Mateme boğuldu düğün töreni
Sağır dilsiz etti duyup göreni
Davet eylemiştik dostu yareni
Türklerin bacısı Gül’ümüz nerde
Vurulmuş yatıyor hanımlar yerde
Havadan tepeye kurşunlar yağdır
Bre ilkel söyle bu hangi çağdır
Tepe değil kayıp bir koca dağdır
Öğrencisi bekler öğretmen yoktur
Bu göçmen topluma bu acı çoktur
Sormadık kalmadı bu vahşet niye
Haydarcan ağlıyor nerde annem diye
Annesin gönderdik tabutla köye
Başlayan düğünün sevinci nerde
Hanımlar vurulmuş yatıyor yerde
At’ın üstündeydik kuduz daladı
Dile geldi dağlar taşlar ağladı
Düğün mü, matem mi yürek dağladı
O kültür köprüsü Gül’ümüz nerde
Halayları kuran elimiz nerde
Yazmaya günlerdir ellerim varmaz
Şehit mi, kurban mı hiç kimse sormaz
Kişilikler kalır bedenler kalmaz
Hani yirmi yaşlı Fatma’mız nerde
Vurulmuş hanımlar yatıyor yerde
Kolay mıdır haber olduk basına
Kim katılmaz güzel bacım yasına
Arar gözlerimiz olmuş aşina
Levent’in, Bülent’in anası nerde
O gül benzi solmuş yatıyor yerde
Baş sağlığı Battal, Urfalı Mehmet
Düğün halayında koptu kıyamet
Zalim kurşunlarda yok mu merhamet
Önca yaralının acısı nerde
Kanlara belenmiş yatarlar yerde
Ne kaderdir ne de alın yazısı
Sade gösterişte insan bazısı
Kör eder anayı yavru sızısı
O murat almayan Fatma’mız nerde
Anayı babayı gark eder derde…
6.1.1996 / Hüseyin Uçar