Bir kıl çadır onun yurdu yuvası
Çağlar boyu sürmüş, sürür kavgası
Yağını yakmaya yoktur tavası
Durmadan içini, çekiyor Fatma….
Zor olsada aldırmıyor işine
Kelpeten salıyor azı dişine
Şehirler giriyor bazen düşüne
Bir düşsel aleme, koşuyuor Fatma…
Ağrıları davul çalır döşünde
Üstüne bulunmaz daha işinde
Bebeleri koşuşuyor peşinde
Onlara bir farklı, bakıyor Fatma…
Aynı anda sağar iken ineği
Hiç yakmadan pişiriyor böreği
Kocasın görünce pırpır yüreği
Sevgi fenerini, yakıyor Fatma…
Her bir işe yatık, yetik akılı
Kimse güldüremez, canı sıkılı
Sinesinde dost hançeri çakılı
Sanki bir boşluğa, akıyor Fatma…
Bakarsın çiftçidir, bakarsın çoban
Yalınayak gezer, yarılmış taban
Kefliyor oğlunu, bir gelsin baban
Ahret çilesini, çekiyor Fatma…
Tarlada saban, bahçede çapa
Doldurmuş dünyasın, daracık kaba
Sanki küsmüş gibi, dosta ahpaba
Uslu çocuk gibi yaşıyor Fatma…
Kaldırıp atamaz dertler kümeli
Olumsuzu, ağasına demeli
Kübeleye benzer, bin bir memeli
Şimdi bahçeleri, ekiyor Fatma…
Neye el uzatsa, eli değmiyor
Memodan gayriye, boyun eğmiyor
Kim olursa, yalancıyı sevmiyor
Hangi yola gitse, şaşıyor Fatma…
Tek dünyası yaşadığı sokagı
Güneşte kavrulmuş, yüzü şakagı
Ölür gene bağışlamaz korkagı
Bazan ummanlara, dalıyor Fatma…
Toprağı işliyor, eli kınalı
Çok mutludur, kel memoya yanalı
Hiç duymamış, yaşamamış sanalı
Dünyayı sırtında, taşıyor Fatma…
Taşatan taşlaşmış, akmıyor yaşı
Ağrıdan karlıdır, dumanlı başı
Kadere kısmete, sallıyor taşı
Bir akşam güneşi, aşıyor Fatma…
18.08.2009.Hedebo.Hüseyin Uçar.