekçisi
Konuşurken sanan, kültür elçisi
İnsan kılıgında, çok hayvan gördüm.
 
Nedenli nedensiz, yaralar dili
Dağıtır etrafı, dağıtır yeli
Şapkalı şapkasız, gözükür keli
İnsan kılıgında, çok hayvan gördüm.
 
Altı aydan fazla, vardı daveti
Yüreğinde idam, etmiş devleti
Kimse anlayamaz, nedir niyeti
İnsan kılıgında, çok hayvan gördüm.
 
Niteliği belli, girir her yere
Her yalanda, tövbe çeker bin kere
Yalan ordusuyla çıkar sefere
İnsan kılıgında, çok hayvan gördüm.
 
Gel bildiğin, yolda, yürü ışığa
Nasip deme, ne gelirse kaşığa
Bundan geri, yol sorulmaz aşığa
İnsan kılıgında, çok hayvan gördüm.
 
Satar dostlukarı, satar bir pula
Çok şey derim amma, gelmez usula
Bir aptala, yol göstermez pusula
İnsan kılıgında, çok hayvan gördüm.
 
Atları giydirip, kuşatır saraç
Her olur olmaza, oluruz araç
Taşlanır Taşatan, meyveli ağaç
İnsan kılıgında, çok hayvan gördüm. 

07/02/2007 Karlslunde. Hüseyin Uçar.

Süleyman İpek

SÜLEYMAN İPEĞİN-Ardından     Duydum ki giymişsin bir yeni yaka
Önce şaka sandιk değilmiş şaka
Yakιnι yareni koydun alafa
Kalemi kaldιrmaz oldu bileğim
Kιrk yerinden hançerlendi yüreğim.

Kimisi kιnadι, kimisi yerdi
Hepimize hüzünlü bir acι verdi
Süleyman İpek’in ne idi derdi
Kalemi kaldιrmaz oldu bileğim
Kιrk yerinden hançerlendi yüreğim.

Kιrιlmadι taşlar kιrιldι külük
Akιllar karιşιk duygular bölük
Nasιl kιydιn cana kardeşim sülük
Kalemi kaldιrmaz oldu bileğim
Kιrk yerinden hançerlendi yüreğim.


Edilir mi yaşam alay konusu
Bellekte bιraktιn ahret sorusu
Üzdü bizi seçeneğin doğrusu
Kalemi kaldιrmaz oldu bileğim
Kιrk yerinden hançerlendi yüreğim.

Yaşattιn bizlere acι yιlbaşι
Küçük yavrularιn yιkιldι kaşι
Mateme boğdun bacι kardaşι
Kalemi kadιrmaz oldu bileğim
Kιrk yerinden hançerlendi yüreğim.

Geride kalana sabιr metanet
Bu nasιl yazgιdιr kime ihanet
Genç yaşta kendine kιydιn muhanet
Kalemi kaldιrmaz oldu bileğim
Kırk yerinden hançerlendi yüreğim.

SEVDALI BÜLBÜL

Akşam oldu, gölge düştü, ovaya
Nazlandıkça, ova girdi, havaya
Zifaf yaklaşırken, durdu, duaya
Ova, çırıl çıblak, sevdalı  bülbül.

Gece ilerledi, girdi koynuna
Ova kollarını, sardı boynuna
İkiside pişman, geldi oyuna
Dağ, ovadan fazla, edalı, bülbül.
 
İki ayrı dünya, geldi yanyana
Dileriz’ki, yaşasınlar cancana
Ne yazık’ki, uyuşmazlar kankana
Söyle, kimler kimin, helali, bülbül.
 
Gel’ki bülbül, yatıştırak havayı
Güzel sesle, coşturalım halayı 
Hangi avukata, verek davayı
Erdemli, davranmak, faydalı, bülbül. 

4/9/2006 Karlslunde. Hüseyin Uçar.

NEREDESİN?

O bakmaya doyamadığım
Gözlerini arıyor
Gözlerim
Nerdesin?
Nefesinden
Nefes
Teninden
Ten
Kattığından beri
Yarınlarıma
Yavrumuz
Yavrularımız
Her yerde izlerin
Bitmedi sözlerim
Erenler
Ve onun peşinden
Gelenler
Geleceğimiz
Yarınlarımız
Bizim…..

04/01/ 2006  Karlslunde.                
                Hüseyin Uçar. 

O çalma pekmez

Karga burun, herbirşeye banıyor
Sevdalanmış, alev alev yanıyor
Kendisini, vazgeçilmez sanıyor
Dengeler kuracak, mantık üretmez
Ben katran oldum, o çalma pekmez.

Akıl uçmuş neden, yürütmez mantık
Ona bal börekler, banaysa artık
Terbiye bozulmuş, gemiler batık
Dengeler kuracak, mantık üretmez
Ben katran oldum, o çalma pekmez.
 
Kaynayıpta aynı, kazanda piştik
Farkında olmadan, yollara düştük
Saygının yerine, kavgayı seçtik
Dengeler kuracak, mantık üretmez
Ben katran oldum, o çalma pekmez.

 
Ne kadar zor olur, gönüller yapış
Bu nasıl yaşamdır, durmadan kapış
Günlerim, gecelerim, karalı kış
Dengeler kuracak, mantık üretmez
Ben katran oldum, o çalma pekmez.

 
12/5/2004 Karlslunde/Hüseyin  Uçar.

Ne yana baksam

Tüp bana bakarken, etrafa baktım
Ocağı değilde, yüreğim yaktım
Kadere kısmete, kafayı taktım
Ne yana baksam, hüzün içinde
Dün gördüğüm, bugün başka biçimde.

Ne yastık kaldırdım, ne koltuk seçtim
Gördüğüm görmedim, kendimden geçtim
Sade kumrulara, gönlümü açtım
Ne yana baksam, hüzün içinde
Dün gördüğüm, bugün başka biçimde.

Durarak eskimiş, kabım kacağım
Bir torun görmemiş, gözüm, kucağım
Artık zorlanıyor, kısa bacağım
Ne yana baksam, hüzün içinde
Dün gördüğüm, bugün başka biçimde.

İnanınki canlar, bu sinem taştan
Herşeyi anlattı, Taşatan baştan
Yazacağım, unutmuşum, telaştan
Ne yana baksam, hüzün içinde
Dün gördüğüm, bugün başka biçimde.
 
30/6/2003 Çorum/Hüseyin  Uçar.

Onun gibi yar olmaz

Benim öyle
Büyük
Bir hazinem var
Karşılığı bulunmaz
O yaratandır alınmaz
Yüce’mi yüce
Engin’mi engin
Büyüten
Yürüten
Karşılıksız seven
İncitsende
İncitmeyen 
Öven
Tepeden tırnağa güven
Neslim ona bebe
O neslime gebe
Asıl adı
Ana
Asil adı yar
Biri can
Birisi canan
Akıl aldığımız
Akil bildiğimiz
Yaşam okulumuz
Onun yeri dolmaz
Onun gibi yar olmaz..

Benim öyle
Büyük
Bir hazinem var
Karşılığı bulunmaz
O yaratandır alınmaz   
Ben talebe
O öğretmen
Bedenim
Bedeninden
Güçsüzken yeden
Çoban olup güden
Ne istesem veren
Deryalarda yüzdüren
Tehlikeleri sezdiren 
Ak memeden emziren
Dügünlerde halay çeken
Ölümlerde ağıt yakan
Çocukla Çocuk
Büyükle büyük
Mutvağımızın aşçısı
Hanemizin hizmetçisi
Fabrikanın işçisi
Tarlada gündelikçi
Eşine avrat
O koskoca evren
Onun yeri dolmaz
Onun gibi yar olmaz.. 

13/01/2006 / Karlslunde.                 
                 Hüseyin Uçar.

Nerdesin

Sen gidince, sensiz kaldım, sevdigim
Senle kovanlarda baldım sevdigim
Senli rüyalara daldım sevdigim
Oğul verdin, kızlar verdin, sevdigim
Kaldıralım, gönüllerin perdesin.

O minnacık sözcüklerin sevdigim
Yanakda ki gölcüklerin sevdigim
Seni bekler küçüklerin sevdigim
Oğul verdin, kızlar verdin,sevdigim 
Kaldıralım,gönüllerin perdesin.
 
Her an seni düşlemişim sevdigim
Seni ömre işlemişim sevdigim
Benim ile eşlemişim sevdigim
Oğul verdin, kızlar verdin, sevdigim
Kaldıralım, gönüllerin perdesin.
 
Giden gitti, kalan gördü sevdigim
Gönlümüze dolan gördü sevdigim
Bu canları alan, gördü sevdigim
Oğul verdin, kızlar verdin, sevdigim
Kaldıralım, gönüllerin perdesin..11/11/2003/Hüseyin Uçar.

Mutluluk 1

Gözlerini sevdim aktı çeşm’oldu
Balιklar, yιldιzlar, gülücük boldu
Hanelerim kιzlar, oğullar doldu
Mutluluk rüzgârι, buyumuş meğer
Her gülücük inan dünyayι değer.

Sürülen ekinden alιnsa verim
Yokluğu görünce der; Allah Kerim
Soru sorur bana binlerce terim
Mutluluk rüzgârι, buyumuş meğer
İnsanda sevdaymιş, en yüce değer.

Günahmιş, sevapmιş arakladιlar
Soru karşιsιnda durakladιlar
Doyduğu yerlerde konakladιlar
Mutluluk rüzgârι, buyumuş meğer
İnsanda sevgidir, çoğalan değer.

Kimse kapatamaz açtιğιn yolu
Dost elinden elbet içilir dolu
Her zaman olurum sevenin kulu
Mutluluk rüzgârι, buyumuş meğer
Eğilmez başlarι, bir sevgi eğer.

06.11.2002, Karlslunde___Hüseyin UÇAR

Mükemmel


Denizde balık
Gökte güneş
Tarlada sen
Bağda ben
Küçükler oyunda
Çocuklar okulda
Herkese sağlık
Sığırtmaç sığırla
Köylü köyüyle
Şehirli
Şehirde
İşçiler işte
İşsizler  kahvede
Bense hüzün sağınağı
Altındayım
Hangi toprağa
Neyi eksem
Hangi toprakta bitmem
Aktığım göldeyim
Beni çağırıyor ovalar
Düştüm dildeyim
Tek eksiğim
Sensin aşkım
Gelinliğini giyde gel
Paylaşım mükemmel..


22/11/2005 Karlslunde.
               
                    Hüseyin Uçar.

Mutluluk


Beş sene dediler otuz beş oldu
Bu ayrιlιk ölümlere eş oldu
Artιk kavuşmamιz hayal düş oldu
Kerem’le Aslι’ya benzedi kader
Bitti umutlarιm, bekleme peder.

Kimi yanar ağlar, kimi unuttu
Bu gün yarιn diye hayat uyuttu
Kimimiz tarihin elinden tuttu
Kerem’le Aslι’ya benzedi kader
Bitti umutlarιm, bekleme peder.

Yazdιğιm mektuplar geriye döner
Toprak olur beden bu alev söner
Hangi göç güçlü ki tarihi yerer
Kerem’le Aslι’ya benzedi kader
Bitti umutlarιm, bekleme peder.

Ne duygudan anlar , ne çalar sazι
Biz unuttuk inan nazι niyazι
Hürmet, muhabbetle hatιrlan bazι
Kerem’le Aslι’ya benzedi kader
Bitti umutlarιm, bekleme peder.

10.10.2002____Hüseyin UÇAR

Mutlu yıllar

Yürekte kocaman yerin
Aksιn dünya aksιn terin
Kovalar yιllar birbirin
Barιş, huzur bekliyorum.

Dolandιrdιn dağι taşι
Eğdin eğilmeyen başι
Bu savaş neyin savaşι
Savaşlarι kιnιyorum.

Selâm bizden dosta, eşe
Yüreklere dolsun neşe
Yüzünüz benzer güneşe
Siz cansιnιz biliyorum.

Adιn olsun secerede
Ses yükselsin yer kürede
Hani umutlar nerede
Bekle özlem geliyorum.

Mutlu yιllar üç kelime
Özellikle gençlerime
Onlar dolacak yerime
Mutlu yιllar diliyorum.

31.12.2002_____Hüseyin UÇAR

KİMLERİN YURDU

Dedim aşıkmısın, deli gönlüme
Bir sevdadır, teni değmez tenime
Her mevsimde, karlar yağdı ömrüme
Açan çiçeklerim, karakış vurdu.

Sorgulayıp, yarğıladım nevsimi
Her gün biraz daha, kıstım sesimi
Her soru, cevapta, aldım dersimi
Kime yaklaştımsa, tuzaklar kurdu.
 
Kaynatmadan, beni kavurun önce
Durup dinlenmeden, savurun önce
Bütün sevdiklerim, çağırın önce
Ne öğrendi, nede bilene sordu.

 
Kimden ne öğrendim, kime övkündüm
Hem örnek idim, hemi ekindim
Herkes doysun, diye azla yetindim
Sofra kurduklarım, yoluma durdu.

 
Olmadın Taşatan, bir gün gününde
Neden yerim yoktur, bayram düğünde
Hayallerim bile, şimdi sürğünde
Bu beden, bu düşler, kimlerin yurdu.

 
27/10/2006 Karlslunde.Hüseyin Uçar. 

KADINLAR

Kadınlar
Kadınların bir kısmı 
Hiç çabasız bir yaşamı kollarlar.    
Çünkü yarınlarından
Korkarlar.

Kadınlar 
Kadınların bir kısmı 
Kendilerini
Güçlü sanarlar
Yanlarından güçsüzleri
kovarlar.

Kadınlar 
Kadınların bir kısmı 
Güçlüleri ararlar.       
Çünkü güçlünün yanında
Kendilerini
Emniyette sanarlar.
Kadınlar
Kadınların bir kısmı 
Olayları kaşırlar.    
Ve
İçlerinde farklı
Duygu taşırlar.

Kadınlar 
Kadınların bir kısmı 
Ne olursa olsun
Koşullar
Gereginden fazla 
Korunma İç güdüsü

Yaşarlar
Ve bütün bu oluşumların
İçinde
O oluşumlara
Bakarak doğarlar.

23/01/2006 Karlslunde./Hüseyin Uçar.