Skip to content

Category: Ikke-kategoriseret

ANILAR DURAGINDA

Birisi bir şeyler
Götürdü benden
Kaldım yapa yalnız
Dudaklarımda gülücük
Yüreğimde bahar havası
Karşı dağlar yemyeşil
Dilimde çocuk şarkısı
Kayakçının düşlediği
Kar dağları
Düşlerimde karanfil
Sunan kadın
Annesine koşan çocuk
Güldükçe güzelleşen
Gamzeli güzel
Keklik sekişli
Bülbül ötüşlü
Sessizliği bozan
Çoban çeşmesi
İnce ince yağan yağmur
Kalbimin biricik gülü
Bana senden kalan
Sadece anılar
Eğer hatırlarsan bir gün
Gecikme bekliyorum
Anılar durağında.

 3.6.1987 / Hüseyin Uçar

İÇİMDE Kİ

Anlamı yok halayların
Dağıtılmış alayların
Viran olmuş sarayların
Terk edilen yurtlar gibi

El değmedik mabet misin
Everest mi, Tibet misin
İçimde ki gurbet misin
Uğranmayan yurtlar gibi.

 10.1.987 / Hüseyin Uçar

İSTEDİM

Tanrıdan sal istedim
Ağaçtan dal istedim
Bunları tamam etmeden
Arıdan bal istedim

İnledi yalın yalın
Tadı kalmadı balın
Ben başımı koymadan
Kolları gitti salın

Sardı beni harala
Vakit zaman darala
Elveda derim gülüm
Biz de uyduk kurala.

 4.2.1987 / Hüseyin Uçar

GÜZELEŞİR

Dil ağıza ağız dile
Gül bülbüle bülbül güle
Dudak pınar saçlar lüle
Taradıkça güzelleşir

Durur mu aşığın dili
Alır onu aşkın seli
Kemana benziyor eli
Doladıkça güzelleşir

Yalvarırım güneş doğma
Bu güzel geceyi kovma
Dilim Veysel gözüm ama
Aradıkça güzelleşir

01.11.1987 / Hüseyin Uçar

SUÇUMUZ NEDİR

Yanlış dilek mi diledim
Koyun muyum ki meledim
Suçumuz nedir söyleyin
Un koydum toprak eledim

Gül dalında öter karga
Irmağı bağlarlar arka
Suçumuz nedir söyleyin
Boynumuzda tasma halka.

 27.2.1987 / Hüseyin Uçar

AFİFE JALE

Ben doğunca
Çok sevinmiş ailem
Gözünüz aydın’a
Gelmiş komşular
Ses almaya başladım
Can dediler
Yürüdüm
Afife diye çağırdılar
Herkesle oynadım
On yaşına kadar
On bir yaşına bastım
Toplandı aile meclisi
Törenle çarşaf giydirdiler
Nedir, diye soramadım
Genç kız oldun, dediler
İçin için sevindim.

Bak kızım
Sokakta oynamak
Erkeğe bakmak yok
İslama aykırı
Bir şeyler koparıldı
Yüreğimdem
Ne söylüyorlardı
Neredeydim
Oyunlarımız
Arkadaş sesleri
Ötesindeydi duvarların
Karma karışıktı
Rüyalarım
Duygularım
Yıkılmıştı dünyam
Gülücüklerim
Silinmişti aynalardan
Kulaklarımda uğultu
Usumda sorular sorular
Ben miydim genç kız
Ayıp mı genç kız olmak
Peki, neyim aykırı islama
Bu korku
Bu telaş niye
Erkeğe bakmak
Niçin ayıp
Neyi gizliyordum
İçinde çarşafın
Dünyanın en doğurgan kentinde
Yaşamıyor gibiydim
Silinmişti yüz yılların
Yarattığı değerler
Tepeler
Limanlar
Denizler
Kız Kulesi üzgündü
Avrupa yakası
Asya yakası
Bir başka üzgün.
Bir kaç gün sonra
Radyoda bir ses
Tiyatroya
Kadın oyuncu aranıyor
Gidip yazıldım
İki ay sonra çağırdılar
Yüreğimde
Uçsuz bucaksız
Bir Irmak akıyordu.
Ve binlerce
Kanat takmıştı İstanbul
Eve geldiğimde
Küplere biniyordu
Babam,
Benim kızım ha
Olamaz…
Olacak dedim
Şakladı suratımda tokat
Ve o tokat
Mührü oldu
Sanat anlayışımın.
Sahneden
Sahneye koştum
Ve basıldı
Temsil verdiğim yerler
Öfkeden
Acıdan
Dönmez
Ağzıma sığmaz
Oldu dilim

Doktor çağırdılar
Rahatlar diye
İğne yaptı önce
Sonra toz vermeye
Başladı azar azar
Çok geçmedi aradan
Düştü tetik
Olduk narkotik
İffetten söz ederek
Aldılar iffetimi
Kişiliğimi
Namus adına
Namussuzluk
Ne cevap vereceksiniz
Doğrulsa Hipokrat
Doğrulsa Mustafa kemal
Her şeye rağmen
Sanat anlayışıma
Düşürmedim gölge
Belki de bu son sözlerim
Aklım alındı elimden
Hastanesindeyim
Hoşça kal  güzel İstanbul
Hoşça kal  güzel yurdum
Yücelecekse kadın
Aklanacaksa toplum
Silinecekse ayıp
Ben gidiyorum
Sanatı benden
Devralacaklara
Sesleniyorum
Şunu bilin ki
Sürecek sanat hayatım
Bende biten hayat
Başkalarında başlayacak
Gönül ırmaklarım
Gene coşacak
Gene açılacak perdeler
Seyirci alacak yerini
Sahnelenecek oyun
Ama görmeyeceksiniz
Beni siz
Ne de yasak koyucular.
Ben orda olacağım.

6.7.1988 / Hüseyin Uçar

ÇOK ZORLADIM

Sıçrasan ulaşılmaz
Everestler aşılmaz
Engebeler çetindir
Kıyar cana koşulmaz

Asıldım eğemedim
Bir ömür değemedim
Ne söylesem metindir
Dil döküp diyemedim.

  2.4.1987 / Hüseyin Uçar

KEMİGİ YOKTUR DİLİN

Sabahlarım geceyi
Ben görmedim yüceyi
Sön faydasız kör ışık
Bölme güzel heceyi

Elinde sarı mendil
Yanıp sönüyor kandil
Dinle biraz kör ışık
Çözüm gerekli candil

Önü kesilmez yelin
Arkına düştüm selin
Dinle biraz yılışık
Kemiği yoktur dilin.

 

16.10.1987 / Hüseyin Uçar

BİR BOŞ KOVAN

Yoktan değil vardan aldım
Ben yarayı yardan aldım
Ne kalp gördüm, ne de yürek
Bir boş kovan gerdan aldım

Bal yapmayan arı mıyım
Bir patlamaz darı mıyım
Hem sürgünüm, hem de kürek
İnsanlığın zarı mıyım?

 10.1.1987 / Hüseyin Uçar

FERYAT ETMEMELİ BÜLBÜL

Çevremi sarmış gece
Yüreğim isyan dolu
Çocuksu bir yalnızlık
Bir sızı var içimde
Yalnızlığım
Bir şeylere gebe
Açılmak istiyorum
Deniz kızlarıyla denize
Bir başka gülmeli dünya
Yükselmeli yıldızlara uçurtmam
Yetiştirenin olma
Mutluluğunu taşımalı
Altın renkler başaklar
Herkese kokmalı
Gül
Sümbül
Karanfil
Birey kendi adına
Yaşamalı dünyayı
Feryat etmemeli
Bülbül…

 21.10.1988 / Hüseyin Uçar

BU ACI SİLİNİR Mİ

Nesi güzel sevdanın
Al al olmuş gerdanın
Her gün bin kez ölürüm
Ben olayım dermanın

Ölü ten dirilir mi
Gurbetten gelinir mi
Her gün bin kez ölürüm
Bu acı silinir mi

Dilimden düşmez adın
Kalmadı tuzun tadın
Her gün bin kez ölürüm
Bu mu senin muradın?

 23.1.1987 / Hüseyin Uçar

ANNELER GÜNÜ

Anneler günü yarın
Aysız gece
Ben annemi tanıyalı
Ne elinin nasırı kavuştu
Ne yarası bitti kaşının
Odunla yarılan kafa
Sarıldı tülbentle
Ne hastane ne doktor
Bunlardan da uzaktı karakol
Tuzlu yağ bastılar göçüğe

Ne vicdanlar titredi
Ne yürekleri sardı korku
Gene korkan annemdi
Ölürüm diye değil
Akşam yine döverse
Bir oklava uzattılar eline
Sopa sanıp irkildi
Korkma kızım oklava
Cezadan kurtulmuş çocuk gibi gülümsedi
Oturttular tandıra ekmek peziledi
 
Anneler günü yarın
Aysız gece
Hep sevdi üretti
Sevdi karşılıksız
Her mevsimin hasadı
Onu bildi
Şeker pancarı
Sebzeler
Tahıllar
Tütün
Günün kutlu olsun anne

Sana bir yemeni
Babama bir mendil aldım
Anılar depreşti
Başladınız kavgaya
Tarafsız kaldım
Üzülme anne
Acı da olsa
Binlerce anı
Mutlaka vardır yaşanan
Övünülecek bir yanı.

 

6.5.1988 / Hüseyin Uçar   

UYUR GEZER

Hem enginim hem de yücem
Koca dağım hem de cücem
Gün geçtikçe küçülürsün
Benim adsız serencem

Göl müdür deniz mi Hazar
Hiç ona değmiyor nazar
Gün olur ki açılırsın
Uyur gezer yerli mezar.

 13.2.1987 / Hüseyin Uçar

BORDO MANTON

Giyinmiş mantoyu beline çıkar
Manto’nun başlığın başına takar
Yürümüş terleri yüzüne akar
Bordo manto’n hayırlı olsun, Mustafa.

Baktım ki solunda dikili düğme
Amcaoğlu bunu kimseye deme
Müsaadesiz, dostum girilmez cem’e
Bordo manto’n hayırlı olsun, Mustafa.

Hoş geldin Mustafa, şehirden köye
Teslim olmaz idin Paşa’ya, Bey’e
Bordo manto sana kimden hediye?
Bordo manto’n hayırlı olsun, Mustafa.

Manto bir vesile espri bunlar
Kapansın, gurbete uzanan yollar
Dilerim herkese neşeli yıllar
Bordo manto’n hayırlı olsun, Mustafa.

                           01.01.1988 Yılbaşı Gecesi / Hüseyin Uçar.

VAKİTSİZ GÜL AÇMAZ İMİŞ

Ne söylesem dönmez dilim
Altın oldu kirli kilim
Cahil sözün tutmaz imiş
Söylemedi usu selim

Yüz müyüm ki, görülecek
Bez miyim ki, dürülecek
Vakitsiz gül açmaz imiş
Bir hesap var, görülecek

Bir yalan ki yutulmayan
Sökülüp de atılmayan
Kanatsız kuş uçmaz imiş
Bir arzu ki tutulmayan

Anlaşılmaz kör bir mantık
Hem kendi hem düşü satık
Cahil ekin saçmaz imiş
Aşımıza olsun katık.

 

 26.11.1987 / Hüseyin Uçar

BAĞIŞLA BENİ

Sevdiğim bir haber salamıyorum
Seviyorum ama alamıyorum
Artık buralarda kalamıyorum
Sen de seviyorsan bağışla beni

Kader mi, töre mi anlayamadım
İpek saçlarını tarayamadım
Kahroldum, yıkıldım arayamadım
Sen de seviyorsan bağışla beni

Cahilden duyarlı dağda ki taş da
Kavruldu da kalbim kül oldu saç da
Gireyim kapını sevdiğim aç da
Sevenler bağışlar beğışla beni.

 

                                  24.08.1988 / Hüseyin Uçar

TÜKENİR BİR GÜN

Ah edip ağlama değişti işler
Tekil elbet canım üçlerle beşler
Otuza varmadan döküldü dişler
Sabır yol değil ki tükenir bir gün

Yıllarca uyardım sarhoşsan ayıl
Başkasınca değil sen bence sayıl
Şifa pınarlarım kuruttun bu yıl
Ömür göl değil ki, tükenir bir gün

Zalimi avlamak çetindir, zordur
Sevgisiz yaşamak yüreğe kordur
Dillerde dolaşmak yiğide ardır
Sabır dil değil ki, tükenir bir gün.

 1.11. 1987 / Hüseyin Uçar

GÖREMEYESİN

Yücelip göklere inemeyesin
Gittiğin yollardan dönemeyesin
Ben olayım sana kolun kanadın
Kör ola gözlerin göremeyesin

Çürüttün ömrümü ömrün çürüye
Bunca çektiklerim söylen mi niye
Çalına üst yanın kal iki büklüm
Yanıp yakarasın yar diye diye

 15.9.1988 / Hüseyin Uçar

GELMEDEN AHRAZ DİLE

Koşup yürüdüm sese
Kondum demir kafese
Dostsan gel doğru söyle
Kaldım nefes nefese

Bari sevgiye eğil
Bu acı reva değil
Gelmeden ahraz dile
Uza burdan azrail.

27.3.1987 / Hüseyin Uçar

BİR TADIMLIK

Devam et sen hayat okul
Sar yaşamı haydi sokul
Gelen gider koşar adım
Yeter ki olma kula kul

Yiğit vermez ölse ödün
Asırdan uzun geçer gün
Ömür sade bir tadımlık
Sen sen ol mertlikle övün.

 

 6.6.1988 / Hüseyin Uçar

DERTLİ BÜLBÜL

Kim uyuyor kim uyanık
Çağlayan sular bulanık
Ötme dertli dertli bülbül
Git uzaklaş bağrım yanık

Olmaz imiş cahil olgun
Gece gündüz beynim yorgun
Ötme dertli dertli bülbül
Kırmızı güllerim solgun

Evrim barış canım gökçe
Sürüp çıkardılar tekçe
Ötme dertli dertli bülbül
Tepemizde demir ökçe

Selleri seyire daldım
Herkes geçti bir ben kaldım
Ötme dertli dertli bülbül
Ben bu derdi yardan aldım.

 17.10.1987 / Hüseyin Uçar

EL UZATAN OLMALI

Döşeksiz kodular uzandık çula
Yüz yaşından sonra girdik okula
Dost dediğin el uzatan olmalı
Darda olduğun bilip düşmeli yola

Dostça sarar bazan gurbette rakı
Damarı kesmeden atlasa çakı
Dost dediğin el uzatan olmalı
Sesler birleşince yapmalı yankı.

28.5.1988 / Hüseyin Uçar

TEPEMDE Kİ

Yılların içli şarkısı
Dolaşıyor dilden dile
Tepemde ki ne baskısı
Ulaşıyor ilden ile

Nedir bilmem aradığım
Şu dilime doladığım
Zülfün tel tel taradığım
Karışıyor selden sele.

 10.1.1987 / Hüseyin Uçar

DOST DİYE

Dost diye sarıldım kara yılana
Bıraktı hedefe açık alana
Elinde silahı dilleri hançer
Tutmazsa planı başlar yalana

Ne görgüyü bilir ne de övgüyü
Düşürmez dilinden yoz bir sövgüyü
Kötü yönlerini görmem inşaallah
Yıllar evvel mezar etmiş sevgiyi

10.9. 1988 / Hüseyin Uçar

DELİ GÖNLÜM

Ömür uzar anıldıkça
Sevdalara sarındıkça
Üzülürsün yanıldıkça
Benim gönlüm deli gönlüm

Vururlar öküze gemi
Alırlar önünden yemi
Kalmamış gönülün demi
Benim gönlüm deli gönlüm

Adından anlamadığım
Yanında kalamadığım
Özgürce salamadığım
Benim gönlüm deli gönlüm

Isıtın mısır patlasın
Dost değil, düşman çatlasın
Gül ile nergiz toplasın
Benim gönlüm deli gönlüm.

  18.3.1986 / Hüseyün Uçar

BİR GÖRÜŞTE

Ne baştasın ne de peşte
Ne hayalde ne de düşte
Ver elini kömür gözlüm
Aklım aldın bir görüşte

Derdimin dermanı sensin
Kalbimdeki sancı dinsin
Ver elini kömür gözlüm
Şu ağlayan gönül gülsün

Çatlasa da patlasa da
Tarlayı koyak nadasa
Ver elini kömür gözlüm
Gerisini etme tasa.

28.2.1987 / Hüseyin Uçar

SEVDİĞİMİ

Yağmur yüklü bulutlar
Yükleniyor gözlerime
Sevdiğimi görür görmez
Derman gelir dizlerime

Bir kurtulsam ahtan vahtan
Hiç bir şey olmuyor yoktan
Sevdiğimi sorar sormaz
Zalimler inseler tahttan.

6.6.1988 / Hüseyin Uçar

BENİM NİYE

Gökdelenler senin iken
Gecekondu benim, niye?
Her zaman geldiniz galip
Yenilgiler benim niye?

Öfkenin dışında yaşa
Su katarlar pişmiş aşa
Neler gelir derler başa
Hep zehrolur günüm, niye?

Fiyat oldum inemedim
Bir bineğe binemedim
Karşı durdum tünemedim
Senin olur ünüm niye?

31.1.1986 / Hüseyin Uçar

DOGUM GÜNÜN KUTLU OLSUN

Düğününde atam göbek
Kitapların öbek öbek
Doğum günün kutlu olsun
Zeytin gözlü koca bebek

Neşeyle sallansın dallar
Engelsiz açılsın yollar
Doğum günün kutlu olsun
Yıpratmasın seni yıllar

Sakın yıkılmasın kaşın
Çağır gelsin arkadaşın
Doğum günün kutlu olsun
Güneşe yükselsin başın

Artsın eksilmesin sevi’n
Bugün doğum günün övün
Doğum günün kutlu olsun
Ömrün olsun bayram, düğün.

9.12. 1987 Hüseyin Uçar

YOL ALIYOR

Güzeli okşar gibi
Rüyada yaşar gibi
Patente koşar gibi
Yol alıyor gözlerim

Yok olur arandıkça
Yücelir tarandıkça
Bir işe yarandıkça
Tükeniyor sözlerim

Yakışmaz aka kara
Sevdam içimde yara
Yeter düşürdün dara
Nerde kaldın özlerim.

17.3.1988 / Hüseyin Uçar

GELEN OLMADI

Aradım dostluğun bahçesi nerde
Sordum ömür boyu bilen olmadı
Cana can göründüm gözüm diyerek
Akan göz yaşımı silen olmadı

Biter ağrılarım dostluk deyince
Kalkar engel dost dostunu sevince
Büyüyor, kaçıyor değer verince
Vergisiz yüzüme gülen olmadı

Gözüm gönlüm şafaklardan ayrılmaz
Sevda yolcuları coşar yorulmaz
Gönülsüz güzele soru sorulmaz
Bir düşüp peşime gelen olmadı.

 22.03.1986 / Hüseyin Uçar

GÜLÜN ÖMRÜ

Göze ırak öze yakın
Gerdanına güller takın
Gülün ömrü kısa olur
Hiç öykünme sakın sakın

Gel bağışla gel özsuyu
Var ise eğer sağduyu
Ne işlesen tasa olur
İnsanoğlu derin kuyu

Kuyudan çıkmaya çalış
Bu ne gayret, nasıl yarış
El uzatsan asa olur
Her yan ateş karış karış.

  22.3.1987 / Hüseyin Uçar

YANAR AGLARIM

Severim insanın elbet merdini
Ortak olam gülüm anlat derdini
Göstermezler şu dağların ardını
Zalim pençesinde yanar ağlarım

Her gömleğin elbet yakası yoktur
Açlığın, yokluğun şakası yoktur
Bir öğün doyarım arkası yoktur
Kaldım buralarda kanar ağlarım

İlahi hükümdar olmaya ahtın
Yüreğim saçlarda kavurdun yaktın
Korkarım dedene dönecek tahtın
Şaha, somazaya bakar ağlarım.

 25.10.1988 / Hüseyin Uçar

HALAY

Halay deyip de geçmeyin
Buzlu sulardan içmeyin
Irmak coşkun, orman yeşil
Yazık yeşili biçmeyin

Yakışıyor kemer bele
Etekler savrulur yele
Ritim kurmuş zurna, davul
Vermiş kız kızan el ele.

 27.2.1987 / Hüseyin Uçar

ÇOKLAR KÖLE

Aylar hafif yıl az gibi
Ayırdılar bir yoz gibi
Gıdamız soğuk buz gibi
Elimde donar sunaklar

Çoklar köle çoklar uşak
Yollar doğru niçin şaşak
Çoğalırız kuşak kuşak
Gece kondumuz konaklar

Hiç kesilmez gözüm yaşı
Yurt edindik dağı, taşı
Toprak ev depreme karşı
Çatısı mavi çoraklar.

 2.1.1987 / Hüseyin Uçar

ÖFKE DURMAZ BİLENİR

Kar yağar yavaş yavaş
Pişmemiş çiğdir lavaş
Yanlışa boyun eğme
Yanlışla durma savaş

Su durur göleklenir
Seven sevgi dilenir
Yanlışa boyun eğme
Öfke durmaz bilenir

Bu ne bitmez eğlence
Birazcık övül bence
Yanlışa boyun eğme
Ölüm yakışmaz gence.

 8.8.1988 / Hüseyin Uçar

KADINIM BEN

Kadınım ben
Yiğidim
Ne sen bensiz yapabilirsin
Ne ben sensiz
Sensizlik ölümdür
Ölüm sensizlik
Benim dünyam
Eşitlik, kardeşlik
Sevgiden yuğrulmuşum
Çemberim ateşten
Türküler yakılmış
Saçlarımın tellerine dek
Destanlaşmış
Dökülmüş tellerine sazın
Kadınım ben
Taa bilmediğim çağlardan
Bu günlere
Çağıl çağıl akmışım
Çakıl taşları arasından
Dağlarda sesim şelale
Denizde delta
Çölde vahayım
Tanıklarım var ölümsüz
Geceleri dolunay
Yıldızlar, gündüzleri güneş
Kaç bin yıl, atlılar düşürmüşler peşime
Sökmek için dünyamdan
Sökemediler, geçemediler önüne sevdamın
Vurdularda beni can evimden
Kadınım ben, anayım
Bacıyım, yarim
Yavrum deyip meme verip büyüttüm
Sevgi verdim hep
Kimi zaman unuttum sevilmeyi
Doğurdum, beledim, besledim, büyüttüm
Arı gibi, karınca gibi çalıştım
Uğraşı verdim yer yer, bölge bölge,
sonuçsuz kalmasın diye uğraşlarım
Zaman zaman
Ne acılar atlattım, ne bedereler geçirdim
Gelmeyen kalmadı başıma
Yüce dağlar gibi
Yine başım, duman duman
Bana daha bir şey sormayın
Sormayın aman….

09-09-1982 Hüseyin Uçar.

SEVDİĞİM HADİ DESİN

Öfke baldan tatlıdır
Cehizlerin katlıdır
Taşıt falan istemem
Benim gönlüm atlıdır

Yarsiz geçmiyor günler
Bir başlasın düğünler
Sevdiğim hadi desin
Baba seni kim dinler

Her Cuma pazar durur
Yiğidim pazar kurar
Sevdiğim hadi desin
Dağlar evimiz olur.

8.5.1985 / Hüseyin Uçar

KURTARSIN SENİ

Köyün türkü edip her an çaldığım
Canım diye şu sineme sardığım
Ricalarla minnetlerle vardığım
Akıl hocalrın kurtarsın seni

İsmini benzettim kendi ismime
Art niyetli olamam ki cismime
Ecel yorganını serdin üstüme
Yalvar hacıların kurtarsın seni

Anladım sevdiğim hastasın dedim
Bütün hakaretin lokma edip yedim
Sinirlenir diye koparken ödüm
Nöbet sancıların kurtarsın seni

Ne sabrım kaldı, ne tahammülüm
Kurudu, kavruldu goncayken gülüm
İntizar etsem varmaz ki dilim
Tütmez bacaların kurtarsın seni.

 11.9.1984 / Hüseyin Uçar

SÜRMELİ

Dereler dereler derin dereler
Derenin içinde canan iniler
Elleri koynunda yanar döneler
Aklımı başımdan aldı sürmeli

Dağıtmış zülfünü ol deli poyraz
Süzülmüş yanağı bal ile kiraz
Dedim ki, sevdiğim kalayım biraz
Aklımı başımdan aldı sürmeli

Bir eli balda da biri kavgada
Kovulmuş evinden en güzel çağda
Yaralı ceylanım dolaşır dağda
Aklımı başımdan aldı sürmeli

Dedim güzel karanlığa kapılma
Gel tövbe de, şu öfkeye satılma
Aklın ermez ise sakın katılma
Aklımı başımdan aldı sürmeli

15.8.1985 / Hüseyin Uçar

HALMI BIRAKTI

Son olarak çevirdiğim telefon
Bende davranacak hal mi bıraktı
Yon efendim cehaleti durma yon
Bende tutunacak kol mu bıraktı

Yüklendi cehalet yaktı şura mı
Dağ eyledi denizi mi, ova mı
Bilinçli savunsam bile dava mı
Bende tutunacak dal mı bıraktı

Çöreklendi kara yılan yoluma
Şırınga eyledi bastı koluma
Benden selam edin, kızım oğluma
Daha yürüyecek yol mu bıraktı?

12.9.1984 / Hüseyin Uçar

YOL VER DAĞLAR

Bana diken oldu gurbetin gülü
Yol ver dağlar ben sılama gideyim
Göz yaşlarım oldu baharın seli
Yol ver dağlar ben sılama gideyim

On beş yıldır gurbet elde yaşarım
İşim olsa şu dağları aşarım
Gün olur beylere ağzım açarım
Yol ver dağlar ben sılama gideyim.

23.5.1985 / Hüseyin Uçar

YILLAR OLDU

Sevdanın ateşi işler yüreğe
Daha sözüm yoktur dostlar döneğe
İnsan bildik önem verdik ineğe
Yıllar oldu selam bile salmadı.

Hem kendimi yordum hemde yılları
Ömür boyu bulamadım yolları
Yılanın başına taktım yuları
Ne koydumsa yedi gene doymadı.

Hüseyin’i taştan taşa çalanlar
Suçsuz iken beni benden alanlar
Yüreğime işler oldu yalanlar
Ne söylesem hiç birini duymadı.

 12.10.1984 / Hüseyin Uçar

GELEMEM

Hasretlik yürekte ateştir kordur
Dayanamam anam ayrılık zordur
Görünen dağların yücesi kardır
Bu mevsimde geçit vermez gelemem

İçimdeki hasret öfkeye döndü
Sanma yanardağın lavları söndü
Ekono9mikken sorun kaderdir dendi
Yollar duman gözüm görmez gelemem

Hayvan gibi bizi alıp sattılar
Krşı çıkan hapislere attılar
Göz yaşımız aşımıza kattılar
İşverenim izin vermez gelemem.

 11.10.1985 / Hüseyin Uçar

SORDU SEVDİĞİM

Dört mevsimde çiçek açmayan gönül
Bu mevsim çiçeğe durdu sevdiğim
Bir ömür ötmeyen telleri sazın
Her geçene seni sordu sevdiğim

Anlamazdım önce aktan, karadan
Bir çıksaydı karlı dağlar aradan
İşkenceci oldu çıktı yaradan
Adım başı tuzak kurdu sevdiğim.

16.08.1985 / Hüseyin Uçar

İÇ EFENDİM

Dost elinden gelen dolu
Çevrilir mi iç efendim
Buluta uzanan selvi
Eğilir mi hiç efendim

İçimde bir rüzgàr esti
Ben neyleyim sahte dostu
Sahtenin olur mu postu
Hiç basmadan geç efendim

Dostluk bence bir meziyet
Edilmez dosta eziyet
Dost yarelim gayret, gayret
Gerçek dostu seç efendim

Hüseyin senin öğrencin
Işık tutuyor bilincin
Taşı seçilir pirincin
Pay edilsin çeç efendim.

20.5.1985 / Hüseyin Uçar

GEÇİT VERMEZ GELEMEM

Hasretlik yürekte ateştir, kordur
Dayanamam anam ayrılık zordur
Gözüken dağların yücesi kardır
Bu mevsimde geçit vermez gelemem

İçimdeki hasret öfkeye döndü
Sanma yanar dağın lavları söndü
Ekonomik iken sorun kaderdir dendi
Yollar duman gözüm görmez gelemem

Hayvan gibi bizi alıp sattılar
Karşı çıkan hapislere attılar
Göz yaşımız aşımıza kattılar
İşverenim izin vermez gelemem.

11.10.1985 / Hüseyin Uçar

BORAN GELDİ KIŞ GELDİ

Bahar gelsin kar erisin der iken
Bahar bize boran geldi, kış geldi
Dolaşırken adaları, denizi
Bahar bize boran geldi, kış geldi

Bütün emeklerim savruldu yele
Verelim der iken can elden ele
Kaptırdım ömrümü baharda sele
Bahar bize boran geldi, kış geldi

Aldı balyoz ellerimden feneri
Her insan olamaz sözünün eri
Bayramı, düğünü bilmez serseri
Bahar bize boran geldi, kış geldi

Hiç yerine koptu velvele
Düştük habersizce biz dilden dile
Hüseyin’e çamur atar hergele
Bahar bize boran geldi, kış geldi.

 23.8. 1985 / Hüseyin Uçar

DURULUR BİR GÜN

Ağlama sızlama sevdiğim benim
Sana kalkan eller kırılır bir gün
Mezarı olacak bir ala şafak
Kanların hesabı sorulur bir gün

Susma baskılara susma da dayat
Yediğin içtiğin olmasın bayat
Fışkırsın her yandan güzelim hayat
Yanlış giden yolcu yorulur bir gün

Kalk da kurtulalım zardan zaradan
Kestiler cezamız kardan karadan
Şüphe, güvensizlik çıksın aradan
Boz bulanık seller durulur bir gün.

20.12.1985 / Hüseyin Uçar

GÜNEŞİN YEDİ RENGİ

Öfkeye dayananlar
Sonradan uyananlar
Öfke yıkar, dağıtır
Özgürlük arayanlar

Canım kurban olguna
Yanakları dolguna
Beyhude ötme bülbül
Gonca güller solguna

Yalana sığınanlar
Beyhude avunanlar
Yalanın kalesi olmaz
Yalanla avunanlar

Hüseyin’in ahengi
Öldürüldü behrengi
Yalanın kalesi olmaz
Güneşin yedi rengi.

 23.8.1985 / Hüseyin Uçar

OY GECE ZALİM GECE

Kanaryam öter şadır
Bozkırda ağaç budur
Oy gece zalim gece
Elinde kanlı satır

Sabahı sabahlarım
Ben kalbimi paklarım
Oy gece zalim gece
Boşa gider ahlarım

Düşmez dilimden hece
Niçin göründün güce
Oy gece zalim gece
Reva mıdır işkence?

25.6.1985 / Hüseyin Uçar

ÖĞRENENİM

Artar sorun günden güne
Ölürüm dönemem düne
Önümde daha yıllar var
Çalışırım döne döne

Ezilenim, sömürülenim
Zamma, zulme direnenim
Önümde daha yıllar var
Doğruları öğrenenim

Gel kulak ver şu lafıma
Çekilemem kılıfıma
Önümde daha yıllar var
Milyonlar gelir safıma

Bel büküyor orta direk
Ekmeğimiz olmuş çeyrek
Bitmiyor zamlar vurgunlar
Rüyamızda küllü çörek.

22.8.1985 / Hüseyin Uçar

EL SALLAMA UZAKTAN

Öfkenin adı baldır
Kaldır perdeyi kaldır
Sensin benim sevdiğim
Yanakların al aldır

Çok üşüdüm sazaktan
Kurtar beni tuzaktan
Sensin benim sevdiğim
El sallama uzaktan

Yüksel arşın katına
Doyulur mu tadına
Sensin benim sevdiğim
Neler vermem adına

Çok üşüdüm sazaktan
Kutrar beni tuzaktan
Sensin benim sevdiğim
El sallama uzaktan.

20.4.1985 / Hüseyin Uçar

VER ELİNİ SEVDİĞİM

Halının nakışına
Yaylanın yokuşuna
Ver elini sevdiğim
Kurbanım bakışına

Kibrit olsun çırama
N’olur zülfün tarama
Ver elini sevdiğim
Gel melhem ol yarama

Gökyüzünde yıldızlar
Artık erisin buzlar
Ver elini sevdiğim
Gelmeden güzel kızlar.

24.10.1985 / Hüseyin Uçar

DİLE VERDİ

Anamın taktığı bir ad
Beni dilden dile verdi
Ya kendi taktığım hoyrat
Beni yelden yele verdi

Bakılmıyor gözlerine
Güven yoktur sözlerine
Basan olmaz izlerine
Beni elden ele verdi

Günden güne artar ahım
Ne Humeyni ne de şahım
Elâ şafaklı sabahım
Beni selden sele verdi

Hüseyin’e sorgu sual
Baktım durdum aval aval
Dostum bir gün kapımı çal
Beni gülden güle verdi.

 23.5.1985 / Hüseyin Uçar

UYAN KARDEŞ

Nefsine uymayan haine uyar
Haine uyanlar mazluma kıyar
Bir Hitler misali gözleri oyar
Uyan kardeş uyuyacak zaman mı

Herkes işte, güçte kendi haliyle
Dünyayı titretti kanlı eliyle
Nice genç fidanlar söktü yeliyle
Uyan kardeş uyuyacak zaman mı

Yiğidi yaralar zalimin taşı
Gene duman duman ülkemin başı
Birbirine taktı bacı, kardaşı
Uyan kardeş uyuyacak zaman mı

Kapitalist dünya bitmez haracı
Yeşil ovaların dik dağ yamacı
Ağadan, patrondan fazla aracı
Uyan kardeş uyuyacak zaman mı?

4.11.1985 / Hüseyin Uçar

YETER GİZLİ BULUŞMAMIZ

Yar zülüfün saçak saçak
Selam olsun kucak kucak
Yeter gizli buluşmamız
Biz bu aşkı kime açak

Duyuralım adımızı
Bozmasınlar tadımızı
Yeter gizli buluşmamız
Anlatalım aşkımızı

Yıkalım gel engelleri
Kurutalım gizi, teri
Yeter gizli buluşmamız
Dönüş yoktur gel ileri.

2.3.1985 / Hüseyin Uçar

BOŞA ÖLMEDİK

Şüpen mi var kurgusundan
Bir uyansın uykusundan
Ödün kopar korkusundan
Bunca yıl boşa ölmedik     

Kondurdunuz daldan dala
Düşürdünüz haldan hala
Emekle girdik kolkola
Daha biz başa gelmedik

Bu çağımız devrim çağı
Emperyalizmin uşagı
Edeceğiz al aşagı
Bunca yıl taşa ürmedik

Yaşam olur mu gösteri
Saygı görsün alın teri
Niçin adımız serseri
Karşınızda büzülmedik

Hak hukuktur çıkışımız
Yarınlara akışımız
Paylaşımdır bakışımız
Gidenlere üzülmedik

Sen görmezsin zaman akar
Azı görür herkes bakar
Bu gün yarın şimşek çakar
Sanmayın ki irilmedik


02-01-1985 Hüseyin Uçar.

KEŞKE SAYGI DUYASAYIDIM

Sevda benim neyim oldu
Bir yerleşik köyüm oldu
Keşke sevmez olayıdım
Viraneler evim oldu

Yetiştirdim salkım üzüm
Kimseye geçmiyor sözüm
Keşke yetiştirmeseydim
Gıda vermez iki gözüm

Kurda kaptırdım yakamı
Ciddiye aldı şakamı
Keşke şaka yapmasaydım
Taşa çaldırdı kafamı

Bakar oldum aval aval
Elçiye olmuyor zeval
Keşke saygı duymasaydım
Yüreğimde inler kaval.

7.6.1985 / Hüseyin Uçar

BENİM GURBETÇİ KARDEŞİM

Köpenhaktan kalkan Uçak
Selam aldık kucak kucak
İlkin Münih’te duracak
Benim gurbetçi kardeşim.

Menzilimiz Ankaraydı
Cevapları kapkaraydı
Yaraların bir saraydı
Benim gurbetçi kardeşim.

Birden bire değiştiler
Kalleş kalleş gülüştüler
Telefonda görüştüler
Benim gurbetçi kardeşim.

Burdan binin budapeşte
Hamur olduk sanki teşte
Çoluk çocuk bu güneşte
Ağlar gurbetçi kardeşim.

Yeyin için durun burda
Yem olmayın kuşa kurda
Varırsınız bir gün yurda
Benim gurbetçi kardeşim.

Budapeşteden,  İstanbul
Gönül ova, kafa davul
İnsan değil sanki bavul
Benim gurbetçi kardeşim.

Yolda belde dura dura
Kapı kapı sora, sora
Yorgun kalbi, yora yora
Gelir gurbetçi kardeşim.

Göze batar saçı başı
Önünde kalıyor aşı
Üzüntüden kalkmaz kaşı
Benim gurbetçi kardeşim.

Başı gitse ayak, gitmez
Olgunlaşır amma yetmez
Sorunların çilen bitmez
Benim gurbetçi kardeşim.

Her sınırda sorgulanır
Aglamsı, üzgün dolanır
Yıllar yıllara ulanır
Benim gurbetçi kardeşim.

Her seferde tövbe çeker
Anılarda teker teker
Dert üstüne dertler eker
Benim gurbetçi kardeşim.

Başkaları gelir geçer
İçinden Türkleri seçer
Sanki sabrımızı ölçer
Benim gurbetçi kardeşim.

Tepe tırnak arıyorlar
Birbirine karıyorlar
Hazlarına varıyorlar
Benim gurbetçi kardeşim.

Adım, Ahmet, Mehmet, Metin
Lokması zehir gurbetin
Almanya sınırı çetin
Benim gurbetçi kardeşim.

Kanım akmaz vur bıçagın
Gülüşü hançer alçagın
Kölesiyiz biz bu çagın
Benim gürbetçi kardeşim.

Üç koldan işlem yaparlar
Açık yolları kaparlar
Ordan oraya satarlar
Benim gurbetçi kardeşim.

Sıra sıra tercümanlar
Onlardan medet umanlar
Dağ’a dönüştü ormanlar
Benim gurbetçi kardeşim

Bindirirsen herkes biner
Yağmur başlar, hüzün diner
Arkası yok korkar siner
Benim gurbetçi kardeşim.

Başta foter, sırtta gocuk
Sanan yetmiş yaşlı çocuk
Gözde yaşlar boncuk boncuk
Benim gurbetçi kardeşim.

İstanbul sonra Ankara
Bittik yakara yakara
Herkeslerden o fukara
Benim gurbetçi kardeşim.

Aradık yoktu valizler
Ar edip çevreden gizler
Tuncay bey bizleri gözler
Benim gurbetçi kardeşim.

Üç günde vardık, Çoruma
Dostlarım girdi koluma
Cevap ararım soruma
Benim gurbetçi kardeşim.

Yıllar sonra görüşmeler
Özlemlere erişmeler
Espiriler gülüşmeler
Benim gurbetçi kardeşim.

Hep sözleri dalevere
Herkes vurur yeden yere
Yüzler utanmaz bir kere
Benim gurbetçi kardeşim.

Her sene biletçi dener
Sadece hırsını yener
Bilsen ne dolaplar döner
Benim gurbetçi kardeşim.

Eğitimsiz başladılar
Kıstırdılar taşladılar
Lahanamı haşladılar
Benim gurbetçi kardeşim. 

7 /7/ 2006  Budapeşte hava limanı.
                                 Hüseyin Uçar.

KALLEŞ DÜNYA

Kimi gelir kimi gider
Kimi yanar kimi tüter
Kimi senden nefret eder
Karnı büyük kalleş dünya

Kimi ömür boyu hasret
Kimine yurt olmuş gurbet
Tüm acılar bize servet
Karnı büyük kalleş dünya

Kapansın gurbet kapısı
Olmaz gurbetin tapusu
Yurda dönmektir doğrusu
Karnı büyük kalleş dünya.

8.5.1985 / Hüseyin Uçar

YIKILASI GURBET

Gök yüzünde uçan gövel ördekler
Gene bahar gelmiş yapılır herkler
Sılada sevdiğim vay beni bekler
Yıkılası gurbet bağladın beni

Yol vermiyor bize dağlar, ovalar
Nere gitsek yokluk bizi kovalar
Sevdiğim sılada gözün ovalar
Yıkılası gurbet bağladın beni

Bir yıl dedin yıllar geçti artıyor
Hasretime her an hasret katıyor
Sermaye yoksulu alıp satıyor
Yıkılası gurbet bağladın beni

Hüseyin’im der ki olduk seferi
Kurumaz işçinin bir yerde teri
Sevdiğim yoluna koymuşum seri
Yıkılası gurbet bağladın beni.

23.8.1985 / Hüseyin Uçar

VERİN BENİM YARİMİ

Yaslanamam öfkeye
Hasret kaldım ülkeye
Verin benim yarimi
Bekçi değil tekkeye

Gümüşü parlatırlar
Ah edip ağlatırlar
Hemen yare koşayım
Gürbeti boylatırlar

Uzakta müzik sesi
Bal kokuyor nefesi
Verin benim yarimi
Kavuşmaktır çaresi

Gümüşü parlatırlar
Ah edip ağlatırlar
Hemen yare koşayım
Gürbeti boylatırlar.

22.5.1985 / Hüseyin Uçar

YIKILIR BİR GÜN

Yalana sığınıp yeminler eden
Yalanın kalesi yıkılır bir gün
Düze yaklaş gel in dağdan, tepeden
Yalanın kalesi yıkılır bir gün

Dürüstlük meziyet en büyük erdem
Yaralı yürekle nereye gidem
Çaresizlik, ölüm beni nasıl edem
Yalanın kalesi yıkılır bir gün

Sabır ister elbet yılları aşmak
Göz göre göre aptalca şaşmak
Hüseyin yakışmaz setlerden taşmak
Yalanın kalesi yıkılır bir gün.

23.8.1985 / Hüseyin Uçar

Kurulur düğün kurulur

Gonca gonca güller derdik
Nice yalın acı gördük
Özgürlüğe canlar verdik
Bir gün hesabı sorulur

Düşüp kalktık yenileri
Dönüş yoktur gel ileri
Kokuyor devrim gülleri
Kurulur düğün kurulur

Kıyanın kırılır eli
Haykır durma desin deli
Durur elbet bu kan seli
Bir gün katiller bulunur

Azalmaz ki sorun artar
Canlar bizi bize çatar
Çatarda pusuda yarar
Ne uyunur ne durulur.

18/01/1979 Hüseyin Uçar.

Yarınlar bizim

İnsanlık siner mi, yılır mı, sandın
Dikilen fidanlar kurur mu, sandın
Elbette gelecek yarınlar bizim
Yiğitlerin ahı kalır mı, sandın

Daha gür büyür kesilen fidan
Boşa korkuların, boşuna çaban
Elbette gelecek yarınlar bizim
Hele bir kalkalım görün uykudan

Gün olur pınarlar özğürce akar
Gelinler gerdana gül sümbül takar
Elbette gelecek yarınlar bizim
Ne düşen yalvarır ne kalkan korkar

Evrensel kavganın cevheri isem
Sınıfsız toplumun neferi isem
Elbette gelecek yarınlar bizim
İnsanlık elinin feneri isem.

12/03/1979 Hüseyin Uçar.  

Kavgasız ölüme

Ağa patron çökmüş halkın döşüne
Köle kılmış düzenine işine
Ben ölmek istemem pisi pisine
Kavgasız ölüme ben ölüm demem.

Hayatı yaratan emeğin terin
Niçin gece kondu hemşerim yerin
Gözüken bloklar senin eserin
Kavgasız ölüme ben ölüm demem.

Her girdabın elbet vardır çıkışı
Ebedi bitmiyor yoksulun kışı
Halıda kilimde gözün nakışı
Kavgasız ölüme ben ölüm demem.

Beylerin artıgı yalamam yalak
Bizi sömürenler devede kulak
Ne elim ayağım ne beynim çolak
Kavgasız ölüme ben ölüm demem.

Yalana riyaya edilmez minnet
Toprağın altında aranmaz cennet
Kur kendi düzenin kendini yönet
Kavgasız ölüme ben ölüm demem.

Dur demenin artık geldi zamanı
Bilir mi zalimler ahtı amanı
Emek bizim niçin sizin harmanı
Kavgasız ölüme ben ölüm demem.

Kalkta benzeyelim çağlayan sele
Şu kaba kuvveti verelim yele
Boşuna düşersin sen elden ele
Kavgasız ölüme ben ölüm demem.

19/02/1979 Hüseyin Uçar.

Yazlıdır yurdum

Özlemini şu sineme ektiler
Bu gönlüme ne ormanlar diktiler
Nicemizi filiziken söktüler
Özlemin içimde gizlidir yurdum

Halkın yoksullukla durmaz savaşır
Elbette insana kavga yaraşır
Haklının peşinde haksız dolaşır
Gençliğin rüzğarı hızlıdır yurdum

El değmedik zenginliğin altlarda
Hepimiz dağıldık ayrı yurtlarda
İsyankar dikilir yeşil otlarda
Geleceğin elbet yazlıdır yurdum

Geçmişimiz soracağız katilden
Kör koyandan, yağsız yanan fitilden
Devrim şarkiları düşmüyor dilden
Bütün şölenlerim sazlıdır yurdum

Gıramlar hakını kilodan alır
Sanmayın bu sözler havada kalır
Ezilen ezenin kapısın çalır
Elbet insanların tarzlıdır yurdum.

12/11/1979 Hüseyin Uçar.

Can isterler

Yüz yıllarca yaktım ağıt
Anlatmaya yetmez kağıt
Hem öldür parçala dağıt
Bir gün sizden an isterler

Cana kıymak kimin işi
Kan kusuyor yiğit kişi
Her kavganın sürür peşi
Bizler gibi yan isterler

Düşen elbet bir gün kalkar
Gece meşalesin yakar
Can verirken geri bakar
Bir gün sizden kan isterler

Tarih yazıp anlatıyor
Yüreğimi kanatıyor
Ölümsüzler güç katıyor
Bir gün sizden can isterler

27/04/1979 Hüseyin Uçar.

Gel gör Çini

Yıkılıyor devrimlerin
Yarattığın evrimlerin
Ayıklanır terimlerin
Mao zedung gel gör Çin’i

Vietnama saldırırlar
Yoldaşlığı kaldırırlar
Kırımlara vardırırlar
Mao zedung gel gör Çin’i

Halktan alındı mülkiyet
Amerkaya düştü gayret
Buyumuş eşit hürrüyet
Mao zedung gel gör Çin’i

Bölge halkın kırıyorlar
Güya onu koruyorlar
Kimden hesap soruyorlar
Mao zedung gel gör Çin’i

Yoktur bir huzurlu günüm
Rafa kalkı geçmiş dünüm
İnletirler inim inim
Mao zedung gel gör Çin’i

Adını andım derinden
Yaralandım bin yerinden
Sen düşmedin değerinden
Mao zedung gel gör Çin’i

04/03/1979 Hüseyin Uçar

Yormayın can

Son günlerde harap oldum
Beni benden sormayın can
Ayağına turap oldum
Beni boşa yormayın can

Usandırdın eke eke
Kavga etmezler tek teke
Ezdin yeter çöke çöke
Öldüm artık durmayın can

Alıyorum satıyorum
Bilmem kime çatıyorum
San sırtüstü yatıyorum
Yüz kurşunla vurmayın can

Sığınılmaz can denilmez
Söz verip geri dönülmez
Hüseyin ölür yenilmez
Boşa sehpa kurmayın can.

 21.1.1979 / Hüseyin Uçar

GURBETÇİM

Yol verin, açılın dumanlı dağlar
Gurbetçim hasrete coşmuş geliyor.
Yakmış yüreğini sıla özlemi
Amansız Alpleri aşmış geliyor.

Yaslamış bağrını kızgın güneşe
Sarılmış aşk denen “goygun” ateşe
Taşıyor gözünden, taşıyor neşe
Koşmuş minibüsün, koşmuş geliyor

Düşünmen bacılar, hasret kardeşler
Duramaz önünde azgın barajlar
Bakın hep meyvaya durmuş ağaçlar
Gurbetçim yollarda uçmuş geliyor.

Yıllar yılı hasret kalmış vatana
E-5 yolu artık kıymasın cana
Uzat ellerini  öpeyim ana
Yugoslav Bulgarı çıkmış geliyor.

02.05.1980 / Hüseyin Uçar

Pusu kurup öldürmez

Boz bulanık seller akar durulur
Yanlış yolda yolcu bir gün yorulur
Kanların hesabı elbet sorulur
Mert yiğidi, pusu kurup öldürmez.

Girdiler kavgaya halkları için
Birini bırakın, birini geçin
Kıydılar bizlere, düşünün niçin
Mert yiğidi, pusu kurup öldürmez.

İnsan düşmanları mertleri yerir
Acımaz alçakça yerlere serir
Şu kara düzenler kar olur erir
Mert yiğidi, pusu kurup öldürmez.

Devrimci yerinmez isbat ettiler
Niceleri olgunlaşıp yettiler
Yalvarmadan yakarmadan gittiler
Mert yiğidi, pusu kurup öldürmez.

 23.4.1979 / Hüseyin Uçar

BİR BİZ BİLECEĞİZ

Bir biz bileceğiz
Kardeşler bir biz
Doğum yaparken süngülenen
Bacımızın destanını
Ingge- ıngge sesiyle
Yeri gök’ü yankılandıran
İki dakika ömürlü bebemizin
Göçüşünü dünyadan
Süngülenişini uykulu çocukların
Kavgada düşenin ölümsüzlüğünü
Çorumda diri diri
Yakılan insanları
Derisi yüzülen ihtiyarları
Seksenlik ninelere
Ölü kadınlara
İlişenleri
Bir biz bileceğiz
Kardeşler bir biz
Bilmiyenlere bildireceğiz

Bir mayıs alanında
Kurşunlanışını emekçilerin
Potansiyel suçluya
Nasıl dönüştürüldüğünü
Ünüversiteli gençlerin
Ezilenden yana olanların
Beşinci kattan atılışını
Maraşta çocukların
Delik deşik edilişini
Bir biz bileceğiz
Kardeşler bir biz
Bilmeyenlere bildireceğiz
Gördük yaşadık yaşıyoruz
Kavganın yokuşunu
Ha aştık ha aşıyoruz
Elbette düşenler olacak
İsmini kalbimizin derinliklerine
Kazıyıp yürüyeceğiz
Düşenlerin kanını
Toprağa ekip
Toprağı süreceğiz
Ne pahasına olursa olsun
Yer yüzünden
Bütün kötülükleri
Sileceğiz.


01-11-1980 Hüseyin Uçar.

Acı gelir

Yağar yağmur sulu sulu
Bak gözlerim dolu dolu
Ne olur gösterme yolu
Gurbet bana acı gelir

Öfkenin sınırı yurdum
Kime kıyıp kimi vurdum
Sanma ki yoluna durdum
Gurbet bana acı gelir.

 7.5.1979 / Hüseyin Uçar

GÖZLERİN

Gözlerin anam
Gözlerin babam
Gözlerin yarim
Gözlerin

Gözlerin gök yüzü
Deniz
Derya
Umman
Gözlerin aman
Gözlerin düşmanı

Parçalamaya hazır
Kurulmuş bomba
Gözlerin yaman
Gözlerin kavga
Gözlerin evren
Gözlerin…
Gözlerim…
Merhaba…….
 

21-10-1980 Hüseyin Uçar.

ÇEKİL

Örülem duvar gibi
Sağdılar davar gibi
Yüzyıllar geçti böyle
Bak güneş doğar gibi

Kim kazana kim yata
Doğrulup binek ata
Halk var etti bizleri
Olalım hazır kıta

Çevir yönünü bana
Hedefim diyem sana
Faşistler çeker vurur
Gene doğurur ana

Demire verdim şekil
Biz çoğuluz yok tekil
Artık cana tak dedi
Ana yolumdan çekil.

 9.11.1979 / Hüseyin Uçar

SORURLAR BİR GÜN

Her gelişte gidenleri arattın
Kavga nizah yürekleri kanattın
MC leri cepheleri yarattın
Haklılar hakkını alırlar bir gün
Bunların hesabın sorurlar bir gün

Tevekler kurumuş hazandır bağlar
Sen görmezsin amma yürekler ağlar
Suçlunun peşini bırakmaz sağlar
Haklılar hakkını alırlar bir gün
Bunların hesabın sorurlar bir gün

Artıyor devamlı acılar gamlar
Hareket maddeden buharlar damlar
Vicdanlar sızlattı bu genç idamlar
Haklılar hakkını alırlar bir gün
Bunların hesabın sorurlar bir gün

Nedendir yürekler hep korku dolu
Yol kesmekten geçmez barışın yolu
Bunca yıl kırdınız sağ duyu solu
Haklılar hakkını alırlar bir gün
Bunların hesabın sorurlar bir gün

Dik durduk bunca yıl olmaz esnemek
Yakışmaz suskunluk durmak köhnemek
Olurmu haksızdan özür dilemek
Haklılar hakkını alırlar bir gün
Bunların hesabın sorurlar bir gün..

19-02-1980 Hüseyin Uçar.

Köylerim dostum

Anlamaz dilimden dilimde hak var
Alçakça, haince emeği sağar
Dillerim çürüdü, kalemim doğar
Okulsuz, ışıksız köylerim dostum

Dost görünür gene kopmazlar kinden
Kurtların misali çıkarlar inden
Her şeyi yapıp da bahseder dinden
Yaptın alçaklığı neylerim dostum

Devam edin beyler fakiri soyun
Son bulur bir gün bu kara oyun
Yalvaranlar sizi yalvartır duyun
Gene dilim durmaz söylerim dostum.

 12.10.1979 / Hüseyin Uçar

KURBANIYIZ BİZ

Sevdiğim ahını paylaşamadım
Oturup başbaşa tartışamadım
Ömür boyu koştum ulaşamadım
Kahpe tuzakların, kurbanıyız biz.

Şu kanlı düzeni aldım baltaya
Bütün pisliklerin döktüm ortaya
Ama bugün yarın, ama haftaya
Sınıfsız toplumun kuranıyız biz.

Sevdiğim sözümü tümüyle dinle
Eğer sıkışırsan kendini ünle
Yaşanmaz kardeşim bir tek öğünle
Tutsaklık zincirin kıranıyız biz.

Yok olsun dünyadan kin ile nefret
Hüseyin Selamın herkese ilet
Ezene, kıyana, özürler dilet
Geşmişin hesabın soranıyız biz.

04.07.1981/ Hüseyin Uçar

AYRILIK

Şu dağların yokuşunu bilirim
İyi olmam ben bu dertle ölürüm
Sabreyle sevdiğim bir gün gelirim
Ayrılık ömrümü yedi bitirdi

Ağlayı ağlayı kan doldu göze
Zalim sevi hançer işliyor öze
Bahar dedim mevsim dolandı güze
Yoksulluk ömrümü yedi bitirdi

Yıllarımı bir bakışa adarım
Dökerim içimi yoktur katarım
İş gücümü hoyratlara satarım
Yoksulluk ömrümü yedi bitirdi

Hüseyin’i taşlattılar yadlara
Aldanamam unvan ile adlara
Beyler gibi oturmadım katlara
Ayrılık ömrümü yedi bitirdi.

 4.5.1979 / Hüseyin Uçar

SORULSUN DİYE

Günler bizi, biz günleri yitirdik
Saldırdı saldırgan ömür bitirdik
Ağrı’nın başından karlar getirdik
Yangın yüreğimiz soğusun diye.

Baskı yaptın dostlarıma bakmadı
Kibrit çaldım sigaramı yakmadı
Engel oldun, çeşmelerim akmadı
Tarlada mahsulüm kavrulsun diye.

Devamlı saldırdın, çıktım dağlara
Selam saldım nesillere, çağlara
Fidan idim gazel ettin bağlara
Neslim rüzgar ile savrulsun diye.

Tembih eyle akranına, oğluna
Çıkma daha Hüseyin’in yoluna
Geleceğiz bir gün yolun sonuna 
Vurguncudan hesap sorulsun diye.

13.08.1981 / Hüseyin Uçar

Kavruldu gülüm

Doldur boşalmasın saki kanayım
Daha tomurcukken kavruldu gülüm
Sır tutamaz uğrun uğrun yanayım
Daha tomurcukken savruldu gülüm

Bu nasıl fermandır dillerim bağlar
Tazedir acılar yüreğim dağlar
Bir ana doğurur milyonlar ağlar
Daha tomurcukken yoğruldu gülüm

Gurbetçi elinde şu göğsüm bavul
Davulcu dalında yüreğim davul
Bu acı çekilmez ölürüm oğul
Daha tomurcukken kavruldu gülüm.

22.02. 1979 / Hüseyin Uçar

İNAN BANA MARALIM

İnan bana maralım
Sesin sesim yaralım
Türkü söylemek istiyorum
Senin türkünü
İsyankar
Umutlu
Doğurgan
Kızarmış başağı buğday tarlası
Her tanesi bir ambar
Kıpkızıl kibar
Kanla sulanmış
Kurtuluşa inanmış
Bak şu kızaran ufku çekip getirmek
Akşamı sabaha çevirmek
Hastayı kaldırmak ayağa
Güneşi batmayan
Yoksulu olmayan
Bir dünya özlüyorum

İnan bana maralım
Sesin sesim yaralım
Yanık, acı, buruk
Ve içli
Öğrendim kurtuluş
Türkülerinin ninnisini
Delmek maddeyi
Sessizliği bozmak
Dünyamıza inen ölümü boğazlamak
Senin ellerinle senin tarihini yazmak
Yepyeni doğmak istiyorum
VeYankılanıyor türkü
Söken şafak
Affetmeyen tarih
Durmayan hareket
Haykıran zaman
Dik baş, ak alın
İsyankar, umutlu, doğurgan
Kim diyor maralım
Özdek, durağan.

17-04-1981 Hüseyin Uçar.

Elimiz yok

Güneş elbet hayat saçar
O güzel bağrını açar
İnsanoğlu konar göçer
Güzel kokan gülümüz yok.

Ahdın olur erişilmez
Yakınında görüşülmez
Hiç mert gibi döğüşülmez
Bir zararsız selimiz yok

Ver elini tanışalım
Küskün isen barışalım
Bülbül gibi konuşalım
Anlaşılmaz dilimiz yok

Hüseyini aramazlar
Yarasını saramazlar
Çoğu işe yaramazlar
Hiç hayırda elimiz yok

 14.09.1979 / Hüseyin Uçar

BİLMEDEN

Kimsesiz sokak
Terkedilmiş ev gibiyim
Yürüyorum nereye gittiğimi bilmeden
Ne vakitten haberdarım
Nede dostlardan
Kim bilir nerededirler
Bulanık yağmur suları akıyor
Birbirine dolaşıyor
Ayaklarım yorgunluktan
Ağaçlar soyunmuş uyuyor ayakta
Boşalıyor bulut
Her şeyde hüzün
Karşı dağlar uğuldar
Uzanır bulutlara
Evren gebe
Gizem perdesini aralayarak
Beni çağıran ses
Uyandırır rüyamdan
Ve geceyi döven gürültü
Keder
Özlem
Umut yüklü
Bir tren geçer
Aynı ses
Aynı sevda
Dağlar yeşil
Dereler gizemli
Ovalar başağa durmuş
Ve yüreğim suskun
Seyre dalmış
Adımlarım yorgun
Terk edilmiş köy gibiyim
Uzaklarda.

 

02-11-1981 Hüseyin Uçar.

Bahar çiğdemi

Giyinip kuşanıp ala bürünmüş
Baharın müjdesi dala bürünmüş
Süzülmüş yanaklar bala bürünmüş
Merhaba sevdiğim bahar çiğdemi

Şehla gözler ufuklara dikilmiş
Ak gerdana siyah zülüf dökülmüş
Şu sinem şehrine sitem ekilmiş
Merhaba sevdiğim bahar çiğdemi

Soramadım adın ile yaşını
Yıkma n’olur çehren ile kaşını
Kırma da sineme yasla başını
Merhaba sevdiğim bahar çiğdemi

Mehtabın simgesi kusurun yoktur
Dehalı bakışlar hastaya doktor
Bu kadar yakarmak Hüseyin çoktur
Merhaba sevdiğim bahar çiğdemi

25.04.1979 / Hüseyin Uçar

GECELERCE YAŞADIM GÜNDÜZÜ

Horozlar ötmeye başladı dışarda
Her halde sabah yakın
O ses beni bir şeyler yapmaya çağırıyor
Sinyal gibi yanılgılara
Yol tarif eden
Yürekleri kanatan
Koşmaları pir sultanın
Nazımın dizeleri
Şili dağlarından yükselen
Nerudanın ölümsüz sesi
İsyan yüklü
Umut dolu
Şafak türküsü
Düşmanı karanlığın
Git gide çoğalıyor sesler
Uykulu çocuk ağlamaları
Motor gürültüsü
İş başı düdüğü fabrikaların
Kuş cıvıltıları
Bayram havası sabahlarda
Daha ben uyumadım
Aydınlık bir güne ayak bastım
Baktım dışarı pencereden
Elma ağaçları gözüküyor
Çiğ düşmüş geceden çimenler ışıl ışıl
Ağlayan gözler gibi
Yaprakları elmanın
Durmadan damlıyor
Salladıkça deli rüzğar
Daha fazla ağlıyor
Benim o damlalar
O göz yaşları benim
Beni alır götürürler
Bilmediğim bir yerlere
İlk selam tekme yumruk tokat
Gözlerim bağlı
Ellerimde kelepçe
İniltiler bağırışlar
Falakaya yatırılmış
Çözülmeyen direnişler
Onların göz yaşıyım suskun ve taştan katı
Arkası kesilmeyen sorular
Sendikaya kayıt olmak haa
Ya o kominist dergilerini okumak
Kurtuluş
Pahalılık dergisi
Kimden alıyorsun onları ulan?
Kimden
Söyle, konuş konuş
Gülümsedi acı acı yaralı adam
Şu üstüne yürüdüğün
Ne taş
Ne çuval
Okyanuslar kadar dingin
Hilesiz doğan güneş
Çoban çeşmesi
Aşk
Savaş
Düşmüşüz umudun yollarına
Bize kucak açan yarınlara yürüyoruz
Korkunun ölüme faydasi yok
Bizde ne kiralık düşünce
Ne eli kolu bağlı insan karşısında
Kükreyen yürek mevcut
Başımız dik alnımız ak
Tarihi damarlarımızda taşıdık
Taşıyacağız
Emeği sanık sandalyasına oturtanlardan
Mutlaka hesap soracağız
Dönmeyen yolcuya ağlamadık
Yürüdük ardından
Bizi hiç bir güç korkutamadı
Durduramadı
Durduramaz akışını tarihin
Gıcırdadı kapı
Baktım çocuklar uyandılar
Günaydın baba
Günaydın kızım
Paylaşıp yüreğimin isyanını
Haziran sabahı
Kapına dayandılar..

 

15.16-06-1981 Hüseyin Uçar.

SÜRMÜYOR

Ne yetişmez şu gönlümün bağında
Yetiştirdim tüccar para vermiyor
Boşuna yıprandım gençlik çağında
Kime desem önündeyim görmüyor

Tuzaklar kurar da yolları keser
Alizemi yazın hep kuru eser
Umduğu dağlara gönüldür küser
Konduğu yurtlar da kadir bilmiyor

Yoksulun çilesi ölmeden bitmez
Fidanlar dikerim meyvesi yetmez
Gönül sarayımın bacası tütmez
Gül misali ömür uzun sürmüyor.

8.2.1979 / Hüseyin Uçar

BAHARIM TARİHLER

Karmaşık duygular içindeyim
Yağmur suları doluşuyor ayaklarıma
Bir duruyor
Bir yürüyor içimde karanlıklar
Ne başımı kaldırabiliyorum
Ne defterlerime, kitaplarıma
Elimi uzatabiliyorum
Oturdugum koltuk
Gezindiğim yol
Evim
Tanıdığım, tanımadığım insanlar
Hepsi.. hepsi..
Korkutuyor beni
Ve yavaş yavaş gece dönüşüyor gündüze
Bir aydınlık alıyor karanlığın yerni
Düşünüyorum
Bir yanda korkularım
Bir yanda dostlar
Kuşağımın çektiklerini  hatırlıyorum
Değişiyor yüz hatlarım
Hüzünden kedere
Kederden sevince
Yaşlanıyorum
Yazdıklarım tatmin etmiyor beni
Atıyorum bir kenara
Bir şeyler koparılıyor vücudumdan
Yada kızgın demirle dağlanıyor gözlerim
Bir ürperti, bir titreme
Bir silah sesi peşinden
Yarayı kavralama
El kan, ayak kan
Toprak kan
Caddelerde, çenebaşlarında
Okullarda
Her yerde kan
Düşüyor alkanlar içinde
Hiç adını duymadığım
Tanımadığım 
Baharım tarihler
Yaşları yirmiyi aşmamış gençler
Bakışlarında, duruşlarında
Yürüyüşlerinde suskunluk
Tedirginlik, hep aynı soru
Kim vurdu
Niye
Neden
Yazık ve suskunluğu bozan
Anne çığlıkları
Küfretmeler
Gögüs geçirmeler
Toprağı yumruklamalar
Ve biz, hepimiz
Basar basmaz karanlık
Yorganı başımıza çekiyoruz
Ertesi gün suç ortagı değilmişizde
Zanlılar bulunsun diyoruz
Kızımız vuruldu
Oğlumuz vuruldu
Önünde gözlerimizin
Suçlular karışırken kalabalığa
Sıkılmadan insanlığımızdan
Duymadan vicdan azabı
Sustuk
Devin göz yaşları içinde
Baharım tarihleri
Mezara koyduk
Onlar!
Demokrasi savaşçıları
Belendiler kanlara
Ne kavgaya doydu
Ne de dünyaya
Toprak doydu onlara…

28-10-1981 Hüseyin Uçar.  

SUSMAYANLAR

Dağ gibi durdu zulüme
Boyun eğmedi ölüme
Yalın kılıç tek kelime
Pir sultanım, Bedrettinim
Deniz, Yusuf, Hüseyinim.

Ak gömlegi kan içinde
An seçtiler an içinde
Can oldular can içinde
Pir sultanım, Bedrettinim
Deniz, Yusuf ,Hüseyinim.

İbrahimim işkencede
Haydarım karlı gecede
Kurulu tahtım yücede
Pir sultanım, Bedrettinim
Deniz, Yusuf, Hüseyinim.

Törlek Kemal,Börklüceyiz
Ortaklara geleceğiz
Kin nefreti sileceğiz
Pir sultanım, Bedrettinim
Deniz, Yusuf Hüseyinim.

Aynı yolda yürüyoruz
Kim dost düşman biliyoruz
Yarın bizim geliyoruz
Pir sultanım, Bedrettinim
Deniz, Yusuf, Hüseyinim.

02-05-1978 Hüseyin Uçar.

Verecekler

Bak davullar  vuruluyor
Dügün şölen kuruluyor
Adım adım varılıyor
Hesabını verecekler

Milliyetçi görünürler
Dondan dona bürünürler
Zaman gelir sürünürler
Hesabını verecekler

Döndük arkamızdan atın
Durman aramızı katın
Dünkü gideni aratın
Hesabını verecekler

Zamanları daralıyor
Kimin davulun çalıyor
Hüseyini yaralıyor
Hesabını verecekler

 

08-07-1978 Hüseyin Uçar.

Zamanı geldi

Müdafasız halka açıldı ateş
Kaç gündür maraştan çekildi güneş
Bu nasıl katliam bir düşün kardeş
Yakasın tutmanın zamanı geldi.

Devrimci kıyımı gün be gün artar
Cenaze töreni yaslı bir katar
Yobaz sürüleri bak kime çatar
Yakasın tutmanın zamanı geldi.

Çıkarlar konuşur körükler kini
Hiç kimse sanmasın bu kavga yeni
Alet eder her dem kuranı, dini
Yakasın tutmanın zamanı geldi.

Vahşeti kınıyor işiten duyan
Kimler cana kıyar, herkese ayan
Oyunlarını boz kadaşım uyan
Yakasın tutmanın zamanı geldi.

Maraşın çevresi tuzakla ağdır
Gün günün büyüyor dertlerim dağdır
Toplu kıyım vur kaç bu hangi çağdır
Mahkeme kurmanın zamanı geldi.

Barış özgürlüğü dille dökenler
Gizli gizli gülür kini ekenler
Hani nerde dünkü nutuk çekenler
Yakasın tutmanın zamanı geldi.

Haksızlığa boyun eğen değilim
Kimsenin hakına değen değilim
Hüseyin vahşeti öven değilim
Mahkeme kurmanın zaman geldi.

                     02-05-1978 Hüseyin Uçar

Size diyorum

Köpeğin yalını sıcacık çalın
Saldırgandır ele bir sopa alın
Durmadan hığranır çenesi yalın
Saldırgan köpekler size diyorum.

Sokmağa hazır zehirli yılan
Ağasının emri konuşur yalan
Mesleği icabı vahşice dalan
Saldırgan köpekler size diyorum.

Emeğe saldırır ekmeden biçer
Bedeva bulursa içer ha içer
Pusuya yatarda kurbanın seçer
Saldırgan köpekler size diyorum.

Patronun kulu, ağa vekili
Bir çiğidi yoktur yerde dikili
Kardeş kanı içer çalır kekili
Saldırgan köpekler size diyorum.

Zorda olsa canlar söyledim sözüm
Çekilin, dagılın görmesin gözüm
Elbette gelecek yarınlar bizim
Saldırgan köpekler size diyorum.

 09-09-1978 Hüseyin Uçar.  

ÜÇ FİDAN

Hiç ölmeyip yaşayacak
Sanma düşünden cayacak
Dolaşacak oba ocak
Dar ağacındam üç fidan

Emperyalizmin düşmanı
O ugurda verdi canı
Hep uyardı uyuyanı
Dar ağacında üç fidan

Üçü üç milyon doğurdu
Göle çaldılar yoğurdu
Faşistleredn çok şey sordu
Dar ağacında üç fidan.

Toplumun altın evladı
Bir çok faşist kovaladı
Duydu bulutlar ağladı
Dar ağacında üç fidan

Halk için ipe çekilen
Toprağa tohum ekilen
Yiğitçe zulme dikilen
Dar ağacında üç fidan

Onları bir hain sanan
Deniz, yusuf yiğit inan
Özgürlük aşkıyla yanan
Dar ağacında üç fidan

Çelik kırılır bükülmez
Fidan köküyle sökülmez
Sanman yenisi dikilmez
Dar ağacında Üç fidan.

12-03-1978 Hüseyin Uçar.           

Kırılır bir gün

Cenaze töreni kana bulandı
Maraş caddeleri kanla sulandı
Faşizim kan içti allı dolandı
Halka kalkan eller kırılır bir gün
Kanların hesabı sorulur bir gün

Nasıl olur beyler iç savaş daha
Akşamlar sığınmış bakın sabaha
Yapılanlar elbet sığmaz günaha
Halka kalkan eller kırılır bir gün
Bunların hesabı sorulur bir gün

Yüz ölü vardır yüz elli ağır
Gözler kör olmuş kulaklar sağır
Çaresiz kurşuna açılmış bağır
Halka kalkan eller kırılır bir gün
Canların hesabı sorulur bir gün

Bu oyunlar kardeş önceden tertip
Cenaze töreni anında yetip
Sürdün üstümüze iti eğitip
Halka kalkan eller kırılır bir gün
Bunların hesabı sorulur bir gün

Bu nasıl insanlık bu nasıl niyet
Nerde demokrasi, nerde hürrüyet
Katiller sır oldu gördük nihayet
Halka kalkan eller kırılır bir gün
Canların hesabı sorulur bir gün.

24-12-1978 Hüseyin Uçar.

Kurban mı Kestiler

Düğünsüz derneksiz gelin ettiler
Kurdun kapanına koyup gittiler
Ne desem geçersiz kırıp döktüler
Ne değişti gülüm dünden bu güne
Kurban mı kestiler seni düğüne

Dünyaya gelmeden yazın yazılır
Yolun kenarına mezar kazılır
Kandırma kendini büyü bozulur
Ne değişti gülüm dünden bu güne
Kurban mı kestiler seni düğüne

Duasın okuyor bakın kısmetçi
Rahmetler yağdırır durmaz rahmetçi
Sen gelin değilsin geldin hizmetçi
Ne değişti gülüm dünden bu güne
Kurban mı kestiler seni düğüne

12-12-1978 Hüseyin Uçar.

Kuracağız

Kollarıma kanat taktım
Bu günden yarına aktım
Yarına umutla baktım
Menzil  neyse bulacağız

Çalışırız arı gibi
Çogalırız darı gibi
Ceplerinin varı gibi
Yiyenlere soracağız

Rakı değil mey içeriz
İyi kötüyü seçeriz
Kıl köprülerden geçeriz
Cennet yoksa kuracağız

Hani nerde söz verenler
İnkar ediyor görenler
Himmet eyleyin erenler
Yaraları saracağız

Üstüme yıkmayın gamı
Adam incitmez adamı
Artık bırakın yakamı
Tutanları yoracağız.

11-12-1978 Hüseyin Uçar.          

Tüm uluslar uyanıyor

Ey ezenler sömürenler
Vahşetten duvar örenler
İnsanlığı semirenler
Tüm uluslar uyanıyor

Kimseyi üzmemek çabam
Kurşuna dizilmez adam
Çeber daraldıkça idam
Tüm uluslar uyanıyor

İ.M.F.ler babaları
Hep boşuna çabaları
Elde patlar bombaları
Tüm uluslar uyanıyor

Ulus ulus birleşiriz
Bülbül gibi söyleşiriz
Dayatana direşiriz
Tüm uluslar uyanıyor

Diyalektik düşüncedir
Ne gündüzdür ne gecedir
Sosyalizim dört hecedir
Tüm uluslar uyanıyor

                      
13-12-1978 Hüseyin Uçar.

İdam mı bunlar

Güller solmuş garip bülbül ötmüyor
Nasılsın demeye dilim yetmiyor
Her gün üç beş ölü, kurban bitmiyor
Sorgusuz sualsiz idam mı bunlar

Hepsi düzen, oyun kahpece pusu
Soruyoruz beyler neyin korkusu
Ölenlerin hepsi yiğit yavrusu
Katilsiz, şahitsiz idam mı bunlar

Hüseyin susar mı vahşete karşı
Kan ile sulayın toprağı taşı
Niçin vurur oldu gardaş gardaşı
Davacı davalı idam mı bunlar

01. 05. 1978 / Hüseyin Uçar